Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/604 E. 2023/570 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/604 Esas
KARAR NO: 2023/570 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/556 Esas – 2020/735 Karar
TARİHİ: 05/11/2020
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili banka tarafından davalı … Tic. Ltd. Şti. Lehine davalı …’ın müteselsil kefaleti ile Demirciler Şubesi nezdinde açılan ve kullandırılan kredi taksitlerinin ve geri ödemelerinin yapılmaması nedeniyle 01.11.2017 tarihi itibariyle hesapların kat edildiğini ve Gebze … Noterliğinin 02.11.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ve ekindeki hesap özetinin borçlulara tebliğe gönderildiğini, hesap kat ihtarı ile bildirilen taksitli ticari kredi hesabından 488.486,85 TL, business kart hesabından 26.476,69 TL, esnek ticari hesabından 21.003,97 TL olmak üzere 535.967,51 TL’nin verilen sürede ödenmediğini, davalı borçlular hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden 04.12.2017 tarihli icra takibi başlatıldığını, 07.12.2017 tarihinde de İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1294 D.İş sayılı dosyası üzerinden ihtiyati haciz kararı alınarak her iki icra dosyanın İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında birleştirildiğini, davalılarca takibe itiraz edildiğini, … A.Ş. ile müvekkili banka arasında imzalanan kefalet protokolü kapsamında teminatlı kredi için kredinin temerrüdü nedeniyle fon tarafından 432.640,75 TL ödeme yapıldığını, protokolün 4.2 maddesinin 3.fıkrasında “kurumun kredi verene karşı kefaletinin tazmininden doğan alacağı tamamen tahsil edinceye kadar yararlanıcı ve kefilleri aleyhine başlatılmış bulunan kanuni takibin sürdürmek kredi verenin yükümlüğündedir.” denildiğini, bu nedenle bankaya ödenen tutarın borçtan düşülmediğini, taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin 8. maddesi gereğince kredi hesaplarını müvekkili bankanın dilediği zamanda kapatma yetkisi olduğunu ve sözleşmenin 13.2. maddesinin b fıkrasında banka defter ve kayıtlarının kesin delil olduğunun taraflarca kabul edildiğini, taksitli ticari kredinin borçlunun açık yazılı talebi ile kullandırıldığını ve net ödeme tablosunun belirlendiğini, 08.08-08.09-08.10.2017 tarihli 3 taksidin ödenmediğini, temerrüt faizinin business kredi kartı ve esnek hesap borcu için yıllık oranının %28,08 olarak talep edildiğini, diğer krediler için sınırlama bulunmadığından GKS hükmü gereği %62,40 olarak belirlendiğini ve temerrüt faizine ilişkin hükmün sözleşmenin l/b maddesinde düzenlendiğini, yapılan itirazın haksız olduğunu beyanla itirazın iptaline, takibin devamına, borçlular aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; itirazın iptali davasının haksız yere ve dayanaktan yoksun olarak açıldığını, müvekkillerinin davacıya borçlarının bulunmadığını, ispata yarar hiçbir delil sunulmadığını, müvekkili …’ın dava konusu takipte borçlu olarak gösterildiğini, şahıs olarak dava konusu takibe borçlu sıfatı ile eklenecek ticari ilişkisinin olmadığını, kefaletinin geçerlilik şartlarına haiz olmadığını beyanla davanın reddine, haksız icra takibi nedeniyle davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 05/11/2020 tarih ve 2018/556 Esas – 2020/735 Karar sayılı kararında; “…Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde açılan dava, itirazın iptali davası olup davacı banka ile davalılardan … Tic. Ltd. Şti. Arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalı …’ın sözleşmeyi müşterek borçlu/müteselsil kefil olarak imzalamış olduğu, kredi borçlarının ödenmemesi nedeniyle hesabın kat edilerek ihtarname çekildiği, ihtarnamede belirlenen sürenin sonunda yani 06/11/2017 tarihinde davalıların temerrüde düşmüş oldukları, yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde temerrüt tarihi itibariyle hem taksitli ticari krediler yönünden hem de esnek kredi ve kredi kartı hesabı yönünden akdi faiz ve temerrüt faiz oranları belirlenmiş olup 25.11.2019 tarihli bilirkişi raporunun ayrıntılı ve denetime açık olması nedeniyle hükme esas alınarak tespit edilen alacak kalemlerinin kabulüne ve açılan davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ayrıca dava konusu likit yani belirlenebilir olup davacı tarafça talep edilip davalılarda haksız olduğundan kabul edilen asıl alacağın %20 oranında icra inkar tazminatına hükmetmek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; yerel Mahkemenin temerrüt tarihi ve takip öncesi işlemiş faiz miktarına ilişkin tespitleri dışındaki tespitlerin tamamının doğru olduğunu, bu itibarla itirazlarının yalnızca temerrüt tarihi ve takip öncesi işlemiş faize ilişkin olduğunu, taraflar arasında imzalanan 28.01.2010 ve 09.05.2017 tarihli 200.000 + 1.000.000 TL tutarlı Genel Kredi ve Teminat Sözleşmeleri, Kredi Kullandırma Protokolü kapsamında davalı şirkete taksitli ticari kredi, yine genel kredi ve teminat sözleşmesi kapsamında esnek kredi adı altında kredili mevduat hesabı kredisi ve tahsis edilen kredi kartı harcamalarına imkan veren kredi kartı hesabı açılıp kullandırıldığını, davalı gerçek kişinin müteselsil kefil sıfatıyla borçtan sorumlu olduğunun sabit olduğunu, 01.11.2017 itibariyle tüm kredi hesapları kat edilmek suretiyle Gebze … Noterliği’nin 02.11.2017 tarih … yevmiye no.lu ihtarnamesinin keşide edildiği ve İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosya üzerinden 04.12.2017 tarihi itibariyle takip başlatıldığı dosya kapsamında sabit olmakla birlikte yerel mahkemece temerrüt tarihi olarak vadelerin değil kat ve takip tarihinin nazara alındığını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 117. maddesinin “Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur.” şeklinde olduğunu, taraflar arasında iki adet genel kredi sözleşmesi bulunmakta olup sözleşmelerin 11. maddesinin “MÜŞTERİ, temerrüt halinde belli vadeli borçlarda bu vade tarihinden, hesap kapatma (hesap kesme/ kat etme) ihbarı ile muaccel hale gelen hesaplarda hesap kapatma tarihinden bu sözleşmedeki özel hükümler gereği ihbarsız muaccel hale gelen borçlarda ise bu borcun kendiliğinden muaccel hale geldiği tarihten itibaren bunları bankaya bu sözleşme koşullarında tamamen geri ödeyeceği tarihlere kadar geçecek günler için, kredilerin cins ve niteliğine bakılmaksızın kullanmış olduğu tüm kredilere, mevzuatta farklı bir faiz oranının uygulanması zorunlu kılınmadıkça, bankanın mevzuat gereğince TCMB’ye bildirdiği kredi faiz oranlarından muacceliyet tarihinde yürürlükte olan en yüksek kredi faiz oranına, bu oranın %30 ilavesi ile bulunacak oranda temerrüt faizi tatbik edileceğini ve bu temerrüt faizi ile fon ve gider vergisini ayrıca bir ihtar ve merasime hacet kalmaksızın ödeyeceğini kabul, beyan ve taahhüt eder.” hükmünde olduğunu, taksitli ticari krediden kaynaklanan alacak için ihtar tarihi ile takip tarihi arası hem borçlu şirket hem kefil için akdi faizden hesap yapılmış ise de, kredi geri ödeme planına bağlı kredi olup hangi tarihte ne kadar ödeneceği belli olduğundan borçlunun ilk ödemediği taksit ile birlikte temerrüde düştüğünü, öz olarak uyuşmazlık kapsamındaki kredi vadeleri belirli olduğundan davalının temerrüde düşmesi için ayrıca temerrüt ihtarına gerek olmadığını, yerel Mahkeme kararına esas alınan bilirkişi raporunda taksitli ticari kredi için temerrüt tarihi olarak kat ihtarının tebliğ tarihi işaret edilmekte ise de, kat ihtarına dek muaccel olan taksitler açısından davalıların TBK madde 117 gereği temerrüde düştüğü açık olup bu hususun hesaplanmadığını, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalar hukuka aykırı olup hesaplamaların dava dilekçesinde belirtildiği şekilde hesaplanması gerektiğini beyanla yerel Mahkeme kararının kaldırılmasınıa ve yeniden esas hakkında talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesinden doğan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dosya kapsamında; davacı ile davalı şirket arasında 28.01.2010 tarihli-200.000 TL limitli ve 09.05.2017 tarihli-1.000.000 TL limitli genel kredi sözleşmelerinin imzalandığı, diğer davalı …’ın kredi sözleşmelerini aynı limitlerle ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı, davacı banka tarafından davalı şirkete taksitli ticari kredi, kredili mevduat hesabı ve kredi kartı kullandırıldığı, kredi geri ödemelerinin vadelerinde yapılmaması sebebiyle hesapların 01.11.2017 tarihinde kat edildiği ve davalılara Gebze … Noterliği’nin 02.11.2017 tarihli kat ihtarnamesinin gönderildiği, kat ihtarnamesinin davalılara 04.11.2017 tarihinde tebliğ edildiği, ihtarname ile verilen 24 saatlik süre sonu olan 06.11.2017 tarihi itibariyle davalıların temerrüde düştükleri, kat ihtarına rağmen borcun ödenmemesi nedeniyle davacı banka tarafından davaya konu icra takibinin başlatıldığı, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı bankanın hesap kat tarihi itibariyle her bir kredi türü için asıl alacak miktarının tespit edildiği, tespit edilen asıl alacak miktarlarına kat tarihinden temerrüt tarihine kadar akdi faiz, temerrüt tarihinden takip tarihine kadar ise temerrüt faizi işletilmiş olduğu sabittir. Taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerinin 11. maddesinde; “müşteri, temerrüt halinde belli vadeli borçlarda bu vade tarihinden, hesap kapatma (hesap kesme/ kat etme) ihbarı ile muaccel hale gelen hesaplarda hesap kapatma tarihinden, bu sözleşmedeki özel hükümler gereği ihbarsız muaccel hale gelen borçlarda ise bu borcun kendiliğinden muaccel hale geldiği tarihten itibaren bunları bankaya bu sözleşme koşullarında tamamen geri ödeyeceği tarihlere kadar geçecek günler için, kredilerin cins ve niteliğine bakılmaksızın kullanmış olduğu tüm kredilere, mevzuatta farklı bir faiz oranının uygulanması zorunlu kılınmadıkça, bankanın mevzuat gereğince TCMB’ye bildirdiği kredi faiz oranlarından muacceliyet tarihinde yürürlükte olan en yüksek kredi faiz oranına, bu oranın %30 ilavesi ile bulunacak oranda temerrüt faizi tatbik edileceğini ve bu temerrüt faizi ile fon ve gider vergisini ayrıca bir ihtar ve merasime hacet kalmaksızın ödeyeceğini kabul, beyan ve taahhüt eder.”denilmek suretiyle belirli vadeli borçlarda, vade tarihinden itibaren temerrüt faizi işletileceği kabul edilmiş ve davacı vekili gerek sözleşmelerin anılan maddesi, gerekse de TBK’nın 117. maddesi uyarınca taksitli ticari kredi yönünden ödenmeyen taksit tarihlerinden takip tarihine kadar temerrüt faizi işletilmesi gerektiğini iddia etmekte ise de; davacı banka davalılara gönderdiği hesap kat ihtarnamesinde taksit vadelerindeki temerrüde dayanmamış, kat ihtarıyla asıl alacağın verilen 24 saatlik süre içerisinde ödenmesini talep etmiş, bu şekilde davalılara yeni bir vade tanımıştır. Artık daha önceki vadede ödememe nedeniyle gerçekleşen temerrüt olgusuna dayanması mümkün değildir. Bu minvalde davacı vekilinin, ödenmeyen taksit tarihleri itibariyle gerçekleşen temerrüde göre hesaplama yapılması gerektiğine ilişkin istinaf başvurusu haksızdır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/04/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.