Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/460 Esas
KARAR NO: 2023/661 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/1169 Esas – 2020/722 Karar
TARİH: 24/11/2020
DAVA: Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilince davalı … A.Ş nden satın alınmış olan … Marka, … model, … motor numaralı, … şasi numaralı aracın 06/08/2018 tarihinde motor aksamındaki arıza nedeni ile yetkili servis … A.Ş ne müraccat ettiklerini, yapılan tetkik neticesinde motor blok değişimi gerektiğinin bildirildiğini, parça temini yapılamadığından tamir yolu ile onarım teklif edildiğini, bunun müvekkilince kabul edilmediğini ve 01/10/2018 tarihinde aracın kendi imkanları ile servisten alındığını, aracın 30/09/2016 tarihinde alındığını, … plaka sayısı ile tescil ettirildiğini, 06/08/2018 tarihli arızasının garanti kapsamında olduğunu, servis tarafından parça temini için yaklaşık 2 aylık süre müvekkilinin bekletildiğini ve servis tarafından sökülme, takılma maliyeti adı altında 26/09/2018 tarihli 3.253,85 TL bedelli fatura tutarının müvekkilinden tahsil edildiğini, arızanın araçtan beklenen faydayı önemli ölçüde azaltacak veya tamamen ortadan kaldıracak bir arıza olduğunu ve aracın ayıplı mal olarak kabulünün gerektiğini, 05/10/2018 tarihli ihtar ile davalılara gelir kaybı, çekici ile servis bedeli toplamı olarak 43.500 TL nın taraflarına ödenmesi, aksi takdirde sözleşmeden dönme hükümleri çerçevesinde aracın iade alınmasının ve satış bedelinin işlemiş ticari faizi ile birlikte iadesinin talep edildiğini ve taleplerinin karşılanmaması halinde yargı yoluna başvurulacağının ihtar edildiğini, müvekkilinin zararının davalılarca karşılanmadığını beyan ile 30.000 TL ikame araç gideri, 2.500 TL işletim maliyet bedeli, 2.500 TL değer kaybı bedeli, 3.253,85 TL servis masrafı, çekilme maliyeti olarak 750 TL olmak üzere şimdilik toplam 39.003,85 TL nın ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 18/02/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile toplam dava değerini 73.117,95 TL na çıkarmıştır. Davalı … San ve Tic. A.Ş vekili cevabında, davacının davasını belirli kılması gerektiğini, müvekkili şirketin davacı tarafın dilekçesinde belirttiği hukuki ilişkinin tarafı olmadığını, davanın … şirketine ihbarının gerektiğini, ayıplı hizmet değil ayıplı mal iddialarının dava konusu olarak belirlenmesi halinde yetkili mahkemenin anılan servis şirketinin bağlı olduğu yer mahkemesi olacağını, aracın 30/09/2016 tarihinde satıldığını ve bu nedenle davacının talebinin zaman aşımına uğradığını, gözden geçirme ve ihbarın süresinde yapılmamış olması nedeni ile hak düşürücü süreye yönelik de itirazlarının bulunduğunu, haksız fiile ilişkin şartların, çekici yada ikame araç giderine katlanıldığının ve diğer taleplerin delilleri ile desteklenerek davacı tarafça ispat edilmesi gerektiğini, müvekkilinin aracı ayıpsız olarak davacıya satarak teslim ettiğini beyan ile müvekkili hakkındaki davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Davalı … A.Ş vekili cevabında, huzurdaki davanın ticari araç satımına dayandığını, bu nedenle müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, aracın satımının üzerinden 2 yıl geçmesinden ötürü talebin zamanaşımına uğradığını, ayıp ihbarı yönünden de hak düşürücü sürenin geçtiğini, araçtaki arızanın imalattan değiş aracın periyodik bakımlarına zamanında getirilmemesi nedeni ile kullanıcı kaynaklı oluşmuş bir arıza olduğunu, şikayetin motor parçalarının motor yağı ve yağ kalitesi ile doğrudan ilgisi olduğunu, davacının ispata yarar her hangi bir ikame araç sözleşmesi sunmadığnı, vergi ve sigorta ödemelerine ilişkin talepte bulunmasının, değer kaybı ve çekici masrafı talep etmesinin yerinde olmadığını, davacının diğer taleplerinin de mesnetsiz olduğunu ve davacının taleplerinin tümüyle reddi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/11/2020 tarih 2018/1169 Esas 2020/722 Karar sayılı kararında; “……Davacının aracını 30/09/2016 tarihinde satın aldığı, motor arızası nedeni ile 06/08/2018 tarihinde yetkili servise başvurulduğu, arıza tarihinde yaklaşık 2 yıldır kullanımda olan araçta, aracın üretim ve teknik özellikleri, kendisinden beklenen fayda, kullanım alanı ve şekline göre, kullanım hatası, bakım ihmali vb. sebeplerden bu şekilde bir motor arızasının oluşmasının mümkün olmadığı, davacının aracından oluşan arızanın kullanımını ve fayda görmeyi tümden etkiler nitelikte ve ayrıca gizli ayıp niteliğinde olduğu, dosya kapsamında davacının aracını kullanamadığı süre zarfından başka bir araç temin ettiği, bu bakımdan ödeme yaptığı ve masrafının doğduğu iddiasını destekler bilgi ve belgenin mevcut olmadığı, davacının bu kaleme ilişkin talebinin açıklanan nedenle yerinde olmadığı, davacının araçtaki hasarın onarılması bakımından 47.189,10 TL lık talebinin, arıza teşhis bedeli için yetkili servise ödenen 3.253,85 TL nın iade talebinin, araç hasar tarihinde henüz 2 yaşında olup, motor değişiminin aracı değer kaybına uğratacağının sabit olduğu, ancak aracın kullanım alanı ve süresi nazara alındığında hesap edilen 5.000 TL değer kaybına istinaden davacının davalılardan 2.500 TL talep etmekte haklı olduğu, davacının aracın onarım süresince de işletiminden kaynaklanan bir takım masraflara katlandığından 6.725,00 TL lık talebinin de haklı ve yerinde olduğu, davacının toplam 59.667,95 TL nın davalılardan tahsilini talep edebileceği kanaatine varılmakla, davacının davasının kısmen kabulüne dair karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…”gerekçesi ile, 1-Davacının davasının KISMEN KABULÜNE, 59.667,95 TL nın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, Fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalılar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkemenin kısmen kabulü hakkındaki kararın gerekçesinde kısmen reddedilen kısmın hangi gerekçe ile reddedildiğini belirtmeyerek eksik hüküm kurduğunu, Dava dilekçesinde talep ve ıslah edilen ayıplı aracın kullanılamaması nedeniyle temin edilen ikame aracın aylık bedeli olan 13.450,00 TL hakkında ret veya kabule ilişkin hüküm kurulmadığını ve gerekçede ”… Dosya kapsamında davacının aracını kullanamadığı süre zarfından başka bir araç temin ettiği, bu bakımdan ödeme yaptığı ve masrafının doğduğu iddiasını destekler bilgi ve belgenin mevcut olmadığı, davacının bu kaleme ilişkin talebinin açıklanan nedenle yerinde olmadığı…” belirtildiğini, aracın servisten parka çekilme maliyeti olan 750 TL alacak talebinden ise ne gerekçede ne hükümde bahsedilmeyerek eksik hüküm kurulduğunu, 05.12.2018 tarihli kök bilirkişi heyet raporunda ve 10.05.2019 tarihli ek bilirkişi raporunda ikame edilen aracın 15 gün makul onarım süresi için aylık ortalama kiralama bedeli 13.450,00 TL olarak hesaplandığını, kök raporda işletim maliyeti ve çekici bedeli hakkında hesaplama yapılmadığını, ek raporda ise aracın sadece onarım süresince kullanılamamasından kaynaklı işletim masrafının hesaplandığını ancak yine çekici bedeline ilişin hesaplama yapılmadığını, Müvekkilinin; satın aldığı araçta oluşan arıza şikayeti ile … yetkili servisi … A.Ş.’ne müracaat ettiğinde yetkili servisin parça temin edeceği söylemiyle 2 ay kadar bir süre bekletip parçanın temin edilmemesi, ayıplı aracın vekil eden tarafından kullanılamaması nedenleriyle aracın kullanılamadığı süre zarfında ikame edilen araç bedeli ve işletim masrafları için yapılan bilirkişi hesaplamasına göre ıslah edilen 13.450,00 TL değerinde alacak kalemi hakkında yerel mahkeme gerekçesinde, bilgi ve belgenin mevcut olmadığından talebin yerinde olmadığının belirtildiğini fakat hüküm kısmında buna ilişkin bir hüküm kurulmadığını, İleri sürerek ikame araç bedeli 13.450,00.TL ve aracın servisten parka çekilme maliyeti olan 750,00.TL’nin müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir. DAVALI … A.Ş. İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkemece verilen kararın gerekçesiz olduğunu, dosya kapsamında alınan raporların içeriklerine yer verilerek sözde bir gerekçe belirtildiğini ancak karar esas teşkil eden ret ve üstün tutulma sebeplerinin belirtilmediğini, (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14.01.2014 tarih ve 2013/19243 E. ve 2014/249 K. sayılı kararı) Zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazlarının dikkate alınmadığını, Dava konusu aracın 30.09.2016 tarihinde satın alındığını, davanın ise 05.12.2018 tarihinde ikame edildiğini, davacı tarafın davasının 18.02.2020 tarihinde ıslah ettiği nazara alındığında 6098 sayılı kanunda öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, davacı tarafın talep ve iddialarının zamanaşımına uğradığını, Satılanlarda ayıp olması halinde alıcının ayıbının niteliğine göre bu ayıbı 2 gün ve 8 gün içinde veya ayıbını bulunduğu sonradan anlaşılırsa derhal satıcıya bildirilmesi gerektiğinin hüküm altına alındığını, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.06.2012 tarih ve 2012/13-152 E. 2012/381 K. sayılı kararı) Davacı tarafın dava konusu şikâyet ile ilgili ayıp ihbar sürelerine riayet etmediğini, dava konusu aracın motor şikayeti iddiası ile 06.08.2018 tarihinde servise girişi yapıldığını ancak müvekkili şirkete ayıp ihbarı bu tarihten 2 ay süre geçtikten sonra, 05.10.2018 keşide tarihli ihtarname ile yapıldığını, ayıp ihbar süresine ilişkin itirazların gerekçeli kararda değerlendirilmediğini, eksik inceleme yapıldığını,Yerel mahkeme davacı tarafın davayı ikame ederken ileri sürdüğü tazminat kalemleri ile ıslah ertesindeki tazminat kalemlerinin örtüşmediğini göz ardı ettiğini bu nedenle kabul ret oranı belirlenmesi ve yargılama gideri ve vekalet ücreti hesabına ilişkin hatalı hüküm kurulduğunu,Davacı taraf aracın kullanılamamasından kaynaklı ikame araç bedeli adı altında 30.000-TL talep ettiğini 18.02.2020 tarihli ıslah dilekçesiyle bu talebini 13.450,00-TL ‘ye düşürdüğünü ve çekici bedeline ilişkin talebine (750-TL) de yer vermediğini, bir yargılamada talep ve sonucun azaltılması için davalı tarafların muvafakatine ihtiyaç olmadığı gibi ıslah yoluna başvurmasına da gerek olmadığını, davacı talebini kısmi feragat yoluyla daraltabileceğini, davanın değerinin azaltılmasının ıslah kapsamında değil, davadan feragat kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, Yargıtay içtihatları doğrultusunda davacının bu talebine ilişkin ıslah dilekçesiyle talebini daraltmış olmasının feragat anlamına geldiğinin açık olduğunu, ( Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 02.07.2014 tarih 2014/23660 E. ve 2014/22599 K. Sayılı kararı, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 17.06.2014 tarih 2013/5703 E. ve 2014/4178 K. Sayılı kararı) Hükme esas alınan bilirkişi raporuna esas teşkil eden araç üzerinde yapılan incelemenin tarafımıza bildirilmeden gerçekleştirildiğini, (Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 21.03.2012 tarihli 2012/3296 E. 2012/4163 K. sayılı kararı) Yokluğunda yapılan keşif ve ertesinde hazırlanan bilirkişi raporunun yok hükmünde sayılması gerekirken bu raporlara dayanılarak hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Hükme esas alınan bilirkişi raporlarının bilimsel dayanak ve gerekçelere yer verilmeden hazırlandığını, ve bilirkişilerin mücerret kanaatini varsayımlarını ve hatalı değerlendirmelerini ihtiva ettiğini, bilirkişi heyetinin araçtaki şikayetin kaynağına dair denetlenebilir bir değerlendirme yapmadığını, denetime elverişsiz raporlara dayanarak hüküm kurduğunu,Ek ve kök raporda şikayetin imalat kaynaklı olduğunu, onarım sırasında araçta turbo ve krank mili gibi elemanlar değiştirilmesine ihtiyaç olmaması nedeni ile şikayetin kaynağının bakım geciktirilmesi veya yağlama probleminden yani kullanıcı hatasından kaynaklanmadığı mütalaasına aynen yer verildiğini ancak yine bu aşınmanın (Kam mili muylusundaki) kaynağı ortaya konmadığını, (Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 24.02.2014 tarih ve 2013/27402 E. 2014/4797 K. sayılı kararı) Davacı tarafın taraflar arasındaki garanti şartlarına uygun kullanım yapmadığını, bakım işlemlerini geciktirdiğini, aracın garanti kapsamında olmasından bahsetmenin olanaksız olduğunu, bilirkişilerin araçta turbo ve krank mili gibi elemanlar değiştirilmedi ise yağlama kaynaklı sorun yoktur şeklindeki yaklaşımı tamamen varsayıma dayandığını, araçtaki şikayetin motor yağı ile yağlanan ve iki metalin birbirine temas ettiği parçalardan oluştuğunu, yani yağlama ve yağ kalitesinin etken olduğunu, yağlama etkinliğinin düşmesi bu arızada önemli bir etken olduğunu, yağlama sorunu motor içerisinde tüm parçaları aynı ölçüde etkilemesini beklemenin kabul edilemez bir yaklaşım olduğunu, (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 07.03.2006 tarih ve 2005/14887 ve 2006/1828 tarihli kararı) Bilirkişi heyetinin maddi zarara ilişkin tespitlerinin hatalı olduğunu, bilirkişilerin ek raporda yer verdiği Euro 5 ve Euro 6 motorlar arasında kiralama bedeli olarak fark olmadığı yönündeki mütalaasının da hatalı olduğunu, Euro 6 normuna uygun motorlar 120.000 km’ye çıkan bakım aralıklarına bağlı olarak Euro 5 … motorlara göre bakım maliyetlerini %20 oranında düşürdükleri gibi aracın performansını da yükselttiklerini, dolayısıyla satış ve kiralama bedellerinin Euro 5 motorlara göre daha fazla olduğunu, Dava konusu model araca ilişkin uzun vadeli kiralamalarda, araç Euro 6 motorlu ise bir araçta günlük 50 € dan çekici araç kiralandığını, kısa süreli kiralamada bu rakam biraz daha arttığını, Bu hesaba göre Euro 6 motorlu bir aracın aylık kira bedelinin;30×50 = 1500 € x 7 = 10500 TL şeklinde olacağını, Davaya konu aracın ise Euro 5 motorlu daha piyasa rayiçlere daha düşük mertebede olan bir araç olduğunu, dava konusu aracın aylık kira bedelinin 10.500-TL’den de düşük olması gerekeceğini, bilirkişilerin bu yöndeki tespitlerinin de hatalı olduğunu, onarım süresi olarak 15 gün belirtilerek zarar hesabı yapılmış olmasının kabul edilemeyeceğini, bu durumda 30 iş gününü aşmayan onarımlarda davacı tarafın zararının olamayacağının dikkate alınması gerektiğini,
Bilirkişilerin araçtaki motor şikayetinin onarımla giderilemeyeceğini ve komple motor değişimi gerektiği tespitleri de hatalı olduğunu, davaya konu şikayet belirli parçaların değişimi ile giderilebilir mahiyette olduğunu, ek raporda bu hususa ilişkin olarak da hiçbir değerlendirme yapılmadığını, Yerel mahkemenin davacı tarafın maddi tazminat taleplerinin maddi ve hukuki hiçbir dayanağı bulunmamasına rağmen bu taleplerin kısmen de olsa kabul etmiş olmasının hatalı olduğunu, davacı tarafa müşteri memnuniyeti kapsamında onarım teklif edilmesine rağmen davacı taraf bu teklifi kabul etmediğini, bu durumda basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gereken davacı tarafın, kendi kusuruyla sebep olduğu zararlardan müvekkili şirketin sorumlu tutulmasının kabul edilemeyeceğini, davacı tarafın aracın serviste kaldığı süre boyunca ikame araç kullandığını iddia etmiş ise de bu iddiasını ispata yarar herhangi bir ikame araç sözleşmesini ve faturayı dosyaya sunmadığını, aracın aykı muhafaza vergi ve sigorta ödemelerine ve değer kaybı, çekici bedeline ilişkin talepte bulunulmasının kabul edilemeyeceğini, İleri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. DAVALI … SAN. VE TİC A.Ş. VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, yerel mahkemenin davacı tarafın başka bir araç temin ettiği ve bu bakımdan ödeme yaptığı ve masrafının doğduğu iddiasını destekler bilgi belge ve dökümanın olmadığını bu nedenle bu kaleme ilişkin açıklamasının kabul edilemez olduğu şeklindeki hükmünün usul ve hukuka uygun olduğunu ancak anılan hüküm haricindeki ayrık hükümlerin kabul edilemez olup kaldırılması gerektiğini, Dava konusu uyuşmazlığa ilişkin hükmün yetkili mahkeme tarafından tesis edilmediğini, Büyükçekmece Adliyesi’nde açılması gerektiğini, dava konusunun zamanaşımına uğradığını, 30.09.2016 tarihinde satılan ve devredilen araç nezdinde 30.09.2018 tarihinde ayıplı mal iddiasının zamanaşımına uğramış bulunduğunu, ayıp niteliğinde olduğu iddia edilen arızanın davacı tarafından keşide edilen 05.10.2018 tarihli Üskürdar … Noterliği … yevmiye numaralı ihtarnamenin müvekkili şirkete 08.10.2018 tarihinde tebliğ olduğunu, davanın 05.12.2018 tarihinde açıldığı da dikkate alındığında zamanaşımının geçmiş olduğunu, bir nakliye şirketi olan davacı tarafça iki yılı aşkın süre yoğun olarak kullanılan araçta iki yıldan sonra ortaya çıkan motor arızasının gizli ayıp olarak kabul edilemeyeceği de açık olduğundan dava nezdinde talebin zamanaşımına uğradığını, (T.C. YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ E. 2016/13993 K. 2017/4405 T. 31.5.2017 ilamı) Hak düşürücü süre geçtikten sonra talep edilen davanın kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirketin 30/09/2016 tarihinde davacı şirkete aracı sattığını ve devrettiğini, davacı şirkete 8 günlük hak düşürücü süre gözden geçirme ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeyerek talep edebileceği hakların düştüğünü, Davacı şirketin sonradan delil sunmasına ve davayı genişletmesine muvafakatimiz olmadığı yolundaki itirazları göz ardı eden yerel mahkeme kararının usul ve hukuka aykırı olduğunu, Müvekkili şirketin davacı tarafa 30.09.2016 tarihinde ayıpsız olarak, sıfır kilometre ve fabrika çıkışlı olarak aracı sattığını ve devrettiğini aracın iki yıldan fazla süre boyunca nakliye faaliyetinde yoğun olarak aracı sorunsuz kullanmış olduğu hususu dikkate alındığında bu husus anlaşılacaktır. Yoğun olarak kullanılmış bir aracın satım anında ayıplı olduğu, motorunda iki yıldan fazla kullanıldıktan sonra ayıbın ortaya çıktığının kabulünün güç olduğunu, Dava dışı … tarafından davacı tarafa onarım teklif edildiğini, davacı tarafın bu hususu kabul etmediği dikkate alındığında tazminata ilişkin talebin iyiniyetten uzak olduğu gerekçesiyle kabul edilebilir olmadığını, yerel mahkemece dava konusu edilen araçta ayıp olduğunun hükme esas alınan bilirkişi raporları ile sabit olduğunu vurgulasa da esasen satılan araçta satım tarihinden (30.09.2016) itibaren bir arıza bulunduğu tespit edilemediğini, tüm bunların yanı sıra hükme esas alınan bilirkişi raporu teknik ve bilimsel bir açıklamayı içermediğini, denetiminin mümkün olmadığını, Satılan araçta satım tarihinden (30.09.2016) itibaren bir arıza bulunduğunun tespit edilemediğini, bu yönde herhangi bir ibare, tespit bilirkişi raporunda bulunmadığını, buna rağmen ayıplı olduğu iddia edilen aracın halen davacı zilyetliğinde bulunduğu ve davanın ikame edildiği tarih itibariyle davacının aracı nakliye işi nedeniyle iki yıldan fazla süreyle çok yoğun olarak kullandığının dikkate alınmadığını, Teknik açıdan uzman yetkili servis tarafından araçta periyodik bakımların yapılmamış olması ve motorda yağ eksikliği nedeniyle motorun blok kısmının hasara uğradığı tespit edildiğini, işbu dava nezdinde delillerin mahkemeye ibraz edilmediğini, davacıya ait ve halen davacı zilyetliğinde bulunan deformasyon davacının kullanım hatasından kaynaklandığını, arızanın motor parçalarının motor yağı ve yağ kalitesiyle alakalı olduğunu, aracın bakımın zamanında yapılmamış olmasının motor yağı tüketimini dolayısıyla motor bloğunu olumsuz etkilemiş olduğu ve şikayetin bu sebeple meydana geldiğinin tespit edlidiğini, buna rağmen bu hususun bilirkişilerce değerlendirilmemiş olmasının kabul edilemeyeceğini, Dava konusu aracın gizli ayıplı olduğunu kabul etmemekle beraber; ihbar edilen davalı vekilin de vurguladığı gibi ” Dava konusu araç 168.905 km’dedir. Aracın ya da verilen hizmetin ayıplı olduğunun kabulü anlamına gelmemekle birlikte; bilirkişi raporunda da yer aldığı üzere aracın motor ömrü %30 oranında tamamlanmış durumdadır. Ayıp iddiasını kabul anlamına gelmemekle birlikte araçta motor değişikliği ile yeni motor takılması aracın kullanım ömrünü uzatacaktır. Mevcut durumda araçta değer kaybı değil değer artışı gündeme gelecektir. Birikişi raporunda ise aksine değerlendirme ile değer kaybı hesabı yapılmış olup mezkur hesabın kabulü de mümkün değildir.” İleri sürerek davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, gizli ayıplı araç satışı nedeniyle parça değişimi yapılmak suretiyle aracın bedelsiz onarımı, uğranıldığı iddia edilen değer kaybı, ikame araç bedeli, işletim maliyet bedeli, servis masrafı, çekilme maliyeti vs. zararların tazmini istemine ilişkindir.Mahkemece, Davanın kısmen kabulüne, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ile davalılar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça dava dilekçesi ile; gizli ayıplı araç satışı nedeniyle parça değişimi yapılmak suretiyle aracın bedelsiz onarımı ile yargılama ile tespit edilecek ayıptan kaynaklanan tüm maddi zararlar için toplam değere arttırılmak üzere şimdilik; aylık ikame araç maliyeti olarak 30.000-TL, aylık araç muhafaza, vergi, sigorta için hesaplama yapılacak tarihte arttrılmak üzere şimdilik 2.500-TL, değer kaybı için şimdilik 2.500-TL, Garanti kapsamında arıza tespiti için ödenen işçilik faturası 3.253,85-TL, aracın servisten parka çekilme maliyeti için 750-TL olmak üzere şimdilik toplam 39.003,85-TL’nin fazlaya dair tüm talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla tahsili talep edilmiştir.Davacı vekili 18/02/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile 10.05.2019 tarihli bilirkişi raporu ve devamında alınan ek bilirkişi raporunda tespit edilen tutar doğrultusunda davanın ıslah edildiği belirtilerek; 21.05.2019 tarihli Fatura edilen tamir bedeli 47.189,10 TL., 26.09.2018 tarihli fatura edilmiş arıza teşhis bedeli için 3.253,85TL, Değer kaybı bedeli için 2.500,00 TL, Ayıplı Aracın kullanılmamasından kaynaklı ikame edilen araç bedeli için 13.450,00TL, Onarım süresince aracın kullanılmamasından doğan işletim maliyetinden kaynaklı zarar miktarı için 6.725,00 TL, olmak üzere toplam 73.117,95 TL maddi zararın işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Somut olayda, davalılardan … A.Ş.’nin satıcı, diğer davalının ithalatçısı olduğu dava konusu … Marka, … model, … motor numaralı, … şasi numaralı çekicinin davacı tarafça 30/09/2016 tarihinde 220.363,61 TL. Bedel ile sıfır olarak davalı … A.Ş.’ den satın alındığı, aracın motorundan ses geliyor şikayeti ile davacı tarafından 06/08/2018 tarihinde yetkili servis … A.Ş’ye müracat ettikleri, yetkili servis tarafından yapılan tetkik neticesinde motor blok değişimi gerektiğinin ancak parça temini yapılamadığından garanti kapsamında onarım yapılmasının teklif edildiği, davacının onarım işlemini değil parça değişim işlemini istediğinden onarım işlemine onay verilmediği ve davacının işlem yaptırmadan aracı kendi imkanları ile servisten aldığı, dava tarihinden önce davacı tarafça davalılar ile ihbar olunan şirkete Üsküdar … Noterliğinden çekilen 05/10/2018 tarih … yevmiye sayılı ihtarname ile; ayıp ihbarı ile aracın parça değişiminin yapılması ile aracın kullanılmamasından dolayı gelir kaybı, çekici masrafı ve servis bedeli açıklaması ile 43.500 TL nın ödenmesini, aksi halde sözleşmeden cayma hükümlerince aracın iade alınarak satış bedelinin de iade edilmesi ihtaren talep edilmiştir. Davalılar yargılama aşamasında verdikleri cevap dilekçeleri ile; ayıbın süresi içerisinde bildirilmediğini, ayrıca dava tarihi itibariyle TBK 231.m. uyarınca 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olduğunu ileri sürerek zamanaşımı definde bulundukları, mahkemece 25/06/2019 tarihinde yapılan ön inceleme duruşmasının ara kararı ile zamanaşımı itirazının esas hükümle birlikte değerlendirilmesine karar verildiği, davacı tarafça verilen 18.02.2020 tarihli ıslah dilekçesine karşıda davalılar tarafından zamanaşımı definde bulundukları halde mahkemece verilen karar gerekçesinde davalıların gerek dava gerekse ıslah dilekçesine yönelik zamanaşımı defilerine ilişkin olarak olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır. Oysa HMK 142.m. uyarınca tahkikata başlanmadan önce zamanaşımı defi hakkında karar verilmelidir, mevcut delil durumu itibariyle bu aşamada değerlendirilmesi mümkün değilse en azından işin esası hakkında karar verilmeden önce değerlendirilmesi gerekmektedir. HMK’ nın 297/2 maddesine göre mahkemenin tarafların taleplerinin her biri hakkında karar vereceği düzenlenmiş olup, yine 297/1-c. fıkrasına göre gerekçe yazılması zorunlu bulunmaktadır. HMK’ nın 297. maddesine uygun olarak verilmeyen kararın istinaf aşamasında denetlenmesine imkan bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, dava konusu araca ait garanti belgesinin dosyaya ibrazının sağlanarak zamanaşımı süresinin ne kadar olduğu, ne zaman başladığı, dava tarihi ve ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının değerlendirilerek davalıların zamanaşımı itirazları ile süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulmadığına ilişkin hak düşürücü süre itirazları konusunda karar verilmesi gerekirken bu yönde olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi yerinde görülmemiştir. Mahkemenin kabulüne göre inceleme yapıldığında, davacının dava dilekçesinde ikame araç bedeli için 30.000-TL. Talep ettiği, ıslah dilekçesi ile ikame edilen araç bedeli için 13.450,00TL. talep ettiği, davacı taraf dava dilekçesi ile çekici bedeline ilişkin 750-TL. Talep edildiği halde ıslah dilekçesi ile bu talebine de yer verilmediği ve mahkemece bu taleplerinde reddine karar verildiği gözetildiğinde ret edilen bu taleplere ilişkin dava değerinin dava dilekçesindeki miktarlara göre 30.750-TL. Olduğu, buna göre davanın ret oranı, yargılama gideri ve vekalet ücreti hesabının yapılması gerekirken bu yönde değerlendirme yapılmadan hatalı hüküm kurulması yerinde görülmemiştir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 297, 353/1.a.6. maddeleri uyarınca kaldırılmasına, kararın kaldırılma sebebine göre davalılar vekilinin sair istinaf sebeplerinin ve davacı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalıların istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/11/2020 tarih ve 2018/1169 Esas – 2020/722 Karar sayılı kararının HMK’nın 297, 353/1-a6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE,2-Kararın kaldırılma sebebine göre davalıların sair istinaf sebeplerinin ve davacının istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf talep edenler tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde taraflara iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/04/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.