Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/596 E. 2023/518 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/596 Esas
KARAR NO: 2023/518 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/934 Esas – 2021/41 Karar
TARİH: 19/01/2021
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/03/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirket ile dava dışı … Bankası arasında kredi sözleşmesi imzalandığını, müvekkili davalı şirkete kullandırılan krediye kefil olduğunu, asli borçlunun kredi borcunu ödememesi nedeniyle … Banka tarafından icra takibi başlatıldığını, bu takibe borçlular tarafından itiraz edildiğini, 16. Asliye Ticaret Mahkemesinden kısmen kabul kısmen ret ile davalı ve kefillerin sorumluluğu olduğuna karar verildiğini, müvekkilinin kefaleten borçlu olduğu icra dosyası kapsamında alacaklı bankaya haricen 280.000,00 TL ödeme yapıldığını, harcınında icra dosyasına ödendiğini, bu nedenlerle arabuluculuğa başvurlduğunu ancak herhangi bir anlaşma sağlanamadığını, davalı şirketin kötü niyetli olarak icra dosyasına itiraz ettiğini, icra dosyasına yapılan itirazın iptalini ve davalı aleyhine % 20 den aşağı olamamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, dava konusu borcun kaynağı olan kredi sözleşmesinin davacının ve dava dışı …’in müvekkilinin şirket yetkilileri olarak … Bankası ile imzalandığını, davacı ve dava dışı …’ in sözleşmeleri imzaladığı tarihte müvekkil şirketinin B Grubu imza yetkilisi konumunda olduğunu, tek bir kredi sözleşmesi bulunduğunu, dava konusu kredi sözleşmeleri bir haftalık ara ile imzalandığını, toplam tutarının 4.100.000TL olduğunu, sözleşmenin imzalandığı tarihte bu tutar 1,128.476 Avro ya tekabül ettiğini, bu şekilde kredi sözleşmesinin miktar yönünden davacı ve dava dışının imza yetkisini aştığını, bu nedenle iki ayrı sözleşme imzalandığını, bu işlemin muvazaalı olduğunu, söz konusu kredi sözleşmelerinin yetkisiz imza ile akdedildiğini sözleşmelerin geçersiz olduğunu, davacı tarafın talep ettiği alacağın kaynağı olan kredi sözlemesinin geçersiz olduğunu, bu nedenlerle davacının kefalet ilişkisini ileri sürerek dava dışı İş Bankasına yaptığı ödemeyi müvekkili şirketinden talep edemeyeceğini davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 19/01/2021 tarih 2019/934 Esas 2021/41 Karar sayılı kararında;”…..Dosyamız arasına alınan delillerden davacının …’e ait … hesabından … Bankası’nın hesabına 25/07/2019 tarihinde “…’in İst … İcra Md. … Es sayılı dosyasına kefaleten ödemesi yapılan (yasal haklarımız saklı kalmak kaydıyla)” ibareleriyle gönderildiği anlaşılmaktadır.Esasen 280.000,00 TL’nin ödenip ödenmediği taraflar arasında ihtilaf konusu olmayıp davalı tarafça buna ilişkin bir itiraz bulunmamaktadır. Asıl itiraz; davacının, … Bankası ile akdedilen kredi sözleşmesini imzalarken yetkisini aşıp aşmadığına ilişkindir. Bu hususta bilirkişi raporunun sonuç kısmının 2. bendinde belirtildiği üzere davacının, dava dışı … ile temsilci sıfatı ile dava dışı … Bankası ile kredi sözleşmesi imzaladıkları bu sözleşmenin geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar davalı tarafça iç yönergeye atfen davacının imzaya yetkili olduğu üst sınırın 100.000,00 Euro olduğu ifade edilmiş ise de İç Yönergenin 1. Maddesinde her türlü bankacılık işlemleri için 1.000.000,00 Euro bedeli üst sınır olarak belirlenmiş, bunun yanı sıra aynı iç yönergenin 3. Maddesinde ise kredi sözleşmelerinde herhangi bir sınır belirtilmeksizin davacı ve dava dışı …’in diledikleri bedele ilişkin kredi sözleşmeleri akdedebilecekleri ifade edilmiştir. Bu durumda davalı vekili tarafından ileri sürülen 100.000,00 Euroluk üst sınırın kredi sözleşmelerini kapsamadığı kanaatine varılarak bu hususta yeniden inceleme yapılmasına yönelik taleplerin reddine karar verilmiştir. Öte yandan davacının 06/08/2019 tarihinde 12.740,00 TL bedelli harç yatırdığı icra dosyasından anlaşılmakla davacının bu yöndeki talebinin de haklı bulunduğu anlaşılmış, davacının asıl alacak yönünden %19,50 faiz isteyebileceği, harç yönünden ise yasal faiz isteyebileceği yönündeki bilirkişi raporuna itibar edilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, 1-) Davanın KABULÜ ile; davalının İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİNE, takibin 280.000,00 TL asıl alacağa %19,50 faiz uygulanmak suretiyle, 12.740,00 TL’lik harç ödemesine dair kısma yasal faiz uygulanmak suretiyle devamına, davacının %35 faiz uygulanması yönündeki fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,2-) Likit ve muaccel alacağa yapılan itirazın haksız olması nedeniyle hükmedilen alacağın %20 si olan 58.548,00 TL icra inkar tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, davanın görevsiz mahkemede açıldığını, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, Dava konusu olan kefalet sözleşmesinin 6098 sayılı TBK düzenlenen özel hukuk sözleşmesi olduğunu, (Yargıtay 13. HD 2015/41329 E. 2017/4765 K. 19.04.2017 T.).” Davacının iddia ettiğinin aksine müvekkili şirketin davacıya karşı herhangi bir borcu bulunmadığını,Davacının dava dilekçesinde atıfta bulunduğu İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında iddia edilen borcun kaynağı davacının ve dava dışı …’in müvekkili şirket yetkilileri olarak … Bankası ile imzalamış olduğu kredi sözleşmeleri olduğunu, kredi sözleşmeleri incelendiğinde 1.600.000,00.-TL limitli ilk sözleşmenin 30.11.2016, 2.500.000,00.-TL limitli ikinci sözleşmenin ise 08.12.2016 tarihinde imzalandığı ve toplam tutarlarının 4.100.000,00.-TL olduğu görüldüğünü, kredi sözleşmelerinin imza tarihleri arasında sadece bir haftalık bir müddet bulunduğunu, davacı ve dava dışı … sözleşmelerin imzalandığı tarihte, müvekkili şirketin B Grubu imza yetkilisi konumunda olduğunu, 07.10.2015 tarihli ticaret sicil kayıtlarında bulunan müvekkili şirketin 21.09.2015 tarihli ve 2015/1 sayılı İç Yönergesinde görüldüğü üzere davacı ve dava dışı …’in müşterek imzaları ile imzalayabilecekleri kredi sözleşmesi tutarı 1.000.000 Avro’yu geçmediğini, davacı ve dava dışı …’in hukuki işlemlere ilişkin müşterek imza yetkisinin sınırı, her türlü hukuki işlem için 100.000 Avro olduğunu, bu sınırlamanın tüm hukuki işlemleri kapsamadığını; bankacılık işlemlerini ve bittabi banka kredi sözleşmelerini de kapsadığını,Kâğıt üzerinde davacı ve dava dışı … imza yetkisine ilişkin sınırı aşmamış olacakları ve bu durum ise iki ayrı kredi sözleşmesinin akdedilmiş olmasının muvazaalı bir işlem olduğu anlamına geleceğini, davaya konu icra takibindeki tutarın kaynağı olan işlemlerde ise asıl olarak iik ayrı kredi sözleşmesi değil 4.100.000.TL tutarında tek bir kredi sözleşmesinin imzalanma iradesi olduğunu, sözleşmelerin taraflarının iki ayrı sözleşme yapmasının nedeni ise açıklandığı üzere davacı ve dava dışı …’in tabi olduğu imza yetkisi sınırının etrafında dolandığını, İlgili kredi sözleşmesinin imzalanmasında yetkisiz temsilin mevcut olduğunu, davacı ve dava dışı …’in müvekkili şirkete ilişkin imza yetkisi İç Yönergenin “G.” maddesinde belirlenmiş durumda olduğunu, bu madde uyarınca davacı ve dava dışı … müşterek imza ile; “Toplam bedeli 100.000 Avro veya muadili herhangi bir para birimine eş değer miktara kadar her türlü olan her türlü işlemi ifaya, sözleşmeyi akde, belge ve evrakı imzalamaya, her türlü taahhütte bulunmaya” yetkili kılındıklarını, Davacı ve dava dışı …’in müşterek imza ile müvekkil şirketi temsil etmesine ilişkin yetki sınırı 100.000 Avro tutarına kadar olan sözleşmeler için geçerli olduğunu, bu tutarın aşıldığı sözleşmelerde ise müvekkili şirket adına yetkisiz temsil söz konusu olduğunu,Dava konusu kredi sözleşmeleri ise hiçbir şekilde müvekkili şirketin onaylamaya yetkili mercii tarafından onaylanmadığını, müvekkili şirketin kanuni temsilcisinin Mayıs 2017 tarihine kadar bu kredi sözleşmelerinden haberi olmadığını, söz konusu yetkisiz işlemlerin öğrenilmesinin akabinde de sözleşmeyi imzalayan davacı ve dava dışı …’in müvekkili şirket ile arasındaki hizmet sözleşmeleri feshedildiğini, Söz konusu kredi sözleşmeleri yetkisiz temsilciler tarafından imzalandığını ve hiçbir vakit müvekkili şirket tarafından onaylanmadığını, sözleşmelerin müvekkili şirket için bağlayıcı nitelikte olmadığını, (Yargıtay HGK 09.06.2010 tarih 2010/19-287 E. 2010/305 K., Yargıtay 19. HD 22.06.2005 tarih, 11757/6951 K.) İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, takibe konu alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla İİK 67/2 uyarınca kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, kefalet nedeniyle genel kredi sözleşmesi gereğince asıl borçlu adına yapılan ödemenin asıl borçludan rücuen tahsili için yapılan takibe itiraz edilmesi üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı tarafça, davalı asıl borçlu ile dava dışı banka arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin müteselsil kefili olduğunu, davalı asıl borçlunun kredi borcunu ödememesi nedeniyle … Bankası tarafından icra takibi başlatıldığını, bu takibe borçlular tarafından itiraz edildiğini, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinde yapılan yargılama sonucu davanın kısmen kabulü kararı ile davalı asıl borçlu ve kefillerin sorumlu olduğuna karar verildiğini, kefaleten borçlu olduğu icra dosyası kapsamında alacaklı bankaya haricen 280.000,00 TL ödeme yapıldığını, harcınında icra dosyasına ödendiğini, ödediği miktar yönünden alacaklının haklarına halef olduğu için davalı adına ödenen bu bedelin tahsili için yaptığı takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiştir. Davalı tarafça, davacı tarafından işbu dosyada talep edilen alacağın kaynağı olan kredi sözleşmesi geçersiz olup yetkisiz temsil sebebiyle Müvekkil Şirket’i bağlamadığını, bu nedenle davacı tarafından kefalet ilişkisi ileri sürülerek dava dışı … Bankasına yapmış olduğu ödemeyi davalı şirket’ten talep etmesinin hukuken olanaklı olmayıp işbu davanın reddedilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava dışı … Bankasının Yabancı Sermayeli Şirketler Şubesiyle kredi borçlusu davalı … Tic. Ltd. Şti. Arasında – 30.11.2016 tarihli 1.600.000,- TL limitli, -08.12.2016 tarihli 2.500.000.-TL limitli, Genel Nakdî ve Gayrinakti Kredi Sözleşmeleri imzalandığı, her iki Sözleşmeyi davacı … ve dava dışı …’in müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, kredi borcunun ödenmemesi üzerine dava dışı banka tarafından kredi hesabının kat edilmesi üzerine asıl borçlu ve kefiller hakkında icra takibi başlatıldığı, takibe itiraz edilmesi üzerine kefiller hakkında İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/811 dosyası ile asıl borçlu şirket hakkında ise bu dosya ile birleşen İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/954 Es sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığı, eldeki davanın davalı tarafın cevap dilekçesinde ve istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü işbu dosyada talep edilen alacağın kaynağı olan kredi sözleşmesi geçersiz olup yetkisiz temsil ve muvaza sebebiyle davalı şirket’i bağlamadığına yönelik iddianın İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/811 dosyasında da ileri sürüldüğü, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/811 dosyasında verilen karar gerekçesinde;” Birleşen davada davalı şirket vekili cevap dilekçesini ıslah ederek İstanbul 9. ATM’de kredi sözleşmelerinin muvazalı olduğuna ilişkin dava açtıklarını, bu dava ile İstanbul 13 ATM’de açılan davalı şirketin doğrudan doğruya iflasına ilişkin davalarının neticesinin bekletici mesele yapılmasını talep etmiş ise de; muvazaa iddiasının kredi sözleşmesinde imzası yer alan şirket temsilcileri açısından sorumluluk davası teşkil edeceği, banka açısından ise kusura dayalı tazminat davası teşkil edeceği, olumlu sonuçlanması halinde ise tahsilinin mümkün olduğu, huzurdaki kredinin ise davalı şirket tarafından kullanıldığının sabit olduğu, davalıların ise kredinin kullanılmadığı yönünde savunmasının bulunmadığı, kullanılan kredinin şirketten buharlaştırıldığının iddia edildiği, anılı hususun kredi alacağının tahsiline ilişkin itirazın iptali davasının neticesini ctkilcmeyeceği ve kredi borcunu sona erdirmeyeceğinden İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/705 esas sayılı dosyasının ve doğrudan doğruya iflas davasının neticesi mahkememiz dosyasının neticesini etkilemeyeceğinden İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/615 Esas sayılı dosyalarının neticesinin beklenmesine yönelik davalı savunmasının yerinde görülmediği, ” gerekçesiyle davalı talebinin yerinde görülmediği, bu kararın davalı şirket tarafından istinaf edilmediği, davalı kefillerinde istinaftan feragat etmeleri nedeniyle İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/811 dosyasında verilen 11/10/2019 tarihli ek karar ile; Davalılar … ve … vekilinin istinaftan feragati sebebiyle, istinaf talebinin reddine, karar verildiği ve İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/811 dosyasında verilen karar ile davalı şirketin dava dışı bankaya borçlu olduğu kesinleştiğinden davalı vekilinin sözleşmenin geçersizliğine yönelik iddiası yerinde görülmemiştir. TBK’nın 596. Maddesinde Kefil, alacaklıya ifada bulunduğu ölçüde, onun haklarına halef olur. Kefil, bu hakları asıl borç muaccel olunca kullanabilir. Hükmü düzenlenmiştir.Dosyada bulunan belge ve bilgilerden, asıl borçlu davalı ile dava dışı alacaklı banka arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davacının kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olduğu, davalının bankadan kullandığı kredi borcunun icra dosyası kapsamında alacaklı bankaya haricen 25/07/2019 tarihinde 280.000,00 TL ödeme yapıldığı, bu ödemenin banka vekili tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına dilekçe ile bildirildiği, bu ödemeye ilişkin davacı tarafından icra dosyasına 12.740,00 TL. Haricen tahsil harcınında ödendiği sabittir. Davalı da buna itiraz etmemiştir. Buna göre TBK 596/1 maddesi gereğince ödeme yapmış olan kefilin asıl borçluya rucü hakkı doğmuştur. TBK’nın 597/1 maddesinde düzenlenen “Borcu tamamen veya kısmen ödeyen kefil, durumu borçluya bildirmek zorundadır.” hükmü, yapılan ödemeyi bilmeden iyiniyetle alacaklıya ödeme yapan asıl borçlunun korunması için düzenlenmiş olup, kefilin alacaklıya yaptığı ödemeyi asıl borçluya bildirmemesinin yaptırımı maddenin 2 fıkrasında belirtilen kefilin rucü hakkının kaybedilmesine ilişkindir.Somut olayda davacı kefilin dava dışı alacaklıya yaptığı ödemeyi davalı asıl borçluya bildirmemesi nedeniyle asıl borçlunun alacaklıya mükerrer ödeme yaptığı iddia ve ispat edilmediğinden ve bu yönde bir bilgi ve belge de bulunmadığından kefilin rucü hakkının düşmesinden bahsedilemeyecektir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 19.997,06.TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin olarak yatırılan 6.000,00.TL harcın mahsubu ile bakiye 13.997,06.TL harcın istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 23/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.