Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/723 E. 2023/794 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/723 Esas
KARAR NO: 2023/794 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/389 Esas – 2020/731 Karar
TARİHİ: 19/10/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/05/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Çatalca İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhinde ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın hukuka aykırı surette borca itiraz ettiğini ve takibin durmasına neden olduğunu, davalı tarafından davacıya şirket ortaklığı verileceği beyan edilerek şirket sermaye payı altında ödeme yapmasının istendiğini, müvekkilinin de davalının şirket ortaklığı vereceği yönündeki beyanlarına itibar ederek davalının hesabına sermaye bedeli olarak 133.450,00-TL ödeme yaptığını, davacının davalı tarafa ödemelerini yapmasına rağmen şirketten ortaklık ve her hangi bir pay verilmediğini, karşılığında davacının yaptığı ödemelerin iadesini talep ettiklerini, icra takip dosyasındaki alacağın miktarının yüksek olması, davalı borçlunun davacıdan mal kaçırma ihtimaline binaen davacının daha fazla zarara uğramaması amaçlı olarak davalı adına kayıtlı gayrimenkul ve araçların borca yeter kısmına devri ve diğer ayni hak tesisini engeller nitelikte ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini taleple neticeten; davalı borçlunun Çatalca İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası kapsamında ileri sürdüğü itirazlarının iptaline ve duran icra takibinin devamına, davalarının kabulü ile yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili aleyhine davacı tarafından banka dekontuna dayalı olarak Çatalca İcra Müdürlüğünde haksız ve mesnetsiz olarak icra takibi başlatıldığını, bu icra takibine itiraz etmeleri üzerine davacı tarafın asılsız iddialar ile iş bu davayı açtığını, davalının davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, aksine davacının davalıya ödemediği ve delil listesi ekinde de görüleceği üzere büyük bir borcunun olduğunu, müvekkiline olan borcunu ödememek için davacının bu yollara başvurduğunu, davacının esasen en baştan bu yana davalıyı zarara sokmak ve davalıdan para koparmak amacıyla kasıtlı olarak hareket ettiğini, dava konusu ettiği banka dekontlarına yazdığı açıklamalarından da bu durumun anlaşılacağını, davacının müvekkiline borcunu ödemek için göndermiş olduğu ödemelerde iyi niyetli olan müvekkilinin dikkat etmeyeceğini düşünerek şirket sermaye ödemesi yazdığını, müvekkilinin davacıya ortaklık teklif edebileceği her hangi bir şirketinin bulunmadığını, müvekkilinin şahıs şirketi sahibi olduğunu, davacı ile müvekkilinin yeğeni aracılığıyla davalının tanışmış olduğunu ve aralarında ticari ilişkinin başladığını, davacının müvekkilinden aldığı ürünlerin parasını ödemediğini, müvekkiline çekler verdiğini, ancak bu çeklerin bedelini ödemediğini, müvekkilinden borç para istediğini, müvekkilinin kendi ticari itibarının sarsılmaması için çek bedellerini kendisinin ödediğini, müvekkiline ödediği çeklerin geri dönmesi üzerine müvekkilinin davacı ile irtibatını kestiğini, davacının müvekkilini tehdit ettiğini beyanla müvekkili hakkında açılmış bulunan iş bu itirazın iptali davasının reddine, takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi’nin 19/10/2020 tarih ve 2018/389 Esas 2020/731 Karar sayılı kararında;”Dava İİK.’nın 67. Maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir. HMK’nun ispat yükünü düzenleyen 190. maddesine göre ispat yükü; Kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi gereğince de, kural olarak, herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.Yargıtay’ın yerleşik görüşüne göre, Türk Borçlar Kanunu’nun 555 vd. (Borçlar Kanunu’nun 457 vd.) maddelerinde düzenlenen havale, hukuksal niteliği itibari ile bir borç ödeme aracıdır. Havale belgelerinde bedelin başka bir hukuki ilişki için gönderildiği belirtilmemiş ise, bu belgenin bir borcun ödendiğine dair kanıt olduğu kabul edilir. Bu yasal karinenin tersini (havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını) ileri süren havaleci (muhil), bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.3.2003 tarihli, 2003/3-118 E.,2003/158 K. sayılı kararı). Davacının, gönderilme nedeni “… Şirket Sermaye Ödemesi” olarak belirtilen havaleyi, davalı ile aralarındaki şirket sermayesi verilmesine ilişkin olarak gönderdiğine ilişkin iddiası davalı tarafça kabul edilmemiş, tersine, bu paraların kendisine olan borca dair ödemeler olduğu savunulmuştur. Böylece davalı, davaya konu paranın kendisine gönderildiğini ( maddi vakıayı ) ikrar etmiş, ancak bunların davacı tarafından ileri sürülen nedenle değil, başka bir nedenle gönderildildiğini savunmak suretiyle, vakıanın hukuksal niteliğinin ileri sürülenden farklı olduğunu bildirmiştir. İspat yükünü üzerine alan davalı taraf iddialarını usulüne uygun ve yasal delillerle kanıtlayamamıştır. Her ne kadar davalı tarafından davacıya bir kısım ödemeler yapılmış olsa da bu ödemelerin neye ilişkin olduğu belirli olmadığı gibi davacının yapmış olduğu ödemenin de borcuna ilişkin olduğu iddiasını kanıtlar dosyada delil bulunmamaktadır. Davacının sebepsiz zenginleşme çerçevesinde işbu parayı davalıdan geri talep etme hakkı mevcut olup bu kapsamda davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.İncelemeye sunulan banka kayıtları, ticari defter ve belgeler ile tüm dosya kapsamına göre, davacının takip itibariyle davalıdan 133.450,00-TL alacağının bulunduğu anlaşıldığından davalının itirazının kısmen iptaline, işlemiş faiz talebinin davalının temerrüte düşürüldüğüne dair her hangi bir delil sunulmamış olması nedeniyle reddine, davalının aleyhine girişilen icra takibinin tamamına haksız ve kötüniyetli olarak itiraz ettiği, dava İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesine karar verilerek davanın kısmen kabul kısmen reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. “gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, aksine davacının müvekkiline ödemediği, dosyaya sundukları delil listesi ekinde görüleceği üzere ve bilirkişi raporunda sabit olduğu üzere büyük miktarda borcunun bulunduğunu, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davacının müvekkiline 392.790,00 TL borçlu olduğunun açık olduğunu, davacı ile müvekkilinin, müvekkilin yeğeni olan … vasıtasıyla tanıştığını, eczacı olan davacı …’ın, …’u aracı kılarak “…” şirketi olan müvekkilinden ilk başlarda süt ve süt ürünleri alarak eczanesinde satmaya başladığını, bu konuda tanıklarının da bulunduğunu ve bu şekilde ticari ilişkilerinin başladığını, davacının bir süre sonra … İth. İhr. Ltd. Şti şirketini kurduğunu ve müvekkilinden ürün almaya devam ettiğini, davacının bu aldığı ürünlerin parasını ödemediğini, süre gelen zamanda davacı tarafından müvekkiline çekler verildiğini, davacının bu çeklerin vade tarihi geldiğinde “nasıl olsa yeğeninin arkadaşıyım, çeklerimizi ve kredi ödemelerimizi yapabilip kendimizi toparlamamız için bize borç para ver” diyerek müvekkilinden para aldığını, sonrasında müvekkilinin kendisinin de cirosu bulunan davacı …’a ait çeklerin ödenmemesi üzerine kendisinin ticari itibarı sarsılmasın diye çek bedellerini kendisinin ödemeye başladığını, davacın çekleri ödenmedikçe müvekkilinin bu çek bedellerini ödemek zorunda kaldığını, bir süre sonra davacının müvekkiline olan borçlarını ödememesi ve müvekkiline verdiği çeklerin geri dönmesi üzerine müvekkilinin artık … ve … ile tüm irtibatını kestiğini, davacının müvekkiline yıllardan bu yana borcunu ödemediği gibi son olarak müvekkilinin yanına geldiğinde müvekkilini tehdit ettiğini ve “benden hiçbir şey alamazsın, … da 3-5 gün hapis yatar çıkar ama ben senden yine para alırım” diyerek tehditlerde bulunduğunu, müvekkilinin en başta davacının bu tehditle ne demek istediğini anlamasa da işin gerçek yüzünde davacının, gerçeğe aykırı beyan içeren banka dekontunu icraya koymasıyla anlaşıldığını, davacının adeta müvekkilini tuzağa düşürdüğünü, müvekkili davacıya para göndermeyi kesince davacı tarafın gerçeğe aykırı açıklama yazdığı dava konusu olan dekontu icraya koyduğunu, müvekkiline borcu olan davacının borcunu ödememek için gerçeğe aykırı bir şekilde dayanak yaptığı belge ile icra takibi başlattığını, dosyadaki tüm deliller incelendiğinde anlaşılacağı üzere davacının müvekkiline borcunu ödemek için göndermiş olduğu ödemelerde müvekkilinin dikkat etmeyeceğini bilerek ve kasıtla “şirket sermaye ödemesi” yazdığını, davacının bu parayı gönderirken müvekkiline “borcumu ödüyorum, parayı hesabına gönderiyorum” diyerek aradığını ve ödemeyi gerçekleştirdiğini, müvekkilinin de nasıl olsa davacı olan şahıs borcunu ödüyor diye dekontu açıp da açıklamasına bakmayı düşünmediğini, müvekkilinin davacının her zor zamanında ona yetiştiğini ve zor durumda kalmasını engellediğini, davacının müvekkilinin iyi niyetini kullanarak borcunu ödemek yerine müvekkilinden biraz daha fazla para koparabilmek adına bu şekilde kötü niyetle hareket ettiğini, müvekkilinin davacıyı ortak edebileceği, ortaklığa müsait ve ortaklığı gerektiren bir şirketi olmadığını, müvekkilinin Çatalca’da tanınan ve yıllardır (… Çiftliği) … olarak faaliyet gösteren şahıs şirketinin sahibi olduğunu, ticari olarak herhangi bir ortağa ihtiyacı olmadığını, davacının ortaklık iddiasının tamamen dayanaksız ve gerçek dışı olduğunu, hukuken de şahıs şirketine ortak olmanın mümkün olmadığını, müvekkilinin banka hesap dökümlerini, davacının müvekkiline verdiği çekleri, faturaları ve sonrasında davacının 13.01.2015 tarihinde … ile birlikte kurmuş olduğu … İth. İhr. Ltd. Şti’ne kesilen faturaları delil listesi ekinde dava dosyasına sunduklarını, müvekkiline ait … hesap dökümünde, davacının şirket sermayesi gönderdiğini iddia ettiği tarihlerden çok önce yani 28.05.2014 ve 29.05.2014 tarihlerinden önce müvekkilinin davacıya göndermiş olduğu paraların söz konusu olduğunu, müvekkilini davacıya 20.01.2014 tarihinde davacının … Bankası Bahçelievler Şubesine 25.000,00 TL 24.03.2014 tarihinde davacının … Bankası hesabına 25.000,00 TL, 26.05.2014 tarihinde davacının … Bankası hesabına 25.000,00 TL olmak üzere toplamda 75.000,00 TL para gönderdiğini, davacının sermaye ödemesi diye iddia ettiği ödemelerde aslında müvekkiline olan borcunu ödediğini, bu tarihlerden sonra davacının ödenmeyen çekleri nedeniyle müvekkilinin kendi cirosu bulunan çeklerde ticari itibarının zedelenmemesi ve davacının çeklerinin yazılması dolayısıyla kendi adının da zarar görmemesi için, çeklerini ve kredi ödemelerini yapması açısından davacıya birçok ödeme yaptığını, davacının sadece müvekkilinin hesap dökümünden çıkan ödemelere göre borcunun 301.690,00 TL olduğunu, bilirkişi raporu ile sabit olduğu üzere davacının değil müvekkilinin alacaklı olduğunu, davacının, dosyaya sundukları çeklerden de müvekkiline borcu bulunduğunu, davacının çeklerini ödemeyerek müvekkilini oldukça büyük zararlara uğrattığını, yıllarca müvekkilinin, davacı şahsı borçlarını ödeyebilmesi için idare ettiğini, ancak davacının kendini toparlamaktan ziyade çeklerinin yazılmamasını ve kredi borçlarını bahane ederek, müvekkilinin iyi niyetinden faydalandığını ve sürekli borç paralar aldığını, davacının müvekkiline olan bir kısım borcuna istinaden icra takipleri başlatıldığını, davacı ile birlikte hareket eden ve davacının kurmuş olduğu … Paz. İth. İhr. Ltd. Şti yetkilisi olan ve aynı zamanda müvekkilinin yeğeni olan … ile ilgili davalar açıldığını, davacı ve birlikte hareket ederek müvekkilini zor duruma düşüren ve mağdur olmasına sebebiyet veren …’un ve davacının sabıka kaydının celbini talep etmelerine rağmen, mahkemenin tüm delilleri toplamadığını, bu kişilerin işbu davadan da anlaşılacağı üzere dolandırma kastıyla hareket ettiklerinden sabıka kayıtları geldiğinde müvekkilini de zarara uğratma amacı ile hareket ettiklerinin ortaya çıkacağını, davacının yıllar sonra müvekkilinden artık para koparamayacağını anlayınca ve müvekkiline olan borcunu ödememek için çaresiz kalmış olup, işbu gerçeğe aykırı beyanlar içeren dekontlarla icra takibi yoluna başvurduğunu, Yerel mahkemece müvekkiline karşı %20 icra inkar tazminatına hükmedildiğini, takip konusu alacak likit olmayıp, alacak ve borç ilişkisinin ihtilaflı ve yargılamayı gerektirdiğinden bahisle %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, bu yönüyle kararın kaldırılması gerektiğini, dosyada alınan ve hiçbir çelişki içermeyen, ek rapora bile gerek duyulmayan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davacı …’ın 392.790,00 TL müvekkiline borçlu olduğunu, müvekkiline ait banka hesaplarının, ticari kayıtların, ticari defterlerin incelendiğini ve bunların müvekkili lehine delil niteliğinde kabul edildiğini, davacının iddiaları doğru olmuş olsaydı, müvekkilinin ortaklık teklif ettiği birine yüklü miktarlarda borç para göndermiş olmasının hayatın olağan akışına aykırı olacağını, davacının ortaklık iddiasının tamamen dayanaksız ve gerçek dışı olduğunu, bilirkişi raporu ile müvekkilinin alacaklı olduğu sabit olunca ve davacının davasını ispat edemeyince Mahkeme’nin davacıya yemin teklifi hususunda kesin mehil verdiğini ve davacının yemin deliline dahi dayanmadığını, davacının da bildiği üzere borçlu olanın müvekkili değil, kendisi olduğunu, bilirkişi raporu ile sabit olan ve davacının sadece müvekkilinin hesap dökümünden çıkan ödemelere göre müvekkiline olan borcunun 392.790,00 TL olduğunu, müvekkiline ait ticari defterlerin müvekkil lehine delil niteliğinde bulunduğunu ve bu defterlerde “… Şirket Sermaye Ödemesi” açıklamalı toplam 133.450,00 TL tutarlı davacı ödemesinin kayıtlı olmadığının vurgulandığını, her ne kadar gerekçeli kararda, müvekkilinin davacıya göndermiş olduğu ödemelerde açıklama yazmadığı beyan edilse de raporda belirtildiği üzere davacının müvekkiline dava konusu etmiş olduğu 133.450,00 TL ödemeden önce zaten müvekkili tarafından davacıya 75.000 TL para gönderilmiş olduğunun ve davacının, müvekkiline borçlu olduğunun görüldüğünü, Mahkemenin gerekçeli kararında belirttiği ve bir nevi davacıdan alacaklı olduğunu vurgulayarak bu paranın sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde talep edebileceklerini belirtmiş olmasının iddialarını ispatladıklarının en net kanıtı olduğunu beyanla Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/389 E. 2020/731 K. sayılı kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, şirket hisse devri bedeli olarak ödendiği iddia olunan paranın, hisse devri yapılmadığından bahisle istirdadı talebi ile başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve toplanan delillere göre; davacı tarafından davalıya “… şirket sermaye ödemesi” açıklamasını içerir banka havalesi ile toplam 133.450 TL’nin gönderildiği, havalenin mevcut bir borcun ödeme vasıtası olduğu ancak davacı tarafından banka havalesine düşülen kayıt ile gönderilen paranın mevcut bir borcun ödenmesi için değil, şirket sermayesi olarak ödendiğinin ispat edildiği, davalının ise ödemelerin, davacıya daha önce verdiği borç paranın ve çek bedellerinin ödenmesi için yapıldığını iddia ettiği, davacı tarafından havaleye yazılan açıklamaya karşı ileri sürülen iddianın davalı tarafından aynı şekilde yazılı delil ile ispat edilmesi gerektiği, Mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre, davalının ticari defterlerinde davacı adına düzenlenmiş herhangi bir faturanın kayıtlı olmadığı, davalı tarafından dosyaya davacı adına düzenlenmiş bir faturanın sunulmadığı, davalı tarafından davacıya gönderilen havalelerde davalıya borç verildiğine dair bir açıklama bulunmadığı, kaldı ki davalı tarafından davacıya gönderdiği toplam 289.690 TL’nin tahsili için başlatılan icra takip dosyasına davacının itirazı üzerine açılan İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/493 Esas sayılı itirazın iptali davasında, Mahkemece davacının ( bu dosyadaki davalı) gönderdiği banka havalelerinde bir açıklama olmadığı ve havalelerin mevcut bir borcun ödenmesi için yapıldığı kabul edilerek davanın reddine karar verildiği, davalının davacı tarafından gönderilen havalelerin borç ödemesi olduğu iddiasını yazılı delil ile ispat edemediği, bu noktada ispat yükü davalıda olmasına rağmen Mahkemece davacı tarafa yemin delilinin hatırlatılması usule aykırı ise de bu hususun sonuca etkisinin olmadığı, davalı tarafından davacı aleyhine yapılmış bir şikayet ve davacı hakkında dolandırıcılık iddiası ile açılmış bir soruşturma dosyanın bulunmadığı, davacının adli sicil kaydının bu davanın aydınlatılması için toplanması gereken bir delil olmadığı, Mahkemece davanın reddi ile alacak her iki taraf için de muayyen ve itiraz haksız olduğundan davalı aleyhine hüküm altına alınan alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 9.115,96 TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 2.279,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.836,96‬ TL harcın istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/05/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.