Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/407 E. 2023/900 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/407 Esas
KARAR NO: 2023/900 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/351 Esas – 2020/800 Karar
TARİHİ: 11/11/2020
DAVA: Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)
KARAR TARİHİ: 25/05/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı tarafından keşide edilen … Bankası Güneşli Şubesi’ne ait, 15/03/2003 tarihli, 7.821,00 TL tutarlı çekinde içinde bulunduğu 74 adet çekin müvekkili şirketin kendi çalışanı tarafından sahte ciro ile tedavül edildiğini, buna istinaden Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/156 esas, 2012/45 karar sayılı dosyasında, sanıkların cezalandırılmasına ve suça konu çeklerin müvekkiline teslimine karar verildiğini, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2006/242 esas, 2012/136 karar sayılı dosyasında, ödeme yasağı alınan çeklerden 50 adetini, elinde bulunduran sanık …’ın çekleri mahkemeye ibraz etmesi nedeniyle istirdat davası açmak üzere süre verildiğini, açılan davalar sonucu çeklerin müvekkiline ait olduğu saptanarak istirdadına karar verildiği, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında icra takibi açıldığını, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 12.Hukuk Dairesi’nin 2018/600 esas, 2020/93 karar sayılı kararında; “dava konusu çekin zayi olması nedeniyle süresinde işleme konulmamış olup, her iki tarafında çekin zamanaşımına uğramasında kusurlu olmadığı, dolayısıyla davacının uğradığı munzam zarar olduğunu düşünüyor ise, sorumlu olan şahıslardan tazmin hakkı saklıdır.” denilerek munzam zarar davası açılması gerektiğine kesin olarak karar vermiştir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasına sunulan banka cevabında, çekin gününde bankaya ibraz edildiği, ancak çek bedelinin gününde depo etmediği gibi keşidecisi tarafından ödenmesinin yasaklandığı bildirilmiş olup, müvekkiline ödenmesi gereken çek tutarını 15/03/2002 tarihinden beri uhdesinde tutarak 18 yıldır işletilmesinden haksız yere fayda sağlayarak müvekkile zarar verildiğini, ayrıca niyet olarak davalının çeki çalan şahıslardan farkı olmadığı gibi durumdan fayda sağladığını, bu nedenle şimdilik 20.000,00 TL munzam, 50.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davada bahsedilen çekle ilgili müvekkili şirkete takip yapan ve alacak davası açan kişinin dava dışı … olduğunu, davaların reddedildiğini, gerek bu davanın açılmasına, gerekse de yargılamanın uzamasında müvekkilinin kusur veya ihmale neden olmadığını, basit bir çek zayi davasının 15 seneden fazla devam etmesinin müsebbibinin, Adalet Bakanlığı ve devlet olduğunu, davacının aldığı ödeme yasağı kararı sebebiyle bankanın çeki ibraz edene ödeme yapmadığını, çek hamili olan …’ın müvekkili şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında takip başlattığını, çek aslının elinde olmamasına rağmen başlatılan takip nedeniyle ödeme emrinin iptali için dava açıldığını ve iptal edildiğini, yasal hakkı olarak takip konusu çek aslının icra kasasında muhafaza edilmemiş olması sebebiyle ödeme emrinin iptali kararı alındığını, yine 3. Kişi tarafından müvekkili aleyhine alacak davası açılmış olup, bu davanında 9 yıl sürdüğünü, davacının çaldırdığı çekle ilgili açmış olduğu davalar ve takipler sebebiyle yargılamanın uzun yıllar sürdüğünü, dava konusu çekin keşide tarihinin 15/03/2003 iken müvekkilinden talep tarihinin 2012 olduğunu, bu sürede zamanaşımının dolduğunu ve ödeme yasağı kararı alan kişi davacı olup, ödeme yasağı nedeniyle işlem yapılmadığını, bu nedenle şayet davacının iddia ettiği gibi munzam bir zararı var ise sorumlusunun … olduğunu, zamanaşımı itirazı bulunduğunu, yargılamanın gecikmesinden doğan zararların munzam zarar sayılmayacağını ve müvekkilinin kusurlu tutulamayacağını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 11/11/2020 tarih 2020/351 Esas – 2020/800 Karar sayılı kararında;”Dava, munzam zarar talebiyle açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davalı vekili tarafından zamanaşımı talebinde bulunulmuş ise de, icra takibiyle zamanaşımı kesilip, tekrar işlemeye başladığından 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından reddine karar verilmiştir. Davacıya ait çeklerin çalınması nedeniyle bir kısım sanıkların cezalandırılmasına Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/156 esas, 2012/45 karar sayılı dosyasında karar verildiği, devam eden süreçte davacı tarafça İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2006/242 esas, 2012/136 karar sayılı dosyasında, davalı …’dan dava konusu çekin de içinde bulunduğu 50 adet çekin istirdadı için dava açıldığı ve davanın kabulüne karar verildiği, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasında çekin teslimi için takip yapıldığı, ancak icra emrinin iptal edildiği, daha sonra İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında, dosyamız davalısı hakkında ilamsız icra takibi yapıldığını ve bu dosyayla ilgili İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/782 esas, 2017/1049 karar sayılı dosyasında, dosyamız davacısı tarafından açılan itirazın iptali davasında, davanın kısmen kabulüne karar verilerek senet bedeli olan 7.821,00 TL ile takip tarihine kadar işlemiş faiz üzerinden takibin devamına karar verildiği, dosyamız davalısı tarafından aynı davada alacak talebiyle açılan karşı dava yönünden ise, davanın kabulüne karar verildiği, işbu kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 2018/600 esas, 2020/93 karar sayılı ilamında ” Bununla birlikte dava konusu çek, zayi olması nedeniyle süresinde işleme konulamamış olup, her iki taraf da çekin zamanaşımına uğramasında kusurlu değildir. Dolayısıyla davacı-k.davalı çeke ilişkin olarak uğradığı munzam zararı olduğunu düşünüyor ise, sorumlu olan şahıs/şahıslardan tazmin hakkı saklıdır.” gerekçesine dayanılmış olup, dosyamız davacısı tarafından da bu gerekçeye istinaden davalı hakkında munzam zarar sebebiyle eldeki dava açılmıştır. Davaya konu, keşidecisinin dosyamız davalısı … Tekstil, lehtarın dosyamız davacısı … A.Ş olduğu, 15/03/2003 keşide tarihle, 7.821,00 TL bedelli çekin çalınması ve bu süreçte devam eden ceza ve hukuk davalarının olması nedeniyle keşide tarihinden önce 27/01/2003 tarihinde çek ibraz edilmiş ise de, ödeme yasağı nedeniyle herhangi bir işlem yapılamadığı, davacının alacağını tahsil etmesinin devam eden ve uzayan yargılamalar nedeniyle hesap üzerinde bulunan ödeme yasağından kaynaklandığı, bundan dolayı da davalıya atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı, bu nedenle davada, davalı yönünden munzam zarar talep koşullarının bulunmadığı anlaşıldığından davanın tümden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, ilk derece mahkemesi karar gerekçesinin yanlış olduğunu, Mahkemenin ödeme yasağı kararını ve bu kararın muhatabını hatalı değerlendirdiğini, ödeme yasağı kararının muhatabının banka olup keşideci (davalı) olmadığını, pratikte keşideciye ödeme yasağının tebliğ amacının, keşidecinin 3 şahısa elden ödedim savunmasıyla borçtan kurtulmasını önlemek olduğunu, TTK göre hukuken çek zayi halinde verilen ödeme yasağı kararının muhatabının banka olup, keşideci/davalının düzenlediği çeki 3167 Sayılı yasaya göre her şartta gününde bankaya ödemekle sorumlu olduğunu, muhatap bankanında bu ödemeyi ödeme yasağı kararına göre çek karşılığı ödemeyi bloke alması ve zayi veya istirdat kararı sonucunda karara göre hamil sayılan kişiye ödemesinin gerektiğini, Dava dilekçeleri Ek.5 sunulan muhatap banka … BANKASI GÜNEŞLİ TİCARİ Şubesinin ( eski ünvan … BANK GÜNEŞLİ TİCARİ ŞB.) İstanbul .. İcra Müdürlüğüne sunduğu 04.10.2012 tarihli … sayı cevap yazısına göre çek hakkında ödeme yasağı kararı ve istirdat davası olduğunu (bu davalara katılarak) bilen davalının; mahkemece verilen ödeme yasağına göre çek bedelini gününde bankaya ödeyerek blokeye alınmasını sağlamadığını, bunun yerine çek bedelini gününde muhatap bankaya ödemeye dair yasal sorumluluğundan kurtulmak için hukuka karşı hile yaparak kötü niyetle; eski TTK 711/3 göre çekin rızası dışında elinden çıktığını beyan ederek çek bedelini muhatap bankaya ödemediğini ve bedeli uhdesin tutarak durumdan kendi lehine fayda sağladığını, Davalı 3167 S.K. ve eski TTK’ya göre çek bedelini gününde muhatap bankaya ödemiş olsaydı, davacı müvekkili lehine verilen istirdat kararına göre muhatap bankadan çek bedelini tahsil edecek bu davanın açılmayacağını, mahkemenin davalının çek bedelini gününde muhatap bankaya ödemekle sorumlu olduğunu dikkate almadığından hatalı karar verdiğini, mahkemenin dava konusu çek bedelinin ödenmediğini, davalı keşidecinin çek bedelini ödemekten sorumlu olduğunu dikkate almadığını, BAM kararındaki “ilgilileri” sadece çeki çalan şahıslar olarak kabul edip olaya ve hukuka aykırı karar verdiğini, Dava dilekçelerinde; müvekkili şirketin, gıda pazarlama sektöründe faaliyet göstermekte olup kendi çalışan personeli tarafından 74 adet çek’i çalınarak sahte ciro ile tedavül edildiğinin, bu çekler arasında davalı tarafından keşide olunan; … Bankası Güneşli Ticari Şubesinde (eski ünvan … BANK GÜNEŞLİ TİCARİ ŞB.) bulunan … sayılı hesaptan keşide olunan … sri nolu 15.03.2003 tarihli 7821.00 TLsi tutarlı çekin de olduğunun, müvekkili şirket tarafından durum anlaşılınca vakit kaybedilmeden aşağıdaki hukuki çarelere başvurulduğunun, Eyüp Cumhuriyet Savcılığı 2003/1273 Hz. Sayılı dosyası ile şikayetçi olunduğunun, BAKIRKÖY 14 AĞIR CEZA MAH. 2007/156 E. 2012/45 Esasa kaydolan yargılama dosyasında verilen 07.03.2012 tarihli karar ile tüm sanıkların cezalandırılmasına ve suça konu çeklerin müvekkiline teslimine karar verildiğinin, çeklerin ödenmesini önlemek amacıyla İST 8 Asliye Tic. Mah.2003/140 ve 164 E. ile zayi davası açıldığının ve mahkemece çeklerin ödenmesi yasaklanarak muhatap bankalara bu konuda talimat yazıldığının, TTK. gereğince ödenme yasağı alınan çeklerden 50 adetini elinde bulunduran üçüncü şahıs (ceza davası sanığı) … söz konusu çek asıllarını ödeme yasağı gereğince mahkemeye ibraz ederek tedbirin kaldırılmasını talep ettiğinden mahkemece istirdat davası açmak üzere taraflarına süre verildiğinin, İstanbul 8 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2003/501 Esası ile istirdat davası dava açıldığının; bu mahkemece yapılan yargılama sonucunda (Yargıtay aşamalarından sonra aldığı numaraya göre ) İST. 8 ASL.TİC. MAH. 2006/242 E ve 2012/136 K. 13.06.2012 tarihinde karar çeklerin müvekkiline ait olduğu saptanarak isitrdatına verildiğnini kararın 10.09.2012 tarihinde kesinleştiğinin, keşidecinin eski TTK 711/3 maddesine göre çekin ödenmesini yasakladığı anlaşıldığından aleyhine çek bedellerinin ödenmesi için İSTANBUL …İcra Müdürlüğünün … Esası ile ilamsız icra takibi açıldığının, davalı borca itiraz ettiğinden takibin durduğunun; davalının borca itirazını iptali için açılan İST. 16. Asliye Ticaret Mahkemesi davasında davalının da karşı alacak iddiası ile davacı olduğunun, yargılama sonucunda mahkeme davalarını kabul etmişse de aynı zamanda hatalı biçimde davalının karşı alacağını da kabul ettiğinden kararın istinafla kaldırılmasının istendiğinin, istinaf üzerine yapılan inceleme sonucu, İstanbul Bam. 12. Hukuk Dairesi’nin 2018/600 E 2020/93 Karar sayılı kesin kararı ile; karşı davanın reddedildiğinin, asıl davalarının ise 2.921,79-TL asıl alacak üzerinden kabul edildiğinin, aynı kararda ” dava konusu çek, zayi olması nedeniyle süresinde işleme konulamamış olup, her iki taraf da çekin zamanaşımına uğramasında kusurlu değildir. Dolayısıyla davacı-k.davalı çeke ilişkin olarak uğradığı munzam zararı olduğunu düşünüyor ise, sorumlu olan şahıs/şahıslardan tazmin hakkı saklıdır.” denildiğinin belirtildiğini, İstanbul Bam 12. Hukuk Dairesi’nin 2018/600 Esas 2020/93 karar sayılı kesin kararı ile çek bedelinin ödenmemesinden doğan munzam zararın tazminine karar verdiğini, … Bankası güneşli şubesinin İST …İCRA … E sayılı dosyasına sunduğu 04.10.2012 tarihli … sayı cevap yazısına göre çekin gününde bankaya ibraz edildiğini ancak davalı /keşideci borçlu çek bedelinin gününde bankaya bloke etmediği gibi eski TTK 711/3 maddesine göre ödenmesini keşideci tarafından yasaklandığını bildirdiğini, bu yazıya göre davalının ; müvekkiline ödenmesi gereken 15.03.2002 tarihli 7.821.00 çek tutarını ve bu bedeli 15.03.2002 tarihten beri uhdesinde tutarak 18 yıldır işletilmesinden haksız yere lehine fayda sağlayarak aynı tutarda müvekkiline zarar verdiğini, Bu Munzam zararın İstanbul Bam 12. Hukuk Dairesi kararaı göre her yıl itibarı ile gerçekleşen yıllık enflasyon artış oranı bu oranın eşya fiyatlarına yansıma durumu mevduat ve devlet tahvillerine verilen faizlere göre hesap edilerek tazminini talep ettiklerini, İlgili davalarda incelenen ticari defter kayıtlarından görüleceği üzere davalı müvekkiliyle 2010-2012 dönemine kadar ticari alışlarına devam ettiğini; bu sebeple 2002 yılında müvekkilinden 74 adet çekin çalındığını ve finansal olarak zor duruma düştüğünü bilmekte olduğunu, Davalının Bakırköy. 14 Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/156 Esas sayılı davasına şikayetçi müvekili yanında müdahil olarak katılıp şikayetçi olduğunu, aynı şekilde 8 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/242 Esas sayılı çek istirdat davasına da, üçüncü şahsın davalı aleyhine çek bedelinin ödenmemesi sebebiyle açılan dava dosyasının birleştirilmesi sonucu tarafı olduğunu, Her ne kadar davalı bu davalarda müvekkilinin yanında gibi yer alsa da esasen amacının en başta -muhatap bankada bloke etmek zorunda olduğu çek bedelini kendi uhdesinde tutarak kendi lehine çıkar sağlamak olduğunu, bu sebeple de TTK 711/3 md.sine göre çek ödenmesini men ederek durumu suiistimal ettiğinin anlaşıldığını, Bu açıdan bakınca niyet olarak davalının çekleri çalan şahıslardan farkı olmadığı gibi onlara kıyasen durumdan fayda sağladığını, hak mahrumiyetine yol açmanın AHİM kararlarına göre tazminatı gerektirdiğini, davalının açıkça müvekkilinin düştüğü zor durumdan kendisine 18 yıldır fayda sağlayarak kasıtlı şekilde müvekkilinin ticari varlık ve itibarına zarar verdiğini, Müvekkiline ait olduğu sabit çek bedelini devam eden davaları suiistimalen ödemeyerek bankaya da bloke etmeyerek hakkına ulaşmasına engel olduğunu ve halende olmaya devam ettiğini, bu sebeple davalının verdiği munzam zararla orantılı olarak 50.000 TL’sinden az olmamak üzere manevi tazminat ödemesine karar verilmesinin talep edildiğini, Davalarının 2001 yılından bu yana sürmesine dava konusu çek hakkında verilen yargı kararlarına göre müvekkili alacaklı davalının ise borçlu olduğu halde davalı çek bedelini gününde muhatap bankaya ödemediği gibi tahsil için açılan icra takibine karşı haksız ve alakasız yanıltıcı itirazlarda bulunarak yargılamaların uzamasına sebep olduğunu ve çek bedelinin halen tahsil edilmediğini, bu sebeple çek bedeli ve bu bedelin gününde ödenmemesinden doğan zararlarının sorumlu keşideci/davalı tarafından tazmininin gerektiğini, İleri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas ve talep yönünden inceleme açılarak takdiren bilirkişi incelemesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 2018/600 Esas 2020/93 Karar numaralı kesin kararına göre; daha sonra ıslah edilmek üzere şimdilik 20.000.00 TL munzam zararlarının tazminen ödemesine, çekleri çalan şahısların bu çeklerden fayda sağlayamadığı halde davalının çeklerin çekişme konusu olmasını fırsat sayarak çek bedelini bankaya gününde ödemediği, müvekkilinin haklarına ulaşmasına engel olarak kendisine 18 yıldır fayda sağladığı; davalının kasıtlı şekilde müvekkilinin ticari varlık ve itibarına zarar verdiği nazara alınarak, 50.000.00 TL den az olmamak kaydıyla manevi tazminat ödemesine karar verilmesini; istinaf/ yargılama giderlerinden davalının sorumlu sayılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava; 6098 Sayılı TBK’nun 122 (mülga 818 Sayılı Kanunun 105) maddesine dayalı, alacağın geç tahsil edilmesi nedeniyle geçmiş günler faizi ile karşılanmadığı iddia olunan munzam zararın tahsili ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilince karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili, munzam zarar talebinin dayanağını oluşturan; keşidecisi davalı, lehdarı davacı olan 15/03/2003 tarihli … nolu 7.821.00-TL bedelli, arka sayfasında sırasıyla davacının, … ve …’ın ciroları olan, keşide tarihinden önce 27/01/2003 tarihinde ibraz edilmiş, ancak ödeme yasağı nedeniyle işlem yapılamamış bir çekin, kendisine ait diğer 50 çek ile birlikte çalındığını, açılan ceza davasında sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verildiğini, açılan çek istirdatı davasının kabul edildiğini, bu kararın kesinleşmesi üzerine muhatap bankadan tahsil edilemeyen çek bedelinin keşideci olan davalıdan tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını, takibe itiraz edilmesi üzerine açılan itirazın iptali davasında, davalının da cari hesaba dayalı karşı dava ikame ettiğini, itirazın iptali davasında 7.821,00-TL alacaklarının işlemiş faizi ile birlikte kabul edildiğini, ancak karşı davanın da kabul edildiğini, kararın istinaf edilmesi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12 Hukuk Dairesinin 2018/600 esas, 2020/93 Karar sayılı kararı ile, ilk derece mahkemesi kararını kaldırdığını, dairece yeniden hüküm kurulduğunu, asıl davalarının 2.921,79-TL asıl alacak üzerinden kabul edildiğini, karşı davanın ise reddedildiğini, istinaf ilamının gerekçesinde çekin bankaya ibraz edilip ödenmemesinde tarafların kusuru bulunmadığından, davacının çeke ilişkin olarak uğradığı munzam zararı olduğunu düşünüyor ise, sorumlu olan şahıs/şahıslardan tazmin hakkının saklı olduğunun belirtildiğini ileri sürerek, ibraz edildiğinde ödeme yasağı nedeniyle karşılıksız çıkan, bedeli bankada bloke edilmeyen davacıya da ödenmeyen 7.821,00-TL bedelli çekin zamanında tahsil edilememesinden doğan munzam zararın tespiti ve şimdilik 20.000,00-TL’sinin tahsilini, ayrıca uğranılan manevi zarar için 50.000,00-TL’nin tahsilini talep etmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin 2018/600 esas, 2020/93 karar sayılı kararına konu icra dosyası kapsamından davacının 25/12/2012 tarihinde, dava konusu çeke dayalı olarak davalı aleyhine 7.821-TL çek bedeli, 782,10- TL karşılıksız çek tazminatı, 23,46- TL komisyon ve 21.987,24 -TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 30.613,80 TL üzerinden iilamsız icra takibi başlattığı, davalının takibe itirazının iptali amacıyla açılan davada davalının karşı dava ikame ettiği ve 17.999,99-TL cari hesap alacağının tahsilini talep ettiği, ilk derece mahkemesi tarafından asıl davanın asıl davanın kısmen, karşı davanın tam kabul edildiği, istinaf incelemesi neticesinde; ilk derece mahkemesi kararının kaldırıldığı ve yeniden hüküm kurulduğu, istinaf ilamının kesin olduğu anlaşılmıştır. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından; dava konusu çekin 15/03/2003 keşide tarihli olduğu, 27/01/2003 tarihinde bankaya ibraz edildiği, ibraz tarihi itibariyle yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nun 726.maddesi uyarınca, icra takip tarihi olan 25/12/2012 tarihi itibariyle 6 aylık zamanaşımı süresinin dolduğu, zamanaşımına uğramış olan çekin yazılı delil başlangıcı niteliğinde bulunduğu, hamilin kendisinden önce gelen cirantaya karşı temel ilişkiye dayanarak, keşideciye karşı ise sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak alacak talebinde bulunabileceği, somut olayda davacı icra takibini sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak başlatmış ise de, çekte lehdar konumunda olduğundan ancak keşideci ile arasındaki temel ilişkiye dayanabileceği, taraflar arasına mal satışına ilişkin açık hesaba dayalı yütürülen temel ilişki bulunduğu, dava konusu çekin de bu cari ilişki kapsamında verildiği, 10/01/2012 tarihli mutabakat belgesinde, davacının 31/12/2011 tarihi tarihi itibariyle davalıdan 2.921,79-TL alacaklı olduğunu taraflarca kabul edildiği gerekçesi ile; asıl davanın kısmen kabulü ile takibin 2.921,79-TL asıl alacak yönünden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi yürütülmesine, karşı davanın ise reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/11-938 esas, 2022/401 Karar sayılı, 29/03/2022 tarihli ilamında belirtildiği üzere; borçlu temerrüdünün önem arzeden sonuçlarından ilki TBK’nun 120 maddesinde düzenlenen temerrüt faizi, ikincisi ise TBK’nun 122 maddesinde düzenlenen munzam zarar talebidir. Temerrüt faizi; para borcunu ifada temerrüde düşen borçlunun, temerrüde düşmekte kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın ödemekle yükümlü olduğu, temerrüt olgusunun gerçekleşmesi ile kendiliğinden işlemeye başlayan bir borç olup, bu durum ve temerrüt faiz oranları, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un (3095 sayılı Kanun) 2. Maddesinde düzenlenmiştir. Temerrüt faizi, sözleşmeden doğan para borçlarının yanı sıra, sözleşme dışı hukuki ilişkiden kaynaklanan para borçlarında da uygulama alanı bulur. TBK’nun 122, mülga 818 Sayılı BK’nun 105 maddesinde düzenlenen munzam zarar ise; para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde ortaya çıkar ve borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsar. Munzam zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. TBK’nın 122. maddesi, kaynağı ne olursa olsun temerrüt faizi yürütülebilir nitelikte olmak koşuluyla bütün para borçlarında uygulanma olanağına sahiptir. Munzam zarar borcunun hukukî sebebi, asıl alacağın temerrüde uğraması ile oluşan hukuka aykırılıktır. Bu nedenle borçlunun munzam zararı tazmin yükümlülüğü, asıl borç ve temerrüt faizi yükümlülüğünden tamamen farklı, temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar geçen zaman içinde artarak devam eden, asıl borçtan tamamen bağımsız yeni bir borçtur. Alacaklı munzam zarar talep edebilmek için borçlunun kusurunu ispat yükümlülüğü altında değildir. Ancak temerrüt faizi ile karşılanamayan bir zararın varlığını ve bu zarar ile temerrüt olgusu arasında illiyet bağı bulunduğu ispatla yükümlüdür. Bu iki hususun ispatı halinde borçlu; ancak temerrüde düşmekte kusurunun bulunmadığını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Varlığı iddia olunan munzam zararın, alacaklı tarafından HMK’nun 194 maddesine uygun şekilde yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. Bu itibarla salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen munzam zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği sürece, TBK’nın 122. maddesi kapsamında munzam zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır. Başka bir anlatımla yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı gibi herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Bu itibarla ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan hareketle ileri sürülen soyut ve varsayıma dayalı zarar iddiaları hükme esas alınamaz. Öte yandan bir para borcunun ödenmesinde temerrüde düşülmesinden dolayı alacaklının zarara uğrayacağı kabul edilerek bu zararın, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum dikkate alınarak belli bir oranda olacağı benimsenmiş ve TBK’nın 120. maddesi yollaması ile 3095 sayılı Kanun’un hükümleri çerçevesinde temerrüt faiz oranları belirlenmiştir. Buradan hareketle kanun koyucu tüm bu ekonomik olumsuzlukları değerlendirip, bunların doğuracağı zarar dolayısıyla tazminat oranını T.C. Anayasası’ndan aldığı yasa yapma yetkisine dayanıp temerrüt faizi olarak belirlemiş iken, zımnen bu takdirin yerinde olmadığı ileri sürülüp sadece aynı ekonomik göstergelere dayanılarak tazmin edilecek zararın geçmiş günler faizinden fazla olduğu kabul edilemez. Davacı tarafından, dava konusu çekin ibraz anında ödeme yasağı nedeniyle karşılıksız çıktığından ve bedelinin bankada bloke edilmediğinden, davacıya da ödenmediğinden bahisle munzam zarar talep edilmiş ise de; çekin davacı uhdesinde iken çalınmış olduğu, çekin hırsızlanmasında davalı keşidecinin kusurunu bulunmadığının ceza davası kapsamı ile sabit olduğu, diğer yandan çekin taraflar arasındaki açık hesap şeklinde yürütülen temel satış ilişkisinden doğan borcun ifası uğruna verildiği, henüz keşide tarihi gelmeden çalınarak bankaya ibraz edildiği, ibraz tarihi gelmediğinden davalı tarafından çekin karşılığının hesapta hazır bulundurulmamış olmasının, davalının kambiyo borcundan ötürü temerrüde düşmesi sonucunu doğurmayacağı anlaşılmıştır. Takip tarihi itibariyle zamanaşımına uğradığı sabit olan çek bakımından, çekin ifası uğruna verildiği temel satış ilişkisinden doğan borcun varlığına dair yapılan yargılama sonucunda ise, davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 2.921,79-TL bakiye açık hesap alacağı bulunduğunun kesinleşmiş mahkeme kararı ile tespit edildiği, dolayısıyla davacının bu bakiye cari hesap alacağı bakımından temerrüde dayalı munzam zarar talep edebileceği, bakiye cari hesap alacağı bakımından ise daha önce herhangi bir ihtar bulunmadığından temerrüdün takip ile gerçekleşmiş kabul edilmesinin gerektiği, kesin nitelikteki istinaf ilamında temerrüt tarihi kabul edilen takip tarihinden itibaren tahsil tarihine dek bu alacağa avans faiz yürütülmesine karar verildiği görülmüştür. Davacının, ilama dayalı bakiye cari hesap alacağının geç ödenmesinden ötürü temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını ve bu zarar ile temerrüt arasındaki illiyet bağını ispatlaması zorunludur. Davacı kendi durumuna özgü şekilde açık ve somut olarak oluşan bir zarar olgusuna dair iddiada bulunmamış, bu yönde ispata yeter herhangi bir delil de sunmamıştır. Asıl alacağı, tahsil tarihine dek işlemiş faizi ile birlikte hüküm altına alınan davacının, temerrüt faizini aşan munzam zararının varlığını ispat edemediği anlaşılmış olup, mahkemece davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik mevcut değildir. Aksi yöndeki davacı istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davacının manevi tazminat talebi bakımından yapılan değerlendirmede; davacının borcun zamanında ifa edilmemesi nedeniyle kişilik haklarının ne şekilde zedendiğine dair dosyaya somut delil sunmadığı, manevi tazminat talep koşullarının oluşmadığı, mahkemece bu talebin reddedilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığı, aksi yöndeki istinaf sebebplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; ilk derece mahkemesi kararı usul veya yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/05/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.