Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/288 E. 2023/356 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/288 Esas
KARAR NO: 2023/356 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/788 Esas – 2020/586 Karar
TARİHİ: 29/09/2020
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/03/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalının 2013 yılından beri müvekkili şirket bünyesinde bakım ve onarım personeli olarak çalışmakta olduğunu, 25.10.2018 tarihinde taraflar arasında akdedilen protokol ile iş ilişkisinin anlaşma ile sonlandırıldığını, anılan protokolün 8. maddesindeki düzenleme uyarınca davalının, müvekkili ile aynı alanda faaliyet gösteren firmalarda 2 yıl boyunca çalışmayacağını, aksi takdirde 100.000 TL tutarında cezai şartı kayıtsız ve şartsız ödeyeceğini gayri kabil rücu olarak beyan ve kabul ettiğini, rekabet yasağı hükmü gereğince davalının, protokolün imza tarihi olan 25.10.2018 tarihinden itibaren 2 yıl boyunca rekabet etmeme yükümlülüğü altında olduğunu, müvekkili şirketin uluslararası boyutta güvenlik incelemesi endüstrisinde faaliyet gösterdiğini, bu kapsamda gümrüklere, havaalanlarına, hapishanelere ve pek çok özel binaya X-ray cihazları, radyoaktivite tespit aygıtları, raman spektroskopisi gibi teknolojik ürünler sattığını, bu kapsamda müvekkilinin ticari hayatını sürdürdüğü sektör çok spesifik bir sektör olup, davalının rekabet yasağına uygun bir iş bulabilmesinin zor olmadığını, davalının, … Ticaret Limited Şirketi’nde işe başladığını, … Ltd. Şti.’nin, … markasının Türkiye distribütörü olduğunu, …’ın, uluslararası alanda faaliyet gösteren, güvenlik ve tehdit algılama ürünleri üreten bir marka olduğunu, bu kapsamda … Ltd. Şti.’nin, Türkiye piyasasına X-ray cihazları ve havaalanları ile gümrüklerin güvenlik sistemlerinin kurulumu ve bakımı işini yürüttüğünü, dolayısıyla davalının şu anda çalışmakta olduğu şirketin, müvekkili şirket ile birebir aynı ticari alanda faaliyet gösterdiğini, birçok ihalede karşı karşıya gelmiş bu iki şirketin rekabet halinde olduğunu, bu sebeple davalının … Ltd. Şti.’nde işe başlamış olması ile rekabet etmeme yükümlülüğünü açıkça ihlal ettiğini, davalının … Ltd. Şti.’nde çalışıyor olması, davalı ile müvekkili arasında imzalanan protokolün 8. maddesini açıkça ihlal ettiği gibi, müvekkilinin önemli bir zarara uğrama ihtimalini de arttırdığını, zira davalının, uzun yıllar boyunca müvekkili şirkette bakım ve onarım personeli olarak çalıştığını, bu kapsamda davalının, müvekkili şirket tarafından satılan ürünlerin, müşterilere tesliminden sonra, bizzat müşterilerle iletişime geçerek bakım ve onarım işlemlerini yürüttüğünü, bu sebeple kendi çalışma alanı içerisindeki bütün müşterileri tanımış ve müvekkili şirkete ait cihazların teknik detaylarını zaten işi gereği öğrenmiş olduğunu, müvekkili şirket nezdinde çalıştığı süre içerisinde iş amaçlı kullanılması için verilen … marka dizüstü bilgisayarı iş ilişkisi sona erdikten sonra iade etmediğini, müvekkili ile imzalamış olduğu protokolün 7. maddesi gereği müvekkiline ait her türlü bilgiyi saklı tutacağını, ticari sır ve bu nitelikteki ilişkileri, bilgi ve belgeleri, ne maksatla olursa olsun, hiçbir şekilde başkalarıyla paylaşmayacağını, şirket aleyhinde söylemlerde bulunmayacağını kabul, beyan ve taahhüt ettiğini, müvekkiline ait bilgilerin olduğu bir laptopun şu an en önemli ticari rakiplerinden bir tanesinin elinde olduğunu beyanla 100.000 TL tutarında cezai şarttan şimdilik 10.000 TL’nin müvekkiline ödemesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının müvekkiline uzun yıllar boyunca mobbing uyguladığını, bunun neticesinde işten ayrılmak zorunda kaldığını, 25.10.2018 tarihli protokolün müvekkiline dayatıldığını, işten ayrıldıktan sonra iş arayışına girdiğini, davacı şirkete dahi yeniden başvurduğunu, bahsi geçen bilgisayarın özel bir bilgi içermediğini ve bu yöndeki iddiaların gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin aynı sektörde işe başladığını, fakat yeni işvereni ile davacının iş çevreleri ile sistemlerinin farklı olduğunu, eğitimi, tecrübesi vc sektörün özellikleri dikkate alındığında, müvekkilinin başka bir sektörde çalışmasının olanaksız olduğunu, her iki firmada da cihazların tamirinin uzman yabancı mühendisler tarafından yapıldığını, müvekkilinin ise basit bir ön kontrol yapmakta olduğunu, bu kontrol neticesinde arıza giderilmez ise o zaman uzman mühendislerin geldiğini, dolayısıyla cihazlara ilişkin sır niteliğinde bir bilgiye vakıf olmasının olanaksız olduğunu, davacının o dönemdeki tek müşterisinin Bakanlık olduğunu, müvekkilinin müşteri ayartma gibi bir imkanının da olmadığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesinin 29/09/2020 tarih ve 2019/788 Esas 2020/586 Karar sayılı kararında;”Dava rekabet yükümlülüğüne aykırılık nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkindir…Yukarıda belirtilen gerekçeler ve hükme esas alınabilecek nitelikte bilirkişi raporu hükme esas alınarak rekabet etmeme sözleşmesinin konu ve yer bakımından geniş kapsamlı olduğu görülmüş,mahkememizce yukarıda belirtilen şekilde sözleşme sınırlandırılmış ve sözleşmenin sınırlandırılmış hali ile davalının rekabet etmeme yükümlülüğüne aykırı davranmadığı kanaati hasıl olmuş,sözleşmede belirtildiği şekilde yasağın geçerli olması halinde davalının ekonomik geleceğini ciddi derecede tehlikeye düşüreceği anlaşılmıştır.Ayrıca her ne kadar davalının whatsapp durum paylaşımları davacı tarafından delil olarak sunulmuşsa da whatsaapp uygulamasından yapılan paylaşımların yalnızca davalının telefon rehberinde kayıtlı kişilerce görülebileceği,dolayısıyla diğer sosyal medya uygulamaları gibi geniş kitlelere hitap eden paylaşımlar olmadığı,davalının kendi özel çevresine yönelik paylaşımların rekabet yükümlülüğüne aykırılık sayılamaycağı,bu yönde bir sınırlama yapılması halide ifade hürriyetinin ciddi manada sınırlandırılmış olacağı göz önüne alınarak bu paylaşımların da yasağa aykırılık teşkil etmediği kanaatine varılmıştır.Bu nedenle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.”gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; bilirkişi raporunda, sadece hukuki değerlendirmeler yapılmış olup, raporun hükme esas alınamayacak nitelikte olduğunu, yerel Mahkemenin ara kararı gereği dosyanın, davalının çalıştığı şirketin, müvekkili şirketin ticari rakibi olup olmadığının tespit edilmesi için haksız rekabet konusunda uzman bir bilirkişiye tevdiine karar verildiğini, bilirkişinin görevinin yalnızca … Ticaret Limited Şirketi’nin davacı müvekkiline rakip olup olmadığının tespiti olduğunu, 16.07.2020 tarihli bilirkişi raporunun, kanun maddelerinin değerlendirilerek sözleşmenin geçerli olup olmadığı yönünde düzenlendiğini, Bilirkişilik Yönetmeliği’nin 55/4. maddesi uyarınca bilirkişinin raporunda hukuki nitelendirme ve değerlendirmede bulunmasının yasak olduğunu, bu kapsamda bilirkişilerin görevinin, özel veya teknik bir bilgi gerektiren konularda mahkemeye yardım etmek olduğunu, rekabet unsurunun oluşup oluşmadığının rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olup olmadığının mahkeme takdirinde bulunan ve hukuki nitelendirme ile karar verilecek hususlar olduğunu, bu kapsamda bilirkişinin, davalının çalıştığı firmanın müvekkilinin ticari rakibi olup olmadığını tespit etmeden sözleşmenin geçerliliği, davacının korunacak haklı bir menfaati bulunup bulunmadığı, TBK uyarınca hakkaniyete uygun sınırlama yapılıp yapılmadığı gibi hususlarda hukuki nitelendirmede bulunmasının, HMK madde 266’ya ve Bilirkişilik Yönetmeliği madde 55/4’e aykırılık teşkil ettiğini, bir diğer unsurun bilirkişi raporundaki cezai şart tutarının fahiş olduğu yönündeki hukuki değerlendirme olduğunu, TBK’nın 182/1 maddesinin, cezai şart tutarının belirlenmesini tarafların serbest iradesine bıraktığını, bu kapsamda bilirkişi raporunda hukuka aykırı yapılan değerlendirmenin yanlış olduğunu, ceza tutarının fahişliği için değerlendirilen tek unsurun davalının almış olduğu maaş olduğunu, ancak cezai şart miktarının değerlendirilmesinde göz önüne alınacak tek unsurun bir tarafın aldığı ücret olmadığını, cezai şartın fahişliğinin somut olayın tüm özellikleri göz önüne alınarak değerlendirilmesi gereken bir unsur olduğunu, davalı ile müvekkili arasında imzalanan ikale sözleşmesi incelendiğinde görüleceği üzere, tarafların anlaşması gereği davalıya 81.932,38 TL gibi son derece cömert bir para ödemesi yapıldığını, bunun karşılığında yalnızca belirli bir süre için, belirli yerlerde rekabet yasağı ve gizlilik hükmü öngörüldüğünü, bu durumda söz konusu sözleşmede edim-karşı edim dengesinin davalı lehine olacak şekilde düzenlendiğinin son derece açık olduğunu, buna karşılık cezai şart tutarının davalıya ödenen paranın bir miktar üstü olarak düzenlendiğini, bunun sebebinin ise davalının rekabet yasağı veya gizlilik yükümlülüklerini ihlal etmesi durumunda, ikale sözleşmesini ihlal etmiş olacağından bahisle sadece almış olduğu parayı geri vermek zorunda kalmaması, üstüne de ceza olacak bir tutarı ödemek zorunda kalması olduğunu, “cezai şart” müessesesinin temel amacının tarafları sözleşmeye uygun hareket ederek sözleşmeyi gereği gibi ifa etmek için zorlaması olduğunu, bu kapsamda cezai şart olarak belirlenen tutarda herhangi bir fahişlik bulunmadığını, yerel mahkemenin delil olarak sundukları whatsapp hikaye ekran görüntülerinin yasağa aykırılık teşkil etmeyeceğine hükmettiğini, sundukları 4 ekran görüntüsünün birincisinde; davalının müvekkili şirketin eski bir çalışanı olan …’ı yeni çalıştığı şirkette işe aldırdığına ve maaşına ilişkin bir paylaşım yaptığını, bu durumun davalının yeni çalıştığı şirketin, müvekkili ile aynı sektörde aynı işi yapan ticari rakibi olduğunun en bariz göstergesi olduğunu ve davalının kötüniyetini gösterdiğini, davalının hem müvekkilinin eski çalışanına rakibi şirkette çalışması için aracı olduğunu, hem de bu durumu müvekkilinin kolaylıkla görebileceği mecralarda maaş tutarını da belirterek paylaştığını, ikinci ekran görüntüsünde, davalının bir arkadaşının “çapsız bir firma”nın cihazının bakım onarım ihalesini aldığını ve bu konuda kendisinin her zaman destek vermeye hazır olduğunu ifade etmekle kalmayıp “çakallar”ın hükmünün “kurt” ayağa kalkana kadar olduğunu ve kurtun da kendisi olduğunu ifade ettiğini, bu durumda davalının “çapsız bir firma” ve “çakal” olarak nitelendirdiği kişinin müvekkili firma olduğunun açık olduğunu, davalının mevcut çalıştığı şirketi “çapsız” veya “çakal” olarak nitelendirmesinin beklenmeyeceği gibi davalının başka bir firmanın cihazının bakım onarımı ile ilgili başkasına destek verecek kadar bilgi sahibi olmasının da mümkün olmadığını, bu kapsamda davalının, müvekkili şirkete “çapsız” ve “çakal” diyerek hakaret ettiğini ve bu durumu mesajında sürekli “göz kırpan gülümseme” yani “;)” ifadesi ekleyerek yaptığı gerçeğinin davalının son derece kötüniyetli hareket ettiğini gösterdiğini, üçüncü ekran görüntüsünde; davalının paylaşımlarını kimin görmesini istiyorsa onun göreceğini ifade ettiğini ve sonuna da “göz kırpan gülümseme” yani “;)” ifadesi eklediğini, davalının bu paylaşımı ile bütün paylaşımlarında müvekkili şirketi kastettiğini ve bu durumun da müvekkili şirket tarafından görülmesini istediğini kabul ettiğini, bu durumun da davalının kötüniyetini ortaya koyduğunu, dördüncü ekran görüntüsünde; davalının “cihazı üretip sattıktan, yıllarca bakımını yaptıktan sonra para beklerken birinin gelip avucunuzu yalatmasının zor iş olduğunu” ifade eden bir paylaşım yaptığını ve “avucu yalatan” kişiyi tebrik ettiğini, davalının bu paylaşımında da müvekkili şirketi hedef aldığını, davalının mevcut işyeri ile müvekkili şirket dışında başka bir cihaz üretip satan ve bakım yapan şirkette çalışmadığını ve mevcut çalıştığı yere karşı da böyle ifadeler kullanmayacağının açık olduğunu, bu kapsamda davalının son derece çirkin bir üslupla müvekkili şirkete karşı bütün kötüniyetini, yine “göz kırpan gülümseme” yani “;)” ifadesiyle dolu bir mesajla aktardığını, bu ekran görüntüsünün aynı zamanda davalının, müvekkilinin ticari anlamda zarar etmesi için aktif olarak faaliyet gösterdiğini ve bu durumdan keyif aldığını gösterdiğini, davalı müvekkili şirketin ürün ve bakım fiyatları, maliyet ve masrafları, ürün kalitesi ve bilumum ticari faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olması sebebiyle müvekkilinin herhangi bir ihaleye verebileceği teklifi de çok iyi bilebilecek durumda olduğunu, bu kapsamda söz konusu ekran görüntüsünün, müvekkili şirketin ihale almasını engellediğini ve bundan da keyif aldığını ortaya koyduğunu, bu kapsamda davalının rekabet yasağını ihlal etmesi sebebiyle müvekkili şirketin zarara uğradığının davalının paylaşımı sonucunda açık bir şekilde anlaşıldığını, bu paylaşımın davalının özel çevresi ile sınırlı bir gruba yapılmış bir duyuru değil, davalının telefon rehberinde kayıtlı olan herkese yapılmış bir duyuru olduğunu, bu hususun herhangi bir cep telefonunda yüklü whatsapp uygulaması ayarlarına bakılması halinde dahi kolayca tespit edileceğini, duyurunun sektörde … firması müşterileri ile 13 yıl çalışmış davalının telefon rehberinde kayıtlı olan kişilere yapıldığı düşünülürse, bu whatsapp durum paylaşımının müvekkili şirkete verdiği zararın ortada olduğunu, davalının müvekkili şirket hakkında “çapsız” “çakal” gibi kelimeler kullandığını ve aleni olarak arkadaşının firmasına ihale kazandırdığını beyan ettiğini, davalı işçinin bu davranışının bile yerel mahkeme tarafından hukuka uygun olduğu şeklinde yorumlandığını, davalının açıktan bunları paylaşmasının hukuksuz bulunmaması sonucunda, müvekkili şirketin elemanlarını kaybetmesi, ticari sırlarının rakiplerine akarılması sebebi ile haksız rakabete maruz kalması, şirket hakınnda yersiz ifadelerin devam etmesi ile şirketin itibarının haksız bir şekilde zedelenmesi ile sonuçlanacağının açık olduğunu beyanla İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/788 E. 2020/586 K. sayılı kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra işçinin rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasına dayalı cezai şart bedelinin tahsili talebine ilişkindir. Davacı taraf, davalı ile 25.10.2018 tarihinde iş ilişkisinin sona erdirilmesi ve rekabet yasağına ilişkin protokol imzalandığını, davalının aynı alanda faaliyet gösteren bir şirkette çalışmaya başladığını ve rekabet yasağını ihlal ettiğini, iş nedeniyle kendisine verilen bilgisayarı teslim etmediğini, bu nedenle önemli bir zarara uğrama ihtimalinin bulunduğunu iddia ederek protokol ile kabul edilen cezai şartın tahsilini talep etmiş, davalı taraf davanın reddini savunmuş, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur.Taraflar arasında imzalanan 25.10.2018 tarihli iş sözleşmesinin anlaşma yolu ile sona ermesi ve sonuçlarına ilişkin protokolün 7. maddesi; ” …, iş sözleşmesi süresince vakıf olduğu …’e ait her türlü bilgiyi saklı tutacağını, ticari sır ve bu nitelikteki ilişkileri, bilgi ve belgeleri, ne maksatla olursa olsun, hiçbir şekilde başkalarıyla paylaşmayacağını kabul, beyan ve taahhüt eder.” düzenlemesini ve 8. maddesi ise;” …, …’in x-ray cihazlarının temizlik, kontrol, bakım ve onarım faaliyetlerini sürdürdüğü şehir ve bölgelerde, … ile aynı alanda faaliyet gösteren firmalarda, 2 yıl boyunca çalışmayacağını, çalışması ve gizlilik hükümlerine aykırı davranması halinde 100.000 TL tutarında cezai şartı kayıtsız ve şartsız …’e ödeyeceğini gayri kabil rücu olarak beyan ve kabul eder.” düzenlemesini içermektedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Rekabet Yasağının Koşulları başlıklı 444. maddesinde “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.” hükmü yer almaktadır. Davacının, işçisi olan davalı ile mezkur yasal düzenleme çerçevesinde rekabet yasağı sözleşmesi yapma hakkı olduğu ve fakat protokolde yer alan rekabet yasağında TBK’nın 445/1. maddesi uyarınca coğrafi alan ve işlerin türü bakımından sınırlama getirilmediği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte TBK’nın 445/2. maddesi ile Anayasa ve diğer mevzuat hükümleri ile somut olgu nazara alınarak rekabet yasağının aşırı nitelikte olması halinde, yasağın kapsamı bakımından hakime uyarlama yetkisi tanınmıştır. Hakime tanınan bu yetkinin gerek müstakil açılan bir uyarlama davasında ve gerekse de ihlal halinde açılacak bir tazminat davasında kullanılabileceği kuşkusuzdur. Ayrıca aynı Kanun’un 444/2. maddesi “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir” hükmünü haiz olup, anılan madde hükmü uyarınca rekabet yasağının işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması halinde geçerli olacaktır. Somut olayda, davalı davacıya ait işyerinde bakım ve onarım personeli olarak çalışmakta iken davacı ile anlaşarak 25.10.2018 tarihinde işten ayrılmış, 02.02.2019 tarihinde davacı ile aynı konuda ve İstanbul ilinde faaliyet gösteren dava dışı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nde işe başlamıştır. Dosya kapsamında sunulan beyanlardan, davacının Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinde faaliyette bulunduğu ve işyerinin Ankara ilinde olduğu anlaşılmakla, ilk derece Mahkemesince protokolde yer alan rekabet yasağının, TBK’nın 445/2. maddesi uyarınca davacının adresi olan Ankara ili ile sınırlandırılmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacı tarafından, davalının yapmış olduğu iş itibariyle hangi ticari sırlara vakıf olduğu ve ne şekilde zarara uğrama tehlikesinin bulunduğu konusunda somut bir delil sunulmamıştır. Sunulan whats app kayıtlarında davalının çalışmaya başladığı şirkete ilişkin paylaşımlar yaptığı ve paylaşımların doğrudan davacı şirket ile ilgili bir bilgi, sır vs içermediği, salt bu paylaşımlar nedeniyle davacının zarara uğrama tehlikesi içinde olduğunun kabul edilemeyeceği, sonuç olarak geçerli bir rekabet yasağı sözleşmesinin davalı tarafından ihlal edildiğinden bahsedilemeyeceği, Mahkemece HMK’nın 282. maddesi uyarınca bilirkişinin oy ve görüşünün diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirildiği ve davanın reddine karar verildiği, verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır.Açıklanan nedenlerle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 175,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/03/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.