Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/668 E. 2023/714 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/668 Esas
KARAR NO: 2023/714 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/572 Esas – 2020/525 Karar
TARİHİ: 22/10/2020
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili banka tarafından davalı şirket lehine …’nin müşterek müteselsil kefaletleriyle Keresteciler Şubesi nezdinde açılan ve kullandırılan kredi taksitlerinin geri ödemelerinin yapılmaması nedeniyle 26.02.2018 tarihinde hesabın kat edildiğini, borçlulara borcun ödenmesine ilişkin ihtar gönderildiği, İstanbul 10. İcra Müdürlüğü’nün dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını, borçlu kefil hakkında ise ipotek teminatı olmadığından kefalet sorumluluğu esas alınarak nakit ve gayri nakit alacak tutarı üzerinden İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 799.084,00-TL alacak için icra takibi başlatıldığını, davalılar tarafından icra takibinde borca ve faize itiraz edildiğini, takibin durduğunu beyanla itirazların iptali ile takibin devamına, davalı borçlular aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tanzinatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; İİK’nın 45. maddesinde belirtildiği üzere alacaklının yalnızca ipotek takibi yapabileceğini olup ipotek takibi sonrasında ise alacağı rehin açığı belgesi ile ilamsız takip yoluna başvurabileceğini, ancak alacaklının bu kurala aykırı davranarak ilamsız icra takibine başvurduğunu, Yargıtay ilamları gereği davacının başlatmış olduğu takibin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 22/10/2020 tarih ve 2018/572 Esas – 2020/525 Karar sayılı kararında; “Dava; Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir… Dosya kapsamına alınan ve hüküm kurmaya elverişli bulunan kök ve ek bilirkişi raporlarında da belirlendiği üzere; Davacı banka ile asıl borçlu davalı … Sanayi Tic. Ltd. Şti. lehine ve diğer davalı …’nin müşterek müteselsil kefaletleriyle 06.10.2017 tarihli ve 17.05.2013 tarihli genel kredi ve teminat sözleşmeleri imzalanarak kredi kullandırıldığı, kullandırılan bu kredilerin teminatı olmak üzere dava dışı ipotek borçlusu tarafından davacı banka yararına, davalı şirketin davacı banka nezdinde kullandığı kredilere ilişkin doğmuş ve doğacak tüm borçlarının teminatı olmak üzere 1. dereceden 860.000,00-TL bedelli ipotek tesis edildiği, davacı banka tarafından hesabın 26.02.2018 tarihinde kat edilerek davalılar aleyhine Gebze … Noterliği’nin 27.02.2018 tarihli ve … yevmiye numaralı kat ihtarnamesinin gönderildiği, kat ihtarının davalılara tebliğ edilemediği; ancak davalı şirket taraflar arasındaki sözleşmenin 13.2. maddesi gereğince değişen adresini davacı bankaya bildirmediğinden tebliğ geçerli olmakla 05.03.2018 tarihinde temerrüde düştüğü, davalı kefilin temerrüdünün ise; takip tarihi ile gerçekleştiğinin kabulü gerektiği, davacı banka tarafından davalı şirket ve dava dışı ipotek alacaklısı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığı, davalı tarafça her ne kadar İİK’nın 45. maddesi gereğince davacı yanın yalnızca rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceği savunulmuşsa da; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında yapılan kıymet takdirine ilişkin bilirkişi raporunda rehinli taşınmaza 550.000,00-TL değer biçildiği, bu kapsamda davaya konu takipte alacak miktarı nazara alındığında rehin tutarı ile karşılanamayacağının belirgin olması sebebiyle davacı yanın tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla haciz yoluyla takip yapmasında bir engel bulunmadığı gibi TBK.’nın 586. maddesi gereğince borçlu şirketin ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kaldığı nazara alındığında rehnin paraya çevrilmesinden önce müteselsil kefil hakkında takip yapılmasında da bir engel bulunmadığından davalı yanın bu savunmasına itibar edilmediği, davacı bankanın kat tarihi itibarıyla; 678.588,36-TL asıl alacak, 106.134,66-TL işlemiş faiz (davalı …’nin temerrüdünün takip tarihi itibariyle başlaması sebebiyle işlemiş faizin 32.957,91-TL’sinden sorumlu olmakla), 5.171,61-TL faizin % 5 BSMV’si (davalı …’nin gider vergisinin 1.512,74-TL’sinden sorumlu olmakla) ve 884,79-TL masraf olmak üzere toplam 790.779,42-TL (davalı …’nin toplam alacağın 713.943,80-TL’sinden sorumlu olmak kaydıyla) alacaklı bulunduğu, asıl alacağa takip tarihinden borç ödeninceye kadar yıllık %62,4 temerrüt faizi ile % 5 BSMV’sinin uygulanması gerektiği, taraflar arasında akdedilen 06.10.2017 tarihli sözleşmenin 11/a maddesi gereğince davalı şirket ve davalı kefil yönünden davacı bankanın gayri nakdi alacağın depo edilmesini talep etme yetkisinin bulunduğu hususunun ayrıca hüküm altına alındığı; bu bağlamda bilirkişi raporu ile hesap edilen, davacı bankaya iade edilmemiş 12 adet çek yaprağı nedeniyle 17.100,00-TL gayri nakdi alacağın davacı banka nezdinde açılacak gelir getirmeyen bir hesapta davalılar tarafından depo edilmesine karar vermek gerekmiş, koşulları oluştuğundan alacağın %20’si üzerinden hesap edilen 158.155,88-TL icra inkar tazminatının (davalı …’nin 142.788,76-TL’sinden sorumlu olmak kaydıyla) davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine dair, davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. “gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; Mahkemece verilen nihai kararda, müvekkili bankanın alacağının varlığına ilişkin tespitlere katıldıklarını ve bu hususa ilişkin herhangi bir itirazlarının bulunmadığını, bilirkişi raporunda davaya konu ettikleri alacağın eksik hesaplandığını, işbu rapora istinaden hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, davaya konu edilen İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile başlatılan Genel Haciz Yolu ile takip ile; 682.670,76 TL asıl alacak, 110.046,55 TL faiz, 5.502,30 TL gider vergisi, 864,51 TL masraf olmak üzere toplam 799.084,12 TL alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek %62,40 faiz, faizin %5 BSMV’si, takip masrafları ve yasal avukatlık ücretinin ödenmesi için takip başlatıldığını, bilirkişi heyetince tanzim edilen rapora göre takip tarihi itibariyle müvekkili banka alacağının, davalı şirket yönünden 790.779,42 TL, davalı kefil yönünden ise 713.943,80 TL olarak tespit edildiğini, Mahkemenin işbu hatalı rapora istinaden belirlenen alacak kalemlerine göre eksik inceleme neticesinde hüküm verdiğini, temerrüt başlangıç tarihlerinin hatalı olarak tespit edildiğini, ödenmeyen ilk taksit ile birlikte temerrüdün başlaması gerektiğini, taksitli ticari kredi alacağı yönünden; ihtara konu kredi alacağının en büyük kalemi, geri ödeme tablosuna bağlı kredi olup yapılacak olan geri ödemelerin kesin ve net bir ödeme tablosuna bağlandığını, bu tip kredinin geri ödeme tarih ve tutarları net olduğundan ödenmeyen ilk taksit ile birlikte temerrüdün başlaması gerektiğini, raporda bu husus dikkate alınmayarak hesap kat tarihi ile temerrüt (tebliğ +24 saat) tarihi arası akdi faiz hesaplandığını, bu tarih aralığında kredinin geri ödeme tarih ve tutarları net olduğundan, kredinin geri ödeme planında borçlu ve kefilin imzası olduğundan bahisle ödenmeyen ilk taksit tarihinde borçlular temerrüde düşmüş olup, temerrüt faizinin ilk taksit vadesinden itibaren işletilmesi gerektiğini, kefil yönünden temerrüt başlangıcının ihtar tebliğ tarihi değil, ödenmeyen ilk taksit tarihi olduğunu, geri ödeme kredi niteliği gereği ödeme tarih ve tutarlarının kesinlik arz ettiğini, bilirkişi heyetince geri ödemeli kredi hesabının yanlış yapıldığını, vadesi geçmiş ve ödenmemiş taksitlerin tutarının tamamının + ödenmeyen taksitlerden sonra kalan kredi anaparasının, asıl alacak tutarı olarak hesaplanması gerektiğini, raporun 4. sayfasında kat tarihi olan 26.02.2018 tarihinde asıl alacağın (Taksitli Ticari Kredi için) 661.008,50 TL, faize esas tutarın 656.013,36 TL olarak tespit edilmişken, ihtardaki taleplerinin düşük olduğunu ve bu taleple bağlı olunması gerektiğinin ifade edildiğini, ödenmemiş taksitlere bilirkişi 4.995,15 TL faiz tespit ettiğini, oysa ihtarda 2.702,46. TL talep edildiğini, raporun 8. sayfasında ise tespit edilen 4.995,15 TL’nin değil 2.702,46.TL kat öncesi gecikme faizinin hesaba alındığını, bilirkişi heyetinin işbu tespitleri hukuka ve hakkaniyete aykırı olup müvekkili bankanın doğmuş bulunan anapara ve faizi üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, bütün bu hususlar nazara alındığında Mahkemece davaya konu edilen miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken kısmen red kararı verilmesinin hatalı olduğunu beyanla yerel mahkemenin kısmen kabul kısmen red kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesinden doğan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı banka ile davalı şirket arasında 17.05.2013 tarihli-750.000 TL limitli ve 08.09.2011 tarihli-750.000 TL limitli genel kredi sözleşmelerinin imzalandığı, diğer davalı …’nin kredi sözleşmelerini aynı limitlerle ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı, davacı banka tarafından davalı şirkete kullandırılan taksitli ticari kredi, spot kredi ve çek kredisi geri ödemelerinin vadelerinde yapılmaması sebebiyle hesapların 26.02.2018 tarihinde kat edildiği ve davalılara Gebze …. Noterliği’nin 26.02.2018 tarihli kat ihtarnamesinin gönderildiği, kat ihtarnamesinin davalılara tebliğ edilemediği, bilirkişi raporu ile; davalı şirket adına kat ihtarnamesinin gönderildiği adresin sözleşmede bildirilen adres olması ve adres değişikliğinin bildirilmemesi sebebiyle ihtarnamenin iade tarihinde tebliğ edilmiş sayıldığı ve davalı şirketin ihtarname ile verilen 24 saatlik süre sonu olan 05.03.2018 tarihinde temerrüde düştüğü, kat ihtarnamesi sözleşmede bildirdiği adrese gönderilmeyen davalı kefilin ise takip tarihinde temerrüde düştüğü kabul edilerek, davacı bankanın öncelikle hesap kat tarihi itibariyle her bir kredi türü için asıl alacak ve işlemiş faiz alacağı miktarının tespit edildiği, fazla hesaplanan alacak kalemleri yönünden kat ihtarnamesinde talep edilen miktarlar ile bağlı kalınarak tespit edilen asıl alacağa davalı şirket yönünden kat tarihinden temerrüt tarihine kadar akdi faiz, temerrüt tarihinden takip tarihine kadar ise temerrüt faizi, davalı kefil yönünden ise kat tarihinden takip tarihine kadar akdi faiz işletilerek takip tarihinde mevcut alacağın hesaplandığı, davacı vekili tarafından taksitli ticari kredi yönünden ödenmeyen taksit tarihlerinden takip tarihine kadar temerrüt faizi işletilmesi gerektiği yönünde istinaf sebebi ileri sürülmüş ise de, davacı bankanın davalılara gönderdiği hesap kat ihtarnamesinde taksit vadelerindeki temerrüde dayanmadığı, kat ihtarıyla alacağın verilen 24 saatlik süre içerisinde ödenmesini talep ettiği, bu şekilde davalılara yeni bir vade tanımış olduğu, artık daha önceki vadede ödememe nedeniyle gerçekleşen temerrüt olgusuna dayanmasının mümkün olmadığı, bu minvalde Mahkemece, yapılan tespit ve hesaplamalar yönünden usul ve yasaya uygun bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf başvurusunun haksız olduğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,6‬0 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/04/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.