Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/560 E. 2023/517 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/560 Esas
KARAR NO: 2023/517 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/712 Esas – 2020/609 Karar
TARİH: 25/11/2020
DAVA: İtirazın İptali (Simsarlık Ücreti Talebinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/03/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin davalılardan olan 70.000,00 TL + KDV toplam 82.600,00 TL tutarlı daire satışından kaynaklanan aracılık hizmet bedeli alacağının tahsili için 09.09.2019 tarihinde İstanbul … İcra Müd.’nde … Esas sayılı dosya ile takibe başlandığını, ödeme emirlerinin davalılara tebliğ edildiğini ve davalıların hem icra dairesinin yetkisine hem de icra takibine konu borcun aslına haksız bir surette itirazda bulunarak takibi durdurduğunu, sonrasında taraflarınca taraflar arasındaki ihtilafın giderilmesi maksadı ile İstanbul Arabuluculuk Bürosuna başvurulduğu ve … Büro Dosya numaralı … Arabuluculuk numaralı dosya üzerinden yapılan arabuluculuk görüşmesinin de olumsuz sonuçlandığını ve taraflarca anlaşma sağlanamadığını, bu nedenle işbu itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı talepli davayı açma zaruretinin hâsıl olduğunu, işbu davanın gerek müvekkilinin gerekse de davalıların ticari işletmesiyle ilgili bir ihtilaftan doğan bir hukuk davası olması nedeniyle 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinin 1.fıkrasında ve 5.maddesinin 1.fıkrasında yapılan düzenleme gereği görevli mahkeme olan Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığını, yine işbu davanın taraflar arasında yapılan sözleşmenin 12.maddesinde bulunan “…taraflar arasında işbu sözleşmeden veya sair hukuki ilişkilerden doğan her türlü uyuşmazlıklarda İstanbul (Çağlayan) mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkili ve görevlidir” şeklindeki yetkili yer belirlenmesine ilişkin düzenleme nedeniyle de yetkili olan İstanbul İcra Müdürlükleri ile Mahkemelerinde işlemler yapıldığını, davalılarca yapılan itirazın haksız ve yersiz olmakla işbu itirazların iptali ile takibin devamına karar verilmesi gerektiğini, davacı müvekkili ile davalılar arasında bir aracılık hizmet sözleşmesi yapıldığını, işbu sözleşmede müvekkili şirketin hizmet veren, davalıların ise hizmet alan taraf olduğunu, taraflar arasında yapılan sözleşmenin, sözleşmenin konusu başlıklı 3.maddesinin “Bu sözleşmenin konusu: …’nun sahibi olduğu projelerde yer alan satışa arz halindeki üretilmiş ve/veya üretilecek yapıların; …’nun belirttiği ve onayladığı şartlar dahilinde HİZMET VEREN tarafından Türk Vatandaşları dışında farklı ülke vatandaşlarına (yabancılara) satışlarının yapılabilmesi için ön tanıtımlarının ve pazarlamasının yapılması hizmetlerinden ibarettir” şeklinde düzenlendiğini, taraflarca yapılan sözleşmenin hizmet verene ödenecek hizmet bedeli başlıklı 7.maddesinin 2.fıkrasının ise; “Hizmet bedeli, KDV hariç peşin satış değeri (NPV) üzerinden % 5 + KDV şeklinde ve yukarıda belirtilen usulde, şartlarda ve oranda tahakkuk edecektir ve ödenecektir” şeklinde düzenlendiğini, müvekkili şirketin davalılara ait projelerden olan … + Yakuplu Sahil Projesi, …nda bulunan … no.lu dairenin …’a 1.400.000,00 TL’ye satışı hususunda aracılık ettiği ve taraflar arasında yapılan sözleşmede bulunan ifa yükümlülüklerinin tümünü yerine getirdiğini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili şirketin iştigal merkezinin davaya konu ödeme emrinde de belirtilen “… Mah. … Cad. No: … Yakuplu/Beylikdüzü/İstanbul” olup yetkili mahkemenin Bakırköy Ticaret Mahkemeleri olduğu halde davanın yetkisiz olan İstanbul Ticaret Mahkemesi nezdinde ikame edilmiş olmasına itiraz ettikleri ve yetkisizlik kararı verilmesini talep ettiklerini, davacı tarafından ikame edilen davanın haksız ve her türlü maddi ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacı tarafın dava dilekçesinde müvekkili şirketlere müşteri bulduğunu ve bir konutunu müşteriye satışına aracılık ettiği için hizmet bedeline hak kazandığını iddia ettiğini, ancak davacı tarafın bu iddiasının doğru olmadığını ve bu nedenle de taleplerinin haksız ve her türlü maddi ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu, bu nedenle de davacı tarafça müvekkili şirket aleyhine başlatılan icra takibine taraflarınca haklı olarak itiraz edildiğini, müvekkili şirketlerin kayıtlarında yaptıkları inceleme neticesinde, davacı taraf ile müvekkili şirket arasında akdedilen herhangi bir sözleşmeye rastlanmadığını, dava dilekçesinde bahsi geçen ve davacı taraf ile müvekkili şirketler arasında akdedilen herhangi bir sözleşme olmadığını, davacının bir tacir olup, davacının 22.01.2016 tarihinde 8995 sayılı T. Ticaret Sicil gazetesinde yayınlanan Ortaklar Kurulu kararından da görecekleri üzere; şirketin konu ve amacında taşınmaz mal ile ilgili komisyonculuk, emlakçılık veya taşınmaz satışı aracılık hizmeti yapma gibi bir faaliyet alanının olmadığını, bu durumun da esasen davacının haksızlığını ortaya koyduğunu, iştigal konusunda olmadığı halde davacının müvekkili şirketlere müşteri bulması veya herhangi bir konutun herhangi bir müşteriye satışına aracılık etmiş olmasının ihtimal dahilinde olmadığını, bu bakımdan davacının davasında ve iddialarında haksız ve kötü niyetli olduğunu, sonuç itibariyle davacının dava dilekçesinde bahsi geçen aracılık hizmetini gibi bir hizmeti müvekkillerine vermediğini, davacının davasına konu alacak iddiası ile ilgili olarak davacı tarafça düzenlenmiş ve müvekkiline tebliğ edilmiş herhangi bir faturasının da olmadığını, davacı tarafından ispat edilmeyen davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, belirtilen nedenlerle müvekkili şirketlerin haksız ve mesnetsiz icra takibine itiraz etmek zorunda kalmış olup, davacının başta dava yoluyla talepte bulunma imkânı varken, icra takibi yoluna başvurmasının, davacının kötü niyetini ve %20 icra inkâr tazminatı talebindeki kötü niyetini ortaya koyduğunu, bu nedenle, davacının icra inkâr tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesini talep ettiklerini, haksız ve mesnetsiz davanın reddine, %20 icra inkâr tazminatı taleplerinin reddine, kötü niyetli davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 25/11/2020 tarih 2019/712 Esas 2020/609 Karar sayılı kararında;”…..Anılı kanuni düzenleme ve içtihatlar ışığında somut olaya bakıldığında; tüm deliller kapsamında, davacının davalılara ait taşınmazın … isimli dava dışı şahısa 1.400.000-TL bedelle satımına aracılık ettiği, konut satışının davalı ticari defter kayıtları ile örtüştüğü gibi davalı şirket çalışanı tarafından düzenlendiği tespit edilen mail yazışmalarının da aracılık faaliyetini doğruladığı, bu hali ile anılı kanuni düzenlemeler gereğince davacının sözleşmenin 7. maddesine dayalı olarak ücrete hak kazandığı, tüm bu nedenlerle davacı yanın davalı taraflardan takip tarihi itibariyle 82.600-TL (asıl alacak) alacaklı olup bu tutar yönünden başlatılan icra takibine davalı takip borçlularının vaki itirazının haksız olduğu, alacağın faturaya dayalı olup likit olduğu anlaşılmakla; davanın kabulüne, davacı lehine icra inkar tazminatına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir….”gerekçesi ile, 1-Davanın KABULÜ ile, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında, takip tarihi itibari ile davacının davalılardan 82.600,00-TL alacaklı olduğunun tespiti ile bu miktara vaki itirazın iptali ile takibin, asıl alacak 82.600,00-TL takip tarihinden itibaren yıllık %19,50 oranını geçmemek üzere değişen oranlarda avans faizi uygulanmak sureti ile takibin diğer kayıt ve şartlarla aynen devamına, 2- Alacağın % 20’si oranındaki 16.520,00-TL icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkemece yeterli inceleme yapılmadan karar verildiğini, Yerel mahkeme tarafından yapılan 11/03/2020 tarihli Ön İnceleme Duruşmasında verilen ara kararın 3 no.lu maddesiyle dosyaya mübrez aracılık hizmet sözleşmesinin ve mail yazışmalarının davalılar olan vekiline tebliği ile beyanda bulunmak üzere iki hafta süre verildiğini, Covid-19 Salgını başladığını ve 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. Maddesiyle 13.03.2020 – 30.04.2020 tarihleri arasında yargı alanında hak kayıplarının önlenmesi amacıyla yargıda süreler uzatıldığını, daha sonra 2480 Karar sayılı ve 30.04.2020 tarihli Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle 01.05.2020 tarihinden başlayarak 15.06.2020 tarihine dek (15.06.2020 tarihi dâhil olmak üzere) süreler durdurulduğunu ancak durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayıldığını, müvekkili bakımından 11/03/2020 tarihinden itibaren başlamış olan ara karar gereğince iki haftalık beyanda bulunma süresi; 15/06/2020 tarihi kadar durmuş olup yukarıdaki yasal düzenleme dahilinde bu sürenin bitimine on beş günden az süre kaldığından, durma süresinin sona erdiği gün olan 15/06/2020 tarihi takip eden günden başlamak üzere on beş gün olarak ve 30/06/2020 tarihine kadar uzadığını, müvekkillerinin 28/06/202 tarihine ara karar gereğince dava konusu sözleşme ve mail yazışmalarıyla ilgili beyan dilekçesini yasal süreler içinde mahkemeye sunduğunu ancak yerel mahkemenin bunu gözetmeden ve yeterli inceleme yapmadan, müvekkillerinin itirazlarını ve savunmalarını, genişletme yasağı kapsamında değerlendirdiğini ve itibar edilmeyeceğine karar vererek müvekkilleri şirket aleyhine karar verdiğini, Müvekkilinin dosyaya süresinde cevap verdiğini, yerel mahkemenin cevap dilekçesinde yer alan itirazları ve savunmaları ile delilleri dikkate almadığını ve bunlara itibar edilmediğini, Dava mesnedi sözleşmenin imza eksikliği nedeniyle kurulmadığına, her iki tarafın tacir olduğundan eksik imzalı bu sözleşmenin yok hükmünde olduğuna ilişkin savunmaların dikkate alınmasını ve bu nedenle kararın kaldırılmasını talep ettiklerini, Davaya konu komisyon talebine esas müşterinin; müvekkilinin eski bir müşteri olduğu, aynı projeden daha önce de konut satın aldığını, memnuniyeti nedeniyle tekrar gelerek ikinci bir konut satın aldığını, davacı tarafından bulunan bir müşteri olmadığını, davacının müvekkillerine herhangi bir hizmet vermediğine ilişkin savunmaların dikkate alınmadığını, mail yazışmaları incelendiğinde müvekkili şirket yetkilisi tarafından yapılmadığı ve müvekkili şirketle ilgili olmadığının görüleceğini, Bilirkişi raporuyla da teyit edildiği üzere, davadaki komisyon talebine esas müşteri olan … isimli yabancı müşteri ile ilgili olarak müvekkilleri kayıtlarında yapılan incelemede: Bu müşterinin … reklamımızdan projeyi görüp form gönderdiği, daha sonra müşterinin müvekkiller tarafından yapılan yaptığımız roadshowa davet edildiği, böylece projeye kendisinin geldiği ve 20/04/ 2018 tarihinde müvekkillerime ait aynı projeden … Blok … no.lu dairesi satın aldığı, yani müvekkilinin eski bir müşterisi olduğunu, dava konusu daireyi ise 14/06/2019 tarihinde ve ilk satıştan 14 ay sonra satın aldığı konusunda itirazda bulunulduğunu, buna ilişkin evrak sunulduğunu, Mahkemenin, haksız olarak sözleşmenin varlığını kabul ettiğini ancak hizmetin verilip verilmediğinin itirazlara rağmen irdelenmediğini, bu müşterinin eski bir müşteri olduğunu ve bu nedenle sözleşme imzasının tamamlanmadığını, davacının, tesadüf eseri havaalınından aldığı eski müşteriyi müvekkillerine getirerek komisyon istediğini, nitekim ana sözleşmesine göre ana faaliyet alanı taşımacılık olup, satışa aracılık gibi bir faaliyet alanı olmadığını, Yerel mahkeme kararında alacağın faturaya dayandığının kabul edildiğini ancak itirazara rağmen bu faturanının müvekkiline tebliğ edilip edilmediğinin araştırılmadığını, yerel mahkemenin faturaya dayalı alacak kabulü ve %20 icra inkar tazminatı hükmünün usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerektiğini, Davacı tarafın düzenlediği faturayı tek taraflı düzenleyerek müvekkiline göndermediğini, tebliğ etmediğini, davacı tarafın yabancı uyruklu bir şahsın dil bilmemesinden istifade ederek kendisini aracı olarak tanıttığını ve yabancı müşteri üzerinden komisyon talebinde bulunduğunu, yabancı uyruklu şahsın müvekkilinin eski bir müşterisi çıkmasıyla durumun ortaya çıktığını, davacının kötü niyetli olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalandığı iddia edilen simsarlık sözleşmesinden kaynaklı aracılık hizmet bedelinin tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dosya arasında sureti bulunan ”ARACILIK HİZMET SÖZLEŞMESİ ” başlıklı sözleşme incelendiğinde; Sözleşmenin 1. Maddesinde; davacı şirketin hizmet veren, davalı şirketlerin ise hizmet alanlar olarak belirtilmiştir. Sözleşmenin konusu başlıklı 3. Maddesinde; ”Bu sözleşmenin konusu: KELEŞOĞLU’nun sahibi olduğu projelerde yer alan satışa arz halindeki üretilmiş ve/veya üretilecek yapıların; …’nun belirtiği ve onayladığı şartlar dahilinde HİZMET VEREN tarafından Türk Vatandaşları dışında farklı ülke vatandaşlarına (yabancılara ) satışlarının yapılabilmesi için ön tanıtımlarının ve pazarlamasının yapılması hizmetlerinden ibarettir,” hükmü düzenlenmiştir. Sözleşmenin hizmet verene ödenecek hizmet bedeli başlıklı 7. Maddesinin 2. Fıkrasında ise; ”Hizmet bedeli, KDV hariç peşin satış değeri (NPV) üzerinden %5+KDV şeklinde ve yukarıda belirtilen usulde, şartlarda ve oranda tahakkuk edecektir ve ödenecektir,” hükmü düzenlenmiştir. Sözleşmenin Yürürlüğe Giriş başlıklı 15 maddesinde;” İş bu sözleşme taraflarca …./…/2019 tarihinde imzalanarak, imza tarihinde yürürlüğe girmiş olup aslı … uhdesinde muhafaza edilecektir,” hükmünün düzenlendiği ve sözleşme altının hizmet veren olarak davacı tarafından, hizmet alanlar olarak ise davalılar tarafından imzalandığı anlaşılmıştır. Davacı tarafça, davacı ile davalılar arasında bir aracılık hizmet sözleşmesi yapıldığını, işbu sözleşmede davacı şirketin hizmet veren, davalıların ise hizmet alan taraf olduğunu, taraflar arasında yapılan sözleşme kapsamında davacı şirketin davalılara ait projelerden olan … + Yakuplu Sahil Projesi, …nda bulunan … no.lu dairenin …’a 1.400.000,00 TL’ye satışı hususunda aracılık ettiği ve taraflar arasında yapılan sözleşmede bulunan ifa yükümlülüklerinin tümünü yerine getirdiğini, davalı tarafın sözleşmenin 7 maddesi kapsamında kararlaştırılan hizmet bedelini ödememesi üzerine icra takibi başlatıldığını, itiraz edilmesi üzerine eldeki davanın açıldığını ileri sürülerek davanın kabulüne karar verilmesi talep edilmiştir.Davalı tarafça, davalı şirketlerin kayıtlarında yapılan inceleme neticesinde, davacı taraf ile davalı şirketler arasında akdedilen herhangi bir sözleşmeye rastlanmadığını, dava dilekçesinde bahsi geçen ve davacı taraf ile davalı şirketler arasında akdedilen herhangi bir sözleşmenin olmadığını, davacının davasına konu alacak iddiası ile ilgili olarak davacı tarafça düzenlenmiş ve davalı şirketlere tebliği edilmiş herhangi bir faturanında bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir. Mahkemece 27/12/2019 tarihinde yapılan tensip zaptının 4 nolu ara kararı doğrultusunda davalılara dava dilekçesi ve tensip zaptının tebliğe çıkartıldığı, davacı delillerinin dava dilekçesi ile birlikte davalılara tebliğe çıkartılmadığının anlaşıldığı, davalılar vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde davalı şirketlerin kayıtlarında yapılan inceleme neticesinde, davacı taraf ile davalı şirketler arasında akdedilen herhangi bir sözleşmeye rastlanmadığını, dava dilekçesinde bahsi geçen ve davacı taraf ile davalı şirketler arasında akdedilen herhangi bir sözleşmenin olmadığını ileri sürdüğü, mahkemece 11/03/2020 tarihinde yapılan ön inceleme duruşmasının 3 nolu ara kararı ile, dosyada mübrez aracılık hizmet sözleşmesinin ve mail yazışmalarının davalılar vekiline tebliği ile beyanda bulunmak üzere iki haftalık süre verilmesine karar verildiği, ara karar doğrultusunda davalılar vekiline dava dilekçesi ekinde bulunan aracılık hizmet sözleşmesi ve mail yazışmalarının tebliğe çıkartıldığı ve davalılar vekiline 12/03/2020 tarihinde tebliğ edildiği, 2 haftalık sürenin 13/03/2020 tarihinde başladığı anlaşılmıştır. 25/03/2020 tarih 7226 sayılı Kanunun Geçici 1/1-a m. uyarınca süreler 13/03/2020 tarihinden 30/04/2020 tarihine kadar durdurulmuştur. Ayrıca 29/04/2020 tarih 2480 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile 7226 sayılı Yasa ile durdurulan hak düşürücü sürelerin 15/06/2020 tarihine kadar uzatılmış sayılmasına karar verilmiştir. Bu durumda davalılar vekiline verilmiş olan 2 haftalık sürenin 14/06/2020 tarihine kadar durduğu ve sürenin 15/06/2020 tarihinde yeniden işlemeye başladığı, bu durumda 2 haftalık sürenin 28/06/2020 tarihinde sona erdiği, son günün pazar gününe rastlaması nedeniyle sürenin 29/06/2020 tarihinde sona erdiği, davalılar vekili tarafından ara karar uyarınca verilen beyan dikçesinin uyap sisteminden 28/06/2020 tarihinde saat 21:38:57′ de gönderildiği ve beyan dilekçesinin 2 haftalık süre içerisinde verildiğinin anlaşıldığı, bu durumda mahkemece davalılar vekilinin beyan dilekçesindeki itirazlarının değerlendirilmesi gerekirken 2 haftalık süre içerisinde beyanda bulunulmadığı, süresinde ileri sürülmeyen imza inkarının savunmanın genişletilmesi mahiyetinde olduğu gerekçesiyle reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir.Bu durumda mahkemece, davalılar vekilinin uyap sisteminden 28/06/2020 tarihinde saat 21:38:57′ de gönderdiği beyan dilekçesinin ve ekindeki belgelerin uyap sisteminden çıkartılıp dosya arasına konulmak suretiyle incelenip beyan dilekçesindeki itirazların yerinde olup olmadığının değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken beyan dilekçesindeki itirazlar değerlendirilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde olmayıp bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmüştür.HMK.nun (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalıların istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/11/2020 tarih ve 2019/712 Esas – 2020/609 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davalılara iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/03/2023 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.