Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/423 E. 2023/499 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/423 Esas
KARAR NO: 2023/499 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/485 Esas – 2020/809 Karar
TARİHİ: 26/11/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/03/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı ile aralarında ticari ilişki bulunduğunu, cari hesap ekstresinde yer alan ve ödenmeyen muhtelif faturalardan doğan 14.214,80 TL alacakları olduğunu, alacağın tahsili için Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, zorunlu arabuluculuk sürecinde uzlaşmanın sağlanamadığını beyanla Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki itirazın iptaline ve takibin devamına, kötü niyetli davalı aleyhine % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; dava dilekçesinin ekindeki hiçbir belgenin taraflarına tebliğ edilmediğini, bu nedenle beyan haklarını saklı tuttuklarını, müvekkili şirket tarafından davacıya aralarındaki ticari ilişkiden doğan alacakların ödendiğini, davacının alacağının bulunmadığını, ispat yükünün davacıda olduğunu beyanla davanın reddine, davacı aleyhine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi’nin 26/11/2020 tarih ve 2019/485 Esas – 2020/809 Karar sayılı kararında;”…Tüm dosya kapsamı taraf beyanları dosyada alınan bilirkişi raporları ve belgeler hep birlikte değerlendirilmesinde; Faturaya dayalı alacak davalarında ispat külfeti faturayı düzenleyen alacaklı tarafa düşmektedir, öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu yazılı belgeler ile ispat etmesi gerekir. İspatın konusu, ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu HMK 187,190 ve 200. Maddelerinde açıkça belirtilmiştir. Alacaklı düzenlediği faturadaki malların ya da hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini HMK 200. Maddesinde belirtilen deliller ile ispat etmesi gerekir.. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu E:2001/1, K:2003/1, T:27.06.2003. Dosyada alınan bilirkişi raporunda taraflar arasında 01.01.2013 tarihinde düzenlenen sözleşmede MMS sistem kayıtları, çalışma şartları davacı ve davalı tarafından imza altına alındığı ,2015 yılında 7.494 adet ürün sipariş verdiği fakat 3.829 adet irsaliye ile ürün teslim edildiği 3.665 adet ürünün teslim edilmediği dosyaya sunulan 24/12/2015 tarihli 2 adet pramosyon anlaşma formunda ceza kesilen tutarlar ve sipariş edilen ürün miktarları ve teslim olunmayan ürün miktarlarının detaylı olarak belirterek davalı tarafça imza altına alınmış olup davacı tarafa işletilerek 2 adet 31/12/2015 tarihinde toplamda 14.463,54 TL tutarında ceza yansıtması faturası düzenlendiğinin MMS sistemin görüldüğüne ilişkin raporu dikkate alındığında, davacının davaya konu fatura karşılığı malı davalıya teslim ettiğini ispatlaması gerekmekte olup davacının davaya konu malları teslim ettiğine ilişkin yazılı bir delil dosyaya sunmamıştıur. Davacının davasını ispatlayamadığı anlaşılmakla açılan davanı reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; Mahkemece verilen kararın hatalı olduğunu, usulüne uygun olarak süresinde sunulmayan delillere dayanılması savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağına aykırı olup bu husus dikkate alınmadan hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, HMK’nın 319. maddesinde, basit yargılama usulüne tabi davalarda davalının cevap dilekçesini mahkemeye verdiği andan itibaren savunmasını genişletemeyeceğinin düzenlendiğini, işbu davada davalı tarafça cevap dilekçesi ile ileri sürülmeyen ve yerel Mahkemece ön inceleme duruşmasında HMK’nın 140/5. maddesine göre verilen süre içerisinde dosyaya sunulmayan bilgi ve belgelerin davalı tarafça bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi vasıtasıyla ibraz edildiğini ve ayrıca iddialarda bulunulduğunu, söz konusu bu durum savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı kapsamında kalmakta olup, taraflarınca bu duruma muvafakat edilmediğini, muvafakatları bulunmamasına rağmen süresinden sonra ve usulüne uygun olarak sunulmayan bu bilgi ve belgelerin davaya dahil edilmeye çalışıldığını, söz konusu bu durum karşısında süresinde sunulmayan bilgi ve belgelerin yerel Mahkemece dikkate alınmaması gerekmekteyken, dosya kapsamına alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı tarafın süresinden sonra yeni iddia ve savunmalarda bulunduğunu ve delil olarak ID ve MMS sistemlerine dayandığını, süresinde dayanılmayan delillerden ID sistemiyle MMS sistemi üzerinde bilirkişi tarafından inceleme yapılmışsa da, davalı tarafın delilleri arasında yer almayan ID sistemi ile MMS sisteminde yer alan kayıtların işbu davada delil olma özelliğinin bulunmadığını, süresinde dosyaya sunulmayan, davalının dayanmış olduğu bilgi ve belgeler arasında yer almayan ID ve MMS sisteminin incelenmesi savunmanın genişletilmesi yasağına aykırı olup bu duruma muvafakatları bulunmamasına rağmen dosya kapsamına dahil edilerek hükme esas alındığını, dosyada inceleme yapan bilirkişinin uzmanlık alanı SMMM olup davalının belirtmiş olduğu ID ve MMS sistemleri üzerinde inceleme yapabilmesi ve bu sisteme müdahale edilip edilemeyeceğini bilmesinin de mümkün olmadığını, bilirkişi tarafından uzmanlık alanı dışındaki konuda inceleme yapılmaması gerekmekteyken bu hususlarda inceleme yapılarak ek raporda tespitlerde bulunulduğunu, belirtilen sistemler üzerinde ancak bilgisayar ve yazılım mühendisleri gibi bilirkişilerin inceleme yapabileceğini, uzmanlık alanı muhasebe olan bilirkişinin bu programlar üzerinde inceleme yapıp tespitlerde bulunmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişinin uzmanlık alanı dışındaki tespitlerinin dikkate alınmaması gerekmekteyken bu tespitlere dayalı olarak hüküm kurulduğunu, davalı tarafça süresinde sunulmayan kayıtların usulüne uygun sunulmadığını, tek taraflı olarak tutulan kayıtlar olup hiçbir geçerliliğinin olmadığını, müvekkili tarafından içeriklerinin kabul edilmediğini, müvekkili tarafından kesilen faturalara davalı tarafça itiraz edilmediğini ve davalı tarafın faturayı ticari kayıtlarına işlemesiyle fatura içeriğinin kesinleştiğini, fatura içeriğinin kabul edilmiş olduğu karinesi karşısında ispat yükünün hangi tarafta olduğunun yerel Mahkemece yanlış değerlendirildiğini, müvekkili tarafından davalı tarafa 20.01.2016 tarihli 10.518,94 TL bedelli ve 20.01.2016 tarihli 3.944,60 TL bedelli faturalar kesilerek teslim edildiğini, müvekkili tarafından kesilen faturalara karşı davalı tarafça 8 gün içinde itiraz edilmediği gibi faturaların usulüne uygun olarak davalı tarafın ticari kayıtlarına da işlendiğini, bu hususun dosyada mevcut 06.12.2019 tarihli bilirkişi raporu ile de tespit edildiğini, fatura alan kişinin sekiz gün içinde itiraz etmemesi halinde, fatura içeriğini kabul etmiş sayılmasının TTK madde 21/2 gereği kanunî bir karine olduğunu, bu karine uyarınca davalı tarafın aldığı bu faturalara karşı hiçbir itirazda bulunmayarak aksine kendi muhasebe kayıtlarına da işlemesiyle fatura ve içerikleri kabul edilmiş sayılacağını, bu durumda fatura içeriğinin aksini iddia eden tarafın bu karinenin aksini ispatlaması gerektiğini, buna karşın yerel Mahkemece uyuşmazlığın çözümü noktasında önem arz eden bu karine değerlendirilmeden karar verildiğini, yerel Mahkemece ispat yükünün hangi tarafta olduğu hatalı değerlendirilerek, fatura karşılığı malın davalıya teslim edildiğinin taraflarca ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, ispat kuralları gereği ispat yükünün karinenin aksini iddia eden davalı tarafta olması gerektiğini, icra takibinden ve dava tarihinden sonra kesilen faturaların kabulünün mümkün olmadığını, yerel Mahkemece bu hususun değerlendirilmediğini, davalı tarafça, müvekkilinin 20.01.2016 tarihinde kesmiş olduğu faturalara, takip ve dava tarihinden sonra 30.06.2019 tarihinde 10.518,94 TL ve 3.944,60 TL bedelli 2 adet iade faturası kesildiğini, davalının itirazında borçlu olmadığı tam aksine müvekkilinden alacaklı olduğu iddiasında bulunduğunu, dava tarihinden sonraki kesmiş olduğu faturalarda icra takibi ile davanın açıldığı tarih itibariyle davalının müvekkiline borçlu durumda olduğunu ortaya koyduğunu, davacının icra ve dava tarihinden sonra kesmiş olduğu faturaların kabulünün mümkün olmadığını, kesilen faturaların içeriğinin iade faturası olarak düzenlendiğini, söz konusu faturaların davalı taraf adına müvekkilince yaklaşık 3,5 yıl önce düzenlenen faturalara istinaden iade olarak düzenlendiğini, içeriğinin ne olduğunun belli olmadığını, müvekkilinin kesilen iade faturalarından dolayı davalı tarafa karşı sorumluluğu ve borcunun bulunmadığını, bu nedenle müvekkili tarafından kabul edilmeyerek Kartal … Noterliği’nin 04.09.2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile iade edildiğini, davalının alacaklı olduğu yönündeki bu faturalara istinaden müvekkiline borçlu olmadığı yönündeki iddialarının hiçbir geçerliliğinin bulunmadığını, dosyada mevcut 06.12.2019 tarihli bilirkişi kök raporunda tespit edildiği üzere müvekkilinin takip talebinde yer alan 13.902,84 TL asıl, 311,96 TL işleyen faiz alacağı olmak üzere toplam 14.214,80 TL alacak talebinde haklı olduğunun hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde tespit edildiğini, dosyada mevcut bilirkişi raporu ile müvekkilinin davalıdan alacaklı olduğunun tespiti yapılmışken Mahkemece bilirkişi raporunun dikkate alınmayarak aksi yönünde karar verilmesinin gerekçesinin açıklanmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi kök ve ek raporu birlikte değerlendirildiğinde müvekkilinin davalıdan alacaklı olduğunun tespit edildiğini, davalı tarafça fatura konusu malların eksik telim edildiği şeklinde bir iddiada bulunulmamışken yerel Mahkemece davanın reddine karar verilmesini anlayamadıklarını, yerel Mahkemece davacının davaya konu fatura karşılığı malı davalıya teslim ettiğinin ispatlanamaması nedeniyle davanın reddi yönünde karar verilmişse de, davalı tarafça fatura karşılığı malların davalıya teslim edilmediği veya eksik teslim edildiği gibi bir iddia ve savunmada bulunulmadığını, tüm dosya kapsamı incelendiğinde davalı tarafın bu yönde bir iddiasının olmadığının görüleceğini, davalı tarafça müvekkiline kesilen 31.12.2015 tarihli 3.944,60 TL bedelli fatura içeriği incelendiğinde kabul etmemekle birlikte fatura açıklamasının “Geç Teslimat / Kalite Problemi Tazminatı” şeklinde yazıldığını, eksik teslim yapıldığına ilişkin bir ibare olmadığını, davalı tarafça eksik teslimat yapıldığı şeklinde bir iddiada bulunulmamışken yerel Mahkemece resen bu hususun araştırılarak malı teslim ettiklerinin ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddi yönünde karar verildiğini, malların eksik teslim edildiğini ve davalı tarafça böyle bir iddia da bulunulduğunu kabul etmemekle birlikte, fatura konusu mallar teslim edildi ancak eksik teslim edildi, şeklinde böyle bir iddiada bulunulsaydı dahi bu ihtimalde eksik teslim edildiği iddiasında ispat yükünün eksik teslim edildiği iddiasında bulunan tarafta olacağını, yerel Mahkemece ispat yükünün hangi tarafta olduğunun ve uyuşmazlığın ne olduğunun dahi yanlış tespit edildiğini beyanla yerel Mahkeme kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; huzurdaki yargılama konusu alacağın likit olduğu ortada olup talep olunan alacağın %20’sinden az olmamak üzere davacı yanın kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesi gerekmekte ise de, yerel Mahkemece talebin hükümde dahi yer almaması akabinde istinaf kanun yoluna başvuru zorunluluğunun hasıl olduğunu, davacının haksız ve mesnetsiz talepler ile alacak iddiasında bulunduğunu ve menfaat sağlamak cihetiyle müvekkili şirket aleyhine icra takibi başlattığını, yargılama kapsamında haklılığın sübut bularak davanın reddi yönünde karar tesis edilmiş ise de, kötü niyet tazminat talebinin hükümde yer almamasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, mezkur kararın bu yönüyle hatalı olduğunu, gerekçeli kararda kötü niyet tazminat talebinin yer almadığını ve işbu talep yönünden hüküm tesis edilmediğini, yerel Mahkemece hüküm tesis edilmesi gerekmekte ise de hangi sebeple hükümde yer almadığının taraflarınca anlaşılamadığını, davacı yanın sözde alacağı fatura ve cari hesap ekstresine dayanması sebebi ile likit, bir başka deyişle hesap edilebilir nitelikte bulunduğunu, cari hesap üzerinden sürdürülen ilişki kapsamında kesilen faturalar tarafların imzaladığı sözleşmelere dayanmakta olup basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü altında olan davacı sözleşme kapsamındaki hak ve sorumluluklarına aykırı olacak şekilde alacak talebinde bulunduğundan alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini beyanla davacının alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bakiye cari hesap alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir.Davacı tarafından davalı aleyhine Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile toplam 13.902,84 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatılmış, davalının süresi içerisinde borca ve ferilerine itirazı üzerine takip durmuş, davacı somut dava ile cari hesaptan alacaklı olduğu iddiası ile itirazın iptalini talep etmiş, davalı taraf davacının alacağının ödendiğini beyanla davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı her iki taraf vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dosya kapsamında; taraflar arasında mal alım satımına ilişkin ticari şartlar anlaşması ile taşıma sözleşmesinin imzalandığı, ticari ilişkinin bu kapsamda yürütüldüğü, davalı tarafından davacı adına 31.12.2015 tarihli, 3.944,60 TL bedelli ve 31.12.2015 tarihli, 10.518,94 TL bedelli geç teslimat/kalite problemi tazminatı açıklamalı 2 adet e-fatura düzenlendiği ve davacıya teslim edildiği, davacı tarafından bu faturalara karşılık 20.01.2016 tarihli, 10.518,94 TL bedelli ve 20.01.2016 tarihli, 3.944,60 TL bedelli gider yansıtma bedelli 2 adet e-faturanın düzenlendiği ve davalıya teslim edildiği, davalı tarafından bu faturalara karşılık 30.06.2019 tarihli 2 adet iade e-faturasının düzenlendiği, davacının iade faturalarını 03.07.2019 tarihli Noter ihtarnamesi ile iade ettiği sabittir. Bilirkişi tarafından davacının ticari defterleri ile davalının kendi tuttuğu ID sistemi üzerinde inceleme yapılarak kök ve ek rapor düzenlenmiş, davalı taraf kök rapora itiraz dilekçesi ile 31.12.2015 tarihli faturaların davacının verilen siparişleri zamanında ve tam olarak karşılamaması nedeniyle, taraflar arasındaki sözleşmeler uyarınca düzenlendiğini iddia etmiştir. Anılan geç teslimat/kalite problemi tazminatı açıklamalı 2 adet faturanın hangi teslimatların gecikmesi, hangi ürünlerde kalite problemi yaşanması nedeniyle düzenlendiği ve miktarının nasıl belirlendiğine dair dosyaya sunulmuş somut bir delil bulunmadığı gibi, davalı tarafın atıf yapmış olduğu sözleşme maddelerinde de açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bilirkişi ek raporunda, yalnızca davalı tarafından tutulan kayıtlar esas alınmak suretiyle eksik teslimat yapıldığından bahisle davalının düzenlediği tazminat faturalarının haklı olduğu sonucuna varılmıştır. Gerek bilirkişi ek raporu, gerekse davalı tarafından sunulan deliller fatura içeriklerini ispata elverişli değildir. Bununla birlikte davacı bu faturaları teslim almış, süresi içerisinde iade etmemiş ancak davalı adına aynı tutarda gider yansıtma bedeli açıklaması ile 2 adet fatura düzenlemiş ve takip konusu alacağın bu 2 faturadan kaynaklandığı anlaşılmıştır. Davacı tarafından düzenlenen gider yansıtma bedeli faturaları davalı tarafından teslim alınmış, 8 günlük süre geçtikten ve takip tarihinden sonra davacıya iade faturası düzenlenmiştir. Bu noktada artık süresi içerisinde itiraz edilmeyen fatura içerikleri kesinleşmiş, aksini ispat yükü ise davalıya geçmiştir. Davalı tarafından bu yönde dosyaya somut bir delil sunulmamış ve geç teslimat/kalite problemi tazminatı açıklamalı fatura içerikleri de ispat edilememiş olduğundan Mahkemece davanın kabulüne, alacak likit ve itiraz haksız olduğundan davacı lehine hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına karar verilmesi gerekirken, davacının fatura konusu malları teslim ettiğini ispat edemediğinden bahisle, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması isabetsiz olmuştur. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusu haklı, davalı vekilinin kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğine dair istinaf başvurusu ise haksızdır.Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A)Davalının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,B)Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/11/2020 tarih ve 2019/485 Esas – 2020/809 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmak sureti ile; 1-Davanın KABULÜNE, davalının Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına itirazının iptali ile takibin asıl alacağa takip tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile devamına, 2-Hüküm altına alınan 14.214,80 alacak üzerinden %20 oranında hesaplanan 2.842,96 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 971,01 TL harçtan, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 242,76 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 728,25‬ TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafça sarf edilen 242,76 TL peşin harç, 44,40 TL başvuru harcı, 82,50 TL posta tebligat ve 700,00 TL bilirkişi ücreti ücreti olmak üzere toplam 1.069,66 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 5-Davalı tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 6-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesap olunan 9.200 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Arabuluculuk ücreti 1.320 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,8-Artan gider avansı bulunduğu takdirde talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 9-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı ve davalı tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına,10-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 11-Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca istinaf eden davalıdan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından davalı tarafça yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,12-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 24,25 TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri olmak üzere toplam 186,35‬ TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 13-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 14-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/03/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verilmiştir.