Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/324 E. 2023/360 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/324 Esas
KARAR NO: 2023/360 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/579 Esas – 2020/706 Karar
TARİHİ: 16/12/2020
DAVA: Kıymetli Evrak İptali (Çek İptali (Hasımlı)
KARAR TARİHİ: 02/03/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili olan şirketin Avusturya menşeili bir akaryakıt firması olduğunu, 04/06/2002 tarihinden itibaren kayyum idaresinde ve tasfiye aşamasında olduğunu, davalı tarafın müvekkili şirket lehine tanzim edilmiş 4 adet çeke ilişkin olarak 06/05/2013 tarihinde İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/865 esas sayılı dosyası üzerinden çek iptal davası ikame ettiğini ve dava konusu … bank A.Ş Maltepe Şubesine ait … seri nolu, 50.000.00 Euro bedelli, … Bank A.Ş Maltepe Şubesine ait … seri nolu, 50.000.00 Euro bedelli, … A.Ş Dolayoba Şubesi’ne ait, … seri nolu, 125.000.00 Euro bedelli, … A.Ş Dolayoba Şubesi’ne ait, … seri nolu, 125.000.00 Euro bedelli çeklerin müvekkilinin Avusturya merkezinde mevcut olduğunu beyanla 4 adet çeke ilişkin olarak verilen iptal kararının kaldırılmasına ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafın söz konusu davayı ikame etmekte hukuki yararının bulunmadığını, çeklerin zamanaşımına uğradığını, süresinde bankaya ibraz edilmediklerini ve çek vasfını yitirdiklerini, dolayısıyla davacının kambiyo alacaklısı olmasının mümkün olmadığını, bu nedenle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, alacaklı sıfatı olmayan ve yurt dışında verilen iflas kararı ile birlikte dava takip yetkisini de yitirmiş bulunan davacının davasının usul ve esas yönünden de tamamen haksız olduğunu, davacının teminat göstermesi gerektiğini beyanla davacı tarafından açılan davanın reddi ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesinin 16/12/2020 tarih 2020/579 Esas 2020/706 Karar sayılı kararında;” Dava, zayi nedeniyle verilen çek iptali kararının iptali talebine ilişkindir…Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalı tarafın yasal süresinde verdiği cevap dilekçesinde dava konusu çeklerin yetkili hamili olduğu ya da çekleri elinde bulunduran yeni hamilin çeki kötü niyetle iktisap ettiği veya iktisapta ağır kusuru bulunduğuna dair bir iddiası bulunmadığı gibi bu yönde ispata elverişli herhangi bir delil de sunmadığı, bunun yanı sıra davacı vekilinin dava konusu edilen çek asıllarını mahkememize ibraz ettiği görülmekle; 6102 sayılı TTK’nın 792. Maddesinde yer alan düzenleme göz önünde bulundurularak davanın kabulü ile İstanbul Anadolu 7 ASliye Ticaret MAhkemesinin 2013/865 esas, 2014/26 karar sayılı ilamına konu çeklerle ilgili verilen zayi nedeni ile iptal kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. “gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; davacı tarafından kaldırılması talep edilen iptal kararının … Bankası’na ait 28/06/2013 vade tarihli, 50.000 Euro Bedelli, … numaralı, … Bankası’na ait 05/07/2013 vade tarihli, 50.000 Euro Bedelli, … numaralı, …’a ait 12/07/2013 vade tarihli, 125.000 Euro Bedelli, … numaralı, …’a ait 12/07/2013 vade tarihli, 125.000 Euro Bedelli, … numaralı çeklere ilişkin verildiğini, söz konusu tüm çeklerin vade tarihlerine bakıldığında, çeklerin ibraz sürelerinin dolduğunun görüldüğünü, çek zayii davasına bakan yerel Mahkemece çeklerin süresinde ibraz edilmediğinin ilgili bankalara yazılan müzekkere cevapları uyarınca tespit edildiğini ve bu hususun gerekçeli kararın 2. sayfasında belirtildiğini, süresinde ibraz edilmeyen ve ibraz süresinden sonra da zamanaşımına uğrayan çekler kambiyo senedi vasfını yitirmiş olup, bu durumda kambiyo senetlerine özgü zayi kararının iptal edilmesinde davacının hukukî yararının bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, kambiyo vasfını yitiren çeklerle ilgili davacının kambiyo alacaklısı olabilmesinin maddeten ve hukuken mümkün olmadığından bahisle iptal kararının kaldırılmasını istemekte hukuken korunabilecek, güncel ve meşru bir menfaatinin bulunmadığını, tüm bu olgular bir arada değerlendirildiğinde; çek iptal kararının kambiyo senetlerinin zayine özgü özel bir dava olduğunu, bu davada verilen kararın iptal edilebilmesi için iptal talep edenin kambiyo alacaklısı olması gerektiğini, süresinde ibraz edilmeyen ve üç yıllık zamanaşımı süresini geçen senetlerin kambiyo vasfını yitirdiğini, bu durumda hamilin düzenleyene karşı dahi kambiyo senedine dayalı müracaatta bulunmasının yani kambiyo alacaklısı olabilmesinin mümkün olmadığını, davacının kambiyo hukukuna özgü sebepsiz zenginleşme davası açabilme hak ve yetkisinin de zaman aşımına uğradığını, artık hükmü kalmayan çeklerle ilgili verilen iptal kararının kaldırılmasında davacının hiçbir güncel ve meşru yararının olmadığını, davacının bu açıklamalara cevaben verdiği “cevaba cevap” adı altındaki geçersiz dilekçede, senetlerin teminat senedi olduğunu ve üzerinde ciro edilemez kaydının bulunduğunu beyan ettiğini, bu durumda anılan senetlerin “kambiyo takibine konu edilmesinin” hukuken mümkün olmadığını, yargılama aşamasında davacı müvekkili ile hiçbir ilgisi olmayan bir davaya dair bilirkişi raporu sunulduğunu, süresinde bir delil olarak sunulmayan bu rapora dayanılmasına muvafakatlarının olmadığını, anlaşıldığı kadarıyla davacının, dava dışı keşideciye karşı cari ilişki adı altında çokça dava açtığını, davacının temel ilişkiden dolayı haklarını kullandığını, esasen senedin iptal edilmiş olmasının da temel ilişkiden kaynaklı alacak iddiasını ortadan kaldırmayacağı nazara alındığında, davacının yine güncel ve meşru bir menfaatinin olmadığının görüldüğünü, davanın HMK madde 114/I-h uyarınca hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, yerel Mahkemece bu konuda inceleme yapılmadığını, bu konudaki itirazlarının niçin kabul edilmediğinin gerekçede hiçbir şekilde tartışılmadığını, bu nedenle hükmün HMK madde 297’e aykırı olduğunu, davacının iddiasını genişletmesine muvafakatları olmadığını, HMK madde 319 uyarınca basit usule tabi bu işbu talepte, iddianın genişletilmesi yasağının, dava dilekçesinin ibrazı ile başladığını ve davacının tüm delillerini dava dilekçesinde sunması gerektiğini, buna göre, davacının, “cevaba cevap dilekçesi” adı altında, dava dilekçesinde değinmediği maddi vakıalara, delillere veya belgelere dayanmasının mümkün olmadığını, davacının yargılamada iddiasını genişletmeye kalkıştığını ve gerçek dışı birtakım olgulara bu dilekçesinde yer verdiğini, yerel mahkemenin incelemesini bu dilekçedeki beyanlara göre gerçekleştirdiğini, yerel Mahkemenin, cevaba cevap adlı dilekçedeki beyanlara göre senedin sonradan ibrazına imkan verdiğini, davanın takip yetkisine yönelik itirazlarını bu dilekçeyi nazara alarak incelendiğini, HMK madde 319’a aykırı bu olgunun yapılan yargılamada ağır bir usul hatası yapıldığını gösterdiğini, davacının taraf sıfatı ve takip yetkisi olmadığını, yerel Mahkemece huzurdaki davada alınmayan, süresinde sunulmayan, taraflarına beyanda bulunma hakkı tanınmayan bir bilirkişi raporuna istinaden “dava takip yetkisine” dair itirazlarının reddedildiğini, anılan rapora bakıldığında, raporun fiil ehliyetinden bahsettiğini, fiil ehliyeti ile dava takip yetkisinin ayrı olgular olduğunu, iflas durumunun hak veya fiil ehliyetini değil, tasarruf yetkisini (bunun usul hukukundaki görünümü olan “takip yetkisini”) ortadan kaldırdığını, zira iflas ile şirketin tüzel kişiliğini yitirmediğini, ancak haklarını artık kendisinin kullanamadığını, bu yetkinin yetkili iflas makamlarına geçtiğini, kamu düzenine ilişkin iflas kararı sonucunda bu yetkinin Türk Hukukunda ancak iflas idaresi veya dairesi tarafından kullanılabileceğini, hukukta tasfiye memuru ile iflas tasfiyesinin mümkün olmadığını, egemenlik yetkisine (kamu düzenine) dair bu durum karşısında, tasfiye memuru sıfatıyla açılan huzurdaki davanın HMK madde 53, madde 114 uyarınca reddi gerekirken yerel Mahkemenin hukuku ve “takip yetkisini kurumunu” açıkça hatalı yorumladığını, yerel Mahkemenin temas ettiği TTK madde 792 hükmü ve davacının kötü niyetinin ispat edilemediği gerekçesinin somut olaya uygun olmadığını, davacı taraf hakkında iptal kararı verilen, keşidecisi ile 6-7 yıldır derdest davası olan, temel ilişki uyarınca “teminat” amacıyla alındığı iddia edilen bu çeklerin kendisine ait olduğunu ve kendisinde bulunduğunu yıllar sonra dile getirdiğini, talebin zamanlamasının davacının kötü niyetli olduğunu ortaya koyduğunu, müvekkilinin daha önce davacı şirketin irtibat bürosu yetkilisi olduğunu, uhdesinde olduğu ve kaybolduğu düşüncesi ile basiretli davranarak çeklerin iptalini talep ettiğini ve bu talebin kesinleşen Mahkeme kararı ile haklı görüldüğünü, bu durumda müvekkilinin, çeklerin davacıda olduğunu bilmesinin veyahut çeklerin kötü niyetli olarak iktisap edildiğini tartışabilmesinin hukuken mümkün olmadığını, TTK madde 792 hükmünün yalnızca geçerli bir çek için uygulanabilecek bir hüküm olduğunu, dava konusu çekler kambiyo senedi niteliğine haiz olmayıp, TTK madde 792 hükmünün kambiyo senedi özelliklerini taşımayan senetler yönünden uygulanmasının mümkün olmadığını, somut olayda çeklerin kambiyo vasfının tartışmalı olduğunun yerel mahkeme tarafından dikkate alınmayarak hatalı içtihatlara ve hatalı bir kanaate ulaşıldığını, yerel Mahkemenin TTK madde 792’den bahisle vardığı sonucun gerek ispat yükünün yanlış dağıtılması, gerekse kambiyo vasfını taşımayan çekler yönünden uygulanmış olması nedeniyle somut olaya uygun bulunmadığını, müvekkili aleyhine vekalet ücreti tayininin de hatalı olduğunu, teminat senedi olduğunu iddia ettiği çekleri senelerdir elinde bulunduran davacının bile çeklerin bu aşamada kullanılmasına engel olmadığını ifade ettiğini, müvekkilinin dava açılmasına sebebiyet vermediğini, bu çeklerden dolayı davacının herhangi bir hakkının zayi olması sonucunu doğurmadığını, bu çeklere konu alacak hakkında davacı tarafça dava açıldığının ifade edildiğini, yerel Mahkemenin bir yandan davanın “esasına/kötü niyete” itiraz edilmediğini kaydedip, bir yandan müvekkilini yargılama gider ve vekalet ücretine mahkum etmesinin kendi içerisinde çelişkili ve haksız bir olgu olduğunu beyanla yerel Mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, çek hakkında zayi olduğundan bahisle verilen iptal kararının kaldırılması talebine ilişkindir.Davacı taraf, davalı tarafından kendisi lehine düzenlenen 4 adet çekin zayi nedeniyle iptali talebiyle açılan İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/865 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde çeklerin iptaline karar verildiğini ancak çek asıllarının tarafında bulunduğunu beyan ederek iptal kararının kaldırılmasını talep etmiş, davalı taraf çeklerin ibraz sürelerinin geçtiğini, zamanaşımına uğradıklarını ve kambiyo vasfını yitirdiklerini, bu nedenle davacının bu davada hukuki yararının bulunmadığını, davacının dava takip yetkisinin bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur. TTK’nın 818. maddesinin atfı ile 757- 765. madde hükümlerine göre zayi olmuş çek hakkında iptal kararı verilmesi mümkündür. TTK’nın 651. maddesi hükmü uyarınca, kıymetli evrakın zayi olduğu veya zıyaın ortaya çıktığı anda senet üzerinde hak sahibi olan kişi, senedin iptaline karar verilmesini isteyebilir. Buna göre çek hakkında iptal kararı verilmesini talep eden kişinin, çekin zayi olduğu esnada yetkili hamil olduğunu ispat etmesi gerekir.Somut dosyada; davalı tarafından İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/865 Esas sayılı dosyası ile, dava konusu olan … Bank A.Ş. Maltepe Şubesine ait … seri nolu, 50.000 Euro bedelli, … Bank A.Ş Maltepe Şubesine ait … seri nolu, 50.000 Euro bedelli, … A.Ş Dolayoba Şubesi’ne ait, … seri nolu, 125.000 Euro bedelli, … A.Ş Dolayoba Şubesi’ne ait, … seri nolu, 125.000 Euro bedelli çeklerin hamili iken kaybolduğu iddiası ile iptal davası açıldığı, Mahkemece yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verildiği, dava konusu çeklerin davacı … adına düzenlendiği ve çek asıllarının davacı tarafından dosyaya sunulduğu, çeklerde keşide tarihinin bulunmadığı, bankalarca gönderilen yazı cevaplarına göre ibraz edilmedikleri, zayi olmadıkları, davalının çeklerde cirosunun bulunmadığı ve çeklerin son yetkili hamili olduğunu gösterir başkaca bir delil sunmadığı, dolayısıyla İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/865 Esas sayılı dosyasında verilen kararın hatalı olduğu, davacının çek hamili olarak anılan kararın kaldırılmasını talep etmekte hukuki yararının bulunduğu, kaldı ki somut dava, davalıdan çeke dayalı olarak alacak talebi ile açılmış bir dava olmadığından, davalının çekin zamanşımına uğradığı ve kambiyo vasfını yitirdiğine yönelik iddiasının bu davada ileri sürülebilecek bir savunma sebebi olmadığı, davacı şirketin tasfiye (aciz) halinde olduğu, sicil kaydının silinmediği, resmi tasfiye memuru olan Av. ….’ın dava açma yetkisinin bulunduğu, davacı tarafından 01.12.2020 tarihli dilekçe ile dava dilekçesindeki maddi vakıaların genişletilmediği, Mahkemenin iki nolu duruşmasında verilen ara kararı uyarınca, davacı tarafından teminat yatırılmasının gerekip gerekmediği ve davacının taraf ehliyeti hususunda yapacağı incelemeye ilişkin beyan sunulduğu, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gibi davanın, davalı tarafından açılmış çek iptali davasında verilen kararın kaldırılması için açılmış ve yargılama neticesinde de davalı aleyhine kabul kararı verilmiş olması karşısında aleyhe vekalet ücretine hükmedilmesinde de usul ve yasaya aykırılık olmadığı anlaşılmıştır.Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran taraflara iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 02/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.