Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/629 E. 2023/1133 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/629 Esas
KARAR NO: 2023/1133 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/558 Esas – 2020/398 Karar
TARİH: 16/09/2020
DAVA: Menfi Tespit – İstirdat
KARAR TARİHİ: 13/07/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirket ile 01.02.2011 tarihînde yapılan sözleşme gereği, dava konusu makinelerin müvekkili tarafın yapım işini üstlendiği işin bedelinin 360.000,00 TL olduğunu, bu bedelin 251.186,00 TL kısmı makinenin üretim sürecinde, geri kalan 108.814,00 TL kısmın 12 eşit taksitle ödeneceği kararlaştırıldığı, makinelerin tamamı davalı şirkete monte edildiği, ayrıca davalı davacıdan senet aldığını, davalı tarafından alınan teminat senedinin parke makinelerinin çalışmaya başlamasıyla birlikte iade edeceğini beyan ettiği verilen senedin teminat senedi olduğu ticari amaçla kullanılamayacağı beyan edildiğini, davalı şirket elinde olan teminat senediyle ilgili İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2013/42 Değişik iş dosyasıyla ihtiyati haciz talep ettiği mahkeme senedin teminat senedi olması nedeniyle davalının ihtiyati haciz talebini ret ettiği, ret talebine rağmen davalı şirket İstanbul 35 Asliye Ticaret Mahkemesinde 2013/431 Değişik dosyasıyla ihtiyati haciz karan talep ettiği, ilgili mahkeme ihtiyati haciz kararı verdiği, verilen karara Temyiz yönünden itiraz edileceği, davalı ilgili teminat senedini İstanbul … icra müdürlüğü … esas takip dosyasıyla icraya koyduğu, ödeme emrinin tebliği ile birlikte İstanbul 8.icra Hukuk Mahkemesinin 2013/672 esas, 2013/673 esas sayılı dosyalarına %15 teminat bedeli olan 37.500,00 TL icra kasasına yatırılarak takibin durduğunu, takibe konu senet teminat senedi olup, senet arkasında teminat senedi yazılı olduğu, alacağın muaccel hale gelmediğini, davalı şirket teminat senedini İcraya koyarak yapılan haciz sırasında, davacıdan 5.000,00 TL nakit, 03.11.2013 keşide tarihli, 03.11.2015 vadeli 30.000,00 TL senet alındığı, bu senedin davalının elinde olduğu, ayrıca davalı icra dosyasına yatan %15 teminat bedeli olan 37.500,00 TL kısmı da çekmiş olduğunu, davalıya ödenen 5.000,00 TL ve 37.500,00 TL teminat bedellerinin istirdadını talep ettiği, ayrıca davalının elinde bulunan 03.11.2013 keşide tarihli ve 03.11.2015 vade tarihli 30.000,00 TL, bedelli senedin bilirkişi incelemesi yapılmasına, öncelikle takibin teminatsız olarak durdurulmasına veya teminat karşılığında icra takip dosyasının durdurulmasına, davalıya ödenen bedellerin istirdatına, İstanbul … icra müdürlüğü … esas sayılı dosyasında borçlu olmadığımızın tespiti ile yargılama masrafları ve vekalet ücretininde davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının takibe konu senedin teminat senedi olduğuna dair itirazlarında haksız olduğunu, teminat senedin metninde açıkça Teminat ibaresinin yazılı olması gerektiğini, senedin arka yüzünde yazılı olan teminat ibaresinin yeterli olmadığını, senedin neyin teminatını oluşturduğunu kambiyo senedine atıf yapan bir sözleşme ile ispat etmesi gerektiği, davacıların senetle ilgili iddialarını ispat eden belgeleri mahkemeye sunmadığı, dava dosyasına sunulan eski tarihlî sözleşme metninde teminata dair atıf yapılmadığı, verilen senet borca karşı verildiğini, taraflar arasında düzenlenen senet ile davacının, müvekkilden nakit para aldığı, karşılığında bu senedin düzenlenerek verildiği, senet sözleşme anında verilmediğini, senet üzerinde oynama yapılmadığı, bu nedenle hem talil ve hem de teminat senedi olduğu iddiasının ispat külfeti davacıya ait olacağı, davacı talepleriyle açılan davanın reddi ile %20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 16/09/2020 tarih 2019/558 Esas 2020398 Karar sayılı kararında; “….Her ne kadar 14/07/2017 tarihli mali müşavir ve akademisyen hukukçu bilirkişi heyetinin vermiş olduğu raporda, dava konusu bononun teminat amacıyla verildiğine ilişkin somut delilin bulunmaması ve teminat senedi olduğunun yazılı belge ile ispatlanması gerektiği belirtilerek rapor tanzim edilmiş ise de bononun Yargıtay ilamı ile sabit olduğu üzere teminat senedi olduğu hususu kesinleşmiş olduğu anlaşılmakla davacının 02/10/2013 tarihinde 5.000,00 TL lik ödemeyi ödeme makbuzu ile takip tarihi olan 08/10/2013 tarihinden önce yaptığı ve 29/11/2013 tarihinde 37.500,00 TL teminat bedelini takip tarihinden sonra takibe konu bono ile ilgili teminat senedi olduğundan bahisle İcra Hukuk Mahkemesindeki dava derdest iken ödemek zorunda kaldığı, İstanbul 8. İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/488 Esas, 2015/828 Karar sayılı ilamının karar tarihinin 10/11/2015 tarihi olduğu da dikkate alındığında davacı tarafça ödenen toplam 42.500,00 TL nin takibe konu bononun Yargıtay bozma ilamı dikkate alınarak yapılan yargılama neticesinde ilk derece mahkemesince teminat senedi olduğu tespit edilmekle bononun teminat senedi kesinleşmiştir. Mahkememizce de hüküm kurmaya elverişli ayrıntılı ve irdeleyici 30/07/2015 tarihli kök rapor ve 19/04/2016 tarihli ek rapor dikkate alınarak 42.500,00 TL tutarın davacıya iadesinin uygun olacağı kanaatine varılarak son rapor olan 14/07/2017 tarihli rapora öncelikle Yargıtay Bozma ilamında belirtildiği üzere bononun teminat senedi olduğunun tespit edildiği dikkate alınarak takibe konu bononun incelenmesinde de açıkca bononun teminat senedi olduğu, neyin teminatı olarak verildiğinin yazılmış olması karşısında bu rapora itibar edilmeyerek davacının davasının davacı şirket yönünden kabulü ile, davacı şirketin İstanbul … İcra Müd. … Esas sayılı dosyasındaki 12/03/2013 tanzim tarihli, 12/05/2013 vade tarihli, 250.000 TL bedelli bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, teminat senedi olduğu bilindiği halde bononun takibe konu edilmesinde alacaklının haksız ve kötüniyetli olduğu kanaatine varılarak % 20 kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacı şirkete verilmesine, davacı şirket tarafından davalıya ödenen 42.500 TL’nin davalı şirketten alınarak davacı şirkete verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Davalı …’in bono üzerinde herhangi bir imzasının olmadığı, dolayısıyla takibe konu bonodan dolayı bir sorumluluğun olmadığı, davacı şirket adına bononun imzalandığı, yine elden yapılan 5.000 TL ve 37.500 TL ödemelerin davacı şirket adına yapıldığı anlaşılmakla ödenen bu bedelleri istirdat hakkının davacı şirkette olduğu anlaşılmakla davacının davasının davacı … yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, 1-Davacının davasının davacı … yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE, 2-Davacının davasının davacı şirket yönünden KABULÜ ile, A-Davacı şirketin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasındaki 12/03/2013 tanzim tarihli, 12/05/2013 vade tarihli, 250.000 TL bedelli bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, % 20 oranındaki 50.000,00 TL kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacı şirkete verilmesine, B-Davacı şirket tarafından davalıya ödenen 42.500 TL nin davalı şirketten alınarak davacı şirkete verilmesine, 7-Davacı … Tic. Ltd. Şti. duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden kabul edilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca hesap olunan 25.950,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacı … Tic. Ltd. Şti.’ne verilmesine, 8-Davalı duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden davacı … yönünden pasif husumet sebebiyle davanın reddedilmesi sebebiyle itibariyle AAÜT uyarınca takdir ve tayin olunan 3.400 TL maktu vekalet ücretinin davacı …’den tahsil edilerek davalıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yetkili mahkemenin Tekirdağ Mahkemeleri olup, İstanbul’da yargılama yapılmasının yasaya aykırı olduğunu, davacının dava açarken harcı 180.000,00.TL üzerinden yatırması gerektiğini ancak 150.000,00.TL üzerinden yatırdığını bu nedenle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini,Tahkikatın bittiği ve sözlü yargılamaya geçileceğinin bildirilmediğini, ihtar edilmediğini, tahkikatın tümü hakkında açıklama yapma ve son sözü söyleme imkanının verilmediğini, 16/09/2020 tarihli duruşmaya mazeret sunulduğunu ancak red edildiğini, HMK’nın 186.maddesine uymadan karar verdiğini, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini, 1 nolu celsenin 2 nolu ara kararının usul yönünden yok hükmünde olduğunu, Yerel mahkeme eksik harcın ikmali için davacıya süre verdiğini ancak davacının harcı tamamlamadığını, harç yatırılmadan bilirkişi incelemesine geçildiğini, dava şartının yerine getirilmediğini, Davacının davasını ıslah etmediğini, dava dilekçesindeki talebinin de 150.000,00.TL olduğunu, yerel mahkemenin 250.00,00.Tl üzerinden hüküm kurmasının usul hukukunun temel ilkelerinden olan mahkemenin taleplerle bağlı olduğu ilkesine aykırılık teşkil ettiğini, Davacı … hakkında pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddi kararının tahkikata geçilmeden verilmesi gerektiğini, Davacı … aleyhine maktu değil nispi vekalet ücretine hüküm kurulması davacı menfi tespit davası açmış olduktan sonra dava devam ederken İstanbul … İcra Müdürlüğü’ndeki icra dosyası İcra mahkemesinin kararı ile iptal edilmiş olduğundan ortada da menfi tespit yapılacak herhangi bir icra takibi de söz konusu değildir. Bu nedenle işbu dava sadece 37500 TL’nin istirdatı davası olarak görülmesi ve de bu yönden hüküm kurulması gerekmekte idi. gerektiğini ve kötü niyet tazminatına ilişkin hüküm kurulmadığını, Davacı menfi tespit davası açtıktan sonra dava devam ederken İstanbul … İcra Müdürlüğü’ndeki icra dosyası icra mahkemesinin kararı ile iptal edilmiş olduğundan ortada da menfi tespit yapılacak herhangi bir icra takibi de söz konusu olmadığını bu edenle işbu dava sadece 37500 TL’nin istirdatı davası olarak görülmesi ve de bu yönden hüküm kurulması gerektiğini, menfi tespit olarak kabul edilecekse bu davanın aleyhlerine nisbi değil maktu vekalet ücretine hüküm kurulması gerektiğini, İstinafı talep edilen karar ile talep edilenler arasında çelişki bulunduğunu, yerel mahkemenin davacının talebi haricinde ve üzerinde hüküm kurduğunu, Yerel mahkemenin davacının bir kısım talebini yani 30.000,00.TL bedelli senedin istirdadını karar bağlamadan hüküm kurduğunu, davacı tarafın ödemediği bir miktarın istirdadına hüküm kurulduğunu, Davacı tarafın dosyaya sunmuş olduğu faturaların hiçbir şekilde müvekkiline tebliğ veya teslim edilmediğini, Davacının talebi ile yapılan inceleme neticesinde sunulan davacı tarafın aleyhine bilirkişi raporunun dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, İlk yargılamada 150.000,00.TL üzerinden ve de kötü niyet tazminatı olmaksızın hüküm kurulduğunu, ikinci yargılamada 250.000 TL üzerinden bir de kötü niyet tazminatı da olur şekilde hüküm kurulmasına rağmen; bu iddiaları destekleyecek herhangi bir bilirkişi incelemesi veya sair inceleme söz konusu olmadığını, Her iki kararı veren mahkeme hakiminin aynı hakim olmasına rağmen ilk kararın genişletildiğini, 2014/216 sayılı dosyadan yapılan ilk yargılamada 6 celse nolu 23.11.2016 tarihli duruşmanın 2 nolu ara kararı gereğince de “alınan kök ve ek bilirkişi raporları denetime elverişli olmadığından yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmasına” denilerek hüküm kurulduğunu ancak gerekçeli kararda “Mahkememizce de hüküm kurmaya elverişli ayrıntılı ve irdeleyici 30/07/2015 tarihli kök rapor ve 19/04/2016 tarihli ek rapor dikkate alınarak 42.500,00 TL tutarın davacıya iadesinin uygun olacağı kanaatine varılarak son rapor olan 14/07/2017 tarihli rapora öncelikle Yargıtay Bozma ilamında belirtildiği üzere teminat senedi olduğunun tespit edilmesi ve takibe konu bononun incelenmesinde açıkca bononun teminat senedi olduğu, neyin teminatı olarak verildiğinin yazılmış olduğu karşısında bu rapora itibar edilmeyerek itibar edilmeyerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” denildiğini, yerel mahkemenin bir yargılamada birbiriyle çelişen iki karar verdiğini, Ara karar ile hukuki denetimden uzak olduğuna karar verilen bir bilirkişi raporu aleyhe hükme esas alındığını ancak hukuki denetime elverişli olarak kabul edilen lehlerine olan son bilirkişi raporunun dikkate alınmadığını, Yargıtay kararlarını kurarken sadece senet fotokopisini incelediğini ancak işbu dava dosyasında sözde senedin teminat senedi olduğuna ilişkin bir sözleşme de sunulduğunu dolayısıyla artık sadece senet üzerindeki bilgiler değil sözleşme metni de dikkate alınarak hüküm kurulması gerektiğini, yargıtayın verdiği karar konu irca mahkemesinin kısıtlı ve şekli yargılaması ancak huzurda görülen dava menfi tespit olmakla daha detaylı incelmeyi gerektirdiğini, Müvekkilleri aleyhine kötü niyet tazminatına hüküm kurulmasının açıkça hukuksuz olduğunu, Yerel mahkemenin menfi tespit davalarının niteliklerini dikkate almadan hüküm kurduğunu, Ek bilirkişinin tarafa tebliğ edilmediğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dairemizin 18/09/2019 Tarih ve 2018/981 Esas- 2019/1147 Karar sayılı kararımız ile; Mahkemece yürütülen yargılamada uyuşmazlık konusu tutar üzerinden eksik harç yatırılmasına rağmen, harç eksikliği giderilmeden yargılamaya devam olunarak karar verildiği gerekçesiyle İDM. Kararının HMK. 353/1-a4 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine iadesine karar verildiği, dairemiz kararından sonra mahkemece 14/10/2019 tarihli tensip ara kararı uyarınca 1.457,73 TL. Eksik harcın giderilmesi için davacılar vekiline muhtıra çıkartılmasına karar verildiği, davacılar vekilinin 18/10/2019 tarihinde 1458,000 TL.miktarlı eksik harcın yatırıldığı ve harç eksikliği giderildikten sonra istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır. Dava; İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … E.sayılı icra dosyasındaki takibe konu bononun teminat senedi olduğu iddiasıyla borçlu olunmadığının tespitine yönelik İİK 72 Maddesi uyarınca açılan menfi tespit ve ödenen paranın istirdadı istemine ilişkindir. Mahkemece,1-) Davacının davasının davacı … yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, 2-) Davacının davasının davacı şirket yönünden kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin mahkemenin yetkili olmadığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Dava, icra takibinden sonra açılan menfi tesbit davası olup kesin yetkinin söz konusu olmadığı, HMK.19/2 madde hükmüne göre yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekmekte olup davalı taraf cevap dilekçesi ile süresi içerisinde yetki itirazında bulunmayıp istinaf dilekçesinde ileri sürüldüğünden bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Menfi tespit davasına konu senedin bedeli 250.000,00 TL olmasına rağmen icra takibi 150.000,00 TL üzerinden yapılmıştır. Davada, İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … sayılı dosyasında borçlu olunmadığının, davalı yana yapılan ödemelerin istirdadı talep edilmiş, dava değeri olarak ise icra takip değerine eşit olarak 150.000,00 TL gösterilmiştir. Dava dilekçesinin içinde icra takibi baskısı altında davacıların davalıya 03/11/2013 keşide, 03/11/2015 vadeli 30.000,00 TL lik başka bir senet verdiği öne sürülerek bu senetten dolayı da borçlu olunmadığının tespiti istenmekle birlikte neticei talepte bundan bahsedilmemiştir. 26/11/2014 tarihli ön inceleme duruşmasında ise; uyuşmazlık konusu taraf vekillerinin hazır bulunduğu oturumda, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasındaki takibe konu bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti ile icra dosyasına yatırılan ve elden ödendiği öne sürülen paranın istirdadı olarak belirlenmiştir. HMK’ nın 140/3 son cümle uyarınca tahkikat, ön inceleme duruşmasında belirlenen uyuşmazlık konuları dahilinde yürütülmek zorundadır. Mahkemece tesbit edilen uyuşmazlıkta 03/11/2013 keşide, 03/11/2015 vadeli 30.000,00 TL’lik bono uyuşmazlık konusu yapılmadığından ve dava dilekçesinin netice-i talep kısmında bu bonu yönünden talepte bulunulmadığından davalı vekilinin bu senet yönünden harç ikmali yapılmadığı ve yerel mahkemenin davacının 30.000,00.TL bedelli senedin istirdadı talebi konusunda karar verilmediğine yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Mahkemece 18/12/2019 tarihli duruşmanın 2 nolu ara kararı uyarınca; Bir sonraki celsenin sözlü yargılama olarak icrasına karar verilip duruşmanın 15/04/2020 günü saat 10:18 bırakılmasına karar verildiği, dosyanın duruşmasının her ne kadar 15/04/2020 tarihine atılı ise de mahkemece 30/03/2020 gün ve saat 16:18:46 da resen celse açıldığı ve Duruşmanın Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Sekreterliğinin ve “Corona Virüsü Hakkında Alıncak Tedbirler” konulu tavsiye duyurusu, 2709 sayılı 1982 Anayasa’nın 56/1 ve 2. maddeleri ve 9. maddesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 32. maddesi gereğince gerek davanın ivedi sayılan işlerden olmaması gerekse de toplum sağlığı dikkate alınarak takdiren ertelenmesine, duruşmanın 12/06/2020 günü saat 10:20 bırakılmasına, dosyanın duruşmasının her ne kadar 12/06/2020 tarihine atılı ise de 11/05/2020 gün ve saat 13:24:32 da resen ele alınıp korona virüs (covid-19) olarak bilinen salgın hastalık nedeniyle alınacak kamusal tedbirler kapsamında çıkarılan 7226 sayılı kanun ve hakimler savcılar kurulu genel kurulu’nun 30/04/2020 tarihli genel kurul kararı uyarınca, 12/06/2020 tarihinde yapılması gereken duruşmanın takdiren ertelenmesine, duruşmanın 16/09/2020 günü saat 10:18 bırakılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Davalı vekili uyap sisteminden gönderdiği 16/09/2020 tarihli dilekçe ile; 16.09.2020 günü saat 10:18’ de duruşma mevcut ise de 18/12/2019 tarihli 2 nolu ara kararın hukuka uygun olmadığını, bu nedenle eğer bu duruşmada sözlü yargılamaya geçilecek ise HMK madde 186/1 uyarınca “iki haftadan az olmamak üzere” davanın ertelenmesini talep edip İstanbul Anadolu 16. İş Mahkemesi’nin 2018/612 e. Sayılı dosyasından aynı tarihli 09:55 duruşması ve İstanbul Anadolu Adliyesindeki acil süreli işlerinin takibi olduğu gerekçesiyle mazeret bildirip duruşmanın ertelenmesini talep ettiği görülmüştür. Mahkemece, 16/09/2020 tarihli duruşmanın ara kararı uyarınca; Mahkemenin 1 nolu celsesi 2 nolu ara kararı gereğince sözlü yargılamaya geçilmesine karar verildiği, ancak davalı vekilinin duruşmada hazır bulunmadığı belirtilerek davalı vekilinin mazeretinin reddine karar verilerek davanın esası hakkında karar verildiği anlaşılmıştır. 6100 Sayılı HMK. Nın 186 Maddesinde;” (1) (Değişik fıkra: 22.07.2020 – 7251 S.K./20. md) Mahkeme, tahkikatın bittiğini tefhim ettikten sonra aynı duruşmada sözlü yargılama aşamasına geçer. Bu durumda taraflardan birinin talebi üzerine duruşma iki haftadan az olmamak üzere ertelenir. Hazır bulunsun veya bulunmasın sözlü yargılama için taraflara ayrıca davetiye gönderilmez, ” hükmü düzenlenmiştir.Davalı vekili uyap sisteminden gönderdiği 16/09/2020 tarihli dilekçe ile; HMK madde 186/1 uyarınca “iki haftadan az olmamak üzere” davanın ertelenmesini talep edip İstanbul Anadolu 16. İş Mahkemesi’nin 2018/612 e. Sayılı dosyasından aynı tarihli 09:55 duruşması olması nedeniyle mazeret bildirdiği halde mahkemece HMK. 186/1 maddenin amir hükmü uyarınca davalı vekilin talebi doğrultusunda duruşmanın ertelenmesi talebi konusunda karar verilmemesi ve gerekçesiz olarak davalı vekilinin mazeret dilekçesinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmüştür. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine iadesine, karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/09/2020 tarih ve 2019/558 Esas – 2020/398 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/07/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.