Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/375 E. 2021/494 K. 02.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/375 Esas
KARAR NO: 2021/494 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/368 Esas – 2020/934 Karar
TARİH: 21/12/2020
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 02/04/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, üniversite öğretim üyesi olduğunu, … Bankası müşterisi olması nedeniyle yüksek kâr vaadiyle yatırımlarını borsada çok daha iyi değerlendirebileceğinin bildirildiğini, kendisinin ikna olması sonucu işlemlere başladığını, kendisine herhangi bir aydınlatma yapılmaksızın gün içinde aranarak alım satalım dendiğini, bu yönlendirmeler ile onay alınarak komisyon kazanmak amacıyla işlemler yapıldığını, önerilen hisse senetleri ile aşırı alım satım yapılarak komisyon geliri sağlandığını, 2013 yılından başlayarak 2016 yılına kadar alım satım işlemi yapıldığını, bu süreçte hiç bir olağanüstü kriz vb. olmamasına rağmen, 101.000.-TL. zarara uğratıldığını ve bu zararının karşılanması gerektiğini belirterek, şimdilik 100.000,00-TL nin en yüksek faiz üzerinden ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı …’in … numaralı yatırım hesabından, 29.04.2013 tarihli Sermaye Piyasası Araçları Muhafaza ve İşlem Çerçeve Sözleşmesi (SPA) kapsamında, istanbul Borsası’nda kayıtlı hisse senedi alım satım işlemleri gerçekleştirmek üzere sözleşme imzaladığını, kendisine telkinde bulunulduğu veya ikna edildiğinin doğru olmadığını, ayrıca davacının, imzaladığı 20.04.2013 tarihli Müşteri Tanıma Formu’nda risk tercihini “yüksek” olarak belirttiğini, gerek bu sözleşmelerde gerekse sözlü olarak işlemlerin riskleri ve olası sonuçlarının tüm ayrıntısı ile davacı ile paylaşıldığını, aynı zamanda üniversite öğretim üyesi olduğunu beyan eden davacının tüm bu sonuçları öngörerek ve yüksek risk yüksek kazanç beklentisi ile hareket ettiğini, davacının, hisse senedi alım satım işlemlerine 06.05.2013 tarihinde başlamış, yaklaşık 3,5 yıl sonra, 21.10.2016 tarihinde işlem yapmaya son verdiğin, davacının bu süreçte dönem bazında elde ettiği kâr ve zarar tutarlarının aşağıdaki tabloda yer aldiğini, davacının bazı dönemler kâr etiğini, bazı dönemlerde ise zarar ettiğini, davacının sürekli zarar ettiği iddiasının doğru olmadığını, davcının, 2013/2, 2013/4, 2014/2, 2014/4 çeyreklerinde, kâr elde etmiş olup, bu dönemlerdeki toplam kârının 50.454,97.-TL. olduğunu, davacının hisse senedi piyasasının risklerini bilerek ve fakat yüksek kâr amacıyla bu yatırım aracına yönelmiş olduğunu, davacının yönlendirildiği iddiası doğru kabul edilse dahi, davacı beyanlarına göre; davacıya hisse senedi alımı için öneride bulunulmuş ve davacının bu önerileri kabul ederek alıma onay verdiğini ve cevap dilekçesinde belirtilen diğer nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 21/12/2020 tarih 2019/368 Esas – 2020/934 Karar sayılı kararında; “Davacı; davalı ile aralarında Sermaye Piyasası Araçları Alım Satım İşlem Çerçeve sözleşmesi ilişkisi bulunduğunu, bu kapsamda davalının kendisini yeterince aydınlatmadan günün muhtelif zamanlarında telefonla arayarak mesai sırasındaki yoğunluk nedeniyle verdiği kısa cevapları esas alarak hatalı yatırım işlemlerine sevk ettiğini, bu hususun uygulamada provizyon avcılığı olarak isimlendirildiğini beyanla zararın tazminini talep etmiş, davalı ise davanın reddini savunmuştur. Eldeki uyuşmazlığa konu işlem 6102 sayılı TTK’nın 4.maddesi kapsamında ticari dava olmakla birlikte aynı zamanda 6502 sayılı Kanunun 3/l bendi uyarınca tüketici işlemidir. 6502 sayılı kanunun 73/1 fıkrası uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir. Aynı kanunun 83/2 fıkrası uyarınca ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez. Her ne kadar davacı vekili tarafından eldeki uyuşmazlıkta ticaret mahkemelerinin görevli olduğuna dair Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/11-2348 Esas ve 2019/82 Karar sayılı kararı sunulmuş ise de, söz konusu karara dayanak olan sözleşmede davacının ticari amaçla hareket ettiğinin açıkça yazılı olduğu, ancak eldeki davaya dayanak olan sözleşmede bu yönde bir hüküm bulunmadığı, işlemin finansal işlem olmasının işlemi tüketici işlemi olmaktan çıkarmayacağı, zira 6502 sayılı kanunun 3/l bendinin yanında aynı kanunun 49.maddesinde de finansal işlemlerin düzenlendiği, eldeki uyuşmazlığın 31/01/2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Finansal Hizmetlere İlişkin Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliğinin 4/1-a maddesi kapsamında yer aldığı, hal böyle iken uyuşmazlığın tüketici işleminden kaynaklandığı anlaşılmakla davanın görev dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. ( İstanbul BAM 37. Hukuk Dairesinin 2019/287 – 1496 E.K sayılı kararı, İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesinin 2018/1401 – 2019/1375 E.K sayılı kararı, Ankara BAM 21. Hukuk Dairesinin 2020/655 – 886 E.K sayılı kararı ile Antalya BAM 11. Hukuk Dairesinin 2019/1632 – 2020/706 E.K sayılı kararları )…”gerekçesi ile, 1-Davanın HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi gereğince usulden REDDİNE, 2-Görevli mahkemenin İstanbul Tüketici Mahkemeleri olduğunun tespitine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkemenin amaç unsurunu yok saydığını, davacının yatırım amacıyla sözleşme ilişkisine girdiğini, Yerel mahkenin 6502 sayılı yasanın 73/1 ve 83/2 fıkralarını dayanak gösterdiğini 6502 sayılı TKHK’nın 3/k maddesinin tüketiciyi “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzelkişi” olarak tanımladığını, Tüketici sözleşmesinde iki tarafın mevcut olduğunu zıt amaçların güdülmesi gerektiğini, (Aydoğdu M. Tüketici Hukuku Dersleri Ankara 2015 sf.59,60) Müvekkilinin davacıya hisse senedi satan taraf olmadığını müvekkilinin davacının hisse senedi alım satımı yoluyla kar elde etmek amacıyla gerçekleştirdiği işlemlere aracılık eden konumda olduğunu, karın da zararının da davacının hesabında yer aldığını, 6502 sayılı TKHK’nın 49.maddesi finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmeler yatırım hizmetlerini de tüketici hukuku kapsamı içine almış olsa da taraflar arasında imzalanan sözleşmelerde bu sözleşme çerçevesinde gerçekleştirilecek işlemlerin yatırım işlemleri olarak belirlendiğini ve ayrıca davacının da yatırımcı olarak tanımlandığını, Yargıtay ilamları ve Hukuk Genel Kurul kararlarının da bu yönde olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında da finansal işlemler yapan ve gelir elde etme amacı güden kimselerin tüketici sayılamayacağını, Aynı konuda açılan bir başka davada, yerel mahkeme tarafından davanın görevsizlik nedeniyle reddine karar verildiğini, davacı tarafından kararın kaldırılması için istinaf yoluna başvurulduğunu, BAM 13. HD 30/12/2020 tarih 2020/1876 E. – 2020/1562 K. Sayılı kararı ile istinaf talebini reddediğini, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğuna, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. 29/03/2021 Dava, taraflar arasında imzalanan Sermaye Piyasası Araçları Muhafaza ve İşlem Çerçeve sözleşmesi kapsamında davalı aracı kurum işlemleri nedeniyle zarara uğradığından bahisle tazmini istemine ilişkindir. Davacı, öğretim üyesi olduğunu, mevduat hesaplarının da … Bankasında olması nedeniyle davalı şirket yetkilisinin birikimlerini borsada daha iyi değerlendirebileceğine dair iknası üzerine borsada yatırım yapmak üzere taraflar arasında aracılık hizmet sözleşmesi imzalandığını, davalının komisyon geliri elde etmek için gerekli gereksiz pek çok alım satım işlemi yaptırdığını, bu işlemler nedeniyle zarara uğradığını belirterek zararının tazminini talep etmiş, mahkemece davacının tüketici olduğu, davaya konu işlemin tüketici işlemi olduğu, uyuşmazlığın çözümünde tüketici mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş, karara karşı davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur.Taraflar arasında Sermaye Piyasası Araçları Alım Satım İşlem Çerçeve sözleşmesi imzalanmıştır. 6502 sayılı kanunun 3. Maddesinde tüketici “ticari veya mesleki olmayan amaçla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlanmıştır. Anılan yasanın 73/1 maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğan uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesinin görevli olduğu belirtilılmiştir.Buna göre bir davanın tüketici mahkemesinin görevi içinde olması için öncelikle taraflarından birinin tüketici ve uyuşmazlık konusunun tüketici işlemi veya tüketiciye yönelik uygulama olması gerekmektedir.Somut olayda ise taraflar arasında Sermaye Piyasası Araçları Muhafaza ve İşlem Çerçeve sözleşmesi imzalanmış olup, yapılan işlemler SPK mevzuatına tabi işlemlerdir. Davacıda söz konusu işlemleri yapmak üzere davalı şirket bünyesinde yatırım hesabı açmış olup, davacının amacı borsada işlem gören hisse senetlerine yatırım yaparak kar elde etmektir. Bir işlemin tüketici işlemi olarak nitelendirilebilmesi için işlemi yapan taraflardan birinin ticari veya mesleki olmayan amaçla (kar elde etme amacı olmaksızın) hareket etmiş olması gerekir. Buna göre tarafların amacı ve aralarındaki sözleşmenin niteliği gözetildiğinde dava TTK’nın 4. Maddesi kapsamında mutlak ticari dava olduğundan TTK 5. Maddesine göre uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme Ticaret mahkemesidir. Mahkemece davacının tüketici olduğundan ve uyuşmazlığın tüketici işleminden kaynaklandığından bahisle görevsizlik kararı verilmesi hatalı olmuştur. Bu nedenle davalı istinaf başvurusunun HMK 353/1-a3 maddesi ile kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/12/2020 tarih ve 2019/368 Esas – 2020/934 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 59,30.TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/04/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a3 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.