Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/493 E. 2022/218 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/493 Esas
KARAR NO: 2022/218 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/11/2020
NUMARASI: 2017/1467 Esas 2020/648 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 10/02/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin, davalı bankanın İskenderun Şubesinde … iban numaralı hesabı bulunduğunu, hesabın halen faal olup bu hesabın dışında şirket yetkilileri tarafından açılmış bir hesabın bulunmadığını, müvekkili firmanın …’tan fatura alacağına istinaden İstanbul … İcra Müdürlüğü … sayılı dosyasından 1.224.249,30 TL tutarında icra takibi başlattığını, …’ın “takibe konu edilen fatura alacağını davacıya ait hesaba gönderdiği” iddiasıyla takibe yaptığı itiraz üzerine İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2016/1037 E. sayılı dosyasından itirazın iptali davası açıldığını, yargılama neticesinde …’ın davalı bankanın davacının alacağını Ankara Etlik Şubesi … numaralı hesaba gönderildiği ve hesabın davacı şirkete ait olduğu tespit edilerek davanın reddedildiğini, davalı bankaya ilgili hesap bilgilerinin kendilerine verilmesi ve gönderilen paranın ödenmesi için Bakırköy … Noterliği 10.04.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin gönderildiğini, ancak davalı banka tarafından bilgi verilmediğini, haricen yapılan araştırmada davacı firmanın adına şirket yetkililerince ya da vekâlet verdiği kişilerce açılmayan hesapta para olmadığı ve paranın geldiği gün başka hesaplara havale edildiğinin tespit edildiğini, davalı bankanın Ankara Etlik Şubesi’nde Bankacılık Kanununa aykırı olarak vekâlet, yetki belgesi ya da şirket yetkililerince verilen bir talimat olmadan davacı şirket adına davacının eski çalışanı … tarafından hesap açıldığının tespit edildiğini, bu kişinin davacı şirket adına EFT talimatı verme veya işlem yetkisi bulunmadığını, bankanın basiretli davranmayarak hesap açması ve gelen paranın aynı gün farklı hesaplara gönderilmesi ile oluşan zarardan sorumlu olduğunu, banka tarafından hesapla ilgili bilgi ve belge verilmediğinden hesaptaki paranın ne kadar olduğunun ve nerelere gönderildiğinin bilinmediğini ileri sürerek davaya konu edilen zararın tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere şimdilik 200.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizle birlikte tespiti ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 24.09.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile, davalı banka kayıtları üzerinde yapılan incelemede müvekkilinin 1.188.268,61 TL zarara uğradığının ve bundan bankanın sorumlu olduğunun tespit edildiğini beyanla; dava değerinin 988.268,61 TL artırılarak davalarının 1.188.268,61 TL üzerinden kabulüne, 1.188.268,61 TL’nin tamamı için dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizle davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacağını, bu nedenle davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, hukuki yarar eksikliğinin sonradan tamamlanamayacağını, bu nedenle davanın usulden reddini, davacı şirketin, müvekkili bankanın İskenderun Şube Müşterisi olup, İskenderun Şubesinde yangın çıkması neticesinde davacının bilgisi doğrultusunda 2011 yılında hesaplarının Etlik Şubesine aktarıldığını, hesabın davacıya ait olduğunun İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1037 E. sayılı dosyasında tespit edildiğini, konu ile ilgili kesin hüküm bulunduğunu, davacının Etlik şubesindeki hesabın şirket yetkilisi tarafından açılmadığı hususundaki beyanlarının kabul edilemeyeceğini, davacı şirketle dava dışı … Ltd. Şti. arasında Adana … Noterliği’nin 24.11.2010 tarihli … yevmiye numaralı Adi Ortaklık sözleşmesi düzenlendiğini, müvekkili bankanın Etlik Şubesinde … hesap numarası ile Adi Ortaklık adına hesap açıldığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmede adi ortaklığın yetkilisinin … olarak belirlendiğini, taraflar arasında imza altına alınan sözleşmenin 7. Maddesinde …’in hesap açmaya, hesaptan para çekmeye, çekleri almaya, ….şifre almaya, ….ortaklığı en geniş şekilde temsil etmeye tek başına yetkili kılındığını, dava dışı …’in hesaptan para çekme yetkisi bulunduğundan davacı şirketin müvekkil banka nezdindeki hesabından dava dışı …şirketine havale yaptığını, TBK m. 637 kapsamında temsil yetkisine haiz …’in hem ortakları hem de ortaklığı temsile yetkili olduğunu, bu nedenle yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu, davacının oluşan bir zararı varsa bu zararın muhatabının dava dışı …şirketi ve … olduğunu, davacının …şirketinden kendi hesabında yaptığı işlemlere dair bilgisi ve muvaffakatı olmasına rağmen …’den muhtemel alacağını şirketin yasal takibe intikal etmesi nedeniyle müvekkil bankadan tahsil etmeye çalıştığını, davacının hesabından 18.04.2011 tarihinde 1.224.249,30 TL çekildiğini beyan etmesine rağmen 7 yıl sonra … hakkında yasal takip yapılmaya başlandıktan sonra 29.12.2017 tarihinde dava ikame edildiğini, davacının 7 yıl boyunca hesabının kontrol edilmediğinin ve 1.224.249,30 TL tutarın bilgisi dışında çekildiğinin kabul edilemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 27/11/2020 tarih ve 2017/1467 Esas – 2020/648 Karar sayılı kararında; “….Asıl alacakla ilgili delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler: Davacı vekili, müvekkili firmanın davalı bankanın İskenderun Şubesi’nde … iban numaralı hesabı bulunduğunu, hesabın halen faal olup bu hesabın dışında şirket yetkilileri tarafından açılmış bir hesabın bulunmadığını, yapılan araştırmada hesabın eski şirket çalışanı … tarafından açıldığının, bu kişinin davacı şirket adına EFT talimatı verme veya işlem yetkisi bulunmadığının tespit edildiğini; bankanın basiretli davranmayarak hesap açması ve gelen paranın aynı gün farklı hesaplara gönderilmesi ile oluşan zarardan sorumlu olduğunu ve ileri sürmüştür. Davalı banka vekili ise, İskenderun Şubenin yanması sonrası davacı firmanın hesaplarının Etlik Şubeye taşındığını ve konuya ilişkin davacı firmaya bilgi verildiğini, davacı şirket ile … Ltd. Şti. arasında Adana … Noterliği’nin 24.11.2010 tarihli … yevmiye numaralı Adi Ortaklık sözleşmesi düzenlendiğini, müvekkil bankanın Etlik Şubesinde … hesap numarası ile Adi Ortaklık adına hesap açıldığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmede adi ortaklığın yetkilisinin … olarak belirlendiğini, taraflar arasında imza altına alınan sözleşmenin 7. Maddesinde …’in hesap açmaya, hesaptan para çekmeye, çekleri almaya, ….şifre almaya, ….ortaklığı en geniş şekilde temsil etmeye tek başına yetkili kılındığının açıklandığının izah edildiğini, dava dışı …’in hesaptan para çekme yetkisi bulunduğundan davacı şirketin müvekkil banka nezdindeki hesabından dava dışı …ye havale yaptığını, TBK 637 kapsamında temsil yetkisine haiz …’in hem ortakları hem de ortaklığı temsile yetkili olduğunu, bu nedenle yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu, davacının oluşan bir zararı var ise bu zararın muhatabının dava dışı … ve … olduğunu belirtmiştir. Uyuşmazlık konusu, davacı firmanın Etlik Şubedeki kendi adlarına açılan hesabın yetkisiz olarak açıldığı ve kendilerince verilen bir vekâlet ya da yetki belgesi olmadığı halde, … tarafından hesaplarına gelen paranın aynı gün farklı hesaplara gönderilmesi neticesinde oluşan zararın sorumluluğuna ilişkindir. Dosya kapsamındaki belgelerden, davacı firmanın, davalı Bankanın Etlik Şubesindeki hesap numarasının, davacı vekilince de dava dilekçesinde yer alan İskenderun Şubesindeki İBAN içerisinde de görülen … olduğu, dolayısıyla aynı firma adına olan hesap numarasının davalı bankanın Etlik Şubesine taşınmış olduğu, yeni bir hesap olmadığı tespit edilmiş, ancak Etlik şubesindeki hesabın, hesap açılış ya da devrine ilişkin kayda rastlanmamıştır. Davacı … A.Ş.’nin pilot ortak, dava dışı …nin özel ortak sıfatıyla 26 Kasım 2010 tarihinde kamu ve özel sektörde ihale ile ortak girişim adına alınan işlerin yürütülmesi konulu Ortak girişim Sözleşmesi imza altına aldıkları ve Adi Ortaklık firmasının kurulduğu görülmüştür. İşbu sözleşmede, … isimli şahsa, sözleşmenin 7. Maddesinde belirtilen Adi Ortaklık adına “bankalarda hesaplar açma, hesaplardan para çekme, çekleri alma, şifre alma” gibi bankacılık alanlarında işlem yapma yetkisi verildiği tespit edilmiştir. Sözleşme ile …’e Adi Ortaklığa ilişkin, davalı bankanın Etlik Şubesi’nde açılan … numaralı hesaptan sözleşmede yazılı olan işlemler özelinde yetki verildiği anlaşılmaktadır.18.04.2011 tarihinde … tarafından, davalı bankanın … iban nolu … A.Ş. hesabına 1.224.249,30 TL tutarlı EFT gönderildiği dosya kapsamındaki dekont ile sabittir. İşbu hesabın davacı … A.Ş. firmasına ait olduğu da, yine İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2016/1037 E. sayılı dosya ile … aleyhine açılan itirazın iptali davası ile de hüküm altına alınmıştır. Dosya içeriğinde, davalı bankanın, …’ın 18.04.2011 tarihinde söz konusu 1.224.249,30 TL tutarındaki para transferinin yapıldığı davacı … A.Ş.’ye ait Etlik Şubesi’ndeki … nolu hesabına ait hesap hareketleri bulunmamakla beraber, … tarafından, 18.04.2011 tarihinde davacı … A.Ş.’nin kaşesi üzerine attığı imzası ile davacı … A.Ş. adına kayıtlı olduğu anlaşılan … nolu hesaptaki 974.200,00 TL’nin …’nin aynı şubedeki … nolu hesabına aktarılmasına ilişkin verdiği havale talimatının ve yapılan işlemin dekontunun, 18.04.2011 tarihinde davacı … A.Ş. kaşesi üzerine attığı imzası ile davacı … A.Ş. adına kayıtlı olduğu anlaşılan … nolu hesaptaki 24.000,00 TL’nin … yetkilisi olan … adına … nezdindeki ibana aktarılmasına ilişkin verdiği EFT talimatının ve yapılan işlemin dekontunun, 18.04.2011 tarihinde davacı … A.Ş. kaşesi üzerine attığı imzası ile davacı … A.Ş. adına kayıtlı olduğu anlaşılan … nolu hesaptaki 176.000,00 TL’nin …’nin … nezdindeki hesabına aktarılmasına ilişkin verdiği EFT talimatının ve yapılan işlemin dekontunun, 13.05.2011 tarihinde davacı … A.Ş. kaşesi üzerine attığı imzası ile davacı … A.Ş. adına kayıtlı olduğu anlaşılan … nolu hesaptaki 13.968,61 TL’nin …’nin aynı şubedeki … nolu hesabına aktarılmasına ilişkin verdiği havale talimatının ve yapılan işlemin dekontunun dosya kapsamına sunulduğu, sayılan 18.04.2011 ve 13.05.2011 tarihli para transferi işlemlerinin davacı … A.Ş. hesabından yapıldığı, buna karşılık davacı … A.Ş. firmasının … adına firmanın … nolu hesaplarından işlem yapılması hususunda verilen bir vekâleti bulunmadığı tespit edilmiştir. Buna göre, davacı/müşteri tarafından davalı/bankanın İskenderun Şubesinde hesap açılmasıyla birlikte, taraflar arasında bir akdi ilişki kurulmuştur. Doktrin ve uygulamada da kabul edildiği üzere, banka ile müşteri arasında kurulan akdi ilişkilerde banka, temelini TBK.md.506/f.2 hükmünde bulan özen borcu altına girer. Dolayısıyla banka, müşterisi ile ilgili olarak yapacağı bütün işlem ve hizmetlerinde özen borcuna uygun hareket etme yükümlülüğü altına girer.Buradaki özen borcunun kapsamının ve derecesinin belirlenmesinde, benzer bankacılık işlemlerini ve hizmetlerini yerine getirmeyi üstlenen basiretle bir bankanın (tacirin) göstermesi gereken davranış esas alınır. Dolayısıyla davalı/bankanın göstermesi gereken özenin kapsamı ve derecesi, “objektif kriterlere” göre belirlenmelidir. Burada “objektif özen yükümlülüğü” söz konusudur. Davalı/banka, aynı şartlar altında aynı tür işlemleri ve hizmetleri yerine getiren basiretli, özenli ve hiçbir kaçınılabilen hatayı işlemeyen bir banka gibi hareket etmelidir. Doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere, davalı/banka, hafif kusuruyla müşterisine vereceği zararlardan dahi sorumlu olacaktır. Davalı/banka, kendileriyle sözleşme akdetmiş olduğu müşterileri için yaptığı işlemleri ve verdiği hizmetleri, yanında çalıştırdığı kişiler (yardımcı kişiler) vasıtası ile yerine getirmektedir. Bu nedenle, TBK.md.116/f.1 gereği, yanında çalıştırdığı bu kişilerin (yardımcı kişilerin), müşteriler ile ilgili bankacılık işlemlerini yaptıkları ve hizmetleri verdikleri sırada özen borcuna aykırı davranmak suretiyle davacı/müşteriyi uğrattıkları zararlardan dolayı davalı/banka kusursuz sorumludur. Yani kendisinin bir kusuru olmasa dahi sorumludur. Buna göre, davacı … A.Ş.’nin, dava … adlı kişiye “…” nolu “… A.Ş.” firma hesaplarında işlem yapma yetkisi verildiğine ilişkin bir belgenin bulunmamasına karşılık, …’in dosya kapsamına sunulan 18.04.2011 ve 13.05.2011 tarihlerinde … A.Ş. kaşesi altına attığı imzası ile firma hesaplarından toplam 1.188.168,61 TL tutarında para transferi işlemi gerçekleştirildiği, bu durumda davalı bankanın işlem yapma yetkisi bulunmayan … talimatı ile davacı … A.Ş.’nin … numaralı hesabından yapılan para transferi işlemlerinde, çalışanı(yardımcı kişisi) vasıtasıyla yaptığı işlem sırasında, davacı/müşteriye karşı olan özen borcuna aykırı davranmak suretiyle davacı müşterisinin 1.188.168,61 TL zarara uğramasına yol açtığı, TBK’nin 506/2. Ve 116/1. Maddeleri uyarınca tam kusurlu olarak davacı müşterisinin bu zararını tamamıyla tazmin etmekle yükümlü olduğu, davacının herhangi bir kusurunun bulunmadığı kanaatine varılmıştır. 4-g)Faiz talebiyle ilgili inceleme ve gerekçe: Davacı vekili, dava dilekçesi ile 200.000 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizle birlikte tespit ve tahsilini talep etmiştir. Davacı vekili, talep arttırım dilekçesi ile, dava değerini artırarak toplam 1.188.268,61 TL’nin tamamı için dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Faizin türü ile ilgili olarak, davacı vekili, alacağın ticari faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir. 5335 sayılı Yasa ile değişik 3095 sayılı Yasa hükümlerinde, 01.05.2005 tarihinden itibaren yasal faizin (ticari olmayan işlerde uygulanan temerrüt faizi) reeskont oranına göre belirlenmesi düzenlemesinden vazgeçilip, reeskont oranı tabiri madde metninden çıkartılmış, bunun yerine artırılma-indirilme yetkisi Bakanlar Kurulu’na bırakılan ve belli bir oranı ifade etmekte olan (önce %12 iken 01.01.2006 tarihinden itibaren %9) faiz uygulamasına geçilmiş, diğer bir deyişle 01.01.2000 tarihinden önceki dönemde ticari işlerde, 01.01.2000-01.05.2005 tarihleri arasında ise ticari olmayan işlerde temerrüt faizine esas olarak uygulanan reeskont oranına yasa metninde yer verilmemiştir. Buna göre, her ne kadar her iki taraf da tacir ve yapılan iş de ticari olduğundan, davacının TL alacağı için isteyebileceği faiz türü 3095 sayılı Kanun’un 2. Maddesinde belirtilen şekilde ticari işlerde uygulanacak temerrüt faizi olan avans faizi ise de, yüksek Yargıtay (kapatılan) 19. Hukuk Dairesi’nin uygulamasına göre ticari faizin karşılığı yasal faiz olduğundan (2016/13877 esas, 2018/1090 karar sayılı ilâm) işleyecek faiz yönünden taleple bağlı kalınarak yasal faiz uygulanmasına karar vermek gerekmiştir. Faizin başlangıç tarihiyle ilgili olarak ise, yukarıda belirsiz alacak davasıyla ilgili bahsi geçen yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.02.2018 tarih, 2015/9-3162 esas, 2018/369 karar sayılı ilâmında belirtildiği üzere, dava belirsiz alacak davası olduğuna göre, bu davanın açılması ile doğacak olan maddi ve şekli hukuk sonuçlarının (zamanaşımının kesilmesi ve diğerleri) bu dava için de geçerli olması gerekeceğinden, mahkemece talep arttırım dilekçesi verilerek arttırılan miktarlar dâhil alacakların tümüne dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gereklidir. 4-ğ)Sonuç: Sonuç olarak, yukarıda belirtilen nedenlerle, davanın kabulü ile, 1.188.168,61 TL’nin, davanın açıldığı 29/12/2017 tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, faizin türü ile ilgili istemin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…”gerekçesi ile, Davanın KABULÜ ile, 1.188.168,61 TL’nin, davanın açıldığı 29/12/2017 tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Faizin türü ile ilgili istemin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkeme tarafından eksik inceleme yapıldığını, Yerel mahkeme tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporuna taraflarınca ayrıntılı gerekçeler ile itiraz edilmesine rağmen, iş bu itirazları karşılanmadan ve hatta eksik bilgi/belgeler tedarik edilmeden eksik inceleme üzerinden verilmiş olan kararın hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, Davacının hesabındaki işlemler … – … Adi Ortaklık yetkilisi tarafından yapıldığını, Davacı şirketin müvekkili bankanın İskenderun Şube müşterisi olup, İskenderun şubesinde yangın çıkması neticesinde davacının bilgisi doğrultusunda 2011 yılında davacının hesapları Etlik şubesine aktarıldığını, bu husus hem İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1037 E. Sayılı dosyasında verilen karar ile hem de yerel mahkeme gerekçeli kararının 6. sayfasındaki açıklamalar (“davacı firmanın, davalı bankanın Etlik Şubesindeki hesap numarasının, davacı vekilince de dava dilekçesinde yer alan İskenderun Şubesindeki IBAN içerisinde de görülen … olduğu, dolayısıyla aynı firma adına olan hesap numarasının davalı bankanın Etlik Şubesine taşınmış olduğu, yeni bir hesap olmadığı tespit edilmiştir”) ile davacının iddiasının aksine tespit edildiğini, Davacı şirket ile … Ltd. Şti. arasında Adana … Noterliğinin 24.11.2010 tarihli … Yevmiye numaralı Adi Ortaklık Sözleşmesi düzenlendiğini, Müvekkili bankanın Etlik şubesinde … hesap numarası ile Adi Ortaklık adına hesap açılmış olup, taraflar arasında imzalanan sözleşmede …-… Adi Ortaklığının yetkilisi … olarak belirtildiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 7. Maddesinde;”Ortaklığın idare ve temsili … bankalarda hesap açmaya, hesaptan para çekmeye, çekleri almaya, teknik ve idari organizasyonlar yapmaya, denetime ve yönetime, SGK, vergi daireleri vs makamlarda ortaklığı en geniş şekilde yetkili olarak e bildirge, e beyanname imzalamaya, şifre almaya, ortak girişim adına avukata vekalet vermeye, ortaklığı en geniş şekilde temsil ve ilzama tek başına yetkili kılındığı” izah edildiğini, Taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince dava dışı …’e …-… Adi Ortaklık şirketi temsil ve hesaptan para çekme yetkisi verildiğini, TBK’nın 637. Maddesinde Adi Ortaklıkta temsil hususu düzenlenmiş olup; “Kendi adına ve ortaklık hesabına bir üçüncü kişi ile işlemde bulunan ortak, bu kişiye karşı bizzat kendisi alacaklı ve borçlu olur. Ortaklardan biri, ortaklık veya bütün ortaklar adına bir üçüncü kişi ile işlem yaparsa, diğer ortaklar ancak temsile ilişkin hükümler uyarınca, bu kişinin alacaklısı veya borçlusu olurlar.Kendisine yönetim görevi verilen ortağın, ortaklığı veya bütün ortakları üçüncü kişilere karşı temsil etme yetkisi var sayılır. ” şeklinde belirtildiğini, Dava dışı …’e yukarıda belirtilen hüküm gereğince Adi Ortaklığı temsil ve yönetim görevi verilmiş olup, … ortaklığı ve bütün ortakları 3. kişilere karşı temsil etme hususunda yetkili olduğunu, sözleşme ve TBK md. 637/III gereğince Adi Ortaklık yetkilisi …’in davacıyı 3. kişilere karşı temsil etme yetkisi bulunmaktadır. Dava dışı … Adi Ortaklık Sözleşmesi gereğince davacı hesabından para çekme yetkisine sahip olup, bu yetkiye istinaden davacı şirketin müvekkili banka nezdindeki hesabından dava dışı …’ye havale yapıldığını, Ortaklık sözleşmesi ile kendisine kanunda belirtilen idare yetkisi tanınan kişi, ortak ya da üçüncü bir kişi olabileceğini, bu nedenle bu kişinin, TBK’nın 42. ve 46. maddeleri ile daha geniş anlamını bulan 637. maddesinde açıklanan ortaklığı temsil yetkisi olduğunun kabulü gerektiğini, Adi ortaklığın yönetimi ve temsili birbiriyle bağlantılı iki kavram olduğunu, temsil sadece yönetimin özel bir fonksiyonu olduğunu, temsil yetkisi ortaklardan birine veya her ikisine tanınabileceği gibi üçüncü bir kişiye de verilebileceğini, temsil yetkisi Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre zımnen, icazeten, temsil belgesi, adi ortaklık sözleşmesi veya ortaklık kararıyla verilebileceğini, ( Yargıtay 12.HD. 18.12.2014, E. 2014/31784, K. 2014/30762) Somut olayda da …’e Ortak Girişim Sözleşmesi ile ortaklığı en geniş şekilde temsil ve ilzam yetkisi verildiğini, Türk Borçlar Kanunu md. 637 kapsamında temsil yetkisini haiz … hem ortaklığı hem de ortakları temsile yetkili olduğunu, bu nedenle yapılan işlemler usul ve yasaya uygun olduğunu, Konu ile ilgili Yargıtay kararları bulunduğunu, (Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 5.10.2017 tarihli 2017/6211 E. 2017/11914 Sayılı kararı, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 08.10.2015 tarihli 2015/20493 E. 2015/23692 Sayılı kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.1.2009 tarihli 2008/12-825 E. 2009/32 Sayılı kararı) Yargıtay İçtihatları gereğince …-… Adi Ortaklığının münferit yetkilisi … tarafından adi ortaklığın tüzel kişiliği olmaması nedeniyle ortakları temsil etme yetkisi olup, davacının müvekkili banka nezdindeki hesabı üzerinde işlem yapılması talimatı usul ve yasaya uygun olduğunu, Yerel mahkeme tarafından en önemli husus olan davacı hesabına … tarafından yapılan ödemeye dair …’a bildirilen hesap numarasının kim tarafından bildirildiği araştırılmadığını, bu hususta …’a müzekkere yazılması gerekirken talebin kabul edilmemesinin eksik nicelemeye neden olduğunu, Davacı tarafın dava konusu ettiği …’tan olan alacağının tahsiline dair, … tarafından şirket hesabına yapılan ödemeye ilişkin olarak, …’a davacının müvekkili banka nezdindeki hesabının kim tarafından bildirildiği, …’ın bu hesap numarasını ne şekilde öğrendiği hususu araştırılmadığını, … tarafından 18.04.2011 tarihinde davacı şirket hesabına gönderilen 1.224.249,30 TL açısından ödeme yapılan bu hesap numarası kim tarafından bildirildiği, bildirildikten sonra bu hesaba gelen para 6 yıl boyunca hiç kontrol edilip edilmediği, davacı şirketin bu kadar yüksek meblağlı bir alacağını 2011 yılından, icra takibini başlatmış olduğu 2016 yılına kadar hiç bir şekilde talep etmemiş olması mümkün olmadığı gibi, şirketin A.Ş. olduğu da göz önüne alınarak her yıl sonunda şirket kapaması yapılırken bu faturalı alacağın tahsil edilip/edilmediği sorgulanmadan yıl devrinin yapılması mümkün olmadığını, Tüm bu hususlar, tacir olan davacının 2011 yılında tahsil edilen paranın aradan 6 yıl geçtikten sonra iş bu davayı açmak suretiyle hesabında yapılan işlemler konusunda bilgi ve muvafakatinin olmadığını belirterek haksız menfaat elde etmeye çalıştığını, kötü niyetli olduğunu göstermekte olduğunu, Dava konusu talebin müvekkili bankaya yöneltilmesi mümkün olmayıp, davacının bir zararı var ise buna …den ve / veya …’den talep etmesi gerektiğini, Davacı tarafından açılmış olan davada, …-… Adi Ortaklık temsilcisi … tarafından davacı hesabına … tarafından gönderilen paranın usulsüz olarak çekilmiş olması nedeniyle uğramış olduğu zararın tahsili talep edilmekte olduğu, söz konusu davanın müvekkili bankaya yöneltilmiş olması haksız ve hukuka aykırı olduğunu, zira, davacının oluşan bir zararı var ise bu zararın muhatabı dava dışı … ve/veya … olduğunu, müvekkili bankanın davacının zararından sorumlu tutulması mümkün olmadığını, müvekkili banka bu davada adi ortaklar arasındaki ilişkide iyi niyetli 3. kişi konumunda olduğunu, Dava dışı … Adi Ortaklık Sözleşmesi hükümleri gereğince davacı hesabında işlem yaptığını, Türk Borçlar Kanunu’nun 627. Maddesinde;”Ortaklardan birinin ortaklık işleri için yaptığı giderlerden veya üstlendiği borçlardan dolayı diğer ortaklar, ona karşı sorumlu olurlar; bu ortağın, yönetim işleri yüzünden doğrudan doğruya uğradığı zararlar ile ortaklığın yönetiminden kaynaklanan tehlikeler sonucunda doğan zararları, diğer ortaklar gidermekle yükümlüdürler.” şeklinde belirtildiğini, Adi Ortaklık Sözleşmesinde ortaklar tüm malvarlıkları ile sorumlu olduğunu, kazançları da ortaklığın olup, açılan alacak davası adi ortaklığa ait malvarlığının paylaşılması olduğunu, adi ortaklık sözleşmesinde bir ortak tarafından açılan alacak talebi ortaklığın feshi talebi olduğunu, (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 26.04.2016 tarihli 2015/10089 E. 2016/6533 Sayılı karar) davacının bu davayı …ye karşı açması ve ortaklığı tasfiye etmesi gerekmekte olup, müvekkil bankaya karşı açması usul ve yasaya aykırı olduğunu, (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 26.04.2016 tarihli 2015/10089 E. 2016/6533 Sayılı kararı) Bu durumda müvekkili banka nezdinde yapılmış olan işlemler usul ve yasaya uygun olduğundan davacı tarafın kötü niyetli bir şekilde alacak talebini müvekkili bankaya yöneltmesi haksız ve hukuka aykırı olduğundan müvekkili banka açısından davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması hatalı olup, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep ettiklerini, Davacının hesabından bilgisi ve muvafakati olmadığını iddia ettiği işlemlere 6 yıl sonra itiraz etmesi davacının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, Davacı bilgisi ve muvafakati olmadan hesabından 18.04.2011 tarihinde 1.224.249,30 TL çekildiğini beyan etmesine rağmen 6 yıl sonra … hakkında yasal takip yapılmaya başlandıktan sonra 29.12.2017 tarihinde huzurdaki davayı ikame ettiğini, davacı tarafından 6 yıl boyunca hesabının kontrol edilmediği, 1.224.249,30 TL tutarın bilgisi dışında çekildiğinin kabul edilmesi mümkün olmadığını, tacir olan davacının 6 yıl sonra hesabından 1.224.249.30 TL tutarın çekildiğinin fark ettiği hususunun kabul edilmesi hayatın olağan akışına aykırı bir durumdur ve davacının kötü niyetli olduğunu da açıkça göstermekte olduğunu, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 09.05.2018 tarih 2016/16995 E. 2018/2571 sayılı kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2011/5788 E., 2013/7663 K. sayılı, 18.04.2013 tarihli kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2010/10830 E., 2012/15166 K. sayılı, 04.10.2012 tarihli kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2008/5237 E. 2009/9716 K. ve 28/09/2009 tarihli kararı, Yargıtay 11. H.D. nin 2003/2993 E. 2003/9031 K. 08.10.2003 tarihli kararı) Davacı basiretli davranmadığı ve davacı hesabında 2011 yılında bilgisi ve onayı olmadan işlem yapıldığı iddiasıyla 6 yıl sonra … hakkında yasal takip yapılmaya başlandıktan sonra dava ikame etmesi hakkaniyet ilkesine uygun olmadığını, Davacı tacir olarak TTK. md. 18 gereği basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, Davacı tacir olup, hesabını, gerek banka şubesinden gerekse internet bankacılığı/telefon bankacılığı üzerinden mütemadiyen takip etmesinin mümkün olduğunu, davacının davacının 6 yıl boyunca hesabını kontrol etmediğini kabul etmek mümkün olmadığından, müvekkili banka aleyhine açmış olduğu huzurdaki dava kötü niyetli olup, müvekkili bankadan haksız menfaat elde etmeye yönelik olduğunu, davacının tacir olduğu, basiretli bir tacir gibi davranması gerektiği, dava dışı … ile kurmuş oldukları Adi Ortaklığı hiç bir şekilde sorgulamadan, 6 yıl geçtikten sonra dava dışı … yasal takibe intikal ettikten sonra sorgulanmaya başlanması davacının kötü niyetli olduğunu açıkça göstermekte olduğunu, Davacı tacir olması nedeniyle ticaret yaparken TTK 18. maddesince basiretli bir işadamı gibi davranmak yükümlülüğü altında olduğunu, oysa ki, dosya içeriğinden davacının bu konuda yeterli basiret ve özeni göstermediği ortaya çıkmakta olduğunu, davacı tacir ticaretle uğraşmakta olup, ticaret hayatının temel unsuru para olduğunu, hesaplarını sürekli kontrol eden bir tacirin hesabından yapılan işlemleri bilmemesinin izah edilebilir bir tarafı bulunmadığını, davacının basiretli bir iş adamı gibi hareket etmediğini, Davacının kötü niyetli olduğu ve dava dışı …’den olan alacağını müvekkili banka sorumluluğuna yüklemeye çalışarak haksız kazanç elde etmeye çalıştığını, bu nedenle davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması hatalı olduğunu, TTK 424.maddesi uyarınca davacı Anonim Şirketi yöneticilerinin ibra edilmeden yıl sonu bilançolarını kapatmalarının mümkün olmadığını, Yukarıda izah edildiği üzere davacı hesabına 2011 yılında gelen bedel açısından 2017 yılında huzurdaki davanın açılmış olması bir yana … ile yapmış olduğu sözleşme ve bu sözleşmeye istinaden kesilen fatura uyarınca alacaklı olduğu bedeli tahsil etmeden yıl sonlarında yapılmak zorunda olan bilançonun onaylanması ve yönetici/deneticilerin ibra edilmesi mümkün olmadığını, davacı taraf 2011 yılından 2017 yılına kadar her yıl sonu 1.224.249,30 TL ‘lik alacaklı olduğu bedel açısından bilanço onaylamasını ne şekilde yaptığı, yönetici ve deneticileri ne şekilde ibra ettiğinin muğlak olduğunu, 6 yıldır bir şekilde bu bedeli tahsil etmeden ve/veya tahsil ettiğini bildiğine rağmen etmediğini belirterek bilanço kapamasını yapması usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bu durumda bu hususun Ticaret Sicilden teyit alınması ve eğer bilanço onaylanarak Yönetim Kurulu Üyeleri/Yöneticiler ve Denetiçiler ibra edilmiş ise davacıların dava konu ettikleri ilgili bedeli tahsil ettikleri ve/veya tahsil etmeseler dahi 2011 yılından bu yana bu hususu bilmelerine rağmen müvekkili bankaya 6 yıl sonra 2017 yılında dava açmış olmalarının kötü niyetli ve haksız menfaat elde etmeye yönelik olduklarını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, tehir-i icra kararı verilmesine, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacının davalı banka nezdindeki vadesiz hesabındaki paranın rızası dışında çekildiği iddiasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece,Davanın kabulü ile, 1.188.168,61 TL’nin, davanın açıldığı 29/12/2017 tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, faizin türü ile ilgili istemin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1037 Esas, 2017/819 Karar sayılı dosyasının dosyaya getirtilen UYUP kayıtları incelenmesinde; davacı … tarafından davalı … A.Ş.’ye karşı 17/10/2016 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin itirazın iptali davası açıldığı, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1037 Esas sayılı dosyasının yargılaması sırasında davalı … tarafından Davacının banka hesabına … nolu faturaya istinaden 18.04.2011 tarihinde … hesaplarından, DAVACININ … iban nosuna, alıcı “… A.Ş.” olarak 1.224.249,30 TL tutarlı EFT yapıldığı belirtilip banka dekontunun dosyaya ibraz edildiği, mahkemece yapılan yargılama sonucunda 09.11.2017 tarihinde davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Davalı bankada davacı … A.Ş. adına açılan “…” nolu hesapdan dava dışı …’in dosya kapsamına sunulan belgelere göre 18.04.2011 ve 13.05.2011 tarihlerinde … A.Ş. kaşesi altına attığı imzası ile firma hesaplarından toplam 1.188.168,61 TL tutarında para transferi işlemi gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Davacı şirketin davalı bankaya, 10.04.2017 tarihinde Bakırköy … Noterliği’nin … yevmiye numarası ile “Güveni kötüye kullanmak suretiyle uğranılan zararın ödenmesi hakkında” konulu ihtarname gönderildiği, ihtarnamenin davalıya tebliğ olunduğu ve davacı tarafından 29/12/2017 tarihinde davalı bankaya karşı eldeki davanın açıldığı görülmüştür. Mahkemece, davalı bankada bulunan davacıya ait “…” nolu hesaba ve dava dışı iş ortaklığı adına 30/11/2010 tarihinde açılan ”…” nolu hesaba ait hesap ekstrelerinin getirtildiği görülmüştür. Davalı vekili 07/10/2020 tarihli beyan dilekçesi ile;”mahkemeniz tarafından …’a ödeme yapması için bildirilen hesap numarasının kim tarafından bildirildiği araştırılmamıştır, ” bu hususta …’a ve davacı şirket yönetim kurulunun ibra edilip edilmediği konusunda da Ticaret Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılmasını, ” talep ettiğini beyan etmiştir. Mahkemece 14/10/2020 tarihli duruşmanın ara kararı ile; Davalı vekilinin müzekkere yazılması talebinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Davacı … A.Ş.’nin pilot ortak, dava dışı …nin özel ortak sıfatıyla 26 Kasım 2010 tarihinde kamu ve özel sektörde ihale ile ortak girişim adına alınan işlerin yürütülmesi konulu Ortak girişim Sözleşmesini imza altına aldıkları ve Adi Ortaklık firmasının kurulduğu görülmüştür. İşbu sözleşmede, … isimli şahsa, sözleşmenin 7. Maddesinde belirtilen Adi Ortaklık adına “bankalarda hesaplar açma, hesaplardan para çekme, çekleri alma, şifre alma” gibi bankacılık alanlarında işlem yapma yetkisi verildiği tespit edilmiştir. Sözleşme ile …’e Adi Ortaklığa ilişkin, davalı bankanın Etlik Şubesi’nde açılan … numaralı hesaptan sözleşmede yazılı olan işlemler özelinde yetki verildiği anlaşılmaktadır. Davacı lehine tazminata hükmedilebilmesi için, davacının iddia edilen eylem ile fiilen zarar gördüğünü tespit ettikten sonra gerçek zararının miktarının belirlenmesi gerekmektedir. İstinafa konu karar gerekçesinde, davalı bankanın yetkisiz temsilcinin talebi ile özen borcuna aykırı davranmak suretiyle davacının banka hesabındaki kayden azalmadan davacının kusuru olmaksızın davalının sorumlu olduğu sonucuna ulaşılarak davalı aleyhine tazminata hükmedilmiş ise de; davacının yapılan işlem sonucu fiilen bir zararın oluşup oluşmadığı yönünde herhangi bir araştırma, tespit ve değerlendirme yapılmadığı görülmüştür. Davacının, davaya konu vadesiz mevduat hesabı sahibi ve ticari işlerinde kullanan anonim şirket nevinde bir tacir olduğu, işlemi yapan …’in davacı şirketin eski çalışanı ve davacının pilot ortağı olduğu adi ortaklığın davacı tarafından yetkilendirilmiş yetkili temsilcisi olduğu, davacı hesabı ile adi ortaklık hesabının davalı bankanın aynı şubesinde bulunduğu, davacı hesabının dava dışı … ve … tarafından bilindiği ve bu hesaba ödeme yapıldığı, aynı gün dava dışı … tarafından şirket kaşesi üzerine attığı imza ile hesaba gelen paraların davacının pilot ortağı olduğu adi ortaklığın diğer tarafı olan dava dışı … Ltd. Şti. Hesabı ile bu şirketin yetkilisi hesabına gönderildiği anlaşılmaktadır. Davadan önce davaya konu paranın davacı tarafından, işlemi yapan kişi veya hesabına gönderilen dava dışı şirket ve yetkili temsilcisinden tahsilinin talep edilip edilmediği, edilmiş ise sonuçsuz kalıp kalmadığı yönünde bir tespit ve değerlendirmeye rastlanmamıştır. Her dava konusu olayı kendine has özellikleri ile birlikte değerlendirmek gerekir.2011 yılında yapılan bu işlem sonrasında yaklaşık 6 yıl süre ile davacı tarafından hesabın kontrol edilip edilmediği, öncesinde davalı bankanın İskenderun Şubesinde bulunan hesabın Etlik Şubesine nakledilmesi sonrasında dava dışı … tarafından bu hesabın nasıl belirlenip bu hesaba ödemenin yapıldığı, … tarafından gönderilen paranın davalı alacağı mı yoksa davacının ortağı olduğu adi ortak alacağı olup olmadığının tespiti ile adi ortaklık alacağı ise davacı hesabından yapılan EFT’lerin bu kapsamda adi ortağına ve temsilcisi hesabına yapılıp yapılmadığının, … tarafından yapılan ödemenin bizzat davacının yaptığı iş karşılığı ise bu ödemelerin davacı şirket kayıtlarında ve dava dışı … Ltd. Şti. kayıtlarında yer alıp almadığı, almış ise hangi nitelikte kayıtların yapıldığı, ortaklar arasında borç ödeme veya mahsuplaşma vs şeklinde olup olmadığı, anonim şirket niteliğinde olan davacının dava dışı …’tan alacağının tahsili için geçen 6 yıllık süre içerisinde herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığı araştırılarak değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği halde, yargılama sırasında davalı tarafın bu yöndeki talep ve itirazları karşılanıp araştırılmaksızın gerekçesiz bir şekilde reddedilmesi dosya kapsamına, usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu tespitler doğrultusunda davacının fiili ve gerçek zararının tespiti için mahkemece yapılacak iş; dava dışı …’a yazı yazılarak davaya konu davacı hesabına gönderilen paranın hangi iş nedeniyle oluştuğu, işin bizzat davacı tarafından mı yoksa davacının adi ortak olduğu … Ltd. Şti. tarafından yapılıp yapılmadığı, öncesinde İskenderun Şubesinde bulunup sonrasında Ankara Etlik Şubesine gönderilen hesabın kendilerine kim tarafından bildirildiğinin ve davacının …tan olan alacağının tahsili için icra takibinden önce ihtar vs herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığının sorulması, İstanbul 13 ATM’nin dosyası ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı icra dosyası da celp edilerek, bu icra dosyasındaki alacağa dayanak faturalarında incelenerek kim tarafından, hangi tarihte kim adına ve ne miktarda düzenlendiği, EFT’ye konu …’tan tahsil edilen paraların davacının yaptığı iş nedeniyle mi yoksa adi ortaklık alacağı mı olup olmadığı hususunda dava dışı adi ortak …-… Adi Ortaklığı , adi ortaklığın diğer ortağı dava dışı … şirketi ile davacı … A.Ş. arasındaki ticari ilişki tespit edilerek Eft ye konu paranın taraf defterlerinde eft, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı icra dosyasındaki alacağa dayanak fatura tarihi ve dava tarihi itibariyle ne şekilde kayıtlı olduğu hususunda davacı, dava dışı …-… Adi Ortaklığı ve adi ortaklığın diğer ortağı dava dışı … şirketinin ticari defter ve kayıtları da uzman bilirkişiye inceletilip davacı hesabından yapılan havalenin adi ortaklığın diğer ortağı dava dışı … şirketinin davacıdan olan alacağına veya adi ortaklığın tasfiyesine yönelik olarak yapılıp yapılmadığının tesbiti konusunda rapor alınıp, davacının fiilen zararının oluşup oluşmadığı belirlenerek sonucuna göre karar vermektir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı tarafın eksik araştırma ve incelemeye yönelik istinaf talebi yerinde görülürek davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/11/2020 tarih ve 2017/1467 Esas 2020/648 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 10/02/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.