Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/700 E. 2023/592 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/700 Esas
KARAR NO: 2023/592 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/604 Esas – 2021/149 Karar
TARİH: 23/02/2021
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkil şirket ile davalı şirket arasında gerçekleşen cari ticari ilişki çerçevesinde müvekkil şirket tarafından tamamı farklı tarihlerde olmak üzere davalı şirkete ürün satılarak alacaklı duruma geçildiği, verilen ürün bedellerinin ödenmemesi üzerine taraflar arasında görüşme yapıldığı fakat yapılan tüm görüşmelere rağmen olumlu sonuç alınamadığından alacağın tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlattıklarını, ödeme emrinin 11/03/2019 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı borçlu şirketin haksız ve dayanaksız olarak 13/03/2019 tarihinde itiraz ederek icra takibini durduğunu ve tüm bu nedenlerle davalı borçlu tarafından yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, davalının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatı ödemeye mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkil şirket ile davacı şirketin ticari ilişkilerinin bulunduğu ve müvekkil şirketin davacıdan çeşitli malzemeler aldığı ve bu malzemelerin bedellerinin ödenmediği iddialarını kabul etmediklerini, müvekkil şrketin davacı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığını ve bu sebeple taraflarınca süresinde itiraz edildiğini, davacı tarafın iddia ettiği borcun gerçek dışı olduğunu, müvekkil şirketin bugüne kadar tüm alış verişlerinde basiretli bir tacir gibi hareket ettiğini ve üzerine düşen tüm hak ve yükümlülüklerini yerine getirdiğini, müvekkilinin davacıdan alınan ürünlerin bedelini nakden ödediğini ve herhangi bir borcu kalmadığını, davacı tarafın işbu davasında haksız ve kötüniyetli olduğunu ve tüm bu nedenlerle davanın reddine, kötüniyetli olarak ikame edilmiş olunan dava nedeniyle davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/02/2021 tarih 2019/604 Esas 2021/149 Karar sayılı kararında; ” ….Tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda yapılan yargılama, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ile dosya kapsamındaki tüm belge ve bilgiler birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki ihtilafın ticari satım nedeniyle ödemenin bir kısmının vadeli çekle yapılması sebebiyle tanzim edilen vade farkı faturasının ödenmemesinden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında sözleşme yapılmamıştır. Davacı taraf davalı tarafa vade farkı faturasını teslim ettiğini ispat edememektedir. Ayrıca vade farkı faturası davalı tarafın Ba formlarında da yer almamaktadır. Tüm bu sebeplerden dolayı Türk Ticaret Kanunu’nun 1530 ncu maddesine göre uygulama ve hesaplama yapılması gerekmekte olup bilirkişi tarafından yapılan hesaplama sonucu davacı tarafın talep edebileceği vade farkı miktarı 2.846,95-TL olarak hesap edildiğinden bu miktar üzerinden itirazın iptaline, talep edilebilecek vade farkı miktarı yargılama sonucu tespit edilebildiğinden icra inkar tazminatı talebinin reddine ilişkin davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, 1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 2.846,95 TL üzerinden aynen devamına, Davacı tarafın diğer ve fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, Hükme esas alınmaya elverişsiz bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm kurduğunu, gerekçeli kararda; ‘’Tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda yapılan yargılamada, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ile dosya kapsamındaki tüm belge ve bilgiler birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki ihtilafın ticari satım nedeniyle ödemenin bir kısmının vadeli çekle yapılması sebebiyle tanzim edilen vade farkı faturasının ödenmemesinden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında sözleşmede yapılmamıştır. Davacı taraf davalı tarafa vade farkı faturasını teslim ettiğini ispat edememektedir. Ayrıca vade farkı faturası davalı tarafından BA formlarında da yer almamaktadır. Tüm bu nedenlerden dolayı Türk Ticaret Kanunu’nun 1530’ncu maddesine göre uygulama ve hesaplama yapılması gerekmekte olup bilirkişi tarafından yapılan hesaplama sonucu davacı tarafın talep edebileceği vade farkı miktarı 2.846,95-TL olarak hesap edildiğinden bu miktar üzerinden itirazın iptaline, talep edilebilecek vade farkı miktarı yargılama sonucu tespit edilebildiğinden icra inkar tazminatı talebinin reddine ilişkin davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.’’ açıklamalarına yer verdiğini ancak yerel mahkeme tarafından vade farkı faturasının teslim ettiklerinin ispat edilemediği ileri sürülerek 14.703,47 TL icra takibi çıkış tutarı üzerinden açılan itirazın iptali davasının 2.846,95-TL’lik kısmının kabulüne karar verilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda; müvekkili şirket tarafından usulüne uygun tutulduğu tespit edilen ticari defter ve kayıtlarından, davalı şirketten 05.03.2019 tarihi itibarıyla icra takibinde belirtildiği gibi 14.703,47 TL alacaklı olduğu belirlendiğini, Davalı şirketin borcunun olmadığını öne sürdüğünü ancak ticari defterlerini sunmaktan imtina ettiğini, davalı şirketin kötü niyetli olarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK 222. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine engel olduğunu, davayı sürüncemede bırakmaya çalıştığını, Yerel mahkeme her ne kadar e-faturaların teslim edildiğini ispat edilmediğini ileri sürmüşse de; 06.06.2008 tarih ve 26898 Sayılı (Mükerrer) Resmi Gazetede yayımlanan 5766 Sayılı Kanun ile Vergi Usul Kanunu (VUK)’ nun Mükerrer 242. Maddesi değiştirilmiş olup bu değişiklikle Maliye Bakanlığı; elektronik defter, kayıt ve belgelerin oluşturulması, kaydedilmesi, iletilmesi, muhafazası ve ibrazı ile defter ve belgelerin elektronik ortamda tutulması ve düzenlenmesi uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye, elektronik ortamda tutulmasına ve düzenlenmesine izin verilen defter ve belgelerde yer alması gereken bilgileri internet de dahil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında Maliye Bakanlığına veya Maliye Bakanlığının gözetim ve denetimine tabi olup, kuruluşu, faaliyetleri, çalışma ve denetim esasları Bakanlar Kurulunca çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenecek olan özel hukuk tüzel kişiliğini haiz bir şirkete aktarma zorunluluğu getirmeye, bilgi aktarımında uyulacak format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bu Kanun kapsamına giren işlemlerde elektronik imza kullanım usul ve esaslarını düzenlemeye ve denetlemeye yetkili kılındığını, Maliye Bakanlığı söz konusu yetkisini kullanarak sırasıyla 397,416,421,424,433,447 ve 448 No’lu VUK Tebliğleri ile e-fatura uygulama esaslarını düzenlediğini, bu kapsamda e-faturaların teslimi yönünden eksik inceleme yapıldığını, Davalı şirketin, 14.702,49 TL cari hesap borcunu ödemesi gerektiğini kanıtladıklarını, davalı şirketin, müvekkili şirket ile ticari iş ilişkisinin olduğunu ikrar ettiğini, faturanın davalıya tebliğ edildiğini ve sekiz gün içerisinde itirazda bulunulmadığını, Davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarını sunmaktan imtina ederek, müvekkili şirketin dava konusu alacağını kabul ettiğini ancak mahkeme bu durumu dahi hüküm tesis ederken dikkate almadığını, (Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 23.01.2017 tarih 2016/4087 E., 2017/261 K. sayılı ilamı) Bilirkişi tarafından taraflar arasında sözleşme olmadığı için, TTK. 1530 maddesinin 7. fıkrası uyarınca mal ve hizmet tedarikinde geç ödemelerde uygulanacak temerrüt faiz oranı üzerinde vade farkını 2.846,95 TL olarak hesaplanmasının kabul edilemeyeceğini, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu Kararı 2001/1 Esas ve 2003/1 Karar sayılı metninde : ‘’…Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil, taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir.’’ şeklinde belirtildiğini, bu faturanın sözleşmenin yapılması ile ilgili değil, sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belge olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23.02.2021 tarih ve 2019/604 E. 2021/149 K. sayılı ilamında verilen kısmen ret kararının kaldırılarak haklı davalarının ve taleplernin tamamının kabulüne, karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, cari hesaptan kaynaklı alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı tarafından davalı aleyhine 05/03/2019 tarihinde İstanbul …İcra Müd. … Esas sayılı dosyası ile, cari hesaba dayalı 14.703,47 TL. Alacağın tahsili talebiyle ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı borçlu tarafından 13/03/2019 havale tarihli dilekçesi ile borca, ferilerine ve yetkiye itiraz etmesi üzerine takibin durduğu ve süresi içerisinde istinafa konu itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece davalı borçlunun icra müdürlüğünün yetkisine yönelik itirazı değerlendirilmemiş ise de, davalı borçlu icra müdürlüğüne verdiği itiraz dilekçesi ile HMK. 19/2 maddesi uyarınca yetkili icra müdürlüğünü bildirmediği ve usulüne uygun yetki itirazı olmadığından HMK.19/2.maddesinin son cümlesi gereğince yetki itirazı dikkate alınmamıştır. Davacı taraf cari hesap alacağına dayalı iki adet irsaliye fatura ibraz ettiği, sevk irsaliyesinde teslim eden ve teslim alan kısmının boş olduğu, yazılı olmadığı görülmüştür. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, borcu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalının bilirkişi incelemesine ticari defterlerini ibraz etmediği, davacının ticari defterleri incelenmek suretiyle mali müşavir bilirkişiden alınan raporda, davacı ticari defterlerine göre davacı tarafından davalı tarafa 2018 yılında 03/01/2018 tarihinde 28285 numaralı 147.024,98 TL’lik Hat Stamping Foil ( sıcak presleme folyosu ) açıklaması ile fatura düzenlenmiş olduğu, davalı tarafından işbu fatura borcuna istinaden davacının Fibabank hesabına 09/01/2018 tarihinde 27.024,00 TL ve 17/01/2018 tarihinde 10.200,00 TL tutarlı ödemeler yapılmış olduğu ve yine davalı tarafından davacıya 26/01/2018 tarihinde 29/03/2018 vadeli 35.000,00 TL’lik, 30/04/2018 vadeli 35.000,00 TL ve 31/05/2018 vadeli 39.800,00 TL olmak üzere 3 adet Vakıfbank çekinin toplamı olan 109.800,00 TL kadar çek verilmiş olduğu, işbu çek ödemesinden sonra 03/01/2018 tarihli 28285 numaralı 147.024,98 TL’lik faturanın 0,98 TL kuruş farkı hariç tamamının ödenmiş olduğu, davacı tarafından davalıdan alınan vadeli çekler nedeniyle 29/01/2018 tarihinde 28291 numaralı 14.702,49 TL tutarlı vade farkı faturası düzenlenmiş olduğu, işbu vade farkı faturasının davalı tarafa nasıl teslim edildiğine ilişkin bir belgenin tarafına sunulmamış olduğu, davacının 147.024,98 TL’lik faturadan bakiye 0,98 TL ve14.702,49 TL tutarlı vade farkı fatura bedeli olmak üzere takip tarihi itibariyle davacının ticari defterlerine göre davalıdan 14.703,47 TL. Alacaklı olduğu belirtilmiştir. Mahkemece, bilirkişi raporu alındıktan sonra davalıya ait BA formlarının istenmesi için Davutpaşa Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne müzekkere yazıldığı, cevabi müzekkere ekinde davalı tarafa ait BA formlarının gönderildiği, mahkeme gerekçesinde her ne kadar vade farkı faturasının davalı tarafın Ba formlarında yer almadığı belirtilmiş ise de, Davutpaşa Vergi Dairesi Müdürlüğü’nden gönderilen davalıya ait BA formları incelendiğinde; davacı şirket tarafından 2018 yılında kesilmiş 2 adet KDV. hariç 137.057,00 TL.lik faturanın davalıya ait BA Formlarına kayıtlı olduğu, bu iki faturaya KDV. eklendiğinde cari hesaba konu konu 03/01/2018 tarihli … numaralı 147.024,98 TL. (KDV hariç 124.597,44) Miktarlı Hat Stamping Foil açıklamalı ile fatura ile 29/01/2018 tarihli … numaralı 14.702,49 TL. Miktarlı (KDV hariç 12.459,74 TL. ) … nolu faturaya ait fiyat ve vade farkı açıklamalı fatura olduğu anlaşılmıştır. Takibe ve davaya konu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması halinde veya davalının bağlı olduğu vergi dairesi müdürlüğüne BA formları ile bildirilmiş olması halinde fatura içeriği malların ve faturanın davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekir. (Yargıtay 19. HD’ nin 2015/12329 E., 2016/6138 K. ve 2014/11846-15110 E.K. sayılı kararları da bu yöndedir.) Somut olaya döndüğümüzde, İlk Derece Mahkemesine sunulan deliller, mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen rapor içeriğindeki tespitler de gözetildiğinde, davalı tarafça cari hesaba konu 03/01/2018 tarihli 28285 numaralı 147.024,98 TL. (KDV hariç 124.597,44) Miktarlı Hat Stamping Foil açıklamalı fatura ile 29/01/2018 tarihli 28291 numaralı 14.702,49 TL. Miktarlı (KDV hariç 12.459,74 TL. ) 28285 nolu faturaya ait fiyat ve vade farkı açıklamalı faturayı, ilgili dönemde vergi dairesine bildirdiği sabit olduğuna göre faturanın ve içeriği malların davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekir. Davalının defterlerine bunu kaydetmemiş olmasının da bir sonucu yoktur. İspat yükü BA formuyla bildirimde bulunan davalıya geçmiştir. BA formuyla vergi dairesine bildirilen faturayı alan davalının faturayı iade ettiğini kanıtlaması gerekmektedir. Davalının cari hesaba konu faturayı almadığını, iade ettiğini veya ödediğini isbat edemediği anlaşılmakla; Bu tesbitler doğrultusunda mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yukarıdaki gerekçeyle kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiştir. İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra – inkar tazminatına hükmedilebilmesi için alacağın likit ve belli olması gerekir. Somut olayda, davaya konu icra dosyasındaki icra takibine dayanak asıl alacak faturaya dayalı cari hesaptan kaynaklı olup likit (bilinebilir, belirlenebilir) ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile mahkemece davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken yukarıdaki gerekçe ile reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak, dairemizce yukarıdaki açıklamalar ışığında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davacının itirazın iptali davasının kabulü yönünde karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/604 Esas – 2021/149 Karar sayılı, 23/02/2021 tarihli kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak; 2-Davanın KABULÜ ile, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 14.703,47.TL asıl alacak üzerinden takip talebinde ki şartlarla aynen devamına,3-Kabul edilen 14.703,47.TL asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN 4-Dairemiz karar tarihi itibariyle yürürlükte olan Harçlar Tarifesi’ne göre alınması gereken 1.0004,39.TL harçtan peşin alınan 177,58.TL harcın mahsubu ile bakiye 826,81.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 5-Davacı tarafça yapılan ilk dava açılış harç gideri toplamı 228,38.TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davacı tarafça sarf edildiği anlaşılan 90,50.TL tebligat ve posta masrafı, 700,00.TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 790,50.TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından sarf edilen yargılama giderleri bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, 8-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden davacı yararına A.A.Ü.T. gereğince hesap ve takdir edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının talep halinde ilgilisine iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 10-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 11-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 23,50.TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş-dönüş gideri olmak üzere toplam: 185,60.TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 12-Artan gider avansı olması halinde, talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, 13-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/04/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.