Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/399 E. 2021/443 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/399 Esas
KARAR NO: 2021/443 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/806 Esas 2020/708 Karar
TARİH: 16/12/2020
DAVA: Tespit
KARAR TARİHİ: 25/03/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Yargılamanın yenilenmesini talep edenler vekili talep dilekçesi ile, daha önceden verilen kararın öncelikle taraf teşkili açısından hukuk usulü kurallarını bertaraf ettiği gibi tüm meşru yasa hükümlerini yoklukla butlan olacak şekilde hüküm kurularak, hükümün kesinleştirildiğini, davacı ve davalı tarafın muvazaalı bir şekilde anlaştıklarını ve bu anlaşma gereğince de davalı tarafın davayı kabul ederek mahkemenin gerekçeli kararına esas teşkil ettiğini, Bu durumda, hukukun kamu düzenine ilişkin hükümleri ihlal edildiği gibi müvekkillerinin de özel hukuktan kaynaklanan yasal hakları alenen ihlal edildiğini, sayın Mahkemenin tarafların karşılıklı kabul beyanları ile hüküm kurmakla adeta bir hükmü tasdikleyen noterlik makamı gibi işlevini tamamladığını, yasal süreler dikkate alınmadığını ve bu şekilde hükümün kesinleştirildiğini, hukuki menfaati ve taraf ehliyeti olan ve davada, davaya konu şirketlerde ortak pozisyonunda bulunan müvekkilleri olan … ve …’nın husumet yönünden müdehallik talepleri kabul edilmesi gerekirken yasal süresi içerisinde ve usulüne uygun olarak müdahillik taleplerinin dahi sayın mahkemenizce reddedilmekle, hukuk usulü yönünden işbu davanın yeniden usul ve esas yönünden tek başına görülmesi sebebi olduğunu, davada asli taraf olan ve birebir davaya konu edilen sözleşmede adı geçen … A.Ş.’nin işbu davada taraf olması olmazsa olmaz hukuki şart olmasına rağmen bu husus irdelenmeksizin usul ve esastan karar verildiğini, hukuk sistemimizde bilindiği gibi her türlü hukuki sözleşme ilgili sözleşme taraflarının rızai olarak bir araya gelmesi halinde ya da yargı kararı ile mümkün olduğunu, sözleşme taraflarının dahi tek taraflı sözleşmeyi feshetme yetkisinin olmadığını, bu durumda, Sayın Mahkemenin, mahkeme sıfatıyla sözleşmenin batıllığına ya da yokluğuna karar verebilmek için öncelikle, sözleşmenin tarafı olan … A.Ş.’yi taraf etmeksizin hüküm kurmasının usul hukukuna aykırı olduğu gibi maddi hukuk yönünden de imkansız olduğunu, TTK 391. maddesi gereğince mahkeme bu maddeye dayanarak tarafların karşılıklı kabulünü almakla beraber bu madde içeriğince gerekçeli karar oluşturduğunu, oysa ki, TTK 391. Madde gereğince ilgililerin açacakları iptal davaları yasa ile kısıtlandığını, bu kısıtlayıcı amir hükümler koymasına rağmen sayın mahkemenin yasanın amir hükümleri dışında bir gerekçe ile karar vermiş olması usul ve esas yönünden hukuka aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/9 E. Ve 2020/178 K. sayılı kararına ilişkin yargılamanın yenilenmesini talep etmiştir. Davacı vekili yargılamanın iadesi talebine karşı cevap dilekçesi ile, yargılamanın yenilenmesini talep eden tarafların her ne kadar talep dilekçesinde belirtmiş olduğu, “yargılamanın yenilenmesi” talebi, HMK’da düzenlenen bir müessese olmadığını, bu bağlamda taleplerin kanunda hiçbir karşılığı bulunmamakta olduğunu, davacı tarafın, taleplerini değiştirmesine muvafakatlerinin bulunmadığını, şayet mahkemece, yargılamanın yenilenmesi başvurusunun, “yargılamanın iadesi” olarak değerlendirilmeye alınacak ise -ki buna da muvafakatlerinin bulunmadığını yargılamanın iadesini talep edenlerin iade talep etmiş oldukları hususlardan hiçbirinin kanunda tahdidi olarak sayılan sebepler arasında bulunmadığını, yargılamanın iadesi talebine başvuran taraflar, mahkemenin 2020/9 E. Sayılı dosyasına müdahillik dilekçesi sunduklarını, mahkemenizce bu talebin kabul edilmediğini, verilen kararın usul ve esasa aykırı olduğunu iddia ederek, iş bu yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduklarını, yargılamanın iadesi talep edenlerin, dava dosyasının yargılaması bittikten sonra, müdahale dilekçesi sunduklarını, HMK’nın 65.maddesinin, bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye müdahale talebinde bulunabilir şeklinde olduğunu, fakat yargılamanın iadesini talep edenlerin hüküm kurulduktan sonra müdahale talebinde bulunduğunu, işbu talepleri hukuka ve yasalara uygun olarak reddedildiğini, dava dosyasında, davalı taraf, şirketinin davayı kabul etmesi ve davanın esasına ilişkin talep sonucunu kabulü nedeniyle davanın kabulüne karar verilmişse de, 2020/9 E. 2020/178 K. Sayılı gerekçeli kararda açıkça görüleceği üzere, davaya konu kararın TTK madde 391 uyarınca batıl olduğunun yazdığını, yargılamanın iadesi talebinin yerinde olduğu varsayımında dahi, HMK madde 377 uyarınca, mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olduğunun öğrenildiği tarihten itibaren 3 (üç) ay ve her halde yenileme talebine konu hükmün kesinleşmesinden itibaren 10 yıl olduğunu, yargılamanın iadesini talep eden tarafların 2020/9 E. Sayılı dava dosyasında 03.04.2020 tarihinde, kararın istinaf talebinde bulunduklarını, dilekçe tarihinden de anlaşılacağı üzere, 2020/9 E. Sayılı dosyadaki hüküm, en geç 03.07.2020 tarihinde öğrenildiğini, işbu sebeple kanuni süre olan 3 aylık sürenin geçtiğini tüm bu nedenlerle yargılamanın iadesi talebinin öncelikle usulden reddine, mahkemece yapılan incelemeler neticesinde esastan reddi ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin yargılamanın yenilenmesini talep eden taraflara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 16/12/2020 tarih 2020/806 Esas 2020/708 Karar sayılı kararında; “….Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde HMK’nun 375. maddesinde hangi hallerin yargılamanın iadesi sebebi olacağının sınırlı bir biçimde sayıldığı, talep dilekçesinde bildirilen sebeplerden hiç birinin yargılamanın iadesi sebebi teşkil etmeyeceği anlaşıldığından…”gerekçesi ile, HMK’nın 379/2 maddesi uyarınca yargılamanın yenilenmesi talebinin USULDEN REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı yargılamanın iadesi talebinde bulunanlar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Yargılamanın iadesi talebinde bulunanlar vekili istinaf dilekçesi ile,
İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/9 E., 2020/178 K. Sayılı dosyası tahtında gerçekleştirilen yargılamanın taraf teşkili sağlanmadan, mahkemenin kanuna uygun teşekkül etmemiş olması ve lehine karar verilen tarafın, karar tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması nedenleriyle yeniden görülmesi/yenilenmesi talep edilmişse de, yine İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/806 E., 2020/708 K. Sayılı dosyada bu talebin reddine karar verdiğini, Davacı …’nın Davalı … A.Ş. Eski Yönetim Kurulu tarafından (…-…-…) 06.03.2020 tarihinde alınan işletme ruhsatının devir kararının batıl olduğuna ilişkin kararın tespiti davasında taraf teşkil edilirken , sorumlu … A.Ş. Ve yetkilileri bütün çabalarına rağmen davaya dahil edilmediğini, Mahkemenin 2020/9 Esas sayılı dosyası tahtında şirket eski yönetim kurulunun 06.03.2019 tarihinde almış olduğu işletme ruhsatının devri kararının BATIL olduğunun tespiti davasında, bu dava nedeniyle hakları ihlal edilen ve mağdur olan firma müvekkilleri …, … ‘nın ortakları olduğu diğer müvekkili … A.Ş. olduğunu, davaya dahil edilerek, müvekkiline savunma hakkı tanınması gerekirken, bu husus irdelenmeksizin usul ve esastan karar verilmesi hukuka aykırı olduğunu, Sözleşme taraflarının dahi tek taraflı sözleşmeyi feshetme yetkisi bulunmadığını, Mahkemenin mahkeme sıfatıyla devir sözleşmesinin ve yönetim kurulu kararının batıllığına ya da yokluğuna karar verebilmek için öncelikle, bunların tarafı olan … A.Ş.’yi taraf etmeksizin hüküm kurması usul hukukuna aykırı olduğu gibi maddi hukuk yönünden de imkansız ve hukuka açıkça aykırı olduğunu, İst.Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/9 Esas sayılı dosyasında usulsüz tebligat nedeniyle (hiç tebligat yapılmadığı) savunma haklarının ihlal edildiğini, (İstanbul Anadolu 12. Asl.Tic. Mahkemesi 2020/9 Esas, 2020/178 K. sayılı Kararı, İstanbul Anadolu 12. Asl.Tic. Mahk.nin 03.01.2020 tarihindeki tensip zaptında 15.04.2020 tarihinde 13.45’de duruşma yapılacağı kararı. (belirlenen günde duruşma yapılmadığı ve yeni duruşma günü tebliğ edilmediği,) İstanbul Anadolu 12. Asl.Tic. Mahkemesi 2020/9 Esas 03.04.2020 tarihinde verilen Müdahale talebini reddi Kararı. (tebliğ edilmediği) İst. And. 12. Asl.Tic. Mahk. 08.04.2020 tarihli istinaf talebinin reddi kararı, (tebliğ edilmediği) İstanbul Anadolu 12. Asl.Tic. Mahk.nin 16.12.2020 tarihli Yargılamanın yenilenmesi Hk.ki başvurunun usulden red kararı, (tebliğ edilmediği)) Her ne kadar taraf olarak kabul edilmediği için müvekkili şirket ve şirket ortaklarına duruşma günü tebliğ edilmemiş olsa da İstanbul Anadolu 12. Asl.Tic. Mahk.nin 03.01.2020 tarihindeki tensip zaptında 15.04.2020 tarihinde 13.45’de duruşma yapılacağı kararlaştırılmışken belirlenen günde duruşma yapılmadığını, müvekkili şirket tarafından 31.03.2020 tarihinde verilen müdahil olma talebi talep edildiği, yerel mahkemece bu talebin reddedildiğini, İdari bir karar olan tespit işlemi tensip zaptında öngörülen duruşma gününde yapılmadığı için müdahil olmak isteyen tarafların savunma hakkının gasp edildiğini, belirlenen günde duruşma yapılmadığı ve yeni duruşma günü tebliğ edilmediğini, Davacı …’nın 02.01.2020 tarihinde açtığı davanın, olağanüstü bir çaba ile bir gün sonra 03.01.2020 tarihinde tensip’e çıkması; 15.04.2020 tarihine duruşma günü verilmişken, duruşma gününün öne çekilmesi ve bu aynı gün 04.03.2020 tarihinde dosyada karar verilmesi; hızlıca 10.03.2020 tarihinde gerekçeli kararın yazılması ve jet hızıyla 30.03.2020 tarihinde işbu kararın kesinleştirilmesi Covid-19 salgın hastalığı sebebiyle yargı alanında alınması gereken tedbirler ve bunların uygulanmasına ilişkin usul ve esaslara ilişkin HSK Genel Kurul kararı ve HMK usul kuralları ile bağdaşmadığını, Yargılamanın yenilenmesi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 374. – 381. Maddelerinde öngörülmüş olmakla, mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması ve lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması halinde, aleyhine hüküm verilen 3. Kişilerin yargılamanın iadesi talebinde bulunabileceğini Davacı ve davalı taraf muvaazalı bir şekilde anlaştıkları ve bu anlaşma gereğince de davalı davayı kabul ederek Mahkemenin kararına esas teşkil ettiğini, taraflar arasında bir çeşit danışıklı dövüş gerçekleştirildiği, mahkemenin yanıltıldığını, taraflar şirketin eski Yönetim Kurulunu suçlayarak davanın kabulünü istedikleri, mahkeme de bu çelişkiyi fark etmeden davaya devam ettiğini, Bunun açıkça, hukukun kamu düzenine ilişkin hükümlerinin ve müvekkili … A.Ş.’nin özel hukuktan kaynaklanan yasal haklarının ihlali olduğunu, davalı ve davacı tarafın birlik içerisinde bulunduğu, taraflar arasında bir çekişme olmadığı aynı vekil ile temsil edilmeleriyle de açıkça görülmekte olduğunu,
Mahkemenin karara dayanak yapmış olduğu; TTK 391. Madde gereğince ilgililerin açacakları iptal davaları yasa ile kısıtlandığını, sermaye artırım kararı, İmtiyazlı pay çıkarma kararı ve Ortakların yeni pay almasını engelleyen yönetim kurulu kararları şeklinde yasa kısıtlayıcı amir hükümler koymasına rağmen mahkemenin yasanın amir hükümleri dışında bir gerekçe ile karar vermiş olması usul ve esas yönünden hukuka aykırı olup bu yönüyle de başlı başına yargılananı yenilenmesi gerektiğini, … A.Ş. Genel Kurulu 25.02.2016 tarihinde yapılmış olup …(Başkan), …( Başkan Yardımcısı) ve … (Üye) 3 yıllığına seçildiklerini, Yönetim Kurulundan … ve …’ya münferiden temsil ve ilzam konusunda Her hususta ve En geniş bir şekilde şirketi temsil etmeye yetki verildiğini, … A.Ş. Yönetim Kurulu 25.02.2016 tarihinde yaptıkları Genel Kurul ve buna ilişkin tutulan Genel Kurul tutanağı 14.03.2016 tarihinde tescil ve ilan edildiği, bu tescil 18.03.2016 tarih ve 9035 sayılı ticaret sicil gazetesinde yayımlandığını, tensip zaptında istendiği ancak getirilmediğini, gerekli deliller toplanmadan ve incelemeler yapılmadan karar verildiğini, Taraflar arasındaki 01.02.2019 tarihli “Devir Sözleşmesi” ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun amir hükümleri gereğince, … A.Ş.’nin 06.03.2019 tarihli yönetim kurulu’nun aldığı kararla, … A.Ş. şirketine ait Sakarya ili, Akyazı ilçesi, … Mahallesinde bulunan 16.01.2013 tarihli … ruhsat numaralı, … erişim numaralı doğal minarelli su işletme ruhsatı müvekkilim … A.Ş.’ye devir edildiğini, dosya kapsamında 01.02.2019 tarihli “Devir Sözleşmesi” ve … A.Ş nin 06.03.2019 tarihli yönetim kurulu kararı delil olarak bulunduğunu, … A.Ş. ile … A.Ş. arasında 01.02.2019 tarihinde; … A.Ş.’den maden suyu dolum tesisinin, makinelerin, demirbaş ve ticari mal stoklarının, Sakarya Orman İşletme Müdürlüğünden kiralanarak kullanılan arazinin kullanma izninin, Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan alınan ürün ve markaların, maden suyu üretimi ve satışı ile ilgili resmi kurumlardan alınan ruhsat ve izinleri batıl sayılan davaya konu karar gereği davaya müdahil olmak isteyen Müvekkil … A.Ş.’ye devredileceğine dair Devir Sözleşmesi imzalandığını, yapılan işlemler ve taraf teşkili sağlanmadan görülen yargılama neticesinde davaya müdahil olma talebi reddedilen Müvekkilin ciddi maddi zararları oluşmuş ve oluşmakta olduunu, Müvekkili … A.Ş.’nin uğramış ve uğramakta olduğu zararlar olmasından dolayı hukuka uygun şekilde taraf teşkili sağlanmak üzere Sakarya İdare Mahkemesinin 2019/983 E. ve 2020/722 E. Sayılı dosyaları tahtında görülen yargılamalarda müvekkili şirketin mahkeme tarafından davaya dahil edildiğini, Özetle, şirketler arasındaki devir konusu 01.02.2019 tarihinde kararlaştırıldığı, devir işlemleri tamamlanamadığı, 25.02.2019 tarihinde yapılması gereken Genel Kurul da yapılamadığı ve nihayet 22.03.2019 tarihinde Genel Kurul gerçekleştiğini, davacı ve davalı tarafların iddia ettiği gibi müvekkilleri Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptıkları dönemde yetkisiz bir işlem yapmış olmadıklarını, diğer taraftan müvekkilleri her konuda tam yetkili olarak yönetime seçildiği 25.02.2016 tarihli Genel Kurul tutanağı 14.03.2016 tarihinde tescil ve ilan edildiği ve Ticaret Sicil Gazetesinde ise 18.03.2016 tarihinde yayımlandığını, buna göre şirket genel kurulunca yönetim kuruluna verilen yetki 14/03/2016 tarihinden itibaren 3 yıllığın verildiğinde, yönetim kurulu yetki süresi 14/03/2019 tarihinde sona erdiği, bu duruma göre yönetim kurulu tam yetikli olduğu süre içerisinde devir işlemini tamamladığını, TTK’nın 371/3. Maddesinde “temsil yetkisine getirilen sınırlamaların ancak ticaret sicili müdürlüğünde yapılacak tescil ile geçerlilik kazanacağı” düzenlenmekte olduğu, yine TTK’nın 373/1. Maddesinde “Yönetim kurulu, temsile yetkili kişileri ve bunların temsil şekillerini gösterir kararını noterce onaylanmış suretini, tescil ve ilan edilmek üzere ticaret siciline verir” hükmü ile şirketi temsile yetkili yönetim kurulu üyelerinin ticaret siciline kaydını zorunlu tutmakta, tescil ve ilanın kurucu unsur olduğuna işaret etmekte olduğunu, TTK’nın 422. Maddesinde “Yönetim kurulunun genel kurul tutanağının noterce onaylanmış bir suretini derhal ticaret sicili memurluğuna vererek tescil ve ilan ettirmekle yükümlü olduğu” düzenleme ile de, yönetim kurulu seçilmesine yönelik genel kurul kararının geçerliliğinin tescil ve ilana tabii olduğu vurgulanmakta olduğunu, (Yargıtay 11. HD. 15.01.2004 tarihli E: 5999, K:521 sayılı; 01.05.1998 tarihli ve E:2626 K:1992 sayılı; 14.12.1982 tarihli ve E:4988, K:5387 sayılı Kararları) Davacı … A.Ş.’nin yönetim kurulu üyelerinin seçimine dair Ticaret Sicil Gazetesi kayıtları incelendiğinde; yönetim kurulunun seçimine dair kararın sicile 14.03.2019 tarihinde tescil ettirildiği ve ilanın da 18.03.2019 tarihinde yapıldığı resmi kayıtlar dahilinde açık olduğu, dolayısıyla dava konusu işlemin yapıldığı tarihte mevcut yönetim kurulunun görev süresinin devam ettiği ve bununla birlikte yönetim kurulunun değiştiğine ve/veya mevcut yönetim kurulunun yetkilerinin kısıtlandığına dair herhangi bir tescilin sicilde yer almadığı , yönetim kurulunun görev süresinin sona ermesi durumunda da Yargıtay’ın istikrar kazanan kararları doğrultusunda; “yönetim kurulunun azledilmemiş bulunmasına ve TTK ‘nın 362. ve devamı maddeleri uyarınca anonim şirketlerde 3 yıllık görev süresi sona erdiğinde yönetim kurulu üyelerinin bu sıfatlarının kendiliğinden düşeceğine ilişkin bir hüküm olmamasına göre görev süreleri dolsa bile önceki yönetim kurulunun, yeni yönetim kurulu seçilinceye kadar görevine devam edeceği” karara bağlandığı, yeni yönetimin görev aldığı tarih ise 22.03.2019 olduğunu, … A.Ş 07.03.2019 tarihinde … A.Ş.’ye İşletme Ruhsatının devrini yaparak 07.03.2019 tarihinde Sakarya Valiliği Yatırımları İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı’na teslim etmiş olup 13.03.2019 tarihinde de bu kurum tarafından … A.Ş.’ye işletme ruhsatı verildiğini, 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin Devir başlıklı 14. Maddesinde; “(1) Arama ve işletme ruhsatları, hukuki bir sakınca olmadığının belirlenmesi durumunda 5 inci maddede belirtilen şartları haiz gerçek veya tüzel kişilere devredilebilir. (2) Ruhsat sahibi, ruhsatını devretmek istediği gerçek veya tüzel kişiye ait bilgi ve belgeleri İdareye yazılı olarak bildirir. İdare bildirim tarihinden itibaren onbeş gün içerisinde devir işlemlerinin 5 inci maddeye uygunluğu açısından değerlendirerek sonucunu ruhsat sahibine bildirir. Ek7’de belirtilen ruhsat devir formuna göre hazırlanmış belge, İdarede görevli yetkilinin huzurunda karşılıklı olarak imzalanarak devir işlemi tamamlanmış olur. …” hükmü getirildiğini, Davacı ve Davalı Şirketi’in devir işleminin 01.10.2019 tarihinde, devir işleminden 7 ay gibi uzun bir süre geçtikten sonra öğrenmiş olduklarını iddia etmeleri de hayatın olağan akışına da aykırı olup, ruhsat devir işleminden 7 aylık zaman zarfında iddia edilmeyip , 7 ay sonra dava açılması hukuka ve hakkaniyete aykırı ve kötü niyetli olduğunu, … A.Ş’nin tarafından Sakarya Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığına … A.Ş. adına verilen işletme ruhsatının iptali istendiği, (EK-A), kurumun bu isteği reddetmesi üzerine (EK-B) 12.12.2019 tarihinde Sakarya 1.İdare Mahkemesi nezdinde idarenin eylem ve işleminin iptali ve yürütmenin durdurulması davasını açtığını, (EK-C) dava Esas numarası 2019/983 olup tesadüfen öğrenilen bu davaya 04.01.2020 tarihinde müdahil olma talepli dilekçeye 28.02.2020 tarihindeki ara kararla kabul edildiği, 1. İdare Mahkemesi 28.02.2020 tarihinde davacının talebini reddettiğini, (EK-D) davalı şirket itirazları sonrası dava önce İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 6. Davalar Dairesine gittiği, 6. Daire yetkisizlik nedeniyle davayı İstanbul BİM Başkanlığı 9. İdari Dava Dairesine gönderdiği, 9. İdari Dava Dairesinin de 2020/155 sayılı kararla 30/03/2020 tarihindeki kararı ile oy birliği ile itirazı reddettiğini, ( EK-E) Yine … A.Ş. adına Sakarya Orman Bölge Müdürlüğü kira bedelini yatırdığı ve Orman idaresine bütün ödemeleri tamamlamış olan … A.Ş firmasının haklı talebini yerinde görüp, … A.Ş adına olan arazi kullanım iznini içsel yazışmaları tamamlayarak … A.Ş. adına yapılması için Orman Genel Müdürlüğü’ne gönderdiklerini, Arazi kullanım izin devir işlemleri başlar başlamaz da … A.Ş. Sakarya YİKOB’ca kendisine verilen işletme ruhsatına istinaden … Mahallesindeki tesislerde külliyetli miktarda Bakım, Onarım ve Halk sağlığını da yakından ilgilendiren doğal mineralli su kaynağında çalışmalara başladığı, Corona virüsü’nün ülkemizi ve Sakarya ilini de yakından etkilediği ortamda üretime başlamak ve en önemlisi de onlarca insanı istihdam etmek üzere heyecanla faaliyetlerini hızlandırdığını, Dava konusu yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti talebinin , taraflar arasındaki şahsi borç ilişkilerinin gündeme gelmesi akabinde mevzu bahis olduğu görüşünde olduklarını, davacı …, davacının kız kardeşi ve aynı zamanda Şirket Yönetim Kurulu Üyesi … ile diğer kız kardeşinin … A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı …’ya temlik alacağına karşılık 2019 tarihinde (EK-F) ‘de görüldüğü gibi 4.499.994.TL (Günümüzde yaklaşık 7.milyon TL) borçları bulunmakta olduğunu, bu borcun Anadolu … İcra Müdürlüğü … Esas dosyasında mevcut olup, davacı … zaman zaman amcaları müvekkilleri …-… ‘yı ziyaret ederek borcun kapatılması için tavassutta bulunmakta olduğunu, Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi ise jet hızıyla verdiği kararında davalı ve davacı tarafın dilekçe ve savunmalarının her satırında suçlamalar yönelttikleri müvekkili …’nın veya vekilinin savunması ile alınmadan 04/03/2020 tarihinde verdiği kararla; “davanın kabulü ile 06.03.2019 tarihli 2019/3 nolu yönetim kurulu kararının TTK 391.nci maddesi uyarınca batıl olduğunun tespitine karar verilmiştir” dendiğini, Yine Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi kararının devamında “İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildiğini, 10.03.2020 tarihinde yazılan gerekçeli karar 20.03.2020 tarihinde davacı …’ya tebliğ edildiği, davacı … 26.03.2020 tarihinde vekili vasıtasıyla istinaftan feragat dilekçesi verdiğini, oysa 22.03.2020 tarihinde davalı’ya gerekçeli karar tebliğ edilmiş olmasına rağmen ( Feragat dilekçesinde 17.03.2020 tarihi yazılı olmasına rağmen) istinaftan feragat dilekçesini Corona Virüs olayı nedeniyle adliyeye girme çıkma bu kadar sıkı iken 30.03.2020 tarihinde vermiş ve aynı gün kesinleşme mahkemeye gelinmeden tasdik edildiğini, gerekçeli kararda belirtildiği üzere davanın kesinleşme süresine en erken 5 gün varken ve 30.Mart.2020 tarihinde davaya müdahil olma talepli dilekçemi vermiş olmasına rağmen dava kesinleştirildiği ve müdahil olma talebinin dikkate alınmadığını, Dava açan ve açılan davaya davalı olarak savunması gerekip savunmayan suçlara isnat ettikleri şirket yöneticileri ve vekili olarak bizleri de haberdar etmeyen mahkemede bulunan iddia ve savunma makamlarının özellikle iddia ettikleri gibi Yönetim Kurulu o tarihte her konuda yetkili iken yetkileri kapsamında kararlar aldıklarını, devir işlemleri tamamlanamadığı, 25.02.2019 tarihinde yapılması gereken Genel Kurul da yapılamadığı ve 22. Mart.2019 tarihinde Genel Kurul gerçekleştiğini, oysaki devir işlemleri 01. Şubat.2019 tarihinde kararlaştırıldığı tamamlanması 13. Mart.2019 tarihine kadar sürdüğünü, davacı ve davalı tarafların iddia ettiği gibi müvekkili Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptığı dönemde yetkisiz bir işlem yapmadığını, diğer taraftan müvekkilinin her konuda tam yetkili olarak yönetime seçildiği 25.02.2016 tarihli Genel Kurul tutanağı 14.03.2016 tarihinde tescil ve ilan edildiği ve Ticaret Sicil Gazetesinde ise 18.03.2016 tarihinde yayımlandığı, müvekkili tam yetkili olduğu dönemdeki karar almış olmasına rağmen davacı …’nın iddia ettiği gibi yetkisiz olduğu dönemde aldığını varsayılsa müvekkilinin yetkili olduğu dönemdeki alınan kararın icrasını gerçekleştirmiş olacağı, bu sürede yapılan işlemler esasa ilişkin değil şekli işlemler olduğunu, Yerel mahkemenin tensip zaptında talep ettiği belge ve bilgileri yeterli incelemediğini, müvekkilinin davaya dahil edilmesi gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, müvekkilleri …, … ve … A.Ş. ‘nin müdahilliğinin kabulüne, taraf teşkili sağlanmadan gerçekleştirilen yargılamanın yenilenerek taraf teşkili sağlanarak yeniden görülmesine, davalı şirket eski yönetim kurulu tarafından gerçekleştirilen işletme ruhsatının devri işleminin geçerliliğine karar verilmesine, Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30.03.2020 tarihinde usule aykırı bir şekilde kesinleştirdiği 2020/9 Esas ve 2020 /178 karar sayılı bu kararı, davacı ve davalı taraflar idari mercilere ibraz ederek işlemlerin iptalinde kullanacaklarından, talebimizle ilgili kesin karar verilinceye kadar hukuka aykırı olan bu kararın infazının tedbiren durdurulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, yargılamanın iadesi davasıdır. Mahkemece, HMK’nın 379/2 maddesi uyarınca yargılamanın iadesi talebinin usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı yargılamanın iadesi talebinde bulunanlar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Yargılamanın iadesine konu İstanbul Anadolu 12 ATM. Nin 2020/9 Esas ve 2020/178 Karar sayılı dosyası incelendiğinde; davacı … tarafından davalı … Aleyhine 02/01/2020 tarihinde davalı şirket eski yönetim kurulu tarafından alınan; … ruhsat numaralı, … erişim numaralı, 9,78 hektar ruhsat alanına sahip, Adapazarı … paftasında yer alan Doğal Mineralli Su İşletme Ruhsatı’nın … A.Ş’ye devrine ilişkin 06/03/2019 tarihli yönetim kurulu kararının TTK’Nın 391. Maddesi gereğince geçersizliğinin tespiti talepli dava açıldığı, davalının açılan davayı kabul ettiği ve mahkemece 04/03/2020 tarihli karar ile Davanın KABULÜ İLE, davalı … A.Ş’nin 06/03/2019 tarihli 2019/3 nolu yönetim kurulu kararının TTK’nın 391. Maddesi uyarınca batıl olduğunun tespitine karar verildiği, verilen kararın istinaf edilmeksizin 30/03/2020 tarihinde kesinleştiği, karar kesinleştikten sonra yargılamanın iadesi talebinde bulunanların 31/03/2020 teslim tarihli dilekçe ile müdahale talebinde bulundukları, mahkemece 03/04/2020 tarihli ara karar ile müdahale talebinin reddine karar verildiği, yargılamanın iadesi talebinde bulunan müdahale talep edenler tarafından mahkemece verilen 04/03/2020 tarih ve 2020/9 Esas, 2020/178 Karar sayılı gerekçeli kararın 03/04/2020 tarihli dilekçe ile istinaf ettikleri ve mahkemece 08/04/2020 tarihli ek karar ile istinaf talebinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK’nun 379. maddesi gereğince “ Yargılamanın iadesi talebi üzerine mahkeme, tarafları davet edip dinledikten sonra ; talebin kanuni süre içinde yapılmış olup olmadığını, yargılamanın iadesi yoluyla kaldırılması istenen hükmün kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olup olmadığını, ileri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin kanunda yazılı sebeplerden olup olmadığını, kendiliğinden inceler. Bu koşullardan biri eksik ise hâkim davayı esasa girmeden reddeder.” 6100 Sayılı HMK’nın, yargılamanın iadesi sebepleri başlıklı 375 inci maddesinde, yargılamanın iadesi sebepleri sınırlı bir biçimde sayılmış olup yargılamanın iadesi talebinde bulunanların yargılamanın iadesi dava dilekçesinde bildirilen sebeplerden hiç birinin yargılamanın iadesi sebebi teşkil etmeyeceği tesbit edilmiştir. Bu durumda yargılamanın iadesi şartları oluşmadığından istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesinin yargılamanın yenilenmesi koşullarının oluşmadığı yönündeki kararı dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğundan yargılamanın iadesini talep edenler vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Yargılamanın iadesi talebinde bulunanların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden yargılamanın iadesi talebinde bulunanlar tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden alınmasına yer olmadığına yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 25/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.