Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/40 E. 2023/89 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/40 Esas
KARAR NO: 2023/89 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/237 Esas – 2020/491 Karar
TARİH: 21/10/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/01/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalının, satın aldığı mal bedelleri sebebi ile müvekkiline 9.867,10 TL borçlu olduğunu, borcunu ödemediğini, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile davalı hakkında icra takibi yapıldığını, davalının süresinde yaptığı itirazla hem borcunu inkar ettiğini, hem de yetki itirazında bulunduğunu, alacağın faturaya müstenit para alacağı olduğunu, bu nedenle takipte müvekkilinin ikametgahı mahkemesinin de yetkili olduğunu beyanla davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasına yaptığı itirazlarının iptaline, takibin faiz, masraf ve %20 icra inkar tazminatı ile devamına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının, faturaya dayalı icra takiplerinde alacaklının ikametgahında dava açılabileceğini iddia ettiğini, dava konusu olayda akdi ilişkinin kabulüne dair bir beyan olmadığı gibi aksine borcun tamamına itiraz edildiğini, mahkeme aksi kanaat olur ise yani fatura ve irsaliyelere göre bir karar verilecek ise; fatura ve irsaliyelerin taraflarına tebliğ edilmediğini, bunlara ilişkin itiraz haklarını saklı tuttuklarını, irsaliye veya fatura altında müvekkiline atfedilen bir imza var ise bu imzaları da kabul etmediklerini beyanla yetki itirazlarının kabulüne, bunun mümkün olmaması halinde davanın esastan reddine karar verilmesini, müvekkili lehine alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 21/10/2020 tarih ve 2020/237 Esas – 2020/491 Karar sayılı kararında; “….Mahkememizce, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının celp edilerek incelenmesi ile; davacı tarafından davalı aleyhine 9.867,10TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 13/06/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalının süresi içerisinde ibraz ettiği dilekçesi ile icra dairesinin yetkisi ile tüm ferileri ile birlikte borca itiraz ettiği, takibin durduğu ve iş bu davanın açıldığı anlaşılmış, tarafların ticari defterleri ile dosya kapsamı üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmış, alınan kök ve ek bilirkişi raporunun denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olması sebebiyle davalı tarafın yeniden rapor alınması taleplerinin reddine ve her ne kadar davalı taraf icra dairesine sunmuş olduğu itiraz dilekçesinde icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş ise de, alınan bilirkişi raporu ile sabit olduğu üzere taraflar arasında alım satıma dayalı ticari ilişki ve yazılı olmayan alım satım sözleşmesi olduğu, bu nedenle davacının İİK’nın 50. maddesinin atfı ile HMK’nın 10. maddesi uyarınca sözleşmenin ifa edileceği yerde de icra takibi başlatabileceği, davalının ediminin para borcunun ifası olduğu ve TBK’nın 89. maddesi uyarınca para borcunun ifa yerinin davacının ödeme zamanındaki yerleşim yeri adresi olduğu dolayısıyla davacının kendi yerleşim yeri olan İstanbul İcra Dairelerinde takip başlatılabileceği anlaşıldığından icra dairesinin yetkisine itirazının reddine karar verilmiştir. Esas yönünden yapılan değerlendirmede, icra takibine konu edilen cari hesabın dayandığı faturaların her iki tarafın da usulüne uygun olarak tutmuş oldukları ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalının davacı adına kesmiş olduğu fiyat farkı faturalarının davacı tarafından iade faturası ile kabul edilmediği, taraflar arasında süregelen ticari ilişkide fatura birim fiyatlarının aynı seyirde olduğu, davalının fiyat farkı faturalarını ne sebeple düzenlemiş olduğunu açıklayıp bu anlamda haklılığını ispat edemediği, bu nedenle davacının takipte talep edilen tutarda alacaklı olduğu anlaşılmakla önceden olduğu gibi davanın kabulüne, itirazın iptaline, alacak likit ve itiraz haksız olduğundan davalı aleyhine hüküm altına alınan alacak üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir…”gerekçesi ile, 1-Davanın KABULÜNE, davalının İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasına itirazının iptali ile takibin talep edildiği şekilde devamına, 2-Hüküm altına alınan alacak üzerinden hesaplanan 1.973,42 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/667 E. 2018/709 K.ve 27.06.2018 tarihli ilamına karşı yapılan istinaf başvurusunun İstanbul BAM 13.Hukuk Dairesinin 2018/1651 E. 2020/243 K. ve 20.02.2020 tarihli ilamı ile, yetki itirazı kararının gerekçesiz olması ve mesleki mazeretin değerlendirilmediği gerekçeleri istinaf başvurusunun usul yönünden kabul edildiğini ve istinaf talebinin esası değerlendirilmeden yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verildiğini, İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesince, istinaf kararı sonrası ilk duruşmanın 21.10.2020 tarihinde yapıldığını, 20.10.2020 tarihli dilekçe ile mesleki mazeret ile davaya ilişkin beyanların sunulmuş olduğunu ancak yerel mahkeme tarafından mazeretin red edilerek yokluğunda hüküm kurulduğunu,Yerel mahkeme, taraflar arasında alım satım ilişkisi bulunduğu konusunda itilaf olmadığı gerekçesi ile TBK.nun 89.maddesine dayalı olarak yetki itirazının reddine karar verdiğini,Davacı, icra takibinde alacağın dayanağını “9.867,10 TL Bedelli satılan mal bedeli toplamı” olarak açıkladığını, dava dilekçesinde dahi alacağının faturaya müstenit olduğunu iddia ederek somut bir fatura sunmadığını, (Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2013/341 E. 2013/5453 K. Ve 28.03.2013 tarihli ilamı) (Yargıtay HGK.nun 2017/903 Esas 2018/974 Karar ve 25.04.2018 tarihli ilamı) Davacının, icra takibinde faturaya dayanmadığı gibi dava dilekçesinde dahi somut olarak bir faturaya dayanmadığını, müvekkili ile davacı arasında “cari hesap ilişkisi yoktur” davacı da cari hesap ilişki olduğunu iddia ederek cari hesap sözleşmesi sunmadığını, Bu sebeple, davacı icra takibinde herhangi bir belge sunmaksızın “9.867,10 TL Bedelli satılan mal bedeli toplamı” olarak gösterdiği alacak sebebine bağlı olduğunu, Yerel mahkemenin de, gerek yetki itirazı ve gerekse davanın esası hakkında karar verir iken, itirazı iptali davalarının takibe sıkı sıkıya bağlı olduğunu gözetmesi gerektiğini, alacak davası gibi inceleme yapılarak yetki itirazı ve davanın esası hakkında karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,Yerel mahkemece, kök ve ek bilirkişi raporlarının denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olduğu gerekçesi ile yeniden rapor alınması talebinin reddedildiğini, 10.10.2017 tarihli rapor ile esasen davacının “9.867,10 TL” alacaklı olmadığının ortaya çıkmış olmasına rağmen yerel mahkemece bu bilirkişi raporunun neden hükme esas alınmadığı gerekçeli kararda dahi açıklanmadığını, Davacının 2016 yılı muavin defteri incelendiğinde, müvekkili tarafından kesilen, 26.01.2016 tarih … fiş numaralı 7.371,91 TL, 21.03.2016 tarih … fiş numaralı 317,52 TL, 28.03.2016 tarih … fiş numaralı 816,48 TL ve 02.04.2016 tarih … fiş numaralı 97,20 TL.lik faturaların davacı tarafça ticari defterlerine kayıt edilmediğinin görüldüğünü, davacının, müvekkili tarafından e-fatura olarak düzenlenen toplamı 8.603,11 TL olan faturaları, e-fatura sistemi tarafından davacının e-fatura sistemine düşmüş olmasına rağmen davacı tarafça kayda alınmadığını, davacı tarafın, söz konusu faturalara Türk Ticaret Kanunun 21/2.maddesi gereğince itiraz da etmemiş olduğu gözetildiğinde, davacının kötüniyetli olarak 8.603,11 TL’lik tahsilat yapma gayreti içerisinde olduğu anlaşılmakta ise de mahkemece bu hususun dikkate alınmadığını, Müvekkili tarafından e-fatura olarak düzenlenen toplamı 8.603,11.TL olan faturaların, davacının e-fatura sistemine düşmüş olmasına rağmen davacının bu faturaları kayıtlarına almadığı gibi TTK.nun 21/2.maddesi gereğince itiraz da etmediğini, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/10413 E. 2017/6221 K. ve 25.09.2017 tarihli ilamı ) Yargıtay ilamında, karşı yana tebliğ edilen fiyat farkı faturalarının cari hesaba mahsup edilmesi gerektiğinin vurgulanmış olup yerel mahkemece bu yöndeki itirazların dikkate alınmadığını, Müvekkilin, borca ve yetkiye itirazını kendisine tebliğ edilen ödeme emrinde yazılı alacak ve dayanağını incelemek suretiyle yapmış olduğunu, davacının, takipte ” 9.867,10 TL Bedelli satılan mal bedeli toplamı” olarak belirttiği alacak iddiasını herhangi bir belgeye dayandırmadığını, müvekkili de, itirazını bu çerçeve de yaptığını ancak, yargılama itirazın iptali davası olarak değil alacak davası gibi görüldüğünü ve hükme bağlandığını, buna rağmen, müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, alacağın %20 az olmamak üzere müvekkili lehine tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dairemizin 2018/1651 Esas- 2020/243 Karar sayılı ve 20/02/2020 tarihli kararımız ile; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkeme kararının HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine iadesine karar verildiği anlaşılmıştır.Dava, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında alacağın tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafından, ticari satış ilişkisi kapsamında para alacağının tahsili amacıyla icra takibi başlatılmış, davalının vaki itirazı üzerine takip durmuştur. Davalı tarafça icra müdürlüğüne verdiği itiraz dilekçesi ile icra müdürlüğünün yetkisine itiraz edilmiştir. Mahkemece yetki itirazının reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Davacı para alacaklısının yerleşim yeri Sarıyer İlçesi sınırları içindedir. HMK’nun 10 ve 6098 Sayılı TBK’nun Kanunun 89/1-1(Mülga 818 Sayılı TBK’nun 73/1-1) maddeleri uyarınca, para alacaklısı davacının yerleşim yeri itibariyle İstanbul İcra Müdürlüğü ve Mahkemeleri yetkili olup, davalı yanın yetkiye yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Mahkemece tarafların ticari defter ve kayıtları inceletilmek suretiyle rapor ve ek rapor alınmış ve alınan ek rapor doğrultusunda istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır. Davacı şirketin ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle alınan bilirkişi raporunda; Davacının ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulmuş olduğu ve davacının ticari defter ve kayıtlarına göre davalıdan 9.867,10 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir. Davalı şirketin ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle talimat mahkemesince alınan bilirkişi raporunda; davalının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmuş olduğunu, davalının 09/05/2016 tarihi itibariyle davacıya 1.272,78 TL borçlu olduğu, tarafların ticari defterleri arasındaki farkın davalı tarafça düzenlenen 4 adet toplam 8.603,11 TL tutarındaki fiyat farkı faturasının davacının defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı belirtilmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi ek raporunda; davalının düzenlemiş olduğu 7.371,91 TL tutarındaki fiyat farkı faturasının davacının defterlerinde kayıtlı olmadığını, davacının bu faturaya karşılık iade faturası düzenlediğini, taraflar arasındaki ticari ilişkide faturalarda ürün birim ve fiyatlarında değişiklik olmadığını, aynı seyirde olduklarını, davacının düzenlediği faturaları davalıya tebliğ ettiğini, davalı tarafından süresi içerisinde faturalara itiraz edilmediği belirtilmiştir. HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde; İlk Derece Mahkemesine sunulan deliller, davacı ve davalı tarafın ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle düzenlenen bilirkişi raporlarındaki tesbitler gözetildiğinde; Kural olarak ispat külfeti davacı alacaklıda ise de, somut olayda davalı taraf bir kısım mallar için uyuşmazlık konusu fiyat farkı faturalarını düzenlediğini bildirdiğinden ispat külfeti davalıya geçmiştir. Söz konusu fiyat farkı faturalarının sadece davalı ticari defterlerinde yer aldığı ancak davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı ve taraflar arasında fiyat farkı istenebileceğine ilişkin yazılı bir sözleşme, belge vs. bulunmadığı, fiyat farkı yönünden taraf ticari defter kayıtlarında teamül halini almış bir uygulamaya da rastlanmadığı, taraflar arasındaki ticari ilişkide birim fiyat uygulamasının süre gelen faturalara göre ürün ve birim fiyatlarında değişiklik olmadığı, ürünlerin birim fiyatlarının aynı seyirde olduğu bilirkişi tarafından tesbit edilmiş olup davalı tarafından bu hususu ispat eder bir delil sunulmadığı gibi davacı tarafından düzenlenen satış faturalarının davalı ticari defterlerinde kayıtlı olup bu faturalara süresi içerisinde itiraz etmediği ve dayanağı bulunmayan fiyat farkı faturalarının nazara alınamayacağı anlaşılmakla; Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 674,02.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan (54,40.TL + 114,10.TL=) 168,50.TL harcın mahsubu ile bakiye 505,52.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 26/01/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.