Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/453 E. 2023/566 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/453 Esas
KARAR NO: 2023/566 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/879 Esas – 2020/540 Karar
TARİHİ: 12/10/2020
DAVA: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalının, müvekkili aleyhinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlattığını, takibe süresi içinde itiraz edilemediği için kesinleştiğini, İstanbul 23. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/401 Esas sayılı dosyası ile ödeme emrinin iptali davası açıldığını ve dosyasının Yargıtay safhasında olduğunu, takibin dayanağını İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2002/732 Esas ve 2003/1416 Karar sayılı ilamının oluşturduğunu, müvekkilinin mahkeme ilamının dayanağı olan taşıt kredisi sözleşmesini kefil olarak imzalamadığını, bu nedenle imza incelemesi yapılması gerektiğini, müvekkilinin ilamda borçtan sorumlu tutulmadığını, dolayısıyla ödeme emrinde borçtan sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, ilamda 28.818,21 TL’den müvekkili sorumlu tutulmuş iken, takip talebinde asıl borçlu ile birlikte toplam borçtan sorumlu tutulduğunu, imza incelemesi sonucunda imzanın müvekkiline ait olduğunun tespit edilmesi durumunda, ilamda belirtilen miktardan sorumlu tutulması gerektiğini beyanla takip konusu borç ve takibe dayanak sözleşme nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı borçlunun …bank’tan kullanılan kredinin kefili olduğunu, kredi ilişkisindeki kusurlu hareketler sebebi ile davacı tarafın temerrüde düşürüldüğünü, 2002 yılı öncesinde 2001 yılında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, açılan takibe davacı borçlu tarafından itiraz edildiğini, itirazın iptali için İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2002/732 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ve davanın davacı aleyhine sonuçlandığını, 2000 yılı öncesindeki ekonomik sıkıntılar sebebiyle bazı bankalara el konulduğunu, bu bankaların devam eden tüm akip dosyalarının da bir anda müvekkili kurumun takibine bırakılmış olduğunu, eski takip numarasına ulaşılamadığından elde bulunan mahkeme ilamına dayanılarak yeni bir takip başlatıldığını beyanla davanın reddine, müvekkili kurum icra inkar tazminatından sorumlu tutulamayacağından bu husustaki taleplerin reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 12/10/2020 tarih ve 2016/879 Esas 2020/540 Karar sayılı kararında; “…Her ne kadar davacının uyuşmazlığa konu taşıt kredisinden ötürü borçlu olduğu kesinleşmiş mahkeme kararı ile sabit ise de davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibin ilamsız takip olduğu, alacağın ilama dayanması halinde ilamsız takip yapmanın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, davalının söz konusu ilamı, ilamsız takip dosyasına ibraz ederek başlattığı takibin 4721 sayılı TMK’nın 2.maddesine açıkça aykırılık teşkil ettiği, hakkın kötüye kullanılması hususunun mahkemece resen gözetilmesi gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, takip dosyası ile sınırlı olmak üzere davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. “gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili ve katılma yolu ile davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkili kuruma 5411 sayılı kanun ile birtakım ayrıcalıkların tanındığını, harç muafiyetinin bu istisnalar kapsamında olduğunu, harç dışında müvekkilinin bazı hallerde ceza veya tazminatları ödemekten de muaf olduğunu, ilgili kanunun bu muafiyete ilişkin lafzının şu şekilde olduğunu; “Fonun taraf olduğu her türlü dava ve icra takiplerinin kısmen veya tamamen Fon aleyhine neticelenmesi hâlinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yazılı tazminat ve cezalar Fon hakkında uygulanmaz. Müvekkilinin kurum aleyhine İİK madde 72/5’de düzenlenen kötüniyet tazminatına hükmedilemeyeceğini, gerekçede bu hususta hüküm verilmesinin kanunun emredici düzenlemesine aykırı olduğunu, bu aykırılığın düzeltilmesinin kamu düzenine ilişkin olduğunu, gerekçeli kararda, 2002/732 Esaslı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi hükmü çerçevesinde davacının borçlu olduğunun kesinleştiğini ve ilamın bulunması sebebiyle 2013/15809 esaslı ilamsız icra takip dosyasının açılmasının kötüniyetli olduğunun hüküm altına alındığını, ilam varken ilamsız takip açılamaması ile ilgili İçtihadı Birleştirme Kararının 21/07/2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini, içtihadı birleştirme kararları yürürlüğe girdiği tarihten itibaren uygulanmaya başlayıp, bu kararların geriye yürümesinin söz konusu olmadığını, 2017 yılı öncesi ilam varken ilamsız takip yapılması ile ilgili yasaklayıcı bir hüküm bulunmadığını, bu durumun Hukuk Genel Kurulu’nun 2004/13-722 Esas ve 2004/707 Karar sayılı 15.12.2004 tarihli kararında; ” Kaldı ki, anılan belge ilam hükmünde olsa bile, bozma ilamında da açıklandığı üzere, elinde ilam hükmünde bir belge bulunan alacaklının ilamsız icra takibi yapmasını engelleyen herhangi bir kanun hükümü yoktur. ” şeklinde ifade edildiğini, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 10/09/2015 tarihli 2015/15361 Esas, 2015/16056 Karar sayılı kararında belirttiği üzere “Makbul ve kabul edilebilir bir gerekçe olmaksızın ayrı bir takip yapılması usulsüzdür.” şeklinde olduğunu, kabul edilebilir bir gerekçe olduğu sürece ilama rağmen ilamsız icra takibi yapılabileceğini, belirlilik ilkesinin Anayasa Mahkemesi’nin 23.12.2015 15-118 sayılı kararında; “Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde Devlete güven duyabilmesini, Devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise, yalnızca yasal belirliliği değil, daha geniş anlamda hukuki belirliliği ifade etmektedir. (…) Hukuki belirlilik ilkesinde asıl olan, bir hukuk normunun uygulanmasıyla ortaya çıkacak sonuçların o hukuk düzeninde öngörülebilir olmasıdır” şeklinde belirtildiğini, bu ilkenin önemli bir ilke olduğunu, Yargıtay 9. ve 22. Hukuk Daireleri birleşmeden dolayı ortaya çıkan içtihat ve görüş farklılarının giderilmesi için 14/09/2020 tarihinde ortak bir metin hazırladığını ve AYM’nin bu kararına atıfla hakkaniyete, hukuk devletine, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine göre önündeki derdest dosyaları karara bağlayacağını ilan ettiğini, kurulan hükmün yukarıda yer alan belirlilik ilkesine de aykırılık içerdiğini, menfi tespit davası ile taraflar arasındaki borç ilişkisinin varlığına dair ihtilafın giderilmesi gerekirken Mahkeme gerekçesinde sadece 2013 tarihli icra takibinin borçluya karşı sürdürülemeyeceğinin belirtildiğini, davacının borçluluğuna dair bir tespitte bulunulmadığını, dava konusu olan ilamsız icra takibinin 2013 yılı esaslı olduğunu, bu durumda 2017/2 esaslı içtihadı birleştirme kararı ile getirilen kuralın uygulanmayıp buna kadar olan hükümlerin, Yargıtay içtihatlarının ayrı ayrı incelenmesi gerektiğini ve lehe olan hükmün kabul edilmesi gerektiğini, icra takibinin açıldığı dönemdeki hukuka bakılmadığını, ilamsız takip yapılmasının kötüniyetli addedilerek takibin sonlandırıldığını, karardaki bu kötü niyet okumasının kabul edilebilir bir durum olmadığını, İstanbul … İcra Dairesinin … Esaslı takip dosyasının 2012/2 karar sayılı Birim Arşivi Ayıklama ve İmha Kurulu Kararı ile 5 Mart 2012 tarihinde imha edildiğinden dosyaya ulaşılamadığını, devredilen bankaların yarattığı iş yükü dışında davacının da dosyası ile ilgilenen müvekkili kurumun eski avukatlarından …’in takibini yaptığı dosyaların evrak asıllarını ve fotokopilerini aldığını ve iade etmediğini, mahkeme kararına rağmen söz konusu evrakları iade etmemekte direndiğini, ( Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13/07/2009 Tarihli 2009/975 Esas ve 2010/427 Karar sayılı hüküm) dosyaların geri teslimine ilişkin yapılan tüm icra hukuku işlemlerinin de akim kaldığını, ellerindeki tek belge olan İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen itirazın iptali davasının kararına dayanılarak İstanbul … İcra Müdürlüğünde … Esaslı ilamsız takip açılmak zorunda kalındığını, gerek 1. Asliye Ticaret Mahkemesi kararı gerekse de mahkemenin bilirkişi inceleme raporları ile imza ve borcun davacı borçluya ait olduğunun ve herhangi bir tahsilat ile kapanmadığının sabit olduğunu, davanın konusu olan menfi tespitin borçlunun borçlu olmadığının tespiti için açılan dava olduğunu, takip borçlusunun bu dava ile borçlu olmadığını ispat ederek hakkındaki icra takibini iptal ettirip borcu ödemekten kurtulacağını, yukarıda belirtilen zorlayıcı sebepler göz önüne alınmadan, ilama ilamsız takip açılamayacağına dair kesin bir hüküm olmadan, lehe durum gözetilmeyerek takibin iptaline hükmedilmesinin ve dava konusu menfi tespit olmasına rağmen borç ilişkisine dair bir karar verilmemesinin oluşturduğu hukuka aykırılığın ve kanunun açık hükmüne rağmen müvekkili kurum aleyhine hükmedilen kötüniyet tazminatının ortadan kaldırılabilmesi için istinaf başvurusu yapma zorunluluğunun hasıl olduğunu beyanla yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesi ile; Mahkemenin ilamında menfi tespitine hükmedilen icra dosyasının hatalı olarak belirtildiğini, bunun düzeltilmesi için katılma yoluyla istinaf kanun yoluna başvurduklarını, huzurdaki davanın konusunun İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası olduğunu, hüküm yazılırken sehven ve zuhulen menfi tespitine hükmedilen icra dosyasının İstanbul … İcra Dairesi … Esas olarak kayda geçtiğini, bu hususun yazım hatası niteliğindeki basit maddi hatadan ibaret olduğunu ve bunun giderilmesi için hükmün tashihi talebinde bulunulduğunu, tashih talebinin reddedilmesi ihtimaline binaen hak kaybına mahal vermemek adına belirtilen hatanın istinaf aşamasında giderilmesi için katılma yoluyla istinaf kanun yoluna başvurduklarını beyanla davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, katılma yoluyla istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme ilamının (1) numaralı hüküm fıkrasının “İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine” olarak düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taşıt kredisi sözleşmesi ve bu sözleşmeye dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir.Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. Davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davacı ile dava dışı … Ticaret Limited Şirketi aleyhine; kredi sözleşmesi 17.057,00 USD ve ihtarname masrafı 50,00 TL olmak üzere toplam 30.070,32 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, borcun sebebi olarak olarak gösterilmemekle birlikte takip talebine İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08.10.2003 Tarih, 2002/732 Esas ve 2003/1416 Karar sayılı ilamının eklendiği, ödeme emrinin davalıya 06.10.2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından İstanbul 23. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/401 Esas sayılı dosyası ile şikayet davası açıldığı, Mahkemece 20.05.2016 tarihli karar ile şikayetin kabulü ile ödeme emrinin tebliğ tarihinin 28.03.2016 sayılmasına karar verildiği, icra dosyasında itiraz dilekçesinin bulunmadığı, dosyada mübrez İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2002/732 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davalı tarafından davacı ile dava dışı … Turizm Ticaret Limited Şirketi aleyhine, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı ilamsız icra takip dosyasına yaptıkları itirazın iptali istemi ile açıldığı, bilirkişi raporu ve gerekçeli karara göre davalı tarafından icra takip dosyasında … bank ile davacı ve dava dışı şirket arasında imzalanan 22.09.2000 tarihli taşıt kredi sözleşmesinden kaynaklanan toplam 29.382.357,112 TL alacağın tahsilinin talep edildiği, yapılan yargılama neticesinde İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulü ile davalının davacıdan 28.818.213,014 TL alacaklı olduğunun tespitine, icra takibine yapılan itirazın bu miktar üzerinden iptaline ve takibin devamına karar verildiği, kararın 09.04.2004 tarihinde kesinleştiği, İlk Derece Mahkemesince İstanbul … İcra Müdürlüğü’nden … Esas sayılı dosyanın akıbetinin sorulmadığı, davalı vekili tarafıdnan istinaf dilekçesinde dosyanın imha edildiğinin beyan edildiği, dosyada imha tutanağının bulunmadığı, davacının dava dilekçesi ile ileri sürdüğü … banka ait 22.09.2000 tarihli taşıt kredisindeki imzanın kendisine ait olmadığı iddiası kapsamında Mahkemece ATK’dan rapor alındığı, 20.03.2019 tarihli ATK raporunda sözleşmedeki imzanın davacıya ait olduğunun tespit edildiği, bankacı bilirkişi tarafından düzenlenen 03.02.2020 tarihli raporda ise davacının, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08.10.2003 tarihli, 2002/732 Esas ve 2003/1416 Karar sayılı ilamı uyarınca takip tarihi itibariyle davalıya 25.809,45 TL borçlu olduğunun tespit edildiği, Mahkemece davalı tarafın ilama bağlı alacağı için ilamsız icra takibi yapmasının TMK’nın 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve hakkın kötüye kullanılmasının re’sen değerlendirilmesi gerektiği gerekçesi ile davanın kabulü ile davacının davalıya İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece davalının ilama dayalı alacağının tahsili için ilamsız icra takibi yapmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğu kabul edilmiş ise de; davalı tarafın icra takip dosyasına sunduğu ilam, daha önceki tarihli ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali davasında verilmiş takibin devamına yönelik bir ilam olup, söz konusu ilam ile başka bir takip dosyası üzerinden ilama dayalı icra takibi yapılması mümkün olmadığından Mahkemenin kabul gerekçesi hatalıdır. Davalı tarafça aynı alacak için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatılmış olduğu sabittir. Buna göre Mahkemece, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nden … Esas sayılı dosyanın imha edilip edilmediğinin sorulması, imha tutanağının dosyaya celbi, dosyanın imha edilmiş veya kaybolmuş olması halinde, davalı tarafa ihyasını sağlamak üzere süre verilmesi, bundan sonra her iki icra dosyası birlikte değerlendirilmek suretiyle; her iki takip dosyasında talep edilen alacakların miktar ve türlerinin aynı olup olmadığının, dava konusu takip dosyasında önceki takipten farklı bir alacak talep edilip edilmediğinin, davalı alacaklının aynı alacağı için aynı borçlu davacıya karşı birden fazla icra takibine başvurduğunun, yani takip hukukunda “mükerrer takip” olarak ifade edilen icra takibinde derdestlik durumunun bulunup bulunmadığının, davacı tarafından dava konusu takibin şikayet yolu ile iptalinin talep edilip edilmediğinin, mevcut bir icra takibi devam ederken davalı alacaklının aynı alacağı için ikinci icra takibi yapmasında korunmaya değer bir hukuki menfaatinin ve bu kapsamda geçerli bir icra takibinin bulunup bulunmadığının, TBK’nın 581 vd maddeleri ile Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 5. maddesi ile birlikte değerlendirilmesi ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve hatalı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Davalı vekilinin istinaf başvurusu usulen haklı bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, davacı vekilinin istinaf başvurusuna konu ettiği hükümdeki maddi hata Mahkemece verilen ek karar ile düzeltilmiş ve karar dairemizce kaldırılmış olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusu hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/10/2020 tarih ve 2016/879 Esas – 2020/540 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Davacının istinaf başvurusu hakkında karar verilmesine yer olmadığına,3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf talep eden davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 5-Davalı harçtan muaf olduğundan bu aşamada karar verilmesine yer olmadığına,6-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 7-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/04/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.