Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/638 E. 2023/713 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/638 Esas
KARAR NO: 2023/713 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/470 Esas – 2021/25 Karar
TARİHİ: 14/01/2021
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkilinin davalıya satışını yaptığı ve teslim ettiği ürünler nedeniyle haklı alacağını talep ettiğini, müvekkili tarafından davalı yana muhtelif hastane ve sağlık ekipmanlarının satışının yapıldığını, anılan satışlara konu ürünler ve faturaların davalı yana teslim edildiğini, müvekkilinin talebinin, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle bakiye alacağının tahsiline ilişkin olduğunu, müvekkili şirketin ticari kayıtları gereğince davalı taraftan alacağını müteahhit kez davalıdan talep ettiğini, borcun ödenmemesi üzerine davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davaya konu icra takibine geçilmeden öncede yine müvekkili adına davalı yana avukat mektubu gönderildiğini, davalının müvekkili şirket adına gönderilen avukat mektubu sonrası bir ödeme planı sunmuş iken icra takibine geçildiğinde borcu inkar etmesinin iyi niyetli olmadığını, davalının müvekkilinin alacağını ödememek adına sözde bahaneler ileri sürdüğünü, basiretli bir tacir gibi davranmadığını, davalı işbu davaya konu yaptığı icra takibi dosyasına yaptığı itirazda şirketin yakın zamanda hisse devri yaptığını, yönetimin ve hissedarlarının değiştiğini, mevcut yönetime bilgi verilmediğini belirtmiş olup, açıklanan nedenlerle haklı davanın kabulü ile davalının itirazının iptali ile takibin devamına, davalının %40 ‘dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri vekalet ücretinin de davalının üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; … A.Ş. bünyesindeki …, … Hastane Mobilyaları, … şirketleri, … Tic. A.Ş. çatısı altında birleşmiş ve … Hastane Mobilyalarının marka, kalıp ve bir parti stoku, … San. ve Tic. A.Ş.’ye devir edildiğini, bu devir nedeni ile … Medikal’in (…) bir kısım kurucu ortağının … Holding çalışanı iken iş akitlerinin fesih edilmesi ile kıdem ve ihbar tazminatı alacak haklarının doğduğunu, bu işçilik tazminatı alacaklarının devir bedelinden mahsup edileceği konusunda anlaşılmış olmasına rağmen …’ın yine de …’a kalıp, marka devri ve stoklar için fatura kestiğini, bu devir işleminden sonra … Holding’in aslında usulsüz işlemler yaptığı ve kurucusunun da ne yazık ki Terör Örgütü mensubu olduğunun ortaya çıktığını ve böylece Marka Patent Enstitüsü tarafından …’ın marka ve isim hakları üzerine tedbirler konularak iptal edildiğini, davalı müvekkilinin kötü niyetli olmadığını, TTK gereğince basiretli bir tacir gibi hareket etmesine rağmen, kendisinin 3.kişilerce zarara uğratıldığını beyanla davanın reddine ve davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 14/01/2021 tarih ve 2018/470 Esas – 2021/25 Karar sayılı kararında; “Dava hukuki niteliği itibari ile tacirler arasında faturadan kaynaklı icra takibine yapılan itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası getirtilerek dosyamız içine alınmıştır. Ödeme emrinin davalı tarafa 14.03.2018 tarihinde tebliğ edildiği davalının 28.11.2018 tarihinde takibe itiraz ettiği , itiraz üzerine 14.03.2018 tarihinde davanın açıldığı, itirazın ve davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır. Usulüne uygun taraf teşkili sağlanmış ve taraf delilleri getirtilerek tahkikat aşamasında değerlendirilmiştir. Taraflar tacir oldukları ve delilleri arasında ticari defter ve kayıtları gösterdiklerinden taraf defterleri üzerinde mali müşavir bilirkişi vasıtasıyla inceleme yapılmasına karar verilmiş olup taraf defterleri incelenmiş, inceleme neticesinde davacı defterlerinde alacak 255.000,00 TL olarak davalı defterlerinde ise 255.278,41 TL olarak gözüktüğü tespit edilmiştir. Taraf defterleri usulüne uygun tutulduğu tespit edildiği ve birbiri ile talep edilen asıl alacak miktarı bakımından uyumlu olduğu anlaşıldığından davalının davacıya 255.000,00 TL borçlu olduğu sonucuna varılmıştır. Bu kapsamda ispat edilemeyen davalı savunmalarına itibar edilmemiştir. Takip öncesi davacının Avukat Mektubu başlığı ile PTT iadeli taahütlü belge gönderdiği alacağını talep ettiği bu belgenin 08.02.2018 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır. 6102 sayılı TTK 18/3 ‘Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır. ‘ uyarınca borçlunun 08.02.2018 tarihinde temerrüte düştüğü kabul edilerek o tarihten takip tarihine kadar 1.363,82 TL faiz talep edebileceği sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. “gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; bilirkişi incelemesinin taraflar önünde yapılmadığını, davacının defter incelemesinin taraflarına bildirilmeden davacının talebi ile yerinde incelendiğini ancak taraflarına hiçbir bildirim yapılmadığını, bu hususa ve bilirkişi raporunca belirlenen diğer itirazları doğrultusunda yeniden bilirkişi incelemesi talep edilmişse de Mahkemece bu talebin dikkate alınmadığını, Mahkeme huzurunda müvekkili şirketin ticari defterlerinin incelendiğini ve davacı şirketin ticari defterlerinin şirket merkezinde incelenmesi talebi nedeniyle bilirkişi telefonlarını ve maillerini alarak inceleme gününü taraflarına bildireceğini söylemişse de, inceleme gününü taraflarına bildirmeden defter incelemesi yaptığını, defter incelemesinin ne zaman yapılacağını bilirkişinin telefonları kendilerine verilmediği için davacı yan vekilinden öğrenmek üzere ofislerini telefon ile aradıklarında davacı vekili Tuğçe hanım’ın defter incelemesinin mahalde yapılmadığını, bilirkişinin defter tastik örneklerini ve cari hesabını mail ile göndermelerini istediğini ve mail atıldığını söylediğini, bilirkişinin taraflarına bilgi vermeden ve defter asıllarını incelemeden yaptığı inceleme ile hazırlanan raporun usul yönünden eksik ve hatalı olduğunu, bu yönü ile rapora itiraz etmelerine ve bilirkişi incelemesinin yeni bir bilirkişi tarafından yeniden yapılmasını talep etmelerine rağmen Mahkemece yeniden inceleme kararı verilmeden, usulsüz inceleme yapılarak düzenlenen rapor doğrultusunda karar verildiğini, taleplerine rağmen delil araştırması yapılmadan dosyanın bilirkişiye tevdi edildiğini ve usulsüz ve eksik inceleme yapılarak hazırlanan rapor ile hatalı hüküm kurulduğunu, Mahkemeden davaya konu icra takibine yaptıkları itirazlarıyla ve davanın esasına yaptıkları itirazların açıklanması nedeniyle İstanbul Ticaret Odasına yazı yazılarak şirket devrine ilişkin ticaret sicil gazetelerinin dosyaya gönderilmesinin istenmesinin talep edildiğini ve delil dilekçesi ile davaya konu faturaların içeriğini oluşturan Marka, Patent, Faydalı model haklarının üzerlerine tedbir konulup konulmadığı, devirlerinin akıbetinin sorulması için Türk Patent Enstitüsüne yazı yazılması istenmişse de Mahkemece deliller toplanmadan dosyanın bilirkişiye tevdi edildiğini ve eksik usulsüz inceleme ile hazırlanan bilirkişi raporu doğrultusunda Mahkemenin hukuka ve hakkaniyete aykırı bir karar verdiğini, yerel Mahkemede görülen dava bir itirazın iptali davası olup, davacı yanın FETÖ PYD terör örgütüne yardım ettiği, finasman sağladığının anlaşıldığını, bu nedenle İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliği 2016/4400 D.İŞ sayı ve 26/10/2016 tarihli kararı ile Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 13. ve 19. maddeleri ile CMK 133/I kapsamında Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu (TMSF) yetkililerinin kayyum olarak atandığını, müvekkili şirketin, davacı şirket … Holding A.Ş. bünyesindeki …., …, … Hastane Mobilyaları, .. Şirketleri … Ticaret A.Ş. çatısı altında birleştiğini ve … Hastane Mobilyalarının marka, kalıp ve bir parti stoğunun, … San. ve Tic. A.Ş’ye (Yeni Adı: …) devir edildiğini ve …, … Holding bünyesinde çalışan 3 kişinin iş sözleşmesi feshedilerek kıdem ve ihbar tazminatları karşılığında devredildiğini, ancak bu işçilik tazminatlarının devir bedelinden mahsup edileceği konusunda anlaşılmış olmasına rağmen temlik eden … Sağlık’ın yine de …’a, kalıp, marka devri ve stoklar için fatura kestiğini, ayrıca tazminatlarını da bu bedellerden mahsup etmediğini, bu devir işleminden kısa bir süre sonra … Holding’in aslında usulsüz işlemler yaptığı ve kurucusunun FETÖ PYD Terör örgütü mensubu olduğunun ortaya çıktığını ve böylece Marka Patent Enstitüsü tarafından …’ın marka ve isim hakları üzerine tedbirler konularak, akabinde haklarının iptal edildiğini, fatura ve ticari defterler üzerinde müvekkili şirket borçlu gözükse de alacağın yasal olmadığını, satıldığı ve devredildiği faturalarda düzenlenmiş kalemlerin aslında müvekkiline devredilmediği ve faturalar ile belirlenen stoğun da teslim edilmediğini, müvekkili şirketin …’ın marka patent ve faydalı model haklarını, portföyünü ve fiili olarak ticaret yapmak üzere kalıplarını kullanmak adına şirketi devraldığını, bu durumun dava konusu faturalarda da görüleceğini, faturaların yemek arabası, plastik kalıbı, transfer sedyesi, teker enjeksiyon kalıbı, köşe takozu enjeksiyon kalıbı, basamak kalıbı, tek gözlü takoz kalıbı, 25lik serum boru yuvası kalıbı, makas ml yataklama enjeksiyon kalıbı, serum askısı enjeksiyon kalıbı, paslanmaz transfer sedyesi oval tekerlek kalıbı, …, …, …, …, …, …,…, …, …,…,… kalıpları, … 140 lık kalıbı, … 170lik kalıbı, … gibi daha bir çok kalıbın devri nedeni ile kesildiğini, bu kalıplar tümü ile …’ın olup üzerlerinde … ismi ve logosunun basılı olduğunu ve her birinin …, …, …, …, … isimleri altında Türk Patent Enstitüsü’nde tescillendiğini, müvekkilinin devir bedeli olarak bu kalıpların bedeli ile bunların marka patent bedellerini ve bir kısımda stoğun devir bedelini ödemeyi taahhüt ettiğini ve davacı yan tarafından dava konusu faturaların kesildiğini, her iki tarafın bunları ticari defterlerine işlediğini, real durumda kesilen dava konusu faturalara konu kalıplar, … isim hakkının ve tüm marka, patent, faydalı model ile diğer hakların davacının FETÖ PYD terör örgütü mensubu olması nedeniyle tedbir konulması ile kullanılamadığını ve müvekkilinin ismini dahi … olarak değiştirmek zorunda kaldığını, o dönemde davacının tüm mal varlığına tedbir konulması nedeniyle fiili olarak da stoğun dahi müvekkiline teslim edilemediğini, müvekkili o dönemde derdini anlatacak ve mağduruyetini giderecek bir muhatap bulamadığı gibi, yaşanan olağanüstü dönemde ne yapacağını da bilemediğini, … kalıpları olmadan kendisinin yeni kalıplar üreterek faaliyetine devam ettiğini, Mahkemece talep ettikleri delil araştırması yapılmadan ön inceleme duruşmasında tahkikata geçilerek deliller toplanmadan hemen dosyanın bilirkişiye gönderildiğini ve salt ticari defter incelemesi yapılarak eksik inceleme ile yasaya ve hakkaniyete aykırı rapor ışığında davanın kabulüne karar verildiğini, müvekkilinin, fatura içeriği kalıpları, devir sözleşmesi bedelini oluşturan; şirketin isim ve pörtföy değerini yani marka değeri ile kalıplarını hiç bir zaman kullanamadığını, rapora itiraz dilekçesi ile itirazları doğrultusunda araştırma yapılarak yeniden rapor alınmasını talep etmiş olmalarına rağmen Mahkemenin talebi reddederek, hakkaniyetli ve usulüne uygun bir yargılama yapmadan hakkaniyete aykırı bir karar verdiğini, fatura konusu malların şirkete teslimine ilişkin teslim irsaliyesi yada fişi bulunmamakta olup, fiiliyatta stoğun şirket yetkililerine teslim edilmediğini, davacı yanca teslime ilişkin bir belge sunulmadığı gibi faturaların büyük bir kısmında da imza bulunmadığını, yerleşik Yargıtay İçtihatlarında yalnızca faturanın tek başına alacağın varlığına delil olmadığı görüşünün hakim olduğunu, dava konusu faturaların altında davalının imzasının olmadığını, teslim hukuki bir işlem olup, ancak yazılı delille ispat edilebileceğini, davacı yanın bu hususta da delil sunmadığını, Mahkemece, “Alacak likit ve itiraz haksız olduğundan alacağın %20’si oranındaki 51.272,76 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine” karar verildiğini, alacak yargılamaya tabi bir alacak olup bu kararın yerinde bir karar olmadığını, müvekkilinin fatura konusu malları teslim almadığını, fatura konusu kalıpları da yukarıda anlattıkları nedenlerle kullanmadığını, davacının olağan üstü hal kapsamında bir şirket olması nedeniyle müvekkilinin ne itiraz edebildiğini, ne de itiraz da bulunarak hakkını arayacak bir muhatap bulabildiğini, Mahkemece yapılan yargılama ile müvekkilinin mağduriyetinin giderileceği yerde aleyhine haksız bir karar verildiğini beyanla yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bakiye cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Yargılama sırasında alacak davacı … Holding A.Ş. tarafından temlik alınmıştır. Temlik eden … Ticaret A.Ş. tarafından davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 255.000 TL asıl alacak ve 39.413,44 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 294.413,44 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatılmış, davalı tarafından süresi içerisinde borca ve ferilerine itiraz edilmesi ile takip durmuş, somut dava ile temlik eden davacı, davalıya hastane ve sağlık ekipmanları satıp teslim ettiğini, davalının bakiye borcunu ödemediğini beyan ederek itirazın iptalini talep etmiş, davalı, … San. ve Tic. A.Ş. unvanı ile kurulduğunu, davacının grup şirketlerine ait … marka, kalıp ve bir parti stoğunun kendisine devredildiğini, şirket devri nedeniyle işine son verilen işçilerin kıdem ve ihbar tazminatlarının alacaktan mahsup edilecekken edilmediğini, davacı tarafından faturalar ve sevk irsaliyeleri düzenlenmiş ise de, davacının terör örgütü üyesi olduğunun anlaşılması ile patent, marka vs haklarına tedbir konulduğunu, malların da kendisine teslim edilmediğini, söz konusu malları, marka ve isim hakkını kullanamadığını, unvanını da değiştirmek zorunda kaldığını, davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Mahkemece tarafların ticari defterleri ile dosya kapsamı üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda istinafa konu karar verilmiştir. HMK’nın 278/4. maddesinde; “bilirkişinin oy ve görüşünü açıklayabilmesi için bir şey üzerinde inceleme yapması zorunlu ise mahkeme kararı ile gerekli incelemeyi yapabilir. Bu işlemin icrası sırasında taraflar da hazır bulunabilir.” şeklinde yer alan düzenleme uyarınca, bilirkişi tarafından davacının ticari defterleri üzerinde inceleme yapılırken, davalı tarafın incelemede hazır bulunmamasının raporun sıhhatine bir etkisi olmadığı gibi, davalı tarafça somut bir sebep ile rapora itiraz edilmediğinden, davalı vekilinin Mahkemece, taraflarının hazır bulunmadığı inceleme neticesinde düzenlenen rapora göre ve ek rapor alınmaksızın karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Bilirkişi raporu ile davacı tarafından düzenlenen 3 adet faturanın davalının ticari defterlerinde kayıtlı ve tarafların karşılıklı olarak usulüne uygun şekilde tutulmuş ticari defterlerine uyarınca davacının takip tarihinde davalıdan 255.000 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Davacı tarafından söz konusu 3 adet fatura ile bu faturalara konu malların teslimine dair sevk irsaliyeleri dosyaya sunulmuş ve sevk irsaliyelerinin teslim alan kısmının … tarafından imzalandığı, sevk irsaliyelerinde herhangi bir ihtirazi kayıt olmadığı, davalının …’nin çalışanı veya imzanın geçerli olmadığına yönelik bir itirazda bulunmadığı, bu noktada davacı tarafından teslim olgusunun ispat edildiği, davalının, şirket devri nedeniyle işine son verilen işçilerin kıdem ve ihbar tazminatlarının alacaktan mahsup edileceğine dair iddiasını ispata yarar bir delil sunmadığı, davacı şirketin terör örgütü ile bağlantılı olması ve davacının isim hakkı ile tüm marka, patent, faydalı model ile diğer haklarına tedbir konulması nedeniyle davacıdan aldığı malları kullanamadığına yönelik iddiasının ise hukuki ayıp iddiası olduğu, bu iddia kapsamında davacıya gönderilmiş bir ayıp ihbarı olmadığı, ayıp iddiasını ispata yarar bir delil de sunulmadığı, bu minvalde Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik olmadığı gibi, alacak her iki taraf için de muayyen ve icra takibine itiraz haksız olduğundan hüküm altına alınan alacak üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesinde de bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 17.512,21 TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin olarak yatırılan 4.380,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 13.132,21 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 27/04/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.