Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/701 Esas
KARAR NO: 2023/1135 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/342 Esas – 2020/934 Karar
TARİH: 17/11/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/07/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ticari iş ilişkisinin kurulmuş olduğunu, fatura karşılığı bakiye alacak tahsil edilemeyince davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, müvekkilinin sahibi olduğu ticari işletmeyi davalıya takip konusu faturalar karşılığında devrettiğini, davalının müvekkiline ticari satımdan kaynaklanan faturadan dolayı borçlu olduğunu beyanla, haksız itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı tarafa dava dilekçesinin tebliğ edilmesine rağmen davalı tarafından süresi içerisinde herhangi bir cevap ve beyan dilekçesinin sunulmadığı anlaşılmış olup, davalı vekili 17.12.2019 tarihli duruşmadaki beyanında; taraflar arasında cari işletme devrinin bulunmadığını, davacı tarafın her ne kadar dava dilekçesinde ticari işletmeyi davalıya devrettiğini beyan etmiş ise de, işletme devrinin yazılı olması gerektiğini, aralarında herhangi bir yazılı sözleşmenin olmadığını, TTK uyarınca bunun yazılı olması gerektiğini, fatura konusu malların teslim edilmesi gerektiğini, davacı tarafça sunulmuş herhangi bir imzalı sevk irsaliyesinin bulunmadığını, itiraz dilekçesinde belirttikleri hususun borcu kabul etmedikleri yönünde olduğunu, müvekkilinin sehven icra takibine itiraz dilekçesinde senet bedellerinin ödendiğini beyan ettiğini, bunun sehven olduğunun ortada olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/11/2020 tarih 2019/342 Esas 2020/934 Karar sayılı kararında; “…..Tüm dosya kapsamı ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; tarafalar arasındaki ticari ilişkinin olduğu davalı ticari defterlerindeki kayıtlardan anlaşılmaktadır. Davacı taraf ticari defterleri usulüne uygun tutulup dosyaya sunulmadığı için delil olarak kabul edilmemiştir. Davalı icra takibine itiraz dilekçesinde ödeme emrine dayanak yapılan senet bedellerinin daha önce ödendiğini, bu nedenle borcu olmadığını beyan ederek icra takibine itiraz etmiştir. Davalı taraf bu itiraz dilekçesi ile aslında ticari ilişkiyi ve borcun varlığını kabul etmiş ancak borcun ödendiğini savunmuştur. Yine davalı ticari defterlerinde de davaya konu faturaların kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Davacı her ne kadar icra takibinde 72.350,39 TL üzerinden takip başlatmış ve dava dilekçesinde 30.000,00 TL üzerinden kısmi dava açmış ise de, bu kadar alacağının olduğunu ispat edememiştir. İspat olunan miktar bilirkişi raporunda belirlendiği üzere; davalının defterlerinde kayıtlı olan borç miktarından yine davalının defterlerinde kayıtlı olan ödeme mahsup edildikten sonra bulunan miktardır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, alacak likit olduğundan kabul edilen kısım üzerinden %20 icra inkar tazminatına hükmedilmiştir…”gerekçesi ile, 1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına davalının yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 23.950,39 TL asıl alacak üzerinden devamına, 2-Kabul edilen 23.950,39 TL üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, davacının icra takibinde tüm faturaların bedelleri olan 72.000,00.TL istediğini ancak sonra açtığı itirazın iptali davasını 30.000,00.TL üzerinden açtığını, davacının dava dilekçesinde ve yargılamanın devamında fatura konusu malları teslim ettiğini iddia etmediğini, bilirkişi raporunun değerlendirme kısmında; “İcra dosyasına konu teşkil eden faturalarda belirtilen ürünlerin teslimi konusunda düzenlenmiş irsaliyeler mevcut değildir” tespiti yapıldığını, davacının rapora itiraz dilekçesinde bu tespite de itiraz etmediğini, Davacının dava dilekçesinde, “bütün olarak ticari işletmeyi davalıya devrettik, faturaları da onun için düzenledik.” şeklinde bir açıklaması olduğunu, bilirkişi raporunda ise “Taraflar arasında, icra dosyasındaki faturalara konu teşkil eden işletmenin devri için yapılmış bir sözleşme bulunmamaktadır” tespiti yapıldığını, bütün olarak bir işletme devri olmadığının açık olduğunu, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/13947 E. , 2017/8106 K. sayılı emsal bir kararında;”Dava, faturaya dayalı mal satımı nedeniyle alacak istemine ilişkindir. Davacı satıcının fatura konusu malların davalıya teslim edildiğini usulüne uygun delillerle ispatlaması gerekir. Faturanın salt davacı defterinde kayıtlı olması dayanak belgeleriyle desteklenmediği sürece tek başına malın teslim edildiğini ispatlamaya yeterli değildir.Mal teslimine ilişkin irsaliyeli faturada ise malı teslim alan kısmında isim ve imza bulunmamaktadır. Malın teslim edildiği hususu tanık delili ile ispatlanamaz.”İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesinin 2020/460 E. , 2020/368 K. Sayılı kararında; “Salt davalı ticari defter ve kayıtlarına da dayanılmadığı, davacının alacağını talep edebilmesi için öncelikle teslim olgusunu yazılı ve kesin delillerle ispat etmesi gerektiği, yemin deliline de dayanılmadığı, davacının davasını ispatlayamadığı” İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 2019/593 E. , 2020/881 K. Sayılı kararında; “Satım sözleşmesinde, satım konusu emtianın usulüne uygun şekilde alıcıya teslim edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı/satıcıya aittir. Satıcı bu yükümlülüğünü yerine getirdiğini usulüne uygun delillerle kanıtlamalıdır. Bu kapsamda, malın alıcıya teslimine ilişkin sevk irsaliyesi sunulmuş ise de sunulan sevk irsaliyelerinde alıcı imzası bulunmamaktadır. Diğer yandan takip ve dava konusu iki adet faturanın davalıya tebliğine ilişkin herhangi bir kanıt sunulmamış, davalı yan da fatura ve emtia teslimini inkar etmiştir. Emtia teslimine ilişkin herhangi bir kanıt sunulmadığı gibi davacı yan yemin deliline de başvurmamıştır. Bu durumda, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi yerinde değildir” Fatura konusu malların teslim edildiği, iddia ve ispat edilmediği için kısmen kabul kararının hatalı olduğunu, İleri sürerek davanın reddine, yargılama giderinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı üç adet fatura alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davaya konu İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 06/03/2019 tarihinde 07/08/2018 tarihli … numaralı 2.000,00 TL. Miktarlı, 15/08/2018 tarihli … numaralı 52.156,00 TL. Miktarlı, 15/08/2018 tarihli … numaralı 18.194,39 TL. Miktarlı faturalardan kaynaklı 72.350,39 TL. Alacağın tahsili talebiyle ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 13/03/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu tarafından verilen 20/03/2019 havale tarihli itiraz dilekçesi ile;” ödeme emrinin dayanağı olan senet bedellerinin daha önce ödendiğini ve faturalara ilişkin borcunun olmadığını belirterek borca, faize ve ferilerine itiraz ettiğini,” beyan etmesi üzerine icra takibinin durduğu ve davacı alacaklı tarafından süresi içerisinde 30.000,00 TL. Alacak üzerinden 30/05/2019 tarihinde istinafa konu itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece, taraf ticari defter ve kayıtları inceletilmek suretiyle mali müşavir bilirkişiden rapor alındığı ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece alınan mali müşavir bilirkişi raporunda;davalı şirketin ticari defterlerinin delil vasfına haiz olduğu, davacı tarafından düzenlenen icra takibine konu 07/08/2018 tarihli … numaralı 2.000,00 TL. Miktarlı, 15/08/2018 tarihli … numaralı 52.156,00 TL. Miktarlı, 15/08/2018 tarihli … numaralı 18.194,39 TL. Miktarlı faturaların davalı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, yine davalı tarafın kendi defterlerinde davacıya toplam 48.400,00 TL ödeme yapıldığı ve davalının kendi ticari defterlerine göre takip tarihi itibari ile davacıya 23.950,39 TL borçlu olduğunun tesbit edildiği belirtilmiştir. Faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması halinde veya davalının bağlı olduğu vergi dairesi müdürlüğüne BA formları ile bildirilmiş olması halinde fatura içeriği malların davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekir. (Yargıtay 19. HD’ nin 2015/12329 E., 2016/6138 K. ve 2014/11846-15110 E.K. sayılı kararları da bu yöndedir.) Somut olaya döndüğümüzde; mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen rapor içeriğindeki tespitler de gözetildiğinde, davaya konu alacağın dayanağı olan üç adet faturanın davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu ve davalı tarafça takibe konu faturalara süresi içerisinde itiraz edildiğine ve davacı tarafa iade edildiğine ilişkin delil ibraz edilmediği, 6100 Sayılı HMK.’ nın 222 maddesi uyarınca kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhine delil sayıldığı, bu durumda fatura içeriği malların davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekir. Davalı icra müdürlüğüne verdiği itiraz dilekçesi ile, ödeme emrinin dayanağı olan senet bedellerinin daha önce ödendiğini ve faturalara ilişkin borcunun olmadığı iddiasında bulunmuş ise de bu iddiasının dosya kapsamı itibariyle ispatlanamadığı ve davalının kendi ticari defterlerine göre de davacıya 23.950,39 TL. borçlu gözüktüğü tesbit edilmiştir. Bu durumda ispat külfeti davalı tarafta olup tüm bu değerlendirmeler ışığında, davalının ticari defterlerinde kayıtlı olan borcun ödendiğini kanıtlaması gerekmektedir. Davalı tarafından ödeme yapıldığına dair ödeme belgesinin sunulmadığı ve tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, İlk Derece Mahkemesinin kabul ve gerekçesine göre davalı vekilinin aksi yöndeki tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.636,05.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırdığından yeniden alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/07/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.