Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/73 E. 2021/293 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/73 Esas
KARAR NO: 2021/293 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/02/2018
NUMARASI: 2013/495 Esas 2018/202 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/03/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Müvekkili şirketin geçmişte Türkiye’de irtibat ofisi vasıtasıyla faaliyet gösterdiğini, akabinde 2012 yılında bu irtibat ofisini kapattığını, takibe konu borç Avusturya yerleşik şirket tarafından kesilip kesinleşmiş faturaların tahsiline ilişkin olduğunu, müvekkili şirketin Türkiye’de Başbakanlık Hazine Müdürlüğü’nün 05/10/2012 tarihli geçici izni uyarınca fatura takip/tahsil/yazışmalarını Türkiye’deki irtibat bürosu vasıftasıyla yürüttüğünü, irtibat bürosunun izni 05/10/2012 tarihinde sona erdiğinde kapatıldığını, irtibat ofisinin adresinin … Mah. … … Sok. No:… Ümraniye İstanbul olduğunu, tescil süresinin 05/10/2012 tarihinde sona erdiğini, bu sürenin uzatılmadığını ve müvekkilinin bu tarihten sonra tebligat kanunu anlamında tebligata yarar adresi kalmadığını, irtibat bürosunun eski çalışanı … tarafından kesilen faturaların Türkiye’deki borçlular nezdinde takibi ve borçlulardan fatura karşılığı alınan çeklerin bankaya (… Bankası Hesabı) ulaştırılması ile görevli çalışanı olduğunu, ticari bir yetkisi ve görevi olmadığını, uygulamada … irtibat ofisi yetkilerini aşıp ticari mümessil/şirket ortağı gibi … adına ticari muamele yaptığı sahte belgeler ürettiğinin tespit edildiğini, itirazın iptaline konu icra takibinde borca itiraz sebebi belirtilmemiş olduğundan davalı olarak …’e yer verilmediğini, öte yandan … işten ayrılırken müvekkiline mali devir yapmadığı sebebiyle dava olunan borçlu ile oluşan işlemlerden dolayı tuttuğu mali kayıtları açıklaması ve duruma göre gerektiğinde sorumluluğuna gitmek üzere başvurulduğunu, bu kişinin ihbar edilen olarak yazılmasındaki amacın bu borç ile ilgili onun da açıklama yapması olduğunu, olayların gelişimi, davalı tarafın fatura içeriğinde belirtilen tarihlerden müvekkilinden yakıt ikmali yaptığını ve takibi yapılan faturaların bakiyesi için toplam 87.022,71 EURO borç oluştuğunu, (toplam borç 33.266,54 EURO), faturaların ibraz edildiğini ve itiraz edilmeden fatura borcu kesinleştiğini, bakiye borcun muhtelif tarihlerde vekil sıfatıyla ödenmesi tarafça talep edildiğini, bu borcun ödenmediğini, 87.022,71 EURO’nun tahsili için Bakırköy …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası nezdinde icra takibine geçildiğini, borçlunun itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, itiraz eden borçlunun kötü niyetli olduğunu, talep edilen borcun müvekkiline usulüne uygun şekilde ödendiğini ispat edilmediğini, davalı borçlu borcun bulunmamasını eski … çalışanı …’e nakden ödeme yapılmış olması olarak gösterilmesi durumunda dahi yetkisi irtibat bürosu faaliyet sahası ile sınırlı olan … böyle bir ödemeyi alamayacağını, nakit ödemenin yasal düzenlemelere de aykırı olduğunu, banka aracılığı ile yapılması zorunlu işlemler kapsamında ilgili ödemelerin nakit olarak ödenemeyeceği tacir olan davalının malumu olduğunu, fatura talimatında ödemelerin YKB Factoring Euro … nolu hesaba yapılmasının düzenlendiğini, bu haksız itiraz üzerine takip durmuş olup itirazın iptali için bu davayı açma zaruretinin hasıl olduğunu, davalının icra takibine vaki itirazının iptali ile icranın devamına ve %40 inkar tazminatı ile vekalet ücretinin, dava masraflarının davalıya tahmilini, davalının malvarlığında eksilmeye gitmesi ihtimaline karşı ihtiyati haciz yönünden karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davacı firma tarafından müvekkili firma aleyhine Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından icra takibi yapıldığını, müvekkili firma tarafından da icra takibine borcu bulunmadığı için itiraz edildiğini, neticede icra takibinin durduğunu ve davacı firmanın huzurdaki davayı ikame ettiğini, iş bu davanın haksız olduğunu ve reddi gerektiğini, davacı firmanın Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından yaptığı icra takibine 10/10/2012 tarihli 35.802,64 Euro, 19/10/2012 tarihli 45.515,19 Euro ve 31/10/2012 tarihli 17.462,35 Euro bedelli 3 adet faturayı alacak konusu yaptığını, haliyle bu faturaların ödendiği ispat edildiğinde davanın reddinin gerekeceğini, davacı firma yetkilisi …’in müvekkili firmayı 30/09/2012 tarihinde geçmişe dönük olarak en geniş şekilde ibra ettiğini, yani bu tarihten öncesi için müvekkili firmanın davacı firmaya herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkil firma davacı firmaya fatura takibine konu olan borçlarını ise 20/11/2012 tarihinde davacı firmaya herhangi bir borcu bulunmadığını , müvekkil firma davacı firmaya fatura takibine konu olan borçlarını ise 20/11/2012 tarihinde davacı firmaya 12.971,70 Euro, 25/11/2012 tarihinde davacı firmaya 10.000,00 Euro 17/01/2013 tarihinde davacı firmaya 15.000,00 Euro ve 15/02/2013 tarihinde davacı firmaya 9.897,60 Euro kendi banka hesabından davacı firmanın banka hesabına nakden ödeme yaptığını, 01/10/2012 tarihinde davacı firmaya 18.529,64 Euro iade faturası ve 31/10/2012 tarihinde davacı firmaya 4.231,36 Euro iade faturası keserek davacı firmaya tebliğ ettiğini, 20/10/2012 tarihinde davacı firmaya 4.945,54 Euro Belçika vergi iadesi faturası, 20/10/2012 tarihinde davacı firmaya 4.169,08 Euro Belçika vergi iadesi faturası ve 31/10/2012 tarihinde davacı firmaya 3.935,32 Euro Fransa-Avusturya vergi iadesi faturası kesilerek davacı firmaya tebliğ edildiğini, müvekkili firmanın 24/07/2013 tarihinde yine davacı firmaya tebliğ edildiğini, müvekkili firmanın 24/07/2013 tarihinde yine davacı fırmaya faturaları gönderdiğini ve hiçbir borcun olmadığını belirten bir iadeli taahhütlü yazı gönderdiğini, davacı fırma tarafından da herhangi bir itirazın olmadığını, müvekkili firmanın ticari defterlerinde de cari hesap ekstresinde görülen davacı firmaya herhangi bir borcu bulunmadığını bu nedenle davanın reddine karar verilmesi ve yargılama boyunca likit ve ispat edilmiş bir alacak olmadığı için ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, ihtiyati haciz talebinin reddine, davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 27/02/2018 tarih ve 2013/495 Esas – 2018/202 Karar sayılı kararında; “…Tüm bu belirlemeler ışığında somut olaya döndüğümüzde;Davacı ile davalı arasında, davacının akaryakıt satışına dayalı bir ticari ilişkinin olduğu, ancak taraflar arasında akdedilmiş yazılı bir anlaşma ve/veya cari hesap sözleşmesi olmadığı,davacının faturadan kaynaklı bakiye cari hesap alacağını tahsil edememesi üzerine cari hesap alacağını dayanak göstererek, davalı aleyhine icra takibine geçtiği, davalı tarafından yapılan itiraz üzerine huzurdaki itirazın iptali davasının açıldığı,davacının yabancı menşeiili şirket olması nedeniyle ticari defter ve belgelerinin incelenemediği,davalının yasal ticari defterlerine göre davacıya borcunun bulunmadığının tespit edildiği,davacı tarafından düzenlenen tüm faturaların davalının yasal ticari defterlerinde kayıtlı olduğu buna göre davacının sattığı malları davalıya teslim ettiği hususunun ihtilafsız olduğu,davalının takibe konu faturalar ile ilgili olarak banka havalesi yoluyla toplam 62.869,30 Euro ödeme yaptığı,bu ödemelerin bir kısmının davacı tarafından müvekkili şirket hesabına ödeme yapılmadığından bahisle kabul edilmediği,ancak davalının belirlenen hesaba ödemeleri yatırdığı,davalı ile dava dışı davacı şirketin Türkiye temsilcisi … ile bir ilişkisinin tespit edilememesi ve ödemelerin sahte oluşturulan hesaba yapıldığının davacı tarafından ispat edilemediği,buna göre davalı tarafından banka aracılığıyla yapılan ödemelerin geçerli kabul edilmesi gerektiği,davalı tarafından kesilen fiyat farkı açıklamalı faturaların süresinden sonra da itiraz edilse geçerliliğinin bulunmadığı,davacı tarafından düzenlenen faturaların itirazsız olarak davalı tarafından ticari defterlerine kayıt edildikten sonra tek taraflı olarak kesilen fiyat farkı faturalarının geçerli kabul edilemeyeceği,davalı tarafından düzenlenen vergi iadesi açıklamalı faturaların ise uluslararası vergi mevzuatı gereğince yerinde olduğu neticeten davacının davalıdan 23.860,94 Euro alacaklı olduğu anlaşıldığından davanın kısmen kabulü ile davalının itirazınnı kısmen iptaline,davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun Borçlunun Temerrüdü başlıklı 117’nci maddesine uygun olarak takip tarihinden önce davalıya bir ödeme ihtarının bulunmadığı, taraflar arasında yazılı bir sözleşme ve belirli bir vade de olmadığından, takip tarihi itibariyle davacının işlemiş faiz alacağının bulunmadığı anlaşılmıştır. İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu,bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesi gerektiği,davacının kendisine yapılan ödemeye rağmen borcun tamamı üzerinden icra takibine giriştiği,kendisine yapılan ödeme miktarı kadar icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğu anlaşıldığından davalı yararına kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur. …”gerekçesi ile, Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davalının Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın €23.860,94 asıl alacak yönünden iptali ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarıca kamu bankalarının aynı yabancı para türünden bir yıl süreli mevduata uyguladıkları en yüksek faizin uygulanması suretiyle takibin devamına, Davacının, fazlaya ilişkin talebin reddine, Asıl alacağın % 20’si üzerinden hesap edilen ¨11.348,62 icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Asıl alacağın %20’si üzerinden hesap edilen ¨23.107,52 kötüniyet tazminatının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkemenin kararıyla davalı müvekkili şirket aleyhine (kısmen kabul / kısmen red) karar verildiğini, verilen kararın hatalı olup, usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin, müvekkili tarafından fiyat farkına ilişkin davacıya gönderilen iade faturalarının, ticari deftere kayıt edildikten sonra tek taraflı düzenlendiği gerekçesiyle borçtan kurtulunamayacağına karar vererek hükmünü oluşturduğunu, Davacı firmanın iflas etmiş olup, işbu iflasa ilişkin yabancı mahkeme kararının tenfizi yapılmadığı, ayrıca gerek davacı şirketin ve gerekse davacı vekilinin Türkiye’de icra takibi başlatma yetkisi bulunmadığını, Bilirkişi hesaplamasının yanlış yapıldığını, Müvekkili şirket tarafından düzenlenen iade faturaları, davacı tarafından itiraz edilmediğinden kesinleştiğini, Davacı firma iflas etmiş olup, işbu iflasa ilişkin yabancı mahkeme kararının tenfizi yapılmadığı, ayrıca gerek davacı şirketin ve gerekse davacı vekilinin Türkiye’de icra takibi başlatma yetkisi bulunmadığını, Davacı şirket iflas etmiş bir firma olup, icra takibi başlatılması adına ne iflas masasından alınan bir karar ne de tasfiye memuru tarafından davacı vekiline yetki verildiğini gösterir bir belge bulunmadığını, Keza davacı firmanın yabancı mahkemeden alınan iflas kararının Türkiye’de tenfizi yapılmadığını, Gerek davacı firmanın gerekse de davacı vekilinin icra takibi başlatma yetkisi bulunmamakta olup, iflas kararından sonra açılan davada davacının dava ve taraf ehliyeti olmadığını, ancak usule ilişkin bu itirazlar göz önüne alınmadan, bu şekliyle davanın esasına girildiği, hüküm gerekçesinde de bu konu hiçbir şekilde irdelenmediğini, Davacı tarafından müvekkili aleyhine 10/10/2012 tarih 35.802,64 Euro, 19/10/2012 tarih 45.515,19 Euro ve 31/10/2012 tarih 17.462,35 Euro bedelli 3 adet fatura bakiyesi olan 82.459,21 Euro üzerinden icra takibi başlatıldığını, ancak bilirkişi raporunda sanki fatura bedellerinin tamamı üzerinden icra takibi başlatılmış gibi hesap yapıldığı, bu şekliyle davacının takip dayanağı ve talebi dışına çıkıldığını, Müvekkili şirket tarafından düzenlenen iade faturaları, davacı tarafından itiraz edilmediğinden kesinleştiğini, (Yargıtay 19. H.D. 03/03/2016 T. 2015/18039 E. 2016/3759 K.) İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının müvekkili şirket aleyhine olan kısmının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yeniden görülmesine, mümkün değil ise hükmün kaldırılmasına, dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, fatura alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası incelendiğinde; Alacaklı (davacı) … vekili vasıtasıyla 12/06/2013 tarihinde borçlu (davalı) … Ltd.Şti.aleyhine üç adet fatura dayanak gösterilerek 82.459,21 Euro asıl alacak, 4.563,50 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplamda 87.022,71 Euro’nun tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı tesbit edilmiştir. Davalı vekilinin davacı şirketin ve gerekse davacı vekilinin Türkiye’de icra takibi başlatma yetkisi bulunmadığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde; Dava, Avusturya şirketi olan davacı … tarafından Türkiye’de açılmış bir itirazın iptali davasıdır. Davalı davacı şirketin iflas ettiğini ve müflis şirketin aktif dava ehliyeti olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece 14/10/2014 tarihli duruşmanın 1 nolu ara kararı ile; Öncelikle davacının iflas ettiğine dair dosyaya sunulan yabancı mahkeme kararı ilgi tutularak istinabe yolu ile davacı şirketin Avusturya da hakkında verilmiş bir iflas kararı olup olmadığı , varsa kesinleşme tarihi ve iflas etmiş ise halen şirketin alacak ve borçları ile ilgili iflas idare memurları atanıp atanmadığı ve iflas işlemlerinin yürütüldüğü resmi bir makam olup olmadığı , varsa kimlerden ibaret olduğu ad ve adresleri konusunda bilgi istenilmesine , Aynı zamanda işbu dava için iflas yürüten makamların vermiş olduğu dava açma yetkisi olup olmadığı hususunda da bilgi istenilmesine, Bu anlamda amacı ifade eden Alman dilinde tercümesi yapılan müzekkerenin Avusturya ya gönderilmesi için Adalet Bakanlığı Uluslararası hukuk ve dış ilişkiler genel müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmiştir. Mahkemece 15/09/2015 tarihli duruşmanın 1 nolu ara kararı ile; Avusturya adli makamından gelen cevabi yazının tercümesinin yapılarak dosyaya sunmak üzere davacı vekiline 2 hafta mehil verilmesine karar verilmiştir. Mahkemece 22/11/2016 tarihli duruşmanın 1 nolu ara kararı ile; Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan vekaletnamenin usulüne uygun ve geçerli olduğu anlaşılmakla davalı tarafın davacı vekilinin takip yetkisine yaptığı itirazın reddine karar verilmiştir. Davacı şirket Avusturya merkezli olup iflasın sonuçları ve iflas idare memurunun yetkileri konusunda kendi iç hukuk kurallarına tabi olup mahkemece Avusturya yetkili adli makamı istinabe edilerek gelen belgelere göre davacı vekilinin vekaletnameyi iflas idaresinden almış olduğu, buna göre davacı yanın aktif husumet ehliyetinin olduğu yönündeki tesbiti dosya kapsamına göre yerinde olup davalı vekilinin gerek davacı şirketin ve gerekse davacı vekilinin Türkiye’de icra takibi başlatma yetkisi bulunmadığına yönelik istinafı yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 19 HD.nin 2018/373 Esas- 2019/2972 Karar sayılı kararıda benzer mahiyettedir.) Davalının esasa ilişkin istinaf sebepleri incelendiğinde; Mahkemece alınan 12/05/2017 havale tarihli bilirkişi raporunda;”….davalının dosyada mübrez beyanlarında, mezkur iade faturalarının davacının düzenlemiş olduğu faturaların yüksek tutarlarına istinaden fiyat farkı faturası olarak düzenlenmiş olduğu, davalı tarafın düzenlemiş olduğu iki (2) adet iade faturası toplam bedelinin:22.761,00 EURO olduğu….,” belirtilmiştir. Davacı tarafından düzenlenen tüm faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu gözönüne alındığında,davacının fatura içeriğindeki akaryakıtı davalıya teslim ettiğini ispat ettiği anlaşılmaktadır. Somut olaydaki temel uyuşmazlık, davalı tarafından düzenlenen iade faturalarından kaynaklanmaktadır. HMK 282 maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” şeklinde yasal olarak düzenlenmiş olup, bilirkişi raporlarının hukuki değerlendirilme de mahkemeye ait olmakla, Mahkemece gerekçesinde de belirtildiği üzere davalı tarafından düzenlenen iade faturaları davacıya gönderilmiş ve bu faturalar davacı tarafından süresinden sonra itiraz edilip iade edilmiş ise de; söz konusu iade faturalarının fiyat farkına ilişkin olduğu,bu faturaların davacı tarafından kabul edilmediği, davalının fiyat farkına ilişkin iddialarını ispat edemediği,Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’ nin 2004/7898 Esas – 2005/2012 Karar sayılı içtihadı ve yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere, 6100 Sayılı HMK.’ nın 222 maddesi uyarınca kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı,sahibi ve halefleri aleyhine delil olarak kabul edilmesi gerektiği, davalı tarafça, davacıdan temin ettiği akaryakıt karşılığı düzenlenen faturaları aleyhine delil teşkil eden ticari defterlerini kaydettikten sonra tek taraflı düzenlediği iade faturalarıyla borçtan kurtulamayacağı yönündeki mahkeme tesbiti dosya kapsamına göre yerinde olup ilk derece mahkemesince verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin bilirkişi raporunda hesaplama hatası yapıldığı, iade faturalarının süresi içerisinde iade edilmediğinden kesinleştiğine yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.333,44.TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.083,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 3.250,04.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 04/03/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.