Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/628 E. 2023/712 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/628 Esas
KARAR NO: 2023/712 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/349 Esas – 2020/547 Karar
TARİHİ: 12/10/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında cari hesap alacağının mevcut olduğunu, müvekkili şirketin davalı şirkete mermer blok satın almak amacıyla 25.000 USD ön ödeme yaptığını, ödemenin yapıldığı gün baz alınarak TL’ye çevrildiğinde bu bedelin 37.762,50 TL olduğunu, davalı şirketin ise müvekkili şirkete 16.603,36 TL’lik mermer blok satışını gerçekleştirdiğini, müvekkili tarafından yapılan ödemeye karşılık olan satışın gerçekleştirilmediğini, bakiye alacak 27.159,14 TL üzerinden davalı şirkete İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, davalının yapmış olduğu itirazın haksız ve mesnetsiz olduğunu beyanla itirazın iptali ile takibin devamına, talep edilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık %21,25 ticari-avans faizi uygulanmasına, %20’den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, borcun vadeye bağlanmamasından ve borçlunun temerrüde düşürülmemesinden kaynaklı olarak faiz talebinin haksız olduğunu, davacının yapmış olduğu ödemenin bir sözleşme kapsamında yapılmış olması gerektiğini, davacının haksız ve sebepsiz olarak alacak ve faiz talebinde bulunması sebebiyle %20’den az olmamak kaydı ile haksız takip tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 12/10/2020 tarih ve 2019/349 Esas – 2020/547 Karar sayılı kararında; “…Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki ticari ilişkinin blok mermer satın alınmasına ilişkin olduğu, bu kapsamda davacının 30.07.2010 tarihinde 25.000,00 USD ödeme yaptığı, davalının bu ödeme karşılığında ödemenin TL karşılığı olan 37.762,50 TL tutarında blok mermeri davacıya teslim etmesi gerektiği, davalının 16.603,36 TL tutarında blok mermer teslim ettiği, kalan kısım açısından mal teslimi ve satışı yapılmadığı, davalının edimini ifa etmediği, davalının edimini ifa etmemesi nedeniyle davacının karşılıksız kalan ödemesi olan 21.159,14 TL tutarında zarara uğradığı, davalı tarafından ödeme karşılığında mal satışı yapılıp davacıya teslim edildiğine ilişkin bir delil sunulmadığı anlaşılmakla davacının takip tarihi itibariyle 21.159,14 TL alacaklı olduğu sonucuna varılmıştır. İşlemiş faiz açısından yapılan değerlendirmede; takip tarihinden itibaren temerrüt olgusunun gerçekleştiğini gösterir bir delil bulunmaması, davacının alacağa ilişkin davalıya başvuru yapmaması nedenleriyle işlemiş faize yapılan itiraz kabul edilmiş, işlemiş faiz açısından davanın reddine karar verilmiştir. Açıklanan hususlar doğrultusunda; davanın kısmen kabulüne, itirazın kısmen iptaline, takibin 21.159,14 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, alacak likit ve belirlenebilir olduğundan kabul edilen alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.”gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; davacı şirket taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğunu yazılı delillerle ispatlayamamış olup, TBK’nın sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanmak suretiyle 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçmesi sebebiyle davanın reddi gerektiğini, 25.10.2020 gününde müvekkili şirketin hesabına yapılan ödemenin muhtemelen mevcut borcun ifası kapsamında yapıldığını, davacı şirketin yapmış olduğu ödemeyi mermer satış sözleşmesine istinaden yaptığını, müvekkili şirketin mermer satış vaadinde bulunduğu halde teslimden kaçındığını ticari defter ve yazılı delillerle ispat edemediğini, müvekkili tarafından davacıya 16.603,36 TL tutarında fatura kesilmiş olmasından hareketle taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğu sonucuna varılamayacağını, Mahkemece yorum yoluyla taraflar arasında sözleşme ilişkisi kurulmuş olup, itiraz ettiklerini, Mahkemece hüküm altına alınan alacak bilirkişi incelemesi ile tespit edilmiş olup likit nitelikte olmadığını, iddia edilen alacak müvekkili şirketin ortaklık devrinden önceki döneme ait olup, borca itirazın kötü niyetli olmadığını, müvekkili şirketin önceki ortağı …’na davayı ihbar ettikleri halde borcun varlığını kabul etmediğini, müvekkili şirketin kötü niyeti olmadığını, bu sebeple inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, dava tümüyle haksız olup müvekkili şirket lehine haksız takip tazminatına hükmedilmesi gerektiğini beyanla yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesi ile; Mahkemenin davaya konu icra takibindeki takip öncesi faiz tutarı bakımından ret kararı verdiğini, kararın bu kısmına ilişkin olarak katılma yoluyla istinaf taleplerinin bulunduğunu, Mahkemece her ne kadar davalı borçlunun ihtar ile temerrüde düşürülmesi gerektiği belirtilse de, müvekkili tarafından borçlu davalı şirketten mermer blok alımı için davalı firmaya ön ödeme olarak yapılan ödemenin (25.000-USD ödeme günündeki kur üzerinden karşılığı 37.762,50-TL) sadece bir kısmına karşılık gelecek şekilde davalı şirket tarafından mermer blok faturalandırıldığını ve teslim edildiğini, geriye kalan bakiyeye karşılık mermer blok teslimi yapılmadığı gibi bakiye olan tutarın müvekkili şirkete iade edilmediğini, bu nedenle davalı şirketin ödemenin tam karşılığı olacak şekilde blok satışını yapmaması nedeniyle kalan bakiye tutarın müvekkili şirkete 30.06.2011 tarihinde ilk faturalandırılan mermer blok sonrası derhal iade edilmesi gerekmekte olup borçlu davalı şirketin bu tarihte temerrüde düştüğünü, söz konusu bakiye tutarın iadesi için herhangi bir ihtara gerek olmaksızın ilk faturalama sonrası bakiye kısmın iade edilmesi gerekmekte iken iade etmeyen borçlu firmanın bu borç bakımından ilk faturalama tarihinde temerrüde düştüğünü, bu nedenle müvekkili şirketin alacaklı olduğu bakiye tutar olan 21.159,14 TL’ye bir kısım mermer blok için yapılan faturalandırma tarihinden (30.06.2011 tarihinde) itibaren faiz yürütülmesi gerektiğini, bu bakımdan Yerel mahkemenin takip öncesi işlemiş faiz tutarı bakımından ret kararına itiraz ettiklerini beyanla bu yönden Mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bakiye cari hesap alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile; 21.159,14 TL asıl alacak ve 23.994,76 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 45.153,90 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatılmış, davalının süresi içerisinde borca ve ferilerine itirazı üzerine takip durmuş olduğundan davacı somut dava ile, davalı ile aralarında blok mermer alım satımına dair ön ödemeli ticari ilişki olduğunu ve davalının ödenen bedele tekabül edecek kadar teslimat yapmadığını beyan ederek bakiye alacak yönünden başlatılan takibe itirazın iptalini talep etmiş, davalı taraf davanın zamanaşımına uğradığını, borç ve ferilerini kabul etmediğini beyan ederek davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı her iki taraf vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dosya kapsamında; davacı tarafından davalıya 30.07.2010 tarihinde banka havalesi ile 25.000 USD gönderildiği ve davalı tarafından davacıya 2011 yılı Haziran ayında bir adet 16.603 TL tutarlı fatura düzenlendiği sabittir. Her ne kadar 6098 sayılı TBK’nın 555 vd. maddelerinde düzenlenen havale bir ödeme vasıtası olduğundan karine olarak mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı kabul edilmekte ve davacı tarafından gönderilen banka havalesinde herhangi bir açıklama bulunmamakta ise de; davacı söz konusu bedeli blok mermer satışı avans ödemesi olarak gönderdiğini iddia etmiş, incelenen ticari defterlerinde anılan bedeli davalının cari hesabına USD ve TL cinsinden borç kaydederek, aynı hesaba davalı tarafından düzenlenen 16.603,36 TL tutarlı ve 30.06.2011 tarihli faturayı alacak olarak kaydetmiş ve ticari defterlerinde bakiye hesap alacağının 21.159,14 TL olduğu anlaşılmış olup taraflar arasında başkaca bir ticari ilişkinin ve buna dayalı alacağın var olduğuna dair dosya kapsamında bir delil bulunmadığı gibi, davalı tarafça da bu yönde bir savunma ileri sürülüp kanıtlanamamış olduğundan, havalenin blok mermer satışı avans ödemesi olduğu, davalının ödenen bedel kadar blok mermeri davacıya teslim ettiğini ispat edemediği ve bu nedenle davacının bakiye alacağını talep etmekte haklı olduğu, alacağın TBK’nın 146. maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımına tabi olması sebebiyle takip tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin geçmediği, taraflar arasında davalının blok mermeri teslim edeceği tarihin belirlenmediği, davacının takipten önce bakiye alacağının ödenmesi için davalıyı temerrüde düşürmediği, bu nedenle işlemiş faiz talep edemeyeceği, alacak her iki taraf için de muayyen ve itiraz haksız olduğundan Mahkemece hüküm altına alınan alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesinde de bir isabetsizlik bulunmadığı, tarafların istinaf başvurularının haksız olduğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcının davacı tarafından peşin olarak yatırılan 409,77 TL harçtan mahsubu ile bakiye 229,87‬ TL harcın talep halinde davacıya iadesine,4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 1.445,38 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 361,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.083,88 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran taraflara iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/04/2023 tarihinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.