Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/625 E. 2023/1149 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/625 Esas
KARAR NO: 2023/1149 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/632 Esas – 2020/721 Karar
TARİHİ: 22/10/2020
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/07/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı işletmenin müvekkilinden satın almış olduğu malzemeler için düzenlenmiş olan fatura bedellerini ödemediğinden hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası kapsamında icra takibine başvurduklarını, ancak davalı borçlunun böyle bir borcu bulunmadığını belirterek haksız ve kötü niyetle borca itiraz ettiğini ve takibin durduğunu belirterek aralarındaki sözleşmede ve ilgili faturalarda gösterilen bedellerden oluşan alacağının tahsili için yapmış olduğu itirazlarının reddine ve takibin devamına karar verilmesini talep etmiş oldukları tespit edilmiştir, izah edilen sebeplerle ışığında fazlaya dair haklarının saklı kalması ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, müvekkilin alacağını teminat altına almak amacıyla, icra takibinde belirtilen tutar üzerinden ihtiyati haciz kararı verilmesini, davalının üzerine kayıtlı araç ve gayrimenkullerin devir ve temlikini önlemeye yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasına vaki borcun aslına yönelik davalının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olan itirazlarının iptaline, takibin devamına, alacak davalı/borçlu tarafından likit ve bilinebilir olduğundan alacak miktarının % 20 ‘ sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini vekil sıfatıyla talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/10/2020 tarih 2018/632 Esas – 2020/721 Karar sayılı kararında; “Dava, faturaya dayalı genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir. İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde; “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. İcra dosyası fiziken celp edilmiş, borçlunun ödeme emrine süresi içerisinde itiraz ederek takibi durdurduğu tespit edilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır. Davacı taraf ,bedeli ödenmeyen faturalara dayalı alacak talebinde bulunmaktadır. Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”. TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır. Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. Her ne kadar talimatla davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarını inceleyen bilirkişinin 27/11/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esasa sayılı dosyası kapsamında 26/11/2018 tarihli ilamsız takipte ödeme emri üzerinden takip ve dava konusu yapılan faturaların (02/02/2016 tarihli ve …, … ve … nolu) davalı … işletmesine ait ticari defterler üzerinde bedelleri peşin ödenmiş olarak kayıt alınmış olduğundan bahisle davalının davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığına yönelik kanaat bildirilmiş ise de uyuşmazlığa konu 3 adet; 02/02/2016 tarih 2.634,81 TL tutarlı … nolu, 02/02/2016 tarih 6.957,51 TL tutarlı … nolu, 02/02/2016 tarih 248,88 TL tutarlı … nolu faturalara ilişkin fatura bedellerinin ödendiğine yönelik makbuz, banka dekontu gibi her hangi bir evrakın mahkememize sunulmadığı, bilirkişi incelemesinde de ibraz edilmediği anlaşılmıştır. Sonuç olarak taraf şirketlerinin arasında ticari ilişki 02/02/2016 tarihli 2.634,81 TL tutarlı fatura ile başlamış, aynı tarihli toplam 3 adet fatura düzenlenmiş, davacı şirket davalı şirketten 9.851,20 TL alacaklı duruma gelmiş, davacının defter kayıtlarından davalının 1.851,18 TL ödeme yapıldığı tespit edilmiş, bu haliyle davacı şirket davalı şirketten 8.000,02 TL alacaklı durumda olduğu anlaşılmış, davalı tarafça davaya konu faturalara ilişkin fatura bedellerinin ödendiğine yönelik makbuz veya banka dekontu gibi her hangi bir evrakın mahkememize sunmadığı anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.Alacağın likit olması konusunu Yargıtay Genel Kurulu ,2012/19-599 E. ve 2013/145 K. Numaralı kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır. Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek, alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir. Yargıtayın yerleşik kararlarına göre fatura alacakları likit niteliktedir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2006/7446 E. ve 2007/741 K. Numaralı kararına göre; “Uyuşmazlık, davacının davalıya faturayla sattığı mal bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, borcun miktarı belirlenebilir (likit, hesap edilebilir) olduğundan, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı isteyen davacı yararına İİK.nun 67/2 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddi doğru görülmemiştir.” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir. Alacağın faturaya bağlı alacak olması nedeniyle kabul edilen asıl alacağın yüzde 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Yukarıda belirtilen gerekçeler çerçevesinde 02/02/2016 tarih 2.634,81 TL tutarlı … nolu, 02/02/2016 tarih 6.957,51 TL tutarlı … nolu, 02/02/2016 tarih 248,88 TL tutarlı … nolu faturalara istinaden 04/10/2016 tarihinde 1.851,18 TL tutarlı kısmi ödeme yapıldığı, davacı şirket tarafından düzenlenmiş 3 adet faturanın davalı şirket defterlerinde kayıtlı olduğu, bu haliyle davacı şirket tarafından uyuşmazlığa konu faturaların ve içeriklerinin davalı şirkete teslim edildiğinin kabulü gerekeceği, böylece 30/11/2018 takip tarihi itibariyle davacı nezdinde davalı şirketin 8.000,02 TL borçlu olduğu yönünde davanın ispat edildiği ve bu faturalara konu malın davacı tarafından teslim edildiği, takip öncesinde davacının davalıyı temerrüde düşürmemesi sebebiyle işlemiş faiz talebinin reddi gerekeceği gözetildiğinde aşağıda belirtilen şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile, “Davanın KISMEN KABULÜNE; davalı tarafından İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … sayılı icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın 8.000,01 TL asıl alacak bakımından iptali ile takibin bu miktar üzerinden DEVAMINA, 1.851,18 TL asıl alacağa ilişkin talebin REDDİNE, -Davalının itirazında haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşıldığından kabul edilen asıl alacak olan 8.000,01 TL üzerinden % 20 oranında olmak üzere 1.600,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya VERİLMESİNE,” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, yukarıda esas, karar ve tarih numarasını belirtmiş oldukları İstanbul Anadolu 10.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kararının usul ve yasaya aykırı olup aşağıda belirtmiş oldukları sebeplerle kaldırılarak yeniden hüküm kurulması gerektiğini, Müvekkilinin davacı şirkete aralarında bulunan iş ilişkileri dolayısıyla herhangi bir borcu olmayıp müvekkili hakkında davacı şirketin başlatmış olduğu icra takibinin haksız ve hukuksuz olduğunu; dolayısıyla bu icra dosyasına yapmış oldukları itirazın haklı olup mahkemece yapmış oldukları itirazın haksız olarak değerlendirilerek buna göre karar verilmesinin usul ve yasalara aykırı olup son derece yanlış bir karar olduğunu, bununla birlikte müvekkilinin davacı şirkete borcunun olmadığı 28/11/2019 tarihli bilirkişi raporunda da tespit edildiğini fakat mahkemenin bu rapora itibar etmeyerek yeni bir rapor aldırması ve bu rapora göre karar vermesinin kabul edilemez olup mahkeme kararının öncelikli olarak bu husus dolayısıyla kaldırılması gerektiğini, Mahkemenin davayı kabul etmekle birlikte davacı lehine olmak üzere icra inkar tazminatına da karar vermesinin mahkeme kararında kaldırılması gereken bir diğer husus olduğunu, çünkü dosya kapsamında yer alan bilirkişi raporunda da görüleceğinin müvekkilinin davacı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını; dolayısıyla müvekkilinin kendisine gönderilen ödeme emrine itiraz etmesinde kötüniyetini gösteren bir durum bulunmadığını; mahkemenin ilk bilirkişi raporu sonrasında dosyayı farklı bir bilirkişiye tevdi ettiğini ve bu bilirkişinin müvekkilini borçlu gösterdiğini; buna göre müvekkilinin davacı şirkete borçlu olduğunun bilirkişi raporu ile tespit edildiği bir ortamda müvekkiline kendisine gönderilen ödeme emrine itiraz etmesinde kötüniyet aramanın akıl ve mantığa da aykırı olduğunu; dolayısıyla mahkeme kararının bu yönden de yanlış olup kaldırılması gerektiğini, Yukarıda açıklamış oldukları tüm bu sebeplerden ötürü İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi kararı hakkında istinaf incelemesi talep etme zaruretlerinin hasıl olduğunu, İleri sürerek, istinaf incelemesi taleplerinin kabulü ile yapılacak istinaf incelemesi neticesinde usul ve yasaya aykırı mahkeme kararının kaldırılmasına mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı şirket üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava açık hesaba dayalı yürütülen ticari satış ilişkisinde bakiye açık hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Somut olayda; gerçek kişi davalının bilanço esasına göre defter tuttuğu, davacının da tacir olması nedeniyle asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu, dava konusu ilamsız takibe dayanak açık hesaba konu toplam 9.851,20 TL tutalı üç adet satış faturasının davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, nitekim davalı tarafça teslim olgusunun inkar edilmediği ödeme savunmasında bulunulduğu, davalı defterleri üzerinde yapılan incelemede fatura bedellerinin peşin ödendiğine dair davalı kaydı bulunmakla birlikte, bu kayıtların dayanağını teşkil edecek ve ispat vasıtası mahiyetinde makbuz, havale/eft dekontu vb herhangi bir delilin dosyaya sunulmadığı, davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu 29/11/2018 takip tarihi itibariyle davacının davalıdan bu üç fatura nedeniyle 8.000,02-TL alacaklı olduğunun görüldüğü, bu bakiye tutarı ödediğini ispatlar delil sunamayan davalının, kendi defterlerinde yer alan tek taraflı peşin ödeme kayıtları nedeniyle davanın reddi gerektiği yönündeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı, yine mahkemece kabul edilen bakiye tutar bakımından takibe itiraz haksız ve alacak likit nitelikte olduğundan, davacının inkar tazminatı talebinin İİK 67 maddesi uyarınca kabul edilmiş olmasında da isabetsizlik bulunmadığı, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da mevcut olmadığı anlaşılmış olup, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 546,49 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 168,23 TL harcın mahsubu ile bakiye 378,26 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/07/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.