Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/373 Esas
KARAR NO: 2023/438 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2015/1121 Esas – 2020/585 Karar
TARİHİ: 15/10/2020
DAVA: Alacak (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/03/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin 1984 yılından bu yana davalının yedek parça bayii ve yetkili servisi olduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin 2005/4 sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalara ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyet Tebliği ile getirilen düzenlemeler çerçevesinde oluşan yeni sistemlerle de devam ettiğini, taraflar arasında 2007 tarihli Yedek Parça Bayilik Sözleşmesi ve Yetkili Servislik Sözleşmesi imzalandığını, söz konusu sözleşmelerin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini, bu doğrultuda tüm yetkili servisler 08.02.2012 tarihinde gönderdiği fesih ihbar bildirimi ile yetkili servis sözleşmesini, sözleşmenin 18. maddesi uyarınca 2 yıl önceden bildirimde bulunarak feshettiğini, 08.10.2013 tarihinde keşide ettiği ikinci bir ihtarname ile de, verilen iki yıllık fesih süresinin 08.02.2014 tarihi itibariyle sona ereceğinin, bu tarih itibariyle yetkili servis sıfatının sona ereceğinin bildirildiğini, sözleşmenin feshinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, her ne kadar sözleşme olağan fesih yolu ile sona erdirilmiş ise de, davacının yeniden yapılanmayı öngörmüş olmasının fesih için yeterli bir sebep olmadığı gibi zorunlu da olmadığını, sorunların başkaca tedbirlerle de giderilebileceğini, kaldı ki davalının fesih ihbarında iki yıllık süre sonunda sözleşmenin sona ereceğini beyan ederken aynı zamanda yeni yapılanma çerçevesinde gerekli şartları taşıyan servisler ile tekrar sözleşme imza edileceğini taahhüt ettiğini, müvekkilinin fesih nedeniyle müşteri çevresini kaybettiğini, bu nedenle denkleştirme tazminatı talep hakkının doğduğunu, davalının öncelikle müvekkilinde sözleşmenin devam edeceğine dair haklı bir güven uyandırdığını, buna rağmen müvekkilinin yeni yatırımları henüz tamamlanmamışken sözleşmeyi feshettiğini, müvekkilinin maliyeti karşılanmayan yeni yatırımları nedeniyle de zarara uğradığını ve bu zararının karşılanması gerektiğini, ayrıca sözleşmenin uzun yıllar devam edeceği inancı ile oluşturduğu düzeninin sekteye uğradığını, ticari itibarının zedelendiğini, akdin hükümsüzlüğü nedeniyle de ayrıca maddi zarara uğradığını beyanla şimdilik 5.000 TL maddi tazminat/kar kaybı, 5.000 TL yatırım maliyeti, 5.000 TL denkleştirme tazminatın olmak üzere toplam 15.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 12/12/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile; kar kaybına yönelik talebini 75.852,15 TL’ye, yatırım maliyetlerine yönelik talebini 44.732,99 TL’ye, portföy tazminatına yönelik talebini 316.702,02 TL’ye olmak üzere toplam talebini 437.287,16 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının 28.02.2007 tarihinden bu yana müvekkili …’ın … marka ağır ticari araçlara ilişkin yetkili servisi ve yedek parça bayisi olduğunu, davacı ile … marka araçların satışına ilişkin bayilik ilişkisinin kurulmadığını, müvekkilinin ağır ticari araç pazarında başarıyı yakalamak amacıyla yurtdışı danışmanlık şirketi ile çalışmalar yaptığını, uzun vadeli stratejiler oluşturulduğunu, bu çerçevede şirket yapılanmasında, dağıtım sisteminde ve ürün stratejilerinde ciddi değişiklikler gerçekleştirildiğini, bu stratejik değişiklik çerçevesinde müvekkili şirketin yeniden yapılandırılmaya karar verildiğini, 2012 Şubat ayında … ticari ağır araç yetkili servisleri ile yürürlükte olan tüm sözleşmelerin fesih süresinin başlatıldığını ve sözleşmenin 18.2 ,18.3 maddesine atıf yaparak ilgili yetkiyi servis sözleşmelerini feshettiğini, Rekabet Kurulunun 21.08.2013 tarih 13-48/671-287 sayılı kararı ve yetkili servis ağının grup muafiyetinden yararlandığına oy birliği ile karar verdiğini ve bu kararın 08.11.2013 tarihinde müvekkili şirkete tebliğ edildiğini, bunun üzerine müvekkilinin kamyon yetkili servislerine gönderdiği 10.10.2013 tarihli bildirim yazısı ile 02.12.2012 tarihli feshi ihbarda belirtildiği üzere taraftar arasındaki iş ilişkisinin 2014 Şubat ayı itibariyle sona ereceğini, bundan sonraki dönemde …’ın … ağır ticari araç yetkili servis ağını seçici niceliksel esaslarda tesis etmeye karar verdiğini duyurduğunu, 2007 yılında davacı taraf ile olan yetkili servis ilişkisinin, 2014 yılı Şubat ayı itibariyle sona erdiğini, feshin sözleşmeye uygun olduğunu, haksız feshin söz konusu olmadığını, davalının acente değil yetkili servis olduğunu, denkleştirme tazminatı talep edemeyeceğini, talep ettiği diğer maddi zararını somutlaştırmadığını, müvekkili tarafından davacıya yeniden yetkili servis sözleşmesi imzalanacağına dair bir taahhütte bulunulmadığını, davacının yapmış olduğu yatırımların 2005/4 sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalara ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyet Tebliği kapsamında zorunlu yatırımlar olduğunu, manevi tazminatın koşullarının oluşmadığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 15/10/2020 tarih ve 2015/1121 Esas 2020/585 Karar sayılı kararında; “…Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları ile toplanıp birlikte değerlendirilen tüm delillere göre; taraflar arasında yapılmış Yedek Parça Bayilik Sözleşmesi’nin ve Yetkili Servislik Sözleşmesi’nin davalı tarafından gönderilen fesih ihtarnameleri ile sözleşmenin 18.maddesi gereğince öngörülen fesih süresi sonrasında feshedildiği; davalı şirketin fesih iradesini kullanırken sebep olarak, müşteri memnuniyetini artırmak amacıyla yeniden yapılandırma iradesini gösterdiği, bu kapsamda bütün yetkili servisler ile sözleşmelerini feshettiği, davalı şirket internet sitesinde belirtiği şartları sağlayan kişiler ile yeni sözleşmeler imzalanacağının bildirildiği, sözleşme hükümlerine göre gerekli fesih sürelerine uyulduğu, bu durumda davalının fesih hakkını kötüye kullandığından söz edilemeyeceği, dolayısıyla kar kaybına yönelik talebin yerinde olmadığı; benimsenen bilirkişi kurulu raporunda açıklandığı üzere, davacının yatırım maliyetleri yönünden zararının bulunmadığı, bu nedenle bu yöndeki istemin yerinde olmadığı; taraflar arasında acentelikten doğan veya tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sözleşme ilişkisinin bulunduğunun davacı tarafça ispat edilemediğinden denkleştirme tazminatının talebinin de mümkün olmadığı; manevi tazminat istemi yönünden hakkı kötüye kullanımı söz konusu olmadığından bu yöndeki talebin de yerinde olmadığı; benzer nitelikte başka bayilerce davalı tarafa yönelik açılan davalarda da bu yönde içtihatlar bulunduğu (Yargıtay 19. HD. 18/09/2019 tarih ve 2019/2802 E-4398 K sayılı ilamı) anlaşıldığından davanın reddine ilişkin aşağıdaki kararı germek gerekmiştir. “gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; taraflar arasında yetkili servis ve yedek parça bayilik ilişkisinin 1984 tarihinde başladığını, 02.02.2014 tarihinde ise davalı şirket tarafından sona erdirildiği hususunda ihtilaf olmadığını, ihtilafın 1984-2012 tarihleri arasındaki hukuki ilişki ve fiili işleyişin göz ardı edilmesinden kaynaklandığını, taraflar arasında hukuki ilişki kurulurken yazılı bir sözleşme yapılmadığını, müvekkilinin davalı şirketin dağıtım ağı içerisinde yer alan sınırlı yetkili servis ve yedek parça bayilerinden biri olarak yer aldığını, bölgesel bir alanda sonlandırma tarihine dek tek başına münhasır faaliyet gösterdiğini, bu iddiaların hukuki sebebin kanıtlanmasına yönelik taraflarından tanık ifadeleri, taraf defterleri, karşılıklı faturalar ve taraflar arasındaki yazışmalar ile davalı …. sitesindeki yazışmalar ve yayımlanan standartların delil olarak gösterildiğini, 2005/04 Sayılı Motorlu Taşıt Araçları Tebliği hükümleri doğrultusunda 2006 yılında getirilen mecburi koşulları karşılamak amacıyla, davalı …., tarafından Rekabet Kurulu’na sunulmak amacıyla hazırlanan ve tüm yetkili servis ve yedek parça satışı yapan bayilerine imzalattırılan tek taraflı bir sözleşme fotokopisine de deliller arasında yer verildiğini, sözleşmenin aslının hiçbir bayiye verilmediğini, müvekkiline 31.08.2007 tarihinde imzalattırılan Yetkili Servis Yedek Parça Bayilik Sözleşme fotokopisinin sadece taraflar arasında hukuki ilişkinin varlığını kanıtlamak amacıyla sunulduğunu, içeriğinin kabul anlamını içermediğini, yerel Mahkeme’nin sözleşme fotokopilerini delil olarak kabul etmediğini, sözleşmelerin tasdikli birer örneğinin tümüyle dosyaya ibrazını talep ettiğini, bu hususta taraflara kesin mehil verilmişse de, davalı tarafından sözleşme aslının ibraz edilemediğini, Mahkemenin HMK madde 202, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi kararları gereği 31/05/2007 tarihli sözleşme fotokopilerinin tek başına delil olmayacağını, delil başlangıcı olabileceğini göz önüne alınarak hukuki ilişkinin mahiyeti ve işleyişini tanık beyanları ve sair yazılı delillerle irdelemesi gerekirken, tanık dinlenilmesi ve sunulan belgeler ışığında bilirkişi incelemesi yapılması taleplerini dikkate almayarak, yalnızca tarafların ticari defter kayıtlarının incelenmesi ile yetindiğini, Kocaeli ve Bandırma’dan ayrı ayrı gelen bilirkişi raporlarının iddia ve savunmalar kapsamında, her iki rapor üzerinden denetime elverişli bir bilirkişi incelemesine tabi tutulduğunu,14.05.2019 tarihinde sunulan 2 kişilik heyet raporunda sadece ticari defter kayıtlarının değerlendirilmesinde müvekkilinin talep edebileceği tazminatlar hususunda değerledirme yapıldığını, yerel Mahkemenin taraflar arasında mevcut yetkili servis yedek parça satıcılık ilişkisini, tek satıcılık hakkı verip vermediği (münhasırlık) yönündeki fiili işleyişi dikkate almayarak soyut bir ifade ile “taraflar arasında acentelikten doğan tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sözleşme ilişkisi bulunduğunun davacı tarafla ispat edilmediği” gerekçesi ile davayı reddettiğini, bu kararın maddi vakıalarla ve somut delillerle çelişkili olduğunu, taraflar arasında yetkili servis yedek parça satış bayiliği ilişkisi olduğuna dair ihtilaf olmadığını, ihtilafın hukuki ilişkinin tek satıcılık, tekel hakkı verip vermediğinin kanıtlanmasına ilişkin olduğunu, davacının iddiasının fiili işleyişte bu hakkın kullanıldığı olduğunu, bu hususun tanık beyanları, taraflar arasındaki yazışmalar, davalı şirketin linklerinde bilgisayar ortamında yayımladığı bölgesel dağıtım ağı tablosu gibi delillerle kanıtlanabilecek mahiyette olduğunu, hukuki ilişkinin kuruluşu olan 1984 tarihinden fesih tarihine kadar 28 yılı aşkın dönemde gelişen olaylar incelenmeden, tartışılmadan hukuki değerlendirme yapılması hatalı olup bozma nedeni olduğunu, yerel Mahkemece çözümlenmesi gereken diğer hususun ticari ilişkinin davalı tarafından feshinin haklı nedenlere dayanıp dayanmaması olduğunu, müvekkili ile davalı şirket arasında Ağır Ticari Araç Yetkili Servis ve Yedek Parça Bayiliği hususunda ticari bir ilişkiye girildiğini, davalı ….’nin motorlu taşıtlar sektöründe sağlayıcı bir firma olduğunu, müvekkilinin davalı şirketin dağıtım sisteminde yer aldığının tartışmasız olduğunu, bu itibarla feshin haklı nedenlere dayanıp dayanmadığı hususunda öncelikle dikkate alınması gerekenin, 5054 sayılı Kanun ve Motorlu Taşıtlar için 2005/4 sayılı tebliğ hükümleri olduğunu, 2005/4 sayılı tebliğin 4/b maddesinde fesih bildiriminde detaylı objektif fesih nedeni arandığını, Rekabet Hukuku yönünden; sağlayıcı ile Yetkili Servis arasında yapılan anlaşmalarda sağlayıcının anlaşmaya keyfi olarak belli süre vererek feshi ihbarla sona erdirmesini engellemek için bu bildirimde gerçek feshin sebeplerini detaylı ve objektif gerekçesini içerecek biçimde açık ve yazılı olarak bildirme yükümlülüğü getirdiğini, Md. 4/b 02/02/2012 tarihli fesihte gösterilen gerekçelerin sözleşmenin feshini haklı göstermediğini, kanunda veya sözleşmede davalının dağıtım sisteminin önemli bir kısmını ya da tamamını yeniden düzenlenmesini öngören bir zorunluluk şartı getirilmediğini, davalının yetkili servis ağının tamamını veya önemli bir kısmını yeniden yapılandırmayı gerekli görmesinin, bunu keyfi olarak sözleşmenin feshine bağlamasının zorunlu fesih sebebi olarak yorumlanamayacağını, istinafa konu kararın gerekçesinde fesih sebebinin davalının fesih ihbarnamesinde belirttiği gerekçenin müşteri memnuniyetinin artırılması amacıyla yeniden yapılandırması olduğu şeklinde belirtildiğini, 06/01/1990 tarihinden itibaren motorlu taşıtlar sektöründe şimdiye kadar getirilen her düzenlemeye paralel olarak davalı tarafça (2001 2007 2011 yıllarında olduğu gibi) her 5 yılda bir getirilen aynı nedenlerle yeniden yapılanma taleplerinin, müvekkili şirkete ve davalı servis ağına dahil yetkili servis yedek parça bayileri tarafından karşılandığını, ihtarnamede gösterilen fesih nedeninin başka tedbirlerle giderileceği veya giderilmesi olanağının bulunduğunu, Mahkemece 5054 sayılı kanun ve 2005/4 sayılı tebliğin getirdiği özel hükümler değerlendirilmeden fesih hakkının kötüye kullanıldığından söz edilemeyeceğini, Mahkemenin davalının fesih hakkını kullanırken sürelere riayet etmesi sebebiyle fesih hakkını kötüye kullandığının söylenemeyeceği ifadesi ile davayı reddetmesi dosyadaki somut delillerle çelişkili olup kanuna aykırı olduğunu, .. dağıtımı ve güvenli bir çalışma ortamını temin edecek ve … dağıtımı ve satış sonrası hizmetlerinde iktisadi etkinliği artıracak tesis, personel ve kurumsal kimlik standartları karşılayan firmalar ile yeni Kamyon Yetkili Servislik Sözleşmesi imza edeceğini taahhüt ettiğini, ihtarda belirtilen kurumsal kimlik şartlarını karşılayan firmalar ile sözleşmelerin imza edileceği yazılı olup burada şarta bağlı bir taahhüt olduğunu, davalı ….’nin bu beyanı ile tek taraflı yenilik doğuran bir işlemin hukuki sonuçlarını feshi geri alacağını taahhüt ederek ihtarname ile belirttiği feshin doğurduğu hukuki sonuçları bertaraf ettiğini, dolayısı ile feshin olayda bir şantaj olarak kullanıldığını ve geçersiz olduğunun görüldüğünü, davalı tarafın 02/02/2012 tarihli ihtarında; link adresleri verildiğini, standartların bu adreslerde belirtildiğini ve e posta ile standartların gönderildiğini, fesih süresi içerisinde Ocak 2013 tarihinde mevcut bayilerle yaptığı toplantıda davalı şirketin yeni standartları verip özel olarak arazi temini ve yapılacak plazaların dizaynı için kendilerinden haber beklenilmesini istediğini, iddia ve savunma doğrultusunda gerekli inceleme yapılsaydı ihtarnamede sunulan standartların dağıtım ağına yeni başvuracak şahıs ve şirketlerin karşılayacağı asgari koşullardan ibaret olduğunun ve mevcut bayilerin ise kendilerine özel olarak hazırlanıp verilecek projeleri beklemesinin belirtildiğinin görüleceğini, Mahkemece bilirkişilerden verilen standartların neler olduğunun, yerinde uygulamalara geçilip geçilmediğinin incelenmesinin istenmediğini, sadece tarafların ticari defterleri ve kayıtlar üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle müvekkilinin davalı ile olan son 5 yıllık cirosunu araştırmakla yetinildiğini, davalı şirketin fesih hakkını kullanırken çelişkili beyan ve davranışlarının TMK madde 2’de ifadesini bulan dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, davacı şirketin 02.02.2012 tarihli fesih ihtarında fesih nedeni olarak gösterdiği standartların yerine getirilmesi halinde yeniden sözleşme imzalanabileceğini taahhüt ederek müvekkili dahil tüm yetkili servis ve yedek parça bayileri nezdinde oluşturduğu güven ortamında fesih öneli içerisinde, hiçbir şey yokmuş gibi onları oyalamakta olduğunu, linklerinde yayımladığı standartları yerine getirmeleri uğruna onlara gereksiz masraflar yaptırdığını, diğer taraftan sistem değişikliği için gizlice Rekabet Kuruluna başvurduğunun dosyada mübrez somut delillerle sabit olduğunu, davalı şirketin fesih ihtarını keşide ederken Rekabet Kurulundan izin alabileceğinden emin olmadığını, bu nedenle izin alınana kadar yetkili servis ve yedek parça bayilerini oyalamayı, izin alamazsa onlarla devam etmeyi, izin aldığı takdirde ise sözleşmeleri kesin olarak sonlandırmayı düşündüğünü, davalı ….’nin 2001, 2006, 2011 yıllarında olduğu gibi her 5 yılda bir yeniden yapılanma gerekçesi ile fesih ihtarnamesinde belirttiği sebeplerle, yeni standartlar getirmek suretiyle dağıtım, pazarlama ve servis ağında yeni bir tasfiye ortamı hazırlamayı adet haline getirdiğini, müvekkilinin ve aynı statüdeki bayilerin getirilen standartları aynen karşılamayı tercih ettiklerini, davalı ….’nin mevcut deliller tahtında fesih hakkını kullanırken TMK madde 2’deki dürüstlük kurallarına uyduğunu söylemenin mümkün olmadığını, feshin haksız ve kötüniyetli olduğunun kabulü gerekirken aksi yönde karar verilmesinin başlı başına bir bozma nedeni olduğunu, davalı …. tarafından, müvekkilinin sözleşme yapılacağı inancı ile kısa vadede karşılanamayacak yatırımlara yöneltilmiş olduğu bilirkişi raporu ile kanıtlanmış olmasına rağmen kararın raporlarla çelişkili olduğunu, müvekkilinin davalı şirketin kurumsal görüntüde tüm yatırım için arsa alımını müteakip 2007 yılında servis binası ile müştemilatı yapımına başladığı ve ikmal ettiği işletmeye açtığı servis donanımı için gerekli cihaz, teçhizat alet ve edevat alımı yatırımına katlandığını, binanın karşılanamayan maliyetinin 600.325,00 TL olduğunun bilirkişi raporları ile sabit olduğunu, bu somut gerçeğin Mahkeme kararında 2014 yılında ekspertiz değerinin 1.945,583 TL olduğundan bahisle, müvekkilinin yatırımının kayıtlı değerine göre %335,02 oranında arttığı, müvekkilinin yatırım maliyetleri yönünden herhangi bir kaybının bulunmadığı ifadesi ile geçiştirilmesinin, binanın davadan 3 yıl boş kaldıktan sonra bir takım tadilatlarla kiraya verilmesinin, müvekkili adına bir kazanç olarak gösterilmesinin hukuk adına bir facia olduğunu, … A.Ş.’nin tıp projesine göre yapılmış plaza binasının başka marka ağır ticari araçlar için kullanılmayacağı dikkate alındığında, enflasyonel baskılarla ortaya çıkan kayıtlar üzerindeki artışın müvekkili için bir kazanç olduğunun kararda soyut olarak belirtilmesinin olaya tarafgir gözle bakıldığı intibaını verdiğini, müvekkilinin davalının sürüm organizasyonuna acente gibi dahil olduğu, Balıkesir bölgesinde bir müşteri portföyü oluşturduğu ve önemli ölçüde genişlettiği, sözleşmenin yapısından bu müşteri çerçevesinin devrinin söz konusu olduğu, sözleşmenin feshinde müvekkilinin herhangi bir kusuru bulunmadığı açık olduğundan, belirtilen nedenlerle hakkaniyet çerçevesinde sözleşmenin yapısı, fiili işleyişi araştırılarak müvekkilinin denkleştirme tazminatı talebine hakkı olduğu hususlarının araştırılmadığını, hukuki ilişkinin sonlandırılması için keşide edilen ihtarda verilen iki yıllık önel süresindeki ara dönemde gelişen olaylar incelenmeden davalı şirketin TMK’nın 2. maddesindeki dürüstlük kurallarına uymadan, kötü niyetle ticari ilişkiyi sonlandırması sonucu, denkleştirme tazminatı ile sebebiyet verdiği ekonomik bakımdan güç duruma düşürdüğü müvekkilinin yatırım maliyetlerinin ve manevi tazminat taleplerinin reddinin kanunlara aykırı olduğunu beyanla yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki yetkili servis ve yedek parça bayilik sözleşmelerinin haksız olarak feshedildiği iddiası ile maddi tazminat, karşılanmayan yatırım maliyetlerinin tazmini, denkleştirme tazminatı ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Davacı taraf, davalının, taraflar arasındaki yetkili servis ve yedek parça bayilik sözleşmelerini olağan fesih hakkını kullanmış olmakla birlikte, TMK’nın 2. maddesine aykırı biçimde haksız yere feshettiğini iddia ederek maddi ve manevi tazminat talep etmiş, davalı taraf ise feshin haksız olmadığını, sözleşmeye uygun fesih yapıldığını beyanla davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur. Taraflar arasında akdedilen Yetkili Servis Sözleşmesi’nin “Süre ve Fesih” başlıklı 18. maddesinin süre alt başlıklı 18.1. maddesi; “Bu sözleşme süresizdir” şeklinde, olağan fesih alt başlıklı 18.2. maddesi; “Taraflardan her biri iki (2) yıl önceden bildirimde bulunmak koşuluyla, isteğe bağlı olarak ve ne zaman olursa olsun bu sözleşmeyi feshetmek hakkına sahiptir.” şeklinde, özel fesih alt başlıklı 18.3. maddesi; “…, aşağıda belirtilen hallerde, bir (1) yıl önceden bildirimde bulunmak koşuluyla ne zaman olursa olsun bu sözleşmeyi sona erdirmek hakkına sahiptir: a) …’ın Yetkili Servis Ağı’nın tamamını yada önemli bir kısmını yeniden yapılandırmasının gerekmesi veya b)…’ın, kanundan ya da anlaşmadan dolayı uygun bir tazminat ödemesi…” şeklinde düzenlenmiştir. Sözleşmenin 2/6. maddesi ile de; bu sözleşmedeki hiçbir hükmün, servise belirli bir bölge, müşteri ya da faaliyet bakımından inhisarı bir hak verdiği şeklinde yorumlanamayacağı kabul edilmiştir. Davalı tarafından davacıya gönderilen Kadıköy … Noterliği’nin, 02.02.2012 tarih ve … yevmiye sayılı ihbarnamesi ile; ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren iki (2) yıl sonra hüküm ve sonuç doğurmak üzere sözleşmenin feshedildiği ihbar edilerek, yeniden yapılandırma çerçevesinde, müşteri beklenti ve memnuniyetini sağlayacak, yeni ürünlerin teknik ihtiyaçlarını karşılayabilecek, servis personeli için modern ve güvenli bir çalışma ortamını temin edecek ve … dağıtımı ve satış sonrası hizmetlerinde iktisadi etkinliği arttıracak tesis, personel ve kurumsal kimlik standartlarının belirlendiği ve internet adresinde yetkili servislerin bilgilerine sunulduğu, anılan standartları karşılayan firmalar ile yeni … yetkili servislik sözleşmesi imza edileceği bildirilmiş, yine Kadıköy … Noterliği’nin 10.10.2013 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile; verilen iki yıllık fesih süresinin sonu olan 8 Şubat 2014 tarihi itibariyle davalının kamyon yetkili servislik ilişkisi ve … yetkili servis sıfatının, ayrıca bir bildirime gerek olmaksızın sona ereceğinin bildirildiği anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı tarafından istinaf dilekçesi ile, 2007 tarihli yetkili servis sözleşmesinin davalı tarafından formalite ve tek taraflı olarak düzenlendiği, aslının dosyaya sunulmaması nedeniyle Mahkemece hükme esas alınamayacağı, diğer delillerin toplanması ile değerlendirme yapılması gerektiği iddia edilmiş ise de, dava dilekçesinde tazminat taleplerinin, tek taraflı olduğu iddia edilen sözleşmelerin feshine dayandırıldığı ve sözleşmelerdeki imzaların inkar edilmediği anlaşılmakla bu istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı taraf, yetkili servis sözleşmesini olağan fesih hakkını kullanmak suretiyle feshetmiş ve feshi, müşteri memnuniyetini artırmak amacıyla yeniden yapılandırma yapılması gerekçesine dayandırmıştır. Ayrıca yeniden yapılanma sürecinde standartları sağlayan firmalarla yeniden sözleşme yapılacağını da bildirmiş olup, davacı tarafından kendisine verilen 2 yıllık süre zarfında, davalı tarafça belirlenen standartları karşıladığı, ya da bu hususta birçok yatırım yaptığı, girişimlerde bulunduğu ispatlanamamış, davacının sözleşme süresince yapılan yatırım maliyetleri nedeniyle zarara uğramadığı bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir. Bu minvalde davalının sözleşmede öngörülen olağan fesih hakkını, dürüstlük kuralına aykırı bir şekilde kullanıldığından söz edilemeyecektir. Dolayısıyla mahkemece maddi ve manevi tazminat talebi ile karşılanmayan yatırım maliyetlerinin tazmini talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacı tarafça, taraflar arasında acentelikten doğan veya tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sözleşme ilişkisi bulunduğu ispat edilemediği gibi, sözleşmenin açıklanan 2/6. maddesi ile davacıya münhasırlık yetkisinin verilmediği kabul edilmiş olduğundan, Mahkemece şartları oluşmayan denkleştirme tazminatı talebinin reddine karar verilmesinde de usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasa süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 14/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.