Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/492 E. 2023/971 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/492 Esas
KARAR NO: 2023/971 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/176 Esas – 2020/513 Karar
TARİHİ: 20/10/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/06/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin davalı ile ticari ilişkisi olduğunu, sattığı malların bedelinden bakiye kalan 22.352,54 TL nin davalı tarafından ödenmediğini, alacağın tahsili için Anadolu …icra müdürlüğünün … E sayılı dosyası üzerinden takibe geçildiğini, İtiraz üzerine takibin durduğunu öne sürerek, itirazın iptaline ve %20 inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, cari hesap alacağı şeklinde iddia edilen alacak için “cari hesap mukavelesi” veya müvekkil tarafından kabul edilmiş bir cari hesabın mevcut olmadığını, davacının TTK m.89’a uygun olarak yazılı şekilde düzenlenmiş bir cari hesap mukavelesine veya BK m.l34’e uygun olarak kesinleşmiş bir “cari hesaba dayanmadığı alacak iddiası” haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kaldı ki kesilen faturanın alacak hakkı doğurmayacağını, faturayı düzenleyenin malın teslimini de kanıtlaması gerektiğini, davacıya borcunun olmadığını savunarak davanın reddini ve kötü niyet tazminatına mahkumiyetini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 20/10/2020 tarih 2017/176 Esas – 2020/513 Karar sayılı kararında;”Dava, cari hesap alacağının tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir.Davacı vekili, müvekkil şirketin davalı ile ticari ilişkisi olduğunu, sattığı malların bedelinden bakiye kalan 22.352,54 TL nin davalı tarafından ödenmediğini iddia etmekte, davalı vekili ise cari hesap alacağı şeklinde iddia edilen alacak için “cari hesap mukavelesi” veya müvekkil tarafından kabul edilmiş bir cari hesabın mevcut olmadığını, davacının TTK m.89’a uygun olarak yazılı şekilde düzenlenmiş bir cari hesap mukavelesine veya BK m.l34’e uygun olarak kesinleşmiş bir “cari hesaba dayanmadığı alacak iddiası” haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kaldı ki kesilen faturanın alacak hakkı doğurmayacağını, faturayı düzenleyenin malın teslimini de kanıtlaması gerektiğini, davacıya borcunun olmadığını varsa da borcun zamanaşımına uğradığını savunmaktadır.Zamanaşımı Def’i; Davacı taraf, 01/01/2016- 31/12/2016 tarihleri arası cari hesap alacağını tahsilini talep etmekte, dava ise 10/02/2017 tarihinde açılmıştır.TB’nın 146. Maddesine göre; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme ilişkisi olmasa da alacak fiili olarak süre gelmiş bir cari hesap sözleşmesinden kaynaklanmakta olup “10” yıllık zamanaşımına tabi olduğu, bu haliyle davalının zamanaşımı def’inin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.Buna göre , icra dosyası, takibe konu cari hesap ilişkisi kapsamındaki faturalar, mali müşavir bilirkişi tarafından tanzim edilen kök ve ek rapor, grafoloji bilirkişi tarafından tanzim edilen imza incelemesine dair rapor ve tüm dosya kapsamı üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacının, davalı şirket ile ilişkisinin 21/11/2015 tarihinde başladığı, 27/05/2016 tarihinde son bulduğu, bu süre içerisinde davacının, davalı şirkete 58.140,54 TL tutarında “55” adet satış faturası düzenlediği, söz konusu fatura içeriğinin davalı tarafa teslim edildiği, buna karşılık davalıdan 35.788,00 TL tahsil ettiği ve davacının, davalı şirketten bakiye 22.352,54 TL alacağının olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.”gerekçesi ile, “-Davanın KABULÜNE, Davalı borçlunun İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … Esas Sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, Asıl alacağa takip tarihinden itibaren % 10,50 ve değişen oranlarda yasal faiz uygulanmasına, -Alacağın likit olması nedeniyle davacı lehine 22.352,54 TL tutarındaki asıl alacağın %20 oranında İcra İnkar Tazminatına hükmedilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, taleple bağlılık ilkesi ihlali itirazları incelenmeden dosyaya sonradan sunulan, kabul etmedikleri faturalar ile karar verildiğini, Dava dilekçesi ekinde; davalı tarafından üretilmiş “01.01.2016-31.12.2016” tarihleri arasındaki “hesap dökümü” ve “17.03.2016-27.05.2016” tarihleri arasında düzenlenmiş 27 adet fatura fotokopisi sunulduğunu, Tuzla Vergi Dairesi’nin 22.10.2018 tarihli cevabında bildirilen faturaların BA/BS kayıtlarının bulunmadığını bildirildiğini, Davacının “cari hesap alacağı” kaydıyla takip başlattığını, takip dosyasında bulunmayan 27 adet fotokopi faturayı usule aykırı olarak dosyaya sunduğunu, bu faturaların davanın konusu haline getirilerek itirazlarına karşın bilirkişi incelemesine alındığını,Cevap dilekçelerinde, takip talebi ve dava dilekçesine eklenmeyen, fotokopi faturaların dosyaya sunulmasına, davanın genişletilmesine, faturalardaki teslim alan imzalara, itirazların beyan edildiğini, 03.07.2017 tarihli bilirkişi raporunda; taraflar arasındaki ticari ilişkinin bulunduğu 20.11.2015 ile 27.05.2016 dönemi davacının ticari defter kayıtları incelenerek 4.561,51-TL bakiye borç tespit edildiğini, 22.05.2020 tarihli ek bilirkişi raporunda 27 adet Fotokopi Fatura incelenerek; “…dosya içinde incelemeye esas belgeler faturaların nüshalarıdır. bu tür belgelede inceleme yapmanın grafolajik açıdan büyük mahsurları bulunmakla .. davacının, takip tarihi itibariyle davalıdan,…20.541,25-TL alacağının olduğu…” kanaatine yer verildiğini, itiraz edilen belgelerdeki imza incelemesinin fotokopi belgeler üzerinden yapıldığını, tespitlerin kesin olmadığını, İncelemeye alınan fotokopi belgelerde müvekkil şirketin kaşesinin mevcut olmadığını, imzaların şirket yetkilisine ait olmadığını, BA/BS kayıtları olmadığını, fatura tarihlerinde imzası olduğu iddia edilen …’ın çalışan olmadığını, Müvekkil şirketin, davacıya toplam 35.788,00 TL ödeme yaptığını, ancak, sayılan ödemelerin hangi faturalara mahsup edildiğinin, hangi faturaların ödenmediğinin incelenmediğini, fotokopi faturalar yönünden yaptıkları itirazın da kabul edilmediğini, İlk derece mahkemesince bilirkişi raporundan ayrılarak karar verildiğini, ek raporda tespit edilen 20.541,25 TL alacağın takip miktarından farklı olduğunu, davacının icra takibinde “cari hesap” kaydı ile bir belge sunmadığını, bu nedenle davacının alacağının likit olarak kabulü ve İcra İnkar tazminatı kararının da hukuka aykırı olduğunu, Fotokopi belgeler üzerindeki imzanın aidiyetinin, huzurda el yazısı örnekleri alınan …’dan sorulmadığını, 22.10.2018 tarihli müzekkere cevabının değerlendirilmediğini, Takibin, “Cari Hesap alacağı” şeklinde başlatıldığını; takip talebi ekinde faturanın mevcut olmadığını; dava dilekçesinde davalı tarafından üretilmiş fatura fotokopilerinin sunulduğunu; bu faturaların ve muhteviyatının müvekkile ulaşmadığı itirazları üzerine, itirazları kabul edilmeden, 3’üncü şahıslara imzalatılmış irsaliye fotokopilerinin sunulduğunu, 22.05.2020 tarihli Bilirkişi Raporunda; “…Dosya içinde incelemeye esas belgeler faturaların nüshalarıdır. Bu tür belgelede inceleme yapmanın grafolajik açıdan büyük mahsurları bulunmakla .. ” denilerek imza incelemesinin fotokopi irsaliye belgeleri üzerinden yapıldığı ve tespitlerin kesin olmadığının anlaşıldığını; incelemeye alınan belgelerde müvekkili şirketin kaşesinin mevcut olmadığını; imzaları Kabul anlamına gelmemek kaydıyla belgeler üzerinde bulunan imzaların şirket yetkililerine ait olmadığını, Bir an için faturaların kabul edilse bile davacının ayrıca, faturaya konu malları davalıya teslim ettiğini kanıtlamakla yükümlü olduğunun, müvekkilinin ödemelerinin hangi faturalara mahsup edildiğinin, incelemesinin yapılmadığını, Davanın, değer itibariyle TTK’nın 4/2. maddesi uyarınca basit yargılama usulüne tabi olup dava ve cevap dilekçelerinin verilmesiyle dilekçeler aşamasının tamamlanmasına rağmen, davacının beyan dilekçesi ile fatura ve irsaliye fotokopileri sunduğu taleple bağlılık ilkesinin ihlal edilerek, iddia ve delillerini usule aykırı olarak genişlettiği, buna itiraz etmelerine rağmen mahkemenin bu itirazının dikkate alınmadığı, bu belgelerin hükme esas alınmasının usule aykırı olduğunun açık olduğunu, Mahkemenin taleple bağlılık ilkesini dikkate almadan karar verdiğini; çünkü, davacının icra takibinde “Cari Hesap” kaydı ile bir belge sunulmadığının açık olduğunu, bu nedenle davacının alacağının likit olarak kabulü ve İcra İnkar tazminatı kararının da hukuka aykırı olduğunu, Sonuç olarak, taleple bağlılık ilkesinin ihlal edilmesi sonucu, cari hesaptaki tüm faturalar ve yapılan ödemelerin hangi faturalara mahsup edildiğinin tespit edilmeden, sonradan sunulan fatura ve irsaliyelerin, takip talebinde dayanak olarak gösterilmemiş belgelerin kabul edilmesinin usul ve yasaya olduğunu değerlendirdiklerini; önceki beyanlarını tekrar ettiklerini, icranın kararın kesinleşmesine kadar geri bırakılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına ve neticeten davanın reddine, aksi kanaat hasıl olursa dosyanın yeniden incelenmek üzere hükmü kaldırılan yerel mahkemeye veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin ise karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ticari satış ilişkisine dayalı bakiye açık hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İncelenen takip dosyası kapsamından, davacının davalı aleyhine cari hesap alacağı açıklaması ile 22.352,54-TL asıl alacağın tahsili amacıyla takip başlattığı, yasal sürede yapılan itiraz üzerine takibin durduğu, davacının bir yıllık hak düşürücü süre içinde itirazın iptali davası açtığı anlaşılmıştır. Mahkemece taraf delilleri toplanmış, takip dayanağı açık hesaba konu satış faturaları ile bu faturalara bağlı irsaliyeler, BA formları dosya arasına alınmış, irsaliyelerde imzası bulunan kişilerin, irsaliye tarihleri itibariyle davalı çalışanı olduklarını gösterir SGK kayıtları celbedilmiş, taraf defterleri üzerinde mali bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, davalı yanın defterlerini inceleme gününde ibraz etmemesi nedeniyle, yalnızca davacı defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak kök ve ek rapor alınmış, üzerinde yalnızca imza bulunan irsaliyelerdeki imzaların davalı çalışanlarından …’a ait olduğu yönündeki davacı iddiası üzerine, …’ın imza örnekleri alınmış, medarı tatbik ıslak imzalı belge asılları getirtilerek grafolojik inceleme yapılmış, yalnızca imza içeren irsaliyelerdeki imzaların … eli ürünü olduğuna dair bilirkişi raporu alınmıştır. Davalı vekili tarafından, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunmadığı, takip talebi ekinde yalnızca cari hesap dökümü sunulduğu, takip dosyasına sunulmayan faturaların sonradan dava dosyasına sunulmasına muvafakat etmedikleri, bunun iddianın genişletilmesi ve talep aşımı olduğu ileri sürülmüş ise de; takibin dayanağının cari hesap sözleşmesi olmadığı, davacının bu yönde iddiasının bulunmadığı, taraflar arasındaki ticari ilişkinin açık hesaba dayalı yürütüldüğü, takip dayanağında cari hesap ifadesinin kullanılmasının sonucu değiştirmeyeceği, hukuki ilişkiyi vasıflandırma yetkisinin mahkemeye ait olduğu, uyuşmazlığın çözülebilmesi için, takip talebine eklenmemiş; ancak talep ekindeki açık hesaba konu tüm fatura ve buna bağlı irsaliyeli faturaların davacı tarafından ibraz edilmesinin iddianın genişletilmesi kapsamında değerlendirilemeyeceği, kaldı ki HMK’nun 31 ve 194 maddeleri uyarınca bu faturaların ibrazının mahkemece de istenebileceği, aksi yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekili tarafından, fotokopi irsaliyeler üzerinde imza incelemesi yapılmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de; dosyaya irsaliyelerin fotokopilerinin değil, asıl irsaliyelerin nüshalarının sunulduğu, HMK’nun 211 maddesine uygun yapılan imza incelemesinde usulsüzlük bulunmadığı anlaşılmış olup, aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalı vekili tarafından irsaliyelerde imzası bulunanlardan biri olan …’ın davalı çalışanı olmadığı ileri sürülmüş ise de, SGK’dan gelen yazı cevabı ile aksi ispat olunduğundan, bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekili tarafından faturaların taraflarınca vergi dairesine beyan edilmediği, fatura konusu ürünlerin teslim edildiğinin ispat edilemediği ileri sürülmüş ise de; uyuşmazlık konusu 2015 ve 2016 yıllarında tanzim edilen 55 adet satış faturasının tamamının 5.000,00-TL’nin altında tutar içerdikleri, vergi dairesine beyan zorunluluğunun bulunmadığı, buna rağmen davalı tarafından KDV dahil değeri toplam 45.903,18-TL tutarlı 41 adet faturanın 2015 ve 2016 yıllarında vergi dairesinde alım olarak beyan edildikleri, öte yandan teslim alan kısmı davalı çalışanlarınca imzalanmış irsaliyelerin teslim olgusunu ispata yeterli olduğu anlaşılmakla, aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Mahkemece imza incelemesinden önce aldırılan kök bilirkişi raporunda, davalı yetkilisinin imzasını içeren irsaliyeler dışındaki irsaliyelere konu fatura tutarları düşülerek rapor tanzim edilmiş, SGK’dan gelen yazı cevabı sonrası düzenlenen ek raporda ise sadece imza içeren ve imzasız irsaliyelere konu fatura bedelleri düşülerek, takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 20.541,25-TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Daha sonra yapılan imza incelemesi akabinde delilleri değerlendirme yetkisi mahkemeye ait olup, yeniden mali rapor alınmasına gerek bulunmadığından, buna yönelik istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir. Davacının açık hesaba konu fatura muhtevası ürünleri davalıya teslim ettiğini ispatla yükümlü olduğu, alınan mali bilirkişi raporu ve yaptırılan imza incelemesi neticesinde; davacının davalıya 58.140,54-TL tutarlı toplam 55 adet satış faturası tanzim ettiği, davalının davacıya 35.788,00-TL ödeme yaptığı, bu faturaların bağlı olduğu irsaliyelerden 843807 nolu 142,36-TL tutarlı irsaliyede ne isim ne de imza bulunduğu, yine 083706 nolu 138,79-TL bedelli irsaliyede de ne isim ne de imza bulunduğu, bunlar dışındaki tüm irsaliyelerin teslim alan kısımlarının davalı yetkili ve çalışanlarınca imzalandıkları, anılan iki irsaliyeye konu ürünler dışındaki tüm ürünlerin davalıya teslim edildiklerinin ispat olunduğu, buna rağmen mahkemece bu iki irsaliyenin bağlı olduğu fatura tutarları düşülmeden davanın tam kabulüne karar verildiği anlaşılmış olup, davalı istinafı bu yönden haklı bulunmuştur. Ne varki bu husus yeniden yargılamayı gerektirmemektedir. Yukarıda izah edilen gerekeçelerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davalı vekilinin ilk derece mahkemesince hükmedilen icra inkar tazminatına yönelik konusuz kalan istinaf başvurusunun değerlendirilmesine yer olmadığına, karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmış, dairemizce hüküm altına alınan davacı alacağı likit nitelikte olduğundan ve davalı itrazında haksız bulunduğundan, İİK’nun 67 maddesi uyarınca davalı aleyhine inkar tazminatına da hükmedilmesi gerektiği anlaşılmış, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/10/2020 tarih ve 2017/176 Esas – 2020/513 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; 2-Davanın KISMEN KABULÜ ile; a) Davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibine yapmış olduğu itirazın; 22.071,39-TL asıl alacak yönünden iptaline, takibin bu tutara takip tarihinden itibaren % 10,50 başlamak üzere ve değişen oranlarda yasal faiz uygulanarak devamına, fazla talebin reddine, b) Alacağın likit olması nedeniyle hüküm altına alınan 22.071,39-TL alacağın %20 oranında inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c) davalının yasal koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı isteminin reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3- Harçlar kanuna göre nakdi alacak bakımından alınması gereken 1.507,70 TL karar ve ilam harcından davacıdan peşin olarak alınan 269,97 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 1.237,73 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 269,97 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 5- Davacı tarafça yargılamada tebligat, posta, müzekkere gideri ve bilirkişi ücreti olarak sarf edildiği anlaşılan 1.791,85 TL yargılama gideri ile 31,40 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 1.823,25‬ TL’nin davanın kabul-red oranına göre ( % 99 kabul ) hesap edilen 1.805,01 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı tarafından herhangi bir yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 7-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen kısım üzerinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca davacı lehine hesap ve takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen kısım üzerinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca davalı lehine hesap ve takdir olunan 281,15 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Bakiye gider avansının talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 10-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 11-İstinaf aşamasında davalı tarafından sarf edilen 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 33,00-TL dosyanın posta masrafı olmak üzere; toplam 181,60-TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 12-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, 13-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/06/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.