Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/692 E. 2023/1250 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/692 Esas
KARAR NO: 2023/1250 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/64 Esas – 2020/677 Karar
TARİHİ: 09/12/2020
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/09/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilleri … ile …’ın % 9,8’er hisse ile … firmasının ortağı olduğunu, her iki müvekkilinin de …’te SAP bölümü yönetici olduğunu, davalıların suç teşkil eden eylemlerde bulunmak suretiyle haksız rekabet yaparak ve güveni kötüye kullanarak müvekkillerinden ortakları oldukları … ve … şirketlerinin ciddi şekilde maddi ve manevi zarar görmesine sebebiyet vermeleri nedeniyle uğradıkları zararların tespit edilmesini istediklerini, bu firmalara rakip olması ve müşterilerin işlerini yürütmek üzere davalı … firmasının diğer menfaat grubu ortaklar tarafından kurdurulduğunu, … ve …’ın tüm iş ve müşterilerinin bu firmaya aktarılmaya başlandığını, … ve …’ın tüm imkanlarından … firmasının yararlandırıldığını, … firmasının içinin boşaltılması ve aktiflerin transferinin sağlanması için kurdurulmuş olan … şirketinin … yönetim kurulu tarafından yönlendirilerek hareket ettiğini, … ve …’ın yönetim kurulu üyeleri olan aynı zamanda menfaat grubunun da üyelerini teşkil eden …, …, … ve …’ın … ve … şirketlerine karşı haksız rekabet eyleminde bulunan … firmasına karşı herhangi bir dava ya da şikayette bulunmadıklarını, şirket ortağı olmalarına rağmen müvekkillerinin yapılan ödemelerden haberdar edilmediği gibi bilgi de verilmediğini, 26/11/2015 tarihli genel kurulda menfaat grubunca şirketin zarar ettiği ifade edildikten sonra yönetim kurulu üyelerinin huzur haklarına %100 zam yapıldığını, bu yüzden genel kurul kararının iptali için açılan davanın yargılamasının sürdüğünü, davalıların aynı zamanda suç teşkil eden eylemlerde bulunmak suretiyle haksız rekabet yapıp ve güveni kötüye kullanarak müvekkillerinin de ortağı oldukları … ve … şirketlerini ve dolayısıyla müvekkillerinin de ciddi zarar görmesine sebebiyet veren davalılardan 50.000,00 tutarında maddi tazminatın müştereken ve müteselsilen haksız fiillerin başladığı tarihten itibaren işletilecek ticari temerrüt faizi ile birlikte HMK 107 maddesi kapsamında tahsil edilmesini, davalılar hakkında verilecek hükmün masraflarının davalılarca karşılanmak üzere tirajı en yüksek ulusal iki gazetede ilanına karar verilmesini, haksız rekabet eyleminde bulunan davalı … Ticaret A.Ş’nin haksız rekabet eylemlerine son verilmesi için tedbiren banka hesaplarına bloke konulmasını ve ticari faaliyetlerinin durdurulmasını, yargılama ve vekalet ücretinin de davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar … Tic.A.Ş., …, …, …, … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle, davanın konusunun haksız rekabetten kaynaklanan tazminat davası olduğunu, bu davanın … ve … tarafından davacı sıfatıyla açılmasının mümkün olmadığını belirterek aktif husumet itirazında bulunduklarını, davanın reddinin gerektiğini, müvekkilleri …, …, …, …, … adına da pasif husumet itirazında bulunduğunu, gerçek kişiler aleyhine bu davanın açılamayacağını, TTK 60.maddesi uyarınca zamanaşımı itirazında bulunduklarını, müvekkillerinin eski … çalışanları olduğunu, istifa etmeleri nedeniyle iş akidlerinin sona erdiğini, müvekkillerinin iş akitleri sona erdikten sonra yeni bir şirket kurmalarının, şirkete ortak olmalarının yasal mevzuata aykırı bir yanı bulunmadığını, müvekkili şirket ile … şirketi veya … şirketi arasında organik bir bağ bulunmadığını, … ve …’ın tüm iş ve müşterilerinin …’e aktarıldığı, … ve …’ın tüm imkanlardan faydalandırıldığı iddialarının gerçek olmadığını, müvekkili şirket …’in, … şirketine fatura karşılığı hizmet sunduğunu, zamanaşımı ve husumet itirazlarının öncelikli olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Diğer davalılar …, …, …, … vekili 12/04/2017 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacılar tarafından gerçekleştirilen ve suç teşkil eden eylemlere ilişkin olarak müvekkili şirketler tarafından davacılar ile haksız menfaat temin etmek amacıyla kurdukları … Şirketinin kurucusu ve eski çalışanları hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, yürütülen soruşturma neticesinde hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmaktan ötürü İstanbul Anadolu 4.Asliye Ceza Mah. 2016/407 Esas sayılı dosyada dava açıldığını, davacıların dava açtıkları şirketlerin müşterilerinin ve gelirinin en az yarısını, eski çalışana kurdurmuş oldukları paravan firma olan … adlı şirkete hukuka aykırı ve haksız yöntemlerle yönlendiren, müşteri sözleşmelerini feshettiren, müvekkil şirketin en büyük müşterilerinden birinin (…) sözleşmesini önce rakip firmaya hukuka aykırı yollarla devretmeye çalışan kişiler olduğunu, …’e ulaşan bilgiler neticesinde; şirketin çalışanları, ortağı ve aynı zamanda SAP Basis grubu yöneticileri olan davacılar … ve …’ın bir süredir şirketin tamamen menfaatine aykırı bir takım faaliyetlerde bulunduklarını, hem bir ortak olarak hem de şirketin bir çalışanı olarak sadakat ve bağlılık yükümlüklerine aykırı davrandıkları, kendilerine duyulan güveni kötüye kullandıklarını, davacıların …’e karşı haksız ve hukuka aykırı eylemleri gerçekleştirdikleri esnada aynı zamanda yönetim kurulu üyesi ve şirket ortağı olmaları nedeniyle İstanbul Anadolu 9 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1020 Esasta yönetim kurulu üyeliğinden kaynaklanan sorumluluk davası açıldığını, yargılamanın sürdüğünü, aynı şekilde davacılar hakkında İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1066 Esas sayılı dosya ile haksız rekabet ve güveni kötüye kullanarak firmayı zarara uğratmalarından ötürü maddi ve manevi tazminat davası açıldığını, davacıların … şirketindeki ortaklık haklarına dayanarak şirketin zarara uğratıldığını iddia ettiklerini, oysa şirketin mahfına neden olacak eylemler içine girenin bizzat davacılar olduğunu, davalı … firmasının … firmasından istifa suretiyle ayrılan eski çalışanlar tarafından kurulduğunu, …’in bu firmadan bir kısım işler kapsamında hizmet aldığını, belirterek öncelikle, davacıların iddia ve taleplerinin haklı olması bir yana tam aksine müvekkillerine ve şirketlere karşı kasıtlı ve suç unsuru taşıyan hukuka aykırı eylem ve işlemlerde bulundukları da sabit olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/12/2020 tarih 2019/64 Esas – 2020/677 Karar sayılı kararında; “Dava, davalılardan … A.Ş.ve bu şirketin ortakları yönünden haksız rekabete dayalı olarak tazminat talebi istemine, diğer davalılar yönünden yöneticinin sorumluluğu hükümleri uyarına meydana gelen zararın tespiti ve şirkete ödenmesi istemine ilişkindir.İş bu dava dosyası 2017/103 Esas sayısı ile İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinde 26/01/2017 tarihinde açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonunda 05/12/2018 tarihinde 2018/894 Karar sayısı ile: ” davacıların ortağı olduğu … A.Ş. tarafından davacılar aleyhine İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1020 Esas sayılı dosyada yöneticinin sorumluluğu hükümlerine dayalı olarak tazminat davası açıldığı anlaşılmıştır. Dosya getirtilerek incelenmiş … A.Ş.tarafından açılan davada bir kısım davacılarca ileri sürülerin iddiaların dava sebebi olarak ileri sürüldüğü, bu itibarla dosyalar arasında bağlantı bulunduğu….” gerekçesi ile mahkememizin 2016/1020 Esas sayılı dava dosyasında birleştirilmesine karar verildiği, dava dosyasının mahkememizin 2016/1020 Esasında kayıtlı dava dosyasına gönderilmesi sonucu yapılan incelenmesinde birleştirilen dava dosyasında davacılar … ve … ‘ın davaya konu ettikleri iddiaların bir kısmının haksız rekabete, bir kısmının da kendilerinden sonra yönetici olan şirket yöneticileri aleyhine açılan sorumluluk davası olduğu anlaşıldığı gibi taraf vekilleri de gerek 27/02/2019 tarihli duruşmada, gerekse duruşmadan önce dava dosyasına sundukları talep dilekçelerinde iş bu davanın tefrikini talep etmişlerdir. Mahkememizce 27/02/2019 tarihli duruşmada tefrik kararı verilerek iş bu dava dosyası mahkememizin 2019/64 Esasına kaydı yapılarak yargılaması yapılmıştır. Taraflarca sunulan tüm deliller celbolunarak, dava dosyası ve tarafların ortağı olduğu … San. Ve Tic. A.Ş, … Danışmanlık Ltd. Şti.ile, davalı şirketin ticari defter kayıt ve dayanak belgeleri üzerinde resen seçilen uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yaptırılarak rapor alınmıştır. Alınan raporun dosyadaki verilere uygun ve denetime açık bulunduğu anlaşılmakla hükme esas alınmıştır. Yargılama sırasında davacı tarafa talebin açıklanması için verilen süre içerisinde davacılar vekilinin 24/07/2018 tarihli dilekçesinde; “davamız; … Şirketi ve ortakları (… eski çalışanları) yönünden özen ve sadakat yükümlülüğüne aykırılıkları nedeniyle haksız rekabet (BK 396 md., TTK 54 vd maddeler) ve … Şirketi ortakları yönünden haksız rekabet (TTK 54 vd. Maddeleri) ve şirket yönetim kurulu üyeleri ve genel müdür bakımından rekabet yasağının ihlali ( TTK 396 md) ve şirketi zarara uğratmaları nedeniyle (TTK 553 md) sorumluluk davasıdır.” şeklinde açıklama yapılarak aynı dilekçe ile şimdilik 50.000,00 TL tutarındaki maddi tazminatın müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek … Şirketine ödenmesini talep etmiştir. Dava dosyasına sunulan ve celbedilen delillerden; Ticaret Sicil dosyalarının incelenmesinde; Davalı … Tic. A.Ş.’nin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde 07/04/2016 tarihinde tescil edilerek kurulduğu, ana sözleşmesinin 13/04/2016 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği, sermaye tutarının toplam 50.000,00 olup, ortakları … ‘un 20.000, … ‘un 10.000, … ‘ün 10.000, … ‘ın 10.000 pay sahibi oldukları, ortakların tamamının yönetim kurulu üyesi olarak seçildikleri, … ‘un yönetim kurulu başkanlığına seçildiği ve şirketin münferiden temsil ve ilzama yetkili olduğu, şirketin faaliyet alanının şirket bilgi teknolojileri, eğitim ve yönetim danışmanlığı, bilgisayar yazılımları vb konular olduğu, Dava dışı … Tic. A.Ş.’nin dava tarihi itibariyle 1.084.350 sermaye turarına sahip olduğu, ortakları … Holding A.Ş.’nin 553.100, … ‘ın 106.250, … ‘ın 106.250, … ‘nın 106.250 ve … ‘ın 106.250 pay sahibi oldukları, yönetim kurulunun …, …, …, …, … ve … isimli kişilerden oluştuğu, Dava dışı … Danışmanlık Ltd. Şti.’nin dava dışı … Tic. A.Ş.’nin tek ortak olduğu ve 120.000 paya sahip olduğu, şirketin müdürünün … olduğu tespit edilmiştir. Yapılan bu tespite göre, davalılar … ‘un davalı şirketin yönetim kurulu başkanı, davalılar …, …, … ‘ın davalı şirketin yönetim kurulu üyeleri oldukları, … ‘ın … A.Ş.’nin muhasebe eski müdürü, … ‘ın … A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesi, … ‘ın … A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesi ve … Ltd. Şti.’nin müdürü, … ‘ın … A.Ş.’nin ortağı, … ‘in … A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesi olduğu anlaşılmıştır. Davalılardan … ‘ın … A.Ş.müdürlüğünden 30/04/2016 tarihinde görevinden ayrıldığı da tespit edilmiştir. Davacı … ‘nın dava dışı … Tic. A.Ş’de %9,8 oranında ortaklık payı bulunduğu, davacı … ‘ın dava dışı … Bilgi Teknolojileri San. Ve Tic. A.Ş’de % 9,8 oranında ortaklık payı bulunduğu, ayrıca davacıların İş Kanununa göre sigortalı olarak çalıştıkları dava dışı … Ltd. Şirketinden 02/03/2015 tarihinde iş çıkışı yaptıkları tespit edilmiştir. Somut uyuşmazlıkta davacılar dava dışı … A.Ş.’ne % 9,8 ‘er oranında ortak olduklarından … Ltd. Şti.’nin sermayesinin tamamının da … A.Ş’ne ait olduğundan … Ltd.Şti.’ne de dolaylı olarak ortak olduklarından bahisle … ‘ın da uğradığı zararı kapsar şekilde tazminatın … Şirketine ödenmesi talep edilmektedir. Davacı taraf; … yönetimi tarafından davalı … firması açtırılıp müşterilerin yönlendirilmesi ve … tarafından faturaların kesilerek … para kazandırılması, rekabet yasağının ihlali olduğu gibi aynı zamanda … şirketinin de zararıdır, dolayısıyla yönetim kurulu açıkça sorumludur, demek suretiyle dava dışı … şirketinin müşterilerinin davalı … ‘e yönlendirildiğini iddia etmişlerdir. Davalı … Tic. A.Ş.’i 07/04/2016 tarihinde sicile tescil edilerek kurulmuş, iş bu dava ise 26/01/2017 tarihinde açılmıştır. Mali bilirkişi aracılığı ile davalı şirketin ticaret defter, kayıt ve dayanak belgeleri incelenmesi sonucunda; davalı şirketin 2016 senesinde 357.415,25 TL ‘lik hasılat elde ettiği, dava dışı … A.Ş.’nin 2016 senesinde elde ettiği hasılatın ise 24.898.198,27 TL olduğu, buna göre haksız rekabet yaptığı iddia edilen davalı şirketin hasılatı dava dışı … A.Ş.’nin hasılatının ancak % 1,4 ‘ü olduğu, dava dışı … şirketinin davalı şirkete nazaran 70 kat daha fazla iş yaptığı, davalı şirketin 2016 senesi vergi öncesi dönem karının 16.100,99 TL, dava dışı … A.Ş.’nin 2016 yılı vergi öncesi dönem karının ise 1.039.810,22 TL olduğu, dava dışı … A.Ş.’nin davalı şirketten 64 misli daha fazla kar ettiği tespit edilmiştir. Tespit edilen duruma göre sadece hasılatların kıyaslamasında dahi … A.Ş.’nin müşterilerinin davalı şirkete yönlendirilmesi ve müşterilere faturaların davalı şirket tarafından kesilerek davalı şirkete kazanç aktarılması şeklinde bir durumun mevcut olmadığı anlaşılabilir durumdadır. Mali bilirkişi incelemelerini iş bu davanın açıldığı 26/01/2017 tarihini baz alarak bu tarihten önceki işlemlere göre yapmıştır. Davalı şirketin 2017 yılında 26 Ocak tarihine kadar 45.908,20 TL’lik iş yaptığı, dava dışı … A.Ş.’nin ise 2017 yılında 26 Ocak tarihine kadar 1.374.668,17 TL’lik iş yaptığı, miktarların kıyaslanması halinde dava dışı … şirketin davalı şirketin yaptığı işlerden 30 kat fazla iş yaptığı, başka bir deyişle davalı şirketin 2017 yılında dava dışı … Şirketinin yaptığı işin ancak % 3,3 ‘ü kadar iş yaptığı tespit edilmiştir. Yapılan bu tespitlere göre 2017 yılında da davalı şirkete menfaat sağlamak suretiyle dava dışı … şirketinden müşteri ve kazanç aktarımının mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca davalı şirketin yaptığı işlerin ve elde ettiği hasılatın büyük bir kısmı dava dışı … şirketine verdiği hizmet bedellerine ilişkin olduğu da, mali bilirkişinin yaptığı tespitler arasındadır, bu durum dahi tek başına dava dışı şirketin müşterilerinin davalı şirkete aktarılmadığına karine teşkil etmektedir. Çünkü … ‘in 2016 yılındaki satışlarının maliyeti 21.641,649 TL olup, bunun % 1 ‘ni dahi tutmayan hizmetin davalıdan almasından davalıya menfaat temin etmek için … ‘in zarara uğratıldığı sonucunu çıkarmak mümkün değildir. Bir şirketin yöneticiler tarafından zarara uğratıldığı söyleyebilmek için öncelikle o şirketin maddi bir kaybının olduğunun kanıtlanması gerekir. İlişkili şirkete emsallerine nazaran daha ucuz fiyatla iş yapılması veya o firmaya emsallerine nazaran daha yüksek fiyatla iş yaptırılması vergi kanunları açısından transfer fiyatlandırılması olarak adlandırılmakta ve yasaklanan böyle bir işleme cezalı tarhiyat uygulanmaktadır. Yine masrafların fazla gösterilmesi, gelirlerin az gösterilmesi şirketin zarara uğramasına yol açacak mahiyette işlemlerdir. Cari hesaba işlenmek kaydı ile bankadan para çekilmesi, cari hesap hareketleri ile uzun vadeli olmamak kaydı ile borçlanılması veya alacaklı hale gelinmesi her zaman şirketin zararı anlamında değildir. Mali bilirkişi yaptığı inceleme sonucunda neticeten dava dışı şirketin zararına yol açacak, tazminat gerektirecek bir işlemin bulunmadığı yönünde görüş bildirmiştir. Somut uyuşmazlığa konu edilen hususlardan bir diğeri de, haksız rekabetten kaynaklı tazminat istemine ilişkindir. Haksız rekabet teşkil eden eylemler TTK.nun 55 ‘nci maddesinde sayılmıştır. TTK.nun 54 ‘üncü maddesi haksız rekabet hukuku bakımında genel hüküm niteliğinde olup, TTK.54/2 maddesi “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükmünü ihtiva edip, haksız rekabet teşkil edecek davranış ve uygulamaların çerçevesi çizilmiştir. Somut uyuşmazlıkta haksız rekabet olarak nitelendirilen eylemler … Tic. A.Ş.ve ortakları ile dava dışı … Tic. A.Ş.’nin ortakları ve yönetim kurulu üyeleri tarafından gerçekleştirilen eylemlerdir. Davalı şirketin davalılar …, …, … ve … tarafından kurulduğu iddia edilmektedir. Dava dışı şirket çalışanlarının ayrılarak başka bir şirket kurmaları, eğer taraflar arasında rekabet yasağı sözleşmesi bulunmuyorsa ve bu kişiler tarafından haksız rekabet teşkil edecek eylemler gerçekleştirilmemişse hukuka aykırılık meydana gelmemiş demektir. Bu gibi hallerde haksız rekabet olarak nitelendirilebilecek durumlara örnek olarak davalı şirketin dava dışı … ‘in müşterilerine yönelik dürüstlük kuralına aykırı eylemleri ve davalı şirketin dava dışı … şirketinin iş ürünlerinden yetkisiz yararlanması gösterilebilir. Bu tür haksız rekabet eylemlerinin gerçekleştiğinin ispatı ise davacı tarafa aittir. Bu noktada davalı şirketin kurucularının dava dışı … ‘in eski çalışanları olmasının TBK.nun 553 ‘ancü maddesi uyarınca rekabet yasağına aykırılık teşkil edip etmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. TBK.nun 553 ‘ncü maddesi bağlı tacir yardımcılarının rekabet yasağını düzenlemekte olup, ilgili madde; ” Bir işletmenin bütün işlerini yöneten veya işletme sahibinin hizmetinde bulunan ticari temsilciler, ticari vekiller veya diğer tacir yardımcıları işletme sahibinin izni olmaksızın, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak, kendilerinin ya da bir üçüncü kişinin hesabına işletmenin yaptığı türden bir yapamayacakları gibi kendi hesaplarına bu tür işlemleri üçüncü kişilere de yaptıramazlar.” şeklinde düzenlenmiştir. İş bu yasal düzenleme uyarınca yasal rekabet yasağının uygulanabilmesi için işletmenin bütün işlerini yöneten bağlı tacir yardımcısının bulunması, işletmenin yaptığı türden bir işin, kendileri veya üçüncü kişiler hesabına yapılması, işletme sahibinin rekabet etme konusunda izin vermemiş olması koşullarının gerçekleşmesi gerekmektedir. Dava dışı … şirketi ile davalı şirket arasında ticari ilişkinin mevcut olması, … tarafından davalı şirkete fatura düzenlenmesi nedenleri ile TBK.nun 553 ‘üncü maddesi kapsamında da rekabet yasağına aykırılığın mevcut olmadığı sonucuna varılmaktadır. Davacı tarafın iddiaları arasında yer alan, davalı şirkete dava dışı … şirketinin müşterilerinin aktarıldığı yönündeki hususun değerlendirilmesinde de; davaya konu edilen bu davranışın TTK.nun 55 ‘nci maddesinde sayılan hallerden birine girmediği açıktır. Davacıların ortağı olduğu şirketin bir zarara uğraması halinde ancak TTK.nun 54 ‘üncü madde kapsamında eylemin haksız rekabet teşkil ettiği denilebilecektir. Oysaki davacıların ortağı olduğu şirketin zarara uğramadığı mali bilirkişi tarafından tespit edilmiştir. Dava dışı … şirketi tarafından bir hizmet alımının yapıldığı ve bu kapsamda davalı şirket ile ticari ilişki içinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalı şirketin davacı şirkete verdiği hizmet karşılığında fatura kestiği ve alınan hizmetin dava dışı … firmasının ekonomik hacmi içinde çok küçük bir kısma tekabül ettiği açıktır. Haksız rekabetin varlığından bahsedilebilmesi için zararın mevcudiyeti zorunlu olmayıp, zarar tehlikesinin varlığı yeterlidir. Dolayısıyla tarafların ekonomik kazançları arasındaki farkın yüksek olması haksız rekabetin varlığı veya yokluğu için belirleyici bir kriter değildir. Kaldı ki somut uyuşmazlıkta davalı şirket dava dışı şirkete fatura kesmek suretiyle hizmet vermektedir. Davalı şirketin dava dışı şirkete ait müşterileri kendi portföyüne aktardığına ilişkin dosya kapsamındaki delillere göre bir kanaat oluşmamıştır. Yine davacı tarafın iddiaları arasında yer alan anonim ortaklık yönetim kurulu üyelerinin rekabet etmeme yükümlülüklerine aykırı davranıldığına ilişkin hususun değerlendirilmesinde de; TTK.396 ‘ncı maddesindeki düzenlemeden anonim ortaklık yönetim kurulu üyelerinin şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi, kendi veya başkası hesabına yapamayacağı, ayrıca bu türden işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak olamayacağı anlaşılmakla ilgili yasal düzenlemeye göre, TTK.396 ‘ncı madde uyarınca davalıların eylemlerinin dava dışı … şirketin yöneticileri olan davalıların eylemlerinin niteliği önem kazanmaktadır. Dosya kapsamından davalı şirket ile dava dışı … ‘in faaliyet alanlarının benzer nitelikte bulunduğu, davalı şirketin dava dışı … ‘in müşterilerine yönelik iddia edildiği şekilde eyleminin varlığı ispatlanamadığı gibi mali bilirkişinin yukarıda sık sık bahsedilen tespitlerine göre davalı şirketin yaptığı işlerin ve elde ettiği hasılatın içerisinde … ‘e kestiği danışmanlık ve hizmet bedeli faturalarının KDV hariç tutarlarının da bulunduğu, buradan davalı şirketin davacı şirketin müşterilerine değil doğrudan … ‘in kendisine hizmet verdiği, dolayısıyla her iki şirket arasında fiili bir rekabet ilişkinisin bulunmadığı, dava dışı … ‘in yönetim kurulu üyeleri olup, iş bu davada davalı olan şahısların diğer davalı … şirketinde yönetici pozisyonunda olmadıkları, dolayısıyla TTK.396 ‘ncı maddeye aykırı bir eyleminde mevcut olmadığı kanaati hasıl olmuştur. Davacı tarafın uyuşmazlıkta ileri sürdüğü konulardan bir diğeri de dava dışı … ‘in yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin hususun incelenmesinde de; TTK.nun 553 ‘üncü maddesinde sorumluluk sebepleri düzenlenmiş olup, ilgili yasal düzenleme uyarınca açılan sorumluluk davalarında, şirket bakımından doğrudan, pay sahibi bakımından dolaylı zarar, ya da pay sahibinin doğrudan uğradığı zararın tazmini talep edilebilir. Sorumluluk davalarında davacıların talebi yönetim kurulu üyelerin sebep oldukları zararın tazminidir. Dolayısıyla davacılar tarafından zararın belirlenmesi gerekmektedir. Sorumluluk davasında davacı taraf davalı yönetim kurulu üyelerine yüklenecek bir kusurun varlığını ispat ettiği durumda ise davalı yönetim kurulu üyeleri tarafından zarar doğuran işlemlerde kendisinden beklenen özeni gösterdiğini ispat ederek, sorumluluktan kurtulması mümkün olacaktır. Somut uyuşmazlıkta dava dışı … ‘in müşterilerinin davalı şirkete aktarılarak zarara sebebiyet verildiği, ayrıca yönetim kurulu üyelerinin yaptıkları usulsüz işlemlerle şirketi zarara uğrattığı ileri sürülmektedir. Dolayısıyla dava dışı … şirketinin zarara uğradığı tespit edilemediği gibi mali bilirkişi incelemesi ile de, dava dışı şirketin zarara uğradığı yönünde bir tespit yapılmamıştır. Ayrıca bir ortaklığın karlılığındaki azalma doğrudan yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna yol açmaz. Çünkü karlılıktaki düşüşün bir çok ekonomik nedeni olabilir. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu için zararın, yönetim kurulu üyelerinin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlu bir şekilde ihlal etmelerinden kaynaklanması gerekmektedir. Davacı taraf 2013-2014 yılında dava dışı … ‘in karlılığındaki düşüşü öne sürmüş ise de, davalı … Şirketinin kuruluşuna ilişkin tescilin 13/04/2016 tarihli sicil gazetesinde ilan edildiği görülmekle, söz konusu dönemde gerçekleşen karlılıktaki düşüşün davalı şirkete izafe edilmesi mümkün gözükmediği gibi davacılar kendi kabullerinde de olduğu üzere ticaret sicil dosyalarından davacıların 10/02/2015 tarihine kadar dava dışı … şirketinde yönetim kurulu üyeliği görevlerini yerine getirilmişlerdir. Bu nedenlerle davacıların bu yöndeki iddiaları mahkememizce dayanaksız görülmüş olup, dosya kapsamındaki tüm deliller, alınan bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde davanın aşağıdaki şekilde reddine karar vermek gerekmiştir.”gerekçesi ile, Davanın REDDİNE karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle, davanın özünün davalı … ile … San. Ve Tic. Anonim Şirketi arasındaki ticari ilişkilerin gerek muhasebesel gerekse de hukuki cihetiyle hukuka uygun gerçekleşip gerçekleşmediği, ticari faaliyetlerdeki kar ve zarar marjların olması gerektiği gibi olup olmadığı ile finansal bilançoların şirketi zarar uğratacak bir ticari faaliyetler bütünü olup olmadığı problemlerinin çözümü adına olduğunu; İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/12/2020 tarih, 2019/64 Esas ve 2020/677 Karar sayılı hükmün gerekçesinde zararın oluşup oluşmadığının bir önemi olmadığı, zarar tehlikesinin varlığının tek başına yeterli olduğu altı çizilirken dava dışı … şirketinin kar marjı ile Davalı … şirketinin kar marjının arasındaki ciddi farklar olduğunun ortaya konulduğunu; sayısal örneklendirme ile davalının karının dava dışı … firmasının karının yanında 30’da biri ya da %3,3 gibi bir tespit edildiğini ancak söz konusu zararın varlığının kabul edilmiş olmakla zararın çok düşük olmasının haksız rekabet için yeterli olmadığını ortaya koyduğunu; mahkemece zararın varlığını kabul ederek ilgili kanunun “zararın tehlikesinin dahi yeterli olduğu” maddesi gereğince söz konusu çelişkinin ispatı adına yeterli kabul edilmesi gerektiğini,Hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporu hükme esas alınarak hüküm kurulduğunu; hükme dayanak olarak gösterilen Bilirkişi Raporlarının denetime elverişli olmayacak ölçüde eksik ve yetersiz araştırmalar sonucunda tanzim edildiğini; bilirkişi raporunda dava dışı … şirketinin mali açıdan sıkıntılarının olmadığı tespiti ile özellikle müvekkillerinin dava dışı Basitek şirketinin iyi yönetilmemesi sebebiyle mali açıdan zor durumda olduğu ve şirketin feshini istemli açılan davada da alınan mali raporların söz konusu iddialarının haklılığını ortaya koyması karşısında şirket feshinin yerinde olduğu kanaatine ulaşıldığını, Ek’te sundukları İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/733 Esas sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporunda ise açıkça şirketin yönetilemeyerek zararlandırıcı işlemlerin yapılmasına sebebiyet verildiğinin belirtildiğini; bu durumda şirketin mali problemlerinin şirket idaresinin devamına engel olacak derecede büyük ve ciddi bir sorun olması, şirketin pasiflerinin aktiflerine nazaran yüksek olması sebebiyle zarara uğratılması ve son tahlilde söz konusu durumun müvekkilleri açısından şirketin feshi açısından alınan bilirkişi raporları ile de yeterli olduğu ortadayken mahkemece bu duruma tamamen zıt olacak şekilde tanzim edilen bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının isabetli olmadığının görülmekte olduğunu; Yargıtay’ın açık ve yerleşik ictihatlari ile de sabit olduğu haksız rekabetin varlığı için zararın meydana gelmesi şart olmayıp zararın meydana gelme riskinin tek başına yeterli olduğunu, Bununla birlikte dava konusu dosya için tanzim edilen raporlarda da çelişki bulunduğunu; dava dışı … şirketinin mali açıdan kusursuz olduğu tespit edilirken diğer raporda ise şirketin feshine yetecek ölçüden ciddi mali problemlerinin olduğu tespitinin açıkça sonuç ve hükümleri açısından taban tabana zıt iki tespiti ortaya koyduğunu; bu hususun çelişkinin ve mahkemece alınan raporun eksik, yetersiz ve mali parametrelerin tam olarak kritik edilmemesinden kaynaklanmakta olduğunu, Bilirkişi raporunun, dava dilekçeleri ve sonrasında beyan ettikleri gerekçeler ve itirazlar dikkate alınmaksızın tanzim edilmesi sebebiyle de denetime elverişli bir rapor olmadığını; yapılan tespitlerin hukuki uyuşmazlığın özellikle kapsam ve delillerin değerlendirildiğinde eksik ve yeterli olmayan tespitler olduğunu; söz konusu eksik tespitlerin varlığının raporun sonuç kısmının hatalı olmasına yol açmakta olduğunu; söz konusu bilirkişi raporuna itiraz dilekçelerinde de açıkça değindiklerini, Bilirkişi Heyeti tarafından, sadece … Şirketine müşteri aktarılması iddiası üzerinden değerlendirme yapılarak, bu yönde bir kayda rastlanmadığı ve … Şirketinin … Şirketi ile olan hukuki ilişkisinin hizmet faturaları kesilmek sureiyle gelir elde edilmesi olduğu belirtilerek, dava dilekçesi ve dava dilekçesine paralel olarak sonrasında sunulan dilekçelerdeki iddialarının araştırılmaksızın rapor tanzim edildiğinin görüldüğünü, Oysa … Şirketinin özellikle de 2013 yılı ile 2014 yılı ve sonrasındaki gelir ve gider cetvel ve işlemleri arasındaki fahiş gelir ve kar miktarları farkları dikkate alınarak, yapılacak incelenmesi sonrasında ortaya çıkarılacak olan şirket zararlarının hesaplanması ve bu zararın tahsili ile şirkete ödenmesinin davalarının konusunu oluşturduğunu ancak bu talepleri ile ilgili hiçbir inceleme yapılmadığını, sadece … Şirketinin 2016 yılı gelirlerinin …’in gelirine olan orantısından hareketle, haksız rekabetten söz edilemeyeceğine dair son derece eksik ve hatalı bir inceleme yöntemi tercih edildiğini, Yine alınan raporda dava dilekçesindeki Tübitak ve diğer iddialar da dahil olmak üzere, iddia ve taleplerin karşılanmadığı, bu yönde tespitlerin ve incelemenin de yapılmadığının görüldüğünü; … Şirketinin 2013 yılı sonrasındaki tüm iş ve işlemlerinin incelenerek, kanuna aykırı bir biçimde ve gerçek olmayan iş ve eylemlerle şirketin gelirlerinin azaltılmasına, giderlerinin ise arttırılmasına yönelik işlemlerin tespitlerinin yapılması, 2013 yılı ve sonrasındaki fahiş giderlerin sebeplerinin ve yapılan işlemlerin buna etkisi ile analizinin yapılması, yine … Şirketinin müşterilerinin hangi şirketler olduğu tespit edilerek, söz konusu şirketlerin daha önce …’in gelir elde ettiği şirketler olup olmadığının ticari defter ve kayıtlar üzerinden incelenmesi ve tespit edilmesi gerektiğini, Yerel mahkemece tüm iddia ve beyanlarının haklılığın tespiti noktasında alınan denetime elverişli olmayan ve davadaki hukuki ihtilafların çözümüne hizmet etmeyen bilirkişi raporuna sığınılarak hüküm tesis edildiğini; raporun eksik tanzim edilmesindeki en önemli subjektif gerekçenin incelemenin sınırlı ve dava dilekçesi ile sonradan ortaya koydukları delil ve beyanların tümüne cevap verecek nitelikte olmamasından kaynaklanmakta olduğunu; bilirkişi delilinin mahkeme tarafından özellikle uzmanlık gerektirmesi sebebiyle başvurulan takdiri bir delil olduğunu; görülen davanın çözümü adına hukuki ihtilafların temelinde mali, ekonomik ve finansal sorunlar ve bu sorunların çözümünde de alanında uzman mali bilirkişiler yardımı ile çözüm sağlanacak bir yöntem olduğunu, mahkemenin iddialarını değerlendirilmesi açısından özellikle hukuki ihtilafların mali, ekonomik ve finansal sebeplere dayanması, kar ve zarar marjlarının hesaplanması, aktif ve pasiflerin finansal tablolar ve envanterler ile gösterilmesi gibi objektif sujelerin hakimin görev, uzmanlık ve bilgisini aşacak parametreler olduğunu; bu sebeple de eksik ve yetersiz tanzim edilen raporun hükme esas alınarak eksik ve isabetsiz bir karar tesis edilmesine yol açtığını, İleri sürerek, istinaf taleplerinin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, yargılama yapılarak davalarının kabulüne karar verilmesini, yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; davacıların ortağı olduğu dava dışı … Şirketi’nin yönetim kurulu üyesi olan davalılar …, …, … ve … ile davalı … Bilgi Sistemleri Şirketi ortağı ve … Şirketi’nin eski çalışanları olan …, …, …, … ve …’ın haksız rekabet teşkil eden hukuka aykırı eylemleri ile dava dışı Batistek Şirketi’ni zarara uğrattıkları iddiasına dayalı olup, zararın tespiti ile şimdilik 50.000,00-TL’nin davalılardan müteselsilen tahsili ile şirkete ödenmesi, davalılar hakkında verilecek hükmün masraflarının davalılarca karşılanmak üzere tirajı en yüksek ulusal iki gazetede ilanına karar verilmesi, davalı … Bilgi Sistemleri Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin haksız rekabet eylemlerinin tespiti ile menedilmesi istemlerine ilişkindir. Mahkemece davanın esastan reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacılar vekili; … Şirketi’ne %9,8’er oranda paydaş olan davacıların, … Şirketi’nin tek paydaş olduğu dava dışı … Şirketi’ne de dolaylı yoldan ortak olduklarını, … Şirketi eski çalışanları olan …, …, …, … ve …’ın, … yöneticileri tarafından yönlendirilerek davalı … Şirketi’ni kurduklarını, davalıların, dava dışı … ve … Şirketleri’nin içini boşaltarak haksız rekabet teşkil edecek şekilde bu şirketlerin müşterilerini … Şirketi’ne aktardıklarını, … Şirketi yönetim kurulu üyelerinin Tübitak’dan haksız teşvikler alarak kamuyu dolandırdıklarını, şirkete yapılan ödemelerden davacıları haberdar etmediklerini, … Şirketinin 2013 yılı karının 2014 yılında 1/6 oranında azalmasına neden olduklarını ileri sürmüştür. Mahkemece davacılara maddi tazminat talepleri bakımından netice-i taleplerini açıklamak üzere kesin süre verilmiş, davacılar vekili tarafından sunulan dilekçe ile; … Şirketi ve ortakları yönünden özen ve sadakat yükümlülüğüne aykırılıkları nedeniyle haksız rekabete dayalı, … Şirketi ortakları yönünden haksız rekabete ve şirket yönetim kurulu üyeleri ve genel müdür bakımından rekabet yasağının ihlali ile şirketi zarara uğratmaları nedeniyle yönetici sorumluluğuna dayalı tazminat talep edildiği belirtilmiştir. Davacıların; davalı … Şirketi ile bu şirketin ortakları, aynı zamanda … Şirketi eski çalışanları olan davalılar …, …, …, … ve …’a karşı yönelttikleri haksız rekabetin tespiti, meni ve hükmün ilanı ile haksız rekabete dayalı … Şirketi zararının tespiti ile şirkete ödenmesi talepleri bakımından aktif husumetleri bulunmamaktadır. Zira TTK’nun 56/1 fıkrası uyarınca; haksız rakebete dayalı taleplerini dava yolu ile ileri sürme hakkı, haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimseye ait olup, eldeki davada ileri sürülen iddialar bakımından bu kimse davacılar değil, … Şirketi’nin bizzat kendisidir. Yine dava dışı … Şirketi’nin eski çalışanı olan davalılara karşı, aynı alanda faaliyet gösteren … Şirketi’ni kurmaları nedeniyle TBK’nun 444 ve devamı maddeleri uyarınca rekabet yasağına aykırılık nedeniyle dava açma hakkı da bizzat … Şirketi’ne aittir. Davada taraf sıfatı (husumet) def’i değil itiraz mahiyetinde bulunduğundan, yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Mahkemece, sözü geçen davalılara karşı haksız rekabete dayalı ileri sürülen taleplerin aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, esasa girilmesi yerinde olmamıştır. Davacıların; davalılar …, …, … ve …’e karşı açtıkları yönetici sorumluluğu nedeniyle tazminat istemi yönünden yapılan değerlendirmede; yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu ile amaçlananın; zarar verene isnat edilebilecek ve onun hukuk düzenince onaylanmayan bir davranışından kaynaklanan zararın giderilmesi olduğu, sorumluluğu düzenleyen 6102 sayılı TTK’nun 553.maddesi hükmüne göre kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurları ile ihlal etmeleri halinde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu oldukları, hukuk sisteminin anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu halinde de her türlü zarara tazminat sonucunu bağlamadığı, yönetim kurulu üyelerinin Türk Ticaret Kanununa istinaden hukuki sorumluluklarına hükmedilebilmesinin; zarar, hukuka aykırılık, kusur ve illiyet bağı koşullarının gerçekleşmesine bağlı olduğu, ispat yükünün iddia eden davacı üzerinde olduğu; TTK’nun 396 maddesinde öngörülen ve yöneticilerin rekabet yasağını ihlali hallerinde açılacak davalarda, dava açma hakkı şirkete ait olmakla birlikte, aynı maddenin son fıkrası gereği bu eylemler nedeniyle şirket ortaklarının, TTK’nun 553 ve devamı maddelerine dayalı sorumluluk nedeniyle tazminat davası açabilecekleri, ancak dosyaya dosyaya mübrez sicil kayıtları kapsamından, … Şirketi yönetim kurulu üyesi olan adı geçen davalıların, davalı … Şirketi’nin yöneticisi veya ortağı olmadıkları gibi, mahkemece bu şirketlerin ticari defter ve kayıtları ile dosyadaki deliller üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde, … Şirketi’ni perde arkasında davalıların kurdurduğu yönündeki iddiayı ispatlar somut delil bulunmadığının tespit edildiği; yine bu davalıların, dava dışı … veya … Şirketileri’nin müşterilerini davalı … Şirketi’ne aktardıklarına dair iddianın ispat olunamadığı; davacıların, davalıların Tubitak’dan usulsüz teşvikler alarak kamuyu dolandırdıklarına ve şirketi zarara uğrattıklarına dair iddia yönünden, kendilerince verilen şikayet dilekçesi dışında somut bir delil sunmadıkları, mahkeme gerekçesinde de açıklandığı üzere; davalı … Şirketinin 13/04/2016 tarihinde kurulmuş olması karşısında, dava dışı … Şirketi’nin 2014 yılında bir önceki yıla göre karının azalmasının … Şirketi ile ilişkilendirilemeyeceği, kaldı ki davacıların 10/02/2015 tarihine dek … Şirketi’nin yönetim kurulu üyesi oldukları, davalı … Şirketi’nin kurulduğu 13/04/2016 tarihinden dava tarihine dek, … ve … arasındaki tek ilişkinin hizmet alım ilişkisi olduğu, mahkeme gerekçesinde de belirtildiği üzere; davalı şirketin 2016 yılı cirosunun 357.415,25-TL, dava dışı … Şirket’nin 2016 yılı cirosunun 24.898.198,27-TL olması, yine 2017 yılından dava tarihi olan 26/01/2017 tarihine dek davalı şirketin 45.908,20 TL’lik, dava dışı … Şirketi’nin ise 1.374.668,17 TL’lik cirosu bulunması, … Şirketi’nin 2016 yılındaki satış maliyetinin 21.641,649 TL olması ve davalı şirketten 2016 yılında alınan hizmetin bu maliyetin %1’ini dahi bulmaması karşısında, davalı yöneticilerin, davalı … Şirketi’nden, dava dışı şirketi zarara uğratacak ve şirketin içini boşaltacak şekilde hizmet alımı yaptıklarından bahsedilemeyeceği, davacıların bilirkişi raporuna yönelik tüm itirazlarının mahkeme gerekçesinde karşılandığı, yönetici sorumluluğu nedeniyle tazminat istemi bakımından ispat yükü üzerinde olan davacıların, davalıların hukuka aykırı eylemleriyle şirketi zarara uğrattıklarını ispat edememiş olmaları nedeniyle, bu talep bakımından davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, aksi yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak; davalılar … Bilgi Sistemleri San. ve Tic. A.Ş, …, …, …, … ve …’a karşı haksız rekabete dayalı açılan davanın aktif husumet yokluğundan reddine, diğer davalılar …, …, … ve …’e karşı açılan yönetici sorumluluğu nedeniyle tazminat davasının esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun USULEN KABULÜNE İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/12/2020 tarih ve 2019/64 Esas – 2020/677 Karar tarihli kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak; 2- Davalılar … Tic. A.Ş, …, …, …, … ve …’a karşı haksız rekabete dayalı açılan davanın aktif husumet yokluğundan reddine, 3- Diğer davalılar …, …, … ve …’e karşı açılan yönetici sorumluluğu nedeniyle tazminat davasının esastan reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN 4- Harçlar Kanunu gereğince tahsili gereken 269,85-TL karar ve ilam harcının mahkeme veznesine yatırılan 853,88 -TL harçtan mahsubu sonucu bakiye 584,03 TL karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine 5-Davacılar tarafından sarf edilen yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına, 6- Sarf olunmayan gider/delil avansının karar kesinleştikten sonra ilgilisine iadesine, 7- Kendisini vekil ile temsil ettiren ve red sebebi farklı olan davalılar … Bilgi Sistemleri San. ve Tic. A.Ş, …, …, …, … ve …’a lehine dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1 maddesi uyarınca hesap edilen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacılardan tahsil edilerek bu davalılara ödenmesine, 8- Kendisini vekil ile temsil ettiren ve red sebebi farklı olan davalılar …, …, … ve …’e lehine hüküm altına alınan miktar üzerinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1 maddesi uyarınca hesap edilen 9.200,00-TL nispi vekalet ücretinin davacılardan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, 9-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 10-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 11-Karar tarihi itibariyle ve Harçlar Kanunu gereğince davacılardan alınması gereken 269,85‬-TL harçtan, peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55‬‬ TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 12-Davacılar tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının davalılardan alınarak davacılara verilmesine,13- Davacılar tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 45,10 TL posta gideri olmak üzere toplam 207,2‬0-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 14-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 14/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.