Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/707 E. 2023/1296 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/707
KARAR NO: 2023/1296
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2017
DOSYA NUMARASI: 2017/838 Esas – 2017/982 Karar
DAVA: Yargılamanın İadesi
KARAR TARİHİ: 14/09/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili yargılamanın iadesi istemli dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin 2014/371 E ve 2015/914 K sayılı kararıyla vekil edeninin aynı davanın tarafı olan … ile birlikte müşterek ve müteselsil sorumlu oldukları yönünde mahkum olduklarını, vekil edenin adli yardım talebinin kabul edilmemesi ve temyiz harcını yatırmaması nedeniyle söz konusu kararın vekil edeni yönünden kesinleştiğini, müşterek ve mütselsil sorumlu … hakkında ise davadan feragat edildiğini ve adı geçen yönünden davanın reddine karar verildiğini, Yargıtay içtihatlarına göre, müşterek ve müteselsil borçlulardan birisi hakkında yapılan feragatın diğer müşterek ve müteselsil borçlu hakkında da sirayet edeceğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle vekil edeni hakkında yargılamanın iadesine ve feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 28/12/2017 tarih ve 2017/838 Esas – 2017/982 Karar sayılı kararı ile; ” Davacının istemi üzerine mahkememizce duruşma açılmasına karar verilmiş, karşı tarafa usulüne uygun tebligat yapılmış, karşı taraf verdiği cevap dilekçesinde bildirdiği nedenlerle istemin reddine karar verilmesini savunmuştur. İstem, HMK’nın 374 ve devam maddelerinde düzenlenen yargılamanın iadesine ilişkindir. Davacı taraf, mahkememiz kararında vekil edeniyle birlikte müşterek ve müteselsil sorumlu … hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiş olması, söz konusu feragatten vekil edenin de yararlanması gerektiği nedenine dayalı olarak eldeki davayı açmıştır. HMK’nın 375.maddesinde yargılamanın iadesi nedenleri ayrıntılı olarak sayılmıştır. Yine HMK’nın 379.maddesinde ise, ileri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin kanunda yazılı sebeplerden olmadığının anlaşılması halinde talebin ön incelemesi aşamasında davanın esasa girmeden reddine karar verileceği hüküm altına alınmıştır. Somut olayda, davacı tarafın dilekçesinde yukarıda açıklandığı şekliyle ileri sürdüğü yargılamanın iadesi nedenin, HMK’nın 375.maddesinde sayılan nedenlerden hiçbirisine uymadığı anlaşıldığıdan talebin reddine ilişkin aşağıdaki karar verilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” İleri sürülen sebeplerin HMK’nın 375.maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirine dayanmaması nedeniyle talebin HMK’nın 379/2.maddesi gereğince reddine, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece 2014/371 E. ve 2015/914 K. sayılı kararına ilişkin müvekkil müteselsil sorumlu … hakkında yargılamanın iadesine ve feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, ancak yargılamanın iadesi taleplerinin HMK’nın 375. maddesinde sayılan nedenlerden hiçbirine dayanılmadığı gerekçesiyle reddine karar verildiğini, Dosyada davacı vekilinin tıpkı müvekkil … gibi müteselsil sorumlu davalılardan … hakkında açılan davadan feragat etmesi nedeniyle, bu müteselsil sorumlu hakkında davanın reddine karar verilmiş olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/4261 E. ve 2017/3524 K. Sayılı, 08/06/2017 tarihli ve kendilerine 11/08/2017 tarihinde tebliğ edilen ilamı ile; “Yönetim kurulu üyesi olan davalılardan … hakkında açılan davadan davacı vekilince feragat edilmiş ve davalı … hakkındaki dava feragat nedeniyle reddedilmiş olup, kural olarak karşılık alınarak müteselsil borçlulardan biri hakkında yapılan feragatten diğer müteselsil borçlular da yararlanır. Bu suretle davalılardan … hakkındaki davadan feragatin adı geçen davalının belirlenen sorumluluk miktarı da nazara alınarak müteselsil sorumluluk kuralları çerçevesinde yine davalı …’ın sorumluluk miktarı da nazara alınarak sirayetinin belirlenmesi gerekirken bu hususta bir değerlendirme yapılmaksızın karar verilmesi doğru olmamış, hükmün davalı … yararına bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile hükmün bozulduğunu, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin bozma kararı her ne kadar müvekkil hakkında kesinleşmiş olsa da yargılamanın iadesine yol açmakta olduğunu, şöyle ki; Mahkeme tarafından müvekkil (aynı … gibi) ve müteselsil sorumlu … hakkında verilen kararın, müvekkil tarafından nispi temyiz harcının ödenememesi ve adli yardım taleplerinin de reddi sebebiyle kesinleşmiş olduğunu, Mahkeme kararının müvekkil aleyhine kesinleşmesinden sonra davacı vekilinin 04/04/2014 tarihli dilekçesi ile “dava dosyamızın yukarıda belirtilen bozma kararı sonrası karar düzeltme istemimizin süre yönünden reddine ilişkin itiraz üzerine Yargıtay’da incelemede bulunduğu sırada, Fon Kurulu’nun 19/06/2013 tarih ve 2013/176 sayılı kararı çerçevesinde davalı … ile 26/06/2013 tarihli protokol imzalanmış olup, yalnızca … hakkındaki davadan feragat edildiği ve karşılıklı olarak masraf ve vekalet ücreti talep edilmediğine dair dilekçeler 16/07/2013 tarihinde ibraz edilmiş” olduğunu beyan etmiş olduğunu, Bu beyanı dikkate alan Mahkemenin, müteselsil sorumlu … hakkında davadan feragat nedeniyle davanın reddine karar vermiş olduğunu, HMK’nın 374 vd. maddeleri gereğince müvekkil müteselsil sorumlu … aleyhine Mahkeme kararının nispi temyiz harcının ödenememesi nedeniyle davanın kesinleşmiş olmasından sonra, davacının müteselsil sorumlulardan … hakkında davadan feragat etmesi ve Yargıtay tarafından kural olarak karşılık alınarak müteselsil borçlulardan biri hakkında yapılan feragatten diğer müteselsil borçlular da yararlanır hükmü gereğince müvekkil için yargılamanın iadesini talep etmenin zorunlu olduğunu, Gerçekten de, 6100 sayılı TBK’nın 166.(818 sayılı TBK’nın 145.) maddesine göre: borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olacağını, borçlulardan biri alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçluların bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabileceklerini, alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra sözleşmesinin, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtaracağını, Ayrıca Yargıtay 23 H.D. 2011/2130 E. ve 2012/532 K. sayılı ilamının; “Davacının son oturumda davalı hakkındaki davadan hangi nedenle feragat ettiği üzerinde durularak, feragat, ödeme ve takas gibi borcu sonra erdiren işlemler nedeniyle yapılmış ise, diğer davalıların da sorumluluktan bu oranda kurtulacakları tabii olduğundan somut olay bakımından B.K.nun 145.maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı karar verilmesi doğru değildir. Hükmün bozulmasına karar verilmiştir.” şeklinde olduğunu, Yargıtay 17 H.D. 2013/3239 E. ve 2014/2520 K. sayılı ilamının da; “Müteselsil borçlulardan birinin zarar göreninin zararını ödemesi oranında diğer borçlular borcundan aynı oranda kurtulurlar. TBK.nun 166.maddesi(BK:145) – Borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur. Borçlulardan biri alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler. Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtarır hükmünü içerir. Mahkemece hükme esas alınan aktüerya uzmanı bilirkişi raporuna göre davacıların desteğinin vefatı nedeniyle oğlu …’nün destek zararının 252.803,78 TL olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle davacılar vekili olay tarihinde geçerli zorunlu mali sigorta poliçesine göre sigorta şirketinin 100.000 TL teminatı bulunmasına rağmen bu miktardan daha az olan 53.110 TL ödeme nedeniyle sigorta şirketi hakkında açtıkları davadan feragat ettiğine göre davacıların davalı … şirketi hakkındaki feragatin ve sigorta şirketi tarafından yapılan ödemeye ilişkin belgeler üzerinde durularak, feragatin ve ödemenin davalılara sirayet edip etmeyeceği tartışılmak üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” şeklinde olduğunu, Yargıtay’ın bu konudaki düşünce ve hükmünü Yargıtay 17 H.D.’nin 2013/1772 E. ve 2014/216 K. sayılı ilamı ile Yargıtay 6 H.D.’nin 2013/25590 ve 2014/7580 K. sayılı ilamında da görmenin mümkün olduğunu, HMK’nın 375. maddesine göre; yargılamanın iadesi sebeplerinin; Yargılamanın iadesi sebepleri
MADDE 375 – (1) Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir: a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması. b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hakimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması. c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması. ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması. d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmi makam önünde ikrar edilmiş olması. e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması. f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması. g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması. ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması. h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması. ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması. i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi. (2) Birinci fıkranın (e), (f) ve (g) bentlerindeki hallerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya mahkûmiyet kararı verilememiş ise ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde dayanılan yargılamanın iadesi sebebinin, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerekir. ” şeklinde sayılmış olduğunu, huzurdaki davada da Mahkeme kararının müvekkil aleyhine kesinleşmesinden sonra davacı vekilinin 04/04/2014 tarihli dilekçesi ile “dava dosyamızın yukarıda belirtilen bozma kararı sonrası karar düzeltme istemimizin süre yönünden reddine ilişkin itiraz üzerine Yargıtay’da incelemede bulunduğu sırada, Fon Kurulu’nun 19/06/2013 tarih ve 2013/176 sayılı kararı çerçevesinde davalı … ile 26/06/2013 tarihli protokol imzalanmış olup, yalnızca … hakkındaki davadan feragat edildiği ve karşılıklı olarak masraf ve vekalet ücreti talep edilmediğine dair dilekçeler 16/07/2013 tarihinde ibraz edilmiş” olduğunu beyan ettiğini, Bu beyanı dikkate alan Mahkemenin ise müteselsil sorumlu … hakkında davadan feragat nedeniyle davanın reddine karar vermiş olduğunu, HMK’nın 374 vd. maddeleri gereğince müvekkil müteselsil sorumlu … aleyhine Yerel Mahkeme kararının nispi temyiz harcının ödenememesi nedeniyle davanın kesinleşmiş olmasından sonra, davacının müteselsil sorumlulardan … hakkında davadan feragat etmesi ve Yargıtay tarafından kural olarak karşılık alınarak müteselsil borçlulardan biri hakkında yapılan feragatten diğer müteselsil borçlular da yararlanır hükmü gereğince müvekkil için yargılamanın iadesi sebebi doğduğunu, bu nedenle yargılamanın iadesi taleplerinin kabulünün zorunlu olduğunu beyanla; Açıklanan ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/838 E – 2017/982 K sayılı kararının kaldırılarak 2014/371 E. 2015/914 K. sayılı karara ilişkin yargılamanın iadesi taleplerinin kabulüne, davacının davadan feragati nedeniyle müvekkil hakkında da esas davanın reddine, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/371 esas ve 2015/914 karar sayılı dosyasında yapılan yargılamanın iadesi talebine ilişkin olup, Mahkemece yargılamanın iadesi talebinin reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvuruda bulunulmuştur. Davacı vekili, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/371 esas ve 2015/914 karar sayılı dosyasında davalı … ile davalı …’ın (iş bu yargılamanın iadesi dosyasında davacı) müştereken ve müteselsilen borçlu olduklarını, davalı … hakkında davadan feragat edilmesi sebebiyle davanın bu davalı hakkında reddine karar verildiği, müşterek ve müteselsil sorumlu olduğu kabul edilen … hakkındaki davanın da feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmesine rağmen kabulüne karar verildiğini, adli yardım talebinin kabul edilmemesi ve temyiz harcının yatırılmaması sebebiyle kararın temyiz edilemediğini ve kesinleştiğini, bu sebeple yargılamanın iadesine ve feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Yargılamanın iadesi talep edilen İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/371 esas ve 2015/914 karar sayılı dosyasında; davacı … A.Ş. tarafından davalılar …, …, …, …, …, …, …, … aleyhine, davalıların yönetim ve denetim kurulu üyeliği yaptığı … A.Ş.yi usulsüz krediler kullandırtmak suretiyle zarara uğrattıkları gerekçesi ile zararın tazmini için dava açıldığı, yapılan yargılama sonucunda davalılardan … ve …’ın 101.181.210 TLden sorumlu olmalarına ilişkin daha önce Mahkemece verilen kararın Yargıtay münderecatından geçerek kesinleştiğinden infazda tereddüt olmamak kaydıyla aynen tekrarına, davalılarından … ve …’in 108.000.000 TL den sorumlu olmalarına ilişkin daha önce Mahkemece verilen kararın Yargıtay münderecatından geçerek kesinleştiğinden infazda tereddüt olmamak kaydıyla aynen tekrarına, davalılarında … hakkında açılan davanın feragat nedeniyle reddine, davalılardan … hakkında açılan davanın reddine, davalılarından … hakkında açılan davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına, davalılardan … hakkında açılan davanın 108.000.000TL üzerinden kabulüne karar verilmiştir. Söz konusu karar … tarafından temyiz edilmemiş ve davalı yönünden kesinleşmiştir. HMK’nın 374. Maddesine göre; Yargılamanın iadesi, kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı istenebilir. HMK’nın “Yargılamanın iadesi sebepleri” başlıklı 375. Maddesinde; “(1) Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir: a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması. b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması. c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması. ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması. d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması. e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması. f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması. g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması. ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması. h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması. ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması. i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi (Ek ibare: 25/07/2018-7145 S.K./19. md) (2) Birinci fıkranın (e), (f) ve (g) bentlerindeki hâllerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya mahkûmiyet kararı verilememiş ise ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde dayanılan yargılamanın iadesi sebebinin, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerekir.” hükmü düzenlenmiştir. Yine yargılamanın iadesi sebebi olarak HMK’nın 376. Maddesinde; “(1) Davanın taraflarından birisinin alacaklıları veya aleyhine hüküm verilen tarafın yerine geçenler, borçluları veya yerine geçmiş oldukları kimselerin aralarında anlaşarak, kendilerine karşı hile yapmaları nedeniyle hükmün iptalini isteyebilirler.” hükmü düzenlenmiştir. Yukarıda sayılan yargılamanın iadesi sebepleri sınırlı sayıda sayılmıştır. Yukarıda belirtilen yargılamanın iadesi sebepleri dışında bir sebeple yargılamanın iadesi yoluna başvurulamaz ve yargılamanın iadesi sebepleri kıyas yolu ile genişletilemez. Somut davada; davacı vekili yargılamanın iadesi sebebi olarak, yargılamanın iadesine konu İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/371 esas ve 2015/914 karar sayılı dosyasında davalı … ile davalı …’ın (iş bu yargılamanın iadesi dosyasında davacı) müştereken ve müteselsilen borçlu olduklarını, davalı … hakkında davadan feragat edilmesi sebebiyle davanın bu davalı hakkında reddine karar verildiği, müşterek ve müteselsil sorumlu olduğu kabul edilen … hakkındaki davanın da feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmesine rağmen kabulüne karar verildiğini, bu sebeple yargılamanın iadesi talebinin kabulü ile davacı hakkında davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiş ve yargılamanın iadesi talep edilen dosyada davacı vekilinin davalı … aleyhine açılan davadan feragat edildiğine ilişkin dilekçenin 16/07/2013 tarihinde ibraz edildiğini 04/04/2014 tarihli dilekçe ile Mahkeme kararının davacı aleyhine kesinleşmesinden sonra beyan ederek HMK’nın 375/1-ç maddesine dayanmıştır. HMK’nın 375/1-ç maddesi hükmüne göre yeni bir yazılı belgenin ele geçirilmiş olmasının yargılamanın iadesi sebebi teşkil etmesi için; bu yazılı belgenin davaya bakıldığı sırada mevcut olması, yeni ele geçirilmiş olan yazılı belgenin hükmü etkileyecek nitelikte olması, bu yeni yazılı belgenin kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması, bu yeni belgenin aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilememiş olması ve yeni belgenin elde edildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde yargılamanın iadesi talebine konu olan hükmün kesinleşmesinden itibaren on yıldır. (HMK 377/1-c) (Prof. Dr. Baki Kuru- Av. Burak Aydın, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 2021 basım yılı, sayfa 576) Bu açıklamalar ışığında somut davamıza konu yargılamanın iadesi sebebine konu dosyada davacı vekili tarafından davalı … hakkında davadan feragat dilekçesinin 16/07/2013 tarihinde sunulduğu, söz konusu feragat dilekçesinin davacı … hakkındaki hükmün kesinleşmesinden sonra, ancak yargılamanın iadesine konu davacı açısından da hüküm kurulan ve temyize tabi olduğu kararın verildiği tarihte bulunduğu ve Mahkemece değerlendirildiği, ancak söz konusu kararın da davacı tarafından temyiz edilmediği, bu sebeple yargılamanın iadesi sebebi teşkil etmediği anlaşılmakla davacı vekilinin yargılamanın yenilenmesi talebi yerinde değildir. Mahkemece yargılamanın iadesi talebinin reddine karar verilmesi isabetli olup, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85. TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 59,30.TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55‬.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Kullanılmayan yargılama gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesine müteakiben yatırana iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 14/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.