Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/508 E. 2021/959 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/508 Esas
KARAR NO : 2021/959 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2020/317 Esas – 2020/915 Karar
TARİH: 30/12/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/06/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirketin İstanbul halk otobüsü işleticisi olduğunu ve işletmekte olduğu araçlarına akaryakıt ikmallerini müvekkili Şirket’in işletmekte olduğu akaryakıt istasyonlarından taşıt tanıma sistemi ile sağladığını, bu kapsamda taraflar arasında bir cari hesap ilişkisi oluştuğunu, işbu ticari ilişki kapsamında müvekkili şirketin tüm edimlerini yerine getirdiğini ve sağlamış olduğu akaryakıt ikmallerine yönelik faturalar keşide edildiğini, davalı şirketin faturalara itiraz etmediğini, davalı şirketin ödemesi gereken akaryakıt bedellerini ödemekte temerrüde düştüğünü, alacağın tahsili için Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, takibe karşı davalı borçlunun borca ve tüm ferilerine itiraz ettiğini ve takip durduğunu, davalı borçlunun haksız itirazın iptaline, takibin devamına, asıl alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı şirket ile müvekkili arasında TTK Md. 91 bağlamında bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, ilgili faturaların müvekkili şirkete icra takibinden önce tebliğ edilmediğini, taraflar arasında ödeme ve işlemler konusunda da herhangi bir sözleşme bulunmadığını, müvekkilinin itiraz süresi bulunduğunu ve müvekkili şirketin bahse konu borçtan açılan takiple haberdar olarak itiraz hakkını kullandığını, müvekkili şirketin davacı şirkete bir borcu bulunmadığını, davacı şirketin kötüniyetle haksız ve mesnetsiz şekilde müvekkili şirket aleyhine icra takibi gerçekleştirdiğini, açılan bu itirazın iptali davasının esastan reddine, takibinde haksız ve kötü niyetli olan davacı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 30/12/2020 tarih 2020/317 Esas – 2020/915 Karar sayılı kararında;”davacı, davalının araçlarına akaryakıt ikmallerini davacının işletmekte olduğu akaryakıt istasyonlarından taşıt tanıma sistemi ile sağladığı, davalı şirketin ödemesi gereken akaryakıt bedellerinin ödenmemiş olması nedeni ile icra takibinin başlatıldığı ve davalının itirazı ile iş bu davanın açıldığı, dava tarihinde sonra 29.07.2020 tarihli protokolün düzenlendiğini ancak davalının protokole uymayarak borcunu ödemediğinden bahisle itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiş olup, davacı tarafından sunulan 29.07.2020 tarihli protokol incelendiğinde, ödeme için 36 adet bono düzenlendiği, TBK’nın 133/2. maddesi “mevcut borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak senedi ya da yeni bir kefalet senedi düzenlenmesi, tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça yenileme sayılmaz.” şeklinde olmasından kaynaklı protokol incelendiğinde, hem alacak miktarının takip konusu miktar ile aynı kabul edilerek tek başına bu borca ilişkin bono düzenlenmediği hem de protokolün 4. Paragrafında protokol sonrasındaki akaryakıt alınmalarına ilişkin de anlaşmaya varıldığı, protokolün tamamı dikkate alındığında borcun yenilenmesi kapsamında olduğu anlaşılmakla, yenilenen borç nedeni ile ilk borcun sona erdiği iş bu icra takip dosyasından itirazın iptali talebinde bulunulamayacağı anlaşılmakla konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir ….”gerekçesi ile, Açılan davanın konusuz kalması nedeni ile karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkeme kararının hatalı olduğunu,Dava açıldıktan sonra 06.08.2020 tarihinde davalı borçlu ile müvekkili arasında Protokol akdedildiğini, işbu Protokol kapsamında davalı borçlunun taraf ödeme planı çerçevesinde 36 taksit ile 24.08.2020 tarihi ile 25.06.2024 tarihli sıralı 36 adet bonolar ile süresi içinde ödeyeceğini kabul, beyan ve taahhüt ettiğini, 30.12.2020 tarihli 1. Celsede davalı borçlu vekili açıkça “Protokoldeki imzaya bir diyeceğimiz yoktur” şeklinde beyanda bulunulduğunu, davalı borçlu tarafından her ne kadar takip konusu borç kabul edilmişse de dava derdest iken davalı borçlu ile haricen protokol yapıldığından işbu protokolde belirtilen borç üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, tarafların alacak miktarı yönünden vade farkı ve faizler de dahil edilmek üzere bir anlaşma yaparak bir bedel belirlendiğini, tarafların alacağın yenilenmesi gibi bir iradesinin hiçbir zaman oluşmadığını. dolayısı ile davanın protokol incelenerek bir sonuca gidilmesi, tarafların hangi konular üzerinde anlaştığının değerlendirmesi gerekirken, eksik ve usule aykırı bir şekilde hüküm tesis edildiğini, (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2013/16814E., 2013/22871K., 18.06.2013T.) (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2014/34847E., 2015/30104K., 15.10.2015T.) (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2015/18425E., 2015/32598K., 22.12.2015T.) Taraflar arasında varlığı çekişmesiz bulunan bu protokole göre derdest bir icra takip borcunun ifası amacıyla 24 adet bono verildiği bu bonoların ödenmesi halinde icra dosya borcunun kalmayacağının belirtilmesi nedeniyle, taraflar arasında borcun yenilenmesi sözleşmesinin yapılmadığını, mevcut borç için bono verilmesinin tek başına yenileme anlamına gelmediğini,Davalı/borçlunun edimlerini zamanında ve eksiksiz yerine getiremediğini, müvekkili şirketin bütün yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirmesine ve davalı borçlunun TTK anlamında bir tacir olmasına rağmen, davalı tarafın basiretli tacir gibi davranamadığını, (“Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2003\13-332E., 2003\340K., 7.5.2003T.”)
İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasının, davanın kabulüne ve itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi mümkün değilse hükmün kaldırılmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi sunmuş ise de herhangi bir istinaf gerekçesi belirtmemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava itirazın iptali davasıdır.Davacı, davalıdan olan alacaklarının tahsili için yaptıkları takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini istemiş, mahkemece yargılama sırasında taraflar arasında protokol düzenlendiği, anılan protokolün borç yenileme anlaşması olduğundan bahisle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.Taraflar arasında ihtilaf dava açıldıktan sonra imzalanan protokolün borç yenileme anlaşması olup olmadığı noktasında çıkmaktadır.İncelenen protokolde, davaya konu takipte talep edilen asıl alacağın, bir miktarının tenzil edilerek uygulanan gecikme faizi ve icra masrafları ile birlikte 36 taksitte ödenmesinin kararlaştırıldığı, protokolde hesaplanan alacağın takipte talep edilen alacak olmayıp tarafların anlaşması ile yeni bir borç yapılandırması yapıldığı, ayrıca protokolde sadece takip konusu alacağın değil bundan sonra taraflar arasında yapılacak ticari ilişkiye dair düzenlemelere de yer verildiği, bu bakımdan anılan protokolün borcun yenilenmesi niteliğinde olduğu, borcun yenilenmesi ile önceki borcun sona erdiği, takip konusu borç tarafların anlaşması ile borç yenileme protokolü ile sona erdiğinden itirazın iptali davasının konusuz kaldığı anlaşılmakla davacının istinaf sebebi yerinde değildir.Davalı vekili, süre tutum dilekçesi ile kararı istinaf etmiş ise de süresinde başka istinaf dilekçesi vermemiş, süre tutum dilekçesinde de istinaf gerekçesi belirtmemiştir. Bunun üzerine davalı istinafı HMK 355. Maddeye göre kamu düzenine ilişkin olarak incelenmiş, anılan ilk derece mahkemesi kararında kamu düzenine aykırılık görülmediğinden davalının istinaf başvurusunun da reddine karar vermek gerekmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamasına göre; ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygun olup kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 352/1, 355. maddeleri gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 162,10.’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.’ar.TL istinaf karar harçlarının, istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 24/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.