Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/333 E. 2023/361 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/333 Esas
KARAR NO: 2023/361 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/129 Esas – 2020/610 Karar
TARİHİ: 24/11/2020
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/03/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili banka ile eski unvanı … Sanayi ve Dış Tic. Ltd. Şti. olan davalı … San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında 13.11.2012 ve 17.10.2017 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmeleri imzalanarak kredi kullandırıldığını ve diğer davalıların da bu sözleşmelere müteselsil kefil olduklarını, davalıların geri ödemeleri yapmaması üzerine Gebze … Noterliği’nin 08.03.2019 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarının muhataplara tebliğ edilmesi üzerine davalıların ihtara herhangi bir itirazları olmadığını ve ihtarda dökümü yapılan 31.991,84 TL alacağın da 24 saat içinde ödenmesi gerektiği bildirildiği halde ödeme yapılmadığından alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile başlatılan takibe davalı borçluların itiraz ettiklerini, bunun üzerine arabuluculuğa başvurulmuş ise de, herhangi bir anlaşma sağlanamadığından itirazın iptali için bu davanın açılma gereğinin doğduğunu, davalıların yetki itirazlarının; para borçlarının yerinde ifa edilmesi gerektiğinden İstanbul merkez mahkeme ve icralarının yetkili olmaları nedeniyle yerinde olmadığını, davalıların borçlu olmadıkları itirazlarının da sözleşme ve ihtarname kapsamında borçlu bulunduklarından yerinde olmadığını, faiz oranlarının sözleşme ve yasalara uygun olduğunu, davalıların itirazlarının alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik olduğunu beyanla itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın % 20 sinden aşağı olmamak kaydıyla, icra inkar tazminatına ve tüm yargılama gider ve masrafları ile vekalet ücretinin davalılara yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; Ödeme emrinin henüz tebliğ edilmediği ancak ödeme emrinde belirtilen asıl alacağa, işlemiş faize, faiz oranına ve tüm ferilerine itiraz ettiklerini, yetkili icra müdürlüğünün İstanbul Anadolu icra müdürlüğü olması nedeniyle yetkiye itiraz ettiklerini, takibe konu ihtarname içeriğinde belirtilen çek karnesinden doğan borçları kabul etmenin mümkün olmadığını, çeklerde yer alan keşideci imzasının müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını, davacı bankanın ibraz edilen çekteki keşideci imzasını kayıtları ile karşılaştırarak kontrol etmesi gerektiğini, davacı bankanın bunu yapmadığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesinin 24/11/2020 tarih ve 2019/129 Esas – 2020/610 Karar sayılı kararında;”Toplanan deliller, icra dosyası ve düzenlenen bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında davalı borçlu şirket ile davacı banka arasında kredi sözleşmesinin varlığı ve diğer davalıların bu kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı hususunda ihtilaf olmayıp, ihtilafın davalı şirketin borçlu olup olmadığı, borçlu ise miktarı ve diğer davalıların müteselsil kefil sıfatıyla takibe konu borçtan sorumlu olup olmadığı hususundan kaynaklandığı anlaşılmıştır. Davalılar tarafından takibe itirazlarında borca ve faize yönelik itirazda bulunarak borçlu olmadıklarını ileri sürmüşlerse de, davalı şirketin asıl borçlu olarak diğer davalıların dava konusu kredi sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, kredi ve kefalet ilişkisinin kurulduğu açık olup, takip konusu borcun davalılar yönünden asıl borçlu ve kefil sıfatıyla 2 adet genel kredi ve teminat sözleşmesinden kaynaklandığı, davalıların kefil olarak attığı imzaya yönelik itirazının bulunmadığı,davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan ve hesaplanan kefalet tutarı kapsamında borçtan sorumlu olduğu davacı tarafın dosyaya sunduğu genel kredi sözleşmesi, kat ihtarnamesi, hesap özetleri ve yapılan bilirkişi incelemesi ile sabit olmakla davalı tarafların itiraz ettikleri miktar yönünden borcunun bulunmadığına ilişkin soyut iddia dışında takip konusu borcun doğmadığına ve itfa edildiğini ilişkin her hangi bir ispata yarar delil ibraz edememiştir. Davalılar her ne kadar imzası davalıya ait olmayan çek karnelerinin karşılıksız çıkması nedeniyle ödenen asgari tutarların yükletilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek itirazda bulunmuşlarsa da; 6102 Sayılı TTK’nın 801. maddesinde cirosu mümkün bir çeki ödeyecek muhatabın cirolar arasında düzenli bir teselsülün var olup olmadığını incelemekle yükümlü ise de, cirantaların imzaların geçerliliğini araştırmak zorunda olmadığı düzenlenmiştir. Ayrıca taraflar arasında düzenlenen kredi sözleşmesinin 9.21.a ve b maddelerine göre banka tarafından çek yasal sorumluluk bedellerinin ödenmesi halinde nakde dönüşeceği ve talep edilebileceği düzenlenmiş olup davacı bankanın ibraz edilen çekler nedeniyle banka sorumluluk tutarının ödenmesi ile nakde dönüşen banka alacağını ve bilirkişi raporu ile tespit edilen muhtelif alacak kalemlerini talep edebileceği, (Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2019/1495 E. 2020/641 K. Sayılı emsal ilamı da bu yöndedir) anlaşıldığından davalıların bu yöndeki itirazlarının reddine karar verilmiştir. Bu haliyle davacı tarafın takip konusu genel kredi sözleşmesinden dolayı davalılardan bilirkişi tarafından tespit edilen miktar ve faiz oranı yönünden alacaklı olduğunu ispat ettiği anlaşılmakla, düzenlenen uzman bilirkişi raporunun da mahkememizce dosya kapsamına uygun olması ve denetime elverişli bulunması nedeniyle hükme esas alınarak davacı tarafın davalılardan takip konusu genel kredi sözleşmesinden dolayı davacı bankanın davalı borçlu hakkında başlattığı icra takibi kısmen haklı olup, bilirkişi tarafından tespit edilen alacak kalemleri doğrultusunda; davanın kısmen kabulü ile; davalıların İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen ayrı ayrı iptali ile, takibin 31.983,84 TL asıl alacak, 653,06 TL işlemiş faiz, 32,65 TL BSMV olmak üzere toplam 32.669,55 TL üzerinden takip tarihinden borç tamamen ödeninceye kadar 19.421,42 TL matrah üzerinden %46,80 ve 12.570,40 TL matrah üzerinden %33 temerrüt faizi ile faizin %5 gider vergisi ile birlikte tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla aynen devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, asıl alacak likit olduğundan asıl alacağın %20’si (6.396,76 TL) oranındaki icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine, dair oluşan vicdani kanıya göre aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.”gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; HMK madde 323 gereği ihtarname masrafı yargılama giderlerinden olup yerel mahkemece fazlaya ilişkin talebin reddi ile davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkemece esas alınan bilirkişi raporunda; ” davacının talep ettiği masraf kaleminin ne masrafı olduğunun izahı ve ödeme makbuzunun ibrazı halinde hesaplanılan tutara eklenmesinin mümkün olduğu… ” tespiti yapıldığını, fazlaya ilişkin taleplerinin reddedildiğini, HMK’nın yargılama giderleri kapsamı başlıklı 323. maddesinde yargılama giderlerinin sayıldığını, ilgili maddenin ç bendinde; ”Geçici hukuki koruma tedbirleri ve protesto, ihbar, ihtarname ve vekâletname düzenlenmesine ilişkin giderler” hükmünün yer aldığını, yerel mahkemece masraf kaleminin ne masrafı olduğuna dair herhangi bir araştırma yapılmadığını, taraflarınca dava dilekçesi ekinde Gebze … Noterliği’nin 08.03.2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin dosyaya sunulduğunu, yerel mahkemece yapılan eksik araştırma sonucu fazlaya ilişkin istemlerinin reddedilmesinin ve reddedilen bu kısım üzerinden aleyhlerine vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla yerel mahkeme kararının 1.bendinin c hükmünün kaldırılarak davanın tamamıyla kabulüne ve davalılar lehine hükmedilen avukatlık vekalet ücretinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar vekili istinaf dilekçesi ile; 01.05.2020 tarihli bilirkişi raporunda taraflarının savunmalarına yer verilmediğini ve bu yönde bir inceleme yapılmadığını, 01.07.2020 tarihli dilekçe ile bilirkişi raporuna itiraz etmelerine rağmen yerel mahkemece itirazlarının dikkate alınmadığını, bilirkişinin, sanki davacı bankanın vekili gibi hareket ederek hazırlamış olduğu mezkur raporun, yerel mahkemeye sundukları 01.07.2020 tarihli itirazları dikkate alınmaksızın, olduğu gibi hükme esas alınmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, bu hususun açıkça müvekkillerin adil yargılanma haklarının ihlali anlamına geldiğini, davaya konu edilen ve davacı banka tarafından “güvence bedelleri” ödendiği iddia edilen çeklerin üzerindeki imzaların müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını, müvekkili şirkete ait olan ve davaya konu edilen çek yapraklarının, müvekkilin bilgisi ve rızası dışında doldurularak, sahte imzalarla piyasaya sürüldüğünü, bilirkişinin davaya konu edilen çekler üzerindeki imzaların müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığı yönündeki savunmaları bakımından herhangi bir inceleme yapmadığını, Türk Ticaret Kanunu madde 724’ün ; “Sahte veya tahrif edilmiş bir çeki ödemiş olmasından doğan zarar muhataba ait olur…” şeklinde olduğunu, kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere her türlü sahtelik halinde muhatap bankanın, sahtelik sebebiyle ortaya çıkan zararı üstlenmesinin söz konusu olacağı sonucuna ulaşıldığını, sahte veya tahrif edilmiş bir çekin ödenmesinden doğan zararların muhataba ait olduğunu, Türk Ticaret Kanunu madde 713 hükmü incelendiğinde ise; “muhatabın çeki öderken ciro zincirinin düzgünlüğünü incelemek zorunda olduğu fakat ciranta imzalarının gerçekliğini araştırma yükümlülüğünün bulunmadığı” düzenlemesinin görüleceğini, doktrinde ve uygulamada; her iki madde arasında, muhatap bankanın sahte imza hususundaki sorumluluğunda keşidecinin sahte imzası ile sınırlı bir sorumluluk halinin kabul edilmesi gerektiğini, muhatap bankanın keşideciyi tanımak zorunluluğu bulunmasına rağmen cirantaları tanımasının imkânsız olduğu şeklindeki bir ilişkinin olduğu görüşünün kabul gördüğünü, imzada sahtelik hususunda muhatap bankanın sorumluluğunun TTK madde 724 gereğince sadece keşidecinin imzası ile sınırlı olarak kabul edildiğini, bankanın, keşidecinin imzasındaki sahtelikten sorumluluğunun, keşidecinin imzasının bankada mevcut olmasından ve çek üzerindeki imza ile bankada mevcut olan imza arasında karşılaştırma yapabilme olanağı bulunmasından kaynaklandığını, muhatap bankanın, sadece keşidecinin imzasının sahte olması halinde ilgilisine yaptığı ödemeden sorumlu tutulabileceğini, sahte veya tahrif edilmiş çeklerin ödenmesinden ötürü muhatap bankanın sorumluluğu objektif sorumluluk niteliğinde olup muhatap bankanın, sahte veya tahrif edilmiş çekteki bu hususu sahteliğin iğfal kabiliyeti dolayısıyla fark etmemiş olsa bile ödemeyi yapmış olmak sebebiyle keşideciye karşı sorumlu olacağını, sahte imzalar ile piyasaya sürülmüş olan çeklerin; davacı bankaya ibraz edilmesi üzerine sorumluluk tutarlarının ödenmesinin muhatap bankanın kendi kusuru ile zararı meydana getirmesi anlamına geldiğini, işbu davaya konu çeklere ilişkin yapılan banka sorumluluk tutarı ödemelerinden kaynaklanan zararlara da muhatap bankanın bizzat katlanması gerektiğini, davacı banka tarafından objektif sorumluluk hükümleri çerçevesinde sorumlu olunan zararın müvekkillerine rücu etmek istenmesinin hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde belirttikleri üzere davacı bankanın, davaya konu çeklerin fotokopilerini ve bu çeklerin sorumluluk bedellerini ödemiş olduğuna ilişkin ödeme makbuzlarını dosyaya ibraz etmesi ve bu kapsamda bilirkişi incelemesi yapılması gerekirken bu talebin de yerel mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, yerel mahkeme tarafından verilen hükme esas bilirkişi raporunun taraflı olarak düzenlendiğini ve tarafların itirazlarının adil bir şekilde dikkate alınmadığı göz önüne alındığında, kısmi istinaf taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini beyanla yerel mahkeme kararının işbu istinaf dilekçesine konu kısmi itirazları doğrultusunda yapılacak istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını, davanın reddini talep etmiştir.Davalılar … Sanayi Ve Ticaret Ltd. Şti. ile … vekili istinaftan feragat dilekçesi ile; dosyada müvekkilleri adına istinaf başvurusunda bulunmuşsalar da, müvekkillerin talebi üzerine istinaf başvurusundan feragat ettiklerini beyanla feragat talebinin kabulünü talep etmiştir.Davacı vekili istinaftan feragat dilekçesi ile; İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/129 Esas sayılı dosyasının 2020/610 Karar sayılı kararının 1 numaralı kararının c bendi, her ne kadar taraflarınca huzurdaki incelemeye konu edilmişse de, davalının davayı kabul etmesi ve istinaf talebinden feragat etmesi sebebiyle bu taleplerinden vazgeçtiklerini beyanla gereğinin yapılmasını talep etmiştir.Davalılar vekili beyan dilekçesi ile; dosyada her ne kadar diğer müvekkilleri olan … ve … Sanayi Ve Ticaret Ltd.Şti. adına istinaf başvurusundan feragat etseler de, müvekkili … adına istinaf başvurusundan feragat etmediklerini beyanla gereğinin yapılmasını talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesinden doğan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir.Davacı banka tarafından, davalılar aleyhine İstanbul … İstanbul İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile toplam 33.985,82 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatılmış, davalıların süresi içerisinde yetkiye, borca ve ferilerine itiraz etmeleri üzerine takip durmuş, somut dava ile davacı vekili, davalıların itirazlarının haksız olduğunu, genel kredi sözleşmesi ve kat ihtarnamesi kapsamında borçlu olduklarını beyan ederek itirazın iptalini talep etmiş, davalı taraf, davacı banka tarafından sorumluluk bedelleri ödendiği iddia edilen çeklerdeki keşideci imzasının şirket yetkilisine ait olmadığını, sahte çek bedellerinin ödenmesi nedeniyle sorumluluklarının bulunmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davacı ile davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalılar … Sanayi Ve Ticaret Ltd. Şti. ile … vekili Av. …, elektronik imza ile imzalayarak UYAP sistemi üzerinden dairemize sunmuş olduğu 05.05.2022 tarihli dilekçe ile; müvekkilleri adına istinaf başvurusundan feragat ettiklerini beyan etmiş olup, dosyanın incelenmesinde istinaftan feragat eden davalı vekili Av. …’ın Kadıköy … Noterliği’nin 03.12.2018 tarih ve … yevmiye nolu vekaletnamesinde “davadan veya kanun yollarından feragat etmeye” yetkili olduğu görülmüştür. 6100 sayılı HMK’nın 349/2. maddesine göre; istinaf başvurusu yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verilir. Dosya, Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle reddolunur. Bu durumda, davalılar … Sanayi Ve Ticaret Ltd. Şti. ile … vekilinin istinaf talebinden feragat beyanı göz önüne alınarak istinaf başvurularının feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.Davacı vekili Av. …, elektronik imza ile imzalayarak UYAP sistemi üzerinden dairemize sunmuş olduğu 11.05.2022 tarihli dilekçe ile; müvekkili adına istinaf başvurusundan vazgeçtiğini beyan etmiş olup, dosyanın incelenmesinde istinaftan feragat eden davalı vekili Av. …’ın Kadıköy … Noterliği’nin 09.01.2019 tarih ve … yevmiye nolu vekaletnamesinde “davadan veya kanun yollarından feragat etmeye” yetkili olmadığı görülmüştür.Davacı vekili 27.02.2023 tarihli dilekçesi ile; davadan feragat yetkileri olmamakla birlikte, davalı borçlu … tarafından borcun ödendiğini ve davanın konusuz kaldığını beyanla karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin vekaletnamesinde davadan ve istinaftan feragat yetkisinin bulunmaması, dosya kapsamında dava konusu borcun ödendiği ve davanın konusuz kaldığına dair belge ve tüm davalıların kabul beyanı bulunmaması sebebiyle, bu aşamada davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesine yer olmadığı kanaatine varılmıştır.Davalı …’in istinaf başvurusu yönünden; Mahkemece alınan bankacı bilirkişi raporunda icra takibi ile talep edilen alacak kalemlerinin ayrıştırıldığı, asıl alacak içerisinde sekiz adet çekin ödenen yasal sorumluluk bedellerinin bulunduğu tespit edilmiştir. Davalı vekili tarafından cevap dilekçesi ve bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, davacı banka tarafından yasal sorumluluk bedelleri ödenen çeklerdeki keşideci imzasının asıl borçlu şirket yetkilisine ait olmadığı, bankanın çeklerdeki keşideci imzalarını kontrol etmesi gerektiği beyan edilmiştir. Her ne kadar Mahkemece, davalının genel kredi sözleşmesini müşterek müteselsil kefil olarak imzaladığı, sözleşmenin 9.21.a ve b maddelerine göre banka tarafından çek yasal sorumluluk bedellerinin ödenmesi halinde, gayrinakdi alacağın nakde dönüşeceği ve talep edilebileceği, TTK’nın 801. maddesinde cirosu mümkün bir çeki ödeyecek muhatap cirolar arasında düzenli bir teselsülün var olup olmadığını incelemekle yükümlü ise de, cirantaların imzaların geçerliliğini araştırmak zorunda olmadığı gerekçesi ile davalının savunması aşılarak, bilirkişi tarafından yapılan hesaplama uyarınca davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; takip konusu çeklerin keşide ve ibraz tarihlerinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 812. maddesinde yer alan; “sahte veya tahrif edilmiş bir çeki ödemiş olmasından doğan zarar muhataba ait olur; meğerki, senette düzenleyen olarak gösterilen kişiye, kendisine verilen çek defterini iyi saklamamış olması gibi bir kusurun yüklenmesi mümkün olsun” şeklindeki düzenleme uyarınca öğreti ve yerleşik Yargıtay uygulamasında, muhatap bankanın bu maddede öngörülen sorumluluğunun kusur aranmayan bir sorumluluk olduğu, muhatap bankanın sahte çek nedeniyle ödeme yapması durumunda, kusursuzluğunu ispat etse bile bu sorumluluktan kurtulamayacağı, muhatap bankanın sahte imza nedeniyle ödeme yapmamasının kanunun bankaya yüklediği bir yükümlülük olduğu kabul edilmekte olup ( Bkz. Emsal Yargıtay 11. HD; 12.03.2018 Tarihli, 2016/8943 Esas ve 2018/1854 Karar sayılı kararı), bu minvalde Mahkemece eksik inceleme ve hatalı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması isabetsiz olmuştur. Bu doğrultuda Mahkemece dava konusu çeklerdeki imzanın keşideciye ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması, dosya ile ilgisi nedeniyle Ankara CBS’nin 2020/120821 soruşturma sayılı dosyasının akıbetinin sorulması, davacı vekilinin davanın konusuz kaldığına dair beyan dilekçesinin değerlendirilmesi ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.Açıklanan nedenlerle, davalılar … Sanayi Ve Ticaret Ltd. Şti. ile … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 349/2. maddesi gereğince feragat nedeniyle reddine, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalılar … ve …’in istinaf başvurularının HMK’nın 349/2. maddesi gereğince FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE, 2-Davacının istinaf talebinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,3-Davalı …’in istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/11/2020 tarih ve 2019/129 Esas – 2020/610 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 4-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf talep eden davalılar ve davacı tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde kendilerine iadesine, 6-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 7-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/03/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.