Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/534 E. 2023/788 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/534 Esas
KARAR NO: 2023/788 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/229 Esas – 2020/720 Karar
TARİHİ: 18/12/2020
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/05/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkilinin yaş sebze ve meyve sektöründe faaliyet gösterdiğini, bu faaliyet kapsamında davalı şirket nezdinde … poliçe nosu ile 14/07/2017- 14/07/2018 dönemlerini kapsar şekilde Nakliyat Emtia Abonman Sigorta Poliçesi yaptırıldığını, 22/04/2018 tarihinde nakliyeci … sevk ve idaresindeki … Plaka sayılı araca bağlı … Plaka nolu yarı römork müvekkilinin müşterilerine teslim edilmek üzere domates emtiasına taşımakta iken trafik kazası meydana geldiğini ve römorkta bulunan domatesin telef olduğunu, durumun sigorta şirketine ihbar edildiğini, sigorta şirketi tarafından tayin edilen eksperce rapor düzenlendiğini, ancak davalı sigorta şirketinin hasarı ödemekten imtina etmeye çalıştığını, taşımanın yazılı sözleşmeye dayalı olarak gerçek yada tüzel kişiye yaptırılıp yaptırılmadığının sigortacının rücu hakkı açısından bir öneminin bulunmadığını, zira hasarın taşıyanın aracında meydana geldiğinin açık olduğunu beyanla fazlaya dair talep ve dava hakk saklı kalmak kaydıyla 71.087,14 TL’nin ekspertiz raporun düzenlendiği tarihten itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Müvekkili … Sigorta A.Ş tarafından, davacının taşınacak olan emtiaları 14/07/2017-14/07/2018 tarihlerini kapsar … nolu nakliyat Emtia Blok Abonman Sigorta poliçesi ile poliçede belirtilen şartlar ve limitler dahilinde sigortalandığını, sigortalının olayda zarar gören domates emtialarına ilişkin hasarının sigorta poliçesinden karşılanması için yapılan ihbar üzerine müvekkili şirket nezdinde … nolu hasar dosyası açıldığını, davaya konu hasar, sigorta poliçesinde yer alan ve teminatın geçerliliği için şart koşulan hüküm aksine tüzel kişiliği haiz bir nakliyeci firma tarafından yapılan taşıma sırasında meydana gelmediğinden ve fiili nakliyecesi ile sigortalı arasında hukuken geçerli yazılı bir taşıma sözleşmesi bulunmadığından sigorta poliçesi teminatı kapsamı dışında olduğunu, taşımayı üstlenen nakliyeci …’in gerçek kişi olduğunu, aynı zamanda nakliyeci ile sigortalı şirket arasında davaya konu taşımaya ilişkin hukuken geçerli bir taşıma sözleşmesi bulunmadığını, bu durumda davaya konu taşıma sırasında meydana gelen hasarın anılan poliçe özel şartları gereğince sigorta poliçesi teminatı kapsamı dışında olduğununun aşikar olduğunu beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 18/12/2020 tarih ve 2019/229 Esas – 2020/720 Karar sayılı kararında; “Dava hukuki niteliği itibariyle,Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasıdır. Toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; Davacı tarafça, davacının taşımacılık işi ile iştigal ettiği, taşımacılık işinden kaynaklanan risklerin davalı şirkete sigorta ettirildiği 22/04/2018 tarihinde yapılan taşıma işlemi sırasında taşınan malların zarar gördüğü, poliçe hükümleri doğrultusunda tahsili için davalı sigorta şirketine müracaat edildiği, ancak davalı sigorta şirketi tarafından her hangi bir ödeme yapılmadığından bahisle oluşan zararın tahsiline yönelik olarak davalı hakkında mahkememize dava açıldığı, taraflar arasında 14/07/2017 -14/07/2018 tarihleri arasında geçerli Nakliyat Emtia Blok Abonman Sigorta Poliçesinin imza altına alındığı konusunda her hangi bir uyuşmazlık bulunmadığı, taşıma esnasanda zayi olduğu anlaşılan hasar bedeli olarak belirlenen 71.087,14 TL nin taraflar arasındaki uyuşmazlığın konusunu oluşturan hasarın sigorta teminatı kapsamında olup olmadığı ve teminat kapsamında ise hasarın miktarı konularında toplandığı, davacı taşıyıcının taraflar arasında imza altına alınan sözleşmenin (A) 1.1.82 maddesinde taşımayı yapan nakliyecinin gerçek veya tüzel kişilik olması gerektiği şartının getirildiği, dava konusu edilen taşımanın … isimli şahsa yaptırıldığı,ancak yazılı bir taşıma sözleşmesine bağlı kalınarak yapılması şartına bağlı olduğu dikkate alındığında sigorta poliçesi özel şartlarından doğan sorumluluklarını yerine getirmediği, bu sebeplerle davalı sigorta şirketinin tazminat ödeme yükümlülüğünün bulunmadığı incelenen tüm dosya kapsamı ile anlaşılmış, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.”gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkilinin, yaş sebze ve meyve sektöründe faaliyet gösterdiğini, bu faaliyeti kapsamında davalı şirket nezdinde … poliçe numarası ile 14.07.2017-14.07.2018 dönemlerini kapsar şekilde Nakliyat Emtia Abonman Sigorta Poliçesi yaptırdığını, 22.04.2018 tarihinde nakliyeci … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araca bağlı … plaka nolu yarı römorkun müvekkilin müşterilerine teslim edilmek üzere, domates emtiasını taşımakta iken trafik kazası meydana geldiğini ve römorkta bulunan domatesin telef olduğunu, durumun sigorta şirketine ihbar edildiğini, sigorta şirketi tarafından tayin edilen eksperce rapor düzenlendiğini ancak davalı sigorta şirketinin hasarı ödemekten kaçındığını, dava konusu poliçenin emtia nakliye değil, blok abonman nakliye poliçesi olduğunu, abonman nakliye poliçesinin özelliğinin, sigortalının anlık çok fazla taşıması olması olduğunu, zira nakliye poliçesinden farklı olarak abonman nakliye poliçesinde ihbar zorunluluğunun olmadığını, aşağıda yer verdikleri poliçe koşulları ve sigortacının hasarı ödememek için ileri sürdüğü sebeplerin abonman nakliye poliçesinin doğasına aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin gerekçeli kararında emsal olarak alınan Yargıtay kararı incelendiğinde, dava konusunun abonman nakliye poliçesi değil, taşıyıcı sorumluluk sigorta poliçesi olduğunun görüldüğünü, bu bakımdan kararın huzurdaki dava açısından emsal olmasına imkan olmadığını, diğer yandan sigorta poliçesinin 7. sayfasının 2. paragrafında “teminat, taşıma taahhüdünde bulunan ve/veya taşıma işini fiilen yapan nakliyecinin bir tüzel kişilik olması ve sevkiyatın sigortalı ile nakliyeci firma arasında düzenlenmiş olan, hukuken geçerli yazılı bir taşıma sözleşmesine bağlı olarak yapılması ve her durumda sigortacının taşıyıcıya rücu hakkının saklı kalması kaydıyla geçerli olacaktır” şeklindeki düzenlemeye yer verilirken aynı sayfanın 1. paragrafında “nakliyatın gerçek ve/veya tüzel kişi tarafından yapılması şarttır.” şeklindeki düzenlemeye yer verildiğini, nakliye sözleşmesinin şekil şartına tabi olmadığını, dolayısıyla sözleşmenin ispatlanabilir olması yeterli olup, nakliye sözleşmesi olduğunun eksperin dahi kabulünde olduğunu, yine nakliye işi ile iştigal eden kişinin tüzel kişi olması gibi bir dayatma yapılması kamu düzenine aykırı olup, anlamsız bir ayrımcılık içerdiğini, eğer tüm sigorta şirketleri nakliyenin tüzel kişi tarafından yapılmasını poliçede dikte ederse gerçek kişilerin taşımacılık işi ile iştigal edemeyeceğini, aslında böyle bir düzenlemenin Rekabet Kanunu’na aykırı olduğunu, bahsi geçen hükümlerin kanunun emredici kurallarına aykırı olmakla birlikte aynı zamanda genel işlem koşulu niteliğinde olduğunu, poliçede birbirine zıt iki ayrı düzenlemeye yer verildiğini, sigorta şirketinin çelişkili düzenlemeye istinaden hasarı ödemekten kaçınmasının, sigorta hukukuna hakim olan sigortalı lehine yorum ilkesi ile bağdaşmayacağı gibi TMK 2. maddesinde açıklanan iyiniyet kuralı ile de bağdaşmayacağını, TTK’nın 1429. ve 1477. maddelerinde; sigorta ettirenin kasdı veya ağır kusuru halinde sigortacının sorumluluktan kurtulacağı öngörüldüğünü, TTK’nın 1452. ve 1486. maddelerinde yukarıda ifade edilen maddelere aykırı düzenlemelerin geçersiz olacağının ifade edildiğini, TTK’nın 1425. maddesi ile sigorta poliçesinin genel ve varsa özel şartları içereceğinin rahat ve kolay okunacak biçimde düzenleneceğinin, çelişkili hükümlerin sigortalı lehine yorumlanacağının öngörüldüğünü, poliçede yer alan düzenlemenin istisna yada muafiyet gibi yorumlanmasına imkan olmadığını, kasıt ağır kusur ayrımı yapmadığı gibi poliçenin istisna yada muafiyet bölümünde de yer almadığını, olsa olsa bir yükümlülük gibi değerlendirilebileceğini, bu durumda TTK 1449. maddesi gereğince ihlalin, rizikonun gerçekleşmesine ve sigortacının yerine getirmesi gereken edimin kapsamına etki etmediğine bakılması gerektiğini, aksi takdirde sigortacının sorumluluğunun değişmeyeceğini, Sigortacılık Kanunu’nun 11. maddesine göre sigorta poliçelerinin genel şartlara uygun olmak zorunda olduğunu, dolayısıyla davalının poliçenin genel şartlara göre öncelikli olduğu yönündeki beyan ve açıklamalarının hiçbir değeri olmadığını, 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nun Sigorta sözleşmeleri başlıklı 11. maddesinin; “(1) Sigorta sözleşmelerinin ana muhtevası, Müsteşarlıkça onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenir. Ancak, sigorta sözleşmelerinde işin özelliğine uygun olarak özel şartlar tesis edilebilir. Bu hususlar, sigorta sözleşmesi üzerinde ve özel şartlar başlığı altında herhangi bir yanılgıya neden olmayacak şekilde açık olarak belirtilir.” şeklinde olduğunu, taşımanın yazılı sözleşmeye dayalı olarak, gerçek yada tüzel kişiye yaptırılıp yaptırılmadığının sigortacının rücu hakkı açısından bir önemi bulunmadığını, hasarın dava dışı taşıyanın aracında meydana geldiğinin açık olduğunu, eksper raporunda da sigortacının, taşıyana rücu imkanı bulunduğunun ifade edildiğini, dosya kapsamında alınan bilirkişi heyet raporu ve bilirkişi ek heyet raporlarında belirttikleri gibi dava konusu poliçede yer alan hükümlerin birbiriyle çeliştiğinin belirtildiğini, böylesine çelişkili hükümler içeren poliçenin sigortalı lehine yorumlanması gerekirken Yerel mahkemece bu hususun gözetilmediğini, yine bilirkişi raporlarında; davacı ile dava dışı taşıyan arasındaki taşıma sözleşmesinin yazılı şekilde olmamasının ve taşıyıcının tüzel kişilik olmamasının davalı sigortacının sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı kanaatine varıldığını, bu hususun Yerel mahkemece dikkate alınmadığını ve davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verildiğini, bilirkişi raporlarının sonuç ve kanaat bölümlerinde; davalı sigorta şirketinin poliçe teminatı kapsamında zarardan sorumlu bulunacağının tespit edildiğini, sonuç olarak, sigorta şirketinin sorumluluktan kaçmak gayesiyle yapmış olduğu yorumun gerek genel şartlar gerek poliçe gerek TTK ve TMK hükümleri ile bağdaşmadığından bahisle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin hatalı olup, hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu beyanla Yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, karayolu ile taşıma sırasında meydana gelen emtia zararının nakliyat emtia blok abonman sigorta poliçesi kapsamında tazmini talebine ilişkindir. Davacı taraf, dava dışı … sevk ve idaresindeki … plakalı araca bağlı … plakalı römork ile taşınmakta olan domates emtiasının tek taraflı olarak meydana gelen trafik kazası neticesinde tamamen zayi olduğunu, zararın davalı sigorta şirketi ile yapılan … numaralı poliçe kapsamında bulunduğunu beyanla tazminini talep etmiş, davalı taraf taşımanın tüzel kişi tarafından yapılması ve taşıma sözleşmesinin yazılı olmasının poliçe özel şartı olduğunu, bu nedenle meydana gelen zararın poliçe kapsamı dışında bulunduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dosya kapsamında; taraflar arasında Türkiye sınırları içerisinde kamyon, gemi ve uçak vasıtaları ile yapılacak taşımalar yönünden 14.07.2017 ile 14.07.2018 tarihleri arasında geçerli nakliyat emtia blok abonman sigorta poliçesinin akdedildiği, davacı tarafından dava dışı iki ayrı şirketten satın alınan domates emtiasının davacıya teslim edilmek üzere taşıyıcı olan dava dışı …’e teslim edildiği, adı geçen taşıyıcının kendisine ait … plakalı araca bağlı … plakalı römork ile gerçekleştirdiği taşıma sırasında tek taraflı trafik kazasının meydana geldiği ve alınan ekspertiz raporuna göre emtianın tamamen zayi olduğu sabittir. Taraflar arasında akdedilen nakliyat emtia blok abonman sigorta poliçesinin özel şartlar bölümünde; “nakliyatın gerçek ve/veya tüzel kişiler tarafından yapılması şarttır.” düzenlemesi ile “teminat, taşıma taahhüdünde bulunan ve/veya taşıma işini fiilen yapan nakliyecinin (alt taşıyıcılar dahil) bir tüzel kişilik olması ve sevkiyatın sigortalı ile nakliyeci firma arasında düzenlenmiş olan, hukuken geçerli yazılı bir taşıma sözleşmesine bağlı olarak yapılması ve her durumda sigortacının taşıyıcıya (alt taşıyıcılar dahil) rücu haklarının saklı kalması kaydıyla geçerli olacaktır.” düzenlemesinin bulunduğu, özel şart olarak poliçeye konan bu iki düzenlemenin birbiri ile çelişmesi nedeniyle sigortalı lehine yorumlanması gerektiği ve bu nedenle taşımanın gerçek kişi taşıyıcı tarafından gerçekleştirilmesi halinde meydana gelen zararın da teminat kapsamında kabul edileceği, bununla birlikte poliçeye taşıma sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmasının da özel şart olarak eklendiği, söz konusu özel şartın kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine aykırı olmadığı, davalı taraf tacir olup sigorta sözleşmesinin zayıf tarafı konumunda olmadığı gibi, poliçeye konan özel şartın matbu bir düzenleme ve davalı ile müzakere edilmediğinden bahisle genel işlem koşulu olarak kabul edilmesinin de mümkün olmadığı, davalı sigorta şirketinin karşılayacağı zararların belirli olmasını sağlamak üzere yazılı bir taşıma sözleşmesi yapılmış olmasını poliçe özel şartı olarak talep edebileceği, basiretli tacir olan davacının bu hususu müzakere ederek kabul edip etmeme inisiyatifinin bulunduğu, bu nedenlerle Mahkemece yazılı taşıma sözleşmesi bulunmasına dair özel şart geçerli kabul edilerek davacı ile dava dışı taşıyıcı arasında yazılı bir taşıma sözleşmesi bulunmadığından bahisle zararın poliçe teminatının kapsamı dışında olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf başvurusunun haksız olduğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/05/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.