Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/606 E. 2021/717 K. 18.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/606 Esas
KARAR NO: 2021/717 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/12/2020
NUMARASI: 2020/158 Esas- 2020/499 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 18/05/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,davalı aleyhine aracılık hizmetlerine ilişkin olarak kesilen faturalara istinaden 56.640-TL’nin ödenmemesi nedeni ile davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibine başlandığını, itiraz edilmesi nedeni ile takibin durduğunu, itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20 den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davanın süresi içerisinde açılmadığını, sözleşmenin hiçbir hükmünde müvekkili tarafından haricen bir satış yapılması durumunda gayrimenkul danışmanının ücrete hak kazanacağına ilişkin hüküm bulunmadığını, davacının açmış olduğu itirazın iptali davasının reddilmesine, talep edilen borcun var olmadığının tespitine karar verilmesini, haksız ve kötü niyetli davacı aleyhine alacağın %20 sinden aşağı olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 01/12/2020 tarih ve 2020/158 Esas – 2020/499 Karar sayılı kararında; “… İİK’nun 50. maddesinin 1/1. cümlesinde icra dairelerinin yetkisinin tayininde HMK.’daki yetki kurallarının kıyasen uygulanacağı düzenlenmiştir. HMK.’nun 17. maddesi “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmünü haizdir. Somut olayda sözleşme incelendiğinde; yetki sözleşmesinde kanunen yetkili mahkemelerin yetkisinin saklı tutulmadığı, İstanbul Mahkemelerinin ve icra dairelerinin münhasıran yetkili kılındığı anlaşılmaktadır. Davacı … ve davalı şirket, tacir olduğundan; yapılan yetki sözleşmesi hüküm ve sonuç doğuracaktır. HMK. 17. madde uyarınca geçerli bulunan yetki sözleşmesi nedeniyle kanunen yetkili bulunan yerlerin yetkisi kalktığından bir başka deyişle yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan yetkili yer, kesin yetkili olmasa da münhasır yetkiye ilişkin olduğundan, yetki sözleşmesinde kararlaştırılan yer dışında takip ve dava açılamaz. Davalının yerleşim yeri İcra Dairesinin yetkisi, yetki sözleşmesi ile ortadan kalkmaktadır. Takibin, sözleşme gereğince İstanbul icra dairesinde başlatılması gerekirken takibin İstanbul Anadolu icra dairesinde başlatılması anılan yetki sözleşmesine aykırı olmuştur.Eldeki itirazın iptali davasında, davaya dayanak icra takibi, yetkili İstanbul icra dairesinde başlatılmamıştır. Bu durumda, itirazın iptali davasında yetkili icra dairesinde yapılmış bir takip bulunmasına dair şart yerine getirilmemiştir. Hâlböyleyken itirazın iptali davasının koşulları oluşmadığından …”gerekçesi ile,
Koşulları oluşmayan itirazın iptali davasının usûlden REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının yasaya ve kanuna aykırı olduğunu, Müvekkili ile davalı arasında imzalanan Gayrimenkul Yetki Sözleşmesinden doğan alacak için davalı aleyhinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasıyla 56,640,00-TL tutarında asıl alacak için takibe geçilmişse de davalının haksız itirazı neticesinde taraflarınca İtirazın İptali ve likit alacağa itiraz edildiğinden davalı aleyhinde takip miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi için işbu İtirazın İptali davası İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/158 Esas sayılı dosyası ile açıldığını, Müvekkili ile davalı 06.07.2017 tarihinde davalının İstanbul ili, Beykoz ilçesi, … Mah. … Pafta, …-… Parsellerde kayıtlı bulunan arsanın 1.300.000,00-TL bedelle ve ayrıca İstanbul İli Tuzla ilçesi … Mah. … Cad. … Pafta … Parselde kayıtlı … kapı numaralı bahçeli dairenin 300.000,00-TL ile 370.000,00-TL bedeller arasında satılması hususunda anlaştıklarını, İlgili anlaşma bir yıl süreli 06.07.2017 tarihli “… – İnternet Sistemine Alınma- Taşınmazın Satılması Hakkında Gayrimenkul Danışmanlık Yetki Belgesi taraflarca imzalandığını, böylece müvekkili davacı bu taşınmazlar için bir içinde alıcı bulacak ve bu satışı yapıp davalıdan satış bedelinin %3+KDV kadar tutarını komisyon olarak alacağını, sonuç olarak anılan sözleşme ile müvekkili davalının taşınmazlarının satış işlemleri için aracılık yapmaya başlayarak hizmet vermeyi taahhüt ederken karşılığında bir ücrete hak kazandığını, Yukarıda değinilen Gayrimenkul Satış Danışmanlığı Yetki Belgesi’nin güveni ile müvekkili satış işlemini gerçekleştirebilmek adına tanıtım, pazarlama ve işin niteliği gereği diğer hizmetlere başlamış olup bunları ayrıca davalıya da ayrıntılı olarak bildirmekte ve bu kapsamda davalıyı aday alıcılarla görüştürmekte olduğunu, hatta satış için birden fazla kere anlaşma aşamasına dahi gelindiğini, Her ne kadar anılan sözleşmenin 5.4 numaralı maddesi gereği davalının bu sözleşme ile artık bütün yetkisini müvekkiline bıraktığı, kendisinin ve yakınlarının taşınmazların satış işlemi ile ilgilenmeyeceği yazmasına ve müvekkil üzerine düşen edimi layıkıyla yerine getirmişse de ilgili yetki belgesinin süresi dahi dolmadan davalını satış işlemini kendiliğinden gerçekleştirdiği öğrenildiğini, hatta bu satışın müvekkilinin bulduğu bir alıcıya, müvekkili bertaraf etmek için yapıldığı düşünülmekte olduğunu, Sonuç itibariyle; taşınmazın satış işlemlerine aracılık eden müvekkilin davalı tarafından bertaraf edilmesi nedeniyle satış bedelinin üzerinden belirlenen %3+KDV satış bedeline hak kazandığını, müvekkilinin aracılık hizmetlerinden doğan alacağı doğduğunu, KDV dahil bedel 46.020,00-TL ve 10.620,00-TL olup bu bedeller için 08.08.2018 tarihli 46,020,00-TL bedelli 061788 numaralı ve 08.08.2018 tarihli 10.620,00-TL bedelli 061787 numaralı fatura kesilmiş ve davalıya gönderilmiş ancak davalı ilgili ödemeyi yapmadığı gibi hiç bir yanıt vermediğini, Bunun üzerine davalı aleyhinde 04.12.2018 tarihinde aracılık hizmetlerine ilişkin olarak kesilen faturalara istinaden İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibi başlatıldığı, ancak davalı haksız olarak itiraz ettiğini, davalının haksız itirazı karşından yukarıda bilgileri yazılı itirazın iptali davası açılarak itirazın iptali ve icra inkar tazminatı talep ve dava edilmişse de mahkemenin 01.12.2020 tarih ve 2020/499 Sayılı Kararı ile davamız haksız ve hukuka aykırı olarak reddedildiğini, Yetki kuralları kural olarak kamu düzenine ilişkin olmadığını, sadece istisnai olarak bazı yetki kuralları kamu düzenine ilişkin olduğunu, yetkinin kesin olduğu hallerde, mahkemenin yetkili bulunması dava şartı olup Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını dava sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorunda olduğunu, taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebileceklerini, Buna karşın yetki sözleşmesi ise ancak ve ancak yetkinin kesin olmadığı hallerde yapılabileceğini, buna göre yetkinin kamu düzenine ilişkin olmadığı hallerde -kesin yetki olmayan- taraflar yetki sözleşmesi yaparak bir başka mahkemeyi yetkili kılabilecek ve bu durumda yetki itirazı ancak ilk itiraz olarak ileri sürülebileceğini, yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerektiğini, yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildireceğini, aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmayacağı, mahkemenin yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de göstereceğini, yetkinin kesin olmadığı davalarda davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa davanın açıldığı mahkemenin yetkili hale geleceğini, ancak somut olayda her ne kadar taraflar arası yetki sözleşmesi imzalanmış olsa dahi davalı yan tarafından bu noktada hiç bir itirazda bulunulmadığını, buna rağmen yerel mahkeme tarafından resen yetki incelemesi yapılarak davanın reddine karar verilmesinin kabul edilemeyeceğini, zira münhasır yetki sözleşmesi ile kesin yetkinin birbirinden ayrılması gerektiğini, Sonuç itibariyle yetki itirazı süresinde ve usulüne uygun olarak ileri sürülmezse, yetkisiz mahkeme yetkili hale geleceğini, kesin, yetki bulunmayan hallerde davalı tarafından süresinde ileri sürülmeyen yetki itirazının daha sonra ileri sürülmesi mümkün olmadığı gibi mahkemece de kendiliğinden dikkate alınamayacağını, davalının süresinde yetki itirazında bulunmaması halinde dava sırasında taraflar arasında aksi yönde zımnen oluşan ve geçerli olan bir yetki sözleşmesi kurulduğunun kabulü de gerekeceğini, (Bkz. Prof. Dr. B. Kuru, Hukuk Muhamekeleri Usulü, El Kitabı, İstanbul 1995, Sh. 174 vd.) Taraflar arasında yetki sözleşmesine rağmen davacı yetkisiz mahkemede dava açarsa davalının bunu süresinde ve usulüne uygun olarak ileri sürmesi gerektiğini, bir başka deyişle yetkisizliği ilişkin itiraz ilk itiraz olarak cevap dilekçesi ile ileri sürülmesi gerektiğini, aksi halde yetkisizlik iddiasında bulunulamayacağını, çünkü itiraz hakkı belli bir süre içinde kullanılmamakla düşeceğini, eğer yetkisiz bir mahkemede dava açılmış ve itiraz edilmemişse tarafların örtülü iradeleri olduğu varsayılacağını, mahkeme bu halde yetkisizliği bir kenara bırakarak esasa girmelisi gerektiğini, Kaldı ki HUMK yürürlükteyken yetki sözleşmesi ile anlaşılan yetki kuralı kanunen yetkili diğer mahkemelerin yetkilerini -genel yetki- ortadan kaldırmayarak genel yetkili mahkemenin yanında taraflarca tayin edilen yetki kuralı çerçevesinde belirlenen yer mahkemesinde dava açma olanağı tanımakta olduğunu, böylece Yargıtay kararları ve doktorin tarafından da desteklediği üzere münhasır yetki kuralı bir başka değişle olumsuz yetki anlaşması kabul edilmemekte olduğunu, ancak bu durum kanunun hedeflediği zayıf tarafı koruma güdüsüne zarar vermekle birlikte bu itibarla belirli bir mahkemenin belli bir uyuşmazlığa bakamayacağı yönünde olumsuz bir yetki anlaşması sonucu çıkar ki bu durumda da belirli bir mahkemeye peşinen güvensizlik ifade edeceğini, (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Esas: 2003/8367 Karar: 2003/8461 Karar Tarihi: 17.11.2003) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesi “Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret” başlığını taşımakta; maddenin 2.fıkrasında ise “davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur” düzenlemesi bulunmakta olduğunu, şu hale göre tarifenin açıklanan 7/2 maddesi hükmü gereğince; konusu para veya para ile değerlendirilmesi mümkün bulunan bir şey olan davanın dava şartlarından birinin bulunmaması ( noksan olması ) nedeniyle usulden reddine ilişkin kararda, vekalet ücreti nispi tarifeye göre takdir edilir; ancak, bu nispi vekalet ücretinin miktarı, maktu vekalet ücretini geçemeyeceğini, buna göre yerel mahkeme tarafından taktir olunan davalı lehindeki vekalet ücreti hakka ve hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek kabulüne, mümkün değil ise hükmün kaldırılarak dosyanın yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan gayrimenkul satışına dair aracılık sözleşmesinden kaynaklı fatura alacağının tahsili talebiyle yapılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, İcra takibinın yetkisiz icra dairesinde başlatıldığı ve usulüne uygun bir takipte bulunulmadığından davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Uyuşmazlık, davalı/borçlunun usulüne uygun yetki itirazında bulunup bulunmadığı ve mahkemece verilen kararın usul ve yasaya, dosya kapsamına uygun olup olmadığı noktasındadır. Davacı vekilinin usulüne uygun yetki itirazının olmadığı ve mahkeme kararının yerinde olmadığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, İcra dairesinin yetkisi İcra İflas Kanunu’nun 50. maddesinde düzenlenmiş olup, HMK hükümleri çerçevesinde hadise şeklinde incelenip değerlendirilmelidir. HMK 19. maddesinde; “Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir. Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz. Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir. Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir,” hükmü düzenlenmek suretiyle yetki itirazının şekli ve zamanı ile usule uygun yetki itirazının bulunmaması halinde ne yapılması gerektiği düzenlemiştir. İcra Dairelerinin ve Mahkemelerin yetkisine ilişkin bu yasal hükümler karşısında somut olay değerlendirildiğinde: 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 50/1. maddesi delaletiyle uygulama yeri bulan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 19/2.maddesinin son cümlesi gereğince yetki itirazında bulunan tarafın yetkili icra dairesini doğru olarak göstermesi gerekir. Aksi halde bu itiraz yapılmamış hükmündedir. Sözleşmenin tarafları tacir olduğundan anılan yetki şartı, HMK’nın 17.maddesi hükmüne uygun olup geçerlidir. Ne var ki, yetki sözleşmesi ya da sözleşmeye konulan yetki şartı ile belirli bir veya birden fazla mahkemenin yetkili kılınması hususu kesin yetki olarak değerlendirilmez. Bu nedenle mahkemece sözleşmede yer alan yetki şartı kendiliğinden araştırılamayacaktır. (Yargıtay 3. HD’nin 2014/20059 Esas ve 2015/16891 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 20. HD’nin 2018/ 5573 Esas ve 2018/7532 Karar sayılı ilamları) HMK 6. maddesi uyarınca davalının yerleşim yeri olan Tuzla/İSTANBUL adresi itibariyle İstanbul Anadolu İcra Müdürlüğü yetkili olup, davalı tarafından icra takibinin yapıldığı icra müdürlüğüne verdiği itiraz dilekçesinde, yetki itirazında bulunmakla beraber yetkili icra dairesinin neresi olduğunun belirtilmemesi karşısında usule uygun bir yetki itirazının varlığından söz edilemez. Bu nedenle yaptığı yetki itirazını geçerli kabul etmek olanaklı değildir. Bu durum karşısında, davalı/borçlunun icra müdürlüğünün yetkisine yönelik yetki itirazı geçerli ve sonuca etkili bulunmadığından, takip yapılan icra dairesinin yetkili olduğunun kabulü ve işin esasının incelenmesi gerekmektedir. Mahkemece, yukarıda ayrıntısı açıklanan bu hususlar göz ardı edilerek icra dairesinin yetkisizliğini kabulle, yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadığından bahisle davanın reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. (Yargıtay 11 HD. Nin 2016/7688 Esas, 2018/1371 Karar sayılı içtihadı,Yargıtay 12 HD.nin 2014/30820 Esas, 2015/4959 Karar sayılı içtihadı,Yargıtay 3 HD.nin 2017/7252 Esas, 2019/4074 Karar sayılı içtihadı, Yargıtay HGK.nun 2007/19-861 Esas,2007/835 Karar sayılı ilamları da benzer mahiyettedir.). Sonuç itibariyle, davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmekle, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-a4 maddesi uyarınca kaldırılmasına, ve davanın usulüne uygun şekilde yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/12/2020 tarih ve 2020/158 Esas – 2020/499 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dava dosyasının mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 59,30.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/05/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a4 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.