Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/326 E. 2023/514 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/326 Esas
KARAR NO: 2023/514 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/362 Esas – 2020/457 Karar
TARİH: 17/07/2020
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/03/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirket tarafından .. şaşi numaralı … Model aracın 28/11/2017 tarihli ve … numaralı fatura ile davalıdan satın alındığını, söz konusu aracın 02/12/2017 tarihinde müvekkili şirkete teslim edildiğini, aracın kullanımı sırasında ön bölümünde yer alan panjurların yerinde oynadığının fark edildiği ve bu kısım dikkatli şekilde incelendiğinde panjurların sağlam olduğu, üzerinde herhagni bir deformasyon veya kırık ve çatlağın söz konusu olmadığının görüldüğü, fakat sonrasında, aracın panjurlarının arkasında yer alan bir kırık parçasının mevcut olduğunun fark edildiğini, bu kırığın aynı marka ve model başka bir araç ile yan yana getirilmek suretiyle karşılaştırıldığında, detaylı bir inceleme ve muayene sonucunda tespit edildiğini, bu kapsamda ilgili ayıbın araç üzerinde dışarından yapılan herhangi bir inceleme ve muayene ile tespit edilebilecek nitelikte olmadığının görüldüğünü, araçtaki ayıbın, müvekkili şirket tarafından tespit edilir edilmez gecikmeksizin 09/04/2018 tarihli e-posta ile davalı şirket yetkilisine bildirildiğini, işbu ayıp bildirimine ilişkin olarak davalı tarafın herhangi bir cevap vermediğini, bu nedenle, araçtaki gizli ayıp hakkında, müvekkili şirket tarafından davalı tarafa gönderilmek üzere Beyoğlu … Noterliği’nin 11/04/2018 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, davalı tarafın, müvekkili şirket tarafından keşide edilen ihtarnameyi 12/04/2018 tarihinde tebellüğ ettiğini ve mezkur ihtarnameye karşı 19/04/2018 tarihli bir ihtarname ile cevap verdiğini, bilirkişi incelemesi ile tespit edildiği üzere araç üzerindeki ayıp/hasarın teslim anında mevcut olduğunu ve gizli ayıp niteliğinde olduğunu, araçtaki ayıbın teslim anında mevcut olduğu ve davalı tarafından satışı gerçekleştirilen araç üzerindeki ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğunun açıkça belirtildiğini, araçta teslim anında mevcut olan hasarın olağan bir inceleme ile tespit edilebilmesinin mümkün olmadığını, müvekkili şirketin ayıbı tespit ettiği anda bildirim yükümlülüğünü yerine getirdiğini, araç üzerindeki ayıbın davalı tarafından hileli olarak gizlendiğini, teslim anında araçta var olan ayıbın garanti kapsamında olduğunu, davalı tarafın, araç üzerinde va olan ayıbın giderilmesi için müvekkili şirket tarafından yapılan onarım masraflarından ve yapılan onarım sonrası araç üzerinde meydana gelen değer kaybından sorumlu olduğunu, müvekkili şirket tarafından yapılmak zorunda kalınan 5.500,00-TL tutarındaki onarım masrafının, müvekkili şirket tarafından ödemenin yapıldığı tarih olan 18/07/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı tarafından ödenmesine, dava konusu aracın müvekkili şirkete davalı şirket tarafından gizli ayıplı olarak teslim edilmesine ve yapılan onarım nedeniyle araç üzerinde oluşan şimdilik 33.500,00-TL tutarındaki değer kaybının davalı tarafından ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, ayıp iddialarını kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı tarafın yasanın öngördüğü ayıp ve ihbar yükümlülüğüne uygun davranmadığını, davaya konu araçta davacı iddialarının aksine üretimden kaynaklanan ve hukuken “ayıp” olarak nitelenebilecek herhangi bir kusur bulunmadığını, müvekkili şirketin dava konusu araca ilişkin kayıtlarının tetkiki neticesinde belirtilen arızanın satış esnasında bulunmadığı tespit edilmediğini, anılan arızanın dış etkene bağlı olarak meydana gelmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu, ayıp iddialarını kabul anlamına gelmemekle birlikte aracın yetkili servis tarafından ve orijinal parçalarla onarılması halinde herhangi bir değer kaybının meydana gelmesinin söz konusu olmadığını, davacının ihbar yükümlülüklerine aykırı davranması nedeniyle derdest davanın öncelikle usulden reddine, esas yönünden haksız ve mesnetsiz olan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/07/2020 tarih 2019/362 Esas 2020/457 Karar sayılı kararında; “… Dosya kapsamı ve toplanan deliller birlikte değerlendirilmiştir. Taraflar arasındaki satım sözleşmesine konu aracın davacıya teslimden önce ayıplı olduğu, söz konusu ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu, davacının talep ettiği hasar bedelinin rayiç bedellere uygun olduğu bilirkişi raporunda teknik olarak tespit edilmiştir. Bunun yanında davacı tarafça her ne kadar değer kaybı zararına ilişkin talepte bulunmuşsa da yine bilirkişi raporunda teknik olarak tespit edildiği üzere aracın hasar gören kısımları plastik tampon/parça onarımları kapsamında olup, Zorunlu Trafik Sigortası Genel Şartları’na göre değer kaybı talebi yönünden teminat dışı olduğundan davacının değer kaybı zararına ilişkin talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davacı taraf, gizli ayıbı öğrendikten sonra uygun bir süre içerisinde önce e-posta mesajı sonrasında da noter ihtarnamesi ile ayıp ihbarında bulunmuş olup, bunun yanında hasar ve ayıp ihbarı 2 yıllık garanti süresi içerisinde gerçekleştiğinden ayıp ihbarının da süresinde olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre davacı hasar bedeline ilişkin talebinin kabulüne, değer kaybı zararına ilişkin talebinin reddine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. …”gerekçesi ile, Davanın KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE, 1- 5.500,00 TL hasar onarım bedelinin 18/07/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 2- Değer kaybına ilişkin talebin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, davanın kısmen reddine ilişkin verilen kararın kaldırılması ve davanın tümden kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Aracın hasar gören kısımlarının karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarında belirtilen teminat dışı haller arasına girmediğini, yerel mahkeme kararının hatalı olduğunu, dava konusu araçtaki söz konusu parçaların plastik malzemeden üretilmediğini, mini onarım kapsamına da dahil edilemeyeceğini, 22/01/2020 tarihli bilirkişi raporunun 3 numaralı sayfasında yer alan ifadeler ile söz konusu parçların plastik olmadığının açıkça belirtildiğini, “..alüminyum malzeme ön tampon demiri, ön tampon ile tampon demiri arasında bulunan köpük malzeme darbe emici, bunların üst hizasında yer alan aktif ön ızgara ve ön kesiminde yer alan sağ ön ızgaranın değiştirilmiş olduğu sabittir.” ancak raporda bu tespite karşın, hatalı şekilde dava konusu ayıbın teminat dışında kaldığının belirtildiğini, yerel mahkeme de, 24.03.2020 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesini değerlendirmeksizin ve itirazlar konusunda başkaca bir incelemede bulunmaksızın hatalı şekilde hüküm kurduğunu, Oysa ki, dosyadaki bilgi ve belgeler incelendiğinde araçta onarımı gerçekleşen parçaların plastik tampon kısmından bağımsız aktif ön ızgara, sağ ön ızgara, ön tampon demiri, ön tampon darbe emici olduğu tespit edilebileceğini, Yerel mahkemece verilen kısmen ret hükmü yargıtayın değer kaybına ilişkin yerleşik içtihatına aykırı olduğunu, Bilirkişi raporları arasında çelişki giderilmeksizin hüküm kurulduğunu, dava konusuna ilişkin yaptırılan delil tespiti kapsamında hazırlanan bilirkişi raporlarında, dava konusu araçta meydana gelen değer kaybı izah edilmiş iken, 22.01.2020 tarihli rapor ile herhangi bir değer kaybı meydana gelmediği değerlendirmesinde bulunulduğunu, bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmediğini, (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2013/18116 Esas, 2014/2449 Karar sayılı kararı) Hatalı bilirkişi raporuna dayanılarak verilen kısmen red kararının hukuka aykırı olduğunu, (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2006/13971 Esas, 2006/13569 Karar sayılı kararı) Yerel mahkemece verilen hükmün kısmen kabule ilişkin kısmının usul ve yasaya uygun olduğunu, İleri sürerek yerel mahkeme kararının redde ilişkin kısımlarının kaldırılmasını, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, yerel mahkeme kararında kısmen kabule ilişkin kısımların hatalı olup kaldırılması gerektiğini, Ayıp iddialarını kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı tarafın yasanın öngördüğü ayıp ve ihbar yükümlülüğüne uygun davranmadığını, bu nedenle de dava hakkının ortadan kalktığını, ayıp ve ihbar yükümlülüğüne uyulmamasına rağmen esasa ilişkin inceleme yaparak yasaya aykırı davrandığını,Derdest dava, satın alma işleminden 2 yıla yakın süre içinde açıldığını ve bu süre içinde malın gözden geçirildiğine ve herhangi bir ayıp saptandığına dair TTK.m.18/3 hükmüne uygun bir bildirimde bulunulmadığını, bu durumda davacının basiretli bir tacir gibi davranmadığını, davacı şirketin, yasada öngörülmüş 2 ve 8 günlük gözden geçirme ve ayıp bildirimi yükümlülüklerine uygun davranmadığı gibi, ayıbın ortaya çıktığını öne sürdüğü zamanın hemen ardından da usulüne uygun bir bildirimde bulunmadığını ve bu minvalde yerel mahkemece kurulan usul ve yasaya aykırı hükmün kısmen kabule ilişkin bölümünün reddi gerektiğini, Dava konusu araçta üretim hatasından kaynaklanan herhangi bir ayıbın bulunmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporu teknik incelemeden yoksun olup yalnızca davacının beyanlarına dayandığını, şirket kayıtlarında yapılan tetkiklerde belirtilen arızanın satış esnasında bulunmadığının tespit edildiğini, bilirkişiler tarafından aracın ayıplı olduğuna yönelik tespitin kabulünün mümkün olmadığını, Bir an için arızanın satış anında var olduğu kabul edilse dahi davacının yasal süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunmadığının izahtan vareste olduğunu, Dava konusu aracın onarılması halinde herhangi bir değer kaybının meydana gelmeyeceğine yönelik hükmünü kabul ettiklerini, İleri sürerek yerel mahkeme kararının kısmen kabule ilişkin bölümünün kaldırılmasını, davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki satım sözleşmesine konu aracın gizli ayıplı olduğundan bahisle, onarım masrafı ve değer kaybına ilişkin zararların tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı tarafından davaya konu … şaşi numaralı … Model aracın 28/11/2017 tarihli ve … numaralı fatura ile davalıdan satın alındığı, söz konusu aracın 02/12/2017 tarihinde davacı şirkete teslim edildiği , teslimden itibaren 2 yıl için sınırsız km. Olarak bütün parçalar dahil olmak üzere garanti verildiği anlaşılmıştır. Davacı tarafından dava tarihinden önce Küçükçekmece 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/34 D. İş sayılı dosyası ile yaptırılan delil tesbiti sonrasında makine mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen raporda;”….Tesbite konu aracın ön bölümünde bulunan ızgaralar çıkarıldığında, işbu bölümde hasar bulunduğu, içerisindeki motora doğru olan parçanın kırılmış olduğu, söz konusu kırık olan parçanın herhangi bir kaza sonucunda meydana gelmediği, nedeni ise iş bu parçanın kazadan sonra kırılması için önce aracın önünde bulunan ve keşif esnasında saptanan sol … ve sağ … orjinal seri numaralı panel parçalarının darbe alarak hasarlanması gerektiği, keşfen saptanan hususlar göz önünde bulundurulduğunda …Ltd. Şti.’nin iş bu aracı hasarlı konumda satın almış olduğu, satın alınma esnasında iş bu hasar tesbit edilemeyeceğinden gizli ayıplı olduğu, hasar nedeniyle araçtaki değer kaybının 33.500,00 TL. Olduğu, onarım bedelinin işçilik dahil 7.021,46 TL. Olduğu,” belirtilmiştir. Mahkemece, davaya konu aracın inceletilmek suretiyle 3 makine mühendisi öğretim üyesi ve 1 hukukçu bilirkişilerden oluşan heyetten rapor alınmış, alınan bilirkişi heyet raporunda;”….Aracın teslim anındaki görüntüler, tesbit edilmiş hasarın niteliği yukarıdaki açıklamalar ile birlikte değerlendirildiğinde, aracın satıldığı tarihte hasarın var olduğu, aracın hasarlı halde ayıplı olarak davacıya satılmış olduğu, hasarın makul süre inceleme ile anlaşılabilir nitelikte olmadığı, bu bakımdan gizli ayıp niteliğinde olduğu, ortaya çıkan hasar onarım bedelinden davalının sorumlu tutulabileceği kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Araçta değer kaybını yaratan durumun, fabrika ortamında özel yöntemlerle birleştirilen aracın şasi, karoser aksamı ve ve mekanik aksam parçalarının onarım sonrası orjinalliğinin bozulmasından kaynaklandığı, dava konusu araçta ise özel birleştirilen karoser aksamının bütünlüğünü bozacak bir işlem yada boyama işleminin mevcut olmadığını, bu bakımdan orjinal parça değişimi yapılmış plastik aksam, köpük darbe emici ve sökülebilir yapıdaki ön tampon demiri değişiminin değer kaybı oluşturmayacağını, Küçükçekmece 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/34 D. İş sayılı dosyasına verilmiş ek raporda, zorunlu trafik sigortası genel şartları kapsamında 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe girmiş değer kaybı formülü esas alınmış olmakla beraber, hesap ölçütleri değer kaybı teminatı dışında kalan haller madde 1’de; ” mini onarım ile giderilebilen basit kaporta, plastik tampon/ parça onarımları, cam,radyo/teyp, lastik, hava yastığı, jant, mekanik, elektrik, elektronik ve döşeme aksamı hasarlarının ” teminat dışı oldukları açık olarak belirtildiğini, bu bağlamda değişimi yapılan parçaların özelliklerini göz önünde bulundurmadan 33.500 TL. Değer kaybı miktarına uluşılmış ve bu nedenle bu raporun itibar edilebilir bulunmadığı, ” belirtilmiştir. Davacı vekili tarafından delil tesbiti raporu ile mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporundaki değer kaybı yönünden yapılan yapılan tesbitler arasında çelişki olup bu çelişki giderilmeden hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğu istinaf sebebi olarak ileri sürülmüş ise de, H.M.K.nun 403 maddesi gereğince, delil tespiti yokluğunda yapılmış olan karşı tarafın, delil tespitine itiraz edebileceği düzenlenmiş olup delil tespitinin davalının yokluğunda yapıldığı gibi, davalı tarafından delil tespiti dosyasındaki bilirkişi raporuna da itiraz edilmiştir. Yerleşik Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere, itiraza uğramış olan delil tespiti raporu ise hükme esas alınamayacaktır. HMK’nın 146.maddesine göre hakim delillerden davanın yeterince aydınlandığı kanaatine varırsa tahkikatı bitirebilir. İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi heyet raporu denetime elverişli ve dosya kapsamına uygun olup karar vermeye yeterli olduğu, mahkemece gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde,davacı vekilinin, bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeksizin yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak karar verildiğine yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Mahkemece alınan teknik bilirkişi raporunda araçtaki arızanın kullanıcı kaynaklı olmadığı, gizli ayıp niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Somut olayda, meydana gelen arızanın, kullanıcı hatasından kaynaklanmadığı, gizli ayıp niteliğinde olduğu, davacı taraf, gizli ayıbı öğrendikten sonra uygun bir süre içerisinde önce e-posta mesajı sonrasında da noter ihtarnamesi ile ayıp ihbarında bulunmuş olup, bunun yanında hasar ve ayıp ihbarı 2 yıllık garanti süresi içerisinde gerçekleştiğinden ayıp ihbarının süresinde olduğu anlaşılmaktadır. Hasarın garanti kapsamı içinde ücretsiz olarak satıcı firma tarafından karşılanması gerektiğinden davacı iş bu davada TBK 227.m. Uyarınca aracın onarım masrafını talep edebilecektir. HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde; Davacı vekili ve davalı vekili tarafından mahkemenin kabulüne yönelik ileri sürülen istinaf sebepleri yargılama aşamasında verilen beyan dilekçeleri ile de ileri sürülmüş, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi heyet raporunda bu iddialar değerlendirilmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre taraf vekillerinin mahkemenin kabulüne yönelik tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 179,90.TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 100,00.TL harcın mahsubu ile bakiye 79,90.TL harcın istinaf eden davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 375,70.TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 200,00.TL harcın mahsubu ile bakiye 175,70.TL harcın istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/03/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.