Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/633 E. 2021/654 K. 28.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/633 Esas
KARAR NO : 2021/654 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/03/2021 Tarihli Ara Karar
NUMARASI : 2019/433 Esas
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/04/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, arabuluculuk sürecinde anlaşma sağlanamadığını, icra iflas kanunu’nun 258/1 maddesi göre davalının taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki ve bankalardaki hak ve alacakları üzerine “ihtiyati haciz” konulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının alacak iddiası carip hesap sözleşmesine dayalı fatura alacağı olduğu davacını iddiasının yaklaşık dahi olarak ispat edemediği resmi belge sunamadığı alacak iddiasının varlığı yargılamayı gerektirdiğinden ihtiyati haciz isteminin reddine, faiz isteminin temerrüt şartları gerçekleşmediğinden faiz isteminin reddine, davacı ile aralarında cari hesap sözleşmesi olmadığından faturaya ve takibe konu mallar teslim edilmemiş olduğundan ve ödeme emrinde dayanılmayan faturaların itirazın iptali davasına konu edilemeyeceği gözetilerek davanın reddine, haksız ve kötüniyetli icra takibi nedeniyle davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 03/03/2021 tarih ve 2019/433 Esas sayılı ara kararında;”Dava, İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) ilişkindir.İhtiyati haciz harcının tamamlanması üzerine dosya incelenmiştir.Davacı vekilinin dava konusu itirazın iptali ile ilgili ihtiyati haciz kararı alınmasına ve uygulanmasına yönelik talepte bulunduğu, alacağı kabul niteliğinde davalı tarafından imzalı olarak verilmiş bir belge bulunmadığı, dosyaya sunulan evraklar kapsamına göre para alacağının varlığının tespiti yargılamayı gerektirdiği, vadesi gelmiş para alacağının varlığına ilişkin yaklaşık ispat şartlarının gerçekleşmediği anlaşılmakla,…”gerekçesi ile, İhtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Dava, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında kurulan ticari ilişki neticesinde yapılan mal/ürün satışından kaynaklanan, faturaya ve teslim irsaliyelerine haiz borçların ödenmemesi neticesinde açılan itirazın iptali davası olduğunu, taraflarınca ikame edilen İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/433E. nolu davada Mahkeme müvekkili şirket aleyhine ihtiyati haciz talebimizi reddederek hukuka aykırı karar verdiğini, bu gerekçe ile karara süresi içinde itiraz etme gereği hasıl olduğunu, Davalı firma 2010 yılından beri faaliyet gösteren, ticari teamüllere hakim bir firma olduğunu, davaya konu alacak mal/ürün satımına dayalı olup, tamamı için firmaya faturalar kesildiği, satılan kimyasal malların teslim yeri, teslim tarihi, malları teslim alacak çalışanları, yüklenecek araçların plakaları dahi tek tek sorulmuş ve teyit edildiği, bu kapsamda alım-satım ilişkisinin olduğu dönemde hiçbir surette faturalara ve mutabakata davalı tarafça itiraz edilmediğini, Alım-satıma konu mallara ilişkin teslim irsaliyeleri de davalının bildirdiği çalışanlarının adına düzenlendiği, mallar da yine kendilerince plakaları bildirilen araçlara yüklendiği, bu irsaliyeler ayrıca davalı firma çalışanları tarafından imzalandığını, tüm bu hususlar müvekkili ve davalı şirket yetkilileri arasında yapılan mail yazışmaları ile de kanıtlandığı ve dilekçe ekinde mahkemeye sunulduğunu, Müvekkili firma ise global alanda iş yapan ve kendi ticari alanında tanınmış ve güvenilir bir firma olduğunu, tüm ticari alım-satımlar kayıtlı ve faturalı olup, sunulan bilgi ve belgelerin tamamı davalı firma tarafından da onaylandığı ve itiraz edilmeyerek kesinleştiğini, bu çerçevede müvekkili şirket haklı alacağının tahsili için yasal yollara başvurmak zorunda kalmış olup, davalının Mahkemeyi yanıltıcı tutumundan da kötüniyetli olduğu ve borcunu ödemekten kaçındığı açıkça ortaya çıktığını, haklı alacağın tahsilinin yargılama ile geçen zaman zarfında riske girmesi ve müvekkili şirketin ciddi maddi zarara uğraması olağan olup, bunun önüne geçmek adına yasalarımızda tanımlanan ihtiyati haciz kurumunun işletilmesi zaruri olduğunu, Tüm bu gerekçeler ile taraflarınca müvekkili şirket lehine ihtiyati haciz istendiği, Mahkeme ise alacağın yargılama gerektirdiğinden bahis ile red kararı verdiğini, itiraza konu red kararı, dava neticesinde haklılıkları ispatladıklarında dahi alacağa kavuşmalarına engel teşkil eden hukuka aykırı bir karar olduğunu, İstihbar edildiği üzere, davalı şirket maddi olarak zor durumda olup, teslim aldığı mallara ilişkin hiçbir ödeme yapmayarak, uzun zamandır iş yaptığı müvekkili firmayı dahi karşısına alacak kadar kötü bir ekonomik duruma düştüğünü, bu hali ile mal kaçırma ve mal gizleme gibi hileli faaliyetleri de kaçınılmaz olduğunu, Taraflar arasındaki ticari ilişkiye dayanan ve alacağın varlığını açıkça ortaya koyan faturalar, teslim irsaliyeleri, taraflarca imzalı mutabakat dosyaya sunulduğu, ayrıca davalı firmanın mail yazışmaları ile faturalarda belirlenen malları teslim aldığına dair de beyan ve onayı da mevcut olduğunu, (İİK 257.mad.)Davaya konu alacağın vadesinin geldiği de taraflarca imzalanmış mutabakat metni ve itiraz edilmemiş faturalar ile ispatlandığını, ayrıca mutabakat tarihine bakıldığında da görüleceği üzere faturaların kesim tarihinden yaklaşık 10 ay sonra dahi mevcut borcun kabul edildiğini, davalı vekili mutabakatı her ne kadar inkar etmiş ise de basiretli bir tacirin borcu olmaması halinde yapabileceği hiçbir girişimde bulunmadığını, faturaların iadesi, mutabakatın kaşe ve imzalanmaması tüm bunlara itiraz etmesi gibi elinde mevcut birçok hakkı kullanmadığını, dolayısıyla dava aşamasında tüm bu delilleri sadece sözlü olarak inkar etmesi yargılamanın seyrini bu denli değiştirerek adeta haklı tarafı mağdur edecek boyuta ulaşmaması gerektiğini, mahkemenin ihtiyati haciz talebini red kararı tüm yönleri ile hukuka ve usule aykırı olduğunu, Türk Ticaret Kanunu 21. maddesinde ayrıca faturanın hukuki niteliği düzenlendiğini, bu hükme göre fatura bir ispat vasıtası olduğunu, itiraz edilmemiş olan fatura yazılı ve kesin delil niteliğine haiz olup, aksinin ispatı ancak yazılı delillerin ikamesi ile mümkün olacağını, huzurdaki davada ise davalı taraf hiçbir yazılı delil ibraz etmediğini, tüm iddiaları sözlü ve kötü niyetli olarak reddettiğini, mahkemenin bu beyana itiraz etmiş olmasının akla mantığa ve hukuk düzenine aykırı olup, kabul edilebilir olmadığını, İhtiyati haczin reddi kararı, ikame edilen davada son derece önemli bir karar olup, dava sonunda haklılıkları ispat edilse dahi 252.027,65TL anapara alacağına hiç kavuşamama riski barındırdığını, Davalı şirket müvekkilinden, fatura ve teslim irsaliyeleri karşılığında kendi çalışanlarının adını, yükleme yapılacak aracın plakasını dahi bildirerek satın ve teslim aldığı yüklü miktarda mal/ürün için yaklaşık 2 yıldır ödeme yapmadığı ve halen de kötüniyetli olarak bu alım-satımı inkar edebildiğini, tüm bunlar davalının kötü niyetli tutumunu maddi olarak da borcunu ödeyemeyecek durumda olduğunu açıkça ortaya koyduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına ve öncelikle teminatsız olarak, aksi halde mahkemece belirlenecek teminatın yatırılması şartı ile davalının mal varlığı ile 3.kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz uygulanması yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, itirazın iptali davasında ihtiyati haciz istemine ilişkindir.Mahkemece, ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İİK 257. maddesinde düzenlenen ihtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için mahkeme kararı ile borçlunun mallarına (önceden) geçici olarak el konulmasıdır. Maddeye göre rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. İİK’ nın 258/I. maddesinin ikinci cümlesinde; “Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebebi hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur,” şeklinde yapılan düzenleme ile alacaklının, alacağı ve haciz sebepleri hakkında delillerini sunması gerektiği belirtilmiştir. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ”alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir. Talep eden alacaklı mahkemece alacağın varlığı ve ihtiyati haciz sebeplerinin gerçekleştiği yönünde yaklaşık ispata yeterli bütün delillerini talep dilekçesine eklemek zorundadır.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı ile aralarında cari hesap sözleşmesi olmadığı, faturaya ve takibe konu mallar teslim edilmemiş olduğundan ve ödeme emrinde dayanılmayan faturaların itirazın iptali davasına konu edilemeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiş olup davacı tarafça tek taraflı olarak düzenlenen fatura ve antrepo çıkış fişleri alacağın varlığını ve muaccel olduğunu yaklaşık olarak ispata yeterli değildir. İhtiyati haciz talep eden davacı tarafından dosyaya sunulan mutabakat teklifinin geçerli olup olmadığı ve içeriği konusunda tarafların mutabık olup olmadığı, alacağın varlığı , miktarı ve muacceliyeti yargılamayı gerektirmektedir. İhtiyati haciz talep eden davacı İİK 257/2. Maddede öngörülen ihtiyati haciz şartlarının mevcut olduğuna (borçlunun mallarını kaçırmaya, gizlemeye veya kendisinin kaçmaya çalıştığına) dair dosya içine herhangi bir belge sunmamıştır. İİK 257. Maddede öngörülen ihtiyati haciz şartlarının oluştuğuna ilişkin talep ve karar tarihi itibariyle yaklaşık ispata yeterli delil dosya içine sunulmadığından ve değişen koşul ve delil durumuna göre her zaman yeniden ihtiyati hacizr talep edilebileceği gözetildiğinde yargılamayı yürütüp uyuşmazlığı esastan karara bağlayacak olan ilk derece mahkemesinin takdirine göre davacın, ihtiyati haciz kararı verilmesi talebinin reddine yönelik verilen ara kararda isabetsizlik bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından yatırılan 54,40.TL’nin mahsubu ile bakiye 4,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 28/04/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.