Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/475 E. 2021/607 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/475 Esas
KARAR NO: 2021/607 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/711 Esas – 2020/785 Karar
TARİH: 15/12/2020
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/04/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili banka ile dava dışı … A.Ş. arasında Genel Kredi sözleşmesi imzalandığını, davalı …’nın bu sözleşmeyi borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, kredinin geri ödemelerindeki vaki düzensizlikler nedeniyle kredi hesabının kat edildiğini ve borçluya Kadıköy … Noterliğinin 01.09.2010 tarih ve … Yevmiye numaralı ihtarnamenin tebliğ edildiğini, ihtarnameye rağmen kredi borcunun ödenmemesi üzerine borçlu hakkında İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasından ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının icra dairesinin yetkisine ve icra takibine itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek davalının icra dairesinin yetkisine itirazının reddine, davalının borca, faize ve tüm fer’ilerine ilişkin tüm itirazlarının iptaline, davalı borçlunun alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafından kendisine gönderilen Kadıköy … Noterliğinin 01.09.2010 tarih ve … yevmiye numaralı hesap kat ihtarnamesinin usulüne uygun tebliğ edilmediğini, dava konusu borcun esas borçlusunun müflis … A.Ş. olduğunu, kendisinin ise borcun müşterek borçlusu ve müteselsil kefili olduğunu, davacının kendisine gönderdiği hesap kat ihtarnamesinin aynısını esas borçlu müflis şirkete de aynı yevmiye numarası ile gönderdiğini, davacı tarafından esas borçlu müflis şirkete gönderilen Kadıköy … Noterliğinin 01.09.2010 tarih ve … yevmiye numaralı hesap kat ihtarnamesinin de müflis şirkete usulüne uygun tebliğ edilmediğini, davacının usulsüz kat ihtarlarına rağmen borcun muaccel olduğu gerekçesi ile İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile de takip başlattığını ve müflis şirkete tebligat gönderdiğini, icra takip emrinin de aynı hesap kat ihtarnameleri gibi tebligatın şirket yetkilisine ya da görevlendirilen kişiye teslim edilmediğini hatta müflis şirket çalışanı dahi olmayan … imzasına tebliğ edildiğini, esas borçlu şirketin 06.11.2013 tarihinde iflas ettiğini, iflas tasfiye işlemlerinin Anadolu … İcra ve İflas Müdürlüğü … İflas sayılı dosyasından devam ettiğini, davacının esas borçlu müflis şirketin iflas masasına İstanbul … İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyası üzerinden yapmış olduğu dava konusu borca yönelik rüçhanlı alacak kayıt talebinin tamamının Anadolu … İcra ve İflas Müdürlüğü … iflas sayılı dosyasınca reddedildiğini, ret kararı üzerine davacı tarafından İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/581 esas sayılı dosyası ile açılan kayıt kabul davasında banka alacağının rüçhanlı olmadan kayıt ve kabulüne karar verildiğini, kararın davacı tarafından istinaf edildiğini, kesinleşmediğini, kayıt kabul davası derdest iken davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyasına sunduğu 05.05.2016 tarihli dilekçesi üzerine yazdığı notla diğer takip borçlusu … A.Ş. nin takibinden feragat talebinde bulunduğunu, bu talebin feragat harcı tahsil edilmeden İstanbul … İcra Müdürlüğü tarafından kabul edildiğini, ancak tahsil harcının ve feragat harcının yatırılmadığını, açılan davanın haksızlığını savunarak reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 15/12/2020 tarih 2019/711 Esas – 2020/785 Karar sayılı kararında; ” kefalet sözleşmesinin imzalandığı 21/08/2009 tarihi itibariyle 6098 Sayılı Kanun yürürlükte değil ise de; 6101 Sayılı Kanunun 1.maddesi uyarınca, Türk Borçlar Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki fiil ve işlemlerin sona ermesinde Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanacaktır. Hak düşürücü süre, öngörüldüğü hakkı ortadan kaldırıcı başka ifade ile sona erdirici mahiyettedir. Şu halde 818 Sayılı Borçlar Kanununda yer almayıp, 6098 Sayılı Kanunun 598/3 fıkrasında öngörülen, kefalet sözleşmesinden doğan alacağa ilişkin hak düşürücü süre, kanunun yürürlüğe girmesinden önceki sözleşmelere de uygulanacaktır. Şu halde on yıllık hak düşürücü süre yasanın açık hükmü karşısında kefalet sözleşmesinin yapıldığı 21/08/2009 tarihinde işlemeye başlayacak ve 21/08/2019 tarihini takip eden 22/08/2019 tarihinde dolacaktır. Dava konusu takip tarihi 18/09/2019’dur. Buna göre takip tarihinde 21/08/2009 tarihli kefalet sözleşmesi yönünden hak düşürücü süre dolmuş, kefalet sona ermiştir. Davacının bu kefalet sözleşmesine dayalı olarak davalıya başvuru hakkı takip tarihinde ortadan kalkmıştır. Yapılan bu saptamalar çerçevesinde davanın TBK nın 598/3 fıkrası uyarınca hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeniyle reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, Davanın TBK nın 598/3 fıkrası uyarınca hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeniyle reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkemenin somut olaya 818. Sayılı Borçlar Kanunu uygulamayıp 6098 sayılı Kanunu uygulamasının hatalı olduğunu, 818 sayılı kanunda kefalete ilişkin hak düşürücü sürenin bulunmadığını, Genel Kredi Sözleşmesi tarihinin 21.08.2009, ilgililere gönderilen ihtarname tarihinin de 01.09.2010 olması nedeniyle, borcun başlangıcı, temerrütün oluşması ve borcun muaccel olma tarihinin 6098 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden önce olduğunu, 818 Sayılı kanunda kefalete ilişkin hükümler bulunmadığından 10 yıllık hak düşürücü sürenin somut olaya uygulanmasının da imkanının bulunmadığını, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 27.03.2013 tarihli 2013/4499 E – 2013/4499 K // Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 18.09.2019 tarihli 2019/3123 E – 2019/5527 K // Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 18.09.2014 tarihli 2014/19149 E – 2014/21744 K // Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 23.01.2014 tarihli 2013/17892 E – 2014/1816 K //YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 08.11.2017 Tarih 2017/11 E – 2017/1303 K // ) Yerel mahkemenin hak düşürücü süre hesabında sürenin başlangıcını genel kredi sözleşmesinin imzalanma tarihi olarak baz almasının hatalı olduğunu, Muhatapların 21.08.2009 tarihinde müvekkili banka ile imzalamış oldukları Genel Kredi Sözleşmesinin, muhatapları borçlu haline getirmeyeceğini, muhatapların müvekkili banka ile Genel Kredi Sözleşmesi imzalanması ile ilgili muhatapların müvekkili bankanın müşterisi haline geleceklerini, Dava dışı … A.Ş. ile 21.08.2009 tarihinde Genel Kredi Sözleşmesi imzaladıklarını, davalı …’nın ise borçlu ve mütselsil kefil olarak anılan sözleşmeyi imzaladığını, kullandırılan kredinin geri ödemelerindeki vaki düzensizlikler ve genel kredi sözleşmelerinden doğan edimlerin yerine getirilmemesi nedeniyle kredi hesabının kat edilerek, davalı borçlu ve muhataplara Kadıköy … Noterliğinin 01.09.2010 tarih ve … Yevmiye numaralı ihtarname ve işbu ihtarnameye ekli hesap özetinin tebliğ edildiğini, görüldüğü üzere muacelliyetin genel kredi sözleşmesinin imza tarihi olan 21.08.2009 tarihinde doğmadığını, 01.09.2010 tarihli ihtarnamenin ilgililere tebliğe gönderilmesi ve hesabın kat edilmesi ile muacelliyet ortaya çıktığını ve muhatapların işbu tarihten itibaren borçtan sorumlu hale geldiklerini, Davalının hesap kat ihtarnamesine ilişkin beyanlarının tamamen hukuki dayanaktan yoksun ve redde mahkum iddialar olup muacelliyetin ihtarnamenin muhataplara tebliği ile başladığını, ilk derece mahkemesinın bu somut gerçekliği gözardı ederek hüküm tesis etmesinin hatalı olduğunu, Davalı, Kadıköy … Noterliğince gönderilen hesap kat ihtarnamesinin kendisine usulüne uygun tebliğ edilmediğini ve muacelliyet şartlarının oluşmadığını iddia etmekteyse de işbu hususun tamamen hukuki dayanaktan yoksun ve redde mahkum olduğunu, davalıya gönderilen ihtarnamenin usulüne göre tebliğ edildiğini, bununla birilikte dava dilekçesi ekinde mübrez davalı yanca kefil sıfatıyla imzalanan genel kredi sözleşmesinin 9. Maddesi incelendiğinde maddenin ”hesabın kat’ı ile birlikte alacağın muaccel olacağının” düzelendiği ve ayrıca ihtarın tebliğinin aranmadığını, işbu hususunda taraflarca kabul ve beyan edildiğini (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 11.03.2013 tarih 2013/2667 E 2013/4610 K.) Yerel mahkemenin hüküm tesisinde bu somut gerçekliğe hiç değinilmediğini, kefalete ilişkin hak düşürü sürenin anlaşılmayan bir şekilde genel kredi sözleşmesinin imzalandığı tarih başlangıç tarihi olarak baz alınarak yasa ve Yargıtayın yerleşik içtihatlarına tamamen aykırı bir hüküm tesis edildiğini, Somut olayda uygulanacak kanunun 818 sayılı kanun olduğunu ve ilgili kanunda hak düşrücü süre kavramı olmadığı gerçeği yanında, İstanbul … İcra Müdürlüğü … E sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılmasının, takip sonrası davalı yanında cevap dilekçesinde beyan ve ikrar ettiği üzere müvekkili banka ile aralarında 30.12.2010 tarihli protokol akdedilmesi ve bu protokol kapsamında borçlularca kısmi ödemeler yapıldığı gerçekleri göz önünde tutulduğunda ortada kefalete ilişkin hak düşürücü sürenin dolmasından bahsedilemeyeceğini, dava dışı asıl borçlu … A.Ş. nin 06.11.2013 tarihinde iflas etmesi sonrasında müvekkili bankanın alacağını iflas masasına kaydettirmesi ve kayıt kabul davası açması sonucunda da hak düşürücü sürenin dolmasından bahsedilemeyeceğini, ilk derece mahkemesinin bu somut gerçekleri göz önünde bulundurmadan tesis ettiği kararının eksik olduğunu, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı istinaf dilekçesi ile, mahkemece davanın reddine karar verilmesine ve davacının takipte kötü niyetli olduğu anlaşılmasına rağmen kötü niyet tazminatları konusunda karar verilmediğini, bu konuda herhangi bir gerekçe belirtilmediğini, bunun usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararının kötü niyet tazminat talepleri konusunda kaldırılarak lehlerine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, itirazın iptali davasıdır. Davacı, dava dışı asıl borçlu ile yapılan genel kredi sözleşmesinde davalının müteselsil kefil olduğunu, genel kredi sözleşmesi ile asıl borçluya kullandırılan kredinin ödenmemesi üzerine kredi hesabının kat edilerek borçlulara kat ihtarnamesi gönderildiğini, buna rağmen borcun ödenmediğini, davalı borçlu hakkında yapılan takibe davalının haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davalı borçlunun müteselsil kefil sıfatı ile takip edildiği, takip tarihi itibarıyla TBK’nın 598/3 maddesinde öngörülen hak düşürücü süre dolduğundan kefaletin sona erdiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı taraf vekilleri istinafa başvurmuştur. İncelenen davaya konu takip dosyasından takibin, genel kredi sözleşmesi, ihtarname ve hesap özetine dayalı olarak yapıldığı, takip borçlusu davalının genel kredi sözleşmesinin müteselsil kefili olması nedeniyle takip edildiği, dayanak kefalet sözleşmesinin 21.08.2009 tarihli olduğu, davaya konu takip tarihinin ise 18.09.2019 olduğu görülmüştür.Takip tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TBK’nın 598/3 maddesine göre gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yıl geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar. Söz konusu madde de öngörülen süre hak düşürücü süre olup mahkemece resen gözetilecektir. İlk derece mahkemesi kararında da belirtildiği üzere kefalet sözleşmesi 818 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olduğu dönemde yapılmış olsa da, 6101 sayılı 1. Maddesine göre kefalet sözleşmesinin sona ermesine ilişkin TBK hükümleri uygulanacaktır. Kefalet sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanununda kefaletin süresine ilişkin bir sınırlama hükmü bulunmamakta ise de 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 598/3 maddesinde gerçek kişiler tarafından verilen her türlü kefaletlerde 10 yıllık geçerlilik süresi düzenlenmiştir. Madde de belirtildiği üzere kefalet sözleşmesinin kurulmasından başlayarak on yıl geçmesi ile kefalet kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Kefalete konu borcun muacceliyeti maddede öngörülen hak düşürücü sürenin başlamasına etkili değildir. Kefalet tarihinden itibaren on yıllık hak düşürücü süre içinde kefil hakkında borçtan dolayı takip başlatılmaması halinde kefalet sözleşmesi kendiliğinden sona ereceğinden kefalete dayalı olarak takip yapılmasına olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle davacının istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava, hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeniyle mahkemece resen reddedildiğinden ve davaya konu takipte alacaklı davacının kötü niyetli olduğu davalı tarafça ispatlanamadığından kötü niyet tazminatı şartları oluşmadığından davalının tazminat talebinin reddi gerekmektedir. Ancak ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş olmasına rağmen davalının kötü niyet tazminatı talebi yönünden her hangi bir karar verilmemiştir. Söz konusu bu husus yeniden inceleme yapılmasını gerektirmediğinden davalının kötü niyet tazminatı konusunda dairemizce karar verilebileceği anlaşılmakla, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1-b2 maddesi ile kaldırılarak, itirazın iptali davasının TBK 598/3 maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeniyle reddine, davalının kötü niyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine dair yeniden karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, B-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/12/2020 tarih ve 2019/711 Esas – 2020/785 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak sureti ile; 1-Davanın TBK nın 598/3 fıkrası uyarınca hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeniyle reddine, 2-Davalının kötü niyet talebinin koşulları oluşmadığından reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30.TL karar harcından davacı tarafça dava açılırken peşin olarak yatırılan 112.178,06.TL harçtan mahsubu ile bakiye 112.118,76.TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı tarafça sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığını, 6-Artan gider avansı bulunduğu takdirde karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 162,10’ar.TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, 8-Harçlar Kanunu gereğince Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcının davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden alınmasına yer olmadığına yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 9-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 59,30.TL istinaf karar harcının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran davalıya iadesine, 10-Davalı tarafından sarf edilen 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 11-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 12-Bakiye gider avansı varsa talep halinde ve karar kesinleştiğinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 22/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.