Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/590 E. 2023/1032 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/590 Esas
KARAR NO: 2023/1032 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/309 Esas – 2020/605 Karar
TARİHİ: 29/09/2020
DAVA: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalının müvekkili davacı şirket hakkında Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatmış olduğunu, davacının takip alacaklısı davalıya herhangi bir borcu bulunmadığını, aksine takibe konu olan çek bedeli kadar ve daha da fazla miktarda takip alacaklısı-davalıdan muavin deftere dayalı olarak alacaklı olduğunu, davalı başka bir ilişkiye dayandığı yolunda savunma yapar ise iş bu davada takas mahsup taleplerinin olduğunu beyanla; öncelikle takibin teminatsız olarak durdurulmasına yada mahkemece takdir edilen teminat karşılığı takibin durdurulmasına, bu talepleri kabul edilmez ise, teminat karşılığı icra dosyasındaki paranın alacaklıya ödenmesinin engellenmesine ve akabinde iptaline, davacı müvekkili şirketin davalıya borcu olmadığının tespitine, Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından yapılan takibin iptaline, terditli olarak, davalı başka bir ilişkiye dayandığı yolunda savunma yapar ise, mahsup taleplerinin kabulüne, Küçükçekmece … İcra müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından yapılan takibin takas mahsup sebebi ile iptaline, bu talepleri kabul edilmez ise takas mahsup hususunda karar verilmesine, davalının %20 tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin davaya konu ve Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan takibe konu çekin yetkili ve meşru hamili olduğunu, müvekkilinin çekin vade tarihi itibariyle bankaya gitmesiyle çek ile ilgisi ve tarafı olmayan kişilerce ödeme yasağı aldığını öğrenmiş olduğunu, bunun üzerine vade tarihi gelen çek ile ilgili muhataplara icra takibi başlatmış olduğunu, müvekkili şirketin ticari işlemlerindeki ödemelerini ve alım satım işlemlerini çoğunlukla çek ile yapmakta olduğunu ve söz konusu hamili olduğu davaya konu çekin ticari alışveriş karşılığında müvekkiline verilmiş olduğunu ve faturaları mevcut olduğunu, davacı tarafın açmış olduğu davanın mesnetsiz ve başlatılan icra takibini sürüncemede bırakmaya yönelik olduğunu beyanla; davanın reddine, davacı tarafın talep ettiği takibin durdurulması talebinin takibi sürüncemede bırakmaya yönelik olması nedeniyle reddine, davacı tarafın müvekkilinden alacaklı olduğu bahsiyle haksız ve mesnetsiz mahsup talebinin reddine, davacı borçlu tarafa takip meblağının %20sinden az olmayacak şekilde tazminata, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 29/09/2020 tarih 2017/309 Esas – 2020/605 Karar sayılı kararında; “Dava, kambiyo senedine dayalı icra takibine konu çek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve terditli olarak takas-mahsup istemine ilişkindir. Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının celbi talep edilmiş, dosya mahkememize uyap sistemi üzerinden gönderilmiş olup; davalı takip alacaklısı tarafından davacı takip borçlusu ve dava dışı … Ltd. Şti. Aleyhine 45.000,00 TL asıl alacak, 2.028,75 TL geçmiş gün faizi, 135,00 TL komisyon, 4.500,00 TL çek tazminatı olmak üzere toplam 51.663,75 TL üzerinden kamsiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığı anlaşıldı. İkitelli Vergi Dairesi cevabi yazısı, Güneşli Vergi Dairesi cevabi yazısı, Başakşehir Sosyal Güvenlik Merkezi cevabi yazısı, Bağcılar Sosyal Güvenlik Merkezi cevabi yazısı ve delil niteliğindeki tüm bilgi ve belgeler dosyamız içerisine alınmıştır. Tarafların ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde 16/04/2018 günü saat 15:00’da mahkememiz duruşma salonunda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup; SMMM bilirkişi … 02/08/2018 tarihli raporunda özetle; davacı tarafın 2016 ve 2017 yılı yasal defterlerinin birbirini doğruladığını, kanunlara uygun şekilde tutulduğunu, tüm ticari defterlerin eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulduğunu, defterlerin açılış ve yevmiye defterinin kapanış onaylarının yapılmış olduğunu, 2017 yılı kapanış onaylarının bulunmadığını, tüm bunlar dikkate alındığında davacı tarafın defterlerinin sahibi lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davacı tarafça ibraz edilen yasal defterlerin HMK md. 222 uyarınca davacı lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davacı defterlerinde davalının takip ve dava tarihleri itibari ile 44.801,44 TL’si alacakıl olduğu ancak menfi tespit davasına konu olan 45.000,00 TL’lik çekin dava dışı … Ticaret adına keşide edilmiş olduğunu, davalının dava konusu çeki dava dışı … Ticaret’ten aldığının belirlendiğini, davalının inceleme gününde yerinde inceleme talep ettiğini ancak yapılan tüm mail yazışmalarına karşın evrakların hazır edilmemesi dolayısıyla yerinde inceleme kararının icra edilemediğini, menfi tespit konusu yapılan çekin davalı adına keşide edilmediği dikkate alındığında davacının iş bu çek ile ilgili borçlu olmadığına ilişkin menfi tespit talebinin reddinin gerektiğini, davacının davalıdan mal alımı yaptığına dair defterlerine kayıt yaptığı, söz konusu alımlar karşılığında davalı tarafa iş bu dava konusu çek haricinde ödemeler yaptığını, davalının iş bu ödemelerinin davacı defterlerine göre 44.801,44 TL’si fazla olduğunun belirlendiğini, tüm bu değerlendirme ve açıklamalar doğrultusunda davacı defterlerinde kayıtlı olan 44.801,44 TL’sinin davacının iş bu davada konu ettiği 51.663,75 TL’lik takibinden mahsup edilmesine ilişkin talebinin ve taraflarca talep edilmiş olan tazminatın değerlendirmesinin mahkemenin takdirinde olduğunu bildirmiştir. Davalı vekili tarafından ticari defter ve belgelerin Beylikdüzü Vergi Dairesinde olduğunun bildirildiği, mahkememizce ek ücret takdiri ile yerinde inceleme yapılmasına karar verildiği halde yerinde inceleme yapılmadığı anlaşılmakla dosyanın yeniden bilirkişiye tevdii ile davalı ticari defterlerinin mahallinde incelenerek rapor tanziminin istenmesine karar verilmiş olup; kök raporu hazırlayan bilirkişi 07/09/2019 tarihli ek raporunda özetle; davalının defterlerinin vergi müfettiş yardımcısı … tarafından iade edilmiş olduğunu, davalı şirket ortaklarıyla irtibat kurulmaya çalışılmış olduğunu, ancak irtibat kurulamamış olduğunu, bu itibarla davalının defterleri Beylikdüzü Vergi Dairesinde bulunmadığından incelemesinin yapılmadığını, tüm bu hususlar dikkate alındığında kök raporda ki görüş ve kanaatinde herhangi bir değişiklik olmadığını bildirmiştir. Dava her ne kadar menfi tespit talepli açılmış ise de, terditli alacak ve mahsup isteminin de bulunduğu, Dosyada mevcut bilirkişinin çeke yönelik inceleme yaptığı ve sadece davacı ticari defter ve kayıtlarında cari hesap sonucuna ilişkin inceleme yaparak, mevcut cari hesabın hangi faturadan kaynaklı olduğu, faturalara ilişkin davacının elinde başka belge bulunup bulunmadığı, tebliğlerinin ve sevk irsaliyelerinin bulunup bulunmadığına yönelik inceleme yapılmadığı, davacının mahsup edilmesini istediği miktar kadar alacağının bulunup bulunmadığının tespitinde, bilirkişinin hazırladığı raporun yetersiz kaldığı anlaşılmakla dosyanın yeni bir bilirkişiye tevdiine, bilirkişinin … olarak belirlenmesine, davacının davaladan alacaklı olup olmadığı, davacı alacaklı ise miktarının tespiti, mahsup halinde kalacak miktarın tespiti için ticari defter ve belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, rapor tanziminin istenmesine, davacının iddiası, ticari defter ve kayıtlar ile tüm dosya kapsamına göre tarafların Ticari Defter ve belgeleri ile dosya üzerinde 02/12/2019 günü, saat 14:30’de Mahkememiz duruşma salonunda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup; Mali Müşavir bilirkişi … 05/03/2020 tarihli raporunda özetle; davalı şirkete ciro edilerek intikal ettiği anlaşılan 45.000,00 TL’lik çekle ilgili icra takibine mukabil, cari hesap bakiyesi olarak, 44.801,44 TL’lik davacı alacağının tespit edilmiş olduğunu, dava menfi tespit talepli açılmış ise de terditli alacak ve mahsup istemi de olduğunu, anacak davalı vekilinin “davacı tarafın müvekkilinden alacaklı olduğundan bahsiyle haksız ve mesnetsiz mahsup talebinin reddine…” yolundaki ifadesinin, 44.801,44 TL’lik “davacı alacağını” kabul etmediği yönünde olduğunu, ancak bunu ispat ve teyit eder bir belge ve en önemlisi ticari defterlerini tetkike ibraz etmemiş olduğunu sonuç olarak; davacı vekilinin terditli alacak olarak ibraz ve ispat ettiği 44.801,44 TL’lik cari hesap alacağının, takas mahsup yoluyla Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından yapılan takibe mahsup edilmesinin mümkün görüldüğünü bildirmiştir. Davacı iddia ve delilleri, davalı savunma ve delilleri ile tüm dosya kapsamı tümel olarak değerlendirildiğinde, davacı tarafın talebinin kambiyo senedine dayalı icra takibine konu çek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve terditli olarak takas-mahsup istemine ilişkin olduğu, her ne kadar davacı taraf defterleri üzerinde yapılan incelemede davacı tarafın davalı taraftan alacaklı olduğu tespit edilmiş ise de, çekin bir ödeme vasıtası olması, çekin verilmesinin ödemenin yapıldığına karine teşkil etmesi, aksini iddia eden tarafın aynı mahiyette delille ispat etmesi gerektiği, çekle ödeme yapıldığına göre işin yapıldığının kabul edilmesi, aksinin aynı ölçüde delille ispat edilmesi gerektiği, ne var ki davacı tarafında bu nitelikte bir delilin dosyaya sunulmadığı, bu nedenlerle davanın reddine karar vermek gerektiği, Davalı taraf kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuş ise de, davanın kötü niyetli olarak açılmış olduğu iddiası ispat edilemediğinden kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerektiği kanaati ile aşağıda belirtildiği şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile, “Açılan davanın REDDİNE, Davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE, “karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, davalı tarafından davacı müvekkile karşı Küçükçekmece …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını; iş bu dosyaya karşı taraflarınca icra takibine konu çeke ilişkin Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/309 esas sayılı dosyası ile Menfi Tespit ve Takas Mahsup taleplerini içerir davanın ikame edildiğini, Yerel mahkemenin yapılan yargılama sonucunda, iş bu davaya konu taleplerini yasal ve hukuki gerekçe olmadan reddettiğini, Yerel mahkeme tarafından verilen 29/09/2020 tarihli kararın esas ve usul bakımından yasaya aykırı olduğunu,Yerel mahkeme dosyasının 19/03/2018 tarihli celsesinde 3 nolu ara kararda tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiğini; aynı celsenin 6 nolu ara kararında ise, taraflardan birinin defterleri sunmamasının sonuçlarının belirtildiğini ve taraf vekillerine ihtar edildiğini, Yerel mahkemece verilen tarihte davalı tarafından ticari defter ve belgelerin mahkemeye sunulmadığını, Davacıya ait ticari defterler üzerinde yapılan ilk inceleme sonucunda 02/08/2018 tarihli bilirkişi raporunun düzenlenmiş olup, bu raporda davacı müvekkilinin, davalıdan 44.801,44-TL fazla alacaklı olduğunu ve bu alacağın icra tabine konu alacaktan mahsup edilebileceğini, bu konuda taktirin yerel mahkemede olduğunun ifade edildiğini, Davalı taraf ticari defter ve belgelerinin vergi dairesinde olduğunu beyan ederek yerinde inceleme talebinde bulunduğunu; bunun üzerine yerel mahkemece ek rapor alınması yönünde ara karar oluşturulduğunu, ancak davalı tarafın yine ticari defter ve belgelerini hazır edemediğini; bunun üzerine yerel mahkemeye sunulan 07/09/2019 tarihli ek raporda, 02/08/2018 tarihli kök raporda herhangi bir değişikliğin olmadığının ifade edildiğini; bu şekilde hem kök rapor hem de ek raporda davaya konu takas mahsup taleplerinin haklılığının ispatlandığını, Yerel mahkemenin 11/11/2019 tarihli 8 nolu celsesinin 1 numaralı ara kararında dosyaya sunulan bilirkişi raporunun yetersiz olduğunun, yeniden farklı bir bilirkişiden rapor alınması noktasında tekrardan bilirkişi incelemesi yapılması konusunda ara karar oluşturduğunu, Bilirkişinin davacı müvekkile ait ticari defter ve belgeler üzerinde inceleme yaptığını, ancak davalı tarafın yine ticari defter ve belgelerini sunmadığını; bilirkişi tarafından 05/03/2020 tarihli raporun dosyaya sunulduğunu; bu rapor incelendiğinde, ilk rapor ile aynı olduğu, davacı müvekkilin davalıdan 44.801,44-TL alacaklı olduğunun ispat edildiği ve bunun ilgi icra dosyasından mahsup edilebileceğinin raporda açıkça ifade edildiğini, Yerel mahkemenin bütün bu lehe bilirkişi raporlarına rağmen’Davacı iddia ve delilleri, davalı savunma ve delilleri ile tüm dosya kapsamı tümel olarak değerlendirildiğinde, davacı tarafın talebinin kambiyo senedine dayalı icra takibine konu çek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve terditli olarak takas-mahsup istemine ilişkin olduğu, her ne kadar davacı taraf defterleri üzerinde yapılan incelemede davacı tarafın davalı taraftan alacaklı olduğu tespit edilmiş ise de, çekin bir ödeme vasıtası olması, çekin verilmesinin ödemenin yapıldığına karine teşkil etmesi, aksini iddia eden tarafın aynı mahiyette delille ispat etmesi gerektiği, çekle ödeme yapıldığına göre işin yapıldığının kabul edilmesi, aksinin aynı ölçüde delille ispat edilmesi gerektiği, ne var ki davacı tarafında bu nitelikte bir delilin dosyaya sunulmadığı, bu nedenlerle davanın reddine karar vermek gerektiği’gerekçesi ile dava ve taleplerini reddettiğini, Yerel mahkemenin red gerekçesinin taraflarınca kabul edilmesinin mümkün olmadığını; dosyada mevcut bilirkişi raporlarının davadaki haklılıklarını bir kez daha ispatladığını, Davalı tarafa ticari belgelerini sunmaktan sürekli kaçındığını; yerel mahkemenin 19/03/2018 tarihli celsenin 6 nolu ara kararında ticari defter ve belgelerin sunulmaması durumunda, diğer tarafın defter ve belgelerinin hükme esas alınacağı şeklinde ara karar oluşturduğunu; yerel mahkeme karar oluştururken bu ara kararını göz ardı ettiğini; yerel mahkeme dosyasına farklı iki bilirkişi tarafından adeta aynı rapor sunulduğunu; buna rağmen yerel mahkemenin dava ve taleplerini kabul etmemesinin hiçbir hukuki gerekçesinin olmadığını; yerel mahkemece verilen kararın gerekçesi incelendiğinde, gerekçenin yasal zeminden uzak olduğunu, öngörü veya ihtimale dayandığının açık bir şekilde ortada olduğunu; böyle bir gerekçeye dayanan kararın hukuka uygunluğundan bahsetmenin mümkün olmadığını, Bütün bu sebeplerle yerel mahkeme kararının yasaya aykırı olduğunun açıkça orta olduğunu,İleri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davalarının kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; davacı aleyhine başlatılan kambiyo takibine konu çekten ötürü davalıya borçlu olunmadığının tespiti, menfi tespit isteminin kabul edilmemesi halinde davacının davalıdan olan bakiye açık hesap alacağının, takip konusu davalı alacağı ile takas edilmesi istemlerine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresinde kanun yoluna başvurulmuştur. Dava konu takip dosyası ve dayanak çek incelendiğinde; davalının, keşidecisi davacı, lehdarı dava dışı … Ltd. Şti. olan ve ciro yolu ile devraldığı, 07/10/2016 keşide tarihli, 45.000,00-TL bedelli çeke dayalı olarak davacı ve dava dışı … Şirketi aleyhine çek bedeli ve fer’ileri ile birlikte toplam 51.663,75-TL nin tahsili amacıyla kambiyo takibi başlattığı anlaşılmıştır. Davalı takip dayanağı çeki lehdardan ciro yolu ile devralmış olup, kambiyo senetleri sebepten mücerret olduklarından, imza inkarında bulunmayan davacı, lehdar ile arasındaki temel ilişkiden doğan şahsi def’ileri davalıya karşı ileri süremeyecektir. Bu nedenle davacının doğrudan senede dayalı menfi tespit istemi dinlenemez. Ancak davacı yan, davalı şirket ile ayrı bir ticari ilişkilerinin bulunduğunu, bu ticari ilişkiye istinaden takip tarihi itibariyle davalıdan takibe konu edilen çek tutarından daha yüksek tutarda alacaklı olduğunu, icra takibine konu edilen kambiyo alacağına karşı takas mahsup haklarını kullandıklarını, bu nedenle borçlu olmadıklarını ileri sürmüştür. Takas ve mahsup iki farklı hukuki kurum olup, takas, birbirine karşı bir miktar para veya aynı cins alacağa sahip kişilerden birinin karşı tarafın kabulüne ihtiyaç duymaksızın tek taraflı beyanı ile bu alacakları az olanı tutarında sona erdiren yenilik doğurucu bir hukukî işlemdir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 139. maddesinde takasın koşulları düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre; “ İki kişi, karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise her biri alacağını borcuyla takas edebilir.Alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takas ileri sürülebilir.Zamanaşımına uğramış bir alacağın takası, ancak takas edilebileceği anda henüz zamanaşımına uğramamış olması koşuluyla ileri sürülebilir”.Hükümden anlaşılacağı üzere; takasın söz konusu olabilmesi için iki tarafın karşılıklı olarak birbirinden alacaklı olması, takasa konu edimlerin aynı cinste veya özdeş olmaları, her iki borcun muaccel (ifasının istenebilir) olması, tarafların alacak ve borçlarının geçerli ve ifa edilebilir olması gerekmektedir Taraflardan birinin alacağı muaccel olduğu hâlde, karşı tarafa olan borcu için bir vadeden yararlanıyorsa, bu alacak talep edildiğinde diğer taraf henüz muaccel olmayan kendi alacağını takas olarak ileri süremez. Yenilik doğuran bir hak olan takas, davadan önce ve dava sırasında alacak sahiplerinden her biri tarafından ileri sürüleceği gibi, bu yola gitmeksizin kişiler alacaklarını ayrıca dava konusu edebilirler. Alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takas ileri sürülebilir. Hâkim anlaşmazlığı çözerek sonucuna göre takas def’i talebini red veya kabul edecektir.Mahsup ise bir alacağı doğuran olayla ilgili olarak alacaklının elde ettiği bazı menfaatlerin ya da borçlunun katlandığı bazı külfetlerin, bu alacaktan indirilmesini ifade eder. Mahsup yenilik doğuran bir hakkın kullanılması olmayıp sadece alacağın gerçek miktarını belirlemek üzere yapılan bir işlemdir. Burada ayrı ve müstakil iki alacak bulunmamaktadır. Mahsup savunmasını, alacak miktarının indirilmesinde yararı olan herkes ileri sürebilir ve borcu sona erdiren durum olması nedeniyle hâkim tarafından re’sen nazara alınır. (bkz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2019/(22)9-267 Esas, 2021/1463 Karar sayılı, 18/11/2021 tarihli ilamı) Somut olayda; takip konusu çek bakımından davacı ile davalı arasındaki ilişki yukarıda açıklandığı üzere kambiyo ilişkisinden ibarettir. Zira bu çek davalıya ciro yolu ile geçmiş, davacı tarafından davalıya bir borcun ifası uğruna verilmemiştir. Bu nedenle davacının icra takibine karşı açtığı menfi tespit davasında, davalı ile aralarındaki ticari satış ilişkisinden doğduğunu iddia ettiği bakiye açık hesap alacağının, takibe konu kambiyo alacağından fazla olması nedeniyle borcu kalmadığına yönelik iddiası, mahsup itirazı değil, yenilik doğurucu nitelikteki takas hakkının kullanımı mahiyetindedir.İlk derece mahkemesi tarafından, davacının takasa tabi bakiye alacağı bulunup bulunmadığının tespiti için davacı ve davalı şirketlerin 2015-2017 yılları ba-bs formları celbedilmiş, davacının sunduğu 2016 yılı cari hesap dökümünde yer alan fatura ve ödeme kayıtlarının dayanaklarının ibrazı sağlanmış, taraf şirket defterleri üzerinde mali bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, davalının defter sunmaması nedeniyle davacının defterleri üzerinde iki ayrı mali bilirkişi tarafından inceleme yapılmış, her iki bilirkişi raporunda da davacının kendi defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalıdan bakiye 44.801,44-TL alacaklı olduğu göründüğü tespit edilmiştir. Öte yandan bilirkişi raporlarında dosya arasına alınan ba-bs formlarının incelenmediği, yine davacı tarafından sunulan 2016 yılına ilişkin cari hesap dökümü 2015 yılından devirle başlamasına rağmen 2015 yılı cari hesabının sunulmadığı, 2016 yılı cari hesabında yalnızca davacının davalıdan satın aldığı rulman ürüne ilişkin 02/02/2016 tarihli 30.045,75-TL tutarlı, bir örneği dosyaya mübrez satış faturasının bulunduğu, bu faturanın her iki şirket tarafından vergi dairesine beyan edildiklerinin dairemizce tespit edildiği, bunun dışındaki kayıtların tamamının karşılıklı ödeme kaydı olduğu, davalıdan gelen ve davacının yaptığı ödemelere ilişkin bir kısım dekont fotokopilerinin dosyaya sunulduğu, yine davacının davalıya verdiği 20/07/2016 tanzim tarihli bir adet çeke, davalının davacıya verdiği 19/01/2016 tarihli bir adet çeke ilişkin kayıtlar bulunduğu, bu çeklerin ödenip ödenmediklerinin mahkemece araştırılmadığı, ezcümle davacının takip tarihi itibariyle takas hakkına konu edebileceği muaccel alacağının varlığı ve miktarı hususunda yeterli araştırma yapılmadığı gibi, gerekçeli kararda da bu hususta bir değerlendirmede bulunulmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece, menfi tespit davasının konusunu teşkil eden kambiyo takibinin dayanağı çekin taraflar arasındaki ticari ilişkiye istinaden verilmediği, davalının ciro yolu ile bu çeke hamil olduğu gözden kaçırılarak, çekin bir ödeme vasıtası olduğu, çekin verilmesinin ödemenin yapıldığına karine teşkil ettiği, çekle ödeme yapıldığına göre işin yapıldığının kabul edilmesi, aksinin aynı ölçüde delille ispat edilmesi gerektiği gerekçeleri ile yanılgılı ve eksik değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi davacının takasa konu alacağının varlığı ve miktarı hususunda olumlu olumsuz bir değerlendirme yapılmaması yerinde olmamış, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde bulunmuştur. Sonuç olarak; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın kaldırma kararı doğrultusunda; davacı ile davalı arasındaki cari hesap dökümünün 2015 yılından takip tarihine dek olan kısmının, bu dökümlerde yer alan kayıtların dayanaklarının, çekle ödeme kayıtlarına konu çeklerin birer örneğinin dosyaya ibrazının sağlanması için davacıya sonuçları hatırlatılarak kesin süre verilmesi, bu çeklerin ödenip ödenmediklerinin muhatap bankalardan sorulması, akabinde davacının takip tarihi itibariyle takasa konu muaccel alacağının varlığı ve miktarının tespiti için mahkeme ve kanun yolu denetimine açık mali bilirkişi incelemesi yaptırılması, davacının yemin deliline dayandığının da gözden kaçırılmaması, elde edilecek sonuca göre davacı tarafından kullanılan takas hakkının, takibe konu alacağı sona erdirip erdirmediği veya ne tutarda erdirdiği hususunda bir değerlendirme yapılması amacıyla mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/09/2020 tarih ve 2017/309 Esas – 2020/605 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/06/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.