Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/502 E. 2023/972 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/502 Esas
KARAR NO: 2023/972 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2015/728 Esas – 2018/1015 Karar
TARİHİ: 08/11/2018
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/06/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin davalıdan cari hesap ilişkisinden kaynaklanan alacağının bulunduğunu, alacağın tahsili için davalı aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptıklarını ancak davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğundan bahisle vaki itirazının iptali ile takibin devamına ve %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, taraflar arasında yapılan sipariş sözleşmelerinde ödemelerin döviz yada TL olarak ne şekilde yapılacağının yazılı olduğunu, takibe konu alacağın varlığını gösterir herhangi bir belge sunmaksızın döviz cinsinden icra takibi başlatılmasının hatalı ve yanlış olduğunu, taraflar arasındaki yazılı sözleşmelere rağmen elektronik ortamlarda yazıların geçerliliğinden söz edilemeyeceğini, gerçekte müvekkilinin davacıya iade edilen mallar ve almadığı mallar karşılığını döviz olarak ödemeleri nedeniyle 240.225,89 USD alacağı, borcunun ise 976.020,34 TL mahsup edildiğinde davacıya borçlarının 254.982,33 TL olduğunu, müvekkilinin itirazlarının haklı olduğunu beyanla davanın reddi ile %20 den aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 08/11/2018 tarih 2015/728 Esas – 2018/1015 Karar sayılı kararında; ” Davacı ile davalı arasında bir ticari ilişki bulunup bulunmadığı, ilişkinin temelinin ne olduğu, sipariş sözleşmesi varlığının tespiti, davalının USD cinsinden ticari ilişkisinin olup olmadığı, sipariş sözleşmeleri gereğince mal tesliminin olup olmadığı, sözleşme var ise ödeme şekli ve tutarı, faturaların, sevk irsaliyeleri ile desteklenip desteklenmediği, borcun belirlenmesi, yapılan icra takibinin yasal olup olmadığı, itirazın haksız ve kötü niyetli olup olmadığı hususlarına ilişkin cari hesap ilişkisinin tespitidir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası, fatura suretleri, 2015 yılına ait e-mailler, mahkememizce yaptırılan inceleme sonucunda alınan bilirkişi raporları, Denizli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/59 talimat sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamına binaen; taraflar arasında ticari ilişki olduğu, davalı tarafın davacı şirketten fatura karşılığı mal aldığı, alacağın ödenmemesi üzerine davacı tarafından Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosya ile icra takibi yaptığı ancak davalı-borçlunun borca ve fer’ilerine itirazı üzerine takibin durduğu, dosyada mevcut olan davalı şirketin muavin defterine göre davalı şirket kayıtlarında Döviz – TL ayrımı yapılmadan davacıya ait tüm işlemlerin 320.01.B01 kod numaralı cari hesapta takip edildiği, taraflar arasında ticari ilişkinin bulunduğu bu ilişkinin temelinin sipariş sözleşmeleri üzerine kurulduğu, taraflar arasında ticari ilişkide alınan bilirkişi raporuna göre döviz cinsinde ödeme ve sipariş sözleşmeleri ve kesilen faturalar olduğu, bu nedenle davalının USD cinsinden ticari bir ilişkinin olmadığı iddiasını ispat edemediği, kesinlen faturalar ile geçersiz kılındığı, ödemelerin zaman zaman TL, zaman zaman USD olarak yapıldığı, davalı tarafından hatalı üretime dayalı olarak yaptığı mallar bakımından bilirkişi raporları alındığı, taraflar arasındaki mutabakat mektubunda, Davalı şirketten …’nın …@…com mail adresinden davalı şirketten …’in …@…com mail adresinde gönderildiği anlaşılan 05 Mart 2011 tarihli e-mailde “Ekteki ekstrelerde de görüldüğü üzere ev daha önce sözlü olarak yapılan kontrollerde de mutabık kalındığı üzere, 628.302,21 USD borcunuz, 891.948,68 TL alacağınız görünmektedir. “ibaresinin yer aldığı, buna mukabil, davalı şirketten …’e ait mail adresinden davacı şirketten …’nın mail adresine gönderilen 05/03/2015 tarihli cevabi mailde “Bu rakamlarda mutabıkız, orada bir sorun yok, ben Hs. TL bakiyesinde /muavin olarak mutabık kalmak istiyorum. Hs. komple kapatılacağından, tam resmi olarak mutabık kalmak istiyorum” şeklinde cevap verildiği görülmektedir. Dosyaya sunulan mail yazışmalarında davalının 628.302,21 USD borcunun bulunduğu, buna mukabil 891.948,68 TL alacağı bulunduğuna dair rakamlarda mutabık olduğunun belirtildiği görülmektedir. Mahkememizce dosyaya sunulan maillerle ilgili olarak davalı asil …’in isticvabı yoluna başvurulmuştur. Davalı şirket yetkilisi …’in 20/04/2017 tarihli celsede, tüm faturaların alım ve satımlarında onayının olması gerektiği, mutabakattaki faturaları onaylamadığını beyan etmiştir. Mahkememizce davacı şirketin fatura istinaden 628.302,21 USD’den (takip tarihindeki merkez bankası Amerikan Dolar Kuru karşılığında) mal iadesinden kaynaklanan 891.000,00 TL’yi mahsup ederek kalan alacak miktarı olan 795.042,00 TL alacak için tarafların mutabık olup olmadıklarının HMK 222/1, 2, 4, HMK. 219/1, 2. maddelerine göre değerlendirilmesinin yapılması gerektiği, defterlerdeki borç kayıtlarının dayanağı olan mutabakat sözleşmesinin hukuken bağlayıcı olup olmadığı HMK 219. Maddesi bakımından değerlendirilmiş, davacı bakımında değerlendirildiğinde ispat yükünün HMK. 190- (1) maddesine göre, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait oluşu, aynı kanunun (2) nolu bendinde, Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebileceği, davalı tarafından HMK 191. maddesine göre değerlendirme yapıldığında, ispat yükünü taşıyan tarafın iddiasının doğru olmadığı hakkında delil sunabilir. Karşı ispat faaliyeti için delil sunan taraf, ispat yükünü üzerine almış sayılamayacağı, bu nedenlerle onaylanmamış faturalar bakımından mutabakat sözleşmesi ile belirlenen e-mailler bakımından tarafların mutabık olduğunun kabul edilmesinin mümkün olmadığı, dosyaya sunulan tüm deliller, tarafların beyanları, mahkememizce aldırılan ve itibar edilen 08/02/2018 havale tarihli bilirkişi raporu neticesinde davacının davalıdan takip tarihi itibarıyla 489.247,78 TL asıl alacaklı olduğu kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, alacağın likit, belirlenebilir ve faturaya dayalı olması karşısında davacı lehine ayrıca icra inkar tazminatına hükmedilmesi de uygun görülmüştür.”gerekçesi ile, “-Davanın kısmen kabulü ile Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasındaki davalının 489.247,78 TL yönünden yapmış olduğu itirazının iptali ile takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, -Hükmedilen alacak üzerinden %20’si olan 97.849,55 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, -Davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, takip dayanağı olan faturaların itiraz edilmeksizin kesinleştiğini; müvekkili tarafından yapılan icra takibinin dayanağının, dosyaya sunulan ve davalı tarafından itiraz edilmeksizin kesinleşen mal satış faturaları olduğunu; bu faturalara konu malların tamamının davalı şirkete teslim edildiğini; bu hususta uyuşmazlığın bulunmadığını, Bu faturalardan 91 adet USD bazlı satış faturası karşılığı toplamının 1.688.135,82 USD olduğunu, 91 adet USD bazlı faturanın davalı tarafından hiçbir itiraza konu edilmediğini, bir tanesinin bile itirazen iade edilmediğini; takip dayanağı olan faturaların itiraz edilmeksizin kesinleştiğini, bu faturalardan iade edilen 1.059.833,61 USD düşüldükten sonra geriye müvekkilin davalıdan 628.302,21 USD alacağının kaldığını, yani müvekkilinin, davalı taraftan USD bazlı alacaklı olduğunu; Yerel mahkemenin gerekçeli kararında hatalı ve eksik değerlendirme yaptığını, istinaf ettiklerini, hükme esas alınan son bilirkişi raporuna karşı itirazlarının yerel mahkeme tarafından karşılanmadığını; kararı bu yönü ile de istinaf ettiklerini, son bilirkişi raporuna itirazlarının yerel mahkeme tarafından değerlendirmeye alınmadığının gerekçeli kararın içeriğinden anlaşıldığını, oysa ki bilirkişi raporunu itirazlarının ciddi boyutta ve hükmü etkileyebilecek mahiyette olduğunu; raporun davalı yanlı, tek taraflı olduğunu; bu tespitlerinin yansımalarının raporun içerisindeki çelişkilerden görülebileceğini, Son bilirkişi raporunda, hem dövizle yapılan 41 adet sipariş sözleşmesinden bahsedildiğini, hem de davalının “taraflar arasında döviz ödemeli sipariş ödemesi yoktur” beyanının esas alındığını, çelişki doğurulduğunu, bilirkişilerin “7 sahifelik döviz ödemeli cari hesap ekstresinden ve burada davalının iade faturalarının döviz borcundan düşüldüğünü” teyit ettikleri halde olayı davacı aleyhine yorumlayarak çelişkiye düştüklerini, bilirkişilerin “imzasız bir kısım sipariş formlarında davalı imzası yok diyerek” bu formları dikkate almaz iken; aslında buradaki malların fiilen teslim edilip edilmediğini araştırmayarak çelişkiye düştüklerini, Müvekkili şirket ile davalı arasındaki tüm alım ve satımların tamamının sipariş sözleşmeleri üzerinden değil, ilave olarak “sipariş mailleri” üzerinden de vuku bulduğunu; bu alışverişlerin de bilirkişinin dikkatinden kaçtığını, bilirkişilerin USD bazlı 91 adet fatura ve iade faturaları yerine; nihai olarak 41 adet sipariş sözleşmesini baz aldıklarını; bu hesabın usulsüz ve yanlış olduğunu, Bilirkişilerin “kur farkı faturası kesilmedi” bahanesi ile TL bazlı muavin defter incelemesi yapıp aleyhe sonuç bulduklarını; fatura ve iade faturalarının USD bazlı olup, muavin defterin ise TC yasalarına göre TL üzerinden tutulduğundan gerçek bir sonuç veremeyeceğini; ayrıca kur farkı faturası kesilmesi gerekli midir sorusunun cevabının T.T.K değil, V.U.K’da aranması gerektiğini; burada Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu gereği borç olup olmadığına bakılması gerektiğini; kur farkı faturasının esasen Vergi Usul Kanunu’nun problemi olduğunu, Maddeler halinde açıklanan bilirkişi raporuna itirazlarının yerel mahkeme tarafından değerlendirmeye alınmadığını; eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı, esasen kendi içinde çelişkiler barındıran bilirkişi raporunun bu hali ile hükme esas alınamayacağını;Diğer taraftan davalı tarafın USD cinsinden alışveriş yapılmadığı savunmasının yerel mahkemenin konu hakkındaki ayrıntılı gerekçesi ile açıklığa kavuştuğunu, davalı tarafın savunmaları arasında davacı şirket ile USD bazlı alışveriş yapılmadığının bulunduğunu, taraflarınca USD bazlı, döviz cinsinden alışverişin var olduğunun beyan edildiğini, yerel mahkemenin gerekçeli karardaki, “Taraflar arasında ticari ilişkide alınan bilirkişi raporuna göre döviz cinsinde ödeme ve sipariş sözleşmeleri ve kesilen faturalar olduğu, bu nedenle davalının USD cinsinden ticari bir ilişkinin olmadığı” değerlendirmesi ile davalının iddiasını ispat edemediğinin, kesilen faturalar ile iddiasının geçersiz kılındığını tespit ettiğini, ayrıca dosyada mübrez müvekkili tarafından kesilen USD cinsi faturaların ayırıcı özelliklerinin; 05/04/2017 tarihli “Bilirkişi Ek Raporu” nda açıklandığını, bu raporun 4. sayfasında ilgili bölümde “…yine davacı tarafından ibraz edilen faturalarda USD para birimi ile düzenlendiğine dair belirgin farklılıklar görülmüş olup bunlar “borçlu ibaresinin yanında USD. ibaresinin oluşu ve faturalarda işlem tarihindeki kur ve TL karşılığı bedelin yazılmış olmasıdır.” yine aynı şekilde davalının kestiği iade faturalarının da muhteviyatında iade edilen malların TL cinsinden bedelinin yanı sıra USD bedeli de bulunmaktadır. İade tarihindeki faturalarda TL tutara karşılık gelen o günkü kur ile değerlemesi yapılarak USD karşılığı da açıkça belirtilmiştir. İlgili işlemler bu şekilde davalı tarafından itiraz edilmeksizin kabul edilmiş, USD borcundan mahsup edilmiş ve davacı kayıtlarına intikal ettirilmiştir. Bununla birlikte davacı tüm bu kayıtları (TL üzerinden olanları farklı bir hesapta, USD cinsinden olanları farklı bir alacak hesabında) muhasebeleştirmiştir. ” denildiğini, böylece, USD cinsi müvekkilin kestiği faturaların ayırıcı özelliklerini ve TL bazlı faturalardan farklarının ne olduğunun, davalının bu faturaların tamamı kabul ettiğinin, davalının USD bazında aldığı faturalara karşılık iade faturalarını USD bazlı kestiğinin ve iade tarihindeki faturaları da TL tutara karşılık gelen o günkü kur ile değerlemesini yaparak USD karşılığının açıkça faturalara konulduğunun ortaya çıktığını; yani davalının USD bazlı alışveriş yapılmadığı savunmasının gerçeğe aykırı olduğunu; aksi bir durum olsa idi davalı tarafın 900.000,00-USD çeki neden davacıya kesip gönderdiğini, Davalı şirket yetkilisinin beyanlarının gerçeğe aykırı olduğunu ve mutabakat mailinin hukuki değerlendirmesinin yerel mahkeme tarafından yanlış yorumlandığını, dosyaya mübrez mutabakat mailinin açık bir “borç ikrarı olduğunu” içeriğinin belli olduğunu; ikrarı yapan …’in şirketin muhasebe müdürü olduğunu; ayrıca kendisinin şirket sahibinin-yetkilisinin (isticvabı yapılan kişinin) eşi olduğunu, bu kişinin (…) ticari kapsamda ve alım satımlarla ilgili müvekkili ile aralarında onlarca sipariş maili ve diğer mail kayıtlarının mevcut olduğunu, mailin içeriğinde açıkça “628.302,21 USD borcunuz, 891.948,68 TL alacağınız görülmektedir” şeklindeki davacı muhasebecisinin mailine …’in “bu rakamlarda mutabıkız, orada bir sorun yok…” dediğini; ancak davalı yetkilisinin isticvabı sırasında “muhasebe bütün faturaları bilmez” diyerek gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu, Aslında bütün faturalar ve iade faturalarının davalı şirket muhasebesinde kayıtlı ve itiraz edilmeden defterlere kaydedilmiş faturalar olduğunu; mutabakat mailinin de defterlere kayıtlı faturalara göre düzenlendiğini; davalı şirket yetkilisinin tevil yoluyla inkara saparak sorumluluktan kaçtığını; … faturaları onaylamamış olsa bile onaylanmamış faturaların ticari defterlerde kayıtlı olduğunu; Tüm bu açıklamalardan hareketle yerel mahkemenin konu ile alakalı “onaylanmamış faturalar bakımından mutabakat sözleşmesi ile belirlenen e-mailler bakımından tarafların mutabık olduğunun kabul edilmesinin mümkün olmadığı” gerekçesine katılmadıklarını; son raporda onaylanmayan fatura diye bir bölümün de olmadığını; yerel mahkeme kararını bu yönü ile de istinaf ettiklerini,İleri sürerek, yerel mahkemenin kısmen red kararının kaldırılmasına, davanın tümden kabulü ile yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; açık hesaba dayalı yürütülen ticari satış ilişkisinden doğan bakiye alacağın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş karar karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası kapsamından, davacının davalı aleyhine 795.042,00-TL asıl alacağın tahsili amacıyla ilamsız takip başlattığı, açıklamaya davalının takip tarihi itibariyle davacıdan olan 628.302,00-USD alacağından, davacının davalıya olan 891.000,00-TL borcunun mahsubu sonucu bakiye alacağın istenildiğinin eklendiği, takip talebin dayanağı cari hesap ekstresi ve mutabakat maili olduğu iddia olunan mail yazışmalarının talep ekine konulduğu anlaşılmıştır. Davalı tarafından borcun tamamına itiraz edilmiş, duran takibe yapılan itirazın iptali için hak düşürücü sürede eldeki dava açılmıştır. Davacı yan tarafından; taraflar arasındaki açık hesaba dayalı ticari ilişkinin USD ve TL cinsinden ayrı ayrı yürütüldüğü, açık hesaba konu 91 adet USD bazlı satış faturalarının toplam tutarının 1.688.135,82-USD olduğu, davalının yaptığı ödemeler ve tanzim ettiği iade faturaları toplamının 1.059.833,61-USD olduğu, bu tutarın mahsubu sonucu davacının davalıdan takip tarihinde 628.302,21-USD alacaklı olduğu, yine TL cinsinden yürütülen hesaptan da davalıya 891.948,68-TL borçlu olunduğu, USD cinsinden alacağın takip tarihindeki efektif satış kurundan TL’ye çevrildiği, davalı alacağının bu tutardan mahsubu sonucu davacının bakiye 795.042,00-TL alacaklı olduğu ileri sürülmüştür. Davalı yan tarafından; taraflar arasında USD cinsinden devam eden ilişki kapsamında davacının davalıdan alacaklı olmadığı, davacıdan sipariş edilen ürünlerin bir kısmında çıkan kusurlar nedeniyle tanzim edilen iade faturaları ve yapılan ödemeler neticesinde asıl davalının davacıdan 240.225,89-USD alacaklı olduğu, TL cinsinden ise davacının davalıdan 976.020,34-TL alacaklı olduğu, USD cinsinden davalı alacağının TL cinsinden değerinin 721.638,00-TL olduğu, bu tutar davacının TL cinsinden alacağından düşüldüğünde davacının yalnızca 254.982,33-TL bakiye alacağının bulunduğu savunulmuştur. Mahkemece davacının Denizli’de bulunan ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmış, mali bilirkişi tarafından davacının takip tarihi itibariyle muavin defterlerine göre kur değerlemesi yapılmadan davalıdan 494.767,50-TL alacaklı olduğu, davacının davalı ile olan ticari ilişkisini USD ve TL cinsinden iki ayrı cari hesapta tuttuğu, bu cari hesaba göre davacının takip tarihinde davalıdan 628.302,21-USD alacaklı, davalıya 891.948,68-TL borçlu göründüğü kanaati bildirilmiştir. Mahkemece davalının ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, ancak davalının inceleme günü defter ibraz etmemesi nedeniyle, mali bilirkişinin davacı kayıtlarına göre inceleme yaparak kök ve ek rapor tanzim ettiği, raporların denetime açık bir veri içermediği görülmüştür. Mahkemece davalı şirket yetkilisi …, davacının takip eine ve dosyaya sunduğu, … ile davacının muhasebecisi arasındaki mutabakat maili konusunda isticvap edilmiş, şirket yetkilisi kendisinin bu mutabakat mailini onaylanmadığını beyan ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekilince bilirkişi raporlarına itiraz dilekçeleri ekinde, çekle yapılan USD cinsinden ödemelere ilişkin çek suretleri, sipariş formları, muavin defter, 2014 yılına ait USD cinsinden hesap dökümü yine 2014 yılına ilişkin TL cari hesap ekstresi sunulduğu anlaşılmıştır. Mahkemece mevcut raporların davayı aydınlatmaya elverişli olmadığı tespiti edilerek, dosyaya davalı tarafından sunulan deliller ve taraf itirazları değerlendirilmek üzere mali müşavir tekstil uzmanı ve hukukçu bilirkişiden oluşan heyetten yeni bir rapor alınmıştır. Hükme esas alınan bu raporda, taraf defterleri tekrar incelenmemiş, dosyadaki deliller çerçevesinde davacının davalıdan 489.247,78-TL alacaklı olduğu, mutabakat maili ve inkar tazminatı hususunda takdirin mahkeme ait olduğu belirtilmiştir. Davacı vekili tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporuna, davacının alacağını dayandırdığı USD cinsinden faturalar bakımından hiç değerlendirme yapılmadığı, davalının sunduğu sipariş formlarından yalnızca imzalı olanların esas alındığı, ancak imzasız olanlara konu ürünlerin teslim edilip edilmediği, bu ürünler kapsamında fatura düzenlenip düzenlenmediği hususunda değerlendirme yapılmadığı, mutabakat mailinin de değerlendirilmediği, raporun eksik inceleme içerdiği hususunda itiraz edilmiştir. Mahkemece davacı itirazları hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmeden ve bu itirazlar gerekçeli kararda da değerlendirilmeden karar verilmesi yerinde olmamış, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde bulunmuştur. Hükme esas alınan bilirkişi raporu incelendiğinde, davacının açık hesaba konu olduğunu ileri sürdüğü 91 adet USD cinsinden satış faturasının davalı muavin defterlerinde veya cari hesap dökümlerinde TL cinsine çevrilerek de olsa kayıtlı olup olmadığı incelenmediği gibi, bizzat davalı tarafından dosyaya sunulan sipariş formlarından yalnızca imzalı olan toplam 692.816,20-USD tutarlı 38 adet sipariş formu üzerinden inceleme yapıldığı, davalının 900.000,00-USD çekle yaptığı ödeme ve davalının kestiği 9.266,08-USD lik iade faturaları toplamından, imzalı sipariş formlarındaki tutarlar düşüldükten sonra, davalının davacıya USD cinsinden fazla ödeme yaptığının tespit edildiği, mahkemece de HMK 31 maddesi uyarınca dosyaya davalı tarafından sunulan imzasız sipariş formlarına konu ürünlerin sipariş edidlip edilmediği hakkında davalı yana açıklama yaptırılmadığı gibi, çekin ödeme aracı olduğu da nazara alınarak neden USD cinsinden fazla ödeme yapıldığının açıklattırılmadığı, bilirkişi raporunun davayı mahkeme ve kanun yolu denetimine elverişli olmadığı tespit edilmiştir. Mahkemece; davacı vekilinin açık hesaba konu ettiği 91 adet USD cinsinden satış faturasının, USD cinsinden tutulan açık hesapta bulunan davalı ödemelerine ilişkin belgelerin ve davalının kestiği deftere kayıtlı iade faturalarının, yine TL cinsinden tutulan açık hesaba konu tüm fatura ve ödeme belgelerinin birer örneğinin dosyaya ibrazının sağlanması, dosyaya bizzat davalı tarafından sunulan imzasız sipariş formlarına konu ürünlerin teslim alınıp alınmadıklarının, sadece imzalı sipariş formlarına konu ürünler teslim alınmış ise neden çek ile fazla tutarda USD cinsinden ödeme yapıldığının davalı yana açıklattırılması, yine davalının davacı yana kestiğini iddia ettiği USD cinsinden iade faturalarının dosyaya ibrazının sağlanması, akabinde açık hesaba konu USD cinsinden satış faturalarının, TL’ye çevrilmiş şekilde olsa dahi davalı defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, taraf kayıtları arasındaki farkın neden kaynaklandığı, gerekirse sadece imzalı sipariş formları ile imzalı ve imzasız tüm sipariş formları esas alınarak ihtimalli şekilde, davacının davalıdan takip tarihi itibariyle USD ve TL cinsinden alacağının varlığı ve miktarının, mahkeme ve kanun yolu denetimine açık ve davacı itirazlarını da karşılar şekilde tespiti amacıyla ek rapor veya yeni bir heyetten rapor alınması gerekirken, denetime açık olmayan rapora dayalı hüküm kurulması yerinde olmamış, davacı vekilinin bilirkişi raporunun içeriğine yönelik istinaf sebebi de yerinde bulunmuştur. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davacı vekilinin mutabakat mailine yönelik istinaf sebebinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına, dosyanın kaldırma kararı doğrultusunda tahkikat yürütülmek üzere mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/11/2018 tarih ve 2015/728 Esas – 2018/1015 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/06/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.