Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/511 Esas
KARAR NO: 2023/1066 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/380 Esas – 2020/138 Karar
TARİH: 18/02/2020
DAVA: Alacak (Tellallık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Müvekkili ile davalı şirkete ait “…” projesindeki gayrimenkullerin devremülk usulü ile paylı mülkiyet satışına ve “Çankaya … Evleri … Etap” projesindenki dairelerin satışına aracılık etmesi ve buna karşılık müvekkiline prim ödenmesi noktasında anlaştıklarını, bu anlaşmaya uygun olarak müvekkilinin ticari çevresini ve müşteri portföyünü kullanarak 2015 yılından bu yana davalı şirkete ait gayrimenkullerin satışına aracılık ettiklerini, “…” devremülk tatil köyü projesinden hisseli gayrimenkul satışları için 48 Adet Sözleşmeye aracılık etiklerini ve karşılığında her bir sözleşme için vaat edilen 2015 yılı şartlarında 3.000,00TL dolaylarında hak ediş / prim bedeli olarak 130.000,00’ TL üzerinde prime hak kazandığını, müvekkilinin yine davalı için, Antalya/Mazıdağı bölgesindeki “Çankaya … Evleri … Etap” projesinden iki adet 2+1 daire’ nin … ve …’ a toplam 308.000,00 TL bedelle satışına aracılık ederek prim alacağına hak kazanmıştır, ancak davalı şirket tarafından müvekkilinin hak ettiği bu bedellere karşılık olarak şu ana kadar ödenen tutar yalnızca 20.500,00 TL olduğunu, bu nedenle müvekkilinin harcadığı yüksek mesai ve emeğin karşılığını neredeyse hiç alamamış durumda olduğunu ve kendisi sürekli oyalanarak mağdur edildiğini, tüm bunların yanında davalı şirket tarafından müvekkilinin aracılığıyla gerçekleştirmiş olan sözleşmeler uyarınca verilen bir çok sözün (devremülk tatil köyündeki aksaklık, eksiklikler vs.) ve taahhütlerin yerine getirilmediği yönündeki şikayetlerin müvekkiline iletildiğini, müvekkilinin tüm bu özverili çabalarına ve davalı şirkete müşteri bulmak yönündeki emeklerine rağmen, davalı taraf bunun karşılığı olan prim alacaklarının yalnız 20.500,00 TL’ sini ödemiş olup buna ilişkin banka kayıtlarının da ekte mahkememize sunulduğunu, müvekkilinin yapmış olduğu masraflara, ticari kayıplarına ve fazlaya ilişkin tüm hakları ile her türlü dava, takip ve şikayet haklarının saklı kalmak kaydıyla şimdilik 2.500,00 TL tutarındaki hak ediş / primlerin tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı tarafa dava dilekçesinin tebliğ edilmesine rağmen süresi içerisinde cevap dilekçesi sunulmadığı, davalı vekili uyap sisteminden 18/02/2020 tarihinde gönderdiği beyan dilekçesi ile; davacı yanın müvekkiliyle ve/ya başka bir üçüncü kişi ve/ya kurumla bir sözleşmesinin bulunmadığını, bu konuda dosyaya bir belge sunulmadığını, ekte sunduğu belgelerden de anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin … ile direkt ilişkisinin olduğunu, bu ilişkinin davacı yanın ileri sürdüğü iddialarından önce başladığını, bu konuda gerekirse mahkemece … sendikasına yazı yazılarak konu ile bilgi ve müvekkil şirketi ile arasında ki sözleşmenin bilgilerinin istenilmesini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 18/02/2020 tarih 2018/380 Esas 2020/138 Karar sayılı kararında; “…..Bu durumda her ne kadar davacı ile davalı yan arasında 01.02.2014 tarihli “Yetkili Satıcılık sözleşmesi” davalı şirket dışındaki “… Tic. Ltd.Şti. ” ile yapıldığı görülmüş ise de davacının iddia ettiği gibi “…” devremülk tatil köyü projesi ve “Çankaya … Evleri … Etap” projesi ile ilgili taraflar arasında herhangi bir sözleşmenin yapıldığına ve bu sözleşme kapsamında davacının proje dahilindeki satışlara aracılık ettiğine ilişkin herhangi bir delille rastlanmamış olup, salt tanık beyanları ile de bu hususun kanıtlanması mümkün olmadığından davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir…”gerekçesi ile, 1-Davanın REDDİNE; 2-Alınması gerekli 55,40 TL harçtan peşin yatırılan 42,70 TL’nin tahsili ile bakiye 12,70 TL’nin davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde BIRAKILMASINA, 4-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 2.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, yerel mahkeme kararının hatalı olduğunu, Taraflar arasında her ne kadar yazılı komisyonculuk sözleşmesi bulunmasa da müvekkilinin aracılık ettiği, davalı şirkete ait gayrimenkul ve devre mülklerin satışına dair müşterilerle yapılan sözleşmelerin aslının delil başlangıcı olarak dosyaya sunulduğunu, Dosyada bulunan delillerin incelenmediğini, davacının satışa aracılık ettiği sözleşme asıllarının 01/10/2019 tarihinde mahkeme kasasına teslim edildiğini ancak bu kararda bu delillere atıf yapılmadığını, gerekçeli kararda bu sözleşmelerden bahsedilmediğini, Davalı şirketin müvkkiline para göndermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu paranın gönderilmesinin müvekkili ile davalı şirket arasında aracılık hizmeti ilişkisinin mevcut olduğunu, bilirkişi raporunda da belirtilmesine rağmen bu hususun ilk derece mahkemesi tarafından göz ardı edildiğini, Yapılan inceleme sonucu davalı şirketin ticari defterlerinde müvekkilinin aracılık ettiği satışların bulunmadığının görüldüğünü, satışların ticari defterde bulunmaması satışların olmadığı anlamana gelmediğini, davalı şirketin vergi kaçırmak ve zarar göstermek için yapılan satışları ticari defterlerine işlemediğini, davacı müvekkilin davalının kanuna aykırı davranışları nedeniyle hakkını ispata zorlamasının hukuken kabul edilebilir olmadığını, davalının satılan devre mülklerin çoğunun tapularını dahi müşterile vermekten imtina ettiğini, sözleşmenin iptali veya tescile zorlama davaları açıldığını, Davacı müvekkilinin kendi adına satın aldığı bedelin ödediği devre mülkün dahi tescili yapılmadığını, bu satıştan elde edilen gelirin ticari defterlere işlenmediğini, … isimli müşteriye satılan bedeli ankadan tahsil edilen ve tapuda devri yapılan satış da davalı şirketin ticari defterlerine işlenmediğini, defter kayıtlarının esas alınması halinde müvekkilinin haklılığının ortaya konulmasının imkansızlaşacağını, davalı şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığını, Davalı şirket ve müvekkilinin whatsapp yazışmalarının mahkemeye sunulduğunu, söz konusu yazışmalarda desteklenen diğer delillerden açıkça görüleceği üzere müvekkili ile davalı şirket arasında davalı şirkete ait devre mülklerin satışıyla ilgili bir anlaşma mevcut olup müvekkilinin işbu gayrimenkullerini satmak için ciddi çaba sarfettiğini,İleri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını davanın kabulüne, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, vekalet ücretini istinaf ettiklerini, Dava değerinin 129.980,00.TL olduğunu, öncelikle harç tamamlanması yapılıp bu bedel üzerinden avukatlık ücretine karar verilmesi gerektiğini, bu husus kabul edilmese bile maktu ücretin verilmesi gerektiğini,Davacı tarafın istinaf iddialarını kabul etmediklerini, istinaf gerekçelerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, harç tamamlattırılarak avukatlık ücreti takdir edilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, simsarlık sözleşmesinden kaynaklı olarak prim/aracılık komisyon ücret alacağının tahsili talebiyle açılan kısmi alacak davasıdır.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Tellallık (simsarlık) sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 520-525 maddeleri arasında düzenlenmiştir. TBK’nun 520/3. maddesinde; “Taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.” hükmü düzenlenmiştir. Gayrimenkul simsarlık (tellallık) sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı yapılması yeterlidir. Simsarlık sözleşmesinin resmi şekilde yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Geçerlilik koşuluna uyulmadan yapılan sözleşme geçersizdir. Hukuk düzeninde sonuç doğurmaz. Mahkemece 14/01/2019 tarihli duruşmanın ara kararı uyarınca, davacı vekiline simsarlık sözleşmesini sunması için bir sonraki duruşmaya kadar süre verildiği, davacı vekili 01/10/2019 tarihinde sunduğu dilekçe ile; Ara karar gereği istenilen simsarlık sözleşmesi bulunmadığı için sunulamadığını ancak davalı adına müşteriler ile akdedilen 48 adet gayrimenkul satış sözleşmelerini ibraz ettiğini beyan etmiştir.Davacı vekili 18/02/2020 tarihli duruşmada;” Söz konusu ilişkiye dair müvekkilimizin kayıtlarında herhangi bir sözleşme bulunmamaktadır,….., ” şeklinde beyanda bulunmuştur. Somut davada, taraflarca yazılı şekil şartına uyularak yapılan bir simsarlık sözleşmenin dosyaya ibraz edilmediği gibi bu yönde bir sözleşmenin bulunmadığı da davacı vekili tarafından sunulan dilekçe ile beyan edildiği anlaşılmıştır. Geçerlilik koşuluna uyulmadan yapılan geçersiz sözleşmenin varlığı durumunda; tarafların birbirlerinden sözleşmenin ifasını istemeleri mümkün değildir. Şayet; ifa edilmiş edim var ise ancak bunlar geri alınabilecektir. Bu durumda taraflar arasında TBK. 520/3 maddesi uyarınca yazılı olarak yapılmış geçerli bir simsarlık sözleşmesi olmadığından davacının geçersiz sözleşme uyarınca aracılık ücreti talep edemeyecektir. Buna göre mahkemece davanın reddine karar verilmesi dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davacı tarafça davanın kısmi olarak 2.500,00 TL. Üzerinden açıldığı, HMK. 109 madde uyarınca kısmi dava açılabileceğinden, mahkemece kısmi dava olarak açılan somut davada harç ikmal ettirilmemesi usul ve yasaya uygun olup reddedilen dava sonucuna göre dava değeri üzerinden davalı lehine hükmedilen vekalet ücreti AAÜT. göre yerinde olup davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davacı vekilinin ve davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, davalı tarafından fazla yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının talep halinde iadesine, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan (42,69.TL + 59,30.TL=) 101,99.TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 77,91 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 179,90.TL nispi karar harcından davalı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30.TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/06/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.