Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/455 E. 2023/828 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/455 Esas
KARAR NO: 2023/828 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/188 Esas – 2020/768 Karar
TARİHİ: 24/11/2020
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 18/05/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı ile davalı arasında PVC pencere, kapı doğrama ve aksesuar ürünlerinin alım satımına ilişkin ticari bir ilişki bulunduğunu, davacının davalıya satmış olduğu tüm ürünler ile ilgili olarak davacı tarafından faturalar düzenlendiğini, ürünlerin teslimine dair de sevk irsaliyeleri düzenlendiğini, faturaların davacı … davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğunu, davalı tarafından 15/12/2017 tarih ve … seri numaralı 22.755,50 TL tutarlı ve 15/12/2017 tarih ve … seri nolu 41.165,36 TL tutarında iade faturası oluşturulduğunu; iade faturalarının davacının iş yerindeki masasının üzerine konulduğunu; davacı tarafından bu iade faturalarının Kartal … Noterliği’nin 27/12/2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalıya iade edildiğini; davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını; alacağın tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyası ile icra takibi başlatıldığını; davalı tarafından başlatılan icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini belirtmiş, davalının icra takibine vaki itirazının iptali ile takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini; talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğunu, davalının davacıdan satın aldığı ürünleri Polonya’daki firmaya gönderdiğini, davacıdan 21/08/2017 tarihinde ürünler alındığını; karşılığında da 21/08/2017 tarih ile … seri numarası ile 86.852,72 TL ve 21/08/2017 tarih ve … seri numarası ile 27.279,14 TL’lik fatura düzenlendiğini, davalıya teslim edilen ürünlerin Polonya’daki firmaya gönderildiğini, firma tarafından ürünler incelendiğinde ürünlerin ayıplı olduğunun davalı şirkete bildirildiğini, davalı şirkete ayıp bedelleri düşülerek ödeme yapıldığını, davalı tarafından ürünlerin ayıplı olması nedeniyle uğramış olduğu zarar bedelini bildirmek için davacıya yansıtma faturası düzenlendiğini, davalının herhangi bir kötüniyet ve kastı olmadığını belirtmiş, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/11/2020 tarih 2018/188 Esas – 2020/768 Karar sayılı kararında; “Dava; tacirler arasındaki ticari alım satım ilişkisinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki satım sözleşmesi ilişkisi kapsamında davacı tarafından davalıya faturalara konu emtianın teslim edildiği, davacı yanca sunulan sevk irsaliyeleri ve tarafların birbirini teyit eden ticari defterleri ile sabit olup, teslim hususu davalı tarafından da kabul edilmektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı tarafından teslim edilen satılanda ayıp bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa ayıbın niteliği ile bu niteliğine göre davalı tarafça süresinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı, ayıp ihbarı süresinde ise davalı tarafından düzenlenen yansıtma faturası kapsamında davacının bakiye alacağının miktarına ilişkindir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyası içeriğine göre; 17/01/2018 tarihinde başlatılan takibin alacaklısının … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, borçlusunun …San. ve Tic. A.Ş.olduğu; takibin 72.360,52 TL fatura alacağının fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik olduğu; örnek no:.. ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu vekilince verilen itiraz dilekçesinde borca ve fer’ilerine itiraz edildiği; icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür. Mahkemece yapılan yargılama sırasında, taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi … tarafından düzenlenen 03/04/2019 tarihli esas ve 12/02/2020 tarihli ek rapora göre; davacı şirketin kendi defterlerinde 18.01.2018 takip tarihi itibariyle davalı şirketten 57.539,83 TL alacaklı bulunduğu, davacı şirket tarafından davalı adına düzenlenen faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı ticari defterlerine icra takibinden sonra düzenlenen yansıtma faturalar ile 56.713,16 TL borç kaydedildiği, davalı şirketin kendi ticari defterlerinde 56.713,16 TL alacaklı gözüktüğü, yansıtma faturaların davacı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı tespit edilmiştir. Türk Borçlar Kanunu’nun satım sözleşmesine dair hükümlerinin esasen tacirler arasında yapılan satım sözleşmelerine de uygulanması benimsenmiştir. Bununla birlikte satım sözleşmesinde malın ayıplı olması halinde özel hükümler öngörülmüştür (TTK m. 23/1). Dolayısıyla tacirler arası satım sözleşmelerine Borçlar Kanunu hükümleri ile birlikte TTK m. 23/I hükmü de uygulanacaktır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23/1-c maddesinde; “malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcının 2 gün içinde durumu satıcıya ihbar etmesi gerektiği, açıkça belli değilse alıcının malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemek veya incelettirilerek ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlü bulunduğu, diğer durumlarda TBK’nun 223. maddesinin 2. fıkrasının uygulanacağı” hükme bağlanmıştır. Türk Borçlar Kanunu 223/2 maddesinin “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. ” düzenlemesi uyarınca ortaya çıkan ayıbın davacılara hemen bildirilmesi gerekir. Somut olayda, emtianın teslim alınmasından sonra, açık ayıba ilişkin süresinde bildirimde bulunulmadığı gibi, açık olmayan ayıplar yönünden de ayıbın satıcıya ihbar edildiğine ilişkin kanıt sunulmamıştır. Davalı tarafça düzenlenen yansıtma faturasının davacıya süresi içinde tebliği kanıtlanamamış, zamana yaygın olarak 2017 yılı Ağustos ayında teslim alınan emtia yönünden düzenlenen 22.01.2018 tarihli yansıtma faturası davacı tarafça kabul edilmeyerek iade edilmiştir. Bu durumda, davalı tarafın süresinde ayıbı belirleyerek ihbarda bulunduğu kabul edilemeyeceğinden, davalının bu yöndeki savunmasına itibar edilmemiştir (Benzer yönde; İstanbul BAM. 14 HD. 2019/23 Esas, 2020/984 Karar). Taraflar arasındaki ilişki ticari satım olup, TTK’nun 23/1-c maddesinde ayıplı mal hakkında alıcıya ihbar yükümlülüğü getirilmiştir. Alıcı muayene ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeden satıcıdan mal bedeli konusunda istemde bulunamaz. Davalı alıcı, ihbarda bulunduğunu yazılı belge ile kanıtlamak zorundadır. (Yargıtay 19. HD. 2015/5982 Esas, 2015/15327 Karar 23/11/2015 T.) Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişiden alınan denetime elverişli esas ve ek rapor içeriklerine göre; davalı alıcı tarafından teslimden sonra süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı, aksine faturalara konu emtianın yurt dışına ihracının sağlandığı, bu suretle TBK. 223. maddesi gereğince davalı alıcı tarafından emtianın kabul edilmiş sayılacağı (Benzer yönde; İstanbul BAM. 13. HD. 2018/333 Esas, 2018/1233 Karar), artık davacı satıcının satılanı geri alma zorunluluğu bulunmadığı, takibe konu fatura alacağı miktarının likit ve belirlenebilir olduğu yönünde oluşan tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile; “Davanın kabulüne, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyasında davalı borçlu tarafından yapılan itirazın 57.539,82 TL asıl alacak yönünden iptaline, anılan tutar yönünden takibin aynen devamına, anılan tutara takip tarihinden itibaren değişen oranlarda ticari faiz uygulanmasına, Asıl alacak olan 57.539,82 TL’nin %20’sine tekabül eden 11.507,96 TL icra inkar tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, yerel mahkemece verilen kararın taraflarından tebellüğ edilmiş olduğunu, süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunduklarını; yerel mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu; yerel mahkemede görülmekte olan davanın itirazın iptali davası olduğunu; davacı alacaklı ile müvekkil şirket arasındaki ticari ilişki gereği müvekkili şirketin davacıya ürün siparişi verdiğini; bu siparişin ise müvekkili tarafından Polonya’daki dava dışı firmaya gönderildiğini; Polonya’daki bu firmaya davacı şirketin yapmış olduğu numunelerin gönderildiğini, numunenin kabul edilmesi üzerine de asıl sipariş için müvekkili şirket ile davacının anlaştıklarını; davacının müvekkili şirkete hazırlamış olduğu malları teslim ettiğini; müvekkilinin de bu malları Polonya’daki firmaya gönderdiğini ancak davacı şirketin göndermiş olduğu numuneler ile hazırlanan siparişin birbirini tutmadığını, Polonya tarafından işbu malların kabul edilmediğini; dolayısıyla müvekkili şirketin yansıtma faturası düzenlediğini ve davacıya işbu faturayı ilettiğini, Mahkemece yapılan incelemede esasen sözkonusu faturanın ayıp ihbar süresi içerisinde davacıya müvekkili tarafından iletilip iletilmediği hususunun tartışıldığını; ürünlerde ortaya çıkan ayıbın olağan bir inceleme sonucunda tespit edilememesinin normal olduğunu; ayıp ihbarının gizli ayıp halinde ne şekilde yapılacağı hususunun Türk Ticaret Kanununda ayrıca belirlenmediğini; her ne kadar Yargıtay’ın yazılı olarak bildirimin yapılması gerektiğini belirtse de aslında bunun bir geçerlilik şartı değil sadece ispat şartı olduğunu; oysa yargılama esnasında davacının belirtmiş olduğu üzere müvekkili tarafından bu bildirimin kendisine yapıldığını; yerel mahkemede sunmuş oldukları delilleri arasında yer alan e posta çıktılarında sözkonusu ayıp ihbarında bulunulduğunu; dolayısıyla yerel mahkemede tartışılan hususun delilleri ile incelenmeksizin karara bağlandığını, Yargıtay’ın son dönemdeki kararlarında whatsapp yazışmaları, e posta yazışmalarının da delil olarak sayıldığını; dolayısıyla yerel mahkemece bu hususun değerlendirilmeden hüküm kurulmasının hukuka, hakkaniyete ve yasaya aykırılık oluşturduğunu, İleri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden yapılacak yargılama neticesinde davanın reddi yönünde hüküm kurulmasını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; açık hesaba dayalı yürütülen ticari satış ilişkisi kapsamında bakiye açık hesap alacağının tahsili amacıyla açılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dava konusu takip dosyası kapsamından; davacının davalı aleyhine 72.360,52-TL asıl alacağın tahsili amacıyla başlattığı takibe yasal sürede vaki itiraz sonucu takibin durduğu, davacı tarafından 57.539,82-TL asıl alacak üzerinden ve bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Davacı vekili tarafından, açık hesaba dayalı yürütülen pvc ürünü satışına yönelik ilişkiye istinaden kesilen faturalar nedeniyle davalıdan bakiye alacaklı olunduğu, davalının düzenlendiği iade faturalarının davalıya iade edildiği, alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe haksız itiraz edildiği ileri sürülmüş; davalı vekili tarafından, davacının tanzim ettiği 21/08/2017 tarihli 86.852,72-TL ve aynı tarihli 25.279,14-TL bedelli faturala konu ürünlerin Polonya’da mukim müşteriye gönderildiği, ancak ürünlerin ayıplı olması nedeniyle müşterinin kendilerine eksik ödeme yaptığı, bu eksik ödemenin davacıya yansıtıldığı, açılan davanın reddi gerektiği savunulmuştur. Mahkemece taraf delillerinin toplandığı, davalı şirketin BA formları ilgili vergi dairesinden getirtildiği, taraf defterleri üzerinde uyuşmazlık konusu döneme ilişkin mali müşavir bilirkişi aracılığı ile inceleme yaptırılarak rapor alındığı, davalı itirazı üzerine ek rapor alındığı anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, davacı tarafından düzenlenen tüm satış faturalarının davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı tarafından düzenlenen 15/12/2017 tarihli 19.284,32-TL bedelli ve aynı tarihli 34.885,90-TL bedelli iade faturalarının davacıya ne zaman tebliğ edildiğinin davalı tarafça ispat olunamadığı, davacının bu faturaları defterlerine kaydetmeyerek 27/12/2017 tarihli ihtarname ile davalıya iade ettiği, yine davalı tarafından düzenlenen 22/01/2018 tarihli 46.367,00-TL bedelli ve 23/01/2018 tarihli 2.000,10-TL bedelli yansıtma faturalarının davacıya ne zaman tebliğ edildiğinin davalı tarafça ispat olunamadığı, davacının bu faturaları defterlerine kaydetmeyerek 25/01/2018 tarihli ihtarname ile davalıya iade ettiği, davalı tarafın iade faturalarının ayıp nedeniyle düzenlendiğini savunduğu; ancak dosyaya Polonya’da mukim müşteri tarafından ayıp nedeniyle eksik ödeme yapıldığına ve davacıya süresinde ayıp ihbarında bulunulduğuna dair herhangi bir delil sunmadığı, gerek cevap dilekçesinde gerekse istinaf dilekçesinde delil olarak e-mail yazışmalarına dayanıldığı ileri sürülmüş ise de; bu yazışmaların 16/11/2018 tarihli ön inceleme celsesi itibariyle yürürlükte olan HMK’nun140/5 maddesi uyarınca verilen kesin süre içerisinde dosyaya sunulmadıkları gibi, ilk derece yargılamasının herhangi bir aşamasında da dosyaya sunulmamış oldukları, ayıbın varlığını ve süresinde ayıp ihbarında bulunduğu ispat edemeyen davalının bilirkişi raporuna yönelik hukuki mahiyetteki itirazlarının mahkemece değerlendirildiği, bilirkişi raporuna göre, davalının haklılığını ispat edemediği iade faturaları haricinde taraf defterlerinin uyumlu olduklarının, davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 57.539,82 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenlerinin karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da mevcut olmadığı anlaşılmış olup, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.930,55 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 1.100,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.830,55‬ TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/05/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.