Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/53 E. 2023/157 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/53 Esas
KARAR NO: 2023/157 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/355 Esas – 2018/218 Karar
TARİHİ: 20/02/2018
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 02/02/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili banka ile dava dışı … arasında 19/04/2013 tarihinde Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, davalı borçlu …’ın bu sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzalandığından borcun tamamından sorumlu olduğunu, kredi borçlusunun ödemeden doğan edimlerini yerine getirmediğini, Düzce … Noterliği’nin 08/06/2015 tarih ve … yevmiye sayılı hesap kat ihtarnamesinin keşide edildiğini, borç buna rağmen ödenmediğinden İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından 31/08/2015 tarihinde icra takibine geçildiğini, davalı borçlunun 11/09/2015 tarihli dilekçesi ile icra dairesinin yetkisine, ayrıca borca ve tüm ferilerine itiraz ettiğini, icra takibine ilişkin olarak yetki ve borç yönünden haksız ve kötüniyetli itiraz nedeni ile takibin durduğunu beyanla haksız ve kötüniyetli itirazların iptaline, takibin devamına, alacağın %20’si oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesi ile; adresi itibariyle İstanbul İcra Dairelerinin yetkisiz olduğunu, Düzce İcra Dairelerinin yetkili olduğunu, tacir olmadığından ticaret mahkemelerinin görevsiz olduğunu, davacı bankanın asıl borçluya başvurmadan tarafından borcu tahsil etmeye çalıştığını, davacı bankanın asıl borçluya başvurup da alacağı semeresiz kalmadan kendisine karşı icra takibi başlatamayacağını, kefalet sözleşmesinin kanunda sayılan şekli geçerlilik şartlarını taşımadığını, sözleşmenin genel işlem şartı niteliğinde olduğunu beyanla davanın reddine, dosyanın yetkili icra dairesine gönderilmesine, alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesinin 20/02/2018 tarih ve 2016/355 Esas 2018/218 Karar sayılı kararında;”…2004 sayılı İİK’nın 68/b maddesinin 1. fıkrası uyarınca, kredi sözleşmesinde gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi halinde sonuç doğuracak olup somut durumda noter aracılığı ile adres değişikliğinin bildirildiğine dair delil bulunmamaktadır.Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 01/06/2017 tarih, : 2017/2305 esas ve 2017/4468 karar sayılı ilamı; 09/02/2016 tarih, 2015/10817 esas ve 2016/1965 karar sayılı ilamı; 21/03/2016 tarih, 2015/17105 esas ve 2016/5033 karar sayılı ilamı ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 01/11/2016 tarih, 2016/11919 esas ve 2016/8568 karar sayılı ilamı; 01/11/2016 tarih, 2016/12120 esas ve 2016/8556 karar sayılı ilamlarında ve yukarıda açıklandığı üzere, müteselsil kefillere başvurulabilmesi için 6098 sayılı Yasanın 586.maddesi uyarınca asıl borçluya yapılan ihtarın sonuçsuz kalması bu doğrultuda hesap kat ihtarının asıl borçluya tebliğ edilmesi veya tebliğ edilmiş sayılması gerekir iken, somut durumda, asıl borçluya hesap kat ihtarının tebliğ edilemediği, asıl borçlunun açıkça ödeme güçlüğü içinde olduğuna dair dosyaya yansıyan bilgi belge ve davacının bu yönde bir iddiası da bulunmadığı, davalıya başvuru koşullarının gerçekleşmemiş olduğu anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. “gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; ilk derece mahkemesi kararının asıl borçlunun aciz halinde olduğunu gösterir icra dosyası içeriğine, usul ve yasaya aykırı olduğundan kaldırılması gerektiğini, dava tarihi itibariyle asıl borçlu ödeme güçsüzlüğü içinde olup kefile başvuru şartının gerçekleştiğini, Türk Borçlar Kanunu’nun müteselsil kefile başvuru koşullarını düzenleyen 586/1 maddesi hükmünün; “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. …” şeklinde olduğunu, yargılama sırasında dosyaya celpedilen icra dosyası incelendiğinde görüleceği üzere, asıl borçlu …’un sözleşmede yazılı “… Mah. … Merkezi No:… Düzce” adresine 06/04/2016 tarihinde hacze gidildiğini, adreste öyle birinin olmadığının tespit edildiğini, …’un üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının haczi için bankalara ve şirketlere gönderilen haciz ihbarnamelerine verilen cevaplarda, borçlunun hak ve alacağının olmadığının bildirildiğini, borçlunun haczi kabil mal varlığının tespit edilemediğini, borçlunun sözleşmedeki adresine ödeme emrinin 15/09/2015 tarihinde tebliğ edildiğini, 7 günlük ödeme süresine ilişkin ihtarın sonuçsuz kaldığını, kefil hakkında 06/04/2016 tarihinde işbu dava açılmadan önce asıl borçlunun ifasının geciktiğinin ve ödeme güçsüzlüğü içinde olduğunun icra dosyası içeriği ile sabit olduğunu, TBK’nın 586. maddesinde; “açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir” denilmek suretiyle, borçlunun ödeme gücünün olmadığının anlaşılması halini kefile başvuru için yeterli gördüğünü, davalı kefile de borçlunun borç ödemeden aciz halinde olduğunun icra dosyası içeriği ile sabit olmasından sonra işbu itirazın iptali davası açıldığını, dolayısıyla dava tarihi itibarı ile kefile başvuru şartının gerçekleştiğini, her davanın dava açıldığı tarihe göre değerlendirilmesi gerektiğini beyanla İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/355 E. 2018/218 K. sayılı ve 06/04/2016 tarihli kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesine dayanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine müteselsil kefilin itirazının iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği; davacı banka ile dava dışı … arasında 19.04.2013 tarihinde düzenlenen genel kredi sözleşmesinin, davalı tarafından müteselsil kefil sıfatı ile imzalandığı, davacı banka tarafından hesapların 08.06.2015 tarihinde kat edildiği, sözleşme ve kat tarihi itibariyle yürürlükte olan TBK’nın 586. maddesi uyarınca alacaklının, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilmesi için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerektiği, davanın itirazın iptali davası olması sebebiyle takip tarihindeki koşullara göre değerledirme yapılacağı, davacı banka tarafından asıl borçlunun ifada gecikmesi nedeniyle düzenlenen kat ihtarnamesinin borçluya tebliğ edilemediği, kat ihtarının borçlunun sözleşmede yer alan adresine gönderilmediği ve adres değişikliği bildiriminin bulunmadığı, dolayısıyla takip tarihi itibariyle davalıya başvurabilmesi için gerekli olan asıl borçlunun ifada gecikmesi şartı gerçekleşmiş ise de, ihtarın sonuçsuz kalması şartının gerçekleşmediği, davacı vekili tarafından, davalı aleyhine başlatılan takip tarihi itibariyle istinaf aşamasından önce, asıl borçlunun ödeme güçlüğü içinde olduğunun iddia ve ispat edilmediği, Mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı, davacının istinaf başvurusunun haksız olduğu anlaşılmıştır.Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/02/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.