Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/598 E. 2023/569 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/598 Esas
KARAR NO: 2023/569 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/271 Esas – 2021/28 Karar
TARİHİ: 14/01/2021
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile davalı şirket arasında asansör yedek parça alım satımına ilişkin olarak ticaret gerçekleştiğini, taraflar arasındaki ilişkinin faturaya dayalı cari hesap ilişkisi olduğunu, müvekkili olan şirket tarafından keşide edilen tüm faturaların davalı şirkete tebliğ edildiğini, davacı şirketin en son 03/04/2019 tarihinde 2.283,44 TL bedelli ve 15/04/2019 tarihinde 7.551,46 TL bedelli satış faturaları düzenlediğini, ilgili faturaların davalı şirkete gönderildiğini, 15/04/2019 tarihli satış faturası davalıya tebliğ edildikten çok sonra 13/05/2016 tarihinde iade faturası olarak davacı şirkete iade edildiğini, faturaya itiraz süresinin 8 gün olduğunu, bu süreden çok sonra içeriğe ilişkin herhangi bir beyan olmaksızın iade faturası kesilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı şirkete gönderilen iade faturasına Beyoğlu … Noterliğinin 24/05/2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile itiraz edildiğini ve fatura eklenmek sureti ile davalı şirkete iade edildiğini, davalı şirketin 21/05/2019 tarihinde müvekkilinden hesap mutabakatı istediğini ve 8.334,00 TL borçlu olduğunu kabul ettiğini, bu mutabakata rağmen iade faturası kesilerek davalının borcu ödemekten imtina ettiğini, bu sebeplerle herhangi bir ödeme yapmayan davalı taraf için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ve itiraz üzerine takibin durduğunu beyanla itirazın iptali ile yargılama giderleriyle vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasında asansör kapısı satılması sebebi ile ticari bir ilişki bulunduğunu, müvekkilinin davacı şirketten herhangi bir mal satın almadığını, taraflar arasında asansör yedek parçası alım satımına ilişkin bir ilişki bulunmadığını, müvekkilinin davacı şirkete asansör kapısı sattığını, ticari ilişkinin temelinin bu olduğunu, davacının bu ifadesi ile mahkemeyi yanılgıya düşürdüğünü, davacı şirketin yanlış asansör kapısı aldığını ve kapıları kestiğini, davacı şirketin kapıları kesmesi ile davalının satmış olduğu kapıların orijinal halinin dışına çıktığını, bu sebeple asansörlerin çalışmadığını ve davacı şirketin davalı şirket servisi ile irtibata geçtiğini, servis formunda bununla ilgili kayıtların tutulduğunu, davacı şirket oluşan zararın yapımı için dava dışı 3. kişi şirketten parçaları temin ettiğini, çıkan masrafın faturasını müvekkiline kestiğini, bu sebeplerle faturaların içinin hukuken boş olduğunu, taraflar arasında yapılan mutabakatta 2019/ Nisan ayının faturaları için bir anlaşma sağlandığını, bahsedilen mutabakatın müvekkili tarafından kesilen iade faturasından önce yapıldığını, faturalara süresinde itiraz edilmemesinin borcu kabul ettikleri manasına gelmediğini, taraflar arasında borca konu bir bahsin bulunmadığını beyanla davanın, icra inkar tazminatının reddine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 14/01/2021 tarih ve 2019/271 Esas 2021/28 Karar sayılı kararında; “…Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre somut olayımızda; İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından davalı hakkında cari hesap ilişkisine bağlı icra takibi başlatıldığı ,takibe yapılan itiraz üzerine icra takibinin durdurulduğu ve bir senelik yasal süre içerisinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Mahkememizce taraflarca gösterilen gösterilen deliller toplanmış ve dosya bilirkişi raporu düzenlenmesi için bir mali müşavir bilirkişiye verilmiştir. Bilirkişi SMMM … tarafından hazırlanan rapor taraflara tebliğ edilmiştir. Taraf vekillerinin itirazları ve soruları doğrultusunda bilirkişiden ek rapor alınmıştır. Bilirkişi ek raporu da taraf vekillerine tebliği edilmiş ve buna karşı da yazılı ve sözlü beyan ve itirazları da değerlendirilmiştir. Bilindiği üzere ticari defterlere kaydedilmiş ve vergi dairesine bildirilmiş faturaların akdi ilişkinin varlığını da kanıtladığı kabul edilmelidir. Zira Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir. Eldeki olayda raporda görüldüğü üzere 03.04.2019 tarihli 2.383,46 TL fatura ve 15.04.2019 tarihli 7.551,46 TL miktarlı faturaların her iki tarafın ticari defterlerine işlendiği ve daha sonra 15.04.2019 tarih ve 7.551,46 TL miktarlı faturaya ilişkin olarak karşılıklı iade faturaları düzenlendiği ve en son davacı tarafından ihtarname ile ilgili faturanın iade edildiği anlaşılmaktadır. Öncelikle görüldüğü üzere taraflar arasında akdi ilişkinin bulunduğu sabittir. Taraflar arasındaki ikinci tartışma konusu delillerin ikamesinden sonra sevk irsaliyesinin sunulup sunulamayacağı ve mahkemece delil olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu irsaliye ile faturaya konu malların teslim edilip edilmediği noktasındadır. Her şeyden evvel sevk irsaliyesi, ticari defter ve belgelerin bir parçası olup her zaman dosyaya ibrazı mümkün ve hatta ve mahkemece gerektiğinde resen istenmesi gereken bir belge niteliğindedir. Bu anlamda davalı vekilinin aksi yöndeki itirazı dinlenmemiştir. Dosyaya mübrez 03.04.2019 tarihli 7 parça maldan oluşan sevk irsaliyesi incelendiğinde ilk bilirkişi raporunda yer verilen son iki sıradaki ürünlerin tartışmanın özü konumundaki 15.04.2019 tarihli 7.551,46 TL miktarlı faturaya konu … 1 ADET VE SİMEMENS AT-40 KONTROLLER 1 ADET olduğu ve bu ifadenin faturaya tamamen teknik adı ile yansıyıp muhasebeleştirildiği, sevk irsaliyesinde ise ticari hayatın olağan akışına göre ise işin pratiği ve uygulaması gereği KAPI MOTORU VE KAPI KARTI olarak yazıldığı ve bu ürünlerin esasen aynı ürünler olduğu anlaşılmaktadır. Bir başka anlatımla masada ürünlerin teknik adının tam olarak faturaya yansıtıldığı; sahada sevk irsaliyesine ise ürünlerin herkesçe bilinen pratik adının yazıldığı düşünülmüştür. Böylece davalı tarafın teslim alan kişiye ve imzaya bir itirazı da olmadığına göre faturalara ve dolayısıyla davaya konu tüm malların (7 parça) teslim edildiği ve teslim olgusunun ispatlandığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuca ticari hayatın olağan akışına dair hakimlik bilgi ve tecrübesi yanında İnternet ortamında yapılan söz konusu ürünlerin marka, model , fiyat ve muaddillerine dair yapılan kısa bir araştırması sonucunda da ulaşmak mümkündür. Ayrıca taraf şirketlerin ticaret unvanlarına ve ticari faaliyet alanları da bu durumu teyit etmektedir. Bu nedenle bu konuda usul ekonomisi ilkesi gereği ayrı bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek görülmemiştir. (HMK,30, AY,141) Binaenaleyh gerekçeli , denetime açık, hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğundan benimsenen bilirkişi raporu da gözetildiğinde davacı tarafın davasını, TMK’nın 6. HMK’nın 190 ,194 ve 222 . maddeleri nazarında ispatladığı sonuç ve kanaatiyle davacının davasının kabulü ile, İİK’ nin 67/I maddesi gereğince davalı şirketin istanbul anadolu … İcra Dairesinin … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile icra takibinin asıl alacağa (9.421,00 TL) takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek suretiyle aynen devamına karar verilmiştir. Davacının İcra İnkar Tazminatı İsteğine ilişkin yapılan değerlendirmede ise Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre itirazın iptali davalarında İİK’nın 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada borçlunun itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması, başka bir ifadeyle borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç gerekse borçlu bakımından bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Somut olayda davalının borcunun varlığı ve miktarı açık ve net olarak belirli, bilinir ve tespit edilebilir durumdadır. Bu davalının itirazının haksızlığına karar verildiğinden ve alacak muayyen olduğundan İcra İflas Kanununun 67/2.maddesi gereğince koşulları oluştuğundan asıl alacağın %20’si olan 1.884,00 TL icra inkar tazminatının da davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerekmiştir… “gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkili şirketin teslim almadığı fatura konusu ürünler nedeniyle davanın kabulüne ve icra inkar tazminatı verilmesine karar verildiğini, davacı şirketin iki adet fatura keşide ettiğini, 1 adet sevk irsaliyesini ise delil sunma süresinden sonra mahkemeye ibraz ettiğini, uyuşmazlık konusu fatura incelemelerinde davacının müvekkili şirkete;15.04.2019 tarihli 7.551,46 TL bedelli Motor … ile … Kontroller ürünlerini içeren 03.04.2019 tarih, 2.283,44 TL bedelli yangına dayalı kapı swici ast (21 adet), yangına dayalı kapı swici ca (21 adet), panel bağlantı saplaması (20 adet) kelebek panel (22 adet) paten mili (22 adet) ürünlerini içeren toplam iki fatura keşide ettiğini, sonradan sunulan sevk irsaliyesi delilini kabul etmemekle birlikte 03.04.2019 tarihli sevk irsaliyesi, 21 adet kapı swici, 20 adet panel bağlama, 22 adet kelebek paten, 22 adet paten mili, 21 adet kapı swici, 1 adet kapı motoru ile 1 adet kapı kartı teslim edildiğinin iddia edildiğini,03.04.2019 tarihli sevk irsaliyesinin, aynı tarihli olan 03.04.2019 tarih ve 2.283,44 TL bedelli faturaya konu ürünler ile uyumlu olduğunu, 15.04.2019 tarihinde keşide edilen sch … numaralı faturanın işbu sevk irsaliyesinden 12 gün sonra düzenlendiğini, sevk irsaliyesindeki ürünler ile fatura içeriğindeki ürünlerin birbirlerinden farklı olduğunu, davacının 03.04.2019 tarihli sevk irsaliyesini ibraz ederek, irsaliyeden 12 gün sonra haksız yere keşide edilen faturadaki ürünlerin teslim edildiğini iddia ettiğini, yerel Mahkemenin bu talebi kabul ettiğini, ek bilirkişi raporunda belirtildiği üzere fatura ve sevk irsaliyesindeki ürünlerin teknik açıklamalar içermesi sebebiyle dosyanın asansör alanında uzman bir bilirkişiye tevdiinin gerektiğini, bu hususa rağmen yerel Mahkemenin teknik bir iş sebebiyle kendisinin karar verdiğini, müvekkili davalı ile davacı şirket arasında davalı şirketin davacıya fabredoor isimli lisanslı asansör kapısı satması sebebiyle oluşmuş bir ticari ilişkinin mevcut olduğunu, bu hususun kök bilirkişi raporu ile de sabit hale geldiğini, davacı şirketin müvekkili davalıdan 1100 mm ölçüsünde asansör kapısı alması gerekirken 1200 mm. ölçüsünde asansör kapısı satın aldığını, davacı şirketin, almış olduğu asansör kapılarının yanlış ölçüde olduğunu fark ettikten sonra asansör kapılarını kestiğini, böylece asansör kapılarının müvekkili davalı tarafından satıldığı orjinal şeklin dışına çıktığını, davacı tarafından yapılan işbu asansör tekniğine aykırı montaj sebebiyle asansör kapılarının çalışmadığının iddia edildiğini ve davacı şirketin bu sebeple dava dışı 3. kişi şirketlerden ürün temin ettiğini ve faturasını müvekkili davalı adına düzenlediğini, davacı şirketin, kendi kusuru sebebiyle ortaya çıkan fiili durumu müvekkili davalıya yüklemeye çalıştığını, bu hususların, cevap dilekçesi ile sundukları servis formları ile sabit olduğunu, davacı tarafından keşide edilen faturalara itiraz edildiğini ve iade faturaları düzenlendiğini, aksi kanaatte dahi faturanın, akdin ifa safhası ile ilgili olduğundan hukuken ve teknik olarak içi boş faturaya itiraz edilmemesinin dahi, faturanın kabul edildiği anlamına gelmediğini, faturaya süresi içerisinde itiraz edilmemesinin faturaya konu borcun kabul edildiği anlamına gelmediğini, fatura içeriğini ispat yükünün davacı üzerinde olduğunu, kökleşmiş Yargıtay kararlarının bu yönde olduğunu, bu hususa rağmen yerel Mahkemenin vermiş olduğu kararın hukuka aykırı olduğunu, fatura, akdin ifa safhasıyla ilgili bir belge olup 6102 sayılı TTK’nın 23. maddesi uyarınca 8 günlük itiraz süresi bulunduğunu, faturaya itiraz ve itiraz etmeme konularının uzun süre hem Doktrinde hem de Yargıtay’da tartışma meselesi olduğunu, doktrinde ve kökleşmiş Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere, (i) fatura içeriğinin, faturanın temel niteliğine ve taraflar arasındaki hukuki ilişkiye uygun olmadığı ölçüde itiraz edilmemiş olsa bile yazılı delil haline gelmediğini, (ii) faturanın süresinden sonra iade edilmesi ve borçlunun hizmet verilmediğini savunduğu ihtimalde, alacaklının yine alacağını ve fatura konusu malı teslim ettiğini ispatlaması gerekeceği (iii) faturaya itiraz edilmesi halinde dahi hizmetin gerçekleştirildiği malın teslim edildiği hususlarının ispat yükünün alacaklıya ait olduğunu, müvekkili davalının, faturaya itiraz etmemesi, içi hukuken boş, irsaliyesiz vaziyetteki fatura sebebiyle bir borç ilişkisinin kurulmasına olanak tanımadığını, faturanın, akdin ifa safhasıyla ilgili olduğunu, yerel Mahkemenin Doktrin görüşlerine ve Yargı kararlarına aykırı bir karar verdiğini, davacının dava dilekçesinde ve delil listesinde 03.04.2019 tarihli sevk irsaliyesinden bahsetmediğini, bu delili mahkemeye sunmadığını, bu sebeple öncelikle delil bildirme süresi geçmesine rağmen davacı şirket tarafından sonradan sunulan delile muvafakatları bulunmamasına rağmen sevk irsaliyesine itibar edilmesinin HMK’ya ve yerleşik Yargı kararlarına aykırı olduğunu, davacının icra takibine konu faturalara konu ürünlerin müvekkili davalıya teslim edildiğini iddia ederek 03.04.2019 tarihli sevk irsaliyesini dilekçe ekinde Mahkeme’ye ibraz ettiğini, huzurdaki davanın, (i) 30.09.2019 tarihinde açıldığını, (ii) 05.12.2019 tarihinde ön incelemesinin yapıldığını, (iii) 19.12.2019 tarihine kadar Mahkeme tarafından taraflara, HMK m. 140/5 uyarınca dayandıkları delilleri bildirmek ve getirmek amacıyla 2 haftalık kesin süre verildiğini, bu sürenin geçmesine rağmen davacı şirketin sonradan 03.04.2019 tarihli sevk irsaliyesi uyarınca, faturaya konu ürünlerin teslim edildiğini iddia ettiğini, yerel Mahkemenin sevk irsaliyesinin sonradan sunulabilen delillerden olduğunu belirttiğini, ön inceleme safhasının bitmesiyle birlikte delil sunma ve gösterme süresinin sona erdiğini, bu safhadan sonra ise yargılamanın tahkikat aşamasının başladığını, doktrinde kabul edildiği üzere tahkikatın amacının, kural olarak delil toplamak değil, delilleri incelemek ve değerlendirmek olduğunu, aksi halde tahkikatın tamamlanamayacağını ve yargılamanın uzayacağını, bu sebeple sonradan delil sunulması halinde bu delillerin dikkate alınması gerektiğini, 6100 Sayılı HMK’nın sistematiği içinde; tahkikat aşamasına geçilmeden evvel tarafların uyuşmazlıkların çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha işin başında belirlenerek tahkikatın etkin bir şekilde yapılmasının amaçlandığının anlaşıldığını, yargılamanın etkin ve makul bir süre içinde bitirilmesi için delil gösterilmesi ve dilekçelerin teatisi aşamasına hasredildiğini beyanla yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bakiye cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 9.421 TL bakiye cari hesap alacağının tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatılmış, davalı tarafından süresi içerisinde borca ve ferilerine itiraz edilmesi üzerine takip durmuş, somut dava ile davacı itirazın iptalini talep etmiş, davalı taraf fatura konusu malların teslim edilmediğinden bahisle davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Yerel Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, tarafların usulüne uygun şekilde tutulmuş ticari defterlerinde davacı tarafından 2019 yılı Nisan ayında düzenlenen 2 adet faturanın kayıtlı olduğu, davalı tarafından bu faturalardan 03.04.2019 tarihli ve 2.283,44 TL bedelli olan faturanın iade edilmediği, 15.04.2019 tarihli ve 7.551,46 TL bedelli olan faturaya karşılık 13.05.2019 tarihli ve 7.551,46 TL tutarlı iade faturasının düzenlendiği, faturanın davacının defterlerine kaydedildiği, davacı tarafından bu iade faturasının 24.05.2019 tarihli Noter ihtarnamesi ile iade edildiği ve davalı adına 23.05.2019 tarihli aynı bedelli faturanın düzenlendiği, bu faturaya karşılık davalı tarafından iade faturası düzenlendiği ve takip tarihi itibariyle tarafların hesap bakiyelerinin 1.869,71 TL olduğunun tespit edildiği, davacı tarafından bu bakiyeye 7.551,46 TL bedelli fatura eklenerek toplam 9.421 TL üzerinden icra takibinin başlatıldığı, uyuşmazlığın davacı tarafından düzenlenen 15.04.2019 tarihli ve 7.551,46 TL bedelli faturadan kaynaklandığı anlaşılmıştır. Davacı tarafından düzenlenen e-fatura davalıya tebliğ edilmiş, davalı tarafından ticari defterlerine kaydedilmiş, süresi içerisinde davacıya iade edilmemiş ve süresinden sonra iade faturası düzenlenmiştir. Bu noktada süresi içerisinde iade edilmeyen fatura içeriği malların teslim edildiği yönündeki karinenin aksinin davalı tarafından ispat edilmesi gerekir. Davacı tarafından sunulan sevk irsaliyesi içeriğine, teslim alan isim ve imzasına itiraz edilmemiştir. Her ne kadar sevk irsaliyesi bilirkişi kök raporundan sonra dosyaya ibraz edilmiş ise de, HMK’nın 31. maddesi uyarınca hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında Mahkemece uyuşmazlığın çözümünde nazara alınmasında bir isabetsizlik yoktur. İtiraza uğramayan, herhangi bir ihtirazi kayıt içermeyen sevk irsaliyesinde yalnızca 03.04.2019 tarihli ve 2.283,44 TL bedelli fatura konusu mallar yer almamaktadır. Sevk irsaliyesinde yer alan diğer mallara ilişkin başkaca bir fatura düzenlendiği iddia ve dosyaya ibraz edilmemiştir. Aksine davalı tarafın da imzasının bulunduğu BA-BS mutabakatında Nisan 2019’da davacının 2 adet fatura düzenlendiği beyan edilmiştir. Dolayısıyla Mahkemece teknik bilirkişi incelemesi yapılmaksızın, bire bir aynı terimlerle ifade edilmemiş de olsa, sevk irsaliyesinde yer alan kapı motoru ve kapı kartının, 15.04.2019 tarihli ve 7.551,46 TL bedelli faturaya konu … kontroller olduğu ve fatura konusu malların davalıya teslim edildiğinin ispat edildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 643,54 TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 160,89 TL harcın mahsubu ile bakiye 482,65‬ TL harcın istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran taraflara iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/04/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.