Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/47 E. 2023/610 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/47 Esas
KARAR NO: 2023/610 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/12/2019
DOSYA NUMARASI: 2014/290 Esas – 2019/1257 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ: 12/09/2014
MAHKEMEMİZİN 2015/1222 E. 2015/895 K. SAYILI DOSYASIYLA
BİRLEŞTİRİLEN DAVA DOSYASINDA
DAVA: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Tur. San. Ve Dış. Tic. Ltd. Şti. ortağı iken 20/06/2013 tarihinde … Noterliğince … yevmiye nolu hisse devir sözleşmesi ile hisselerini şirket ortağı ve müdürü olan …’e devrettiğini, İstanbul Ticaret Odasında şirket hisse devir tescili için ortaklar kurulu kararı gerektiğini, şirket müdürü olan ve hisselerini devir alan …e ulaşamamakta olduğunu, şirket merkezinde başka firmanın bulunduğunu, dolayısı ile şirket adresine tebligat yapamamakta olduğunu, konuyla ilgili olarak İstanbul Ticaret Odasına 19.03.2014 tarihinde … sayılı dilekçesinde konunun izahatını yapmış olduğunu, ayrıca şirketin müdürü … şirketin iflasını ortaklık devrinden sonra istemiş olduğunu, iflas dairesine gerekli bilgiyi verdiğini, İstanbul ticaret odası hisse devri için tescil gerektiğinden ve hisselerini devralan …’e ulaşamadığından elinde tebligat adresi olmadığı için hisse devrinin tescili için gerekli işlemlerin yapılmasını talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalıya usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen davaya cevap vermediği anlaşılmıştır. Birleşen davada davacı dava dilekçesinde özetle; dosyada davalı şirketteki hisselerini 20/06/2013 tarihli, Beyoğlu … Noterliğinin … yevmiye numaralı sözleşmesi ile devrettiğini, bu hususta sicil müdürlüğüne başvuruda bulunduğunu, şirkete de başvurduğunu, ancak şirkette 3. şahısların bulunduğunu, İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/290 esas sayılı dosyası ile şirket hissedarı ve sorumlu müdürü … aleyhinde şirket ortaklığından çıkarılma talebi ile dava açtığını, huzurdaki davanın da anılan mahkeme dosyası ile birleştirilmesini ve şirket ortaklığından çıkarılması yönünde karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen dava tensip aşamasında iken birleştirme kararı verilmiş olduğundan dosyaya davalı tarafından sunulan bir cevap dilekçesi bulunmadığı anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/12/2019 tarih ve 2014/290 Esas – 2019/1257 Karar sayılı kararı ile; ” Davacının iddiaları ile celp edilen delillerin dosya kapsamında değerlendirilmesi amacıyla Mali Müşavir …’e tevdii edilen dosyaya 08/05/2019 tarihinde tanzim olunan bilirkişi raporunda özetle; Ticaret Sicil Bilgileri: Ticaret sicil memurluğunda … sicil no ile kayıtlı … Sanayi ve Dış ticaret Limited Şirketi ‘nin kuruluş ve ana sözleşmesinin 25.02.2011 tarihinde tescil edildiği ve keyfiyetin T.T.S.G.’de 03.03.2011 tarih ve 7764 sayılı nüshasında ilan edildiği mevcuttur. Şirketin Kuruluş Ortaklarının, sermaye yapısının; şirketin ilk on yıl için şirket müdürlüğüne …’ün şirket unvanı ve şirket kaşesi altında münferit imzası ile temsil ve ilzam yetkili olduğu mevcuttur. Şirketin İstanbul 50. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/83 esas sayılı kararı ile 24.12.2013 tarihinde saat 9:58’de iflasının açıldığı İstanbul … İflas Dairesinin 27.12.2013 tarih ve … İflas sayılı yazısı ile iflasın açıldığı hususunun 09.01.2014 tarihinde resen tescil edildiği ve TTSG 15.01.2014 tarih ve 8486 sayılı nüshasına ilan edildiği mevcuttur. İstanbul Sicil Memurluğunda ortaklar … ve … olarak tescillidir. Sicil Memurluğu müzekkereye cevap yazısında hisse devir sözleşmesinin tescil edildiğine ilişkin dosyaya intikal eden sicil kaydı bulunmadığı , ortak yapısına ilişkin tek kaydın kuruluş tescil kaydı olduğu bildirilmiştir. Dosyada mevcut kesinleşme şerhi uyarınca İflas kararının 25.02.2014 tarihinde kesinleştiği mevcuttur. Hisse Devir Sözleşmesi (20.06.2013) : Beyoğlu …Noterliğinin 20.06.2013 tarih … yevmiye nolu Limited Şirket Hisse Devri Sözleşmesi ile …’ın … Tur.San. ve Dış Tic.Ltd.Şti.‘de mevcut 75.000 TL tutarındaki Hissesinin …‘e devir ve temlik edildiği mevcuttur. İstanbul … İflas müdürlüğüne Yazı (18.02.2014): Şirketi ile bilgiler ve 3 yıllık defterlerin tarafından istendiğini , şirketten hisseleri Bey. …Not. 20.06.2013 tarih ve … nolu hisse devir sözleşmesi ile …’e devrettiğini maddi ve hukuki irtibatı kalmadığını, hisse devrinden öncede imza yetkisi sahip olmadığını, pasif ortak olduğunu, % 3 hisseye sahip olduğunu, …’ün yetkili olduğunu bildirmiştir. Ticaret Sicil Odası Başvuru (19.03.2014): … tarafından 19.03.2014 tarihli yazı ile ticaret sicil memurluğunda … sicil no ile kayıtlı şirketin 75.000 TL bedelli 3.000 adet payını Beyoğlu …Not. … yev. 20.06.2013 tarihli Hisse Devir Sözleşmesi ile devredildiğini, bu tarihten sonra şirket ile hiçbir maddi ve hukuki irtibatı bulunmadığını, ticaret kanunun ilgili hükmü gereğince şirket müdürleri tarafından tescil işlemleri yapılacağından bu işlemin noterlik dairesi tarafından ticaret odasına bildirildiğini, idarece buna göre işlem yapılmasını talep etmiştir. Ticaret Sicil Odası Cevabı yazı (10.04.2014): … sicil nolu şirket dosyasında yapılan inceleme neticesinde 25.02.2011 tarihinde tescil edilen şirketin şirket ortakları içersinde yer aldığını, hisse devri ile ilgili şirkete intikal eden herhangi bir sicil kaydı bulunmadığını, ayrıca şirketin 24.12.2013 tarih ve saat 9:58’de iflasının açıldığı ve İstanbul … İflas Müd. 27.12.2013 tarih ve … iflas sayılı yazısı ile bildirildiğinden iflasın açıldığı hususunun 09.01.2014 tarihinde tescil edildiği, 6102 sayılı TTK hükümler uyarınca ana sözleşmenin aksine hüküm olmadığı müddetçe bir payın devri için ortaklar genel kurulunun onayının şart olduğunu, devirin bu onayla geçerli olduğunu, başvurudan itibaren 3 ay içinde genel kurul reddetmediği takdirde onayı vermiş sayıldığını, Bu bağlamda, söz konusu hisse devir sözleşmesini bir ihtarname ile şirkete ulaştığına dair tebliğ şerhini içerir aslının veya onaylı sureti ile birlikte hisse devrine ilişkin İst. …İflas Dairesi’nden alınacak muvafakatnamenin müdürlüğe gönderilmesi halinde adı geçen şirkete esas sermaye payını iktisap edenin adının bildirilmesi talebi ile 30 gün içinde müdürlüğe müracaat edilmesi gerektiği, aksi takdirde 6102 sayılı TTK ‘nün 33. Md gereğince işlem yapılacağına dair ihtar yazısının gönderileceği … hususları bildirilmiştir. Davacı 20.06.2013 tarihinde Noterden yapmış olduğu hisse devrinin şirket tarafından kabulü ile ortaklıktan ayrıldığının tespitini talep etmiştir. Bilindiği gibi TTK 595 kapsamında ortaklar genel kurulunun limited şirketteki hisse devrinin geçerli olabilmesi için onayı şart koşulmuştur. Söz konusu ortaklar kurulu kararı dosyada bulunmamaktadır. Buna mukabil davacının hissesini devrettiği şirket yukarıda da tespit edildiği üzere iki ortaktan müteşekkildir. Davacının da hissesi devrini yaptığı, … şirketin diğer ortağıdır. Dolayısıyla ortaklar arasında gerçekleşen bir hisse devri söz konusudur. Yargıtay bir kararında ortaklar arasındaki hisse devri sebebiyle hisse devrinin ortaklar kurulu tarafından kabul edildiği sonucuna varılarak TTK 595 kapsamında hisse devrinin geçerli bir hisse devri olduğunu kabul etmiştir. Dava konusu olayda da söz konusu durum gerçekleşmiş olmakla davacının hisse devrinin tespiti söz konusu olup sonuçlarına göre davacının taleplerinin takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu görülmüştür. Yine TTK 636 kapsamında hisse devrinin iflasın açılmasından önce yapıldığı ve ortaklığın sona erdiği tespit edilmiştir. Sonuç olarak; dosya, davacının sunulan delilleri incelenmiş olup, davacı 20.06.2013 tarihinde Noterden yapmış olduğu hisse devrinin iki ortaklı şirketin diğer ortağına yapmış olduğu tespit edilmiş olup dolayısıyla hisse devrinin şirket tarafından kabulü sonucu ile ortaklıktan ayrıldığının tespit edildiği bu kapsamda davacının şirket ortaklığından 20.06.2013 tarihinde ayrıldığı yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava; davacı şirketteki hissesini devrettiğini ancak tescil işlemini yaptırmadığını şirkete ortak olmadığının tespitine ilişkin davadır. Birleşen davanın ise şirketteki hisselerin devri nedeni ile şirket ortaklığından çıkmaya ilişkin karar verilmesi istemine ilişkindir. 6100 Sayılı TTK’nın “Devir” başlıklı 595. maddesi “(1) Esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler yazılı şekilde yapılır ve tarafların imzaları noterce onanır. Ayrıca devir sözleşmesinde, ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri; rekabet yasağı ağırlaştırılmış veya tüm ortakları kapsayacak biçimde genişletilmiş ise, bu husus, önerilmeye muhatap olma, önalım, geri alım ve alım hakları ile sözleşme cezasına ilişkin koşullara da belirtilir. (2) Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur. (3) Şirket sözleşmesinde başka türlü düzenlenmemişse, ortaklar genel kurulu sebep göstermeksizin onayı reddedebilir. (4) Şirket sözleşmesiyle sermaye payının devri yasaklanabilir. (5) Şirket sözleşmesi devri yasaklamış veya genel kurul onay vermeyi reddetmişse, ortağın haklı sebeple şirketten çıkma hakkı saklı kalır. (6) Şirket sözleşmesinde ek ödeme veya yan edim yükümlülükleri öngörüldüğü takdirde, devralanın ödeme gücü şüpheli görüldüğü için ondan istenen teminat verilmemişse, genel kurul şirket sözleşmesinde hüküm bulunmasa bile, onayı reddedebilir. (7) Başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği takdirde onayı vermiş sayılır.” şeklindedir. Şirket ortağı olunmadığının tespiti davasında husumetin şirkete karşı yönetilmesi gerekeceğinden ana dava açısından davalı eski ortak … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Birleşen dosya açısından yapılan değerlendirmede; Devreden ortak esas sermaye payının devrine ilişkin noter onaylı devir sözleşmesini ibraz etmek kaydıyla bu paylarla ilgili olarak adının ticaret sicil kaydından silinmesini isteyebilir. Başvuru üzerine ticaret sicil müdürlüğü esas sermaye paylarını iktisap eden için şirkete süre verir. İktisap edenin adının bu süre içerisinde bildirilmemesi halinde ticaret sicil müdürü tescil başvurusunda bulunmakla yükümlü kişileri 30 gün içinde tescil başvurusunda bulunmaya veya tescili gerektiren sebeplerin bulunmayan sebepleri ispat etmeye çağırır. Yapılan çağrı üzerine süresi içerisinde tescil isteminde bulunmaması veya kaçınma sebepleri bildirilmiş olmasına rağmen kaçınma sebeplerinin yeterli görülmemesi halinde ticaret sicil müdürlüğü durumu sicilin bulunduğu yerdeki ticari davalara bakmakla yükümlü asliye mahkemelerine bildirir. Mahkemenin tescili hükmetmesi halinde pay devri resen tescil edilir. Hisse devir sözleşmesinin devir sonrasında bir ihtarname ile şirkete ulaştığına dair tebliğ şerhini içerir belge dosya kapsamında bulunmadığı gibi hisse devrinden sonra ticaret sicile başvuru yapıldığı tarihte şirketin iflas ettiği gözetildiğinde İst. … İflas Dairesi’nden alınacak muvafakat name de sicil müdürlüğüne gönderilmemiştir. Ticaret Sicil Müdürlüğüne böyle bir başvuru yapıldığına dair bir belgenin gönderilmemesi nedeniyle şirkete esas sermaye payını iktisap edenin adının bildirilmesi talebi ile 30 gün içinde müdürlüğe müracaat edilmesi gerektiği bildirilmemiştir. Yine iflas kararından önce şirkete başvurulup ortaklar kurulu kararı alınmadığı gibi devrin pay defterine de işlenmediği işlenmediği anlaşılmakla birleşen davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Ana davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE, 2-Birleşen davanın REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, asıl ve birleşen dava davacısı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl ve birleşen dava davacısı … istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının hukuka ve adalete aykırı olduğunu, Müvekkili asilin, “10.09.2014 tarihli dava dilekçesi (12.09.2014 havale tarihli) dava dilekçesi ile; hissedarı olduğu davalı şirketteki hissesini diğer ortak davalı …’e “Beyoğlu … Noterliği’nin 20.06.2013 tarih ve … Yevmiye nolu “şirket hisse devir senediyle” devretmesine rağmen davalı şirkete ve bu davalıya ulaşamaması, şirketin adresinde bulunmaması bu nedenle de payın devrinin pay defterine ve ticaret siciline tescil işlemi yapılamadığından şirketteki payını devrettiğinin tespiti ile pay defterine ve ticaret sicile tescili için gerekli kararın verilmesini” talep ve dava ettiğini, Yargılamada ilk derece mahkemesi, söz konusu şirkete de davanın yöneltilmesi gerektiğinden müvekkile davayı şirkete de yöneltmesi için süre verdiğini, müvekkilin bu sebeple aynı taleple açtığı dava ile huzurdaki davanın birleştirildiğini, İlk derece mahkemesinin ise ” davanın reddine ” dair hüküm kurduğunu, İlk derece mahkemesinin, davanın mahiyetini yanlış değerlendirdiğini, hukuki tasnifi hatalı yaptığını, müvekkilin talebi ile ilgisi olmayan kuralları esas alarak açıkça yanlış ve hatalı karar verdiğini, Müvekkil asilin ilk dava dilekçesi incelendiğinde talebinin ” Şirketten Çıkma “, ” Şirkette Ortak Olmadığının Tespiti ” olmadığını, Davanın; “Şirket payının resmi senet ile devredildiğinin tespiti ile bu devrin ticaret sicilde hükmen tescili talebi” olduğunu, Dolayısıyla davanın netice itibariyle bir tespit davası olup, şirket yetkilisinin hukuki yükümlülüğünü yerine getirmemesi sebebiyle tescilin mahkeme kararı ile hükmen yapılması talebinden ibaret olduğunu, TTK., TBK ve HMK hükümleri, Hukuk genel kuralları ve Yargıtay uygulamasının bu yöndeki taleplerinde tespit ve hükmen tescile imkan tanımakta olup, aksi yönde hiçbir hukuk kuralı olmadığını, Davanın, müvekkilin 20.06.2013 tarihli Beyoğlu … Noterliği’nin 20.06.2013 tarih ve … Yevmiye nolu “şirket hisse devir senediyle” davalı şirketteki payını, diğer davalı …’e devretmesine rağmen, hisse devrinin ortaklar genel kurul kararıyla şirket yetkisili (diğer ortak tarafından) Ticaret Sicil Gazetesinde tescil ettirilmemiş ve pay defterine işlenmemiş olması nedeniyle açılmış olduğunu, talebin 20.06.2013 tarihi itibariyle hisse devrinin yapıldığının tespiti ile ticaret siciline hükmen tescilinden ibaret olduğunu, “Limited Şirkette Pay Devri” Resmi Şekilde yapılmış olmasına karşın şirket pay defterine kaydedilip ve ticaret sicile tescil edilmesi gerektiğini, (T.T.K.m.595), devrin üçüncü kişiler açısından ancak bu tescilden sonra hüküm ifade edeceğini, hissenin devredildiğini pay defterine kaydetme ve ticaret sicile tescil etme/ ettirme borcu/ yükümlülüğü, görev ve yetkisinin yalnızca “şirketin yetkili temsilcisi”nin olduğunu, pay defterinin yetkili temsilcide olup, şirketteki hususların tescil ve ilanını ancak yetkili temsilcinin yapabileceğini, hissesini devreden hissedarın böyle bir yetkisi ve imkanı bulunmadığını, Payın devrini şirket pay defterine işlemesi gereken şirket yetkilisi davalı …’ün bu pay devrini paydefterine işlememesinin, daha doğrusu bu kişiye müvekkilin ulaşamamasının, ayrıca davalı şirketin de adresini terk etmiş olması ve bu davalılara hiçbir şekilde ulaşılamaması sebebiyle müvekkilin bu hususta yapabileceği tek şeyin Türk Yargısı’na başvurmak ve bu hususta mahkemeden tespit ve hükmen tescil talebinde bulunmak olduğunu, başka bir seçeneği bulunmadığını, Yetkili temsilci payın devri hususunu kayıt ve ticaret sicilde tescil yükümlülüğünü yerine getirmediği takdirde, payını devreden eski ortak, mahkemeden payın devrinin tespiti ile ticaret sicilde hükmen tescilini talep etme hakkına sahip olduğunu, Bu yönde verilmiş Yargıtay kararlarının dosyaya da ibraz edildiğini, Yargıtay 11. HD’nin 2007/1265 Esas ve 2008/2831 Karar sayılı kararı ile Yargıtay 11. HD’nin 2004/3023 Esas ve 2004/12406 Karar sayılı kararının dosyada mübrez olduğunu, Temel bir usul hukuku kuralı olarak; vakıa ve delillerin taraflarca getirileceğini, ancak hukuki nitelendirmenin hakim tarafından yapılacağını, buna göre hakimin tarafların sunduğu vakıalar, talep ve delilleri incelemesi gerektiğini, fakat davanın vasıflandırılmasında onların beyanlarına bakmayıp, bu belirlemeyi kendisinin yapması gerektiğini, İlk derece mahkemesi hakiminin, müvekkilin davadaki talebini hatalı değerlendirdiğini, davayı ” Ortaklıktan Çıkma ” olarak yanlış algıladığını, oysa müvekkilin maddi vakıaları dilekçesinde açıkça belirttiğini, ‘payını noter senedi ile devrettiğini ancak ne şirket yetkilisine ne de şirkete ulaşılamadığı için bu yönde bir karar alınamadığını, pay defterine bu hususun işlenemediğini, ticaret sicilde de bu sebeple tescil edilemediğini’ açıkça bildirdiğini, ” gerekli kararın verilmesini ” talep ettiğini, Davanın reddi kararının gerekçesi olarak; “pay devir senedinin ticaret sicile tescili için başvurulmadığı, noter senedinin şirkete tebliğ edilmediği ve şirkete başvurulup ortaklar kurulu kararı alınmadığı ve devrin pay defterine işlenmediği” nin belirtildiğini, Huzurdaki davanın, yargıya başvurmaktan başka çaresi bulunmaması ve başvuruda hukuki yararı bulunması sebebiyle açılmış olup, işbu davada sırf T.T.K. hükümleri değil HMK. TMK. ve Hukukun genel kuralları da gözetilerek bakılması gereken dava oldğunu, Ticaret Mahkemelerinde ” tespit davası açılamaz ” hükmen tescil davası açılamaz 2 diye bir kural olmadığını, huzurdaki davada, HMK kapsamında yetkili ve görevli yargı merciine başvurup tespit ve hükmen tescil talep etmekten başka çaresi olmayan bir kişinin bu yöndeki haklı talebinin yalnızca TTK kapsamında değerlendirildiğini, ancak bu değerlendirmenin bile açıkça hatalı ve yanlış yapıldığını, limited şirketlerde pay devrine ilişkin usulü, bu husustaki kanunun yükümlü tuttuğu şirket yetkili temsilcisine ulaşılamaması, genel kurulun yapılamaması, şirkete ulaşılamaması, pay defterine devrin işlenememesi gibi hallerde payı devreden kişinin hak ve borçlarını, yapması gerekenleri, usulleri düzenleyen bir kuralın hukukumuzda oladığını, bu sebeple başka bir seçeneği olmayan kişinin yapabileceğinin ancak ve ancak genel kurallar çerçevesinde bir mahkemeye başvurmak olduğunu, dosyaya bu hususta Yargıtay kararları da ibraz edildiğini, buna hukukumuzun cevaz verdiği aksine bir kuralın olmadığı hususunun defaaten vurgulandığını,
Diğer yandan gerekçede ticaret sicile başvurulmadığı belirtilmiş olmasına karşın dosyadaki belgeler yeterince incelenmeden buna kanaat getirilmiş olduğunu, zira müvekkilin ticaret sicile başvurusu ve ticaret sicilin müvekkile verdiği cevabın dosyada mübrez olduğunu, tespit talebinden ibaret huzurdaki davada ticaret sicile başvurunun şart olmayıp, pay defterine payın devri hususu tescil edilmeksizin yapılan başvuruda ticaret sicil müdürlüğü tarafından yapılabilecek geçerli bir işlem bulunmadığını, Aldırılan bilirkişi raporu ile de müvekkilin hissesini belirtilen tarihte diğer ortağa noter hisse devir resmi senedi ile devrettiğinin sabit olduğunu, Müvekkilin haklı talebi karşısında ve tüm deliller de toplanmış olmasına rağmen ilk derece mahkemesince verilen bu kararın, adalet duygusunu zedelemekte, adalete olan güveni ortadan kaldırmakta olduğunu, mahkemenin verdiği bu hukuka aykırı karar karşısında müvekkilin yapabileceği başka hiçbir yol kalmamış olacağını, Aynı konuda başka mahkemelere yapılan başvuruların; Yargıtay’ın bu husustaki yerleşik kararları doğrultusunda noter pay devri senedinin celbi ile tek celsede talepler doğrultusunda karara bağlanmasına karşın, huzurdaki davanın 2014 yılından bu yana 11 celsede bitebildiğini, ancak maalesef hukuki değerlendirmede açık hata sebebiyle haklı talebin reddedildiğini, müvekkilin mağdur edildiğini, aynı hususta Ankara 1. Asliye Ticaret Mahmekesi’ne açılmış bir davanın 2011/533 E – 2012/272 K sayılı kararı ile çok kısa sürede talebin kabulü ile sonuçlandığını, diğer mahkemelerin bu tür davaları değerlendirmesi ile huzurdaki davada ilk derece mahkemesinin tamamen birbiri ile çelişkili olup ilk huzurdaki davada ilk derece mahkemesinin hukuki nitelendirmesi ve delilleri değerlendirmesinin açıkça hatalı ve yanlış olduğunu beyanla; Açıklanan ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle; İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/290 E – 2019/1257 K sayılı kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl ve birleşen dava; davacının, birleşen davalı şirkette bulunan hisselerini şirketin diğer ortağı asıl davalıya devrederek ortaklıktan ayrıldığının tespiti ile bu hususun pay defterine kaydı ve sicile tescili istemine ilişkindir. Asıl davada davacı tarafından; … Gıda İnş.Tur.San. ve Dış Tic.Ltd.Şti.’de bulunan 3000 adet paya karşılık 75.000,00-TL değerindeki hisselerinin tamamını, şirketin diğer ortağı davalı …’e 20/06/2013 tarihli noterde düzenlenen sözleşme ile devrettiği, şirketin aynı zamanda yetkilisi olan davalının bu devri pay defterine işlemediğini ve sicile bildirmediği, devir akabinde şirketin iflasının talep edildiği, davalıya ulaşılamadığı, şirket adresinde başka bir şirketin bulunduğu ileri sürülerek, hisselerini devrederek şirket ortaklığından ayrıldığının tespiti ile bu hususun pay defterine kaydı ve sicile tescili talep edilmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından bu talebin dava dışı şirkete karşı ileri sürülmesi gerektiğinden bahisle, şirkete karşı birleştirme talepli dava açılması için süre verilmiş, davacı tarafından şirkete karşı açılan dava iş bu dava ile birleştirilmiştir. İstanbul 50. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/83 esas, 2013/326 karar 26/12/2013 tarihli kararı ile birleşen davalı şirketin iflasına karar verildiği, şirketin hem asıl hem birleşen dava tarihleri itibariyle müflis olduğu, iflas tasfiyesinin İstanbul … İflas Dairesinin … iflas sayılı dosyasında basit usulde yürütüldüğü, halen derdest olduğu, mahkemece birleşen dava bakımından iflas müdürlüğü’ne tebligat çıkartılarak taraf teşkilinin sağlandığı anlaşılmıştır. Beyoğlu …Noterliğinin 20/06/2013 tarih … yevmiye nolu Limited Şirket Hisse Devri Sözleşmesi kapsamından, davacının … İnş.Tur.San. ve Dış Tic.Ltd.Şti.‘de mevcut 75.000 TL değerindeki 3.000 adet payını davalı ..’e devrettiği, 75.000,00-TL hisse devir bedelinin davalıya nakden ödendiğinin kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Birleşen davalı şirketin sicil kayıtları kapsamından, sermayesi 750.000,00-TL olan şirketin, her biri 25,00-TL nominal değerde 30.000 adet payının 3000 adedi davacıya, 27.000 adedi davalı …’e ait olacak şekilde 25/02/2011 tarihinde sicile tescil edilerek kurulduğu, şirket ana sözleşmesinde ilk on yıl için davalı …’ın münferit yetkili müdür olarak belirlendiği, şirketin 23/02/2012 tarihli adres değişikliğine ilişkin ortaklar kurulu kararı dışında sicile tescil edilen kararı bulunmadığı, son olarak 09/01/2014 tarihinde şirketin iflasının re’sen tescil edildiği tespit edilmiştir. Birleşen dava bakımından yapılan değerlendirmede; davalı şirketin iki ortaklı olarak kurulduğu, iflas tarihi itibariyle de şirketin iki ortaklı göründüğü, pay devrinin 20/06/2013 tarihinde, 26/12/2013 iflas tarihinden önce gerçekleştiği, TTK’nun 595/2 fıkrası uyarınca esas sermaye payının devrinin geçerliliğinin, ortaklar genel kurulunun onayı şartına tabi tutulduğunu, TTK’nun 595/7 fıkrasında ise başvurudan itibaren üç ay için genel kurul tarafından reddedilmeyen devre onay verilmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Şirketin iki ortaklı olduğu, davacının şirketteki tüm payını diğer ortak ve şirket müdürü …’e devrettiği, devir onayına ilişkin ortaklar kurulu kararı alınıp alınmadığının, devrin pay defterine kaydedilip edilmediğinin anlaşılamadığı, zira şirket pay ve karar defterlerinin celbedilerek incelenmediği, dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırıldığı anlaşılmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/11-917 esas, 2022/1616 karar sayılı ve 29/11/2022 tarihli ilamında belirtildiği üzere; kanuna uygun olarak yapılmış ve ortaklar kurulu tarafından onay verilmiş bir pay devrinin müdürün veya müdürlerin hareketsiz kalmaları nedeniyle pay defterine kaydedilmemesi veya talebin reddedilmesi durumunda pay defterine kaydın bir ifa davası olarak talep edilebileceği kabul edilmelidir. Zira diğer şartlar yerine gelse dahi pay devrinin şirkete karşı ancak pay defterine kayıt ile hüküm ifade edecek olması karşısında devreden veya devralanın ifa davası açmaktan başka bir çaresi bulunmamaktadır. Öte yandan kanuna uygun olarak yapılmış ve ortaklar kurulu tarafından gerekli nisapla onay verilmiş bir pay devri, pay defterine kayıt edilmediği sürece şirkete karşı hüküm ifade etmeyeceğinden devreden tarafından açılan ortak olunmadığının tespiti davasının dinlenmesi mümkün değildir. Zira ortak olunmadığının tespiti davasının açılabilmesi için pay devrinin Kanuna uygun olarak yapılmış, ortaklar tarafından gerekli nisapla muvafakat edilmiş ve bu hususun pay defterine kayıt edilmiş olması zorunludur. Bu açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde, birleşen dava bakımından mahkemece iflasına karar verilen şirketin iflas tasfiyesini yürüten iflas müdürlüğü’nden davalı müflis şirketi pay defteri ile ortaklar kurulu karar defterlerinin celbi ile TTK’nun 595 maddesi uyarınca TTK’nun 620 maddesinde öngörülen nisaba uygun ortaklar kurulu kararı alınıp alınmadığı, alınmamış ise iki ortaklı şirkette, devir sözleşmesinin taraflarının aynı zamanda şirketin iki ortağı oldukları, başkaca ortak bulunmadığı hususunun ne şekilde değerlendirilmesi gerektiği, devrin pay defterine kaydedilip edilmediği hususları araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olmuş, davacı vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf sebebi yerinde bulunmuştur. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacı vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, asıl davaya yönelik istinaf sebeplerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl ve birleşen davada davacının birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/12/2019 tarih ve 2014/290 Esas – 2019/1257 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Asıl davaya yönelik istinaf sebeplerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olamdığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden asıl ve birleşen davada davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf talep eden asıl ve birleşen davada davacı tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde kendisine iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/04/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.