Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/339 E. 2023/279 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/339 Esas
KARAR NO: 2023/279 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/700 Esas – 2020/530 Karar
TARİH: 06/10/2020
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 23/02/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında çeşitli bilişim ürünlerinin satışı için ticari ilişki kurulduğunu, bayilik sözleşmesi imzalandığını, davacı şirketin teslim yükümlülüğünü eksiksiz yerine getirdiğini, yapılan satışlar kapsamında davacı tarafından faturalar düzenlendiğini, fatura tutarının 2.000,65 USD kısmının davalı yanca ödenmediğini İstanbul Anadolu … İcra dairesinin … esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalının borcu ödememek adına borca ve ferilerine itiraz ettiğini ileri sürerek davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına, %20′ den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğunu, davacı tarafça kesilen fatura bedellerinin tamamının ödendiğini, davalı tarafça dava açıldıktan sonra gönderilen cari hesap mutabakatında da cari bakiyenin “0” olarak beyan edildiğini, vadesinden önce tüm borcun ödendiğini ve ticari defterlere işlendiğini, haksız açılan davanın reddi gerektiğini ayrıca %20 den aşağı olmamak üzere davacı aleyhine tazminata hükmedilmesi ve yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/10/2020 tarih 2017/700 Esas 2020/530 Karar sayılı kararında; “…Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama, yargılama sırasında bilirkişiden alınan denetime elverişli rapor içeriklerine göre; davacı/takip alacaklısının davalı/takip borçlusu hakkında fatruaya dayalı olarak takip başlattığı, davalı/takip borçlusunun tebliğ edilen ödeme emri üzerine takibe borca ve fer’ileri yönünden süresinde itiraz ettiği ve takibin durduğu, eldeki itirazın iptali davasının süresinde açıldığı, taraflar arasındaki ihtilafın faturaya konu mal ve hizmetin bedelinin ödenip ödenmediği hususundan kaynaklandığı, uyuşmazlığın halli ve taraflar arasındaki ticari ilişkinin tespiti için defter incelemesine karar verildiği, davacının ticari defterlerine göre davalıdan takip tarihi itibariyle 2.000,62 USD alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerine göre davacıya takip tarihi itibariyle TL borcu bulunmadığı, dava konusu faturanın davalı ticari deftelerinde kayıtlı olduğu, davalı şirketin faturalara konu mal ve hizmetin bedelinin ödendiği savunmasında bulunduğu, ödeme savunmasının yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği (Yarg. 13. HD. 2013/2661 E, 2013/9360 K.), takibe konu faturaların ödendiği savunmasında bulunan davalının ispat külfetini üzerine aldığı (Yarg. 19. HD. 2013/10465 E, 2013/14493 K.), davalının takibe konu fatura bedellerini ödediğini yazılı şekilde kanıtlamakla yükümlü olduğu, davacı tarafından sunulan faturaların bedelinin USD olarak kesildiği ve ödeme vadesinde USD olarak tahsil edileceğinin belirtildiği, davalının TL olarak ödeme yaptığı, TCMB döviz satış kuruna göre hesaplama yapıldığında davacının 2.000,62 USD alacaklı olduğu, davalı şirketçe yemin deliline de dayanmadığı, bu itibarla takibe yapılan itirazın haksız olduğu yönünde oluşan tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. …”gerekçesi ile, Davacının davasının KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile,1-İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas takip sayılı dosyasına davalının 2.000,62 USD lik kısmına yaptığı itirazın iptaline,2-Davacının fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, 3-Davacının icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, Müvekkili şirket tarafından faturalarda belirlenen miktar ve kur üzerinden ödeme yapılmasına rağmen ödenen miktarın fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden toplam cari hesaptan düşüldüğünü, Davacı tarafından dava dosyasına sunulan faturalarda müvekkili şirket tarafından alınan mal karşılığı ödenecek miktarın; vade tarihinin, sabit kurunun ve bu kurdan hesaplanan TL karşılığının belirtildiğinin açıkça görüldüğünü, her bir faturanın vade tarihi, fiili ödeme tarihi ve TL olarak karşılığı incelendiğinde müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığının görüleceğini, müvekkili şirketin faturalarda belirtilen miktar ve kur üzerinden vadesi içerisinde ödeme yaptığını, davacının bu ödemeleri vade tarihindeki kuru esas alarak cari hesaptan düşmesi gerekirken ve vade tarihine faturalarda açıkça atıf yapılmış iken davacının fiili ödeme tarihindeki kuru esas alıp USD olarak hesaplayarak cari hesaptan düştüğünü, davacının müvekkili şirketin ödemelerini faturalarda açıkça belirttiği kur yerine ödeme tarihindeki kur üzerinden düşmesi müvekkili şirket aleyhine olacak şekilde cari hesaptan kaynaklanan kur farkının ortaya çıkmasına sebebiyet verdiğini, Bilirkişi kur farkından kaynaklı bir alacak tutarı tespit etmiş olmasına rağmen ne vade tarihindeki ne de fiili ödeme tarihindeki döviz kurlarına ilişkin bir inceleme yapmadan eksik bir şekilde ilgili raporu hazırladığını, bilirkişi raporunun hükme esas alınacak nitelikte olmadığından eksik inceleme ile verilen mahkeme kararının hatalı olduğunu, Cari hesap mutabakatlarının dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, Müvekkili şirketin davacıya borcunun olmadığı davacı tarafından gönderilen cari hesap mutabakatı ile de sabit olduğunu, ilgili mutabakatta müvekkili şirketin borcunun 0.00-TL olduğu ve mutabık olunup olunmadığının bildirilmesinin istendiğini, müvekkili şirket tarafından bu mutabakata beyanda bulunulduğunu ve taraflar arasında cari hesabın 0.00-TL olduğunun tespit edildiğini yargılamanın gidişatını etkileyecek bu denli önemli olan söz konusu mutabakatın gerek bilirkişi gerek yerel mahkeme tarafından hiçbir şekilde değerlendirmeye alınmadığını ve hatalı olarak müvekkili şirketin borçlu olduğuna karar verildiğini, davacı tarafın USD cari hesabına ilişkin herhangi bir bilgilendirme yapmadığını, mutabakat metni de göndermediğini ve müvekkili bilgilendirmediğini, Müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcu bulunduğunu kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı müvekkili şirkete USD cari hesabından kaynaklanan bir fark oluştuğunu hiçbir şekilde bildirmediğini, taraflar arasında ticari ilişki devam ederken dahi davacının böyle bir borç doğduğunu ve kur farkı oluştuğunu, müvekkiline bildirmemesi davacının kötü niyetli olduğunu, gösterdiğini, davacının USD cari hesabına ilişkin herhangi bir bilgilendirme yapmadığını mutabakat metni de göndermediğini ve müvekkilini bilgilendirmediğini, Cari hesapta tutulan diğer tüm alacaklar da dikkate alınarak hatalı şekilde bilirkişi incelemesi yapıldığını, müvekkili şirketçe yapılan ödemelerin ödeme tarihindeki kurdan USD’ye çevrilerek borcun cari hesaptan düşülse bile cari hesapta tutulan diğer tüm alacakların dikkate alınarak bilirkişi hesaplaması yapıldığını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin sadece bu davaya ve takibe konu edilen 7 faturadan ibaret olmadığını, bilirkişi tarafından da inceleme yapılırken bu hususun dikkate alınmadan taraflar arasındaki 2014-2017 yıllarına ait defterler ve cari hesaplar incelenerek rapor oluşturulduğunu, cari hesaplar incelendiğinde davaya konu faturaların defterlere işlendiğinde davacı cari hesabında haksız olarak işletilmiş USD borcunun bulunmadığının tespit edilebileceğini, Müvekkili Şirket, davacıdan aldığı mallara karşılık ödeme yaparken alınan malın bedelini faturada yer alan USD kuruyla TL’ye çevirerek vade tarihinde ödeme yaptığını ancak davacı, müvekkili şirket tarafından yapılan bu TL ödemelerini fatura tarihinde taraflarca belirlenen ve faturada yer alan kurdan çevirmeyip cari hesaptan düştüğünü, dolayısıyla bunun akabinde de Vade Tarihi ve Fatura Tanzim Tarihi arasındaki kur farkından kaynaklı olarak USD farkı ortaya çıktığını, davacının muhasebesel hatalarından kaynaklanan işlemleri davacı tarafından müvekkili şirkete cari hesap mutabakatı gönderilmesine rağmen müvekkili şirketin borcu imiş gibi takibe ve işbu davaya haksız ve hukuka aykırı olarak konu ettiğini, Davacı ile müvekkili şirket arasındaki ticari ilişkinin 2014 yılından itibaren sürdüğü göz önünde bulundurulduğunda müvekkili şirketin son havale tarihi olan 25.08.2015 dahil bu tarihe kadar yapılan her ödemede yukarıda bahsedilen şekilde kur çevirisi yapıldığında her ödemede haksız ve hukuka aykırı olarak oluşan kur farkından doğan USD farkı yıllar içinde birikerek 2.000,62 USD olduğunu ancak davacı tarafından takibe ve davaya sadece 7 (yedi) adet fatura konu edildiğini ve 2.000,65 USD alacağının bu faturalardan kaynaklandığının iddia edildiğini, davalı tarafından takibe ve işbu davaya konu sadece 7 adet fatura olduğunu, müvekkili şirketin toplam borcunun 2.691,43-USD olduğunu, Davacının iddia ettiği şekilde sadece bu 7 (yedi) fatura bakımından davacının cari hesap dökümü dikkate alınarak aşağıdaki şekilde hesaplama yapıldığı takdirde, müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcu bulunduğunun hiçbir şekilde kabulü anlamına gelmemek kaydı ile, davacının söz konusu faturalardan doğan kur farkı kaynaklı alacağı sadece 2.691,43-2.657,39 = 34,04-USD olabileceğini gerek Bilirkişi gerekse mahkeme tarafından davacının talebi dikkate alınmadan yapılan hesaplamanın hukuka aykırı olduğunu, işbu davada davacı tarafından sadece 7 adet faturadan doğan kur farklı kaynaklı alacağını talep ettiğini, yerel mahkemece sadece 7 fatura ve yapılan 3 adet ödeme esas alınarak hüküm kurulması gerekirken tüm cari hesaptan kaynaklanan kur farkından doğan 2.000,62-USD esas alınarak açıkça hukuka aykırı olarak hüküm kurulduğunu, Davacının takibi ve davayı usulsüz olarak fatura alacağına dayandırdığını, kur farkı alacağının talep edilmesi için öncelikle kur farkı faturası kesilmesi gerektiğini, davacı tarafından faturanın kesilmediğini ve müvekkiline tebliğ edilmediğini, bilgilendirme yapılmadığını, Müvekkili şirket lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, ( Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 2014/10188 E., 2014/27649 K. 18.09.2014 T.) İleri sürerek yerel mahkeme tarafından verilen aleyhe hükümlerin kaldırılmasını, davanın tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında cari hesaptan kaynaklı alacağın tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davaya konu İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyası incelendiğinde; Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine cari hesap, faturalar, ödemeler dayanak gösterilmek suretiyle 2.000,65 USD (harca esas değer 7.237,95 TL.) Alacağın tahsili talebiyle 20/03/2017 tarihinde ilamsız icra takibinde bulunduğu, davalı borçlu vekili 23/03/2017 havale tarihli dilekçesi ile; borcu ve ferilerini kabul etmediklerini belirterek itiraz ettiği, davacı alacaklı tarafından süresi içerisinde itirazın iptali (harca esas değer 7.237,95 TL.) davası açıldığı anlaşılmıştır. Somut olayda, taraflar arasında 2014-2015 yılları arasında ticari ilişki olduğu, davacı tarafından davalıya 68 adet toplam 93.798,15 USD. Lik ( 230.916,51 TL. ) fatura düzenlendiği, davacının ticari defter ve kayıtlarına göre; davalıya 68 adet fatura kaynaklı 230.916,51 TL karşılığı 93.798,15 USD bedelinde mal satışı gerçekleşmiş olup, karşılığında 20 adet banka havalesi ile 230.916,51 TL karşılığı 91.797,53 USD’nin tahsil edildiği, davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 0,00 TL, 2,000,62 USD alacağı bulunduğu, davalının ticari defter ve kayıtlarına göre; 68 adet fatura alınmış olup, 20 adet havale ödemesi karşılığı 230.916,51 İTL tutarında ödeme gerçekleştirildiği, davalının davacıya TL borcu bulunmadığı, davacı tarafından sunulan satış faturaları ve tahsilat dekontları incelendiğinde, davacının kesmiş olduğu 68 adet faturanın tamamında fatura bedellerinin USD olarak kesildiği ve ödeme vadesinde USD olarak tahsil edileceğinin belirtildiğinin görüldüğü, yine davacı tarafından sunulan tahsil dekontları incelemesinde 230.916,51 TL ödeme gerçekleştirdiğinin görüldüğü, birbiriyle uyumlu olmakta olup, uyuşmazlığın esasını USD kesilen faturaların, fatura tarihindeki TL bedel üzerinden ödenmesi nedeniyle kur farkından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Yargıtay 19 HD.nin 2015/413 Esas. 2015/16682 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere Yabancı para üzerinden yapılan alım satımlarda Vergi Usul Kanunu hükümleri gereğince faturaların Türk Lirası üzerinden düzenlenme zorunluluğu bulunduğundan faturalarda belirtilen yabancı paranın Türk Lirası karşılığı kur gözetilerek fatura tarihlerinde ödeme yapılmayıp daha sonra Türk Lirası ile ödeme yapılması durumunda kur farkı istenebilir. Bunun için taraflar arasında bir teamül oluşmasına da gerek bulunmamaktadır. Somut olaya döndüğümüzde, davacı tarafından davalı adına düzenlenen faturalarda verilen hizmetin döviz karşılığı gösterilmiş ve ödeme vadesinde USD olarak tahsil edileceği açıkça belirtilmiş olup davacı tarafından davalıya 68 adet fatura kaynaklı 93.798,15 USD bedelinde mal satışı gerçekleşmiş olup, karşılığında 20 adet banka havalesi ile 230.916,51 TL karşılığı 91.797,53 USD’nin tahsil edildiği, davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 0,00 TL, 2.000,62 USD alacağı bulunduğu anlaşılmakla; Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davalı vekilinin davanın esasına yönelik tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalı vekili ret edilen miktar üzerinden lehlerine vekalet ücretine hükmedilmediğini istinaf sebebi olarak ileri sürülmüş ise de, davacı tarafından icra takibinin 2.000,65 USD (harca esas değer 7.237,95 TL.) üzerinden başlatıldığı ve davanında bu miktar üzerinden açıldığı, mahkemece davanın 2.000,62 USD üzerinden kısmen kabulüne ve 0,03 USD. (0,11 TL.) Miktar yönünden davanın reddine karar verilmiştir. HMK 341/4 maddesindeki kesinlik sınırı, yeniden değerleme oranı ile 01/01/2020 – 31/12/2020 tarihleri arasında verilen hükümlerde geçerli olmak üzere 5.390,00.TL olarak belirlenmiş olup mahkemece ret edilen 0,03 USD. (0,11 TL.) miktar yönünden karar kesin nitelikte olup, kesin nitelikteki karar ile ilgili olarak yerel mahkemece karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesinin de sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Sonuç olarak; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine, karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 482,84.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan (54,40.TL + 69,20.TL=) 123,60.TL harcın mahsubu ile bakiye 359,24.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/02/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.