Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/562 E. 2023/978 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/562 Esas
KARAR NO: 2023/978 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/1177 Esas – 2020/429 Karar
TARİHİ: 09/09/2020
KARAR TARİHİ: 08/06/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin davalı/ borçlu şirkete çeşitli tarihlerde fatura karşılığı mal sattığını, fakat davalı borçlu şirketin zamanla borcunu ödememesi nedeniyle, ödenmeyen karşılığında çek ya da başkaca evrak alınmayan ve ödenmemiş bakiye borç için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, borçlu vekili aracılığıyla 26.11.2018 olarak tarih görünen dilekçeyle 03.12.2018 tarihinde borca ve faize itiraz edildiğini, müvekkili ile davalı şirketin çalışmasına yönelik olarak 3 ADET faturanın, sevk irsaliyelerinin, ambar teslim fişi ve hesap mutabakatları ile birlikte dilekçe ekinde dosyaya sunulduğunu, dosyaya sunulan hesap mutabakatlarının da davalının haksızlığını açıkça gösterdiğini beyanla, davalarının kabulü ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline haksız ve kötüniyetli borçlu aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, dava harç ve masrafları ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini arz ve talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili olan şirketin davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, davacı taraf ile müvekkili şirket arasında malzeme alım satımı hususunda anlaşma sağlandığını, malzemelerin davacı şirket tarafından müvekkili şirkete teslim edildiğini, müvekkili olan şirketçe de ödemelerin davacı şirkete yapıldığını, müvekkili şirketin davacı tarafa hiçbir şekilde borcu bulunmadığını, davacıya malzeme satımından doğmuş olan alacaklarının müvekkili şirketçe yapıldığını, kaldı ki davacı şirket tarafından müvekkili şirkete hiçbir şekilde ne bir e-mail ne de bir ihtarname gönderildiğini, temerrüde düşürülmediğini, müvekkili şirketin davacı tarafa borcu olduğu iddiasını kabul etmediklerini beyanla, davacının haksız davasının reddine, davacı tarafın asıl alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/09/2020 tarih 2018/1177 Esas – 2020/429 Karar sayılı kararında; “Dava; İİK.nun 67. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup, yapılan ilamsız icra takibine karşı davalının vaki itirazının iptali ve icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulması istemine ilişkindir. Davacı dava dilekçesinde delil olarak; İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası, ticari defterler, fatura ve sevk irsaliyeleri, hesap mutabakatı, banka kayıtları, bilirkişi incelemesi, tanık, yemin deliline dayanmıştır. Davalı cevap dilekçesinde delil olarak; Sipariş teyitleri, ticari defterler, İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası, bilirkişi incelemesi, keşif, tanık, yemin, banka kayıtları, fatura ve çek deliline dayanmıştır.Dosyaya getirtilen İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklı tarafından davalı borçlular aleyhine 27/11/2018 tarihinde 7 örnek nolu ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin 29/11/2018 tarihinde tebliğ edildiği, ayrıca fiziken gelen dosyada itiraz dilekçesi bulunmadığı görülmekle, UYAP sistemi üzerinden yapılan incelemeden davalının 03/12/2018 tarihinde borca ve fer’ilerine itiraz ettiği, itirazın ve 11/12/2018 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu görülmüştür. Mahkememizce bilirkişi olarak görevlendirilen bilirkişi … tarafından sunulan 10/09/2019 tarihli bilirkişi raporu özetle; İncelenen davacı şirkete ait 2018 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdik/beratlarının süresinde yaptırılmış olduğu, bu anlamda ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, davacı şirketin kendi ticari defter kayıtlarına nazaran, 27.11.2018 takip tarihi itibarıyla davalı yandan 60.000,00 TL alacaklı olduğu, incelenen davalı şirkete ait 2018 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdik/beratlarının süresinde yaptırılmış olduğu, bu anlamda ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, davalı şirketin kendi ticari defter kayıtlarına nazaran 27.11.2018 takip tarihi itibarıyla davacı yana 60.000,00 TL borçlu olduğu belirtilmiştir. Dosyada alınan bilirkişi raporu mahkememizce incelenip denetlenmiş, raporun toplanan delillere dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere uygun olduğu görülmüş, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu saptanarak mahkememizce de benimsenmiştir. İ.İ.K’nun 294.maddesinde “Mühlet içinde borçlu aleyhine 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur, ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî haciz kararları uygulanmaz, bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez….” hükmü düzenlenmiştir. Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/08/2019 tarih E.2019/161 sayılı kararı ile 07/08/2019 tarihinden geçerli olmak üzere 1 yıl süre ile kesin mühlet verilmesine karar verildiği görülmekle birlikte, İ.İ.K’nun anılan hükmü gereği, bu kararın mahkememiz dosyasındaki davanın görülmesine engel olmadığı sabittir. Tarafların iddiaları ile toplanan deliller ve usulüne uygun olarak alınan bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Bilirkişi incelemesi ile davacı şirketin kendi ticari defter kayıtlarına nazaran 27.11.2018 takip tarihi itibarıyla davalı yandan 60.000,00 TL alacaklı olduğu, davalı şirketin kendi ticari defter kayıtlarına nazaran 27.11.2018 takip tarihi itibarıyla davacı yana 60.000,00 TL borçlu olduğunun tespit edildiği, taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu, davalının malzemelerin teslim edildiğini kabul ettiği ve borcu ödediğini belirtmesi nedeniyle ispat yükü kendisinde olan davalının ödeme iddiasını ispatlayamadığı görülmekle, davacının davalıdan 60.000,00-TL’sı alacaklı olduğu anlaşıldığından, davanın ve davalı taraf likit ve muaccel alacağa itirazı ile takibin durmasına sebebiyet verdiğinden icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile, “Davanın KABULÜ ile, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, İstanbul … İcra Dairesi’nin … takip sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin aynen devamına, 60.000,00-TL’sı asıl alacağın %20 si olan 12.000,00-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, eksik incelemeyle malul İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması gerektiğini, Müvekkili şirketin davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, davacı taraf ile müvekkili şirket arasında malzeme alım satımı hususunda anlaşma sağlandığını, malzemelerin davacı şirket tarafından müvekkili şirkete teslim edildiğini, müvekkili şirketçe de ödemelerin davacı şirkete yapıldığını; müvekkili şirketin davacı tarafa hiçbir şekilde borcunun bulunmadığını; davacıya malzeme satımından doğmuş olan alacakları müvekkili şirketçe yapıldığını; davacı şirket tarafından müvekkili şirkete hiçbir şekilde ne bir e-mail ne de bir ihtarname gönderilmediğini, temerrüde düşürülmediğini; müvekkili şirketin davacı tarafa borcu olduğu iddiasını kabul etmelerinin mümkün olmadığını; İcra inkar tazminatına hükmedilmesinin yerleşik Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu; İlk Derece Mahkemesi’nin icra inkar tazminatına karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu; davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte davada icra inkar tazminatı talep edilebilmesinin mümkün olmadığını; icra inkar tazminatı talep edilebilmesi için alacağın likit olması borçlu tarafından kesin ve net bir şekilde belirlenebilir olması, hiçbir ihtilaf bulunmamasının gerekmekte olduğunu; konuyla alakalı olarak Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2016/6822 Esas, 2017/8367 Karar sayılı kararının konuyla alakalı kısmının aynen şu şekilde olduğunu, “Davacının icra inkar tazminatına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra-inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötü niyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur.” İlgili Yargıtay kararından da görüleceği üzere, icra inkar tazminatına hükmedilmesi hususundaki Yargıtay’ın yerleşik uygulaması alacağın hiçbir şüpheye yer bırakmadan borçlu tarafından belirlenebileğini ve alacağın likit olmasının gerektiğini; davacı tarafın hukuka aykırı icra inkar tazminatı talebinin reddi gerekirken davanın kabulüyle beraber icra inkar tazminatına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ise; ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması gerektiğini; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olmasının gerektiğini; bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemeyeceğini; likit bir alacak mevcut değilken yazılı şekilde kurulan icra inkar tazminatı hükmünün yerleşik Yargıtay içtihatlarına da aykırı olduğunu; işbu sebeplerle dosyada verilen kararın kaldırılmasının gerektiğini, İleri sürerek, yukarıda arz edilen ve dairemizce resen göz önüne alınacak nedenlerle; İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/117 E. , 2020/429 K. Sayılı dosyasında verilen usul ve yasaya aykırı kararın kaldırılmasına; yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; ticari satış ilişkisinden doğan bakiye açık hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dava konusu takip dosyası kapsamından; davacının davalı aleyhine 60.000,00-TL bakiye açık hesap alacağının tahsili amacıyla 27/11/2018 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığı, yasal sürede vaki itiraz sonucu duran takibe yapılan bu itirazın iptali amacıyla bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece taraf delilleri toplanmış, açık hesaba konu fatura, irsaliye ve çekle yapılan ödemeleri gösterir çek suretleri dosya arasına alınmış, taraf defterleri üzerinde mali bilirkişi incelemesi yaptırılmış, yapılan inceleme sonucunda taraf defterleri arasında uyumsuzluk bulunmadığı, her iki tarafın ticari defter ve kayıtlarına göre davalının davacıya takip tarihinde 60.000,00-TL borçlu olduğu tespit edilmiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, davalı yanın, takip dayanağı açık hesapta yer alan fatura muhtevası ürünleri teslim aldığını kabul ettiği, ödeme savunmasında bulunduğu, yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde, davacının çekle yapılan ödemeleri davalı borcundan mahsup ettiği, takip tarihinde hiç ödeme yapılmamış 60.000,00-TL bakiye borcun ödendiğinin davalı tarafça ispat olunamadığı, davacının temerrüt faizi talep etmemiş olması karşısında, davalının temerrüt koşullarının gerçekleşmediğine yönelik istinaf sebebinin yerinde olmadığı, hüküm altına alınan alacağın likit ve davalının itirazında haksız olması nedeniyle İİK’nun 67 maddesinde düzenlenen inkar tazminatı koşullarının oluştuğu, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da bulunmadığı anlaşılmış olup, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.098,60 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 1.024,65 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.073,95‬ TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/06/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.