Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/464 E. 2023/443 K. 14.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/464 Esas
KARAR NO: 2023/443 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/38 Esas – 2020/747 Karar
TARİHİ: 07/12/2020
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/03/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacı şirket ile davalı arasında kargo sözleşmesi imzalandığını, davacı şirketin kargo sözleşmesindeki taşıma taahhüdünü yerine getirdiğini ve faturalar kestiğini, buna karşılık davalı tarafça faturaların ödenmediğini, fatura değeri toplamının 10.299.40 TL’ye çıktığını, E-Arşiv fatura kapsamında elektronik belge biçiminde oluşturulan faturaların davalı tarafa hem elektronik ortamda, hem de fiziken teslim edildiğini, davalı taraf borcu ödemediğinden müvekkili davacı şirket tarafından İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalı şirketin kötü niyetli olarak takibe itiraz etmesi neticesinde takibin durduğunu beyanla davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamına, kötü niyetli olarak takibe itiraz eden borçlunun %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine,yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı tarafından düzenlenen faturalara istinaden davalı şirkete bir taşıma hizmeti verilip verilmediği konusunda olduğunu, bunun ispatının davacı şirkete ait olduğunu, sadece bir sözleşme imzalandı diye davacının yapmadığı hizmete karşılık fatura düzenlemesinin mümkün olmadığını, davalı şirketin davacıdan dava konusu faturalara konu olabilecek herhangi bir taşıma hizmeti almadığını, dolayısıyla almadığı taşıma hizmetine ilişkin ödenmesi gereken herhangi bir borcunun bulunmadığını, davayı kabul etmediklerini, davalı şirkete gönderilen e-arşiv faturaların teslim alındığını ve akabinde yasal süresi içinde noterden iade edildiğini, davacı şirkete tebliğ edildiğini, faturaların davalı şirket tarafından itiraza uğradığını ve iade edildiğini, davacı şirketin faturaya dayalı alacak talep etme hakkının bulunmadığını, 31/10/2017 ve 06/11/2017 tarihlerinde faturalara 2 kere itiraz edildiğini ve faturaların iade edildiğini, daha sonra davacı tarafından davalı şirkete gönderilen 13/12/2017 tarihli ihtarnamede, faturayı ihtarname ekinde gönderdiklerini belirttiklerini ancak ihtarname eki faturanın davalı şirkete ulaşmadığı ve taşıma hizmeti de gerçekleşmediğinden 18/12/2017 tarihinde davalı şirket tarafından ihtarnameye de itiraz edildiğini beyanla davanın reddine, davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 07/12/2020 tarih ve 2020/38 Esas 2020/747 Karar sayılı kararında; “…Rapor dahilinde takip konusu cari hesap alacağına dayanak nitelikteki faturaların davacının ticari defterlerinde işlenmiş olduğu ifade edilmiştir. Ancak fatura tek başına alacağın varlığını kanıtlamaz ve davacı defterlerinde davalı yanın borçlu görülmesi başlı başına davacının alacaklı olduğunu göstermez. Davacı, cari hesap alacağına temel teşkil eden faturaları davalıya usulüne uygun olarak tebliğ – teslim ettiğini veya fatura bedeline konu hizmet ediminin – mal tesliminin yerine getirildiği ve karşı tarafa verildiğini yazılı delille ispatlamak zorundadır. İspat külfeti bizatihi davacıda olup davacı tarafından düzenlenen e-faturaların davalıya sistem üzerinden tebliğ edildiği ancak davalı tarafça ilgili faturalara 8 günlük yasal süre içinde itiraz edildiği, faturaların davalı ticari defter ve kayıtlarında kayıtlı olmadığı, davalı ticari defter kayıtlarına göre davalının davacıya borcunun gözükmediği, davacı tarafça hizmetin verildiğine dair yazılı bir belge de sunulmadığı anlaşılmakla davanın subut bulmadığından reddine karar verilmiş, davacının takipte kötü niyetli olduğu sabit olmadığından takip dolayısıyla davacı aleyhine tazminata hükmedilmemiştir.” gerekçesi ile, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; yerel Mahkemenin kararında Anayasa’nın ve Kanunun aradığı anlamda gerekçe oluşturulmadığını, gerekçeli kararda delillerin tartışılmasının yapılmadığını, hangi delile neden üstünlük verildiği gibi hususların müphem kaldığını, taraflarca itiraza uğrayan hususların giderilmediğini, denetime elverişli olmayan bir bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, Mahkeme tarafından bilirkişi raporuna atıf yapılarak gerekçe oluşturulmaya çalışıldığını, Anayasa’nın 141. maddesinin; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” şeklinde düzenlendiğini, yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılması hususunun Anayasal bir zorunluluk olduğunu, gerekçenin kararının denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev gördüğünü, bu Anayasal ve yasal zorunluluklara rağmen, yerel Mahkemece verilen kararda HMK’nın 297. maddesine aykırı davranılarak kararın gerekçesiz olarak yazılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kararın eksik inceleme neticesinde verildiğini, bilirkişi raporuna karşı itirazların değerlendirilmediğini, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna karşı itirazların mahkemeye süresi içerisinde sunulduğunu, itirazlarını sözlü ve yazılı olarak belirtmiş olmalarına rağmen itirazlarına itibar edilmediğini, eksik hususlarla ilgili olarak, dosyanın aynı bilirkişilere tevdii edilerek ek rapor alınması ya da yeni bir bilirkişi heyetine tevdii edilmesi gerekirken yerel Mahkeme tarafından bu taleplerin gerekçesiz bir şekilde reddedildiğini, bu hususun yargılamanın eksik bir şekilde yapıldığını ortaya koyduğunu, taraflarınca itiraza uğrayan ancak yerel Mahkeme tarafından hükme dayanak olarak gösterilen bilirkişi raporu ile, davalı adına düzenlenen faturaların iade edilmiş olduğu belirtilmişse de, müvekkili tarafından iade edilen faturaların tekrar davalı tarafa gönderildiğini, bilirkişi raporunda iade edilen faturaların müvekkili tarafından iade edilmesi üzerine, davalı tarafça tekrar noter kanalı ile iade edilmiş olduğu belirlenmişse de, davalının son kez yaptığı bu iadeye dair tebliğ şerhinin dosyada bulunmadığının tespit edildiğini, gerek TTK, gerek VUK hükümleri gereğince söz konusu faturaların tekrar iade edilmiş olduğu hususu müphem olup, davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarına işlenmemiş olmasının yasaya aykırılık teşkil ettiğini, Vergi Usul Kanunu gereğince söz konusu faturaların deftere işlenmemiş olmasının usulsüzlük cezasına sebebiyet vereceğini, VUK kapsamında usulü dairesinde iade edilmeyen faturaların defterlere işlenmesinin zaruri olduğunu, bilirkişilerce, rapor tanzim edilirken yetkinin aşıldığının hukuki kanaat bildirdiğini, bilirkişiler tarafından, sözleşmeye konu taşıma hizmetine ait teslim tesellüm belgelerinin dosyada bulunmadığı ve bu kapsamda davalı tarafından söz konusu hizmetin alınmadığı yönünde bir tespit yapılmışsa da, taşıma sözleşmesine göre kargo taşıma ücretinin tahsili için kargonun alıcıya teslimini kanıtlama yükümlülüğünün mevcut olmadığını, kargonun göndericiye iade edilebileceğini, alıcı tarafından teslim alınmamış olabileceğini, buna mukabil taşıma gerçekleştiğinden kargo taşıma ücretinin ödenmesi gerektiğini, her iki tarafın da tacir olduğunu, söz konusu taşıma sözleşmesinin hükümlerinin her iki tarafça bilindiğini, işbu nedenle bilirkişiler tarafından sözleşme hükümlerinin yeteri kadar tetkik edilmediği kanaatinde olduklarını, bilirkişiler tarafından tarafların ticari defter kayıtlarının incelenmesi ile ilgili olarak davalı tarafın ticari defter ve kayıtları ile ilgili olarak usule uygun tutulup tutulmadığı, açılış kapanış tasdiklerinin yaptırılmış olup olmadığı, delil niteliğinin haiz olup olmadığı hususlarında tespit yapılmadığını beyanla yerel Mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulü yönünde hüküm kurulmasını talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, faturaya dayalı icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Mahkemece taraf delillerinin ibrazı sağlanarak, bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve rapor alınarak istinafa konu karar verilmiştir. Dosya kapsamına göre; taraflar arasında kargo sözleşmesi akdedildiği, sözleşme uyarınca davacı tarafından davalıya ait kargoların bildirilen alıcılarına iletilmekte olduğu, dava ve takip konusu edilen iki adet kargo bedeli faturasının davalı tarafından süresi içerisinde davacıya iade edildiği, ticari defterlere kaydedilmediği, tek başına fatura düzenlenmesinin alacağın varlığını ispat etmeyeceği, bu noktada taraflar arasında sözleşme akdedilmiş olmasının da önemli olmadığı, faturanın sözleşmeye uygun şekilde düzenlenmesi ve fatura içeriği hizmetin verildiğinin ispat edilmesi gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmede davalı tarafından her bir kargo için davacıya sevk irsaliyesi verileceğinin kabul edildiği, dava konusu faturalara ilişkin davalı tarafından düzenlenmiş sevk irsaliyesi, davacı tarafından alıcısına teslim edildiğine dair teslim belgesi veya teslim edilememiş ise yine sözleşmeye göre davalıya iadesine dair bir belgenin sunulmadığı, dolayısıyla davacının fatura içeriklerini ve alacaklı olduğunu ispat edemediği anlaşılmıştır. HMK’nın 282. maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” yasal düzenlemesi yer almaktadır. Davacı tarafça ileri sürülen tüm istinaf sebepleri yargılama aşamasında sunulan cevap, itiraz ve beyan dilekçeleri ile de ileri sürülmüş, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda bu iddialar ve itirazlar değerlendirilmiş, gerekçeli kararda her bir iddia ve savunma sebebi hakkında ne şekilde değerlendirme yapıldığı, ispat yükünün ne şekilde belirlendiği, hangi delile üstünlük tanındığı açıklanmıştır. Sonuç olarak davacının istinaf başvurusu haksızdır. Açıklanan nedenlerle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,6‬0 TL harcın istinaf eden davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/03/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.