Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/432 E. 2023/690 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/432 Esas
KARAR NO: 2023/690 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/1115 Esas – 2020/404 Karar
TARİHİ: 09/10/2020
DAVA: Çek İstirdat
KARAR TARİHİ: 27/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili davacı firma için kesilmiş olan keşidecisi … San. Tic. Ltd Şti olan …/Yenibosna Şubesinin … no.lu çek ile, keşidecisi … San. Tic. A.Ş. olan …/Yeni Bayrampaşa Ticari Şubesinin … no.lu çekin 22.09.2013 tarihinde, Silivri’de, fabrika binası merkezinde, kimliği belirsiz hırsızlarca kasanın açılması suretiyle çalındığını, hırsızlardan bir kısmının yakalanarak davasının Silivri 1.Asliye Ceza Mahkemesinde 2013/446 Esas sayılı dosyası ile halen devam ettiğini, işbu çek ve çalınan diğer çeklerin iptali için Bakırköy 4. ATM 2013/431 Esas sayılı dosya ile dava açıldığını, Basın İlan Kurumunda ilanları yaptırılmışken davalı (temlik eden) … A.Ş’nin bu iki çek için davaya müdahale talebinde bulunduğunu, Bakırköy 4. ATM tarafından kendilerine işbu çeklerin için istirdat davası açmaları yönünden süre verildiğini, bu nedenle iş bu davanın açılma zorunluluğunun doğduğunu, dava konusu her iki çekin (23/03/2015 tarihli celse beyanında iddia somutlaştırılıp) keşideci imzası, lehdar ismi, keşide tarihi, miktar kısımlarında tahrifat yapılmak suretiyle tedavüle sürülmüş olduğunu belirterek, dava konusu iki çekin davalıdan istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin 6361 sayılı Kanun ve ilgili Yönetmelik hükümlerine göre BDDK ve Hazine Müsteşarlığı denetiminde faaliyet gösteren bir faktoring şirketi olduğunu, müvekkilinin temlik aldığı alacakların, müşterisi olan şirketlerin mal ve hizmet satışlarından doğmuş veya doğacak alacakları olup cari hesaplarına kayıtlı ve faturalandırılan alacakları olduğunu, müvekkili şirket ile faktoring müşterisi … Ticaret-… arasında imzalanan faktoring sözleşmesine istinaden faktoring müşterisinin fatura alacaklarının temlik alındığı ve söz konusu temlik işlemine istinaden dava konusu çeklerin müvekkili şirkete verildiğini, müvekkili şirket tarafından söz konusu çeklerin bankaya ibraz edildiğini, ancak dava konusu çekler hakkında ödeme yasağı kararlarının verilmiş olduğunu, müvekkili şirketin dava konusu çeklerin yetkili ve iyiniyetli hamili olduğunu, TTK md 677, 790 ve 792. Maddeler gereği müvekkilinin çekleri davacının zararına bilerek/kasten ve kötüniyetli iktisap ettiğini davacının ispatlaması gerektiğini, davacının hırsızlık/sahtecilik iddialarının kabulü halinde dahi bu iddiaların ve davacının zararının müvekkili hamil şirkete karşı değil sahtecilik yapanlara karşı ileri sürülebileceğini belirterek, dava konusu çekler hakkında istirdat istemiyle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 09/10/2020 tarih 2014/1115 Esas – 2020/404 Karar sayılı kararında;”Dava , iki adet çekin istirdatı istemine ilişkindir.Dava İstanbul (Kapatılan) 49 ATM 2014/198 E dosyasıyla açılmış, mahkemenin kapanması üzerine mahkememizin 2014/1115 E dosyasına kaydedilmiş ve yargılamaya devam edilmiştir.Dava konusu çeklerden keşidecisi … San. Tic. Ltd Şti olan …/Yenibosna Şubesinin … no.lu 4.400,00 TL bedelli çekin İstanbul 36.İM 2014/17480 E takip dosyasında, keşidecisi … San. Tic. A.Ş. olan …/Yeni Bayrampaşa Ticari Şubesinin … no.lu 7.000,00 TL bedelli çekin İstanbul 31. İM 2014/17481 E takip dosyasında davalı tarafından takip konusu yapıldığı anlaşılmış, dosyalar celbedilmiştir. Mahkememizce tarafların bildirdiği tüm deliller toplanmış, dava konusu çek asılları, takip dosyaları, Bakırköy 4. ATM 2013/431 Esas sayılı dosyası, Silivri 1.Asliye Ceza Mahkemesinde 2013/446 Esas sayılı dosyası Uyap kayıtları, factoring sözleşmesi ve ekleri, muhatap banka ve Silivri …Noterliği yazışma cevapları incelenmiş, davaya konu çeklerin lehdar ve keşideci imzası kısımlarında tahrifat olup olmadığı hususunda İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Daire Başkanlığından iki kez rapor alınmıştır. Adli Tıp Kurumundan alınan 12/09/2018 tarihli ilk raporda, çeklerin keşide tarihi ve miktar kısımlarında tahrifat yapıldığını gösterir bulgu bulunmadığı bildirilmiş, raporda istenen hususlardaki eksiklik nedeniyle çekler ve dosya tekrar ATK’ya tevdi edilmiş, alınan 31/10/2019 tarihli ikinci raporda da çeklerin imza ve lehdar bölümlerinde kazıntı, silinti, sürşarj vasıtasıyla tahrifat yapıldığını gösterir bir bulgu saptanamadığı tespit edilerek bildirilmiştir. Bakırköy 4. ATM 2013/431 Esas sayılı dosyasının celbedilen Uyap kaydında, zayi nedeniyle çek iptali davasında çeklere ödemeden men tedbir kararı verildiği, davalının çeklerin elinde olduğunu bildirdiği, bunun üzerine davacıya çek istirdat davası açması için süre verildiği görülmüş, Silivri 1.Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/446 Esas sayılı dosyasında da davacının işyerinden hırsızlık yaptıkları tespit edilerek yakalanan kişilerle ilgili hırsızlık suçundan yapılan yargılamaya ilişkin olduğu görülmüştür. Yargılama sırasında dava konusu çek asılları taraflarca bildirilen takip ve dava dosyalarında bulunamadığından, tahrifat iddialarının değerlendirilmesi bakımından, yaklaşık 4 yıl boyunca çek asıllarının bulunması için uğraşılmıştır. Muhatap bankalara yazılan yazılara verilen cevaplarda, keşideci şirketlerin aynı seriden başka çeklerinin ibraz edilerek ödenmiş olduğunu, ancak dava konusu çeklerdeki keşideci imzalarının ödenen diğer çek imzalarıyla aynı olmadığı bildirilmiştir. Dava konusu çeklerin ön ve arka yüz incelemesinde, çeklerin gerçek lehdarı olan davacının çeklerin lehdar kısmında veya ciro zincirinde yer almadığı, çek ciro zincirlerinde kopukluk bulunmadığı, çeklerde gözle tespit edilir bir tahrifat-değişiklik bulunmadığı, davalının factoring sözleşmesi akdettiği ve kredi kullandırdığı son cirantadan çekleri (temlik aldığı fatura alacağına istinaden) tevdi bordrosuyla temlik alan yetkili hamil göründüğü tespit edilmiştir. Davacı şirketin işyerinde hırsızlık gerçekleştiği hususu sabit olsa da, çeklerin ciro zincirinde davacı şirketin yer almadığı, çeklerin lehdarı olduğu ileri sürülse de lehdar kısmında tahrifat olmadığının ATK raporuyla tespit edilmiş olduğu, ciro zinciri arasında çeklere hamil olduğuna dair bir iddianın da bulunmadığı, sonuç itibariyle davada dayanılan deliller kapsamında davacının gerçek yetkili hamil olduğu iddiasını ispatlayamamış olduğu, kambiyo evrakının illiyetten mücerretlik ilkesi uyarınca davacı yetkili hamil olduğunu ispatlamış sayılsa bile, çeklerin istirdadını talep edebilmesi için aynı zamanda TTK md 790 uyarınca davalı hamilin çekleri kötüniyetle veya ağır kusurla iktisap ettiğini ayrıca ispatlaması gerektiği, bu hususun da toplanan deliller kapsamında ispatlanamamış durumda olduğu kanaatiyle, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.”gerekçesi ile, -Davanın REDDİNE, -Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, -Davacı tarafından yatırılan gider avansından yargılama sırasında yapılan masraflar ile karar tebliğ giderlerinden geriye kalan avansın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 2014/1115 Esas, 2020/404 Karar sayılı dosya kapsamında “davacı müvekkilin davada dayanılan deliller kapsamında gerçek yetkili hamil olduğunu ispatlayamadığı, ayrıca çeklerin istirdadının talep edilebilmesi için davalı hamilin çekleri kötü niyetli veya ağır kusurla iktisap ettiğinin ispatlanması gerektiği ve toplanan deliller kapsamında işbu hususun ispatlanamadığı” gerekçeleri ile davanın reddine karar verildiğini; bu doğrultuda taraflarınca iş yerinde hırsızlık gerçekleştiği, ilgili çeklerin müvekkilinin emrine yazılı çekler olduğu, davalının faktoring firması olduğu ve basiretli tacir sıfatı ile gerekli özeni göstermemesi dolayısıyla ağır kusurlu olduğu beyan edilmesine rağmen yerel mahkemece verilen davanın reddi kararının tamamıyla hukuka ve usule aykırı olduğunu, işbu dilekçe ile istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğunun doğduğunu, Müvekkili şirket için kesilmiş …/Yenibosna Şubesinin … no. lu çeki ile keşidecisi … San. Tic. A.Ş olan Halkbank / Yeni Bayrampaşa Ticaret Şubesinin … no. lu çek 22.09.2013 tarihinde müvekkili şirket kasasından çalınmış olduğunu, taraflarınca Silivri 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 2013/446 E. Sayılı dosya kapsamında soruşturma başlatıldığını; aynı zamanda işbu çeklerin iptali için Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/431 E. Sayılı dosyası ile dava açılmış olduğunu, işbu hususun Basın İlan Kurumunda da ilan edildiğini; bu doğrultuda Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ilgili dosyası kapsamında bahsi geçen çekler için taraflarına yetki verilmiş olup işbu davanın ikame edildiğini, Davalı faktoring şirketinin basiretli tacir olup ilgili çekleri ağır kusurla iktisap ettiğini; yerel mahkemenin ilgili kararında “kambiyo evrakının illiyetten mücerretlik ilkesi uyarınca davacı yetkili hamil olduğunu ispatlamış sayılsa bile, çeklerin istirdadını talep edebilmesi için aynı zamanda TTK md. 790 uyarınca davalı hamilinin çekleri kötü niyetle veya ağır kusurla iktisap ettiğini ayrıca ispatlaması gerektiği, bu hususunda toplanan deliller kapsamında ispatlayamamış durumda olduğu kanaatiyle davanın reddine” şeklinde hüküm kurulduğunu ancak mahkemece de öngörüleceği üzere davalı faktoring şirketi olup basiretli tacir olarak işlem yapması gerektiğini; bu doğrultuda 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun (6762 sayılı TTK) 20/2. (6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (6102 sayılı TTK) 18/2) maddesi gereğince, tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş insanı gibi hareket etmesi gerektiğini, Konuyla ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/2224 E., 2018/1753 K, 22.11.2018 tarihli kararının şu şekilde olduğunu, “Bankalar, özel yasa ile kurulan ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanınan, topladıkları mevduatı sahteciliklere karşı özenle korumak zorunda olan kuruluşlar olup, sahip oldukları bu vasıfları sebebiyle bankacılık işlemlerinin güvenilen tarafı konumundadırlar. Bu durum, bankaların bir güven kurumu olarak kabul edilmesini ve bankanın sorumluluğunun özel güven sebebiyle ağırlaştırılmasını gerektirir (Battal, Ahmet; Güven Kurumu Nitelendirmesi Işığında Bankaların Hukuki Sorumluluğu, Ankara 2001, s. 106). O hâlde, bankalar, ağırlaştırılmış sorumluluğun bir gereği olarak objektif özen yükümlülüğü altında bulunmakta olup, buna karşılık hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. Ayrıca, bu sorumluluğu kaldırmaya yönelik sözleşmeler de geçerli değildir. Zira sorumsuzluk sözleşmesi hükümlerine sınırlama getiren 818 sayılı Borçlar Kanununun (818 sayılı BK) 99/2 ve 100/3 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (6098 sayılı TBK) 115/3 ve 116/3) maddeleri gereğince, bankaların hafif kusurlarından dolayı ortaya çıkan sorumluluğunu kaldıran sözleşme hükümleri geçersiz olacaktır.6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun (6762 sayılı TTK) 20/2. (6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (6102 sayılı TTK) 18/2) maddesi gereğince, tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. Nitekim, bankaların, tacir olarak bütün işlemlerinde basiretli davranma yükümlülüğü herhangi bir tacirden farklıdır. Bu sebeple bankalardan beklenen basiret ölçüsü ve özen yükümlüğü şüphesiz daha ağırdır.” Faktoring şirketlerinin de bankalarla aynı mevzuata tabii tutulmakta olup Yargıtay kararında da görüldüğü üzere davalı şirketin özel güven sebebiyle sorumluluğunun çok daha ağır olmasına rağmen işbu dava konusu çeklerin davalı faktoring şirketi tarafından gerekli özenli işlemler gerçekleştirilmeksizin yalnızca müşterisi tarafından gösterilen faturalara karşı alındığını; bu doğrultuda mahkemece de görüleceği üzere davalı faktoring şirketinin gerekli özeni göstermemiş olup işbu davaya konu çeklerin davalı tarafından ağır kusurla iktisap edildiğinin kabul edilmesi gerektiğini; davalı faktoring şirketlerinin, müşterilerince kendilerine tahsilat ya da teminat amaçlı ibraz edilen çeklerin kontrolünde, müşterinin ibraz ettiği fatura ile yetinmemesi gerektiğiin, çekin ait olduğu banka şubesi ile iletişime geçerek (uygulamanın zaten bu şekilde olduğunu) imzada dahil olmak üzere çekin geçerliliğini kontrol etmekle yükümlü olduklarını; ancak davalı şirket tarafından işbu işlemlerin hiçbirinin gerçekleştirilmemiş olduğunu, kusurluluk halini kaldıran herhangi bir işlem de yapılmadığını; davalı tarafından işbu dava dosyasına özen yükümlülüğüne uyulduğu ve çekin ait olduğu banka şubesi ile gerekli işlemlerin yapıldığına ilişkin herhangi bir delil sunulmamış olup davalının özen yükümlülüğünü yerine getirdiği iddiasının somut delile muhtaç olduğunu; davalı faktorin şirketinin işbu çekleri ağır kusurla iktisap etmiş olduğunu; ilgili Yargıtay kararında da görüleceğini, davalı şirketin ağırlaştırılmış sorumluluğun bir gereği olarak objektif özen yükümlülüğü altında bulunmakta olduğunu, buna karşılık hafif kusurlarından dahi sorumlu tutulması gerektiğini; bu doğrultuda yerel mahkemenin davalının ilgili çekleri iyi niyetli olarak iktisap ettiği yönünde kararının taraflarınca kabul edilebilmesinin mümkün olmadığını, Davacı müvekkilinin işbu davaya konu çeklerin yetkili hamili olduğunu; yerel mahkemenin ilgili kararında da görüleceği üzere çeklerdeki imzalara ilişkin muhatap bankalara yazılar yazılmış olup işbu yazılara verilen cevaplarda, keşideci şirketlerin aynı seriden başka çeklerinin ibraz edilerek ödenmiş olduğunu, ancak dava konusu çeklerdeki keşideci imzalarının ödenen diğer çek imzalarıyla aynı olmadığının bildirildiğini; mahkemece de öngörüleceğini, basit bir araştırma ile dahi çekte yer alan imzaların sahteliği öğrenilebilecekken davalı faktoring şirketi tarafından ilgili çeklerin seri no.ları kontrol edilmeden yahut imza kontrolü yapılmaksızın işlem gerçekleştirildiğini; işbu davaya konu … San. Tic. Ltd. Şti. olan …, Yenibosna Şubesinin … no.lu çek ile keşidecisi … San. Tic. A.Ş olan …, Bayrampaşa Ticari / İstanbul Şubesinin … no.lu çekin her ikisinin keşidecilerinin yetkililerinin işbu dava dosyasında temsilci olarak yer alan … olup Ticaret Sicil Gazetesinde bu hususun açıkça görülmekte olmasına rağmen yerel mahkeme tarafından davacı müvekkili çeklerin ciro zincirinde yer almadığı yönündeki kararın verildiğini; yerel mahkemenin davacı müvekkilin yetkili hamil olduğunu ispatlayamadığı yönündeki kararının tamamıyla hukuka ve usule aykırılık teşkil ettiğini; davacı müvekkili işbu davaya konu çeklerin yetkili hamili olduğunu; yukarıda da bahsettikleri ve dava dilekçelerinde de açıkça belirttikleri üzere çeklerde keşideci olarak yer alan … Tic. Ltd. Şti.’nin, … San. Tic. A.Ş’nin ve … Tic. Ltd. Şti.’nin temsilcilerinin … olup tüm bu şirketler arasında organik bağ bulunduğunu; işbu dava dosyasında eksik inceleme yapıldığının açık olup yerel mahkemenin ilgili kararı tamamıyla hukuka ve usule aykırılık teşkil ettiğini, Hükme esas alınan atk raporunda yalnızca tahrifat incelemesi yapılmış olup imzalara ilişkin incelemenin yapılmadığını; rapora dayanan kararın hukuka ve usule aykırı olduğunu, Her ne kadar yerel mahkeme kararında çeklerin lehdar kısmında tahrifat olmadığının atk raporu ile tespit edilmiş olduğu belirtilmişse de mahkemece de görüleceği üzere yalnızca tahrifata ilişkin inceleme yapılmış olup çeklerde yer alan imzaların işbu atk raporunda hiçbir suretle incelenmediğini; işbu dava dosyasında hükme esas alınan ATK raporunun taraflarınca kabul edilmesinin mümkün olmayıp bahsi geçen raporun eksik inceleme içerdiğini; dava dilekçelerinde de belirttiklerini ilgili çekler üzerinde tahrifatın yanı sıra sahtecilik incelemesinin de yapılması gerekmekte olduğunu, bu yönde hiçbir inceleme yapılmadığını; dava dosyasına bankalar tarafından imzaların müvekkile ait olduğuna ilişkin cevap verilmiş olmasına rağmen ilgili raporda bankalardan gelen cevapların da göz önünde bulundurulmadığını; eksik inceleme yapıldığını ve hükme esas almaya elverişli olmayan ATK raporuna dayanan yerel mahkeme kararının haksız, hukuka ve usule aykırı olup işbu kararın bozulmasının gerektiğini, Müvekkili şirketin ilgili çeklerin yetkili hamili olmadığına ilişkin yerel mahkeme kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, İşbu dava dosyasına sunmuş oldukları önceki dilekçelerinde de belirttiklerini, müvekkilinin çeklerinin çalınması dolayısıyla Silivri 1. Asliye Ceza Mahkemesi’ nin 2013/446 E. Sayılı dosyası kapsamında yargılamanın sürdürülmüş olup çekler Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/431 E. Dosyası kapsamında muhafazaya alındığını; bahsi geçen çeklerin işbu dava dosyalarına konu olduğunu; mahkemece de öngörüleceğini, hiçbir suretle kabul etmedikleri müvekkilin ilgili çeklere lehtar olmaması halinde işbu dava dosyalarında inceleme yapılmasının hayatın olağan akışına aykırı ve mantık dışı olduğunu; yerel mahkemenin ilgili kararında bahsedilenin aksine müvekkilinin, işbu davaya konu çeklerin yetkili hamili ve lehtarı olup çeklerde tahrifat ve sahtecilik yapıldığını; söz konusu çeklerin keşideci tarafından tanzim edilmiş olup müvekkilinin emrine düzenlendiğini ancak çeklerin müvekkilin fiili hakimiyetinden çalınması neticesinde çeklerin kimin emrine düzenlenmiş olduğuna ilişkin kısmının herhangi bir şekilde silinerek başka firmaların unvanlarının yazıldığını; bu doğrultuda yerel mahkeme kararının tamamıyla haksız ve hukuka aykırılık teşkil etmekte olduğunu, dosyada yer alan çekler incelenmek üzere Adli Tıp Üst Kurullarına gönderilmesinin gerektiğini, Müvekkilin çeklerinin kasasından çalınması sonucunda ilgili çeklerin müşterisinin faturalarına karşılık olarak ağır kusurlu şekilde iktisap edildiğini; yerel mahkemenin ilgili kararında da müvekkilin işyerinde hırsızlık gerçekleştiği hususu kabul edilmişse de davalı tarafından çeklerin kötü niyetli veya ağır kusurlu olarak iktisap edilmediğine ilişkin karar verildiğini; mahkemece de görüleceğini, yerel mahkemenin işbu kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu; bu doğrultuda İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1115 Esas, 2020/404 Karar sayılı kararının itirazları doğrultusunda kaldırılarak davaya konu çeklerin Adli Tıp Genel Kurulu tarafından incelenmesini ve davalarının kabulüne karar verilmesini talep ettiğini, İleri sürerek, yukarıda arz ve izah edilen sebeplere dayanarak; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1115 Esas, 2020/404 Karar sayılı dosya kapsamında vermiş olduğu hukuka ve usule aykırı davanın reddi kararının kaldırılması ve davalarının kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; TTK’nun 792 maddesi kapsamında çek istirdadı istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair yukarıda belirtilen gerekçelerle verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı tarafından; dava konusu ve müşterilerden alınan keşidecisi … San. Tic. Ltd Şti olan …/Yenibosna Şubesinin … no.lu 4.400,00 TL bedelli çek ile keşidecisi … San. Tic. A.Ş. olan …/Yeni Bayrampaşa Ticari Şubesinin … no.lu 7.000,00 TL bedelli çekin, 22/09/2013 tarihinde şirket kasasından çalındıkları, Silivri 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/446 Esas sayılı dosyasında yargılamanın devam ettiği, çeklerin çalınması akabinde zayi nedeniyle iptal davası açıldığı, yargılama sırasında çeklerin davalı Faktoring Şirketi tarafından ibraz edildiklerinin anlaşılması üzerine iş bu istirdat davasının açıldığı, çekler üzerinde tahrifat yapıldığı ileri sürülerek, çeklerin istirdadı talep edilmiş, davalı tarafından çeklerin faktoring sözleşmesine istinaden temlik alındıkları, davalının iyiniyetli hamil olduğu savunulmuştur. İlk derece mahkemesi tarafından çekler üzerinde tahrifat yapılıp yapılmadığının tespiti amacıyla Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nden iki ayrı rapor alınmış, çeklerde tahrifata ilişkin bulgu olmadığı tespitinin yapıldığı anlaşılmıştır. Öte yandan mahkemenin davanın reddine yönelik gerekçesi, davacının; çeklerin yetkili hamili olduğunu ve davalının çeklerin iktisabında kötü niyetli veya ağır kusurlu olduğunu ispatlayamadığı yönündedir. 6102 Sayılı TTK’nun 792 maddesi uyarınca; çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790 ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür. Anılan yasal düzenlemeye göre; çek istirdadı davasında davacı istirdadını talep ettiği çekin yetkili ve meşru hamili olduğunu, çekin elinden rızası hilafına çıktığını ve çeki eline geçirmiş bulunan yeni hamilin çekin iktisabında kötü niyetli veya ağır kusurlu olduğunu ispatla yükümlüdür. 6361 Sayılı Kanunun 9/2 fıkrası “faktoring şirketi Kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal veya hizmet satışından doğmuş fatura ile tevsik edilemeyen alacaklar ile Kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tevsik edilemeyen mal veya hizmet satışına bağlı doğacak alacakları devir alamaz veya tahsilini üstlenemez.” hükmünü amirdir. Aynı Kanunun 9/2 fıkrası ise; “bir kambiyo senedinin ciro yoluyla faktoring şirketine devri hâlinde, kambiyo senedinden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri faktoring şirketine karşı ileri süremez; meğerki, faktoring şirketi kambiyo senedini iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.” hükmünü içermektedir. Somut olayda; mahkemece davacının dava konusu çekler üzerinde imzasının veya cirosunun bulunmadığı belirtilerek yetkili hamil olmadığı kabul edilmiş ise de; 6100 Sayılı HMK’nun 222/1 fıkrası uyarınca mahkemece, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden karar verilebileceği, dava konusu çeklerin davacı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığı hususunda, defter ibrazı sağlanarak inceleme yapılmaksızın, davacının çeklerin yetkili hamili olmadığına karar verilmesinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Yine davalının Faktoring Şirketi olması nedeniyle, çeklerin iktisabında kötü niyetli veya ağır kusurlu olup olmadığı araştırılırken 6361 Sayılı Kanunun 9/2 fıkrası da nazara alınarak, davalı şirketin kendi müşterisinin beyanı ile yetinip yetinmediği, çeklere dayanak gösterilen ticari ilişkinin gerçekliği hususunda herhangi bir istihbari araştırma yapıp yapmadığı, maruz kalması muhtemel risklerin önlenmesi için gerekli tedbirleri alıp almadığı hususlarında, gerekli görülmesi halinde davalı müşterisinin dayanak faturalarına ilişkin BA-BS formları getirtilip, davalı şirketin ve müşterisinin ticari defter ve kayıtları da incelerek, ortaya çıkacak sonuca göre bir değerlendirme yapılması gerekirken, yalnızca dosyaya sunulan faktoring sözleşmesi ve faturalara dayalı sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur( bkz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2017/2425 Esas, 22017/7242 Karar Sayılı, 2019/1215 Esas, 2019/2720 Karar sayılı ilamları). Son olarak, davacının yetkili hamili olduğunu iddia ettiği çeklerin rızası hilafına elinde çıktığı iddiası bakımından, Silivri 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/446 Esas sayılı dosyasında devam eden ceza yargılamasının sonucunun bekletici mesele yapılması gerekip gerekmediğinin, TBK’nun 74. maddesi çerçevesinde değerlendirilmemesi yerinde olmamıştır(bkz. Yargıtay 11 HD. nin 2019/4611 Esas, 2020/3330 Karar sayılı, 2019/4107 Esas, 2020/1903 Karar sayılı ilamları). Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacı vekilinin çekin yetkili hamili olduğuna, davalının çeklerin iktisabında ağır kusurlu olduğuna dair iddiaları bakımından eksik araştırma yapıldığı yönündeki istinaf sebepleri yerinde bulunmuş, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın kaldırma kararı doğrultusunda mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/10/2020 tarih ve 2014/1115 Esas – 2020/404 Karar Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/04/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.