Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/532 E. 2023/974 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/532 Esas
KARAR NO: 2023/974 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
NCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/637 Esas – 2020/575 Karar
TARİHİ: 26/10/2020
DAVA: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/06/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin boya, kaporta bakım ve tamiratı ile uğraştığı ve bunun yanında da araç alım-satımı yaptığı, Ağustos 2017 ayı içinde hasar görmüş … plakalı aracın onarılması için müvekkili İşyerine getirildiği ve 08,09.2017 günü … adlı bir şirketten arayan kişinin … plakalı araçla ilgili detay bilgilerini vererek 15.500,- TL. ya bu aracı aldıklarını belirtiği, akabinde de aracı müvekkiline satmayı teklif ettikleri ve aracın 16.500,- TL. ya müvekkiline satılması konusunda telefonda anlaştıkları, takiben … Sigortadan aranılacağı ve ödemenin yapılacağı hesap bilgisinin verileceği belirtilerek telefon görüşmesinin sonlandırıldığı, aynı gün … Sigorta dan aradığını söyleyen bir kişinin müvekkilini aradığı ve müvekkilinin telefonuna … Genel Müdürü … adına olan İban numarasının bildirilmesi üzerine, müvekkilinin internet bankacılığı yolu ile … bank’taki hesabından …bank İban yolu ile belirtilen hesaba 16.500,00-TL. EFT havalesi yaptığı, müvekkilinin EFT işlemi sırasında alıcı adını … yazması gerekirken, … olarak yanlış yazmış olduğu, akabinde … Sigortayı arayan müvekkilinin böyle bir işlem yapılmadığının ifade edilmesi üzerine dolandırıldığının anlaşıldığı ve davalı bankayı arayarak ödemenin yapılmadan iadesini talep ettiği halde sonuç alamadığı halbuki ekstreler incelendiğinde isimde hata yapıldığını fark etmekle tekrar bankayı aramış ise de sonuç alamadığı, Samsun Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/31068 sayılı soruşturma dosyası ile dolandırıcılar hakkında suç duyurusunda bulunmuş ise de davalı bankanın zararın meydana gelmesinde ağır kusuru bulunduğu, EFT işlemlerinde İban numarası doğru, isimde bir hata varsa; gönderen bankada bu kontrol edilmez, işlem karşı bankaya aktarılır, alıcı banka böyle bir uyumsuzluk halinde ihtilaf çıkmaması için parayı havuzda tutarak kullanıcı tarafından eşleşmeyen EFT ler olarak bu işlem tutarının gelen bankaya iadesi yapılması gerektiği, yani davalı bankanın eft bedelini hesaba geçmek yerine iade etmesi gerekirken, kontrol yükümlülüğünü yerine getirmeyerek müvekkiline verdiği zarardan sorumlu olduğu, iddiasında bu bulunarak açıklanan nedenlerle davalı banka kusuru ile müvekkilniin uğradığı 16.500 TL zararın davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, dava tarihinden itibaren alacağa faiz işletilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili banka Genel Müdürlüğünün İstanbul’da olması nedeniyle görevli ve yetkili mahkemeler İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğundan, dosyanın İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesi gerektiği, olayda müvekkili bankanın herhangi bir kusuru bulunmadığı, davacının yaptığı işlemin geçerli bir hukuki işlem olup olmadığını dolandırıldıktan sonra araştırdığı ve kim tarafından dolandırıldığını bildiğine göre davacının zararına neden olan dolandırıcı veya dolandırıcılardan dava konusu alacağın tazminini talep etmesi gerekirken, müvekkilinden talep etmesinin kötü niyet olduğu, davacı yanın dava konusu işlemdeki İban numarasına İnternet bankacılığı üzerinden para gönderdiğini kendisinin ifade ettiği, İban numarasını doğru olarak girdiği ancak alıcı ismini yazarken soy adının bir harfini yanlış yazdığını kendisinin ifade ettiği, İban numarası sahibinin adına ilişkin harf hatalı para transferlerinde alıcı taraftan teyit alınarak işlem gerçekleştirildiği, yani dava konusu olayda da davacı tarafın para göndermek istediği …’den teyit alınarak işlemin gerçekleştirildiği, kendisi adına kayıtlı İban numarasına para gönderildiği ve soy adının bir harfinin yanlış yazıldığı bildirilerek böyle bir transfer bekleyip beklemediğinin sorularak teyit alındıktan sonra işlemin gerçekleştirildiği, konu ile ilgili yönetmelikte para gönderilen İban numarasının doğru, ancak alıcı isminin bir harfinin yanlış olması halinde EFT nin gönderen bankaya iade edileceğine dair bir düzenleme bulunmadığı, tebliğe göre İban numarasının doğrulanmasının zorunlu olduğu, müvekkili bankanın sadece aracı konumunda olduğu ve işlemlerini mevzuata göre gerçekleştirdiği, davacının kendisinin kontrol ve özen yükümlülüğünü yerine getirmemişken, müvekkili hakkında haksız olarak dava ikame ederek kendi kusurundan yararlanma gayretinde olduğu, Savunmasında bulunarak, açıklanan nedenlerle zamanaşımı ve yetki itirazları kapsamında davanın usulden reddine, kendi kusurundan yararlanma gayretinde olan, ağır kusurlu davacı tarafından ikame edilen kötü niyetli davanın reddine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 26/10/2020 tarih 2018/637 Esas – 2020/575 Karar sayılı kararında; “Dava, davacı havale amiri tarafından dava dışı 3. kişiye yapılan para transferi sonucunda, paranın ilgilisi dışında bir kişiye ödenmesi sonucunda uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafik kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir.
Somut olayda zararın oluşumunda davacının EFT talimatında lehdarın ismini yanlış bildirmesinin mütefarik kusur olarak sayılıp sayılmayacağının ve tazminattan TBK’nun 52’nci maddesi uyarınca indirim yapılıp yapılmayacağı hususlarının değerlendirilmesi gereklidir. Bu bağlamda somut olay incelendiğinde, EFT alıcısının isminin EFT gönderilen İban numarası sahibinin ismi ile uyuşmadığı davalı banka tarafından görülmesine rağmen, havale amiri olan davacı yerine, havale alıcısı olan dava dışı 3. kişiden teyit alarak transferin gerçekleştirilmiş olması, bankanın sorumluluğunu ortadan kaldırmayacak, ayrıca banka kendisinin kusursuz davrandığını ileri sürüp ispatlamakla da sorumluluktan kurtulamayacaktır (Bkz. Prof. Dr. F. Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt: II S.164 vd.). Çünkü birer güven ve itimat kurumları olan bankalar, bu konuda objektif özen borcunun gereği olarak hafif kusurlarından dâhi sorumlu olacaklardır. Somut olayda davalı banka kendisine verilen talimata aykırı olarak, talimatta belirtilen kişiden başka bir kişiye ödeme yapmış ve bu şekilde davacının zarara uğramasına sebebiyet vermiştir. Bankalar adam çalıştıran sıfatı ile de sorumludurlar (TBK. m. 66). Adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmayıp, olağan sebep sorumluluğudur. Sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlali ile meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterli kabul edilmiştir (Benzer bir konuda bknz. Yargıtay 19. H.D. 28/05/2015 Tarih ve 2014/19941 Esas-2015/7813 Karar sayılı ilamı). Tüm bu açıklamalar ışığında, taraf ve iddia ve savunmaları, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Mahkememizce görülüp karara bağlanan davanın, davacı havale amiri tarafından dava dışı 3. kişiye yapılan para transferi sonucunda, paranın ilgilisi dışında bir kişiye ödenmesi sonucunda uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin olduğu, bu bağlamda, dava konusu somut olaya ilişkin olarak, taraflarca sunulan deliller ile başka yerden getirtilmesi gereken tüm delillerin toplandığı, gelen yazı cevaplarının dosyamız içerisine katıldığı, tarafların aktif ve pasif dava ehliyetlerinin denetlenip uyuşmazlık konularının re’sen belirlendiği, konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle rapor alındığı, bilirkişi heyetinden alınan kök ve ek raporlarda yukarıda ayrıntıları yazılı hususların tespit edildiği, kök ve ek raporlarının denetlenmesinde de, raporların hukuki yönleri ayrık olmak üzere, yapılan tespitler bakımından ayrıntılı ve gerekçeli olduğunun anlaşıldığı, iş bu raporlara itibar edildiği ve hukuki yönleri ayrık olmak üzere yapılan tespitler bakımından hükme esas alınmasına karar verildiği, somut olayda, EFT alıcısının isminin EFT gönderilen İban numarası sahibinin ismi ile uyuşmadığı davalı banka tarafından görülmesine rağmen, havale amiri olan davacı yerine, havale alıcısı olan dava dışı 3. kişiden teyit alarak transferin gerçekleştirilmiş olduğu, bu durumun bankanın sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, ayrıca bankanın kendisinin kusursuz davrandığını ileri sürüp ispatlamakla da sorumluluktan kurtulamayacağı, birer güven ve itimat kurumları olan bankaların, bu konuda objektif özen borcunun gereği olarak hafif kusurlarından dâhi sorumlu olacakları, davalı bankanın kendisine verilen talimata aykırı olarak, talimatta belirtilen kişiden başka bir kişiye ödeme yaparak, davacının zarara uğramasına sebebiyet verdiği, ayrıca bankaların adam çalıştıran sıfatı ile de sorumlu oldukları ve adam çalıştıranın sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, olağan sebep sorumluluğu olduğu ve ayrıca sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlali ile meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmasının yeterli kabul edildiği, bu haliyle de, davalı bankanın EFT alıcısının soy isminin farklı olduğunu görmüş olmasına rağmen, havale amirinden herhangi bir teyide lüzum görmeden salt IBAN numarasını nazara alarak ve bankacılık teamülleri ve ilkelerine aykırı bir şekilde sadece havale alıcısından teyit alarak havaleyi gerçekleştirmiş olması husuları gözönüne alındığında davacının kusurlu sayılamayacağı gibi, davalı banka lehine bu nedenle kusur indirimi yapılmasının da mümkün olmadığı ve açıklanan nedenlerle davalı bankanın tam kusurlu olarak zarardan sorumlu olması gerektiği sonuç ve vicdani kanaatine ulaşılarak, tazminat miktarından indirim yapılmayarak, davanın kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.”gerekçesi ile, Davanın KABULÜ İle; 16.500,00 TL’nin, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya yeterli olmadığını; istinaf denetimine de elverişli olmadığını, Dava dosyasından tanzim olunan bilirkişi raporu incelendiğinde; bilirkişilerce tanzim olunan ek rapor ile kök raporun, talepleri ve itirazları dikkate alınmaksızın mütalaa ve değerlendirmeler ile tanzim olunduğunu; para gönderilen hesap sahibinin isminin teyitini gerçekleştirmesi halinde zararın önlenebileceği yönünde mütalaada bulunduklarını ancak devamında da davacının alıcı isminin yanlış yazılmasının kendi kusurundan kaynaklandığını beyan ettiklerini; çelişkili raporu ve en hafif ifade ile gerçekleşen eft işleminde müvekkili bankanın hesap sahibinin isminin teyidi gibi bir yükümlülüğü bulunmamasına rağmen kusur atfedilmesini kabul etmediklerini Davacının beyanı üzerine müvekkili bankanın, hesabına davacı tarafından sehven para yatırılan dava dışı kişi ya da kişilerin iradesi, muvafakatı ve bilgisi dışında onun hesabından para çekmesi ve davalıya iadesinin hukuken mümkün olmadığını; aksinin kabulü halinde; müvekkili bankanın tüm müşterilerinin hesapları üzerinden muvafakatleri dışında para çekebilmesi gibi hayatın olağan akışına ters bir durum ortaya çıkacağını; söz konusu hususun Bankacılık Kanunu’nun 61. maddesinde de açıkça düzenlendiğini; ilgili maddeye göre takas, rehin, temlik, hapis haklarına ilişkin hükümler ile kanundan kaynaklanan diğer sınırlamalar hariç olmak üzere, müşteri hesapları üzerindeki tasarrufların hesap sahibinin yazılı muvafakatı veya talimatına istinaden yapılmasının zorunlu olduğunu; bu hükme aykırılığın müeyyidesinin Bankacılık Kanunun 151. Maddesinde düzenlendiğini; müvekkili bankanın yasanın emrettiği şekilde davranmaması halinde sorumluluğunun doğacağını,
T.C. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/8857 esas, 2015/9584 karar sayılı 29.9.2015 tarihli kararında; ‘‘Mahkemece, iddia savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davalı Bankaya ait bir ATM’den havale yaparken yanlışlıkla davalılardan R.. I..’a ait olan hesaba havale yaptığı, davacı ile bu davalının arasında para göndermesini gerektirecek herhangi bir hukuki ilişkinin bulunmadığı, bu haliyle davalı R.. I..’ın sebepsiz zenginleşmiş olduğunu, bu paranın davacıya iadesi gerektiği, ancak bu işlemlerin yapılmasında davalı Bankanın herhangi bir sorumluluğunun olmadığı ve davalı Bankanın pasif husumetinin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalı Banka yönünden davanın pasif husumetinin yokluğu nedeniyle reddine, 5.005,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte diğer davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 2,50 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 29/09/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.’’ denildiğini, yine T.C. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2007/12521 esas, 2009/1092 karar sayılı 02/02/2009 tarihli kararında ‘‘ Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankadaki hesabından internet bankacılığıyla yapılan havalenin sehven dava dışı A.Ş. yapıldığını ve bu yanlış havalenin yapılmasına, internet bankacılığı hesap bilgilerini talimata uygun güncellemeyen davalının sebep olduğunu ileri sürerek, bedelin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Yanlış kişiye havale yapan hesap sahibi bu yöndeki husumeti bankaya değil, kendisine havale yapılan şahsa yöneltmesi gerekir.’’ denildiğini, Davacının kendisi tarafından internet bankacılığı kanalı ile yapılan havale işleminin sebebinin davacı tarafından yanlışlıkla olduğunu beyan etmesinin müvekkili banka nezdinde herhangi bir sonuç doğurmadığını; davacı tarafın salt beyanıyla, adli makamlardan getirilmiş resmi bir evrak olmaksızın herhangi bir protokol yapmadan tasarruf alanı dışındaki bir hesaptan davaya konu tutarı alarak davacının hesabına iade etmesinin mümkün olmadığını, Davacı tarafın yanlışlıkla yaptığı havale işleminde dava dışı kişinin hesabına yatan tutarın artık tamamen hesap sahibinin tasarrufunda bulunduğunu; bankacılık genel işlem uygulamalarına göre yapılacak havale işlemlerinde; iban numarasının doğruluğunu ve havale edilecek kişinin bilgilerini teyit etme yükümlülüğü havale eden kişinin sorumluluğunda olduğunu; bu yollarla yapılan işlemlerde, sistem tarafından müşterinin uyarılmakta olduğunu ve buna rağmen işlemin yapılması yönünde onay verilirse, para aktarma işleminin tamamlandığını; davacının parayı gönderirken bilgileri teyit etme yükümlülüğüne uymaması sebebiyle davacı tarafın somut davada tam kusurlu olduğunu, Müvekkili bankanın bu işlemde bir kusurunun mevcut olmadığını, konusu işlem internet bankacılığı kanalı ile yapıldığını; havale işlemi yapıldığı sırada havale edilecek kişi ile ilgili bilgileri ekranda görmekte ve kendisinin işlemi yapmakta olduğunu; söz konusu yanlışlığın davacının tamamen kendi kusuru olduğunu, müvekkili Bankaya herhangi bir bir sorumluluk yükletilmesinin mümkün olmadığını; davacının kendi hatasını banka üzerine tahmil ederek kötü niyetli hareket etmekte olduğunu, Müvekkili Bankanın hatalı havale yapıldığı iddia edilen hesapta tasarruf yetkisi bulunmadığından para transferinin geri alınması konusunda banka yetkisinin bulunmadığını; davaya konu havale işlemi bizzat davacı tarafından internet bankacılığı yolu ile yapıldığından, bizzat davacının bilgisi, iradesi ve kusuru ile gerçekleşmiş olup davalı müvekkili bankanın işbu somut olayda hiçbir kusurunun bulunmadığını, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’ nın 2008/6 Sayılı “Uluslararası Banka Hesap Numarası Hakkında Tebliği”nin, 10 Ekim 2008 tarih ve 27020 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlandığını; T.C. Merkez Bankası tebliğinde IBAN numarasının tanımı, kullanım alanı ve kullanım şartlarının ifade edildiğini; işbu tebliğin bir örneğini ekte ibraz ettiklerini, Türkiye Bankalar Birliği’ nin internet sitesinde yayınlanan “IBAN UYGULAMASI” başlıklı Ekim 2009 tarihli yazıyı ekte sunduklarını, yazıda IBAN numarasının tanımlandığını, kullanım alanı ve ülkemizdeki gelişiminin ifade edildiğini, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’ nın 2008/6 Sayılı “Uluslararası Banka Hesap Numarası Hakkında Tebliği” gereği, bankalar arası para gönderimleride kolaylık ve güvenlik sağlamak amacıyla 26 HANELİ IBAN numaralarının kullanıldığını, Davacı tarafın da, dava konusu işlemde IBAN numarasına para gönderdiğini kendisinin ifade ettiğini; para gönderme işlemini (internet bankacılığı üzerinden) yaparken, para gönderdiği kişiye ait (yani alıcıya ait) IBAN numarasını doğru olarak sisteme girdiğini, alıcı ismini yazarken soyadının bir harfini yanlış yazdığını kendisinin ifade ettiğini; davacı tarafından gerçekleştirilen işlemde olduğu gibi, alıcı IBAN numarası sahibinin adına ilişkin harf hatalı para transferlerinde, alıcı taraftan teyit alınarak işlem gerçekleştirildiğini; dava konusu olayda da davacı tarafın para göndermek istediği …’ den teyit alınarak işlem gerçekleştirildiğini; kendisi adına kayıtlı 26 haneli IBAN numarasına para gönderildiğini, soyadının bir harfinin yanlış yazıldığının bildirildiğini, böyle bir para transferi bekleyip beklemediği sorularak teyit alındıktan sonra işlem gerçekleştirildiğini, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’ nın 2008/6 Sayılı “Uluslararası Banka Hesap Numarası Hakkında Tebliği”nde, 6493 Sayılı “Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hİzmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun” düzenlemesinde; para gönderilen IBAN numarasının doğru, alıcının isim bilgilerinde bir harfin yanlış olması halinde EFT işleminin para gönderen bankaya iade edileceğine ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığını; mevzuat hükümlerine göre (alıcı) bankanın, alıcı ıban numarasını doğrulamakla mükellef olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’ nın 2008/6 Sayılı “Uluslararası Banka Hesap Numarası Hakkında Tebliği”n 7. maddesinin 2. Fıkrasının; “(2) Bankalara gelen ve alıcı hesap numarası IBAN olarak belirtilen para transferlerinde IBAN’ın doğrulanması zorunludur.” şeklinde tanzim edildiğini; müvekkili Bankanın da, Merkez Bankası tebliğinde belirtildiği üzere IBAN doğrulamasını yaparak (alıcıdan teyit alarak) transfer işlemini sonlandırdığını, Müvekkil Bankanın, mevzuat gereği yükümlülüğünü yerine getirdiğini; dava dilekçesinde iddia edildiği gibi dikkat, özen ve kontrol yükümlülüğünü ihlal etmesinin söz konusu olmadığını, davaya konu para transferini müvekkili bankanın yaptırmadığını; müvekkili bankanın sadece aracı konumunda olup fon aktarımı sağlamadığını; bunu da mevzuat hükümleri çerçevesinde gerçekleştirdiğini, dikkat, özen ve kontrol, dava konusu para transferini gerçekleştirdikten sonra yani dolandırıldıktan sonra aklına geldiğini ve dolandırıldığını bu aşamada anlayabildiğini; davacı tarafın kötü niyetli olduğunu; İleri sürerek, yerel mahkemenin 26.10.2020 tarihli kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, karar kesinleşene kadar icranın geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; davalı bankanın kusurlu eylemi nedeniyle uğranıldığı iddia olunan zararın tazmini istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı; kendisine tamir için bırakılan bir aracın, yine kendisine 16.500,00-TL bedelle satılacağı hususunda dava dışı kişilerle telefonda anlaştığını, kendisini arayan kişilerin … Sigorta’dan davacıya telefon geleceğini ve ödemenin yapılacağı hesap bilgisinin verileceğini belirttiklerini, aynı gün … Sigorta’dan aradığını söyleyen bir kişinin davacıya “… Genel Müdürü …” adına olan iban numarası bildirdiğini, davacının da, internet bankacılığı yolu ile …bank’taki hesabından bildirilen … bank nezdindeki iban numarasına 16.500,00-TL eft yaptığını, müvekkilinin eft yaparken iban numarasını doğru yazmakla birlikte alıcının soy ismini Gevez yerine yanlışlıkla Genez yazdığını, dava dışı kişilerce dolandırıldığını anlayan davacının davalı bankaya ulaşarak eft alıcına ödeme yapılmamasını istediğini ancak sonuç alamadığını, dolandırıcılar hakkında şikayetçi de olunduğunu, davalı bankanın isim hatası nedeniyle alıcıya ödeme yapmaması gerektiğini, alıcıya ödeme yapılmasa idi zararın ortaya çıkmayacağını, davalının da zararın ortaya çıkmasında kusurlu olduğunu ileri sürmüştür. Davalı; kendi müşterisinin iban numarasına gelen eft işleminde soyismin hatalı olması nedeniyle eft alıcısı …’e bu parayı bekleyip beklemediklerinin sorulduğunu, alınan teyit üzerine de paranın alıcı hesabına geçirildiğini, bankanın göndericiden teyit alma zorunluluğu bulunmadığını, davacının zararını kendisini dolandırdığını iddia ettiği kişilerden talep etmesi gerektiğini, bankanın doğru iban numarasına gönderilen parayı, alıcıdan teyit aldıktan sonra ve mevzuata uygun olarak alıcı hesabına geçtiğini, davacının kendi kusuru ile ortaya çıkan zararını davalıdan talep edemeyeceğini savunmuştur. Somut olayda davacı ile davalı banka arasında bir sözleşme ilişkisi bulunmadığından, uyuşmazlığın haksız fiile ilişkin hükümler çerçevesinde çözülmesi zorunludur. TBK’nun 49 maddesi uyarınca haksız fiile dayalı tazminat talep hakkı, ortaya çıkan zarar ile failin hukuka aykırı ve kusurlu fiili arasında uygun illiyet bağının mevcut olması halinde doğar. Davacı kendisini dolandırdığını iddia ettiği üçüncü kişinin bildirdiği doğru iban numarasına, alıcı isminin bir harfinde hata yaparak eft yapmıştır. Davacının gönderdiği eft tutarının alıcısı … olup, davalı banka, davacının ödeme yapmak istediği muhatabın hesabına ödemeyi geçmiştir. Diğer ifade ile davacı tarafından soy isimde harf hatası yapılmasaydı paranın ulaşacağı kişi kim ise, para o kişinin hesabına gönderilmiştir. Bu çerçevede davalı bankanın kendisine verilen talimata aykırı olarak, talimatta belirtilen kişiden başka bir kişiye ödeme yaptığı yönündeki mahkeme kabulü isabetli bulunmamıştır. Davacı, davalı banka müşterisi olmadığından, doğrudan kendisinden teyit alınması mümkün olmadığı gibi, davalı tarafından iban numarasının ait olduğu kişi ile eft dekontundaki isim bilgisi arasındaki farklılık, davalı banka müşterisi …’e doğrulatılmıştır. Davacının uğradığını iddia ettiği zarar ile davalı bankanın işlemi arasında uygun illiyet bağı bulunduğundan bahsedilemez. Bir an için davalı bankanın, gelen parayı alıcı hesabına geçmeden önce, paranın geldiği … bank üzerinden, … bank müşterisi davacıya ulaşması gerektiği düşünülse dahi, davacının kendisine ulaşıldığı anda, dolandırıldığı bilgisine vakıf olduğunu ispatla yükümlü olduğu, illiyet bağının varlığını ancak bu şekilde ispat edebileceği gözden uzak tutulmamalıdır. Zira davacının, para alıcı hesabına geçmeden önce dolandırıldığı bilgisine vakıf olmaması ihtimalinde, kendisine ulaşıldığında işleme onay vereceği, paranın yine alıcısına ulaşacağı ve iddia olunan zararın doğacağı açıktır. Davacını, para alıcı hesabına geçmeden önce dolandırıldığı bilgisine vakıf olduğunu ispata elverişli herhangi bir delilin mevcut olmaması karşısında, bu ihtimalde dahi uğranıldığı iddia olunan zarar ile banka işlemi arasında uygun illiyet bağının varlığından bahsedilemeyecektir. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacının, uğradığını iddia ettiği zarar ile banka işlemi arasında illiyet bağı bulunduğunu, haksız fiilin unsurlarının oluştuğunu ispat edememiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi yerinde olmamış ise de; bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak davanın reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/10/2020 tarih ve 2018/637 Esas – 2020/575 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; Davanın REDDİNE,
İLK DERECE MAHKMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 281,78 TL harçtan mahsubu ile bakiye 101,88 TL harcın talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından yargılama sarf edilen harç ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından sarf edilen 11,00 TL tebligat giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davalı yan davada kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla; dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Bakiye gider avansının talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan başvuru harcının hazineye gelir kaydına, karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 8-Davalı tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 48,5TL tebligat/ posta gideri olmak üzere toplam 197,1 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, 10-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/06/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.