Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/467 E. 2023/970 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/467 Esas
KARAR NO: 2023/970 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2019/824 Esas – 2020/578 Karar
TARİHİ:19/10/2020
DAVA: Ticari defterlerin İadesi
KARAR TARİHİ: 08/06/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalının müvekkili şirketin eski yönetim kurulu başkanı olduğunu, müvekkili şirketin aleyhine hukuksuz işlemlerinin ortaya çıkması üzerin yetkilerinin elinden alındığını, davalı ile müvekkili şirket arasında devam eden yargılamaların olduğunu, müvekkile ait ticari defter ve belgelerin hiçbir hukuki sebebe dayanmadan davalının zilyetliğinde bulunduğunu, davalıdan iadesi için iş bu davanın açıldığını, müvekkili şirketin muhasebe, mali müşavir işleri ile ilgilenen kişinin davalının akrabası olduğunu, davalının defterlerinin tamamını haksız bir şekilde bu kişiden teslim aldığını, bu nedenle müvekkili şirkete ait 2016-2017-2018 yıllarına ait yönetim kurulu defterleri, defteri kebir, envanter defterleri, ortaklar pay defterlerinin davalıdan alınarak davacıya teslim edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı şirkete devredilmiş olan ticari defterlerin müvekkilinde olduğu iddiası ve müvekkiline açılan işbu davanın hukuki mesnedinin bulunmadığını, davacı yanın ticari defterlerin ziyaını iddia etmişse de buna ilişkin hak düşürücü üre içinde gerekli başvuruyu ikame etmesi hasımsız olarak açacağı dava ile ziyaı talep etmesi gerektiğini, bu nedenle öncelikle usul ve süre yönünden davanın reddini talep etmekte olduklarını, davacı şirkete teslim edilmiş olan ticari defterler müvekkilinin uhdesinde olmadığı için iadesinin de mümkün olamayacağından ticari defterlerin iadesi istemiyle haksız açılan davanın reddine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 19/10/2020 tarih 2019/824 Esas – 2020/578 Karar sayılı kararında; “Davacı, şirketin bir kısım ticari defterlerinin eski yönetim kurulu başkanı olan davalıda bulunduğunu ileri sürerek bu defterlerin iadesini istemiştir. 6100 sayılı HMK’nın 105’inci maddesi uyarınca eda davası yoluyla mahkemeden, davalının, bir şeyi vermeye veya yapmaya yahut yapmamaya mahkûm edilmesi talep edilebilir. Davacının talebi, HMK’nın ilgili maddesi kapsamında bir eda davası niteliğinde olup (T.C. YARGITAY 11. Hukuk Dairesi E. 2013/6071 K.2013/21343)yapılan yargılama uyarınca; Dosyaya ibraz edilen 22/06/2018 tarihli mali müşavir ve davacı şirket yetkilisinin birlikte imzaladıkları devir teslim tutanağı incelendiğinde; 1)2016-2017-2018 Yevmiye defteri 2)2016-2017-2018 Kebir Defteri 3)Genel Kurul defteri 4)Yönetim Kurulu Karar defteri 5)Damga vergisi,Ortaklar paydefteri 6)2016-2017-2018 Envanter defteri ‘ni kapsadığı, Davalı yan bu tutanağı şirket yetkilisi sıfatı ile imzalayıp söz konusu belgeleri şirketi temsilen teslim aldığı ve de defterlerin şahsi uhdesinde olmayıp şirket bünyesinde olduğu savında bulunmakla; İş bu dava uyarınca söz konusu belgelerin davalı uhdesinde olduğunun davacı yanca ispat edilmesi gerektiği, İstanbul Ticaret Mahkemesi’nin 2018/735 E. Sayılı dosyası incelenmekle taraf/sıfatlarının aynı olduğu menfi tespit istemli dava uyarınca şirket defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş ,davacı bir kısım şirket defterleri davalı … tarafından 2018 yılı Yevmiye, Defter-i Kebir, Envanter defterleri incelemeye ibraz dilmiş böylelikle bu defterlerin davalı uhdesinde olduğu ispat edilmiş olup bu defterler yönünden davanın kabulüne, Salt devir teslim tutanağının aktif görevde iken davalı tarafından imzalanmasının şirket adına hareket eden davalının şahsi uhdesinde olduğunun karinesi sayılamayacağından sair defterler yönünden davacının eda isteminin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurumuştur.”gerekçesi ile, “Davanın KISMEN KABULÜNE, Davalı uhdesinde olduğu anlaşılan 2018 yılı Yevmiye, Defter-i Kebir, Envanter defterlerinin davalıdan alınarak davacıya teslimine, davacının teslimini istediği diğer defterlerin davalı uhdesinde olduğu ispat edilemediğinden reddine,” karar verilmiş ve karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, yerel mahkemece verilen hükmün eksik ve hatalı olduğunu; bu nedenle hükmün bozularak kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, Yerel mahkemenin gerekçesinde müvekkilinin İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesine defterleri sunduğunu belirttiğini ancak İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyası incelendiğinde müvekkilinin 2018 yılına ait yevmiye defterinin 1-80 sayfa arasının, kebir defterinin 1-73 sayfa arasının fotokopisini sunduğunu; envanter defterine ilişkin hiçbir asıl ve fotokopi evrakı sunmadığını; bu durumun hem tetkikat tutanağında, tetkikat tutanağı sonrası düzenlenen bilirkişi raporunda belirtildiğini; müvekkilinin defter aslını sunmadığını; müvekkilinin sunmuş olduğu yevmiye ve kebir defterlerinin belli bir kısmı olup müvekkilinin şirketten ayrılırken davalı tarafın belgeleri yok etmesini engellemek amacıyla yanına almış olduğu fotokopi belgeler olduğunu; asıl belgelerin davacı tarafın uhdesinde yer aldığını; yerel mahkemece müvekkilinin sunduğu fotokopi belgelerinin asıl belge gibi kabul edilerek hatalı değerlendirme ile karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, (Eki: Tehkikat Tutanağı, Bilirkişi Raporu ve sair dosya içeriği) Müvekkilinin, davacı şirketin yönetim kurulundaki yetkileri sona erdiğinde şirket merkezini terk ettiğini; giderken de şirketin yevmiye ve kebir defterlerini yok etmesini engellemek için bir kısmının fotokopisini yanına aldığını; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesine de sunmuş olduğu evrakların bu bir kısım fotokopiler olduğunu; davacı tarafın defterlere göre borçlu olduğu için defterlerin kendisinde olmadığını iddia ettiğini; müvekkilinin, şirketi terk ederken ticari defterlerin şirket merkezindeki bir odada bulunan kilitli bir çekmecede muhafaza altında olduğunu; müvekkili şirketi terk ederken ticari defterlerin bulunduğu yeri o esnada orada bulunan zihinsel engelliler sınıf öğretmeni …’a da söylediğini; Olaya ilişkin doğrudan görgüsü ve bilgisi bulunan dava dışı üçüncü kişinin bu konudaki tanıklığının dava konusu uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasında büyük önem arzetmekte olduğunu; tanığın dinlenmesi için davetiyenin de gönderildiğini ancak yerel mahkemece karar duruşmasında tanığın dinlenmesinden gerekçesiz bir şekilde vazgeçildiğini ve hüküm kurulduğunu; yine tanık beyanlarını destekleyecek mahiyette davacı şirket merkezinde keşif yapılmadığını; hükmün bu nedenle de eksik ve hatalı olduğunu, Davacı taraf ile müvekkili arasında devam eden İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde de defter asıllarının nerede olduğu konusunda araştırma yapıldığını; davalar arasında bağlantı mevcut olduğunu; bu davanın akıbeti sorulmadan ve hangi aşamada olduğu araştırılmadan yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, Davacı tarafın 2016-2017-2018 yıllarına ait yönetim kurulu defterleri, defteri kebir, envanter defterleri, ortaklar pay defterinin teslimine karar verilmesini talep ettiğini; yerel mahkemenin davanın kısmen kabulüne karar vererek sadece 2018 yılı yevmiye, defteri kebir ve envanter defterinin iadesine karar verdiğini; yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmesine rağmen yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin sadece davacı lehine hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, Açılan davanın her ne kadar defterlerin iadesine dair açılmışsa da hukuki açıdan defterlerin ziyaı mahiyetinden bir dava olduğunu; davacı şirkete imza karşılığı devredilmiş olan ticari defterlerin müvekkilde olduğu iddiası ile müvekkile açılan işbu davanın hukuki mesnedinin bulunmadığını; basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü olan davacı tarafın defterlerin ziyaından itibaren 15 günlük hak düşürücü süre içinde zayi belgesi istemesi gerekirken işbu davayı ikame etmesinin, tarafı olduğu İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/735 esasına kayıtlı menfi tespit davası için delil üretmekten başka bir amaç taşımadığını; TTK 82/7-c.1 maddesine göre “Bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren onbeş gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini isteyebilir.” şeklinde ifade edildiğini; bu madde kapsamında defter ve belgelerin zıyaa uğrama durumlarının sınırlayıcı bir şekilde sayılmadığını; tacirin zıyaı öğrendiği tarihten itibaren onbeş gün içinde zayi belgesini talep etmesi gerektiğini; aksi halde talep hakkını kaybedeceğini; belirtilen onbeş günlük sürenin hak düşürücü süre olduğunu; davacı tarafın ‘zayi belgesi verilmesi’ dava türü ile ikame ettiği bu davanın kanunen hasımsız ve 15 günlük hak düşürücü süre içinde şirketin bulunduğu yer ticaret mahkemesinden belge talep edilmesi şeklinde olmalı iken usule, esasa ve kanuna aykırı olarak ikame edildiğini; bu nedenle davanın usulden reddi yerine kısmen kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olup kararın bozulmasının gerektiğini, Müvekkili davacı şirketin yönetim kurulu üyesi iken dava konusu defterleri yönetim kurulu üyesi olarak, şirket yadına 22.06.2018 tarihinde devraldığını; davacının sunmuş olduğu teslim tesellüm belgesi hukukî çerçevede incelendiğinde şirket muhasebecisinin usulüne uygun olarak ticari defterleri davacı şirkete devretmiş olduğunun anlaşıldığını; şirket bünyesindeki ticari defterlerin korunmasının basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunan şirketin sorumluluğunda olduğunu; davaya konu devir belgesi davacı tarafın mesnetsiz ve son derece soyut iddiaları ile farklı yorumlanmaya çalışılmakta olduğunu; şirket muhasebecisinin şirket yöneticisinin akrabası olması davacı tarafın mesnetsiz iddialarını somutlaştırmaktan uzak olduğunu; müvekkili defterleri şahsen uhdesine almadığını; şirket adına imza yetkilisi olarak devraldığını; ticari defterlerin sürekli olarak şirket merkezinde bulundurulduğunu, hiçbir zaman şirket merkezinden çıkarılmadığını; davacının şirkete teslim edilmiş olan ticari defterlerin şirket bünyesinde olduğu hususunun ispata muhtaç olmayıp aksi yöndeki iddianın ispat edilmesi gerektiğini ancak bu durumu ispata elverişli hiçbir delail işbu dava dosyasına sunulmadığını; taraflarında sundukları delil ve açıklamaların hükme esas alınmadığını; bildirdikleri tanığın dinlenmesinden gerekçesiz bir şekilde vazgeçildiğini, Kaybolduğu iddia olunan defterlerin aleyhe sonuçlara sebebiyet vermemesi için gerekli başvuruların yapılması basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğünün bir sonucu olduğunu; tüm bunlar işbu davanın, davacı yanın tarafı olduğu 2.Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/735 E. Sayılı, menfi tespit dava dosyası için delil üretmek için açılmış olduğunu ortaya koymakta olduğunu; sonuç olarak, davaya dayanak olan devir teslim belgesinin dava konusu ticari defterlerin davacı şirket tarafından devralınmış olduğunu ortaya koymakta olduğunu; bu noktada şirketin -ticari defterleri kaybolmuşsa- gerekli önlemleri almaması kendi kusurundan kaynaklanmakta olduğunu; ticari defterlerin kaybolduğuna ilişkin olarak hak düşürücü süre içinde herhangi bir başvurunun da yapılmadığını; müvekkilinin menfi tespit dosyasına defterlerin bir kısmının fotokopisini sunduğunu; bildirdikleri tanığın dinlenmesinden gerekçesiz bir şekilde vazgeçildiğini; tüm bu nedenlerle açılan davanın reddi yerine hatalı, eksik ve yetersiz gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek, yukarıda arz ve izah olunan nedenlerle ve resen dikkate alınacak sair nedenler doğrultusunda; davanın kısmen kabulüne dair kararın kaldırılarak yapılacak yeniden yargılama sonucu talepleri doğrultusunda davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesi, karar icra takibine konu edildiğinden istinaf incelemesi sonuçlanıncaya kadar Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icranın tehirine, yargılama giderleri ve ücret-i vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu; kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurma zaruretinin doğduğunu, Müvekkili adına başlattıkları İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/735 E. sayılı menfi tespit davasında mahkemece ticari defterleri sunmaları yönünde ara karar kurulduğunu; defterlerin müvekkili nezdinde olmadığını, tespit tutanağı ile davalının hukuka aykırı şekilde müvekkilinin yönetim kurulu başkanı olduğu hususunu kullanarak teslim alındığını mahkemeye bildirmeleri üzerine davalı ticari defterleri dosyaya sunduğunu; ancak inceleme fırsatları olmadan bilirkişice defterlerin tekrar davalıya teslim edildiğini; dolayısıyla dava konusu defterlerin taraflarında olmaması nedeniyle yerel mahkemenin ,’… davacının teslimini istediği diğer defterlerin davalı uhdesinde olduğu ispat edilemediğinden reddine…’ kararını defterlerin taraflarında olmadığından yerinde bulmadıklarını, T.C. Bakırköy 4 Asliye Ticaret Mahkemesinden 2016- 2017-2018 yıllarına ait defterleri istenilmesine rağmen sadece 2018 yılına ait defterlerin teslimine hüküm altına alınmış olup geri kalan ticari defterlerin müvekkili şirketine teslimi için karar verilmediğini, müvekkilinin tacir olduğunu ve Ticaret Kanununa göre tacirlerin defter saklama yükümlülüğünün olduğunu; dolayısıyla hüküm dışında teslim edilmesi istenmeyen defterlerin yokluğunun müvekkili şirket aleyhine durum oluşturduğunu; ayrıca davalı ile devam eden gerek ceza gerek hukuk davaları için ispat açısından önemli delil olan hüküm altına alınmayan defterlerin davalı tarafından zayi edilmesi ihtimalinin bulunduğunu, Mahkeme, kararında 2016-2017 yıllarına ait defterlerin davalı uhdesinde olduğunun ispat edilemediğine dayanmış olsa da davalıya defterlerin teslim edildiğine dair 22/06/2018 tarihli “devir teslim tutanağı”nın dosyada mübrez olduğunu; hüküm verilirken bunun hiç dikkate alınmamasının kararı hukuka aykırı hale getirdiğini; ayrıca; davalı aleyhine başlatılan Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/31315 Sayılı soruşturma dosyasının mübrez olduğunu; davalının, müvekkili şirkete karşı suç işlediğini; müvekkilinin ticari defterlerinin uhdesinde kalması anlamına gelen bu kararın müvekkili telafisi mümkün olmayan büyük zararlara uğratacağını, Hüküm altına alınmayan defterlerin, dosyada var olan devir teslim tutanağın içeriğine bakıldığında da anlaşılacağını, hukuka aykırı ve haksız bir şekilde davalıda olduğunun görüleceğini, İleri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının aleyhe kısmının kaldırılmasına istinaf başvurularının kabulüne, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; davacı şirket eski yöneticisi olan davalının, uhdesinde tuttuğu iddia olunan davacı şirkete ait 2016,2017,2018 yıl ticari defterleri, pay defteri ve yönetim kurulu karar defterinin iadesi istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı şirket; davalı şirket eski yöneticisi ve ortağı olan davalı ile şirket arasında devam eden davalar bulunduğunu, davalının şirketten alacaklı olduğu iddiasıyla başlattığı takibe karşı açılan menfi tespit davasının İstanbul 2 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/735 esas sayılı dava dosyasında devam ettiğini, davalının şirket defterlerini, akrabası olan şirket muhasebecisinden 22/06/2018 tarihinde teslim aldığını, bu hususun devir teslim tutanağı ile sabit olduğunu, menfi tespit davasında defter incelemesi yapılması gerektiğini, mahkemece defter iadesi davası açılması için taraflarına süre verildiğinin, şirket defterlerini haksız olarak elinde tutan davalıdan iade talep ettiklerini ileri sürmüştür. Davalı yan; şirket defterlerinin elinde olmadığını, 22/06/2018 tarihli devir ve teslim tutanağında şirket kaşesi altına imza atarak defterleri şirket adına teslim aldığını, zira o dönem yönetici olduğunu, tüm defterlerin şirket merkezindeki kilitli bir dolapta bulunduğunu, yönetim kurulundaki görevinin hukuka aykırı olarak sona erdirilmesi akabinde şirketten ayrıldığını, defterlerin davacı şirket uhdesinde olduğunu, defterlerin zayi olduğunu iddia eden davacının TTK 82/7 fıkrası uyarınca zayi belgesi verilmesi talepli dava açması gerektiğini, elinde bulunmayan defterler için kendisine eda davası açılamayacağını, davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür. Mahkemece; davalının, İstanbul 2 Asliye Ticaret Mahkemesi’nde devam eden yargılamada 2018 yılı ticari defterlerini ibraz ettiği gerekçesi ile, yalnızca 2018 yılı Yevmiye, Defter-i Kebir, Envanter defterlerinin davalıdan alınarak davacıya teslimine karar verildiği, diğer defterler yönünden davacının davasını ispat edemediğinin belirtildiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin eldeki davanın hasımlı bir eda davası olarak açılamayacağı yönündeki istinaf sebebi; davacı talebinin dayanağını defterlerin zayi olduğu iddiasının oluşturmadığı, davacının davalı uhdesinde bulunduğu ileri sürülen defterlerin iadesini istediği, HMK’nun 105 maddesi uyarınca bu talebin hasımlı bir eda davası olarak açılması gerektiği anlaşılmakla yerinde görülmemiştir. Davacı şirketin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilen sicil kayıtları dairemizce incelenmiş, şirketin 18/11/2016 tarihinde davalının da aralarında olduğu üç ortak tarafından kurulduğu, yönetim kurulunun üç yıllığına seçildiği, davalının şirketi münferiden temsile yetkili yönetim kurulu başkanı, diğer iki ortak … ve …’nun şirketi davalı ile müştereken temsile yetkili yönetim kurulu üyesi oldukları, 21/06/2018 tarihli davalının katılmadığı yönetim kurulu kararı ile davalının yönetim kurulu başkanlığı görevinin sona ermesine, … ve …’ın şirketi münferiden temsile yetkili yönetim kurulu üyesi olmalarına karar verildiği, 28/06/2018 tarihinde tescil edilen kararın genel kurulda alınmadığı, şirketin 28/06/2019 tarihli genel kurul ve 11/07/2019 tarihli yönetim kurulu kararları ile bu kez … ve … ve …’ın şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu üyeleri olmalarına, davalının önceki yönetim kurulu üyeliğinin sona ermesine karar verildiği, kararın sicile tescil ve ilan edildiği, 17/01/2020 tarihli yönetim kurulu ve 29/01/2020 tarihli genel kurul kararı ile bu kez tüm yönetim kurulu üyelerinin bu görevlerinin sona ermesine, …’nun şirketi tek başına temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu üyesi olmasına karar verildiği, bu durumun halen devam ettiği anlaşılmıştır. Dosyaya mübrez devir ve teslim tutanağı kapsamından, davacı şirket muhasebecisi tarafından, davacı şirketin 2016,2017,2018 yılı yevmiye, kebir ve envanter defterlerinin, genel kurul karar defterinin, yönetim kurulu karar defterinin, ortaklar pay defterinin davacı şirkete 22/06/2018 tarihinde teslim edildiği, şirket kaşesi üzerinde imza bulunduğu anlaşılmış olup, imzanın o tarih itibariyle şirketi münferiden temsile yetkili yönetim kurulu başkanı davalıya ait olduğu uyuşmazlık konusu değildir. İstanbul 2 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/735 esas sayılı dosyası incelendiğinde, davalının davacı şirkete verdiği borçlar nedeniyle şirketten alacaklı olduğu iddiasıyla ilamsız takip başlattığı, davacı şirketin de bu takibe karşı menfi tespit davası açtığı, devam eden yargılamada şirket defterlerinin incelenmesine karar verildiği, davacı şirket vekili tarafından dosyaya UYAP üzerinden 31/12/2018 tarihinde sunulan dilekçe ile “Yukarıda esa numarası belirtilen mahkemeniz dosyasının yapılan son celsesinde verilen ara karar gereği delillilrimiz sayın mahkemenize ibraz edilmiştir. Şirket defterleri ve ilgili fatuları ve ekleri de iş bu dilekçemiz ekinde sayın mahkmenize sunarız. Ayrıca mahkemenizce verilen ara karar doğrultusunda belger toplanırken davalının müvekkil şirkette yetkili yönetim kurulu başkanlığı yaptığı dönemde müvekkil şirket adına krediler çektiği ve bu kredi ödemelerinin müvekkilin asli geliri olan Sultangazi İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce yatırılan hakedişlerinden kesilerek ödendiği tespit edilmiştir. Çekilen kredi bedellerinin hangi amaçla ve nereye kullanıldığı konusunda müvekkil şirket kayıtlarında herhangi bir kayda rastlanmamıştır. İş bu kredilere ilişkin şirket kayıtlarında bulunan belgeleri sayın mahkemenize bildirir, ayrıca aşağıda banka ve hesap bilgileri belirtiln bankalardan ilgili kredilere ilişkin ayrıntı bilgi sorulmasını talep ederiz.” şeklinde beyanda bulunulduğu, ancak dilekçe ekinde defter bulunmadığı, 18/01/2019 tarihli incelemeye tarafların katılmadıkları defterlerin ibraz edilmediği inceleme yapılamadığı, yine davacı şirket vekilinin UYAP üzerinden 18/01/2019 tarihinde sunduğu dilekçede; “Her ne kadar mahkemece 18/01/2019 tarihinde ticari defter incelemesi yapılmasına yönelik ara karar oluşturulmuş ise de;19/12/2018 tarihli delil dilekçemizin ekinde sunduğumuz devir teslim tutanağında da görüleceği üzere davalının akrabası olan şirket muhasebecisi şirketin tüm ticari defterlerini davalıya teslim etmiştir. Bu durumda müvekkil şirket dava konusu olayın yaşandığı döneme ilişkin olarak defterleri ibraz edememektedir. sayın mahkeme gerekli görürse ekte sunulan teslim tutanağının aslını müzekkere ile mali müşavirler odasından teyidini sağlayabilecektir. Dolayısıyla mahkemeden yeniden ara karar kurularak ticari defterlerin ibrazı için davalıya süre verilmesine, yeniden defter inceleme günü verilmesine, bu incelemenin de duruşma tarihinden önce yapılmasına karar verilmesini arz ve talep ederiz” şeklinde beyanda bulunulduğu, bu kez mahkemenin 25/01/2019 tarihli ara karar ile davacı vekilinin talebinin kabulü ile, ticari defter ve belgeler üzerinde 01/03/2019 günü bilirkişi incelemesi yapılmasına, davalıya belirlenen inceleme gün ve saatte defter ve belgelerin ibrazı için muhtıra gönderilmesine karar verildiği, inceleme gününde davalı vekilinin 2018 yılına ait yevmiye defterinin 1-80 sayfa arasını, 2018 yılına ait kebir defterinin 1-73 sayfa arasını sunduğu, davalı vekilinin bilirkişi teslim tutanağında alınan beyanında defterlerin ibraz edemedikleri kısımların davacı şirket elinde olduğunu beyan ettiği anlaşılmıştır.İlk derece mahkemesi tarafından, ön inceleme duruşmasında davalının bildirdiği tanık …’ın gelecek celse dinlenilmek üzere davetiye ile çağrılmasına karar verilmiş, tanığın dinleneceği ikinci celse covid-10 tedbirleri kapsamında yapılamamış, yeni belirlenen duruşma günü ise tanığa davetiye ile bildirilmemiş, bu duruşma gününde herhangi bir gerekçe belirtilmeksizin, tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmesine dair ara karar kurularak, hüküm verilmiştir. Gerekçeli kararda da tanığın dinlenilmesinden neden vazgeçildiği açıklanmadığı gibi, davalı tarafından İstanbul 2 Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasına yalnızca yevmiye defteri ve kebir defterinin belirli sayfaları sunulmasına ve bu husus tutanağa geçmesine karşın, 2018 yılına ait tüm ticari defterlerin inceleme sunulduğu kabulünden hareket edilmiş, delil olarak kabul edilen bu hususa ilişkin, tahkikat içerisinde ve HMK’nun 31 maddesi kapsamında tarafların beyanları alınmamıştır. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; anılan dosyaya iş yerinden ayrılırken davalının yanına aldığı defter fotokopilerinin sunulduğunu beyan etmiştir. Yine davacı şirketin 17/09/2018 tarihli dilekçesi ile davalı hakkında yaptığı şikayet sonucunda başlatılan soruşturmanın ticari defterlerle ilgili olmadığı hüküm celsesinde tutanağa geçirilmiş ise de; anılan soruşturmada davalının suç işlemek amacıyla örgüt kurduğu, hileli işlemlerle, sahte faturalarla ve akrabalarına yaptığı hileli ödemelerle şirketi borçlandırdığı, şirket aleyhine başlattığı takibin tebligatını yetkili sıfatıyla kendisi alarak takibin kesinleşmesini sağladığı, emniyeti suistimal ve dolandırıcılık suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma yürütüldüğü, soruşturmanın halen derdest olduğu, anılan soruşturma doğrudan defterlerle ilgili olmamakla birlikte, davacının bu delile, davalının defterleri haksız olarak uhdesinde tutmasının gerekçesi olarak dayandığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesi tarafından, davalının defterlerin bulunduğu yer ile ilgili tanık dinletme talebinin önce kabul edilmesi, akabinde gerekçesi belirtilmeksizin ve hukuki dinlenilme hakkının ihlali sonucunu doğuracak şekilde tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmesi, davalı vekilinin şirket adresinde keşif yapılması yönündeki talebi hakkında olumlu olumsuz değerlendirme yapılmamış olması, taraf vekillerinin İstanbul 2 Asliye Ticaret Mahkemesi’nde devam eden yargılamaya defterler ile ilgili sundukları beyanlar hakkında HMK’nun 31 maddesi uyarınca hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü gereği açıklama yaptırılmaması, davacı vekilinin delil olarak dayandığı soruşturmanın akıbeti hakkında araştırma yapılmaması, davalı tarafından İstanbul 2 Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasına yalnızca yevmiye defteri ve kebir defterinin belirli sayfaları sunulmuş olmasına rağmen, neden bu yıla ait tüm defterlerin sunulduğu yönünde bir kanaate ulaşıldığının gerekçelendirilmemiş olması yerinde olmamış, taraf vekillerince mahkemenin eksik delil topladığı ve mevcut delilleri eksik değerlendirdiği yönündeki istinaf sebepleri haklı bulunmuştur. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK2nun 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın kaldırma kararı doğrultusunda tahkikata devam edilmek üzere mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/10/2020 tarih ve 2019/824 Esas – 2020/578 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep edenler tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde taraflara iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/06/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.