Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/495 E. 2021/774 K. 21.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/495 Esas
KARAR NO: 2021/774 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/206 Esas – 2020/673 Karar
TARİH: 16/12/2020
DAVA: Tespit
KARAR TARİHİ: 21/05/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin, davalı şirketin ortağı olduğunu, şirketin diğer ortaklarının sahtecilik yaparak 31/07/2008 tarihli bir genel kurul toplantısı yaparak şirketin tasfiyesine karar verildiğini, davacının da sanki toplantıya katılmış gibi gösterildiğini, oysa hazirun cetvelindeki imzanın davacıya ait olmadığını, imzanın sahte olduğunu, davacının toplantıdan tesadüfen haberdar olduğunu, toplantının duyurulmadan yapıldığını, diğer ortakların İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/213 Esas sayılı dosyasında sahtecilik suçundan mahkum olduğunu, bu nedenle anılan toplantının ve kararların TTK’nın 447. Maddesi uyarınca batıl olduğunu beyanla, tasfiye sonunda da davacıya bir pay ödenmediğini, davalı şirketin 31/07/2008 tarihli olağan genel kurul toplantısının ve kararların iptaline, şirket ünvanındaki Tasfiye Halinde ibaresinin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı taraf cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 16/12/2020 tarih2020/206 Esas – 2020/673 Karar sayılı kararında;”Her ne kadar davacı taraf genel kurula davet edilmediğini ve sahtecilik yapıldığını iddia etmiş ise de, yapılan usulsüzlüğün TTK’nın 446/1-b. Maddesi uyarınca iptale tabi olduğu, tasfiye kararı alınmasının TTK’nın 447. Maddesinde belirtilen yasaklanmış fiil veya kararlardan olmadığı anlaşılmıştır.İptal davası, TTK’nın 445. Maddesi uyarınca üç aylık yasal hak düşürücü sürede açılmalıdır. İş bu dava ise, iptale konu toplantıdan yaklaşık 12 yıl sonra açılmıştır. Bu durumda hak düşürücü süre geçmiş olup, davanın reddi gerektiği anlaşılmış ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Davacının davasının, hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden karar verildiğini, Gerekçe kısmında davaya konu olayın özetinin ardından sadece Yargıtay 11.HD kararına atıf yapılarak gerekçe yazıldığını, Yargıtay kararı incelendiğinde karara konu olaydaki vakıanın somut olayla herhangi bir ilişkinin bulunmadığını, müvekkilinin anayasal düzlemde korunan gerekçeli karar hakkı ve dolayısıyla Adil Yargılanma Hakkının ihlal edildiğini, Genel Kurul toplantısının usulüne uygun olarak yapılmadığını, Müvekkilinin, davalı şirkette nama yazılı pay sahibi olduğunu, dolayısıyla normal şartlarda kendisine toplantıya davetin taahhütlü mektup gönderilerek bildirilmesi ve ilan yapılması gerekirken tasfiye kararının müvekkilinden gizli alınması ve toplantı gündeminden müvekkilinin haberdar olmaması için diğer pay sahiplerinin bilerek ve kasten 6762 sayılı TTKnın 370. Maddesinde düzenlenen çağrısız genel kurul usulüyle toplantı yaptıklarını, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında ve doktrinler de görüldüğü üzere istisnai bir toplantı usul olan madde 370 e aykırı bir şekilde yapılan genel kurul toplantılarının ve bu toplantıda alınan kararların yoklukla malul olduğunu, (EK-1-Yargıtay 11. HD 2009/12744 Esas, 2011/6060 Karar, 17.05.2011 Tarih) Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/3133 Esas, 2020/1289 Karar 12.02.2020 Tarih (EK-2 Davalı şirketin diğer ortaklarının müvekkili adına sahte imza atarak müvekkilinin yapılan genel kurul toplantısından haberdar olmasını engellediklerini, pay sahibinin genel kurula katılma ve oy kullanma haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran genel kurul kararlarının butlanla malul olduğunu, (EK-3-Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/8017 Esas, 2018/1982 Karar, 14.03.2018 Tarih) (Songur, Damla Gülseren: Anonim Şirketlerde Pay Sahibinin Temsili Ankara 2012 s.63) (Moroğlu, Erdoğan: Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Karalarının Hükümsüzlüğü İstanbul 2009, s. 21- 25 Müvekkilin vazgeçilmez nitelikteki pay sahipliği haklarından diğerinin ise TTK m. 507 ve 543de (6762 Sayılı TTKda madde 455 ve 447) düzenlenen tasfiye payı hakkı olduğunu, 21.07.2008 tarihli genel kurul toplantısında şirketin tasfiyesine karar verilmesine rağmen müvekkiline hissesi oranında ödenmiş herhangi bir tasfiye bakiyesi bulunmadığını, tasfiye sürecinin hiçbir aşamasında ne şirket yönetim kurulu üyeleri ne de tasfiye memuru tarafından müvekkiline verilmiş bir bilgi veya belge bulunmamakla beraber, dağıtılmış bir varlık bulunmaması, tasfiye kararının alındığı genel kurul toplantısının müvekkilinden gizli yapıldığının, göstergesi olduğunu, Söz konusu durumun diğer ortaklar ve müvekkili arasında eşitsizlik yaratmakta olup söz konusu genel kurul kararı TTK madde 357de düzenlenen eşit işlem ilkesine de aykırılık teşkil ettiğini, Davalı şirketin 21.07.2008 tarihinde yapılan Genel Kurul ile birlikte tasfiyeye girdiğini, söz konusu genel kurulda alınan kararlarının butlanla malul olduğunun tespit edilmesi halinde işbu hüküm geriye dönük olarak etkili olacağından davalı şirketin tasfiyesine dair yapılan her türlü işlem ve alınan kararın da geçersiz hale geleceğini, 6762 sayılı TTKnın 383. Maddesinde (6102 sayılı TTK 450.maddesi) de genel kurul kararının butlanına ilişkin mahkeme kararının, kesinleştikten sonra bütün pay sahipleri hakkında hüküm ifade edeceğinin düzenlendiğini, yönetim kurulunun bu kararın bir suretini derhâl ticaret siciline tescil ettirme yükümlülüğü bulunduğunu, ancak davalı şirket yönetim kurulunun hâlihazırda görev süresinin dolmuş olması ve fiili anlamda görevine devam etmiyor olması sebebiyle işbu dava neticesinde tesis edilecek olan hükmün ticaret sicil nezdinde resen tescil ettirilmesini gerektiğini, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava genel kurul kararlarının mutlak butlanla batıl olduğunun tespiti istemine ilişkindir.Davacı, davalı şirket ortağı olduğunu, davalı şirketin 21/07/2008 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan kararların 31/07/2008 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlandığını, ticaret sicil gazetesinde yapılan ilanda anılan genel kurula tüm ortakların katıldığının belirtildiğini, kendisine genel kurul toplantısının bildirilmediği gibi genel kurul toplantısına da katılmadığını, hazirun cetvelinde yer alan imzanın kendine ait olmadığını, TTK 447 maddesi hükmüne göre pay sahibinin genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilmez nitelikteki hakları ortadan kaldıran kararlarının mutlak butlanla sakat olduğunu belirterek anılan genel kurul kararlarının mutlak butlanla batıl olduğunun tespitini talep etmiş, mahkemece hak düşürücü süre içinde dava açılmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.Anonim şirketlerde genel kurul kararlarının iptali 6762 sayılı TTK’nın 381 vd maddelerinde düzenlenmiştir, TTK 381 (6102 sayılı TTK 445.) Maddesinde genel kurul kararlarının iptali davası açabilecekler ve dava açma süresi gösterilmiştir. Buna göre genel kurul kararlarının iptali davası karar tarihinden itibaren 3 ay içinde açılmalıdır. Öngörülen süre hak düşürücü süre olup, iptal davasının belirlenen süre içinde açılmaması halinde dava dinlenilemez. Bunun tek istisnası butlan sebeplerinin varlığıdır. Bu butlan sebeplerinin varlığının ileri sürülmesi halinde süreye bakılmaksızın her ilgili genel kurul kararlarının batıl olduğunun tespitini mahkemeden talep edebilecektir.Mahkeme gerekçesinde de belirtildiği üzere, davaya konu genel kurulda alınan kararlardan hiç biri söz konusu butlan sebeplerini içermemektedir. Buna göre anılan genel kurul kararları batıl olmayıp ancak iptali talep edilebilecektir. Dava tarihi itibarıyla iptali istenen genel kurul toplantısının üzerinden 6762 sayılı TTK’nın 381. Madde de öngörülen hak düşürücü süre geçmiş olduğundan davacının istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içinde bulunan belge ve bilgilere, mahkeme kararının gerekçesine göre delillerin takdirinde ve gerekçede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin yerinde olmayan istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi ile esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 21/05/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.