Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/553 E. 2021/681 K. 05.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/553 Esas
KARAR NO: 2021/681 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/02/2021
NUMARASI: 2020/395 Esas 2021/101 Karar
DAVANIN KONUSU: Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
KARAR TARİHİ: 05/05/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Müvekkili hakkında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı 2014/47593 Sor. No ile yürütülen “FETÖ/PDY Terör Örgütü Yöneticiliği” isnadıyla başlatılan soruşturma başlatıldığını, soruşturmada savcılık makamı kuvvetli suç şüphesini karşılar deliller olduğu gerekçesiyle CMK md:133 kapsamında sulh ceza hakimliklerinden müvekkilinin şirketlerine ve şahsi malvarlıklarına kayyım atanması talebinde bulunulduğunu, talep sonrası İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hakimliği 27.07.2016 tarih 2016/3302 D.İş.ile CMK md:133 kapsamında müvekkilinin malvarlıklarına ve hissedar olduğu …A.Ş.’ne (Ticaret Sicil No:…) ve … San Tic A.Ş.’ne (…) kayyım atanmasına kararı verildiğini, kayyım olarak atanan TMSF Fon Kurulu 31.05.2019 tarih ve 2019/312 sayılı karar ile “… Yapı ve … Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” adı altında ticari ve iktisadi bütünlük kararı alındığını, TMSF Fon Kurulu müvekkilinin şahsi malvarlıkları yönüyle de “… Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” adı altında ticari ve iktisadi bütünlük kararı alındığını, 5271 sayılı Kanun’un 133. maddesinin (3) numaralı fıkrasında, ilgililerin atanan kayyımın işlemlerine karşı görevli mahkemeye 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre başvurabilecekleri belirtildiğini, yasa maddesi gereği ilgililerin şirketlerin yönetimi ile ilgili olarak kayyımın işlemlerine karşı her zaman dava açabilme hakkı bulunduğunu, Sulh Ceza Hakimliklerince atanan kayyımın gerek şahsına gerek işlemlerine karşı şikayet ve itirazların sonuçlandırılması bakımından Türk Ticaret Kanunu esas alındığında görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olacağından huzurdaki davanın açıldığını, Ticari İktisadi Bütünlük kararı ve sonrası satış işlemleri 4389 sayılı Bankalar Kanununun 15 inci maddesinin 7 numaralı fıkrasının (a) bendi hükümleri çerçevesinde çıkartılan “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Tarafından Ticari ve İktisadi Bütünlük Oluşturan Mahcuzların Satışına İlişkin Yönetmelik” hükümlerine göre yapıldığını, Kurul, teklifi uygun gördüğü takdirde bu mal, hak ve/veya varlıklardan ticari ve iktisadi bütünlük oluşturulmasına ve bu Yönetmelik kapsamında satışına karar vererek satışta uygulanacak ihale usullerini belirler..” hükmü dayanak yapılarak Komisyonun TMSF Kuruluna “… Alçı Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” ve “… Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” adı altında tüm malvarlığının ticari ve iktisadi bütünlük oluşturacak şekilde satılmasının teklif gerekçesinin mahkemece istenmesini ve gerekçenin denetimi yönünden usul ve yasaya uygunluğunun mahkemece bilirkişi marifetiyle incelenip araştırılmasını talep ettiklerini, kurul komisyonun teklifini kabul ederek “… ve … Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” ve “… Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” oluşturulduğunu ileri sürerek …’nun hissedar olduğu …. A.Ş. (Ticaret Sicil No: …) ve …San Tic A.Ş. (…) hakkında İstanbul Anadolu 5.Sulh Ceza Hakimliği 27.07.2016 tarih 2016/3302 D.İş.ile CMK md:133 kapsamında kayyım atanması kararı verildiği tarihten dava tarihine kadar tüm kayyım işlemlerinin gerekçe ve kararlarla birlikte TMSF’ndan istenmesine, …’nun şahsi malvarlıkları yönünden “… Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” isimli ticari ve iktisadi bütünlük kararının istenmesine, “… Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” ve “… Ticari ve İktisadi Bütünlüğü”yönünden; Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun ilişkili olduğu Bakan tarafından kayyım atanan … A.Ş. (Ticaret Sicil No:…) ve …San. Tic. A.Ş. (…) hakkında mali durumu, ortaklık yapısı, piyasa koşulları veya diğer sorunları nedeniyle mevcut halin sürdürülebilir olmadığına dair tespiti ile ilgili tüm bilgi ve belgelerin istenmesine, TMSF bünyesindeki Komisyonun TMSF Kuruluna “… Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” adı altında tüm malvarlığının ticari ve iktisadi bütünlük oluşturacak şekilde satılmasının teklif gerekçesi ile ilgili tüm bilgi ve belgelerin istenmesine, TMSF bünyesindeki Komisyonun TMSF Kuruluna “… Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” adı altında tüm malvarlığının ticari ve iktisadi bütünlük oluşturacak şekilde satılmasının teklif gerekçesi ile ilgili tüm bilgi ve belgelerin istenmesine, kurulun ilgi yönetmelik kapsamında bütünlüğün satışına karar verip vermediği verdiyse satışta uygulanacak ihale usullerinin belirlenip belirlenmediğinin sorulmasını varsa satış kararı ve belirlenen ihale usullerinin istenmesine, “… Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” ve “… ve İktisadi Bütünlüğü” hakkında başkaca bir kayyım işlemi yapılmışsa gerekçe ve kararlarla birlikte istenmesine, kayyım işlemlerinin gerekçe ve kararlarla birlik gelmesi sonrası iş bu işlemlerin usul ve yasaya uygunluğunun konusunda uzman bilirkişilere incelettirilmesine, kayyım işlemlerine dayanak tüm masak ve bilirkişi raporlarının istenmesine, dava tarihinden sonra yapılacak tüm kayyım işlemlerinin mahkemeye bildirilmesine, kayyım işlemlerinin usul ve yasaya aykırılığı bilirkişi raporlarıyla sabit olması halinde şikayet ve itirazlarımız gereği işlemlerin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davacı …’nun … A.Ş.’de % 26, … San.ve Tic.A.Ş. De ise % 100 oranında hissedar olduğunu, … A.Ş. İle … Sanayi ve Tic. A.Ş. Tarafından …A.Ş. ile … A.Ş. ile … Sanayi ve Tic. A.Ş.nin varlıklarının 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu hükümlerine istinaden ticari ve iktisadi bütünlük kapsamına alınmasının talep edilmesi üzerine Fon Başkanlık makamının 15.05.2017 tarih ve 358 sayılı Olur’u ile … A.Ş. İle … Sanayi Tic. A.Ş. tarafından bildirilmiş olan varlıkların ticari iktisadi bütünlük kapsamına alınmasına uygunluk verildiğini, müvekkili kurumu tarafından gerek … A.Ş. İle … Sanayi Ve Tic. ÜA.Ş. açısından gerekse … şahsi mal varlığı açısından tesis edilen işlemlerin ilgili mevzuat gereğince TMSF ya hem hak hem de görev olarak yüklenen ticari ve iktisadi bütünlük kararının alınmasından ibaret olduğunu yapılan işlemlerin tamamı usule ve mevzuata uygun olduğunu belirtilerek davanın görev yönünden reddine, davanın dava şartı nedeniyle usulden reddine, davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 03/02/2021 tarih ve 2020/395 Esas – 2021/101 Karar sayılı kararında;”….Mahkememizde açılan işbu davada, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/47593 soruşturma no ile yapılan FETÖ/FDY Terör Örgütü Yöneticiliği isnadı ile davacı aleyhine başlatılan soruşturma sırasında İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza MAhkemesinin 2016/3302 D.iş sayılı 27.07.2016 günlü kararı ile … A.Ş. Ve …Sanayi Ticaret ve A.Ş.ye ve İstanbul Anadolu 8. Sulh Ceza Mahkemesinin 12.01.2017 gün ve 2017/236 D.iş sayılı kararı ile …’nun tüm mal varlıklarını CMK 128.maddesi gereğince tedbir konulmak suretiyle bu mal varlığı değerlerine 674 sayılı KHK’nın 13/2.maddesi ve CMK’nın 133.maddesi gereğince kayyım tayin edildiği, aynı 674.sayılı KHK’nın 13.maddesi gereğince davalı Tasurruf Mevduatını Sigorta Fonunun yasal kayyım olarak belirlendiği, fon kurulunun ve Başbakan Yardımcılığının muhtelif kararları ile alınan mal varlığı değerlerine kayyım temsilcilikleri atandığı, davacı … tarafından bu nedenle davalı TMSF aleyhine; davacının aleyhine kayyumluk işlemlerinin denetlenerek hukuka aykırılığının tespit ve dava konusu şirkete CMK 133/3 kapsamında atanan kayyımların hangi işlem ve aldığı kararların usul ve yasaya aykırı olduğunun tespiti, alınan kararların hukuka aykırı olduğunun tespit edilmesi halinde, işlemlerin alınış şekli ve sonuçları itibari ile iptal koşullarının oluşup-oluşmadığının belirlenmesi ve özellikle davacı …’nun şahsi mal varlığı, “yönünden ticari ve iktisadi bütünlük kararı”, yine davacı …’nun … Yapı ve … Alçı yönünden, “ticari ve iktisadi bütünlük” kararları alındığını, TMSF’nin aldığı bu kararların davacı ve ilgili şirketler yönünden ortaklık yapısı ve piyasa koşullarına göre sürdürülebilir olmadığının tespitini, ilgili yönetmelikler kapsamında iktisadi bütünlüğün satışına karar verilip verilmediği, verilmiş ise ihale usulünün belirlenip belirlenmediğinin, iktisadi bütünlük kararlarının ve kayyım işlemlerinin gerekçe ve kararlarla birlikte celp edilerek usul ve yasaya uygunluğu konusunda bilirkişi incelemesi yapılmasına, kayyım işlemlerinin usul ve yasaya aykırılığının bilirkişi raporu ile tespit ve sabit olması halinde şikayet ve itirazları gereği işlemlerin iptaline karar verilmesi talep ve dava olunmuştur.Davacı ve ortağı olduğu şirketlere kayyım atandıktan sonra davacının üyesi olduğu iddia edilen FETÖ/PDY terör örgütü aleyhine hazırlık soruşturması sonrasında İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesinin 2020/32 esas sayılı dosyasında; Ceza yargılamasının devam ettiği dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden anlaşılmıştır. Mahkememiz tarafından, somut olarak herhangi bir kayyımlık işlemi değil genel olarak tüm kayyımlık işlemleri ve iktisadi bütünlük kararlarına hukuka aykırılığın tespit ve iptali talep edilmektedir. Taraflarca dosyaya sunulan belge ve bilgilerin değerlendirilmesinde; İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/47593 soruşturma nolu dosyasında Cumhuriyet Savcısının istemi ile yukarıda incelenen sulh ceza kararları ile 5271 CMK133/3 maddesi gereğince, ilgililerin CMK gereğince atanan kayyım işlemlerine karşı görevli mahkemede 4721 sayılı TMK ve 6762 sayılı TTK hükümlerine göre yargı yoluna başvurabileceği düzenlendiği, bu düzenlemede görevli mahkemenin ticaret veya hukuk mahkemeleri olduğu konusunda bir ibareye yer verilmediği, sadece incelemenin hangi yasal düzenlemelere göre yapılacağı belirtildiği anlaşılmakta olup, sulh ceza mahkemesi tarafından atanan kayyımların şahsına ve işlemlerine karşı şikayet ve itirazların, kararı veren mahkemenin niteliği itibari ile hazırlık soruşturmasında ilgili sulh ceza mahkemesi veya takip eden sulh ceza mahkemesine dava açıldıktan sonra ise ilgili yargılamanın esası hakkında yargılamaya devam eden ceza mahkemesine itiraz edilmesi gerektiği mahkememizce benimsenmiştir. Bu nedenle sulh ceza mahkemesi tarafından atanan kayyım ve kayyım işlemlerine karşı itiraz mercinin; TMSF kayyım olarak atanana kadar yapılan işlemler CMK.nun 133/3 hazırlık soruşturma aşamasında kararı veren Sulh Ceza Mahkemesi veya bu mahkemenin kararına karşı ilgili sulh Ceza Mahkemesine, Soruşturmanın esası hakkında dava açıldıktan sonra yargılamanın devam ettiği mahkemeye yasa da belirtilen hukuk kuralları gözetilerek itiraz edilebileceği anlaşılmakla; bu işlemlere karşı açılan dava yönünden mahkememizin görevli olmadığı, görevli merci ilgili sulh ceza ve yargılamayı yapan mahkeme olduğu benimsenmiş ve somut tazmin talebini içermeyen bu talepler yönünden, dava dilekçesinin görev yönünden reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. Mahkememizde açılan işbu davada özellikle iktisadi bütünlük kararları TMSF fon kurulu tarafından 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 112. Maddesi uyarınca fon kuruluna ait olup, TMSF’nın en yetkili karar organı olan işbu kurulunun, davacı yönünden 11.04.2019 gün ve 2019/230 nolu kararı ile ticari ve iktisadi bütünlük kararı oluşturuş olup, kararın tebliğinden itibaren 60 günlük süre içerisinde idari yargıda dava açma yolu açık olup, davacı yanın İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 2020/485 Esas sayılı dosyada dava açtığı ve yargılamanın devam ettiği anlaşılmaktadır. Davacı yönünden Sulh Ceza Mahkemesince verilen karar doğrultusunda atanan kayyımların görevi Başbakanlık tarafından onaylanan 10.11.2016 gün ve 6758 sayılı 19. Maddesi kapsamında çıkartılan yetki devir yönergesinin 5/c maddesi gereğince ve 10.11.2016 gün ve 6758 sayılı olağanüstü hal kapsamında bazı düzenlemeler yapılması hakkındaki KHK’nın değiştirilerek kabul edilmesine dair kanunun 19. Maddesi gereğince kayyımlık görevleri TMSF’ye devredilen veya TMSF’nun kayyım olarak atandığı şirketlerde, mali durumun ortaklık yapısı, piyasa koşulları veya diğer sorunlar nedeniyle mevcut halin sürdürülebilir olmadığının tespit edilmesi durumunda şirketin yahut varlıkların veya mal varlığı değerinin satılmasına veya feshi ve tasfiyesine karar verilmesi fon kuruluna verilmiş olup, 678 sayılı KHK’nın 33/5.maddesinde değişik 5411 Bankacılık Kanunun 134.maddesi gereğince fon alacaklarının tahsili, takibi, yetkisi fon kuruluna verilmiş olup, fona devredilen şirketlerin mal varlıkları haczedilemez, 3.şahıslara devir edilemez, satışı talep edilemez, maliklerin iflasına karar verilemez ve tahkikatlar hakkında zaman aşımı ve hak düşürücü sürenin işlemeyeceğine ilişkin düzenlemeler yapılmış olup 6758 sayılı kanunun 19. Maddesinde şirket yöneticilerinin hak ve yükümlülükleri düzenlenmiş olup, 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 112. Maddesi gereğince fon kurulu tarafından alınacak kararların yargı denetimini aynı yasanın 511. Maddesi gereğince, kurumun idari niteliği gereğince, TMSF’nin verdiği kararlarının denetim yerinin idari yargı olduğu yargı kararları ile açıkça belirlenmiş olup, İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 10. Hukuk Dairesinin 2018/9387-2018/914 sayılı ve İzmir Bölge İdare Mahkemesinin 6. İdare Dava Dairesinin 2019/1913 ve 2019/1606 sayılı kararlarında, fon kurulu kararları, “idare hukuku kuralları içerisinde kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlık niteliğinde olup, davaların çözümünün idari yargı alanına girdiği” belirtilmiş olması sebebiyle Mahkememiz tarafından TMSF işlemlerine yönelik talepleri idari yargı görev alanına girdiği Mahkememizce benimsenmiştir. Bu nedenle; TMSF’nin kayyım olarak atandıktan sonra aldığı ticari ve iktisadi bütün ve bu karar gereğince davacının şahsi mal varlığının satılmasına ilişkin idari yargıda dava açılabileceği tespit edilmekle mahkememizde açılan işbu davanın 6100 sayılı HMK’nın 114 ve 115/2 maddesi gereğince yargı yolu ve görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır, aşağıdaki gibi hüküm tesis etmek gerekmiştir.,…”gerekçesi ile, 1-Davacı yanın davasının esas itibarı ile sulh Ceza Mahkemesi tarafından atanan kayyımının yaptığı işlemler ile daha sonra kayyımlık görevinin davalı idareye geçtikten sonra davacının hissedarı olduğu … A.Ş. ile … A.Ş. Ve … ticari ve iktisadi bütünlüğü kararı alınarak TMSF’ nin kuruluş ve faaliyetlerine ilişkin yönetmelik kapsamında satışına uygulanacak ihale usulüne ilişkin alınan kararlara ilişkin itirazlar olduğu; davalı kayyımın almış olduğu karar ve işlemlere yasadan ve yönetmeliklerden kaynaklanan aldığı kararlar ve faaliyete yönelik itirazların değerlendirme mercinin; a)TMSF kayyım olarak atanana kadar yapılan işlemler CMK.nun 133/3 hazırlık soruşturma aşamasında kararı veren Sulh Ceza Mahkemesi veya bu mahkemenin kararına karşı ilgili sulh Ceza Mahkemesine, Soruşturmanın esası hakkında dava açıldıktan sonra yargılamanın devam ettiği mahkemeye yasa da belirtilen hukuk kuralları gözetilerek itiraz edilebileceği anlaşılmakla; bu işlemlere karşı açılan dava yönünden mahkememizin GÖREVLİ OLMADIĞI, b)TMSF’nin kayyım olarak atandıktan sonra aldığı ticari ve iktisadi bütün ve bu karar gereğince davacının şahsi mal varlığının satılmasına ilişkin idari yargıda dava açılabileceği tespit edilmekle mahkememizde açılan işbu davanın 6100 sayılı HMK’nın 114 ve 115/2 maddesi gereğince yargı yolu ve görev yönünden REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi açılan “CMK md:133/3 kapsamında kayyım işlemlerinin denetimine” dair davayı görev yönünden ret ettiğini, işbu ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davanın konusu kayyım kararının yada kayyım işlemlerinin kaldırılması olmadığı gibi kayyım kararlarının iptali davası da olmadığını, dava 5271 sayılı CMK md:133/3 kapsamında kayyım işlemlerinin denetimi davası olduğunu, İş bu açıklama dosyada mübrez dava dilekçesinde ve cevaba cevap dilekçesinde defaten açıklanmalarına rağmen öncelikle yerel mahkeme gerekçeli kararındaki “….Mahkememiz tarafından, somut olarak herhangi bir kayyımlık işlemi değil genel olarak tüm kayyımlık işlemleri ve iktisadi bütünlük kararlarına hukuka aykırılığın tespit ve iptali talep edilmektedir….” şeklindeki tespiti hatalı olduğunu, kendilerinin de yerel mahkemeden cevaba cevap dilekçesinde açıkça belirttikleri üzere kayyımlık işlemleri ve iktisadi bütünlük kararlarına hukuka aykırılığın tespit ve iptali değil kayyım işlemlerinin denetimi talep edildiğini, Yerel mahkeme kayyım işlemlerinin denetimi davasına bakmakla görevli mahkemenin ;a-) Davalı TMSF kayyım atanmasına kadar soruşturma aşamasında kayyım atama kararı veren sulh ceza hakimliği kovuşturma aşamasında yargılama yapan ağır ceza mahkemesi olduğunu,b-) Davalı TMSF kayyım atanmasından sonra kayyım işlemlerinin denetiminin idare mahkemelerinin olduğunu belirterek yanlış niteleme ve gerekçeyle davayı yargı yolu ve görev yönünden ret ettiğini, 5271 sayılı Kanun’un 133. maddesinin (3) numaralı fıkrası ” İlgililer, atanan kayyımın işlemlerine karşı, görevli mahkemeye 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre başvurabilirler.” şeklinde olup CMK md:133/3 gereği görevli mahkeme Türk Medeni Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceğinin açık olduğunu, Kayyım kararının kaldırılması veya kayyım işlemlerinin kaldırılması talebinde görevli hakimlik sulh ceza hakimliği, kayyım işlemlerinin iptali davasında görevli mahkemeler idare mahkemeleri olup 5271 sayılı CMK md:133/3 kapsamında kayyım işlemlerinin denetimi davalarında görevli mahkeme şahsi malvarlıklarına kayyım atanması halinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu madde 396-494 arası vesayet hükümleri uygulanacağından sulh hukuk mahkemesi denetim mahkemesi olarak da asliye hukuk mahkemeleri, şirketlere kayyım atanması halinde 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu esas alınarak Asliye Ticaret Mahkemeleri görevli mahkemeler olduğunu, İş bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin TMSF kayyım atanmasına kadar ve atandıktan sonra kendisi haricinde yargı yolunu göstermesi ve farklı mahkemeleri görevli olarak gerekçelendirmesi hatalı olduğunu, Dava 5271 sayılı CMK md:133/3 kapsamında kayyım işlemlerinin denetimi davası olup müvekkilinin şirketlerine atanan kayyımların işlemlerinin denetimi olduğundan görevli mahkeme 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, Yerel mahkeme davalı TMSF kayyım atanmasına kadar soruşturma aşamasında kayyım atama kararı veren sulh ceza hakimliği kovuşturma aşamasında yargılama yapan ağır ceza mahkemesi olduğunu belirttiğini, Soruşturma aşaması yönüyle ; Sulh Ceza Hakimliğinin görevleri kanunda sınırlı olarak yazılmış olup kayyım işlemlerinin denetimi şeklinde bir görev Sulh Ceza Hakimliğine verilmediğini, Hakimlikler kanunda belirtilen ve acele işler için kurulduğundan mahiyeti itibariyle seri yargılama usulune tabi savcılık makanın taleplerini karara bağladığından kayyım işlemlerinin denetimi için gerekli olan yazılı yargılama usulune göre yargılama yapabilecek görev ve yetkisi olmadığını, Sulh ceza hakimlikleri, kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, ceza muhakamesinde soruşturma aşamasında hâkim tarafından verilmesi gerekli olan kararları almak, işleri yapmak ve bunlara karşı yapılan itirazları incelemekle görevli olduğunu, (5235 Sayılı Kanun m.10) Kovuşturma aşaması yönüyle ; Ağır Ceza Mahkemesi yargılama yaparken aynı zamanda kayyım işlemlerinin denetimi yapılabileceğine dair yerel mahkemece yapılan yorum usul ekonomisi yönüyle uygulanabilir olmadığı gibi mevzuatta da yeri olmadığını, 7072 sayılı kanun madde 79 “…“ (3) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen şirketler hariç olmak üzere; birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki şirketler, soruşturma ve kovuşturma sonuna kadar, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun gözetiminde, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun ilişkili olduğu Bakanın atadığı yöneticiler tarafından ticari teamüllere uygun olarak ve basiretli tüccar gibi yönetilir….” şeklinde olduğunu, 17.01.2017 tarih ve 29951 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “10/11/2016 Tarihli Ve 6758 Sayılı Kanunun 19 Uncu Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar ” TEBLİĞ madde 5/1 ve 6:
“Şirket yöneticilerinin hak, yükümlülük ve yetkileri MADDE 5 – (1) Şirket yöneticileri, bu Usul ve Esaslarda belirlenmeyen hususlarda, ilgili mevzuatta yönetim organı için düzenlenen hak ve yükümlülüklere tabi olup, bunlara ait yetkilere sahiptirler. Şirketin yönetilmesi MADDE 6 – (1) Şirket, hak ve menfaatleri gözetilerek ticari teamüllere uygun bir şekilde basiretli bir tacir gibi yönetilir. Şirketin iktisadi faaliyetlerini sürdürmesi, üretim ve istihdama katkı sağlaması esastır.” şeklinde olduğunu, Dava konusu müvekkilinin hissedar olduğu … Alçı maden Üretim A.Ş.’ne (Ticaret Sicil No:…) ve … San Tic A.Ş.’ne (…) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun gözetiminde, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun ilişkili olduğu Bakanın atadığı yöneticilerin kayyım atandıkları ilgi şirketleri ticari teamüllere uygun olarak ve basiretli tüccar gibi yönetme sorumlulukları olan kayyımların işlemlerinin denetiminden ibaret olduğunu, İstanbul Anadolu 5.Sulh Ceza Hakimliği 27.07.2016 tarih 2016/3302 D.İş.ile CMK md:133 kapsamında müvekkilinin hissedar olduğu … Alçı maden Üretim A.Ş.’ne (Ticaret Sicil No:…) ve … Yapı San Tic A.Ş.’ne (…) kayyım atanmasına kararı verilmiş olup kayyım atanma tarihinden iş bu dava açılıncaya kadar geçen 27.07.2016 -02.03.2020 tarihleri arasında yaklaşık 3 yıl 7 aylık sürede şirketlerinin ticari teamüllere uygun olarak ve basiretli tüccar gibi yönetip yönetilmediği ve kayyımların işlemlerinden bilgi sahibi olmadığını, Yönetim Organı Yerine veya Yönetim Organının Yetkileri ile Birlikte Ortaklık Paylarını veya Menkul Kıymetleri İdare Etmek İçin Atanan Kayyımın Görev ve Yetkileri; -Yönetim görev ve yetkisi, -Temsil görev ve yetkisi, -Şirket defterlerinin tutulması, -Genel kurul toplantıları ile ilgili görevleri, -Genel kurul kararlarının yürütülmesi, -Ortaklığın hesaplarının düzenlenmesi, -Malvarlığının azalması halinde görevleri, -Sermayenin artırılması ve azaltılması yolunda görevleri, -Ortaklığın sona ermesi ve tasfiyesi halinde görevleri, -Tescil ve ilan görevi, -Tahvillerle ilgili görevleri, -Ortaklık payları veya menkul kıymetleri idare ile ilgili görevleri olduğunu, 10/11/2016 Tarihli Ve 6758 Sayılı Kanunun 19 Uncu Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar ” TEBLİĞ madde 5/1 ” Şirket yöneticileri, bu Usul ve Esaslarda belirlenmeyen hususlarda, ilgili mevzuatta yönetim organı için düzenlenen hak ve yükümlülüklere tabi olup bunlara ait yetkilere sahiptirler.” şeklinde olup ilgi mevzuatlardaki atıfların TMK madde 396-494 arası vesayet hükümleri ve TMK Anonim şirketlere dair düzenlemeler olduğunun açık olduğunu, İş bu nedenle yerel mahkemenin konusunda uzman bilirkişiler marifetiyle müvekkilinin hissedar olduğu kayyım atanan şirketlerinin kayyım atanma tarihinden itibaren ticari teamüllere uygun olarak ve basiretli tüccar gibi yönetme sorumlulukları olan kayyımların işlemlerinin denetimini yapması gerekirken davayı görev yönünden ret etmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu,
İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Davacı dava dilekçesinin netice-i talep kısmı ile; ” İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı 2014/47593 Sor.No ile yürütülen “FETÖ/PDY Terör Örgütü Yöneticiliği” isnadıyla başlatılan soruşturma kapsamında ; 1- …’nun hissedar olduğu … Alçı maden Üretim A.Ş. (Ticaret Sicil No:…) ve … Yapı San Tic A.Ş. (…) hakkında İstanbul Anadolu 5.Sulh Ceza Hakimliği 27.07.2016 tarih 2016/3302 D.İş.ile CMK md:133 kapsamında kayyım atanması kararı verildiği tarihten dava tarihine kadar tüm kayyım işlemlerinin gerekçe ve kararlarla birlikte TMSF’ndan istenmesine, 2- …’nun şahsi malvarlıkları yönünden “… Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” isimli ticari ve iktisadi bütünlük kararının istenmesine, 3- “… Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” ve “… Yapı ve … Alçı Ticari ve İktisadi Bütünlüğü”yönünden; a-)Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun ilişkili olduğu Bakan tarafından kayyım atanan … Alçı maden Üretim A.Ş. (Ticaret Sicil No:…) ve … Yapı San Tic A.Ş. (…) hakkında mali durumu, ortaklık yapısı, piyasa koşulları veya diğer sorunları nedeniyle mevcut halin sürdürülebilir olmadığına dair TESPİT ile ilgili tüm bilgi ve belgelerin istenmesine, b-)TMSF bünyesindeki Komisyonun TMSF Kuruluna “… Yapı ve … Alçı Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” adı altında tüm malvarlığının ticari ve iktisadi bütünlük oluşturacak şekilde satılmasının TEKLİF GEREKÇESİ ile ilgili tüm bilgi ve belgelerin istenmesine, c-)TMSF bünyesindeki Komisyonun TMSF Kuruluna “”… Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” adı altında tüm malvarlığının ticari ve iktisadi bütünlük oluşturacak şekilde satılmasının TEKLİF GEREKÇESİ ile ilgili tüm bilgi ve belgelerin istenmesine, d-) Kurulun ilgi yönetmelik kapsamında BÜTÜNLÜĞÜN SATIŞINA karar verip vermediği verdiyse satışta uygulanacak İHALE USULLERİNİN belirlenip belirlenmediğinin sorulmasını varsa satış kararı ve belirlenen ihale usullerinin istenmesine, e-)”… Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” ve “… Yapı ve … Alçı Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” hakkında başkaca bir kayyım işlemi yapılmışsa gerekçe ve kararlarla birlikte istenmesine, 4- Kayyım işlemlerinin gerekçe ve kararlarla birlik gelmesi sonrası iş bu işlemlerin usul ve yasaya uygunluğunun konusunda uzman bilirkişilere incelettirilmesine, 5-Kayyım işlemlerine dayanak tüm MASAK ve Bilirkişi raporlarının istenmesine, 6-Dava tarihinden sonra yapılacak tüm kayyım işlemlerinin mahkemeye bildirilmesine, 7-Kayyım işlemlerinin usul ve yasaya aykırılığı bilirkişi raporlarıyla sabit olması halinde şikayet ve itirazları gereği işlemlerin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yukarıdaki gerekçe ile; a)TMSF kayyım olarak atanana kadar yapılan işlemler CMK.nun 133/3 hazırlık soruşturma aşamasında kararı veren Sulh Ceza Mahkemesi veya bu mahkemenin kararına karşı ilgili sulh Ceza Mahkemesine, Soruşturmanın esası hakkında dava açıldıktan sonra yargılamanın devam ettiği mahkemeye yasa da belirtilen hukuk kuralları gözetilerek itiraz edilebileceği anlaşılmakla; bu işlemlere karşı açılan dava yönünden mahkememizin görevli olmadığı, b)TMSF’nin kayyım olarak atandıktan sonra aldığı ticari ve iktisadi bütün ve bu karar gereğince davacının şahsi mal varlığının satılmasına ilişkin idari yargıda dava açılabileceği tespit edilmekle mahkememizde açılan işbu davanın 6100 sayılı HMK’nın 114 ve 115/2 maddesi gereğince yargı yolu ve görev yönünden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde; Davacı vekili cevaba cevap dilekçesi ile; ” Davamızın konusu kayyım kararlarının iptali davası olmayıp 5271 sayılı CMK md:133/3 kapsamında kayyım işlemlerinin denetimi davasıdır. 5271 sayılı CMK md:133/3 kapsamında kayyım işlemlerinin denetimi davalarında görevli mahkeme CMK md:133/3 fıkrasındaki 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu atfı nedeniyle asliye ticaret mahkemeleridir. İş bu nedenlerle davalı tarafın görev, yetki, derdestlik, süre ve diğer usuli itirazlarının reddi gerekir,” şeklinde beyanda bulunup müvekkilinin hissedar olduğu … Alçı maden Üretim A.Ş. (Ticaret Sicil No:…) ve … Yapı San Tic A.Ş.’ne (…) kayyım atanma tarihinden itibaren ticari teamüllere uygun olarak ve basiretli tüccar gibi yönetme sorumlulukları olan kayyımların işlemlerinin denetiminin yapılmasına karar verilmesini talep ettiğini belirtmiştir. Somut olayda davacı vekili talebinin açıkça, kayyum kararlarının iptali talebi olmayıp 5271 sayılı CMK md:133/3 kapsamında kayyım işlemlerinin denetimi davası olduğunu belirtmiştir. TMSF’den gelen 09/11/2020 tarihli cevabi yazıda; 677Sayılı KHK.nın (7083 Sayılı Kanun) ” Kayyımlık Yetkisinin Devri” başlıklı 7.ci madde hükmü uyarınca … Alçı Maden Üretim A.Ş. İle … Yapı Sanayi ve Tic. A.Ş.’de görev yapan kayyumların yetkilerinin TMSF’ye devredildiği, Fon Kurulu ve Başkan Yardımcılığı makamının değişik kararlarıyla anılan şirketlerin yönetim kurulları oluşturularak başkan ve üyeliklerine atamalar yapıldığı ve kayyum tayininin bahse konu mevzuat kapsamında gerçekleştiği belirtilmiştir. Somut olayda dava dilekçesinde; iktisadi bütünlük kararı dışında somut bir işlem veya vakıaya dayalı bir iddiaya istinaden şikayet, itiraz veya iptal sebebi ileri sürülmeyip, tüm kayyım işlemlerinin celbi ile mahkemece atanacak bilirkişiler aracılığıyla işlemlerin hukuka uygunluğunun denetlenerek, kayyım işlemlerinin usul ve yasaya aykırılığı bilirkişi raporlarıyla sabit olması halinde, şikayet ve itirazları gereği işlemlerin iptaline karar verilmesini istenmektedir. Davacı, görülen davanın konusunun kayyım kararlarının iptali davası olmayıp 5271 sayılı CMK md:133/3 kapsamında kayyım işlemlerinin denetim davası olduğunu ileri sürmekte ise de; belirtilen kanun hükmünde denetim davası açılabileceğine dair bir hüküm yer almadığı gibi, TMK. ve TTK.nunda da tanımlanmış böyle bir dava çeşidi bulunmamaktadır. Zira mahkemelerin asli görevi; denetim yapmak değil, dava dilekçesinde açıkça belirtilen hukuki işlem veya işlemlerin somut vakıaya dayalı olarak, ispata elverişli ve denetlenebilir şekilde, hukuki nedenleri de gösterilerek usul ve yasaya aykırılık iddiası ileri sürüldüğünde, yargılama yaparak mevcut ilgili mevzuat, delil ve talebe göre gerekli tespit veya eda hükmü vermekten ibarettir. Davalarda uyuşmazlık tarafların iddia ve savunmalarına göre tespit edilir. Yargı yolu veya mahkemelerin görevi ise, tespit edilen uyuşmazlığın çözümünde hangi kanun hükümleri uygulanacaksa o kanun hükümlerine göre belirlenir. Talebe göre de hukuki niteleme mahkemeye aittir. İstinafa konu kararda Mahkemenin uyuşmazlığı, genel olarak olarak kayyım işlemlerine itiraz ve davalının iktisadi bütünlük kararlarının hukuka aykırılığının tespiti ile iptali olarak belirlemesinde, dava dilekçesi içeriği ve talep sonucu dikkate alındığında usul ve yasaya aykırılık yoktur. Sonuç itibari ile; istinaf sebeplerinin mahkeme karar gerekçesinde tartışılıp değerlendirildiği, davacının talep içeriği ve sonucu, kararda belirtilen yasal mevzuat hükümleri, işlemlerin mahiyeti ve yapıldığı aşamalar dikkate alındığında istinafa konu karar ve gerekçesi; dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 05/05/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.