Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/396 E. 2021/379 K. 19.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/396 Esas
KARAR NO: 2021/379 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/12/2020 Tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2020/615 Esas
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin)
KARAR TARİHİ: 19/03/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı …’nın davalı Şirketin hissedarı ve ortağı olduğunu, Davalı …’nın Şirketteki 450 adet hissesini ve ortaklık payını müvekkil davacıya her türlü hak ve yükümlülükleri ile birlikte devrettiğini, şirketin tasfiye halinin kaldırılması durumunda pay devrinin müvekkil davacının münferit başvurusu üzerine Şirket pay defterine işlenmesinin kararlaştırıldığı; tasfiyenin kaldırılamaması durumunda satışı yapılan hisselere düşen hak ve alacakların işbu Sözleşme ile müvekkil Davacıya devir ve temlik edildiğini, sözleşmeyi …’nın “vekili” sıfatıyla imzalayan …’ın hisseler üzerinde beyanda ve taahhütte bulunmaya, imzalamaya, hisselerin bir kısmı veya tamamını tasfiye kaldırıldıktan sonra dilediği kimse veya kimselere dilediği bedel ve şartlarla devir etmeye, devir bedellerini talep, tahsil ve ahzu kabza, sulh ve ibraya, devir senet ve sözleşmelerini tanzim ve imzalamaya” yetkili olduğunu, Müvekkilinin davalı şirket ve davalı Tasfiye Memuruna İhtarname ile devir sözleşmesinin şirket kayıtlarına alınmasını, tasfiye halinin kalkması halinde devir keyfiyetinin sözleşmeye uygun şekilde şirket ortaklık pay defterine işlenmesini, aksi halde tasfiye bakiyesinden devir konusu hisselere isabet eden tasfiye payının müvekkili Davacıya ödenmesini ihtar ve ihbar ettiğini; Davalı Şirketin hiç cevap vermediğini Davalı Tasfiye Memurunun ise temlikname tarihinden önceki tarihi taşıyan iki temlikname daha olduğu, bütün bunlara ilaveten temlikname lehtarı olduğunu iddia eden yeni bir şahsın kendisinden görüşmek üzere randevu istediği hususlarını müvekkiline ihbar ederek görevini yapmadığını, akabinde müvekkilinin aynı talebi davalı …’ya ilettiğini ancak …’nın herhangi bir bildirimde bulunmadığını, vekili …’ın ise vekil sıfatı ile kendisinin devre konu hisselerin pay defterine işlenmesi yetkisinin tasfiyenin kaldırılması hali ile sınırlı olduğunu ilettiğini, dolayısıyla müvekkilinin mal varlığına geçmiş hisselere düşen hak ve alacakları hiçbir şekilde kullanamadığını, …’ya ait 450 adet payın müvekkili davacıya devrinin ve müvekkilinin temlik alacağı olduğunun tespitini ve ödenmesini, şirketin tasfiyeden çıkması beklenmeksizin davalı şirket pay defterine davalı tasfiye memuru tarafından kaydı ile hükmen tescilini talep ve dava etmiştir. Ayrıca hissenin 3. şahıslara devrini önler mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilmesi; müvekkilinin satış bedelini ödemiş olduğu gerekçesiyle teminat alınmaması talebine bulunmuştur. Davalı şirket ve tasfiye memuru vekili cevap dilekçesi ile, …’ya ait hisselerin 3. Kişilere devir ve temlikinin önlenmesi konusunda ihtiyati tedbir kararı talebinin kabul edilemez olduğunu, tasfiyeye giren şirketlerde kayıt kabul davası açılamayacağını, tasfiye sonuçlandırılıp tasfiye bakiyesi hesabının yapılmasından sonra ancak kayıt kabul davası söz konusu olabileceğini, tasfiye bakiyesinin hesaplanması, kesinleşmesi ve ortaklara ödenecek bir bakiye kalması halinde pay devri ve kayıt kabul söz konusu olabileceğini, aksi takdirde tüm bu işlemler yapılmadan tasfiye halindeki bir şirkette pay devri ve kayıt kabulü mümkün olmadığını, verilen vekaletname de özellikle tasfiye kaldırıldıktan sonra ibaresi bulunmakta olduğunu, tasfiye memurunun geçersiz hisse devir sözleşmesine dayanarak hisse devrini pay defterine işlememekte haklı nedeni bulunmakta olduğu, davacının davasının dayanaksız olduğu, yetki aşımlarının olduğu, hisse devir girişimlerinde bir takım usulsüz işlemler yapıldığı ve devir sözleşmesinin geçersizliği konusunda bu kadar açık göstergeler olduğu, sadece belirli bir amaçla tasfiye halindeki bir şirketin ihya edilmesi durumunda, hisse devri yapılamayacağını, bu nedenle tasfiyesi devam eden Tasfiye Halinde … A.Ş. nezdindeki … hisseleri üzerine ihtiyati tedbir konulamayacağını savunarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ihtiyati Tedbir talebinin reddine, bu dosyanın İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinde 02.11.2020 tarihinde açılan 2020/421 E. Sayılı dosya ile birleştirilmesine, feri müdahale talebinin kabulüne dair verilen ara karardan dönülmesine, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama masrafları ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 11/12/2020 tarih ve 2020/615 Esas sayılı ara kararında; “Hisse devir sözleşmesinin geçerliliğinin; Hisse devrinin davalı şirkete karşı ileri sürülüp sürülemeyeceğinin; Sözleşme hükümleri ve tasfiye memurunun cevabi ihtarnamesinde değinilen hususların yapılacak yargılama ile değerlendirilebilecek olması nedeniyle; mevcut delil durumuna göre yaklaşık ispat koşulları oluşmadığından ve davanın esasını etkilemeyecek şekilde tedbir kararı verilemeyeceğinden…”gerekçesi ile, İhtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararının usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, Müvekkili davacı …, davalılardan … ile akdettiği dosyada mübrez 13.04.2012 tarihli Ortaklık Payı (Hisse) Devir Sözleşmesi ile …nın diğer davalı şirket nezdinde herbiri 5 (beş) eski Türk Lirası nominal değerde toplam 1.350 adet hissesinden 450 adedini her türlü hak ve yükümlülükleri ile 3.000.000 (üç milyon) Türk Lirası karşılığında devir almış ve satış bedelini nakden ödediğini,
Pay devrinin şirket pay defterine kaydın, müvekkili davacının münferit başvurusu üzerine yapılacağı aynı Sözleşme ile kararlaştırıldığını, 13.04.2012 tarihli Sözleşme içeriğinde hisse satışının mümkün olamaması halinde “söz konusu 450 adet hisseye istinaden oluşacak ortaklık haklarından doğacak alacakların temliki hususunda tarafların anlaştıkları” ve “tasfiye sonucunda satışı yapılan hisselere düşen hak ve alacakların işbu sözleşme ile müvekkil davacıya devir ve temlik edildiği” yer aldığını, Müvekkili tarafından davalılara ve davalı şirketin tasfiye memuruna pay devrinin işlenmesi için noter vasıtası ile başvurulmuş olmasına rağmen, şirket tasfiye memuru tarafından gayri hukuki gerekçeler ile talebimiz gereği yerine getirilmediği, davalı (devreden) … tarafından taraflarınca noter kanalı ile ihtarname gönderilmiş olmasına rağmen huzurdaki davanın ikame edildiği tarihe kadar müvekkili davacıya menfi/müsbet herhangi bir cevap verilmediğini, … vekili … ise sözleşmeyi ve devri kabul ederek bu aşamada şirketin henüz tasfiyeden dönmemiş olması nedeniyle devrin kaydının yerine getirilmesinin mümkün olmadığını Beyoğlu … Noterliğinden keşide ettiği 26.08.2020 tarih ve … yevmiye sayılı cevabi ihtarname ile bildirdiğini, 13.04.2012 tarihli Sözleşme ile …nın Şirketteki 450 adet hissesini ve ortaklık payını müvekkili davacıya 3.000.000.-TL bedelle her türlü hak ve yükümlülükleri ile birlikte sattığı ve devrettiği, şirketin tasfiye halinin kaldırılması durumunda pay devrinin müvekkili davacının münferit başvurusu üzerine şirket pay defterine işlenmesinin kararlaştırıldığı; tasfiyenin kaldırılamaması durumunda satışı yapılan hisselere düşen hak ve alacakların işbu sözleşme ile müvekkili davacıya devir ve temlik edildiği, buna mukabil yukarıda da izah edildiği üzere devreden tarafça sözleşmenin gereği ifa edilmediğini, buna ilave olarak dosyada mübrez şirket tasfiye memurunun Beyoğlu …Noterliğinin 13.08.20202 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi içeriği beyanı ile devredenin devre konu hisseleri başkalarına devir ettiği ve/veya etme teşebbüsü içinde olduğu hususunun sabit olduğunu, Müvekkili tarafından dava konusu edilen şirket hisselerinin 3.000.000 TL gibi büyük bir bedel karşılığında alındığı ve bedelinin nakden ödenmiş olması hususu müvekkilinin uğraması muhtemel zararların boyutunu, davalı (devreden) …’nın noter kanalı ile yapılan başvurularına herhangi bir yanıt vermemiş olması ve tasfiye memurunun beyanları hususu ise söz konusu zararın doğmasından ciddi bir endişe duyulmasına sebep olduğunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun İhtiyati Tedbirin Şartları başlıklı 389.maddesi “…Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir…” şeklinde olduğunu, HMK’nun açık düzenlemesine ve müvekkilinin uğraması halinde telafi edilmesi imkansız zararların doğacağı ortada olmasına rağmen İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından tedbir talebimizin reddedilmesi usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, Davanın açılmasını takip eden süreçte huzurdaki ihtiyati tedbir talebine konu davaya … tarafından müdahale talebinde bulunulduğu, müdahale talep eden taraf davalı …’nın toplam 1.350 adet olan şirket hisselerinden 900 adedini 16.10.2010 tarihli sözleşme ile satın aldığını ve huzurdaki dava ile benzer mahiyette bir davayı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/421 Esas sayılı dosyası tahtında ikame ettiğini bildirdiği, taraflarınca söz konusu dosyaya müdahale talebinde bulunulduğu ve dosya üzerinde de detaylı inceleme yapıldığını, söz konusu davanın dayanağı yapılan 16.10.2010 tarihli hisse devir sözleşmesinde ilk dikkat çeken husus devir bedelinin bulunmaması olduğunu, yine … vekili … tarafından atıldığı iddia edilen imza ile bunun ekinde yer alan Beyoğlu … Noterliği’nden 20.08.2010 tarih ve … yevmiye sayılı vekaletname altında bulunan … imzası ile mukayese edildiğinde hisse devir sözleşmesi altında imzası bulunan …’nın imzasının biri birinden bariz şekilde farklı olduğu çıplak gözle dahi anlaşılabildiğini, … vekili … Beyoğlu … Noterliği’nden tasdikli söz konusu vekaletname altına imza atarken el yazısı ile adını ve soyadını yazdığı ve ayrıca imza ile de vekaleti işaretlediğini, buna mukabil davanın dayanağı olan hisse devir sözleşmesinde ad ve soyadı olmadığı gibi çıplak gözle dahi vekaletname altındaki imzaya benzemediği görünen bir imza bulunmakta olduğunu, Bir başka dikkat çeken husus ise işbu davaya müdahale talep eden … tarafından İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/421 Esas sayılı dosyası tahtında açılan davada, davanın dayanağı olan hisse devir sözleşmesinin üzerinden 10 yıldan uzun bir süre geçtiği, yani genel zaman aşımı süresi geçirilerek dava açılmış olmasına karşın davalılardan … vekili tarafından davanın kabulü beyanında bulunulmuş olması olduğunu, bu durumun da davalının kötü niyetini ve müvekkilini zarara uğratma kastını ortaya koyduğunu, Yalnızca davalının, davaya konu hakkın zamanaşımına uğramış olamasına rağmen davanın kabulüne yönelik beyanı dahi müvekkilinin uğraması muhtemelen zararlarını ortaya koymaya yeterli olduğunu, karşılıklı muvafakatla sulhen sonuçlandırılacak bir hususta davanın kabulüne yönelik davalı taraf iradesi davacı ile davayı kabul eden davalı arasında muvazaa olduğunun en açık göstergesi olduğunu, yapılmak istenen sulh ile neticelenecek davada ortaya çıkacak ilam ile müvekkilinin muhtemel hakları azaltılacak ve/veya ortadan kaldırılacağını, Kaldı ki, gerek yukarıda gerekse dosyada mübrez tüm beyanları ile sabit olduğu üzere davalı …’nın şirkette toplam 1.350 adet hissesi bulunduğu, mevcut duruma/görünüşe göre davalı bu hisselerden 900 adedini müdahale talep eden …’ye kalan 450 adet hissesini ise müvekkiline devrettiğini, … tarafından dosyaya buna rağmen müdahale edildiği ve davanın reddinin talep edilmiş olması benzer hukuki girişimlerin de habercisi olduğunu, şu noktada, müvekkilinin üzerinde hak iddia edebileceği nizasız 450 adet hisse mevcut bulunduğu, ancak, tedbir talebinin reddi ile bu hisselere ilişkin davanın sonuçsuz bırakılmasının hedeflendiğinin ortada olduğunu, gelinen aşamada başkaca devirlerin gerçekleştirilmesine engel olmak amacıyla dava konusu 450 adet hisse üzerine de ve keza 450 adet hisseye düşecek tasfiye bakiyesi üzerine de söz konusu bakiyenin devredene ve üçüncü şahıslara ödenmesini engeller mahiyette ihtiyati tedbir konulması önem arz ettiğini, HMK.mad.391 (1) ‘de “Mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir.” dendiğini, Tedbir talebinin “bir hakkın muhafaza altına alınmasına” yönelik olup, edaya yönelik (yani bir şeyin yapılması yada yapılmamasına) yönelik bir talep mahiyetinde olmadığını, taraflarınca mahkemeden talep edilen tedbir, mahiyeti itibariyle davanın esasını çözümleyecek nitelikte olmadığını, tedbir talebinin mahiyeti itibariyle dava açıldığı tarihteki (bugünkü) durumun dava sonuna kadar değiştirilmeden muhafaza edilmesine, korunmasına yönelik olduğunu, Talep konusu ihtiyati tedbir içeriği dikkate alınacak olursa aleyhine tedbir kararı talep edilenin (davalının) yargılama sonunda davayı kazanması halinde geriye alınabilecek nitelikte olduğu, buna karşın dava süresince, müvekkili davacının, davalıdan devraldığı, davaya konu haklarının, vaz olunacak bir tedbir kararı ile korunması ve/veya muhafaza altına alınması mümkün olmaz ise 3.000.000.-TL bedelle davaya konu hisseleri ve hakları devralan müvekkili davacının, dava sonunda haklı çıksa bile kazandığı hakkını davalıdan alabilme imkanı ortadan kalkmış olacağını, bunun için ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğunu, Tedbir talebinin, şirkete ait pay defterinde, davacının hissedarlığını gösteren sayfaya, 450 adet hisse bakımından bu hisselerin 3.şahıslara devrinin ve bu 450 adet hisseye düşecek hak ve alacakların davacıya ve 3.şahıslara ödenmemesi yönünde tedbir şerhi işlenmesinden ibaret olduğunu, Davaya konu hisse senetleri tasfiye halinde bir şirkete ait olduğu, TTK.mad.535 (1) gereğince; şirket tasfiye haline girince, organların görev ve yetkileri, tasfiyenin yapılması ile zorunlu olan, ancak niteliği gereği tasfiye memurlarınca yapılamayan işlere özgülendiği, TTK.mad.539 (1) göre ise; tasfiye memurlarına Kanunla tanınmış yetkiler devredilemeyeceği, belirli uygulama işlemlerinin yapılabilmesi için tasfiye memuruna temsil yetkisi verilebileceği, dava konusu olayda, 13.04.2012 tarihli Ortaklı Payı (Hisse) Devir sözleşmesi ile (şirketin tasfiyeden çıkması halinde) 450 adet hisse müvekkili davacıya devredildiği, şirketin tasfiyeden çıkmamış olması halinde ise devre konu 450 adet hisseye düşecek her türlü haklar (tasfiye bakiyesi dahil) müvekkiline devir ve temlik edildiği, 450 adet hissenin devrinin şirkete karşı hüküm ifade etmesi, şirket yönetim kurulunun kararı ve devrin pay defterine işlenmesini gerektirmekte olduğu, Ancak şirket tasfiye halinde olduğundan şirket yönetim kurulunun yetkileri TTK.mad.535 (1) gereğince sınırlandırıldığını, bu itibarla hisse devrinin, şirketin yönetim kurulu tarafından karara bağlanarak pay defterine işlenebilmesi mümkün olmadığı, bu işlemi yapabilmesi yetkisi şirket tasfiye memuruna ait olduğunu, Şirket tasfiye memuru ise devre konu hisselerin, devreden tarafından başka kişilere de devredildiği iddiasıyla müvekkili davacıya yapılan devri, şirket pay defterine kayıt etmekten imtina etmekte olduğunu, şirket tasfiye memuru devre konu hisselerin aidiyeti konusunda karar vermeye yetkili bulunmadığını, şirket tasfiye memuru, kendisine bildirilen devri, şirket kayıtlarına işlemek zorunda olduğu, bundan sonra, varsa itirazı olanlar, mahkemeye başvurması ve çekişmeli yargılama ile itirazları konusunda hüküm alması gerektiğini, tasfiye memuru tarafından, müvekkili davacının devraldığı 450 adet hissesinin devrine ve 450 adet hisseye ait hak ve alacakların müvekkilimize ödenmesine ilişkin taleplerine olumsuz cevap verilmesi üzerine huzurdaki dava açıldığını, dava sonunda müvekkilinin devraldığı 450 adet hisseye ait olan haklarını elde edebilmesi söz konusu 450 adet hissenin ve 450 adet hisseye ait hak ve alacakların dava sonunda da mevcut olmasına bağlı olduğu, bunun da ancak 450 adet hissenin ve 450 adet hisseye ait hak ve alacakların yargılama süresince korunması ve muhafazası ile mümkün olabileceğini, Durumun açık olmasına rağmen mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddedilmiş olmasının HMK 389 – 391.maddeleri düzenlemelerine aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile,İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/615 Esas sayılı dosyasından verilen ihtiyati tedbirin talebinin reddine dair kararın istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, Dava sonunda haklı çıkması kuvvetle muhtemel olan müvekkili davacının her hangi bir hak kaybına uğramaması için; Davalı … tarafından; müvekkili davacıya, her türlü hak ve yükümlülükleriyle 3.000.000.-TL. bedel karşılığında devir edilen ve halen Tasfiye Halinde … Anonim Şirketinde davalı … Delendaya ait gözüken 1.350 adet hisseden müvekkili davacıya devir edilen 450 adet hissenin 3.şahıslara devrini önler mahiyette HMK.mad.389 (2) tahtında ve HMK.mad.391 (1) de belirtilen şekilde mal ve hakkı muhafaza edici mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkilinin satış bedelini nakden ve defaten ödemiş olduğu hususunun gözetilerek tedbirin teminat alınmaksızın verilmesine, Keza söz konusu davalı … tarafından; müvekkili davacıya, her türlü hak ve yükümlülükleriyle devir olan ve halen Tasfiye Halinde … Anonim Şirketinde …ya ait gözüken 1.350 adet hisseden müvekkili davacıya devir edilen 450 adet hisseye düşecek tasfiye bakiyesi üzerine de söz konusu bakiyenin devredene ve 3.ncü şahıslara ödenmesini önler mahiyette HMK.mad.389 (2) tahtında tahtında ve HMK.mad.391 (1) de belirtilen şekilde mal ve hakkı muhafaza edici mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkilinin 3.000.000.-TL. satış bedelini nakden ve defaten ödemiş olduğu hususunun da gözetilerek tedbirin teminat alınmaksızın verilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Davacı dava dilekçesi ile, Davalı …’nın Tasfiye Halinde … A.Ş.’de sahip olduğu 900 paydan 450 payını devir ve temlik aldığını iddia ederek 450 payın adına hükmen tescili davasında TALEP, davacı devir aldığını iddia ettiği 450 adet … hissesinin devrinin önlenmesi ve 450 adet hisseye düşecek tasfiye ve kar payı da dahil her türlü alacağın davalı … ve 3. Şahıslara ödenmesini önler mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece 11/12/2020 tarih ve 2020/615 Esas sayılı ara karar ile; İhtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK.’nın 389. maddesinde; ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. 6100 Sayılı HMK.’nın 390-(3) maddesinde; “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek” zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır. Dosyanın incelenmesinde; davacı dava dilekçesi ile, Davalı şirkette pay sahibi olan …’nın 900 hissesinden 450 payı, 13.04.2012 tarihli Hisse Devir Sözleşmesi ile, …’nın Beyoğlu …Noterliğinden verilen 15.Temmuz.2010 tarih ve … yevmiye numaralı vekaletname ile vekil tayin ettiği …’nın, Beyoğlu …Noterliği 20.Ağustos.2010 tarih ve … yevmiye no’lu vekaletname ile vekaleten yetkilendirdiği …’tan devraldığını iddia etmektedir. Dosyada 24/12/2020 tarihinde feri müdahilliğine karar verilen … Vekili müdahale dilekçesi ile; ” davalı …’nın Beyoğlu …Noterliğinden verilen 15.Temmuz.2010 tarih ve … yevmiye numaralı vekaletname ile yetkilendirdiği kızı …’nın, 16.07.2010 tarihli Hisse Devir Sözleşmesi, annesi …’nın davalı şirketteki 900 hissenin tamamını, şahit …’ın huzurunda, müvekkili …’ye devrettiği ve bedelini de nakden teslim aldığını,Müvekkilinin 16.07.2010 tarihli hisse devir sözleşmesinde, davalı …’nın şirketteki 900 hissesini devraldığına şahit olan …’ın, bu işlemin üzerinden iki yıl geçtikten sonra, müvekkilinin devraldığı 900 hissenin yarısı olan 450 hisseyi, sanki hiç müvekkiline devir işlemi olmamış gibi, işbu davanın davacısı …’ya devrettiğini ve bedelini de aldığını, hisse devrini vekaleten gerçekleştiren dava dışı … hakkında, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na, “Nitelikli Dolandırıcılık”tan yargılanması için, 2020/1158 soruşturma dosyası ile 01.12.2020 tarihinde şikayette bulunduklarını, Davacının şirket pay defterine işlenmesini talep ettiği şirket hisselerinin, davacıdan iki yıl önce müvekkili tarafından devralındığı ve bedelinin de nakden ödendiğini, Müvekkilinin 16.07.2010 tarihli Hisse Devir Sözleşmesi ile, vekaleten …’dan devraldığı şirket hisselerinin, şirket pay defterine işlenmesi için 02.10.2020 tarihinde açmış olduğu, İstanbul Anadolu 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/421 E. Sayılı dosyanın derdest olduğunu belirtmiştir. Somut davada, ileri sürülen iddiaların mahiyeti gereği yargılamayı gerektirmesi, talep ve karar tarihi itibariyle yargılamanın bulunduğu aşama gözetildiğinde henüz delillerin toplanmamış olması, dava dilekçesi ekindeki delillere göre de yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden ve değişen koşul ve delil durumuna göre her zaman yeniden ihtiyati tedbir talep edilebileceği gözetildiğinde; dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararı usul ve yasaya uygun görüldüğünden, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 19/03/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.