Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/350 E. 2023/826 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/350 Esas
KARAR NO: 2023/826 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/311 Esas – 2020/741 Karar
TARİHİ: 21/10/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/05/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı ile müvekkili arasında 1992 yılından süre gelen bayilik ilişkisi bulunduğunu, müvekkilinin davalının ürünlerini pazarladığını, cari hesaptan kalan ¨211.217,07 TL alacağın ihtara rağmen davalı tarafından ödenmediğini, davalının sadece ¨62.149,06 TL ‘lik alacağı kabul ederek bu kısma ilişkin ödeme yaptığını, kalan alacağın tahsili amacıyla davalı şirkete karşı İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlu şirketin dosya borcuna itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline, takibin devamına davalı şirketin %20’den az olmamak üzere %40 icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin otocam dağıtım ve pazarlamasını sigorta şirketleri ile yaptığı anlaşma çerçevesinde faaliyette bulunan bir şirket olduğunu, hasar beyanıyla gelen vatandaşın cam takma ücretinin sigorta şirketlerinden alındığını, davacının göndermiş olduğu ihtarnamenin ekinde kaynağının tam olarak belli olmayan ve hangi tarihe ait olduğu anlaşılamayan cari hesap tablosunun kendisine gönderildiğini, kendisinin de cevabi ihtarname ile 62.149,06 TL cari hesap borcunun bulunduğunu bildirerek bu borcu ödediğini, müvekkili şirketin bölge bayileriyle her ay düzenli cari hesap mutabakatı yaptığını, davacının bir süredir bu mutabakatı yapmamak için direndiğini, 10 yılı aşkın çalışmalarında her ay mutabakat imzalandığını, takipte istenen alacağın hangi tarihlere ait olduğu ve o tarihlerde neden alacak iddiasında bulunulmadığının bilinmediğini belirterek davanın reddi ile % 40 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 21/10/2020 tarih 2019/311 Esas – 2020/741 Karar sayılı kararında; “Mahkememizce davanın reddine dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul BAM 13. Hukuk Dairesi’nin 2018/668 esas, 2019/479 karar sayılı ilamı ile ” …. Taraflar arasında 31/07/2011 tarihli mutabakat mevcuttur. Mutabakata göre 31/07/2011 tarihi itibarıyla davalının davacıya 418.821,79 TL borcu bulunmaktadır. Açık hesap ticari ilişki bu mutabakat sonrasında da devam etmiş, davacı tarafça davalıya çeşitli faturalar gönderilmiştir. Söz konusu mutabakat tarafları bağlayıcı nitelikte olup, bu tarih itibarıyla taraflar arasındaki açık hesap borç ilişkisinin mutabakata göre belirlenmesi gerekir. Mutabakattan önceki hesap ilişkisinin incelenmesine gerek bulunmamaktadır. Bu tarih öncesi taraf ticari defterlerinin usulüne uygun tutulup tutulmadığı ile açık hesap borç alacak ilişkilerinin kaynağı yapılan mutabakat karşısında inceleme konusu değildir.Taraflar arasındaki 20/03/2012 tarihli işbirliği mutabakatına göre “bölge bayileri sigorta hasar dosyalarını direkt İstanbul’daki genel müdürlüğe gönderecekler, bu dosya bedelleri genel müdürlük tarafından sigortalardan tahsil edildikten sonra ayda iki kez hak sahiplerine ödeme yapılacak, sigorta kesintileri aynen yansıtılacak, sigortalarda 1 yılını dolduran muallak dosyaların bedelleri dekont ile hak sahiplerine iade edilecek ancak Dora tarafından takibine devam edilecek tahsil edilmesi halinde hak sahiplerine ödenecektir” hükmü uyarınca hasar dosyalarından tahsil edilen bedellerin ayda iki kez hak sahibine ödeneceği, tahsil edilemeyen ve 1 yılını dolduran hasar dosyalarının ilgili hak sahibine dekont karışılığında devredileceği ve tahsilinin yine davalı tarafça takip edileceği tahsil edilmesi halinde hak sahibine ödeneceği kararlaştırılmıştır.Davalının, davacı adına düzenlediği borç dekontlarının kaynağının işbirliği protokolüne göre davacı tarafça sigorta poliçeleri kapsamında yapılan cam onarım işlerine ilişkin olarak sigorta şirketinden tahsil edilemeyen alacaklar (muallak) ile sigorta şirketlerince yapılan mahsup/indirim oluşturduğu anlaşılmaktadır. Yine davalı önceki yıllardan muallak olan (tahsil edilemeyen) daha sonra sigorta şirketlerinden tahsil edilen bedelleri alacak dekontları ile davacı alacağına kaydetmiştir.Dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılarak çeşitli raporlar alınmış ise de, bilirkişi raporları taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözmek için yeterli değildir. Alınan bilirkişi raporlarına göre taraf ticari defterleri arasında mutabakat bulunmamaktadır. Mutabakatsızlığın kaynağı bazı davacı faturalarının davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmaması ile davalı tarafça tek taraflı olarak düzenlenen borç ve alacak dekontlarından kaynaklanmaktadır. En son alınan bilirkişi raporunda da bazı belgelerin eksik olduğu, bu belgelerin getirtilmesi halinde taraf ticari defterleri arasındaki mutabakatsızlığın nedenleri hakkında rapor düzenlenebileceği belirtilmiştir.Taraflar arasındaki ihtilaf davacı tarafça çeşitli sigorta poliçeleri kapsamında verilen hizmete ilişkin olarak düzenlenen ve 20/03/2012 tarihli işbirliği mutabakatına göre tahsil için davalı tarafa gönderilen fatura bedellerinden davalı tarafça sigorta şirketlerinden tahsil edilerek davacıya yapılan ödemeler ile sigorta şirketlerinden tahsil edilemeyen hasar dosyalarına ilişkin fatura bedelleri ve işbirliği protokolü gereğince bu hasar dosyalarının iade dekontu ile davacıya teslim delen hasar dosyaları, tahsil edilemeyen hasar dosyalarından daha sonra davalı tarafça tahsil edilen miktar olup olmadığı ile tahsilat var ise bunlardan davacıya ödeme yapılıp yapılmadığı noktasında çıktığından, uyuşmazlığın çözümü için 31/07/2011 tarihli mutabakat esas alınarak bu tarihten sonra taraflar arasında gerçekleşen ticari ilişkinin 2012 tarihinde yapılan işbirliği protokolü kapsamında değerlendirilerek, davacı tarafça kesilen ve davalı defterlerinde kayıtlı olan faturalar ile kayıtlı olmayıp davacı tarafça ispatlanan faturalar dikkate alınarak, bu fatura bedelleri karşısında yapılan davalı ödemeleri ile tahsil edilmediği için iade edilen hasar dosyaları kapsamındaki alacakların tespitinden sonra yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda HMK 222. maddesi hükümleri de dikkate alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.Buna göre mutabakat tarihinden sonra davacı tarafça davalı adına düzenlenen tüm faturaların getirtilmesi, bunlardan davalı defterlerinde kayıtlı olmayan faturalara ilişkin var ise davacı delillerinin toplanması, sigorta hasar dosyaları ile ilgili davalı tarafça sigorta şirketlerinden yapılan tahsilatların tespiti ile bunlardan davacı tarafa yapılan ödemelerin belirlenmesi, muallak (sigorta şirketlerince ödeme yapılmayan hasar dosyalarının) alacakların tespiti ile bunlardan 1 yılını dolduran hasar dosyalarının dekont karşılığında davacı tarafa iade edilip edilmediği, iade edilen muallak dosyalardan davalı tarafça yapılan tahsilat olup olmadığı belirlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken bilirkişi raporlarında da değinilmesine rağmen söz konusu eksiklikler giderilmeden ve davalı defterlerinde kayıtlı olan davacı faturalarının davalı aleyhine delil teşkil ettiği, davalı defterlerinde kayıtlı davacı faturaları kadar davalının davacıya borçlu olduğu, bu fatura bedellerine karşı ödeme ve mahsupların davalı tarafından ispatlanması gerektiği, davalının tek taraflı olarak düzenlediği borç dekontlarının tek başına alacak veya borcun varlığını ispata yeterli olmadığı değerlendirilerek uyuşmazlığın çözümü gerekirken, davalı borç ve alacak dekontlarının davacı tarafından ispatlanamadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.” gerekçesiyle mahkememiz kararı kaldırılmıştır.Dava, davacının, cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.Uyuşmazlık, davalının, bölge bayisi olan davacının taraflar arasındaki işbirliği protokolü gereğince sigorta şirketlerinden gelen hasar dosyaları kapsamında yapılan iş karşılığında düzenlenen fatura bedellerinin ödenmemesinden kaynaklanmaktadır.Taraflar arasında cari hesap ilişkisi bulunduğu anlaşılmış olup, HMK 10 ve TBK 89.maddeleri gereğince davalının icra dairesinin yetkisine yapmış olduğu itirazın reddine karar verilmiştir.İstinaf kararında belirtildiği üzere gerekli inceleme yapılmak için taraf vekillerine 1 no’lu celsede “davacı vekili tarafından 2011, 2012 ve 2013 yıllarına ait 320 kodlu hesaplardaki borç kalemlerini içerir hesap ekstresi ile içeriğine ilişkin evrakları; davalı vekili tarafından kendilerine iade edilmediği iddiasında bulunulan hasar dosyaları ve içeriğine ilişkin dökümler davalı tarafından 2010, 2011, 2012, 2013 yıllarına ilişkin 120 kodlu, 320 kodlu muvakkat hesaplara ilişkin cari hesap ekstreleri ve borç alacak dekontlarının davacıya tebliğ edildiğini ispatlayıcı evraklar, davacı tarafından teslim edilen ve 22/11/2013 tarihi itibariyle sigortalardan tahsil edilmemiş hasar dosyaları ve varsa bunlara ilişkin dökümler ile istinaf kararında belirtilen eksikliklere ilişkin ellerinde bulunan tüm belge ve delillerini sunmak üzere” kesin süre verilmiş ve gerekli ihtaratta yapılmış olup, aynı ara kararda davacı defterlerinin incelenmesi için mahal mahkemesine talimat yazılmıştır.Talimat mahkemesince rapor aldırılan mali müşavir … 16/12/2019 tarihli ön raporunda; davalıya ait 120 kodlu ve 320 kodlu muvakkat hesaplarına ait cari hesap ekstreleri ve borç alacak dekontlarının davacıya tebliğ edildiğinin ispatlayıcı evraklarının dosyada mevcut olmadığını bildirmiş, bu doğrultuda davacı vekiline 3 no’lu celsede, tekrar süre verilmesine rağmen 4 no’lu celsede davacı vekili, müvekkili ile görüştüğünü ve muallak olan dönem yönünden faturalara ulaşılamadığı bilgisinin verildiğini, mutabakat sonrası döneme ilişkin muavin defter kayıtları üzerinde inceleme yapılarak alacağın tespit edilmesini talep etmiştir.Davacı tarafça, ara kararda belirtilen belgeler sunulmamış olup, istinaf kararında da vurgulandığı üzere taraflar arasında 31/07/2011 tarihli mutabakat mevcut olup, tarafları bağlayıcı nitelikte olduğundan bu tarih itibariyle yapılacak açık hesap borç ilişkisinin mutabakata göre belirlenmesi gerekeceğinden bu tarihten sonra gerçekleştirilen ticari ilişkinin 2012 tarihinde yapılan iş birliği protokolü kapsamında değerlendirilerek davacı tarafça kesilen ve davalı defterlerinde kayıtlı olan faturaların tespiti ile gerekli incelemenin yapılması için dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından sunulan 25/08/2020 havale tarihli bilirkişi raporunda; taraflar arasında 2008 yılından, takip tarihine kadar süregelen ticari ilişkinin bulunduğu, ancak tarafların 31/07/2011 tarihinde karşılıklı hesap mutabakatı yaparak borç bakiyesini davalı şirket kayıtlarında görülen meblağ olan 418.821,79 TL olduğu hususunda anlaştıkları, İstinaf Bozma İlamında da belirtildiği üzere taraflar serbest iradeleri ile 31/07/2011 tarihi itibariyle borç bakiyesinin 418.821,79 TL olduğu hususunda anlaştıklarından, bu tarihten önceki hesap farklılıklarının ve taraflardan özellikle davacı carisinde fazla olarak görülen borç meblağının dikkate alınamayacağı, İstinaf Bozma ilamı doğrultusunda, 31/07/2011 tarihinden takip tarihine kadar olan borç alacak ilişkisi incelendiğinde, gerek davacı ve gerek ise davalı firma kayıtlarında davacının tanzim etmiş olduğu, faturaların yer aldığı, hesap farklılıklarının davalı firmanın carisinde borç mahsubu sonucu doğuran virman işlemlerinin yer alması, bir kısım davacının fatura dışı tahakkuklarının davalı carisinde yer almamasından kaynaklandığının anlaşıldığı, bu farklılıkların raporda detayı ile belirtildiği, taraflardan davacı tarafın faturaya dayanmayan kayıtlarından davalı cari hesabına yansıtılan 2.625,00 TL kısım haricindeki 1.855,74 TL’lik borç tahakkuku ihtilaflı olduğundan, bu tutar davacı aleyhinde olacak şekilde hesaba dahil edilmeyerek, yine davalı şirketin davacı aleyhinde olan ancak ödeme hususunda belgeye dayanmadığı anlaşılan, sunulan belgelerin ise, davacı firma yetkililerince teyit/onayına havi olmadığından, bu kayıtlarda dikkate alınmayarak hesaplama yapıldığında, davacının, davalı firmadan takip tarihi itibariyle 77.130,44 TL alacaklı olduğunun hesap ve tespit edildiğini bildirmiştir.En son alınan bilirkişi tarafından 31/07/2011 tarihli protokol sonrası kayıtlar üzerinde yapılan incelemede davacı kayıtlarına giren davalı aleyhine tanzim etmiş olduğu faturaların toplam sayısı 7.136 olduğu ve davalı şirketin kayıtlarına bu faturaların tamamının yansıtıldığı tespit edilmiş olup, bu faturaların toplam tutarı 1.780.410,22 TL olduğu, fatura olmayıp davalı aleyhinde davacının yapmış olduğu diğer alacakların raporun 20.sayfasında belirtildiği ve bunlardan 1.855,74 TL harici, diğerlerinin davalı şirket kayıtlarına girdiği, bu 1.855,74 TL’ninde bilirkişi tarafından haklı olarak dışlandığı, davacı şirket kayıtlarında yer alan davalı nakit veya havale ödemelerinin ve davalı şirket kayıtlarında yer alıp, davacı kayıtlarına yansımayan virmanlar hariç mahsup kayıtları yine raporun 20-23.sayfaları arasında belirtilmiştir. Davalı şirketin toplamda 303.923,37 TL tutarındaki virmana dayanak teşkil edecek sigorta şirketlerinin davalıya ödeyip, davalının davacı şirkete bu tutarı gönderdiğini gösteren belgeler verilen kesin sürelere rağmen ibraz edilmemiş olup, davalı tarafından tek taraflı olarak tanzim edilen borç mahsup fişleri yapılan virman işlemlerinin uygun bulunup bulunmayacağına göre bilirkişi raporunda seçenekli hesaplama yapılmış olup, mahkememizce ödeme hususunda herhangi bir belgeye dayanmayan sunulan belgeler yönünden ise davacı firma yetkililerinin teyit/onayını içermeyen davalının tek taraflı olarak düzenlediği borç dekontlarının tek başına alacak veya borcun varlığını ispata yeterli olmadığından davalının yapmış olduğu bu virmanların uygun bulunmadığı seçenekteki hesaplamaya itibar edilmek suretiyle davacının incelenen defter ve belgeler ile dosya kapsamına göre davalıdan 77.130,44 TL alacaklı olduğu anlaşılmış ve 77.130,44 TL asıl alacak, 976,28 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 78.106,72 TL yönünden davalının İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takibe vaki itirazın iptaline, takibin bu miktar yönünden devamına, fazlaya ilişkin talebin davacı tarafça ilgili belgeler ibraz edilmeyip ispatlanamadığından reddine karar verilmiştir.Dava İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu, bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesine karar verilerek davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile, Davanın kısmen kabulü ile 77.130,44 TL asıl alacak, 976,28 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 78.106,72 TL yönünden davalının İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takibe vaki itirazın iptaline, takibin asıl alacak yönünden devamına; Asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 Sayılı kanunun 2/2. Maddesi gereğince Merkez Bankasının kısa vadeli krediler için ön gördüğü değişen oranlarda avans faiz oranı uygulanmasına, Fazlaya ilişkin talebin reddine, Hükmedilen alacağın %20’si üzerinden hesap edilen 15.621,34 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, davacı ile davalı şirket arasında aynı koşullarda 1992 yılından bu yana süren bir iş ilişkisinin olduğunu, Davacı şirketin, müvekkil şirketin bölge bayisi olarak uzun yıllarca çalıştığını; davacı şirketin bölge bayisi olarak hasar beyanı ile gelen vatandaşın camını taktığını ve ücreti sigorta şirketinden alınması üzerine bayiye bu meblağın ödendiğini; davacı vekilinin beyan ettiği gibi bu işleyişin 2013 tarihinden bu yana değil; 1992 yılından bu yana sürdürülmekte olduğunu; davacı şirketle yapılan mutabakat çerçevesinde borç dekontlarının düzenlendiğini ve iş bu dava açılana kadar bu konuda, bu işleyişe hiçbir itirazı olmayan davacının teamül haline gelen bu duruma yirmi yıl sonra itiraz ettiğini; 31.07.2011 tarihinde iş bu mahkemeye sundukları son borç dekontunda mutabık kalındığını, bundan sonra ki mutabakat yazılarına cevap verilmediğini; müvekkili şirketin bütün bayilerine yıllar boyu borç dekontu gönderdiğini; bayi mutabık kaldığı borç hakkında beyan yazarak kaşeli, imzalı evrakı geri fakslamak suretiyle mutabakat sağlandığını; davacı şirketin borç dekontlarına 1992 yılından beri hiç bir itirazda bulunmadığını aksine bu konuda müvekkili ile mutabık kaldığını, 20.03.2012 tarihli mutabakat çerçevesinde yıllarca davacı ile davalı arasında ki ticari ilişkinin sürdürüldüğünü ve davacının teamül haline gelen bu işleyişe daha önce hiç itiraz etmediğini, kabul ettiğini; daha önce davacı şirketle yetkililer tarafından imzalanan işbirliği mutabakatının “Yine eskiden olduğu gibi … ve bölge bayileri sigorta hasar dosyalarını direkt İstanbul’ da ki Genel Müdürlüğe gönderecekler, bu dosya bedelleri Genel Müdürlük tarafından sigortalardan tahsil edildikten sonra ayda iki kez hak sahiplerine ödeme yapılacak, sigorta kesintileri aynen yansıtılacak, sigortalarda 1 yılını dolduran muallak dosyaların bedelleri dekont ile hak sahiplerine iade edilecek ancak … tarafından takibine devam edilerek tahsil edilmeleri halinde hak sahiplerine ödenecektir.” ibaresine istinaden bu dönemde sigorta şirketlerinden ödeme alınıp davacı tarafa ödeme yapıldığını; yapılan ödemelerin dekontlarının dosyaya daha önce sunulduğunu, 25.08.2020 tarihli bilirkişi raporunda; davalının borç dekontlarının sayılmaması halinde (78.106,72-tl) ve davalının borç dekontlarının sayılması halinde (336,44-tl) diye iki hesaplama yapıldığını; Yerel Mahkemenin ilk seçeneği değerlendirerek kısmi kabul kararı (78.106,72-tl) verdiğini; itiraz ettikleri bilirkişi raporuna göre borcun; borç dekontlarının sayılmamasından (iade edilmeyen hasar dosyalarından) doğduğunu; oysa davacının; 53.676,74-tl cari hesap alacağı, 39.349,10-tl iade edilmeyen hasar dosyalarından ( borç dekontlarını kabul edilmemesinden) dolayı alacak talep ettiğini; 53.676,74-tl cari hesap alacağının hangi faturalardan kaynaklandığının ispat edilemediğni; bu kalemin normal fatura borcu olarak görünmekte olduğunu fakat borcun kaynağı faturaların belgelendirilmediğini; taleple bağlılık ilkesi doğrultusunda; borç dekontlarından ( iade edilmeyen hasar dosyalarından) dolayı alacağın mahkemenin hükmettiği ile uyuşmadığını, (39.349,10 – 78.106,72 ) iş bu beyanın davacının ödeme emrinde ki borcu kabul ettikleri anlamına gelmediğini, Davacı tarafa delillerini sunması için defalarca fırsat verilmesine rağmen davacının delillerini sunamadığını, Davacı tarafa bilirkişi incelemesi yapılmak üzere talimat dosyası ile İzmir’ de bilirkişi atanmasına rağmen, gerekli defterler ve cari hesap ekstreleri bilirkişiye sunulmadığını ve defterlerin incelenmesinin sağlanamadığını; mahkemenin, 14.01.2020 tarihli duruşma sırasında faturaları ve delilleri sunmak üzere davacıya kesin süre verdiğini; davacı tarafın bu süre içerisinde fatura ve delil sunmadığını ve 11.03.2020 tarihli duruşmada “faturalara ulaşamadıklarını ve defter kayıtları üzerinden inceleme yapılmasını” tutanakta yazıldığı gibi beyan ettiğini; yine mahkemenin; İstanbul’ da bir inceleme günü verdiğini, 31.03.2020 tarihli bu incelemeye de davacının katılmadığını ve delil sunmadığını; davacıya alacağını ispat etmek için birçok fırsat verildiğini ama davacı tarafın hiçbir delil sunamadığını, 25.08.2020 tarihli Yerel Mahkemenin de baz aldığı bilirkişi raporunun davacının daha önce verdiği cari hesap ekstrelerinden yola çıkarak hazırlandığını; davacı tarafın defterlerinin incelenmediğini; kesin süreler verilmesine rağmen davacı tarafın defter incelemesinden kaçındığını;Davacı vekiline mutabakattan sonra düzenlenen tüm faturaların ve hangi muallak dosyalara ilişkin talepte bulunduğunu bildirmek için defalarca süre verildiğini ve hatta bilirkişi incelemesi düzenlendiğini ancak herhangi bir inceleme yapılmadığını, istenen evrakların getirilmediğini; Bölge Adliye Mahkemesinin; Yerel Mahkemenin kararın kaldırılmasına ilişkin delillerin değerlendirilmesi bahsiyle izah ettiği üzere; davacı taraf cari hesaplarında bulunan fakat davalı tarafın ticari defterinde olmayan faturaların getirilmesi gerektiğini; iş bu faturaların ispatlanmasının gerektiğini; ayrıca davacının hangi muallak dosyalara ilişkin hangi faturalara istinaden alacak istediğini ortaya koyması ve delillendirmesinin gerektiğini; Bölge Adliyesi Mahkemesince de incelenmesi istenen hiç bir evrağın yerel mahkemeye sunulmadığını; ispat yükünün davacıda olduğunu; iş bu dosya Bölge Adliye Mahkemesinden geldikten sonra davacının alacağını ispat etmek için hiçbir şey yapmadığını,Davacının cari hesap ekstrelerin de olan bazı faturaların müvekkilinin resmi defterlerinde yer almadığını; iş bu faturaların defalarca süre verilmesine rağmen mahkemeye sunulmadığını, defterler ile tutarlılığının anlaşılamadığını; davacı tarafa yapılan her inceleme de farklı cari hesap dökümlerinin tespit edildiğini; cari hesaplar arasında ki bu farklılıkların bir türlü anlaşılamadığını, Davacı şirket 20.08.2013 tarihinde kaynağı henüz belli olmayan ve şimdiye kadar bilirkişi incelemelerinde birçok kez tutarsızlığı ve mesnetsizliği ortaya çıkan; … yevmiye nolu İzmir Bornova … Noterliğinden 211.207,07-TL borcu olduğuna dair davalının müvekkiline ihtarname gönderdiğini; davalı müvekkili adına tarafından 26.08.2013 tarihinde … nolu yevmiye numarasıyla; 62.149,06-TL borçlarının bulunduğunu ve cari hesap özeti konusunda mutabık olmadıklarını ihtar ettiğini ve 62.149,05-TL borçlarını davacı tarafa ödediklerini, Buna karşılık davacının; 22.11.2013 tarihinde 96.179,80-TL alacağı olduğu iddiasıyla hiç bir belgeye dayanmadan İzmir … İcra Müdürlüğü … E nolu dosyadan ilamsız takibe mahsus ödeme emrini gönderdiğini; daha önce 211.207,07-TL ihtar edilen borcun, kendileri tarafından 62.149,06-TL’si kabul edilerek ödenmesine rağmen sonradan takipte istenen 96.179,80-TL’ nin nerden bulunduğunun hala anlaşılamadığını, Davacı tarafın iş bu davadan önce 20.08.2013 tarihinde gönderdiği ihtarnamede 2012 yılından, 01.01.2013 yılına 211.207,07-TL devir ettiğini gösteren bir cari hesap özeti gönderdiğini; daha sonra 05.09.2014 tarihinde yapılan bilirkişi … raporunda ki cari hesap özetinde yine 2012’den 01.01.2013 tarihine devrin 228.842,64-TL olduğunun görüldüğünü; sonra ki 27.03.2016 tarihli bilirkişi … raporuna göre 2012 yılından gelen devir alacağın 210.615,33-TL göründüğünü; 01.01.2013 tarihli devrin cari kaydının her defasında farklı tespit edilmiş olmasının davacının tüm şirket dokümanlarının ne kadar çelişkili ve güvenilmez olduğunu gösterdiğini; bununla birlikte davacının ticari defterlerinde yapılan incelemeyle; 05.09.2014 tarihli bilirkişi … 63.295,77-TL, 27.03.2016 tarihli bilirkişi … 44.783,15-TL, 25.08.2020 tarihli cari hesap ekstreleri incelenerek yapılan son incelemede 78.106,72-TL alacağı olduğunun tespit edidiğini, Kayıtlar arasında ki bu tutarsızlığın nedenini anlamadıklarını; bu tutarsızlığın zaten usulüne uygun olmayan davacı şirket defterlerinin ve diğer cari hesap kayıtlarının ne kadar sağlıksız tutulduğunu ve itibar edilmemesi gerektiğini kuvvetli şekilde gösterdiğini; ayrıca davacının alacağını ispat edemediğini gösterdiğini, Davacı tarafın 2011, 2012, 2013 yıllarına ait defteri kebir ve envanter defterlerinden bahsedilmediğini; defteri kebirde ki hesap özetlerinin kontrol edilmediğini; davacı tarafça; takip konusu alacağı mesnetli bir belgeyle ispatlanamadığını, cari hesap ekstreleri mesnedine ilişkin evrakların ibraz edilemediğini, Ayrıca daha önce 05.09.2014 tarihli bilirkişi … raporunda Davacı borcu olarak 32.448,51-TL’nin, 27.03.2016 tarihli bilirkişi … raporunda davacı borcu olarak 32.294,81-TL’nin, davacının alacağından mahsup edildiğini, iş bu son bilirkişi raporunda bundan bahsedilmediğini, Usulüne uygun tutulmamış davacı yan ticari defterlerinin delil vasfına sahip olmadığını, Davacı her ne kadar ticari defterlerimiz usulüne uygun tutulmuş ve alacağı ispatlamıştır dese de; 05.09.2014 tarihli bilirkişi incelemesi ile ve 01.04.2016 tarihli davacı defterlerine yapılan incelemelerde davacı … Ticaret Ltd. Şti’ ne ait yevmiye defterlerinin (2008-2009-2010-2011) kapanış tasdikinin yapılmadığının tespit edildiğini; iddia edilen alacağın geçmişten gelen cari hesap alacağı olduğunu; usulünce tutulmayan defterlerle alacağın ispatlanmasının mümkün olmadığını, Davacı tarafın 2008,2009,2010,2011 yılına kadar ticari defterlerinin açılış tasdiki varsa da kapanış tasdiklerinin olmadığının tespit edildiğini; bu nedenle lehine delil olma vasfını yitirdiğini; 2012 yılına kadar olan defterlerin delil niteliğini taşımadığını dolayısıyla 2012’de devir gelen alacak miktarı muallak olduğu için sonra ki defter kayıtlarının da sağlıklı tutulmadığını ve gerçeği yansıtmadığını düşündüklerini, Davacının alacağının varlığını ve miktarını ispat etmesi gerektiğni, (İcra İflas Kanunu madde 67/1) Taraflarına gönderilen ve dosyaya sunulan 120 kodlu CD içerisindeki cari hesap dökümleri ile bilirkişiler vasıtasıyla tespit edilen cari hesap dökümleri arasındaki bu tutarsızlığın, her incelemede farklı rakamların bulunması, davacı tarafın zaten usulüne uygun olmayan ticari defterlerinin delil sayılamayacağını ve davacının cari hesap ekstresinden yola çıkarak iddia ettiği alacağını ispatlayamadığının en büyük göstergesi olduğunu; son bilirkişi incelemesinde davacının defterlerini sunmadığını, gerekli incelemelerin yapılmadığını, basit cari hesap ekstreleri üzerinden bilirkişi incelemesi yapıldığını; davacının; cari hesap alacağını ticari defterlerle pekiştirilerek ve başkaca delillerle ispatlanması gerekmekteyken davacı şirkete yapılan her incelemede başkaca cari hesap ekstrelerinin tespit edildiğini, Oysa ki müvekkili şirketin defterlerinde yapılan inceleme sonucunda davacının taraflarına 182,38-TL borcu olduğunun tespit edildiğini, Yerel Mahkemenin verdiği kararın, davacı tarafın istinaf talebiyle kaldırıldığından bu yana davacı tarafın alacağını ispatlamak için hiçbir gayrette bulunmadığını; davacı lehine olan ve başka başka rakamlar içeren 3’ten fazla bilirkişi raporunun bulunduğunu; son bilirkişi incelemesinde davacının defterlerini sunmadığını; sadece basit cari hesap ekstreleriyle inceleme yapıldığını; ortada belirli likit bir alacağın olmadığını; alacak miktarının davacı talebiyle de aynı olmadığını; oysa müvekkili davalı lehine olan durumun hep aynı olduğunu, davalının davacıya borcunun olmadığını ve bunu defalarca ispatladığını, (ispat yükü davacı tarafında olmasına rağmen) bu nedenle yerel mahkeme kararının istinaf edilme zorunluluğunun doğduğunu, İleri sürerek, yukarıda açıklanan nedenlerle ve resen dikkate alınacak nedenlerle; Yerel mahkemenin 2020/741 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde müvekkilinin lehine kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini, hüküm kesinleşinceye kadar icranın ertelenmesine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; ticari satış ilişkisine dayalı bakiye açık hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İlk derece mahkemesi tarafından, dairemizin 2018/668 esas, 2019/479 Karar sayılı kararı doğrultusunda; taraflar arasındaki 31/07/2011 tarihli mutabakat tarihi itibariyle davalının davacıya 418.821,79 TL- borcu bulunduğu sabit olduğundan, bu tarihten takip tarihine dek, 20/03/2012 tarihli işbirliği protokolü de göz önünde bulundurularak davacı alacağın varlığı ve miktarının tespiti için taraf vekillerine; davacı vekili tarafından 2011, 2012 ve 2013 yıllarına ait 320 kodlu hesaplardaki borç kalemlerini içerir hesap ekstresi ile içeriğine ilişkin evrakları; davalı vekili tarafından kendilerine iade edilmediği iddiasında bulunulan hasar dosyaları ve içeriğine ilişkin dökümler davalı tarafından 2010, 2011, 2012, 2013 yıllarına ilişkin 120 kodlu, 320 kodlu muvakkat hesaplara ilişkin cari hesap ekstreleri ve borç alacak dekontlarının davacıya tebliğ edildiğini ispatlayıcı evrakları, davacı tarafından teslim edilen ve 22/11/2013 tarihi itibariyle sigortalardan tahsil edilmemiş hasar dosyaları ve varsa bunlara ilişkin dökümler ile istinaf kararında belirtilen eksikliklere ilişkin ellerinde bulunan tüm belge ve delillerini sunmak üzere sonuçları hatırlatılarak kesin süre verilmiş, verilen kesin süre içerisinde taraf vekilleri tarafından dosyaya yalnızca ticari defter ve kayıtlar sunulmuştur. Mahkemece istinaf ilamı sonra yaptırılan mali bilirkişi incelemesi sonucu alınan bilirkişi raporunda ihtimalli hesaplama yapılarak; mutabakat sonrasında davacı tarafından tanzim edilen tüm faturaların davalı defterinde kayıtlı olduğu, davalı defterlerinde kayıtlı olup davacı defterlerinde kayıtlı olmayan davacı aleyhine virman işlemleri bulunduğu, bu virman işlemleri sonucu davacı alacağından yapılan mahsup kayıtlarının dayanağı belgelerin dosyaya sunulmadığı, mahkemece virman işlemlerinin kabul edilmesi halinde davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 332,23-TL asıl alacak 4,21-TL işlemiş faiz toplamı 336,44-TL alacaklı olduğu, virman işlemlerinin kabul edilmemesi halinde ise takip tarihi itibariyle alacak tutarının 77.130,44-TL asıl alacak, 976,28-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 78.102,72-TL olduğu sonuç ve kanaati bildirilmiştir. Davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri; davacı vekiline mutabakattan sonra düzenlenen tüm faturaları sunmak ve hangi muallak dosyalara ilişkin talepte bulunduğunu bildirmek üzere süre verilmesine rağmen ara kararın yerine getirilmemiş olması, davacı defterlerinin davacı lehine delil vasfını haiz bulunmaması, bilirkişi raporları arasında çelişki bulunması, davacının dosyaya sunduğu muavin döküm ile bilirkişiler tarafından tespit edilen muavin dökümün farklı olması karşısında, davacının alacağını ispat edemediği, mahkemece hatalı hüküm verildiği yönündedir. HMK’nun 282/1 fıkrası uyarınca bilirkişi raporu mahkemece diğer tüm delillerle birlikte serbestçe takdir edilir. Somut olayda davacı defterleri usulüne uygun tutulmamış görünmekle birlikte, davacı defterlerinde yer alan faturalardan davalı defterlerinde kayıtlı olmayanların bilirkişi raporundaki hesaplamada davalı lehine dikkate alınmadığı, davacının düzenlediği ve her iki taraf defterinde kayıtlı faturalar esas alınarak inceleme yapıldığı, ticari defterlerin dayanakları ile bir bütün olduğu, defterlerinde yer alan kayıtlara delil olarak dayanan tarafın bunların dayanağını ispatla yükümlü bulunduğu, davalı yanın kendi defterlerinde yer alan ve davacı aleyhine yapılan virman işlemlerinin dayanağını teşkil eden delilleri mahkemece verilen kesin süreye rağmen dosyaya ibraz etmediği anlaşılmış olup, teknik açıdan yeterli, denetime açık 25/08/2020 tarihli mali bilirkişi raporunun mahkemece gerekçeleri açıklanarak hükme esas alınmasında isabetsizlik bulunmadığı, dayanakları ispat edilmeyen virman işlemleri dikkate alınmadığında davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 77.130,44-TL asıl alacak, 976,28-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 78.102,72-TL olduğu bilirkişi raporu ile tespit edilmiş olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin de yerinde olduğu, davalı yanın aksi yöndeki sebeplere dayalı istinaf başvurusunun reddi gerektiği anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 5.335,47 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 1.333,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.001,57‬ TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/05/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.